Etiket: Zorunda

  • Bimeks Yönetim Kurulu Başkanı Akgiray: “Perakende sektörü eski iş modellerinden kurtulmak zorunda”

    Bimeks Yönetim Kurulu Başkanı Murat Akgiray, perakendedeki dönüşüm ve sektörel büyüme konularının son dönemde sıkça tartışıldığını belirterek, “Mağaza ve web’i birleştiren yeni iş modeli perakende sektörünün geleceğini şekillendirecek” dedi.

    Tüketicinin zihninde mağaza ve web diye bir ayırım olmadığını, şirketlerin de kendi düşünce yapılarını buna göre yapılandırmaları gerektiğini söyleyen Akgiray, “Omnichannel kavramını iyi anlamak gerekiyor. Bu kavram ‘mağazaları web ile tam olarak entegre etmek, geçişkenliği tam olarak sağlamak’ olarak uygulanırsa sonuç alınıyor. Biz 2012 yılından beri bu iş modeline ciddi yatırım yaptık. Kritik eşik, kendi yazılımını geliştirmek ve süreç entegrasyonu yapabilmek. Bunu başaran şirket için gelecek çok büyük fırsatlar vaat ediyor” dedi.

    İki ayda 5 yeni mağaza

    Planlanmış mağaza yatırımlarına 15 Temmuz hain kalkışmasından sonra da devam ettiklerini belirten Bimeks Yönetim Kurulu Başkanı Murat Akgiray, “İki ayda 5 ilde 5 mağaza açtık. Mağaza-web entegrasyonumuzun gerektirdiği lokasyonlarda mağaza açmaya devam ediyoruz. Devasa mağaza devri sona erdi. Kompakt ve verimlilik odaklı mağazalarla büyüyoruz ” şeklinde konuştu.

    Organize perakendenin Türkiye’de henüz başlangıç düzeyinde olduğuna ve büyük potansiyel taşıdığına dikkat çeken Akgiray, “İş yapış biçimlerini değiştiren şirketler bu potansiyelden fazlasıyla istifade edecekler. Zincir mağazaların perakendedeki payı OECD ortalaması olarak yüzde 50’nin üzerinde; Türkiye’de ise, örneğin bizim sektörümüzde halen yüzde 20’ler düzeyinde. Bu oranı 5 yıl içinde yüzde 40’lara çıkarmak mümkün” dedi.

    Bimeks Temmuz ve Ağustos aylarında Edirne-Keşan, Zonguldak, Ankara-Ostim, Çanakkale-Biga ve Karadeniz Ereğli mağazalarını açtı. Beş yeni mağaza ile şirketin toplam satış alanı 2 bin metrekare artarken, Ağustos sonu itibariyle mağaza sayısı 60 ilde 140 mağaza oldu.

  • Harp okulundan ayrılmak zorunda kalan genç, tıp fakültesini kazandı

    Fethullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) baskıları nedeniyle 2013 yılında İstanbul Tuzla’daki Deniz Harp Okulunu bırakan Fırat Okta, Denizli Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesini kazandı. Okta, Deniz Harp Okulunu gereksiz rapor edilmeler yüzünden bırakmak zorunda kaldığını belirtti.

    Denizli’de öğretmen bir babanın ve ev hanımı annenin iki çocuğundan biri olan 25 yaşındaki Fırat Okta, 5 yıl askeri lisede eğitim aldıktan sonra 2010 yılında İstanbul Deniz Harp Okulu’nda eğitim görmeye başladı. İddiaya göre, Fethullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) baskıları nedeniyle 2013 yılında İstanbul Tuzla’daki Deniz Harp Okulunu bırakan Fırat Okta, 2014 yılında sınava hazırlanarak yeniden Denizli Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesini kazandı. Tıp Fakültesi 2. sınıf öğrencisi Okta, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası bir düzenleme yapılması durumunda askerlik mesleğine geri dönmek için düşüneceğini belirtti.

    “Bize okuldan ayrılmamızı söylüyorlardı”

    İstanbul Denizli Harp Okulu 3’üncü sınıfta büyük sıkıntılar yaşadığını belirten Okta, “Benim ve arkadaşlarım hakkında pek çok rapor edilmeler oldu. Bizi rapor eden kişiler de malum kişilerdi. Benim disiplin puanım eksi 22’ye kadar düşmüştü. Benim bu konuda bir kaç tane savunmam cevapsız kaldı. Tabur komutanıma yıl bittiği zaman okuldan ayrılacağımı söyledim. ’Benimle artık uğraşmayın’ dedim. O da bunu kabul etti. O saatten sonra benimle kimse uğraşmadı. Eksi 22 puan ile okuldan ayrıldım. Bizi de okulda korkutuyorlardı. Bize okuldan ayrılmamızı söylüyorlardı. Ailemizi ve ileride çocuğumuzu etkiler diye tehdit ediyorlardı. Biz bunlardan dolayı ayrılmak zorunda kaldık. Kendi isteğimiz ile ayrıldığımız için de bir hak talep edemiyoruz” dedi.

