Kategori: Gündem

  • Çılgın Dadaş hatırlansın artık

    Düşman ve yokluklarla mücadele eden ordumuza Kurtuluş Savaşı sırasında 6 uçak hediye eden Erzurumlu tüccar Nafiz Kotan’ın adı kente yeni yapılan sivil havaalanına verileceği açıklanmıştı. Ancak geçen süre içerisinde değişim yaşanmaması üzerine Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’a hatırlatma yapıldı.Ünlü Kalp Cerrahı Prof.Dr. Bingür Sönmez,”Bakanımızdan sözünü yerine getirmesini bekliyoruz.” dedi.

     

    KURTULUŞ Savaşı öncesinde Türk Silahlı Kuvvetleri’ne 6 uçak bağışlayan Erzurumlu tüccar Nafiz Kotan, Turgut Özakman’ın yazdığı ’Şu Çılgın Türkler’ kitabında yeralınca, ölümünden 60 yıl sonra hatırlanmıştı. Erzurum’dan 1913 yılında ayrıldıktan sonra İstanbul’a yerleşen ve tüccarlığa başlayan, aynı zamanda müteahhitlik de yapan Nafiz Kotan’ın, Atatürk’ün yakın dostlarından biri olduğu da ortaya çıktı.
    Yokluk içindeki Türk Silahlı Kuvvetleri’ne aldığı uçakları, İstanbul ve İnebolu üzerinden Anadolu’ya getirilmesini Atatürk ile birlikte gizli toplantılar yaparak sağlayan Nafiz Kotan’ın adını yaşatmak için Erzurum Ticaret ve Sanayi Odası resmi girişimlerde bulundu. Nafiz Kotan adının yeni yapılan sivil havalimanına verilmesi için Ulaştırma Bakanlığı başta olmak üzere Devlet Hava Meydanları İşletmeleri Genel Müdürlüğü ve bölge milletvekillerine yazı yazdıklarını belirten dönemin ETSO Başkanı Muammer Cindilli, “Cumhuriyet’in temellerinin atıldığı kent olan Erzurum’dan hemen her dönem her uçtan önemli isimler ortaya çıkmıştır. Nafiz Kotan da bu isimlerden biridir. O dönemlerde bir servet değerindeki bağışıyla ’Çılgın Türk’ Kotan’ı elbetteki biliyorduk ancak bu kadar detaylı bilgimiz yoktu. ’Şu Çılgın Türkler’ romanından sonra Nafiz Kotan adı insanların dilinde dolaşmaya başladı. Biz de bu ismin havalimanımıza verilmesi için elimizden geleni yapıyoruz” diye konuştu.

    ATA’NIN TEŞEKKÜRÜ

    Mustafa Kemal, 20 kelimelik telgrafında şu ifadelere yer verdi:

    “İnebolu’da Erzurumlu Nafiz Beyefendiye… Hammiyet-i vataniyeniz şayanı şükrandır. Telgrafınız yarın mecliste alenen okunacaktır efendim. 11.12.1921 Büyük Millet Meclisi Reisi Mustafa Kemal.”

    İmkansızlıklar içindeki Türk ordusunun Nafiz Kotan tarafından alınan keşif uçaklarını bombardıman için kullandığı da Batı Cephesi Komutanı İsmet İnönü’nün 18 Mayıs 1922 tarihinde gönderdiği telgrafla ortaya çıktı.

    İNÖNÜ’NÜN TEŞEKKÜRÜ

    İnönü’nün telgrafı ise şöyle:

    “Mahreci: Garp Cephesi Numarası: 871 Kelime: 40 – Ankara’da Erzurumlu Nafiz Beyefendiye… Orduya ihda buyurulan ve nam-ı alilerinize izafe edilen tayyare 13/5/1921 ve Aksu’da bulunan düşman üzerine bombalar atmıştır. Ahiren Aksu’da bulunan muhbirimizden alınan malumattan tayyaremiz, biri nakliye kollarına tesadüfünde yirmi mekkari hayvanı telefe ve mecruh olmuş ve diğer bir bomba da Seyid Alaşehir köyünde düşman piyade bölüğü üzerine düştüğü bildirilmiştir. Pek kıymettar bir hediyeniz olan tayyare ile ilk vazifeyi Kemal-i muvaffakiyetle ifa edenler tayyareci Vahid ve Basri efendiler olduğunu cevaben ihtiramatıma terdifen arz ederim efendim. 18 Mayıs 1922 Garp Cephesi Komutanı İsmet.”

