Blog

  • ERZURUM’DA VAKA SAYISINDA DÜŞÜŞ SÜRÜYOR

    ERZURUM’DA VAKA SAYISINDA DÜŞÜŞ SÜRÜYOR

    Sağlık Bakanı Fahrettin Koca sosyal medya hesabından illere göre haftalık vaka sayısını açıkladı.

    Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, 26 Şubat-4 Mart arasında, il bazında 100 bin kişi içinde bir haftalık toplam yeni Covid-19 vaka sayısını gösteren insidans haritasını paylaştı.

    Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı paylaşımla, 26 Şubat-4 Mart arasında, il bazında 100 bin kişi içinde bir haftalık toplam yeni Covid-19 vaka sayısını gösteren insidans haritasını açıkladı. Bakan Koca, söz konusu paylaşımında, “26 Şubat-4 Mart arasında, 100 bin kişi içinde bir haftalık toplam yeni Covid-19 vaka sayısı il bazında neydi? Yaşadığınız, gidip geldiğiniz ildeki durumu haftalık İnsidans haritamızdan öğrenebilirsiniz” ifadelerini kullandı. Öte yandan 26 Şubat-4 Mart arasında, 100 bin kişi içinde bir haftalık toplam yeni Covid-19 vaka sayısı İstanbul’da 522,38, Ankara’da 916,03, İzmir’de 456,19 oldu.

    Erzurum’da düşüş sürüyor 

    Sağlık Bakanı Fahrettin Koca tarafından paylaşılan vaka haritasına göre, Erzurum bu haftada düşüşünü sürdürdü. Haritaya göre Erzurum’da Covid-19 vaka sayısı her 100 bin kişide 110,19 olduğu belirtildi. Erzurum’da her yüz bin kişide görülen vaka sayısı haftalık bazda yüzde 34,22 oranında düşüş gösterdi.

     

  • Sağlık-Sen Şube Başkanı Abdullah Duman’dan hekim sorunları raporu

    Sağlık-Sen Şube Başkanı Abdullah Duman’dan hekim sorunları raporu

    Sağlık-Sen Şube Başkanı Abdullah Duman 14 Mart Tıp Bayramı’nda “Sağlıkta İnsan Gücü İstihdamı ve Hekimlerin Sorunları Raporu”nu kamuoyuyla paylaştı.

