Etiket: Yükünü

  • İSO Başkanı Bahçıvan: “Çanakkale İstanbul’un yükünü alacak”

    İstanbullu iş adamları, İstanbul Sanayi Odasının (İSO) organizasyonuyla Çanakkale’ye geldi. Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odasında düzenlenen toplantıda konuşan İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, 1915 Çanakkale Köprüsü’nün Çanakkale’yi İstanbul’dan çok önemli bir yükü alan şehir haline getireceğini söyledi.

    İSO Meclis Başkanı Zeynep Bodur Okyay ve İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan ile İSO Meclisi ve Meslek Komiteleri üyeleri, Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odasını (ÇTSO) ziyaret etti. İSO üyeleri, burada ÇTSO Meclisi Başkanı Osman Okyay ve ÇTSO Yönetim Kurulu Başkanı Bülend Engin’in ev sahipliğindeki toplantıya katıldı. ÇTSO Meclis Başkanı Osman Okyay, Türkiye’nin hedeflerine ulaşabilmesi için İstanbul’un yanına yeni cazibe merkezleri koyabilmesi gerektiğine inandıklarını söyledi. Çanakkale’nin bölgede cazibe merkezi olma potansiyeli en yüksek il olduğunu belirten Okyay, “Çanakkale yeni tarım devriminin laboratuvarı olabilir. Yenilenebilir enerjide sadece üretici değil, tüm gelişmiş rüzgar türbini ve güneş panellerinin sanayicisi, yazılımcısı ve tasarımcısı olabilir. Kültür ve sağlık turizminin en önemli lokasyonlarından birisi olabilir. Çanakkale bir ileri eğitim merkezi haline gelip, ülkenin üretken zeka ihtiyacını karşılayabilir. Çanakkale’nin tıpkı ülkemiz gibi parlak bir geleceği olduğuna inancımız tam. 18 Mart’ta temeli atılan 1915 Çanakkale Köprüsü ile bu kentin ufku genişlemiştir. İstanbul-İzmir aksında gelecek 10 yılın en önemli gelişim alanları Çanakkale ve Balıkesir olacaktır. Bu nedenle bir kez daha bu kente yatırım yapanların geleceğin kazananları olacağını söylemek isterim” diye konuştu.

    “Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu ortak irade Çanakkale ruhunda var”

    İSO Meclis Başkanı, Kale Grubu Başkanı ve CEO’su Zeynep Bodur Okyay ise, Türkiye’nin bu kritik dönemlerden geçebilmek için birlik ve beraberliğe ihtiyacı olduğunu ifade etti. Okyay, “Hepimiz, Türkiye’nin parlak bir hikayesi olduğuna inanıyoruz ki; sanayiciler olarak bugün aslında her türlü zorluğa karşı emeğimizi de, sermayemizi de, işimize koyarak yolumuza devam ediyoruz. Ülkenin tabi ki Avrupa Birliği’ne adaylık sürecinden sonra 2000’li yıllarda ciddi bir vizyonu oldu ve ivmeyle reform yapma iradesi olduğunu gördük. Dolayısıyla zaman zaman çeşitli gündemlerle bu irade intikaya uğrasa da aslında Türkiye bu yolda ilerlemeye devam etmeli. Daha müreffeh bir ülke için mutlaka farklılıklarımızı değil, ortak değerlerimizi aslında önceliklemeliyiz diye düşünüyorum. Bir kez daha altını çizmek istiyorum ki Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu gerçekten ortak irade bu Çanakkale ruhunda var. Sanayinin büyümesi konusunda zaten buradaki hiçbirimizin farklı düşündüğünü zannetmiyorum, hemfikiriz. Çanakkale’nin sanayinin yanında bambaşka rekabet avantajları da var. Bu kent bir tarım ve turizm kenti olduğu kadar küresel anlamda da aslında 50 bin öğrencisiyle ve gelişmekte olan üniversitesi ile birlikte belki gelecek için teknoloji ve yeni ekonomiye insan kaynağını yetiştirebilecek potansiyele ve imkana sahip. Kaldı ki biz bunu doğru kullanalım. Hem Çanakkaleliler olarak, hem de bunu fırsata dönüştürmeyi bilen sanayiciler olarak” diye konuştu.

    İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan ise konuşmasında, “Bizim İstanbul’da net bir gerçek var. Artık İstanbul’un sanayisi ve ekonomisi, İstanbul’un kendi sınırları içine artık sığmıyor. Baktığımız zaman şehrin bu hacimsizliğinden dolayı da biz artık bir Marmara kümelenmesi, İstanbul’un o ekosistemdeki gücünü ve birikimini artık yakın çevre üzerinden mümkün olduğu kadar değerlendirme ve kullanma noktasında bir vizyon ortaya koyuyoruz. Çok şükür lojistik noktasındaki her geçen gün süren gelişmeler, yapılan yatırımlar da, artık İstanbul’un içinde bir yaşam sürmekten, İstanbul’un içinde işe gidip gelmekten bu tür şehirlere gidip gelmeyi daha da kolaylaştırıyor. İstanbul’un bu ekosistemini biz artık Marmara kümelenmesi şekline taşıdığımız müddetçe zaten Türkiye’nin katma değerine ve Türkiye’nin birikmiş teknolojik, sermaye hakkına değer katacağız. Böyle bir vizyonun ortaya koyulması gereken bir sürece doğru gidiyoruz. Türkiye’nin yarınlara yönelik yeni teşvik politikasında da hep anlatmaya çalıştığımız bu, bu olmak zorunda” dedi.

    “Çanakkale için şans”

    Çanakkale’nin Türkiye’nin Avrupa’ya açılan 2-3 kapısından birisi olduğuna dikkat çeken İSO Başkanı Bahçıvan, geçtiğimiz 18 Mart tarihinde temeli atılan 1915 Çanakkale Köprüsü’nün İstanbul’u rahatlatacağını belirterek, “Özellikle bu köprünün yapılacak olması tabi ki Çanakkale’yi İstanbul’dan çok önemli bir yük alacak şehir haline getirecek. Bunu sadece lojistik olarak düşünmemek lazım. Kıymetli iş gücünün de İstanbul’a alternatif yaşamını sürmek isteyeceği, yüksek katma değer ve değer üretecek insanlarımızın gözü kapalı gelebileceği nadir vilayetlerden bir tanesi olma noktasında Çanakkale ilerliyor. Bu çok önemli bir fırsat ve şans” diye konuştu.

    Konuşmaların ardından Çanakkale’yi tanıtım filmi izlendi. ÇTSO Yönetim Kurulu Başkanı Bülend Engin ve Meclis Başkanı Osman Okyay, İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan ve İSO Meclis Başkanı Zeynep Bodur Okyay’a plaket takdim etti. Toplantı, toplu hatıra fotoğrafı çekimiyle sona erdi. İSO Meclisi ve Meslek Komitesi üyeleri, daha sonra Kale Seramik Fabrikaları’nı ve Kale Grubu Kurucusu merhum iş adamı İbrahim Bodur’un Yenice ilçesine bağlı Nevruz köyündeki mezarını ziyaret etmek için Çan ilçesine hareket etti.

  • Adana Demirspor’un Gol Yükünü Pote Ve Burak Çekiyor

    PTT 1. Lig’de Adana Demirspor’un gol yükünü çeken Mickael Pote ve Burak Çalık performanslarıyla göz dolduruyor.

    Lider Adanaspor’un 4 puan gerisinde 3. sırada bulunan Adana Demirspor, 45 gol ile ligin en golcü takımı konumunda bulunan Multigroup Alanyaspor’u 41 gol ile takip ediyor. Mavi-lacivertlilerin bu başarısına önemli ölçüde katkı sağlayan golcü ayakları Pote ve Burak Çalık ise performanslarıyla taraftarların gönlünde taht kurdu.

