Etiket: Zamana

  • Saç ekiminde doğru zamana dikkat

    Saç ekiminde doğru zamana dikkat

    Saç Ekimi uzmanı Lale Keskin, saç ekiminde doğru zamanın çok önemli olduğunu söyledi.

    Hastalardan gelen en yoğun sorulardan bir tanesinin de saç ekimi operasyonunun ne zaman yapılmasının daha uygun olduğunu dile getiren Saç Ekimi uzmanı Lale Keskin, “Erkeklerde saç dökülmesi 18 yaşından başlayıp 45’li yaşlara kadar devam etmektedir. Çevresel faktörlere bağlı olmayan yani genetik saç dökülmesi yaşayan hastalarımızda saç ekiminin zamanlamasıyla alakalı iyi bir planlama yapmak gerekir. Saç dökülmesi yaşayan genç hastalarımız için özellikle saç dökülmesinin şiddetine göre bir çözüm geliştirmeyi daha uygun görüyoruz. Burada hastanın saç dökülmesinin devam edip etmediği en önemli durumlardan biri. Hastalarımıza mutlaka saç dökülmesi devam ediyorsa ilerleyen zamanlarda ikinci bir seansa ihtiyaç duyabileceği belirtilir. Saç dökülmesi devam eden hastalarımıza mutlaka operasyondan sonra prp tedavisi veya kullanabileceği uygun bakım setlerini öneriyoruz. Burada gerekirse hastanın uygunluk durumuna göre traşsız veya dhi ekimler de yapılabilmekte. Hastalarımızın saç dökülmesiyle alakalı psikolojik durumu da keza operasyonun zamanlaması için oldukça önemli bir durum” diye konuştu.

  • Gençlerden geçmiş zamana yolculuk

    Gençlerden geçmiş zamana yolculuk

    Erzurum GSİM Yakutiye Gençlik Merkezi bir ilke daha imza attı. Gençlik Liderleri, gönüllü gençler öğrencilerle birlikte yerli ve yabancı eğitici filmleri izleyerek, geçmiş zamana yolculuk yapıyor.

    Erzurum Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü Yakutiye Gençlik Merkezi yeni bir projeye daha imza attı. Yakutiye Gençlik Merkezi her hafta Salı günleri gençlik liderleri ve gönüllü gençler nezaretinde öğrencilere eğitici ve geliştirici yerli, yabancı filmleri izlettiriyor. Gençlik Merkezi’nde sinema havasında film izleyen öğrencilerle, filmin sonunda kritik yapılıyor.

    Gençlik Lideri Fırat Altunok, “Geçmiş zamanda hafızalarda önemli yer edinen eğitici ve geliştirici filmleri öğrencilerle birlikte izliyoruz. Nasıl ki, kitap okuma halkaları varsa, buna birde eğitici ve geliştirici filmleri izleme halkası oluşturduk. Öğrencilerle birlikte film izledikten sonra kritik yapıyoruz” dedi.

    Öğrencilere sinema tadında geçmişteki yerli ve yabancı filmleri izleten Yakutiye Gençlik Merkezi görsel olarak öğrencilerin eğitim ve gelişimlerine kaktı sunuyor.

    Bu arada filmi izlemeye gelen öğrencilerin görüşleri alındıktan sonra gelecek hafta izleyecekleri filme de öğrenciler belirliyor.

  • Sobacılık mesleği zamana direniyor

    Sobacılık mesleği zamana direniyor

    Erzurum’da yaşayan Bahri Hanılçi, çırak olarak başladığı soba imalatı ve tamiratı mesleğini 43 yıldır sürdürüyor. Dayı mesleği olarak bu işi yaptığını belirten Bahri Hanılçi, sobacılığın zamana ve teknolojiye yenik düştüğünü söyledi.

    Eskilerin rağbet gören el sanatı sobacılık mesleği, teknolojiyle mücadelesini kaybediyor. Havaların soğuduğu bu günlerde Erzurum’da sobacılık mesleği yapan sanatkarların bulunduğu Kavaflar çarşısı unutulmaya yüz tuttu. Yaklaşık 43 yıldır sobacılık mesleği yapan 65 yaşındaki Bahri Hanılçi, sobacılık mesleğinin teknolojiye yenik düştüğünü ve son zamanlarda da talebin azaldığını söyledi.

