Kategori: 3. Sayfa Haberi Üst

  • ‘Doğum günü’ ölümle bitti!

    Arkadaşlarının doğum gününden dönen iki genç kız kazada öldü.

     

    Orhangazi’de meydana gelen trafik kazasında 2 kişi hayatını kaybederken, 1’i ağır 2 kişi ise yaralandı. Yalova’da üniversite öğrencisi olan 4 genç, araçta bulunan E.E.’nin (26) doğum gününü kutladıktan sonra Yalova’dan Bursa’ya gitmek için yola çıktı. Yalova’daki bir balık restoranın sahibinin oğlu olduğu belirlenen B.Ö. (27) idaresindeki çift kabin kamyonet önündeki kamyonu geçmek isterken aşırı hız sebebiyle kamyona çarparak savruldu. Savrulmanın etkisi ile direksiyon hakimiyetini kaybeden B.Ö., aynı yönde giden H.Y.(48) idaresindeki TIR’ın dorsesine de çarparak taklalar atmaya başladı. Yaklaşık 100 metre savrulan araçtan dışarı fırlayan Sıla Daşdemir (22) ve Buse Karakurum (24) olay yerinde feci şekilde can verdi. E.E. ambulansta ilk müdahalesi yapılırken cep telefonuyla yakınlarını arayıp “Kaza yaptık, kız arkadaşlarımız öldü” diye ağladı.

     

     

  • Polis memuru Gözde’ye yürek burkan uğurlama

    Antalya’nın Alanya İlçesi’nde halı silkelerken 10 katlı apartmanın 6’ncı katından düşerek ölen polis memuru 35 yaşındaki Gözde Yılmaz, gözyaşları arasında toprağa verildi. Defin sırasında eşi Talat Yılmaz’ın, “Sarı kuzum, çocuklarını bırakıp nere gittin?” diyerek ağladı. Cenazeye, Yılmaz’ın kuzeni pop müzik sanatçısı Lara da katıldı.

     

    Tosmur Beldesi Dimçayı Mevkii’ndeki Beyaz Saray Apartmanı’nda oturan Cumhuriyet Polis Merkezi’nde görevli polis Gözde Yılmaz, dün polis eşi Talat Yılmaz ve 2 çocuğu parka gittiği sırada 6’ncı kattaki evinin balkonunda halı silkelemeye başladı. Bu sırada balkonun mermer korkulukları kırıldı. Yılmaz, düşerek ağır yaralandı. Alanya Devlet Hastanesi’nde tedaviye alınan Gözde Yılmaz, müdahaleye rağmen kurtarılamadı.

    İLK TÖREN EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜNDE 

    Antalya Adli Tıp Kurumu’ndaki otopsi ardından Gözde Yılmaz için bugün Alanya İlçe Emniyet Müdürlüğü önünde tören düzenledi. Törene, Alanya Kaymakamı Erhan Özdemir, İl Emniyet Müdürü Mustafa Sağlam, Alanya Cumhuriyet Başsavsıcı Yener Yavuz, Gözde Yılmaz’ın eşi Talat Yılmaz, çocukları 10 yaşındaki Oğulcan ve 5 yaşındaki Yiğit Efe, kuzeni pop müzik sanatçısı Lara, emniyet mensupları ve çok sayıda kişi katıldı. Törende, özgeçmişinin okunmasından sonra meslektaşları, Yılmaz için dua etti.

    ANNESİNİN FOTOĞRAFINI ÖPTÜ

    Gözde Yılmaz’ın cenazesi, buradaki törenden sonra meslektaşlarının omzunda cenaze aracına bindirildi. Yılmaz’ın cenazesi polis eskortu eşliğinde Obagöl Mahallesi’ndeki babasının evine götürüldü, helallik alındı. Cenaze buradan Arif Ünal Camii’ne getirildi. Camideki törende Yılmaz’ın küçük oğlu Yiğit Efe sık sık annesinin fotoğrafını öptü, gözyaşı döktü.

     

    MEZARLIĞA KADAR KOŞTU

    İlçe Müftüsü Mustafa Topal’ın öğle vakti kıldırdığı cenaze namazının ardından Gözde Yılmaz’ın Türk bayrağına sarılı tabutu, cenaze aracıyla Aşağıoba Mezarlığı’na getirildi. Talat Yılmaz, mezarlığa, cenaze arabasının yanında koşarak gitti. Okunan dualardan sonra Talat Yılmaz, eşinin cenazesini kendisi mezara koydu. Defin sırasında Talat Yılmaz’ın, “Sarı kuzum, çocuklarını bırakıp nere gittin” derken gözyaşlarını tutamadı.