    “Bize sürekli disiplin yönünden baskı oldu”

    15 Temmuz akşamı yaşanan darbe girişiminden sonra haklarını yeniden talep edebileceklerini belirten Okta, “Harp okulunda daha çok disiplin yönünden uzaklaştırma oldu. Bize sürekli disiplin yönünden baskı oldu. Ben arkamdaki kişiye selam vermediğim için ceza aldım. Yönergede böyle bir şey yok. Benim amacım SAT komandosu olmaktı. Bu uğurda gerçekten çok çalıştık. Türkiye 3’üncülüğü derecem var. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kaldığı otele saldıran askerlerin de SAT komandosu olması şüphe uyandırdı” dedi.

    “Türkiye’de 4 bin 300 sıralamasına girdim”

    “8 yıl askeri lisede eğitim almış bir kişi disiplinsizlik yüzünden nasıl okuldan uzaklaştırılabilir?” diyen Okta, “Madem ki ben disiplinsizim, akademik durumum çok iyi değil, ben nasıl oldu da Türkiye’de 4 bin 300 sıralamasına girerek Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesini kazandım. Şuanda da okulumda da çok iyi bir durumdayım. Okuldan ayrıldığım için psikolojik tedavi görmeye başladım. Ailem de üzülmesin diye söylemedim. 5 aydır ilaç kullanarak psikolojik tedavi görmeye devam ediyorum. Kolay dönemler atlatmadım. Çok zor dönemlerden geçtik” diye konuştu.

    15 Temmuz gecesinin kanlı ve kötü bir gece olduğunu belirten Okta, “Bu terör örgütü mensuplarını başka bir şekilde temizleyemezdik. Bunların hızlı bir şekilde adil olarak ordudan uzaklaştırılması gerekiyor. Karşımızda çok büyük bir yapılanma ve terör örgütü görüyoruz. Cemaatçi yapılanma şuanda Deniz Harp Okulu’nda vardır. Şunu iddia edebilirim şuanki teğmenlerin ve üsteğmenlerin ilk yıllarında olan kişilerin çoğunun cemaatçi olduğunu düşünüyorum. Askeriyeden ayrıldığım için 63 bin liralık tazminat ödemeye mahkum edildim. Bunu ödemem devam ediyor. Maddi olarak zor bir durumdayız. Ben devletin bana sağlamış olduğu bursundan ve kredisinden faydalanamıyorum. Tıp Fakültesini bitirince pediatri alanında uzmanlaşmak istiyorum” diye konuştu.

  • Tiyatro Sanatçısı Mehmet Esatoğlu: “Sanat Kendi Toplumunun İnsanını Değiştirmek Zorunda”

    KIRKLARELİ (İHA) – Tiyatro sanatçısı Mehmet Esatoğlu, Kırklareli’nin Lüleburgaz ilçesinde 27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü’nde sahnelenen ’Nerede Bu Adalet?’ oyununun ardından, sanatseverlerle söyleşi gerçekleşti. Esatoğlu, sanatın kendi toplumunun insanını değiştirmek zorunda olduğunu söyledi.

    Esatoğlu, tiyatronun insan hayatı için ne denli önemli olduğunu vurgulayarak, “Dünyanın neresinde güzel bir şey varsa güzel insanlar muhakkak var oluyor, Lüleburgaz’daki gibi. Tiyatro sanatı, insanı insana insanla ve insanca anlatan bir sanat. Salonlar ve caddeler yokken, medeniyet ve uygarlık yokken insanların tiyatroya ihtiyacı olmuş” dedi.

    İnsanoğlunun hayatındaki her şeyi hep oynaya oynaya anlatmaya çalıştığını söyleyen Mehmet Esatoğlu şöyle konuştu:

    “Biz de tiyatroda bu ülkeyi insanlara anlatmayı seçtik. Önceden tiyatro yaparken yüzlerini sadece batıya dönmüşlerdi. Batıda çok güzel sanatlar var tabi ama bu toprağın da bir dili var. O zaman bu toprağın estetiğini alacağız ve batının ileri tekniklerini kullanacağız. Bunları yoğurarak tiyatro yapacağız.”