    Bu mesleğin dayıdan kalan bir meslek olduğunu ifade eden Bahri Hanılçi, “Mesleğe öğrenciydim, rahmetli babam abime dükkan açmıştı, ben de o zaman tek dersten kalmıştım babam da bana kızdı. Abim de okuması şart değil gelsin yanımda çalışsın dedi. Öyle 76 yıllarında başladım. Dayım sobacıydı abim dayımdan öğrendi, ben de abimden dayı mesleği olarak devam ediyoruz” dedi.

    Sobacılık mesleğinin adeta unutulmaya yüz tuttuğunu kaydeden, “Bu takımlarla 2 tane kalfa, 3-4 tane çırak, 1-2 tane usta çalışabiliyordu ve evlerini geçindirebiliyordu. Ama şimdi teknoloji geliştiğinden dolayı biz de bu teknolojiye ayak uyduramadığımızdan dolayı şu anda sönmek üzere. Talep az oluyor, doğalgaz geldi, teknoloji gelişti sobacılık artık hemen hemen bitmek üzere, köylerde çok az var onun dışında pek kullanan yok artık. Eski değerini kaybetti artık” şeklinde konuştu.

  • Zamana direnen su değirmeni

    Eskişehir’de yarım asırdan daha uzun süredir değirmencilik yapan ve tek başına çalışan Bahattin Coşkun, atalarından gelen ve kaybolmaya yüz tutmuş bu mesleği yaşatmaya çalışıyor.

    Mihalıççık ilçesine bağlı Gürleyik Köyü’nde 66 senedir değirmencilik yapan Bahattin Coşkun, 3 kuşaktır bu mesleği yapan bir aileden geliyor. Çocuklarına da değirmenciliği öğreten Coşkun, organik ürün üretmek için bu mesleğin kaybolmaması gerektiğini söylüyor. Çok az ustanın kaldığı anlatan ve bu mesleğin önemine değinen Coşkun, gerekli desteğin sağlanması için de yetkililerden yardım bekliyor.

    “Üç kuşaktır bu mesleği yapıyoruz”

    Coşkun, 3 kuşaktır su değirmenciliği yaptığını ve 66 senedir burayı işlettiğini ifade ederek, “Tam buğday öğütüp kepekli un elde ediyoruz. Çocuklarımın bir tanesini yetiştirmek istedim ve yetiştiriyorum da nitekim. Fakat burada bir geleceği olmadığını söyleyen çocuğum İstanbul’a dönüş yapacak, gidiyor yani. Ne yazık ki bu tarihi varlıklar bitiyor. Ne devletimiz ne belediyemiz ne de tarihi varlıklarımız, bunu hiç birisi duymadı. Ben istiyorum ki, bu bir değirmen olmasın, bir Karadeniz’de olmasın, bir Gürleyik Köyü’nde olmasın her tarafta olsun. Yeter ki değişsin, bu tarihi varlıklar bitmesin. Buna göz yumulmasın. Ben burada istersem üniversite talebelerini, 5-10 tane talebe yetiştirebilirim” dedi.

    “Bu tarihi varlıkların ölmemesini istiyorum”

    Kendinden başka ne yapımcısı ya da ustasının olmadığını belirten Coşkun, buğdaydan çıkan kepeğin işlenişini ve dışarıda yapılan unların zararlı olabileceğini anlattı. Devletten de bu meslek konusunda yardım bekleyen Coşkun, “Bu tarihi varlıkların ölmemesini istiyorum ben. Devletimiz de duysun. Bu çocuğun gitmemesi için ya belediyemiz ya devletimiz ya da tarihi varlıkların bunu ele alması lazım. Hiç olmazsa çocuklara belirli bir paranın ödenmesi lazım, sigortasının yatması lazım. Hanımın bu çocukların başında durması gerekiyor. O aylıkla orada idare eder o. Burada bu tarihi varlığı daha genişletir. Ben bunu 1 tane değil, 3-4 tane daha koyarım buraya. Ama ne yazık ki hiç duyan yok, yapan yok. Dışarıda yapılan unlar, fabrika unu yüzde 40-45, 100 kiloda 45 kilo kepek, 50 kilo kepek atıyor; 50 kilo un veriyor. Sağlık açısından sıkıntılı olduğu gibi sakız, buğdayın sakızını yiyorsunuz. Fabrikalarda mesela bazı üreticiler var. Adam ekmek yapıyor, fabrikadan çıkan kepeği unun içine karıştırıyor, kepekli un diyor. Ama sağlığını daha da bozuyor senin. Böyle bir ekmeği ben tercih etmiyorum. Bir elektrikli değirmen yapmış adam, kepekli un diyor. Yarısı un, yarısı kepek. Ama bunu görmez. 100 kilo buğday alacaksın aşağıdan, aldığın zaman 100 kilo ele ele 2 kilo kepek alamazsın 100 kiloda. Ben etini, derisini, her şeyini un yaparım. Böyle bir şey yapacak değirmen yok, ama böyle bir değirmen varsa, profesör de bir değirmenci varsa, değme keyfine, yapar. Ama değirmenci profesör değilmiş, yarısı un yarısı kepek; hayır, ben onu bilmiyorum. Sağlık açısından, senin sağlığını da bozuyor. Ama ne yapalım, şimdi herkes çıkarına bazı şeyleri yürütüyor” açıklamalarında bulundu.