    17 gol ile gol kralı konumunda bulunan Pote ve 11 gol ile takımına önemli bir katkı sağlayan Burak Çalık, Adana Demirspor’un gol yükünü çeken golcü ayakları olarak dikkat çekiyor. Bu iki oyuncu, attığı 28 gol ile takımı sırtlayan isimlerin başında geliyor.

    POTE DIŞ SAHADA, BURAK SEYİRCİSİ ÖNÜNDE

    Maç başına 0.68 gol ortalaması ile oynayan Beninli oyuncu Pote, 17 golün 13’ünü dış sahada, 4’ünü ise seyircisi önünde kaydetti. Takımına, gollerinin yanı sıra 2 asistle de katkı sağladı.

    Maç başına 0.46 gol ortalamasıyla oynayan Burak Çalık ise Pote’nin aksine attığı 11 golün 8’ini seyircisi önünde, 3’ünü ise dış sahada kaydetti. Takımına, gollerinin yanı sıra 3 asistle de katkı sağladı.

    Adana Demirspor’a Pote ve Burak’ın dışında, Daniel Mojsov, Hüseyin Kala, Attamah ve Tiago 2 gol, Anıl Taşdemir, Onur Akbay, Ferreira ve Astafei de 1 gol kaydetti.

  • (Özel Haber) Hem Köyü Hem De Evinin Yükünü Taşıyor

    Tunceli’nin Çemişgezek ilçesinde yaşayan 3 çocuk annesi Hanım Yıldırım, minibüsü ile hem köyü hem de öğrencileri taşıdığı gibi evinin yükünü de sırtlıyor. 10 yıldır ilçe merkezine yolcu taşıyan Yıldırım, bunun yanı sıra hayvanlarını besleyip, çift sürüyor.

    Tunceli’nin Çemişgezek ilçesine bağlı Gözlüçayır köyünde yaşayan 3 çocuk annesi Hanım Yıldırım, minibüsüyle 10 yıldır ilçe merkezine yolcu taşıyor. Yöresel giyim tarzından ödün vermeden direksiyon başına geçen Yıldırım, ilçeye 14 kilometre uzaklıktaki köyünün halkını ilçe merkezine taşırken, kimi zaman da okul servisi olarak öğrenci taşıyor. Eşinin desteğiyle ehliyet alan ve servis aracını kullanmaya başlayan Yıldırım, ev işlerini de aksatmıyor. Yıldırım, hem ahırda hayvanlarını besliyor hem de traktörüyle tarlada çift sürüyor.

    Zamanı doğru kullanarak bütün işlere yetişebildiğini belirten Yıldırım, “Köyde yaşıyoruz, işlerimiz çok. Eşime destek olabilmek için bir bayan olarak bu işleri yapıyorum. Tarlada traktörle çalışıyorum. Yolcu ve öğrenci servisçiliği yapıyorum. Yani gece saat 4’te kalktığım oluyor. İneklerimiz var inekleri sağıyorum. Önce yolcuyu sonra öğrencileri ilçe merkezine götürüyorum. Ev işleri, bulaşık, yemek, yani çok daha fazlasını yapıyorum. Bayanlar isterse her şeyi yapar. Ama eşler de destek olmalı. Benim eşim bana destek oluyor. Ben de onun her şeyine yardımcı oluyorum” dedi.

    “ERKEKLER EŞLERİNE DEĞER VERSİN”

    Çile çeken, eşinden şiddet gören kadınların olduğuna dikkat çeken Yıldırım, “Eşleri kadınlara biraz sevgi ve saygı gösterirlerse kadınların yapamayacağı bir şey yoktur. Kadınlara önem versinler. Değer versinler” diye konuştu.