    6 uçak bağışlamıştı

    Nafiz Kotan, en zor döneminde ordumuza 6 uçak bağışlamıştı. Türk Silahlı Kuvvetleri’ne 21 Mayıs 1922 tarihinde teslim edilen ve ’Erzurumlu Nafiz’ ile ’174’üncü Alay’ isimlerinin verildiği FIAT marka uçaklardan sonra Erzurumlu Nafiz Kotan’ın sonradan aldığı 4 keşif uçağının da ’Nafiz- 1’, ’Nafiz- 2’ , ’Nafiz- 3’ ve ’Nafiz- 4’ ile adlandırıldığının kayıtlara geçmişti.

    İlk bombayı atana 200 lira vereceğim

    30 Ocak 1921 günü Meclis Başkanlığına okunan telgraf (Sadeleştirilmiş haliyle): “İstanbul’dan satın aldığım ve buraya getirmeyi başardığım uçak bugün geldi. Adıma orduya armağan ediyorum. Kabulünü dilerim. Düşmanın üzerine ilk bombayı atacak olana iki yüz lira ödül vereceğim. Milletimizin esenliğe kavuşmasını ve başarıya ulaşmasını Tanrı’dan diler, saygı ile ellerinizden öperim.”

    Bingür Sönmez’in hatırlatması

    Balıkesir Havaalanı’na Balıkesir Koca Seyit Havaalanı isminin verilmesini büyük memnunlukla karşıladık. Şimdi sıra Erzurum Havaalanı’nın, ‘Erzurum Nafiz Kotan Havaalanı’ olarak değiştirilmesine geldi. Kurtuluş Savaşı sırasında Mustafa Kemal’e Nafiz Kotan’ın armağan ettiği 4 uçaktan birisinin birebir modelininin (450 kg. replika) tavana asılması sırasında Ulaştırma Bakanımız Sayın Binali Yıldırım “Nafiz Kotan ismi

    Erzurum Havaalanı’nda ebediyen yaşayacaktır” şeklinde bir müjde vermişti. Şimdi bakanımızdan bu sözünü yerine getirmesini bekliyoruz.

     

  • Ünal Osmanağaoğlu Tahliye Oldu

    Haluk Kırcı ile birlikte isimleri Bahçelievler katlimanına adı karışan ülkücü Bünyamin Adanalı ile Ünal Osmanağaoğlu bugün tahliye edildiler.

     

    ‘Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesi, ”3. Yargı Paketi” olarak bilinen yasal düzenleme doğrultusunda, ”Bahçelievler katliamı” davasının hükümlülerinden Bünyamin Adanalı ve Ünal Osmanağaoğlu hakkındaki cezanın infazının durdurulmasına karar verdi. Adanalı ve Osmanağaoğlu ile bilgiler kısaca şöyle:

    Bahçelievler katliamı ve Kemal Türkler davası sanığı, ülkücü Osmanağaoğlu, 22 Ağustos 1980’de Merter’deki evinin önünde öldürülen Kemal Türkler’in katil zanlısı olarak aranırken, 12 Eylül’den sonra yurtdışına kaçtı.
    Türkler davasıyla ilgilenen Avukat Rasim Öz, Osmanağaoğlu’nun Abdullah Çatlı’dan sonraki yeni reis olarak Türkiye’ye döndüğünü öne sürdü. Osmanağaoğlu’nun Susurluk kazası öncesinde Çatlı’yla Kuşadası’nda Onur – A Otel’de buluştuğu iddia edildi.

    Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen Türkler cinayeti davasında idam cezası istemiyle yargılanan Osmanağaoğlu, Ankara Bahçelievler’de yedi TİP’li öğrencinin öldürülmesiyle ilgili davadan da gıyabi tutuklu olarak uzun süre arandı.

    İnterpol’ün kırmızı bültenle 20 yıldır aradığı Osmanağaoğlu’nun İstanbul’da yaşayan kardeşi Tamer Osmanağaoğlu’nun kimliğini Kuşadası’ndaki yeni hayatında kullandığı belirlendi.

    İstanbul’dan Kuşadası’na 10 Nisan 1999’da giden polis, düzenlediği operasyonda Osmanağaoğlu’nu, amcasının oğlu ve ortağı Hasan Osmanağaoğlu’yla yakaladı.