  • (Özel Haber) Bu antikacıya gelenler zamana yolculuk yapıyor

    Kayseri’nin Talas ilçesinde 30 yıldır antikacılık işiyle uğraşan Durmuş İşçi, mekanındaki ürünlerle ziyaretçilerine zamanda yolculuk yaptırırken, bazı ürünlerin fiyatları ise otomobillerle yarışıyor.

    İlçenin tarihi mekanlarından olan Kiçiköy Mahallesi Ali Saip Paşa Caddesi’nde antikacılık yapan Durmuş İşçi, mekanında yaklaşık 40 bin ürünle vatandaşa hizmet sunuyor. Bakırdan ahşaba, camdan porselene, tarihi saatlerden tespihlere kadar çok sayıda antika ürünü bulunan İşçi, antikacılığın kültür meselesi olduğunu söyledi.

    “Para bulunabilir ama kültür bir anda bulunamaz”

    Antikaya ilginin az olduğunu belirten İşçi, “30 yıldır antika işiyle uğraşıyorum. Mekanda aklımıza gelen bütün çeşitler var. Ahşabından bakırına, camından müzik aletlerine, erkek – bayan takılar, aksesuarlar. Yani antikayla ilgili birçok çeşitlerimiz var. Ciddi anlamda Kayseri’de bir ben varım, zar zor ayakta duruyoruz. Paralı insanlarımız çok ama antikaya ilgi zayıf. Kültürle alakalı biraz da, para biranda bulunabilir ama kültür biranda bulunamaz. Antika da kültürle orantılı olduğu için biraz ilgi düşük. Bakır odasında 400’e yakın bakır var. Mangallar, semaverler gibi birçok bakır çeşidi var. 8-10 bin tane plak var. Aksesuar olarak saatler, müzikle ilgili radyolar, gramofon, plakçalarlar var. Ahşapla ilgili tavan göbeğinden kapısına, şerbetliğinden konsoluna değişik ürünlerimiz var. Cam odasında porselen, cam, kristal ürünleri var. Gaz lambalardan tutun normal asansörlü lambalara, vazosundan Çekoslovakya Kristallerine, bayağı çeşidimiz var” ifadelerini kullandı.

    15 bin TL’ye saat 20 bin TL’ye at arabası

    Ürünler hakkında bilgiler veren Durmuş İşçi, mekanında çok zor bulunan nadide ürünlerin de bulunduğunu aktardı. Ürünler arasında tarihi konaklarda bulunan eski saatler, dünyada eşine az rastlanır tek parça porselenden yapılmış at arabasının bulunduğunu dile getiren Antikacı İşçi, ürün fiyatlarının 10 TL ile 40 bin TL arasında değiştiğini belirtti. İşçi, “10-15 TL’den başlayan tespihlerimizden başlar 30-40 bin TL’ye çıkan ürünlerimiz var. Her ürünün yapısına, yaşına göre değerleri vardır. At arabası dünyanın en büyük markası meissen marka. Değeri 20 bin TL. Ortalama 100 yıllık olması. Nadir bulunan ve Avrupa’da ünlü bir marka. Saat ortalama 150 yıllık, yaklaşık 50 kilo. Genelde büyük konaklarda, camilerde, iş merkezlerinde kullanılan salon saati. Ortalama değeri 15 bin TL” diye konuştu.