    “BENİ DİREKSİYONDA GÖRENLER ŞAŞIRIYOR”

    Kendisini direksiyonda görenlerin şaşırdığını anlatan Yıldırım, “Öncelikle bir köylü kadın bu kıyafetle bu işi yapar mı diye çok garipseyenler oluyor. Yolda gördüklerinde sevinenler oluyor. Fotoğraf çekilmek isteyenler oluyor. Bu tepkiler beni de sevindiriyor. Yoruluyorum ama çok mutluyum. Yani ailem ve çocuklarım için her şeyi yaparım. Tüm kadınların Dünya Kadınlar Günü’nü kutluyorum” ifadelerinde bulundu.

    “EŞİM BANA HER KONUDA DESTEK OLUYOR”

    Hanım Yıldırım’ın eşi Ali Enver Yıldırım ise eşinin kendisine her konuda destek olduğunu belirterek, şunları kaydetti:

    “Eşimle birlikte bu hayatı sürdürüyoruz. Eşim ahır işlerinde, minibüste, öğrenci servisinde, tarlada, hasatta, çift sürerken, bana yardımcı oluyor. Hayatın müşterek olduğunu, kadınların da neler yapabileceğini eşim en iyi şekilde gösteriyor. Eşimle ortağız.”

  • CHP Adana Milletvekili Tümer: “Adanalılar’ın Raylı Sistem Yükünü Alın”

    Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Adana Milletvekili Zülfikar İnönü Tümer, kapitalizmin gelişmesine paralel olarak kentlerdeki trafik yükünün, zaman ve ekonomik kaybın arttığını, pek çok ekolojik alanın da tahribata uğradığını vurguladı.

    Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu’nda, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’nın 2016 yılı merkezi yönetim bütçe kanunu tasarısı görüşmelerinde CHP grubu adına konuşan Tümer, kentlerimizde, erişilebilirlik, uygulanabilirlik, sürdürülebilirlik sağlayan; kültürel mirası, ekosistemi, çevre duyarlılığını gözeten ulaşım ana planlarına rastlamanın mümkün olmadığını kaydetti.

    Konuşmasında Adanalılar’ın Hafif Raylı Sistem’den kaynaklanan sorunlarına da eğilen Tümer, bakanlığın Adana’yı borç yükünden kurtarması gerektiğini söyledi.

    Çevre koruma ve geliştirme üzerine kurulu olmayan, kentsel değerleri yok sayan, insanı odak noktasına almayan bir ulaştırma sisteminin sürdürülebilir olamayacağını belirten Tümer, şunları söyledi:

    “Günümüzde kentlerimizin var olan ulaşım dinamikleri bir yenilenmeyi zorunlu kılmaktadır. Oysa, bizdeki yenilenme ve dönüşüm konusu, bütünlüklü bir planlamanın sonucu olarak değil, ‘rant eksenli’ bir anlayışla eşdeğer hale gelmiştir. Üstelik sadece mekansal ölçekte yapılan düzenlemeler de; ortak akıldan, estetikten, yaşanabilirlik ve sürdürülebilirlikten uzaktır. Plansız kentleşme, bireysel taşımacılığın öne çıkmasını sağlayan yatırımlar, köklü çözümlerin ertelenmesi ile hem kentlerimiz, hem de ülkemiz, maliyeti yüksek, güvensiz, çevreye ve ekolojiye saygısız bir taşıma sistemine mahkum olmuştur. Kentsel ulaştırma planlaması ve politikaları, araçlara değil, insanlara odaklanmalı; yatırımlar, araç trafiği ile tıkanan yolları açmak yerine insanların erişebilirliklerini kolaylaştırmalı, Ulaştırma yatırımları tekil olarak değerlendirilmemeli, bütüncül bir yaklaşımla ele alınmalıdır. Bu nedenle bir süre için noktasal çözümler getiren ancak sonuçta sorun yaratan katlı kavşak, yol genişletmeleri gibi yatırımlardan kaçınılmalıdır.”