    Osmanağaoğlu’nun yakalanmadan bir yıl önce Kuşadası’ndaki Güzelçamlı beldesindeki jandarma karakolunun bahçesine Atatürk büstü yaptırdığı ortaya çıktı.

    Osmanağaoğlu, yakalandıktan bir ay sonra Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen Bahçelievler katliamı davasının duruşmasına katıldı.

    Burada verdiği ifadede, hayatının bir dönüm noktası olan bu olayda kendisini mahkemenin hangi suçlamayla aradığını bilmediğini savunarak, “Kesinlikle suçu işlemedim” dedi. Osmanağaoğlu, bu davada 2 Kasım 1999’da aynı suçu yedi kere işlediği gerekçesiyle yedi kez idam cezasına çarptırıldı.

    Türkler davasından da yargılanan Osmanağaoğlu, son duruşmada, mahkeme heyetine yakın tarihe ışık tuttuğunu öne sürdüğü “Bay Pipo” adlı kitabı okumalarını tavsiye etmişti.

    Bünyamin Adanalı ise yine Bahçelievler katlimanından gıyabi tutuklu olarak aranırken 1995’te yakalandı, kısa bir süre sonra beraat etti. Yargıtay 9. Dairesi ise sanığın mahkum olması gerekçesiyle bu kararı bozdu ve dosyayı Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdi ve dosya Bahçelievler katliamı ana dosyasına eklendi.

    Susurluk’taki kazada da adı geçen Adanalı, 11 Ocak 1999’da Pendik Kurtköy’de Haluk Kırcı’yla birlikte yakalandı. Adanalı’nın yakalandıktan sonra Kırcı’nın çocukluk arkadaşı olduğu, 7 TİP’li öğrencinin öldürüldüğü katliama karıştığı ve iki yıl hapse mahkum olduğu anlaşıldı.

    Bahçelievler katliamı davasında tekrar yargılanmaya başlayan Adanalı, 21 yıldır süren dava sonunda aynı suçu yedi kere işlediği gerekçesiyle yedi kez idam cezasına çarptırıldı.

  • Fırat’a soğuk duş

    Erzurum Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği Başkanı Rasim Fırat ve yönetim kurulu üyeleri hakkında zimmet iddiasıyla açılan davada savcı mütalaasını verdi.

     