    Sağlık-Sen Şube Başkanı Abdullah Duman raporda şu ifadelere yer verdi:
    Türkiye’nin hayat sigortası olan sağlık çalışanlarımızın 14 Mart Tıp Bayramı’nı kutluyor, bu vesileyle başta fedakar sağlık çalışanları olmak üzere aramızdan ayrılan tüm vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, ailelerine baş sağlığı diliyorum.
    Sağlık çalışanları; aşırı iş yükü, ücret adaletsizliği, düzensiz ve uzun çalışma süreleri, malpraktis ve şiddet gibi sorunlarla uzunca bir zamandan beri mücadele ediyor.
    Bunun yanında, pandemi ile iş yükü kat be kat artan sağlık çalışanları, insanımıza şifa dağıtmak için insanüstü bir gayretle çalıştı ve halen de bu şekilde çalışmaktadır.
    Şunu net bir şekilde ifade edebiliriz ki salgın bizlere ülkemizde kısıtlı insan gücü ile yüksek düzeyde sağlık hizmeti sunulduğunu gösterdi.
    Elbette bu sağlık çalışanlarının üstün fedakarlığıyla oldu.
    Ancak gelinen son noktada, bunun bu şekilde sürdürülebilir olmadığı açıkça ortada. Bugün kamuda görevli başta hekimler olmak üzere sağlık çalışanları tek tek istifa etmekte, sağlık hizmetlerinin sunumunda önemli sıkıntılar yaşanmaktadır.
    Sorunların ve sıkıntıların devam etmesi Türkiye “sağlık sisteminin” geleceği adına önemli riskler içermektedir.
    Sağlık çalışanlarının sorunlarının temelinde istihdam yetersizliğinin önemli rol oynadığı ise bilinen bir gerçektir. Bu sorun, ücret yetersizliği ve adaletsizliği ile desteklendiğinde ise içinden çıkılmaz bir hale dönüşmektedir.
    Buna karşın başta hekimler olmak üzere sağlık emekçileri çareyi özel sektöre veya yurt dışına gitmekte bulmaktadır.
    Ülkemizdeki sağlık hizmetindeki istihdam yetersizliğini daha iyi anlatabilmek adına; hekime müracaat sayısı hemen hemen ülkemizle aynı olan Almanya ile bir kıyaslama yapmak istiyorum.
    Almanya’nın Türkiye’ye göre hemşire ve ebe sayısı yaklaşık 4.4, hekim sayısı ise yaklaşık 2.2 kat daha fazladır. Bu demektir ki, Türkiye’de hemşire ve ebeler 4.4, hekimler ise 2.2 kat daha fazla çalışmaktadırlar. Benzer durum diğer sağlık personeli için de geçerlidir. Ayrıca, ülkemiz hemşire ve ebe sayısı bakımdan AB ve OECD ülkeleri arasında son sırada yer almaktadır.
    Bu veriler Türkiye’nin mevcut sağlık personeli kapasitesinin uluslararası standartların oldukça altında olduğunu net bir şekilde göstermektedir. Unutulmamalıdır ki sağlıkta istihdam yetersizliğinin getirdiği problemler beraberinde sağlık hizmet sunumunu da olumsuz etkilemektedir. Bu noktada, nitelikli sağlık hizmetinin sürdürülmesi için istihdamın artırılmasına yönelik politikaların bir an önce hayata geçirilmesi gerekmektedir.
    Ayrıca son iki yılda 62 bin sağlık çalışanı istihdamı gerçekleştirilmiş olmasına rağmen bazı branşlarda sağlık çalışanı sayısının yaklaşık 5600 kişi azaldığı görülüyor. Zamanı gelen emekli oluyor fırsatını bulan başka kuruma geçiyor. Bunun en önemli nedeni çalışma sürelerinin uzunluğu ve iş yoğunluğudur.
    Her fırsatta ve her platformda dile getirdiğimiz düzenli aralıklarla her yıl 60-70 bin sağlık çalışanı istihdamı yapılması gerekliliğini buradan bir kez daha yineliyoruz.
    Hekimler, doğası gereği sağlık hizmetlerinin omurgasını teşkil etmektedir. Her branştaki çalışanlar gibi hekimlerin de birtakım sorunları bulunmaktadır. Kamu hastanelerindeki istifalar ile bu sorunlar bir defa daha gündeme gelmiş olsa da sorunların temeli birkaç yılla sınırlı değildir.
    Sorunlar tıpkı diğer sağlık emekçilerinde olduğu gibi aşırı iş yükü, düzensiz ve uzun çalışma süreleri, ücret adaletsizliği, malpraktis ve şiddet gibi sorunlardan oluşmaktadır.
    Yapmış olduğumuz çalıştaylar, saha incelemeleri ve anketlerle bu durum çok net bir şekilde ortaya konmuştur.
    Bu sorunlar karşısında bir arayış içine giren hekimler çareyi büyük ölçüde özel hastanelere geçişte bulmaktadır. Elbette yurt dışına gidenler de olmaktadır.
    Ancak hekimlerin bu tercihini “kaçış” olarak değerlendirmek doğru değildir. Bu durum tamamen daha iyi şartlarda ve daha güvenli ortamda çalışma isteğinin bir sonucudur.
    Durumun bu noktaya geleceğini aylar, hatta yıllar öncesinden ifade ettik. Ne yazık ki sorunların üzerine kararlılıkla gidilmedi.
    Gelinen noktada ise Sağlık Bakanı Sayın Fahrettin Koca’nın ve Adalet Bakanı Sayın Bekir Bozdağ’ın ‘Sağlık Çalışanlarının Hukuken Korunması Sempozyumu’nda şiddet ve malpraktise bağlı tazminat sorununun giderilmesine dair yapmış oldukları açıklamaları anlamlı ve yerinde buluyoruz.
    Sözde kalmayıp icraata dönüşmesi süreci dikkatle takip edeceğiz.
    Sağlık Bakanı Sayın Fahrettin Koca’nın bir haber ajansına yapmış olduğu açıklamada kendisi dahil dört bakanın görevlendirildiğini ve tüm sağlık çalışanlarının haklarının teslim edileceği bir 14 Mart tıp bayramı kutlanacağına dair sözlerinin yerde kalmamasını temenni ediyoruz.