  • Altınlarını gasp ettiği kadına yemek hazırlattı!

    Bir hırsız, Nermin O.’ya (54) ait eve açık olan pencereden girdi. Ancak pencerenin önündeki kanepede uyuyan kadın, zanlının kafasına basmasıyla uyandı. Kadın uyanınca bağırmaması için belindeki bıçağı çıkartıp boynuna dayayarak, “Konuşursan seni doğrarım” dedi ve kadının kolundaki 6 bilezik, kulağındaki 2 küpeyi ve parmağındaki iki yüzüğünü gasp etti. Zanlı daha sonra evde kimsenin olup olmadığını, başka para ya da altın olup olmadığını sordu. Nermin O. evde birilerinin ve altın ya da paranın olmadığını söyledi. Bir süre sonra zanlı acıktığını söyleyerek, “Bana mutfakta ne varsa bir poşete koy getir” dedi. Bunun üzerine kadın dolapta bulunan pasta ve börekleri poşete koyup getirdi. Zanlı böreğin bir kısmını evde yedikten sonra yiyecekleri ve altınları alarak evden uzaklaştı.

     

     

    Zanlı gittikten sonra kadın hemen polisi arayarak haber verdi. Olay yerine gelen polis ekipleri inceleme başlattı. Gasp Büro Amirliği ekipleri kadından zanlının eşkalini alarak robot resmi çizildi. Aradan yaklaşık 4 ay geçtikten sonra merkez Sarıçam ilçesine bağlı Orhan Gazi Mahallesi‘nde birhırsızlık olayı meydana geldi. Hırsız kaçarken olay yerinde cep telefonunu düşürdü. Polis bunun üzerine zanlıyı arayarak cep telefonunu bulduklarını söyleyip onu polis merkezine davet etti. Polis merkezine gelerek gözaltına alınan zanlının Davut M (31) olduğu belirlendi. Emniyete götürülerek sorguya alınan zanlı, önceki bir gasp olayını gerçekleştiren şahsın çizilen robot resmine çok benzediği için müşteki çağrılarak teşhis edildi. Nermin O. evine giren ve boğazına bıçak dayayan kişinin Davut M. olduğunu belirledi.

     

     

     

    Bunun üzerine zanlıya aynı zamanda gasp işlemi de yapıldı. Zanlı da kadının evine girdiğini ve olayları gerçekleştirdiğini kabul etti. Zanlı sorgusunun ardından adliyeye sevk edildi. Zanlı, sevk sırasında kendisini görüntülemek isteyen basın mensuplarına küfür edip saldırmak istedi.

  • Müslüm Gürses’in Vefatı ve Sonrasında Neler Yaşandı?

    Muhterem Nur, 3 Mart’ta hayatını kaybeden Müslüm Gürses’le ilgili açıklamalarda bulundu…

     

    Arabesk müziğinin ustası Müslüm Gürses bundan tam 7 gün önce hastanede son nefesini verdi. Ailesini ve sevenlerini yasa boğan bu ölüm sonrası Gürses’in tedavi süreci, cenaze töreniyle ilgili tartışmalar çok konuşuldu.

    Gürses’in hayat arkadaşı Muhterem Nur, Müslüm Gürses’in vefat ettiği günü, cenaze törenini ve sonrası ilk kez anlattı. Türkiye Gazetesi’nden Fatih Vural’a konuşan Muhterem Nur, Gürses’in cenazesinin Fatih’te kalkmasını istediğini kaydetti.

     

    İŞTE MUHTEREM NUR’UN AĞZINDAN GÜRSES’İN VEFATI VE SONRASINDA YAŞANANLAR

    “Eğer evde yanımda ölseydi, ikimiz birlikte ölecektik. Çünkü kalp kapakçıklarım çok rahatsız. Ameliyat ettirmeyi de düşünmüyorum. O rahatsızlıkla beraber yaşayacağım ki çabuk gitmek için! Bir an önce ona kavuşmak maksadıyla.”