    Erzurum 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada Cumhuriyet Savcısı Sedat Bayrak, ESOB Birlik Başkanı ve Yönetim kurulu üyeleri ile Genel Sekreter hakkında TCK 247 / 1 ve TCK 37 maddesi uyarınca sanıkların 5 yıldan 12 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılmalarını yönünde mütalaa verdi.
    Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada, Ankara’ya gönderilen bilirkişi raporunda 33 bin euronun akıbetinin belli olmadığı yönünde verilen rapor üzerine Cumhuriyet Savcısı Sedat Bayrak mütalaasını verdi.
    Savcı Bayrak mütalaasında, “Yapılan soruşturma ve kovuşturma ile toplanan deliller ve tüm dosya kapsamı nazaran ESOB Birlik Başkanı ve Yönetim kurulu üyeleri ile Genel Sekreter olan sanıkların Avrupa Birliği fonları ile desteklemek üzere düzenledikleri ayakkabıcılık eğitim kursu kapsamında kendilerine hibe olarak gönderilen 83.800.37 euro tutarındaki parayla ilgili 33.319.00 euoruluk kısmını zimmetlerine aynı suçu birlikte işleme irade ve kararlılığı ile eylem birliğin içerisinde zimmetlerine geçirdikleri ve bu paranın akıbetinin tescil edilemediği, paranın 16.580 TL’lik miktarını birliğin hesaplarına geçirmek ve hibe işleriyle ilgisi bulunmayan birliğe ait hizmet binasında kullandıkları bu eylemle ilgili sanıklar hakkında görevi kötüye kullanmaları istemiyle kamu davası açıldığı bu parayı hizmet binasında kullanmamaları ve bu parayı da kendi zimmetlerine geçirmiş olmaları halinde sadece tek bir zimmet suçundan sorumlu tutulmaları düşünüldüğünde eylemin bölünerek ayrı ayrı zimmet ve görevi kötüye kullanma suçları kapsamında mümkün görülmediği eylemin bir bütün olarak ele alınıp sonuca göre sanıkların hukuki durumlarının tayin ve takdir edilmesinin gerektiği bu nedenle gerekçe kısmında eylemin tekliği göz önünde bulundurularak eylemin bölünmesini engellemek için hükümde görevi kötüye kullanma suçuyla ilgili herhangi bir karar ihdas edilmeksizin gerekçede atılı görevi kötüye kullanma suçunun somut olaya uygun düşmediğinin belirtilmesi ile yetinilmesi gerektiği ve sonuç olarak sanıkların üzerine atılı zimmet suçunu belirtilen şekilde işlediği anlaşıldığından ayrı ayrı cezalandırılması kamu adına karar ve mütalaa olunur” dedi.
    Sanık avukatları mütalaa sonrası savunma için süre istedi. Sanık avukatlarından Tuncer Aktaş, “Celse arasında yazılı olarak sunduğumuz yazılı itirazlarımızı ve bir klasör evrakın içeriğini tekrar ediyoruz. Bilirkişi heyeti raporu gerekçesizdir. Taleplerimiz değerlendirilmemiştir. Yeniden rapor aldırılmasını talep ederiz Ayrıca bilirkişi heyeti 2007 yılına ait yevmiye defterinin olmadığından değerlendirilemediğini oysa bu yevmiye defterinin zabıta tarafından teslim alınarak emanete girdiği bellidir” dedi.
    Müşteki sanıklardan Hikmet Karaca mahkemede verdiği ifadede, “Projelerdeki usulsüzlüğü hissettiğim andan itibaren, bu konuda yetkili olan birlik başkanı Rasim Fırat’tan denetim istedim. Denetim verilmeyince, ben de Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundum. Suç duyurusunda bulunduktan hemen sonra da başkan Rasim Fırat’ın teklifi ile başkanvekilliği görevinden alındım, görevden alınmamın tek nedeni ise, usulsüzlükleri tespit etmem ve suç duyurusunda bulunmuş olmamdı. Bu olayın iki tarafı var, bir tarafı ben diğer tarafı ise, birlik başkanı Rasim Fırat ve diğer yönetim kurulu üyeleridir. Ben bu usulsüzlükleri ortaya çıkarmaya çalışırken, onlarda olayları kapatmak ve delilleri karartmak için Yüce Mahkemeyi yalan belge ve yanlış ifadelerle oyalamaya çalışıyorlar. Avrupa birliği hibe paraları her ne kadar AB. Hibe paraları olarak bilinse de, bu paralar Türkiye Cumhuriyeti’nin hazinesinden çıkmaktadır. Yani har vurulup harman savrulacak bir para değildir.
    Bilirkişi heyet raporunda da belirtildiği gibi, benim bu yolsuzlukları ortaya çıkarmak için bakanlık dahil baş vurmadığım mercii kalmamıştır. Bu başvuru belgelerim dosyada da mevcuttur. Bilirkişi heyeti raporunda belirtilen ve akibeti belli olmayan 33.319 euro hariç, birlik binasına harcandığı söylenen 16.580 euronun da Rasim Fırat’ın uhdesinde olduğunu düşünüyorum. Eğer bu paralar gerçekten birliğin hesabına yatırılmış olsaydı, mutlak surette yönetim kurulu kararı olması gerekir idi. Bu konuda herhangi bir yönetim kurulu kararı da yoktur. Rasim Fırat firmalardan aldığı malzeme ve ekipmanların alış faturularını şişirirerek geriye aldığı 16.580 euronun Bakanlık başmüfettişinin tespitinden ve proje bitiminden dört yıl sonra üstelik birlik bütçesinden karşılanarak taksitler halinde ihale finans birimine usulsüz harcama diye not da düşülerek iade edilmesi zimmetin ne denli açık yapıldığının bir göstergesidir. Ben bu davaların açılması için Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunmasaydım, hazinemize ait olan bu paralar geri iade edilecek miydi.? Bu konuyu da özellikle yüce mahkemenin dikkatine ve takdirine sunuyorum. Benim bu projelerle ilgili karar defterinde, Rasim Fırat ve Genel Sekreter Cüneyt Acır’a projelerin yürütülmesi için verilen yetkinin dışında, projelerin mal ve malzeme alımlarında ve proje harcamalarındaki hiçbir evrakta ne yetkim nede imzam bulunmamaktadır. Benim suç duyurusunda bulunduktan bir ay sonra görevden alınmam ise, birlik yönetim kurulunun bu konuda ne kadar art niyetli olduğunu göstermektedir. Ben bu usulsüzlükleri ortaya çıkarırken, kamunun ve tüyü bitmemişin hakkını korumaktan başka hiçbir amacım ve gayem yoktu. Adımın iddianamede sanık olarak geçmesi ise sadece yönetim kurulu üyesi olduğumdan dolayıdır. Projelerdeki usulsüzlükleri ve yolsuzlukları Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunmak suretiyle ortaya çıkarmam ve akabinde görevden alınmam, yalnızca beni mağdur etmiştir“ dedi.
    Mahkeme heyete duruşmayı 6 Eylül 2012 tarihine erteledi.