    Ülkemizdeki sağlıkta yetişmiş insan gücünü kaybetmemek ve nitelikli sağlık hizmetinin sürdürülebilirliğini sağlamak adına “Bulma ve Tutma Stratejisi” geliştirilmesini önermekteyiz.
    Bu stratejimizin detaylarını raporumuzda görebilirsiniz. Salgın süreci, sağlık hizmetlerinin önemini hepimize bir defa daha göstermiştir. O nedenle, bu süreçten de dersler çıkararak sağlık sisteminin yükünü kaldıracak daha çok sağlık personelin istihdam edilmesi gerektiğine inanıyoruz.
    Elbette tek başına istihdam yeterli değildir. Başta hekimler olmak üzere tüm çalışanların özellikle ücret noktasında bir sorunu olmamalıdır.
    Raporumuzda önce çıkan bazı çözüm önerilerini sizlerle paylaşmak istiyorum.
    – Türkiye’nin nüfus durumu ve hizmet potansiyeli dikkate alınarak sağlıkta insan gücü istihdamı artırılmalıdır.
    – Sağlık emekçilerinin motivasyonlarının ve iş doyumlarının arttırılması ve istifa sayılarının azaltılması adına ekonomik özlük hakları ve sosyal hakları özel sektör ile rekabet edecek şekilde güçlendirilmelidir. Çalışanların artan iş yüklerinin azaltılması amacıyla mevcut işleyiş kapsamlı bir şekilde ele alınarak gerekli müdahaleler yapılmalıdır
    – Hekim işgücünden verimli şekilde istifade edilebilmesi için makul ve kabul edilebilir ücret düzeyinin sağlanmasına ilişkin gerekli düzenlemeler acilen yapılmalıdır.
    – Sabit ek ödemeler 2,5 kat arttırılmalı, merkezi bütçeden ödenerek hastane bütçesinden ödemeye son verilmelidir.
    – Halen Sağlık Bakanlığı sağlık tesislerinde uygulanan performans sisteminin rehabilite edilmesi ve yeniden düzenlenmesi gerekmektedir.
    – Hekimlerin ve de diğer sağlık çalışanlarının maruz kaldığı mobbing olgusunun azaltılması için gerekli çözümler üretilmelidir. SABİM ve CİMER‟e ait şikayetlerin Mobbing amaçlı kullanılmasının önüne geçecek tedbirler alınmalı, yapılan şikayetler ön elemeden geçirilmeden ya da doğruluğu kesinleşmeden doğrudan sağlık çalışanlarına soruşturma açılarak işleme alınmamalıdır.
    – Malpraktis davalarının getirdiği tazminat ödemelerine karşı tüm sağlık çalışanları tam koruma altına alınmalıdır.
    – Kamuda çalışan hekimlerin mesai saatlerindeki hizmetlerinde etkililiği sağlamak kaydıyla, mesai dışı çalışmaları ile ilgili kısıtlamaların azaltılması veya kaldırılması düşünülmelidir.
    – Sağlık hizmetine başvurudaki aşırılıklar kontrol altına alınmalı ve hekim hemşire gibi sağlık çalışanlarından insanüstü bir performans beklemek yerine verimliliğin esas alındığı çalışma standartları belirlenmelidir.
    – İstihdam probleminin önüne geçebilmek adına tıp fakültelerinin kontenjanları arttırılmalıdır.
    – Hemşire ve ebe eksikliğini gidermek adına bu alanda daha çok istihdam sağlanmalıdır.
    – Tıbbi sekreterden uzman hekime kadar bütün sağlık meslek profesyonellerinin dengeli bir şekilde istihdamı sağlanmalı, gelişmiş ülkelerdeki sayılarla kıyaslanarak kısa, orta ve uzun vadeli bir istihdam politikası geliştirilmelidir.
    – Konuya ilişkin yasal düzenlemeler gözden geçirilerek şiddet uygulayanlara daha etkin ve caydırıcı cezalar verilmelidir.
    – Şiddet olaylarının sağlık kurumlarında izlenmesi, değerlendirilmesi, vakaya özgü çözüm önerileri getirilmesine yönelik olarak meslek profesyonelleri istihdamı (sosyolog, sosyal çalışmacı, psikolog vb.) sağlanmalı ve bu nitelikte meslek profesyonelleri yönetiminde Daire Başkanlığı düzeyinde idari bir yapı oluşturulmalıdır.
    Sağlık sistemimizi yarınlara taşıyacak bu ve benzer çözüm önerilerimizin bir an önce hayata geçirilmesi arzusundayız.
    Kuruluş gayemiz de mücadelemiz de sağlık emekçilerinin sorunlarını ortadan kaldırıp, mali ve özlük haklarının iyileştirilmesi içindir.
    Mücadelemizi sonuna kadar sürdürmekte kararlıyız.
    Bu duygu ve düşüncelerle, tüm sağlık emekçilerinin 14 Mart Tıp Bayramı’nı tebrik ediyorum. Bayramlarını bayram gibi kutlamak isteyen sağlık çalışanlarının, 14 Mart günü alacakları haberlerle yüzlerinin gülmesini temenni ediyoruz.