    “SANAT KENDİ TOPLUMUNUN İNSANINI DEĞİŞTİRMEK ZORUNDA”

    Esatoğlu, hayatın içinde karşılaşılan sorunların sanatla çözülebileceğini belirterek, “Sanat kendi toplumunun insanını değiştirmek zorunda. Kızmak, küfür etmek ve bağırmak çözüm değil. Birileri kendilerini patlatıyor. Biz sanatçı olarak şöyle bakıyoruz: Ne oluyor Türkiye’de? Dünyada ne oluyor? Bu insan niye kendini patlatıyor? Adama sövmek işin kolay tarafı. Tiyatro ve sanat bu noktada görevini az yapıyor bence. Memlekette yaşanan gerçekle tiyatro iletişim kurmak zorunda” diye konuştu.

    “HER YERE GİTMEK VE OYNAMAK ZORUNDAYIZ”

    “Tiyatroyu yapan arkadaşlar kafalarındaki kodlamaları silecekler” diyen Esatoğlu, “Bilgiç olmaktan önce kendi halkları ne yapıyor diye düşünecekler. Her yere gitmek ve oynamak zorundayız. Sanatçı da sorunları kendinde hissedecek. Akşamları oturup kendi dünyasına dalmayacak. Toplumun yaşadığı sorunları alacak sanatına dönüştürecek. Böyle bir tiyatroya ihtiyacımız var” ifadelerini kaydetti.

  • Mersin TSO Başkanı Aşut: “Ekonomiye Odaklanmazsak Dünya Ekonomisinin Kırıntılarıyla Yaşamak Zorunda Kalacağız”

    Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Başkanı Şerafettin Aşut, Türkiye’nin artık siyasetten ve sanal sorunlardan sıyrılıp ekonomi kanalına girmek zorunda olduğunu belirterek, “Yoksa ömrümüz döviz fiyatlarını, petrol fiyatlarını izlemekle geçecek ve dünya ekonomisinin kırıntılarıyla yaşamak zorunda kalacağız” dedi.

    MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Aşut, yazılı bir açıklama yaparak, özellikle Şubat 2016’da yaşanan ve iş dünyası açısından olumlu veya olumsuz algılanabilecek bazı önemli gelişmeleri paylaşıp, uyarılarda bulundu. Uzun süredir gündemde olan trafik sigortasında, kusurun paylaşılması ve primlerin azaltılacak olmasını olumlu bir gelişme olarak değerlendiren Aşut, asgari ücret artışının işverene maliyetini azaltmak için brüt 2 bin 550 TL ve altı maaş alan işçileri kapsayan desteğin başlamasının da ekonomi açısından olumlu olduğunu kaydetti.

    Türkiye ekonomisi için çok önemli olan mevduatın artması konusunda devletin büyük bir çabası olduğunu da vurgulayan Aşut, “Bir ülkede mevduat ne kadar fazla ise bankalar bu mevduatı krediler yolu ile yerli yatırımcılara, iş dünyasına aktarır ve ülke ekonomisinde önemli bir kaynak oluşur. Ülkenin yeterince mevduatı yoksa bankalar veya iş dünyası dış borçlanmaya gider ve iş dünyasının dış borcu artar. Bu borç dövize endeksli olduğundan her ekonomik dalgalanma borcu daha da arttırır. Bundan dolayı kabine mevduata destek yoluyla kaynak yaratma konusunda ısrarcıdır. Bunun yollarından birisi de Bireysel Emeklilik Sisteminin teşvikidir. Bu konuda devlet destekleri revize edilmiştir. Mevduat oluşturma ve bu yolla kaynak yaratma anlamında olumlu gelişmelerdir” ifadelerini kullandı.

    “AB VE ABD PAZARI BİZİM İÇİN VAZGEÇİLMEZDİR”

    Dış dünyadaki olumlu gelişmeleri de değerlendiren Aşut, Londra Yardım Konferansı’nda, Suriyeli sığınmacılar için 10,7 milyar dolar taahhüt toplandığını, bunun belli bir kısmını Türkiye’nin alacağını dile getirerek, bundan sonraki yükün paylaşılması ve bütçe üzerinde yük oluşturmaması anlamında olumlu olduğunu kaydetti. Almanya’nın denizaltı ve motor teknolojileri transferiyle Piri Reis Denizaltı inşaatına Gölcük’te başlanmış olması ve Alman Linde Grup ile Erdemir’in modernleşme yatırımının gerçekleşmesinin Türkiye-Almanya, dolayısıyla Türkiye-AB ilişkilerinin sağlamlığı ve devamı anlamında önemli bir gösterge olduğunu vurgulayan Aşut, şöyle devam etti:

    “AB bizim, ne olursa olsun en güvenli ve istikrarlı pazarımızdır, ekonomi ortağımızdır. Suudi Arabistan hayatında ilk kez dış borç alma durumuna geldi. Çevre ülkeler zaten siyasi anlamda istikrarsız, diğer körfez ülkeleri ve kuzeyde Rusya 35-40 dolara düşen petrol fiyatlarından dolayı bütçe açıkları ile boğuşacaklar ve 2016 petrol gelirlerine mahkum olan pazarlarımız ve dolayısıyla bizim için parlak gözükmüyor. Çin ithalatını yüzde 25 azalttı. Bundan dolayı AB ve yeni yeni yükselen ABD pazarı bizim için vazgeçilmezdir.”

    “İRAN BİZİM İÇİN HALA ÖNEMLİ BİR PAZAR”

    AB’nin 3 milyar Euro’luk yardımının şubat sonuna kadar gelmemesi ile Rusya’ya sebze ve meyve ihracatındaki düşüş oranlarının oldukça yüksek olmasını ise olumsuz gelişmeler olarak değerlendiren Aşut, “Narenciyede Mersin dinamiklerinin yaptığı girişim bu yıl durumu kurtardı ama 2016’da ne olacak belirsiz. Özellikle bölgemizde diğer önemli bir pazar olarak gördüğümüz İran’ın, nükleer konusunda verdiği taviz ile elde ettiği ambargo yumuşaması ve takibinde ABD ve AB’li yatırımcıların yatırım demeçleri bizi önce korkutmuştu. Acaba çok mücadele verdiğimiz İran pazarı elden gidiyor mu diye? Ancak, son zamanlarda şunu gördük ki, bu ambargoların kalkmasını ABD ve AB tek taraflı algılamış. Yani, kendileri istediklerini satabilecekler, örneğin İran’ın uçak siparişleri gibi. Ancak, pek de İran’a yatırım yapacak gibi görünmüyorlar. İran’a nakit para girişi hala yok. Yani, İran hala bizim için önemli bir pazar, çünkü İran’ın etrafında sanayisi, tarımı, teknolojisi bizim kadar gelişmiş başka bir ülke yok. İş dünyamız İran pazarından umutlu olmalı ve iletişimi koparmamalıdır” dedi.

    “DÜŞEN PETROL FİYATLARI BİZİ DE OLUMSUZ ETKİLİYOR”

    İş dünyasının realist olduğunu, bardağın dolu kısmını görerek, umutla yoluna devam ettiğini kaydeden Aşut, ancak bardağın boş kısmını görmezden gelemeyeceklerini ve riskleri mutlaka düşündüklerini aktardı. Aşut, düşen petrol fiyatlarının cari açık anlamında yararlı olsa da ülke ve Mersin olarak en önemli pazarların genelde petrol geliri ile geçinen ülkeler olmasının, iş dünyasını da olumsuz etkilediğine ve etkilemeye devam edeceğine dikkat çekti.

    Dünyanın günde 90 milyon varil petrole ihtiyacı varken, her gün 92 milyon varil petrolün piyasalara arz edildiğine işaret eden Aşut, şöyle devam etti:

    “Bu yüksek arz 2016’da da devam edecek gibi görünüyor. Çünkü düşen petrol gelirlerinden dolayı kendi bütçelerini dengelemek için bu ülkeler daha çok petrol satmak isteyeceklerdir. Bizim mantığımız bunu gösteriyor. Görünen de budur. Bundan dolayı iş dünyamızın yeni pazarlarda daha aktif olması gerekiyor. AB pazarında, ihmal edilen ABD pazarında daha aktif olmamız gerekiyor.”