     

    “Kasten yapmadılar. Ölmemden korktular belki ama doktor nezaretinde beni onun yanına indirebilirlerdi. Kocamı orada öpecektim, onunla konuşacaktım. Ben onu duymayacaktım fakat o beni duyacaktı”

    Muhterem Nur, çok sevdiği eşini en son perşembe günü ziyaret etmiş:

     

    GÖZLERİ KAPALIYDI, ONA SON BAKTIĞIMDA

    Nur, acı haberi almadan önce perşembe gecesi ağır bir rüya görmüş. O rüyada eşi ölmüş: “Yalova Araba Vapuru İskelesi’nin meydanındaydım. Rahmetli annem, sol tarafımdaydı. Sağımda da vefat eden bir arkadaşım var. Annem, ‘Müslüm geliyor’ dedi. Uzaktan dört karanlık silüet geliyor. Sağında, solunda, başucunda ve ayakucunda. Önüme getirdiler ve tuttular. Ölmüş. Beyazlar içinde. Sadece ayakları açık. Sapsarı, mum gibi olmuş. Yüzünü öptüm, ‘Müslüm beni almadan nereye gidiyorsun? Beni yalnız bıraktın’ dedim ama nasıl ağlıyorum. Ben öyle söylerken eli oynadı. ‘Götürmeyin onu. Canlı, o.’ dedim. Ama o karaltılar, götürdü onu. Sabah 5 buçuk gibi silkelenerek uyandım. Rüyamda bembeyaz bir örtü içindeydi.”

     

     

    Haber ile ilgili metin girin!.

    MÜSLÜM’Ü Bİ BEZ PARÇASINA SARMIŞLARDI KAN İÇİNDEYDİ

    34 yıldır sevdiği adamın yüzüne en son, Zincirlikuyu Mezarlığı’nın gasilhanesinde bakmış uzun uzun. Şahit olduğu manzaranın, rüyayla örtüşen hiçbir yanı yoktu: “Kocamı en alt çekmeceye koymuşlar. Gelişigüzel bir Amerikan bezine sarmışlar. Tam bir paçavra! O bez de kan içindeydi. Çok ağladım. Kimsesiz ölmüş gibiydi…”

     

    SİGARAYI NASIL BIRAKTI

    Müslüm Gürses’in kalbindeki stendin kontrolü sebebiyle gittikleri hastanede doktoru “Akciğerler çok kötü. Kalpte anadamar tıkalı. Bu mesuliyeti üzerime almam. Ameliyat da edemeyiz. İlaç vereceğim. Sonra kontrole gelin” demiş. O ilaçlara 20 gün devam etmiş Müslüm Gürses. Muhterem Nur, anzer balı ve polenlerle tedaviyi desteklemiş. Hastaneden döndükleri anda arabada si-garasını yakmış Müslüm Baba. Muhterem Hanım, “Öleceksin. İçme şunu!” demiş. Alacağı cevap, geç kalmış bir vedanın tescili: “Hayatım iki tane kaldı. Birini şimdi, diğerini evde içip bırakacağım.” O son sigaradan sonra da ağzına koymamış. Tam 27 gün sonra, gece yatakta “Öf, öf” diyerek acı çekmiş Müslüm Gürses. Kan ter içinde kalmış. 8 tane fanila değiştirmiş. Ertesi gün yeniden gittikleri doktorları, Gürses’teki değişime hayret etmiş: “Ne yaptınız da bu kadar iyi oldu?” O iyileşme üstüne karar verilmiş: 15 Kasım’da ameliyat.

     

    SON SÖZLERİ: CEBİMDE SAATİM VE TELEFONUM VAR UNUTMA

    Hastaneye gidecekleri gün, eviyle vedalaşmış adeta Müslüm Baba. Evin dört bir yanını dolaşıp çıkmak istememiş. “Ya Müslüm, aşağıda bekliyorlar, hadi güzelim” diyen eşine, “Öf ya sen de bypass gibi kadınsın” demiş. Hastane odasında doktora, “Bu ameliyat koltuk altından olacak değil mi?” diye sorduğunda, doktorun “Hayır, göğüs yarılacak. Açık ameliyat olacaksınız” sözleriyle, “Muhterem kalk. Öyle de öleceğim, böyle de öleceğim. Evimize gidelim” demesi bir olmuş. Kaçmaya hazırlandıkları sırada odaya giren doktoru, “Ameliyat olmazsanız, yüzde 92 ölüm tehlikesi var. Kalbiniz her an durabilir. Damar çok daralmış” demiş. Başta “Olsun” karşılığını verse de, sonunda ikna olmuş. Ameliyathane girmeden son sözleri, eşine olmuş: “Cebimde saatim ve telefonum var, unutma…” Gidiş o gidiş…