     

  • Erzurum KGK’dan anlamlı etkinlik

    Erzurum KGK’dan anlamlı etkinlik

    Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Erzurum Kadın Girişimciler Kurulu (KGK) üyeleri, İstiklal Marşının TBMM’de kabulünün 101. Yıldönümü ve Erzurum’un düşman işgalinden kurtuluşunun 104. Yıldönümü münasebetiyle Nene Hatun Tabyası’nda bir araya geldi.

    Nene Hatun’un kabrini ziyaret eden Erzurum KGK üyeleri adına bir açıklama yapan TOBB Kadın Girişimciler Kurulu Doğu Anadolu Temsilcisi ve Erzurum KGK Başkanı Feride Eda Çalıkuşu, “Kurtuluş Savaşı yıllarında kahramanlarımız ve tüm şehitlerimiz vatanımızı tüm imkansızlıklara rağmen canla başla korumuş, uğrunda canlarını feda etmiş ve bu güzel coğrafyayı bizlere emanet etmişlerdir. İstiklal Marşımızın yazan merhum milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy aziz milletimizin savaş yıllarında yaşananları bize anlatmış, Nene Hatun ise 93 harbinde Rus işgaline karşı Erzurum’da Aziziye savunmasına katılan Erzurum’daki Türk kadın kahramanı olarak simge haline gelmiştir. Biz TOBB Erzurum Kadın Girişimciler Kurulu olarak büyük bir coşku ile söylediğimiz İstiklal Marşımızın kabulünü kutluyor, bu topraklar için canlarını siper eden tüm kahramanlarımızı ve şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyoruz” dedi.

     

  • Başkan Karaca; Herkese eşit mesafede ayrım yapmadan hizmet edeceğiz

    Başkan Karaca; Herkese eşit mesafede ayrım yapmadan hizmet edeceğiz

    Erzurum Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği (ESOB) Başkan adayı Hikmet Karaca, seçilmesi durumunda herkese eşit mesafede ayrım yapmadan hizmet edeceğini açıkladı.

    Mayıs 2022 tarihinde yapılacak seçim öncesi özel açıklamalarda bulunan Erzurum Matbaacılar, Kırtasiyeciler, Tabelacılar ve Fotoğrafçılar Esnaf Odası Başkanı Hikmet Karaca, seçim çalışmaları hakkında bilgi verdi.
    Hikmet Karaca, “Seçilmemiz halinde sadece Erzurum’un değil, bölgenin sesi olacağız. Başta bölge milletvekilleri olmak üzere bütün birlik başkanları ile de en az üç ayda bir rutin olarak gerek Erzurum’da, gerekse diğer illerimizde toplanarak bölge esnafının sorunlarını masaya yatıracağız, sorunlarımızın çözümü noktasında da başta cumhurbaşkanlığı makamı olmak üzere diğer ilgili bütün bakanlıklara da gerekli baskıları uygulayabilen dirayetli, iş bilen, becerikli bir birlik olmak için mücadele vereceğiz. Tek derdimiz esnafımızın refahı ve mutluluğu için çözümler üretmek olacaktır. Yasal olarak Mayıs 2022 tarihinde yapılacak birlik seçimi ile ilgili ile olarak adaylığımı açıkladığım günden itibaren değerli oda başkanlarımız ve delegelerimizle yapmış olduğumuz ziyaretlerimizdeki görüşmelerimizde çok olumlu görüşler ve temenniler aldık. Bu durum da bizleri son derece memnun etmiş ve çalışma azmimizi arttırmıştır” dedi.
    Karaca, “Esnaf ve sanatkâr toplumumun ve ekonominin taşıyıcı kolonudur. Zorunlu giderlerimize yapılan fahiş zamlar, akabinde yaşanan ekonomik sıkıntılar esnaf ve sanatkârımızın alım ve ödeme gücünü resmen bitirmiştir. Devlete hiçbir külfeti olmayan esnaf ve sanatkâr, birçok maddi zorluklar altında ezilmektedir. Esnaf ve sanatkâr, zaten ödemede güçlük çektiği elektriğe, doğalgaza, kömüre, akaryakıta, vergilere, bağ-kur’a ve sosyal güvenlik primlerine 2022 yılının başından itibaren gelen fahiş zamlar karşısında çaresiz kalmıştır. Birçok esnafımızın da bu ağır yüklerin altından kalkamayacağı kaçınılmaz bir gerçektir. Bir oda başkanı sıfatıyla temsil ettiğimiz esnafın sıkıntılarını ifade etmek, sesini duyurmak ve çözüm bulmak başlıca görevlerimizin en başında gelmelidir. Erzurum Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği ve Meslek Odaları bu maksatla kurulmuştur. Bizler, esnaf ve sanatkârlar adına gerektiğinde kamu kurum ve kuruluşlarını tenkit, gerektiğinde takdir edebilme yetki ve selahiyetine sahip olduğumuzun bilincine varmalıyız. Bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da esnaf ve sanatkârımızın sesi olmaya ve onların isteklerini talep etmeye, esnaf ve sanatkâr kesiminin sesini duyurma gayreti içerisinde olmak için var gücümüzle çalışmaya devam edeceğimizi ve bu yöndeki çalışmalarımıza aralıksız devam etme çabası içerisinde olacağımızı bütün esnaf ve sanatkârımız tarafından bilinmesini istiyoruz” açıklamalarında bulundu.