    “RAYLI SİSTEMİ BAKANLIK ÜSTLENMELİ”

    Adana’daki “Raylı Toplu Taşım Sistemi”nde olduğu gibi kentin geleceğine ilişkin önemli ve büyük projelerin karar verme süreçlerinde ve uygulama aşamasında geri dönülmez yanlışlar yapılmaması gerektiğini söyleyen Tümer, “Aslında, toplu taşımacılığın en önemli ve işlevsel araçlarından biri de metro ya da hafif raylı sistemdir. Dünyanın bütün gelişmiş kentlerinde metro, adeta bir ağ gibi kenti örmektedir. Bir başka ifade ile bir kentin gelişmişliğinde ilk ölçütlerden biri metrodur. Paris’in, Londra’nın Moskova’nın metro sistemlerinin eskiliği ve yaygınlığı, bu kentlerin neden gelişmiş sayıldığının kanıtıdır. Adana hafif raylı sistem süreci, proje ve finansman sorunu ile başlamış, güzergah yanlışı ile devam etmiş, öğrenci ve personelin yoğun olarak yaşadığı bölgelere ve Çukurova Üniversitesi yerleşkesine ulaştırılamamış ve işletmecilikteki ciddi sorunlarla bir başka kulvara evrilmiştir. 2014- 2018 yıllarını kapsayan, Onuncu Kalkınma Programı’nda ‘Belediyelerin uygun raylı sistem projelerinin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığınca üstlenilmesine de imkan tanınmıştır’ denmektedir. Adana hafif raylı sistemin yükü Adanalıların üzerinden alınmalıdır. Yapımına bir türlü başlanamayan ikinci etap için de bir an önce çalışma başlatılmalıdır. Akıncılar-Çukurova Üniversitesi ve Sarıçam’daki yeni stadyumu kapsayan ikinci etap raylı sistem güzergahı bir an önce hayata geçirilmelidir” diye konuştu.

    DENİZCİLİK VE HABERLEŞMEDEKİ SORUNLARA İŞARET ETTİ

    Türkiye’nin üç tarafı denizlerle çevrili olmasına karşın ekonominin itici gücü konumuna gelebilecek denizcilik sektöründe ve deniz taşımacılığında da büyük sorunlar yaşandığını ifade eden Tümer, konuşmasını şu sözlerle sürdürdü:

    “Türkiye’nin gemi ihracatı 2015 yılında bir önceki yıla göre yüzde 19 gerilemiştir. Öte yandan; gerek yolcu gerek ise yük taşımacılığına elverişli olan ülkemizdeki liman yetersizliği, düzensizlikler ve sektörün entegrasyonunda yaşanan sorunlar gemi taşımacılığında istenen noktaya ulaşmamıza engel olmaktadır. Doğal kaynağımız olan kıyılara saldırılar sürmekte, kıyılarımız talan edilmektedir. Bakanlığın; kıyıların talanını önlemek için tek yapması gereken kendi hazırlattığı, ‘Ulaştırma Kıyı Yapıları Master Plan’ çalışması ve 2010 yılında yayınladığı ‘Turizm Kıyı Yapıları Master Plan Çalışması Sonuç Raporu’na uymasıdır. Türkiye’de radyo frekansı ile baz istasyonlarının oluşturduğu elektromanyetik alanların uygulama sorunları da giderilmelidir. Baz istasyonlarının, hücrelerin kimyasını bozarak oluşturduğu etki, insan sağlığı açısından son derece risklidir. Bu bağlamda; Elektrik Alan Limit değerleri, bilimsel veriler, uluslar arası uygulamalar, Birleşmiş Milletler İhtiyatlık İlkesi dikkate alınarak ve öncelikli olarak sürekli yaşam alanları için yeniden belirlenmelidir. Yeni kurulacak cihazların hücreleri küçültülmeli, cihaz güçleri düşürülmelidir. Mevcut cihazların hücreleri için ise süre verilerek küçültülmeye gidilmelidir. Operatörlerin ortak istasyon kullanımı zorunluluğu uygulanmalıdır. Son olarak ‘muasır medeniyetler seviyesi’ni işaret eden Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün, gelişimi esas alan ilkeleri ışığında; Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’nın 2016 bütçesinin, halk için, halktan yana kullanılmasını diliyorum.”