     

    “TEŞVİKİYE’Yİ BEN İSTEMEDİM”

    Muhterem Hanım, eşinin cenaze törenini arabadan izlemiş. “Yoksa beni ezerlerdi. Ayak altında kalırdım” diye açıklıyor sebebini. “Peki neden Teşvikiye Camii’nin seçtiniz? Hayranları buna çok içerledi” diye sorduğumda ise, “Ben ‘Cenazesi Teşvikiye Camii’nden kaldırılsın’ demedim. Şişli Camii’nden veya Fatih Camii’nden kaldırılmasını istedim. Ya da Eyüp Camii’nden. Orayı kim istedi bilmiyorum! Bana hiç kimse sormadı! Ama ‘Entellerin cenazelerinin kalktığı cami’ diye düşünmüyorum ben! Cami, camidir” cümleleriyle dışa vuruyor düşüncelerini. Son albümünde 12 şarkı okuyan Müslüm Baba’ya albümünü tamamlamak da kısmet olmuş. Üstelik de hastaneye yatmadan bir gece evvel. Muhterem Nur, o geceyi şöyle anlatıyor: “Evdeki son gece komşuma geçtim. Kapıya kadar geldi. ‘Muhteremciğim, ben stüdyoya gideyim. Şarkının birini beğenmedim. Onu tekrar okumak istiyorum’ dedi. ‘Canın öyle istiyorsa, git hayatım’ dedim ben de. Hatta iki şarkı okumuş. Zevkle geldi. ‘Çok güzel oldu. Bunlar geçici değil, kalıcı şeyler. İnsan bu dünyaya güzel şeyler bırakmalı, Muhteremciğim’ dedi.” Eşinin anlatımına göre; Müslüm Gürses’in bıraktığı bir vasiyet yok. Nur, medyada çıkan haberleri “Öleceğini nereden bilecek ki vasiyet etsin?” diyerek karşılıyor.

     

     

    Haber ile ilgili metin girin!.

    BİR TOKATLA BAŞLADI ÖMÜR BOYU SÜRDÜ

    Aralarında 16 yaş farkı olan Muhterem Nur, Müslüm Gürses’le nasıl tanıştıklarını bütün detaylarıyla anlattı.

    1981’de başlayan büyük bir aşk, onlarınki. Malatya’da aile bahçesinde düzenlenen bir eğlencede ‘Sahneye en son ben çıkacağım’ diye başlayan assolistlik kavgasının ardından Muhterem Nur’un yüzüne inen bir tokatla başlayan… Müslüm Gürses, “İsyankâr” şarkısıyla patlamış, 25 yaşında bir delikanlı. Muhterem Nur ise 15 yaşında girdiği sinemada giderek dibe vuran 41 yaşında bir şantöz. Yediği tokadın ardından organizatöre “İşi bırakıyorum” diyen Muhterem Nur, “Gidersen mahvoluruz” karşılığını alır. Bırakmak işine gelmez; zira para kazanmak zorundadır. Ama kendisinden özür dilenmeden olmaz! Ona “Müslüm özür dilemez” deseler de kafasına koymuştur: “Odasına gittim. Yatağın üstüne oturdum ama bir ayağım kapıda. Üstüme gelirse, kaçacağım. ‘Akşam sizi kırdımsa özür dilerim’ dedi. Koşa koşa merdivenlerden indim. Ertesi akşam, tavuklu bulgur pilavıyla onun kalbini çaldım.” Çok fazla içki içen, içtikçe ‘vahşileşen’ bu genç şöhreti, düzene sokmaya kararlıdır Muhterem Hanım. İçkiyi bıraktırır da. 3 sene süren arkadaşlıklarına rağmen insanların bakış açısından rahatsız olan Muhterem Nur, evde oturdukları bir gün, “Müslüm, evlenelim mi seninle?” diye sorduğunda, “Neden olmasın?” cevabını alır. Bu sene 5 Mayıs’ta 30. yaşına girecek evliliğin temeli de o diyalogla atılır. Beykoz’da kıyılan nikâhta sadece beş kişi vardır.