  • Karı-Koca av tüfeği ile öldürüldü

    Erzurum’da sevdiği kız ile evlenememesinin sebebi gördüğü karı kocayı av tüfeğiyle vurarak öldüren ve daha sonra aynı silahla intihar eden genç, 5 çocuğu hem yetim hem öksüz bıraktı.

     

    Olay, dün saat 21.30 sıralarında Yakutiye İlçesindeki Şükrüpaşa Mahallesi Pamuk Evler B Blok önünde meydana gelmişti. Haydar Yıldız, geçen hafta perşembe günü, gönlünü kaptırdığı Songül adlı kızı kaçırdı ve uzaktan akrabaları olan Hürriyet- Bişar Çavdar çiftinin yaşadığı Palandöken ilçesine bağlı Kazım Yurdalan Mahallesi’ndeki evine götürdü. Ancak Songül, ertesi sabah erken saatlerde baba evine döndü. Bunun üzerine dün Çavdar çiftinin yaşadığı eve gelen Haydar Yıldız, “Kızı ailesinden istemeye gideceğiz” diyerek bir taksiyle onları Songül’ün ailesinin dairesinin bulunduğu Pamuk Evler’e götürdü. Haydar Yıldız genç kızın evde olmadığını görünce çılgına döndü. Yıldız, tüfekle Songül’ün baba evine dönmesinden sorumlu tuttuğu Hürriyet ve Bişar Çavdar’ı vurdu. Her ikisini de öldüren Haydar Yıldız, bu kez aynı av tüfeği kendisini doğrultarak ateşleyerek intihar etti.
    Cenazelerin kaldırıldığı Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi önünde bekleyen Çavdar çiftinin beş çocuğundan en büyüğü olan 15 yaşındaki İbrahim Çavdar, “Haydar ağabey geçtiğimiz Perşembe günü adının Songül olduğunu söylediği bir kızı gece yarısından sonra bizim eve getirdi. Ancak kız bir kaç saat oturduktan sonra Haydar ağabeyi uyutuyor ve evden kaçıyor. Haydar ağabey ise kızı anne ve babamın kaçırttığını düşünüyordu. Dün akşam bize geldi anne ve babamı olarak dışarıda bekleyen taksiye binerek gittiler. Haydar ağabeyin elinde silah vardı. Daha sonra annemler gelmeyince ben ve kardeşlerimle uyuduk. Sabah acı haberi aldık. Biz şimdi ne yapacağız? Nereye gideriz? Kim bakacak bize?” dedi.

  • Ölüm Onlara Yakışmadı

    Ölüm Onlara Yakışmadı

     

    Atatürk Üniversitesi akademisyenlerinin trafik kazasında hayatlarını kaybeden çocukları toprağa verildi.

     

    Üniversite Camii’nde öğlen namazını müteakip kılınan cenaze namazının ardından Atatürk Üniversitesi Öğretim Üyeleri Prof. Dr. Yavuz Onganer`in oğlu Burak Onganer, Prof. Dr. Metin Güngörmüş`ün oğlu Furkan Güngörmüş, Prof. Dr. Ahmet Dodoloğlu`nun oğlu Fatih Dodoloğlu ve Yrd. Doç. Dr. Selami Yeşilyurt`un oğlu Muhammet Sait Yeşilyurt’un cenazeleri Asrı Mezarlığın ek bölümünde toprağa verildi.

    Cenaze merasimine Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hikmet Koçak ve Rektör Yardımcılarının yanı sıra Erzurum Valisi Sebahattin Öztürk, Büyükşehir Belediye Başkanı Av. Ahmet Küçükler, İl Özel İdaresi Genel Sekreteri Selami Altınok, Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İrfan Aslan, Iğdır Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İbrahim Hakkı Yılmaz, Erzurum Emniyet Müdürü Halil Turgut Yıldız, Kolordu temsilcisi subaylar, ETSO Başkanı Lütfü Yücelik, kamu kurum ve kuruluşları temsilcileri, akademisyenler ve vefat eden çocukların arkadaşları katıldı.