  • Dr. Gökçe: “Soğuk Hava Kalbinizin Yükünü Artırıyor”

    Medicana Konya Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı doktorlarından Doktor Veli Gökçe, soğuk havanın kalp yükünü birkaç misli artırdığını belirterek, uzun yürüyüşlerin sakıncalı olabileceğini söyledi.

    Kardiyoloji Uzmanı Doktor Veli Gökçe, sonbahar ve kış dönemlerinde kalp krizi sıklığının arttığını, soğuk havanın kalp hastalıklarına olan etkisini korunma yöntemleri ile azaltmanın mümkün olabildiğini kaydetti.

    Mevsimler arasında yaşanan ani ısı değişikliklerini insan sağlığını etkileyebildiğini, insan bünyesi için en konforlu sıcaklığın 20-25 derece ortalama olduğunu bildiren Gökçe, “Bu sıcaklıklarda insan kendini çok daha rahat hisseder. Çünkü derimiz yoluyla yaptığımız ısı kaybı ve dışarıyla iletişim kuran sistem bu sıcaklıkta çok iyi çalışır. Deri üzerindeki damarlar aşırı geniş ya da dar olmadığından kalp ideale yakın direnç ve yük ile çalışır. Bu ısı çok yükselir ya da düşerse vücudumuzun adaptasyonu zorlandığı için vücudumuz bir sürü belirtiler verebilir” dedi.

    KALP YETMEZLİĞİ OLAN HASTALAR HAVA KOŞULLARINDAN ETKİLENİYOR

    Dr. Veli Gökçe, kış şartlarında gribal hastalıklar, soğuk algınlıkları, zatürre gibi akciğer hastalıklarına daha kolay yakalanıldığını belirterek şunları söyledi:

    “Bu ve benzeri hastalıklar kış aylarında yoğun olarak yaşanıyor. Buna karşın yaz aylarında beslenme ve besin yoluyla bulaşan mide-bağırsak hastalıklarının daha fazla olduğu gözlemleniyor. Sıcak havalarda mikroplar daha hızlı ürediği için bu hastalıklar daha fazla görülüyor, yaz ve kış ayları arasında böyle genel bir ayrım yapmak mümkün olabiliyor. Kalp yetmezliği olan hastalar hem yaz hem de kış aylarında hava koşullarının sıklığını artırdığı hastalıklardan daha çok etkileniyor. Sağlıklı insanlardan farklı olarak kalp yetmezliği olan hastalarda ortaya çıkan ilave yük yetmezliği kötüleştirebilir. Bu yüzden bu koşullar gelmeden önce bulaşıcı hastalıklara karşı, hijyen kurallarına uymak ve aşılama koruma için oldukça yararlı olabiliyor.”

    SOĞUK HAVA KALBİN YÜKÜNÜ BİRKAÇ MİSLİ ARTIRIYOR

    Kalp hastalığı olmayan sağlıklı kişilerde bile soğuk havanın kalbin yükünü birkaç misli arttırdığını vurgulayan Dr. Gökçe, sözlerini şöyle sürdürdü: “İlave iş ise daha da fazla arttıracaktır. Bunun için soğuk havalarda dışarıda çok fazla kalmamak ve ağır iş yapmamak gerekir. Mümkün olduğunca dışarıda fazla kalmamalı, giyimimize dikkat etmeli ve dış ortamda ağır işler yapmamalıdır. İş yapmanın dışında uzun yürüyüşler sakıncalı olabilir. Soğukta rüzgâra karşı yürüyenlerde daha farklı problemler olabilir. Çünkü bizim kalp hastalığı şikâyetiyle gelen hastalarımızın özellikle tarif ettiği bir şey vardır; ‘Tok karnına elimde çantayla rüzgâra karşı yürürken göğsümde bir ağrı var.’ Kalp hastalarında kış döneminde kontrollerinin yapılması olası risklerin belirlenmesi için kardiyologlarına başvurması riskleri azaltmakta önemlidir.”