     

  • Eşinin 6 yıl önce Amerika’ya götürdüğü oğlu için yürüyerek Türkiye’yi dolaşıyor

    Eşinin 6 yıl önce Amerika’ya götürdüğü oğlu için yürüyerek Türkiye’yi dolaşıyor

    Sakarya’da yaşayan Yalçın Çalışkan, Amerikan vatandaşı eşinin 6 yıldır oğlunu kendisine göstermemesine tepki göstermek ve sesini duyurmak için yürüyerek Türkiye’yi dolaşıyor. Kar, tipi ve fırtına dinlemeyen Çalışkan, eksi 10 derecede Erzurum’da güçlükle ilerledi.

    43 yaşındaki Yalçın Çalışkan, 6 yıldır göremediği oğlunu görebilmek ve toplumsal duyarlılık oluşturmak amacıyla 1 ay önce Sakarya’dan yürüyerek ülke turuna başladı. Çalışkan, 1 aylık yürüyüşün ardından Erzurum’a ulaştı. Amerikan vatandaşı eşinin oğlunu 1 yaşındayken Amerika’ya götürdüğünü söyleyen Çalışkan, o günden bugüne oğlunu göremediğini belirtti. Sakarya’dan 1 ay önce yola çıktığını anlatan Çalışkan, Karadeniz sahilinin kıyısındaki şehirleri yürüyerek tek tek dolaştığını ifade etti. Çalışkan, Amerika’da çalışabilmesi için duyarlı vatandaşlardan destek çağrısında bulundu.
    Kar, tipi ve fırtınanın durduramadığı Çalışkan, Erzurum’da soğuk havada yürüyüşüne vazgeçmeden devam ediyor. Amacının Türkiye’yi dolaşmak olduğunu ifade eden Çalışkan, Doğu Anadolu’nun yürüyüşünün en zor etabı olduğunu belirtti. Çalışkan, oğlunu çok özlediğini ifade ederek, “Sakarya’dan yola çıktım. Bu süreçte Karadeniz’i yürüyerek kat ettim. 6 yıldır göremediğim oğlum için yürüyorum. Oğlumu çok özledim. Oğlum şu an annesi ile Amerika’da yaşıyor. Annesinin neden oğlumu göstermediğini bilmiyorum. Resmi olarak halen evliyiz. Aldı götürdü. Karadeniz’de yağmur falan vardı ama doğu çok soğuk. Yürüyüş benim için çok zorlaştı. Oğlum için gerekirse ölürüm. Yardımseverlerden destek istiyorum, beni oğlumun yanına göndersinler. Eşim de lütfen vicdanı varsa zorluk çıkartmasın. Ben anne ve babasız büyüdüm ama çocuğum babasız büyümesin. Beni sevmeyebilir ama kötü şeyleri bırakıp oğlumuzun geleceğini düşünelim” dedi.
    Çalışkan, Erzurum’un ardından yürüyerek güneydoğu ve ardından Akdeniz’deki illere gitmeyi hedefliyor.