     

    TAYYİP BEY HEP ARADI ONUN YERİ HEP AYRI

    Hastane sürecinde birçok insanın yanında olduğunu ifade eden Muhterem Nur’un, siyasilerden ayrı bir yere koyduğu isim var ki, o da Başbakan Erdoğan: “Tayyip Bey, her gün aradı. İhtiyacımı sordu. Kardeşi Mustafa Bey, sürekli hastanedeydi. Hep teselli verdiler.” Hastanenin çıkardığı 600 bin liralık borcun Başbakan Erdoğan’ın talimatıyla mı silindiğini sorduğumda, “Benim de kulağıma geldi, bu” diyor. Hastanenin çıkardığı borcu kendisi de bilmiyor. Sırrı Süreyya Önder’in hayatını filme alacağına dair söylentilere ise, “Sırrı Süreyya kimdir?” dedikten sonra ekliyor: “O filme müsaade etmem. Üvey anası da çıkmış, güya Müslüm vasiyet etmiş, babasının mezarına gömülmeyi. Bir kere köye gitmeyi düşünmüyordu ki, mezara gitmeyi düşünsün! Orada mezarlık yok ki çöplük var! Bir mezara en az on kişi giriyor orada.”

  • Erzurum’da enişteye 10,5 yıl

    Erzurum’da baldızına yönelik cinsel istismar suçundan Üçüncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde tutuksuz yargılanan enişte, ‘çocuğun cinsel istismarı’ suçundan 10 yıl 5 ay hapis cezasına çarptırıldı. Mahkeme, tutuksuz yargılanan enişteye yurt dışına çıkış yasağı koydu.
    Cumhuriyet Savcısı’nın hazırladığı iddianameye göre, 7 Nisan 2009 günü Palandöken ilçesinde oturan ablasının evinde meydana geldi. 27 yaşındaki eniştesi M.Ö. ile duygusal aşk ilişkisi yaşayan E.K., cinsel ilişkiye girdi. Ailenin şikayetçi olması üzerine enişte çıkarıldığı Sulh Ceza Mahkemesi’nde tutuklanarak Erzurum E Tipi Cezaevine kondu. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 6,5 ay tutuklu yargılanan enişte, tutuksuz yargılanmak üzere tahliye edildi.
    Mağdure E.K. ise, “Ablamın evine gidip geldiğim sürelerde eniştem ile duygusal aşk ilişkisi yaşadık” dedi.
    Üçüncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde TCK’nin 103-1 maddesi kapsamında 15 yıla kadar hapis istemi ile yargılanan tutuklu enişte M.Ö. tecavüz suçlamalarını kabul etmedi. M.Ö., “Benim baldızım olur. Duygusal aşk ilişkisi yaşadım. Kendi rızası ile bir defa cinsel ilişkiye girdim. Baskı ve tehdit kullanarak ilişkiye girmedim” dedi.
    Mahkeme heyeti tutuksuz yargılanan M.Ö.‘nün olay tarihinin 2009 yılının Mart ayında meydana gelmesi ve 6.5 ay kadar cezaevinde yattığı süreyi göz önünde bulundurarak, mağdurenin 15 yaşından büyük olduğu yönünde verilen raporu dikkate alan mahkeme heyeti TCK’nin 103/1 maddesi kapsamında 10 yıl 5 ay hapis cezasına çarptırdı. Mahkeme, enişte M.Ö. hakkında ise yurt dışına çıkış yasağı koydu.
    Sanık Avukatı Süha Erdoğdu, müvekkilinin olay tarihinde duygusal aşk ilişkisi yaşayan mağdurenin 15 yaşından büyük olduğu yönünde savunma yaptı. Avukat Erdoğdu, “Mağdurenin olay tarihinde 15-18 yaş arasında kız çocuğu olduğu bir sonraki alınan Adli Tıp Kurumu’ndan veriler raporda ise 18 yaşında olduğu belirtilmişti. Adli Tıp Kurumu’nun raporuna itibar edilmelidir. Bu şüphenin sanık lehine değerlendirilmesi gerektiği kanaatindeyiz. Beraatini talep ediyoruz” dedi.