    “EKONOMİYE ODAKLANMAZSAK DÜNYA EKONOMİSİNİN KIRINTILARIYLA YAŞAMAK ZORUNDA KALACAĞIZ”

    Türkiye’nin doğalgazı, petrolü olmadığını, tek zenginliğinin girişimci insanı olduğunu daha önce defalarca dile getirdiklerini ifade eden Aşut, bugün doğalgazı, petrolü olan ülkelerin bile batma noktasına gelmesinin, bütçe açığı vermesinin ve dış borç alma durumuna gelmesinin haklılıklarını ortaya koyduğunu vurguladı. Bu ülkelerin petrole güvenerek girişimci oluşturmadıklarını ve her şeyi devletin kontrol ettiğini belirten Aşut, şunları kaydetti:

    “Ne kadar şanslıyız ki, biz bugüne kadar liberal ekonomiye ve girişimcimize güvenerek bu duruma geldik. Bundan dolayı girişimci sayımızı, girişimci kalitemizi arttırmak zorundayız. Kadınlarımızı ekonomiye daha çok entegre etmek zorundayız. Gençleri ekonominin merkezine almak ve onların zekalarından yararlanmak zorundayız. Çünkü bu çağ onların çağı. Bir üniversite öğrencisinin interneti kullanarak, yazılım kullanarak kurduğu bir firma bugün petrol devlerini geride bırakıyor. Yaptıkları bir yazılımla dünyadaki otellerin sadece rezervasyonlarını yapan ve sadece 50 çalışanı olan bir firma, dünya çapında 400 oteli ve 20 bin çalışanı olan bir dev otel zincirinden 50 kat fazla para kazanıyor.”

    Dünyanın sanayide, tarımda ve hizmette yeni bir ekonomik devrim yaşadığına dikkat çeken Aşut, sözlerini şöyle tamamladı: “Gelişmiş ülkeler, internetin ve bilgi-iletişim araçlarının ekonomiye entegrasyonunun nimetlerini topluyor. Artık ülke olarak siyasetten ve sanal sorunlardan sıyrılıp ekonomi kanalına girmek zorundayız. Eğitimde yeni çağın dönüşümünü yapmak zorundayız. Yoksa ömrümüz döviz fiyatlarını, petrol fiyatlarını izlemekle geçecek ve dünya ekonomisinin kırıntılarıyla yaşamak zorunda kalacağız. Ülkemizin güçlü potansiyeli vardır. Türkiye’nin vereceği gerçek ikinci kurtuluş savaşı budur. Eğitimle, girişimcisiyle, teknolojisiyle sağlam bir ekonomi yaratmak ve bu refahı ülkesine homojen bir şekilde yaymak toplumsal huzurumuzun da bir gereğidir.”

  • Heyelan Sebebiyle Evlerini Boşaltmak Zorunda Kalan Aile Yardım Bekliyor

    Samsun’un Bafra ilçesinde 34 gün önce meydana gelen heyelanda evlerini boşaltmak zorunda kalan bir aile yardım bekliyor.

    Bafra’ya bağlı Kozağzı Mahallesinde, 34 gün önce meydana gelen heyelan sonucu 58 yaşındaki Esabi Çelik’in 2 bin 350 metre kare arazisinin içinde bulunan tek katlı ev kullanılamaz hale geldi. Evinin bulunduğu alanda yağmurlardan dolayı toprak kayması olduğunu belirten Esabi Çelik, evi boşaltmak zorunda kaldıklarını ve eşyaları da bir arkadaşının deposuna geçici olarak koyduklarını ifade etti.

    Maddi ve manevi olarak çok zor durumda kaldıklarını dile getiren Çelik, “1995 yılında emekli oldum. Aldığım maaşın 885 lirası evi yaptırmak için kredi çekmiştim, krediye kesiliyor. Benim elime geçen 350 lira para, bu parayla geçinmeye çalışıyorum.Heyelandan evim oturulmaz duruma gelince kaymakamlığa müracaat ettim.Kaymakamlıktan bana 500 lira yardım çıktı. Ben bu parayla nasıl evimi yaptırayım. Başbakanımızdan, Cumhurbaşkanımızdan yardım bekliyorum. Şu anda eşyalarım bir arkadaşımın deposunda. Eşimle birlikte çocuklarımın yanında kalıyorum. Bir gece birinde, bir gece birinde ama onlarında durumları ortada. Zor durumdayız” dedi.

    Gözyaşlarını tutamayan Fatma Çelik, “39 yıl önce buraya gelin geldim, çocuklarımı burada büyüttüm. Eşim gurbetlerde çalıştı. Kredi çektik bu evi yaptırdık. Allah’tan gelen bir şey, ne yapalım evimiz heyelandan bu duruma geldi. Mağdur durumdayız. Şeker, tansiyon ve astım hastasıyım ” diye konuştu.

    Samsun Valiliği İl Afet ve Acil Durum ekipleri tarafından jeolojik etüt raporu doğrultusunda güvenlik açısından tahliye edilmesi uygun görüldüğünden evi boşaltmak zorunda kalan aile şimdi kendilerine uzanacak bir yardım eli bekliyor.