Etiket: Yükü

  • Palandöken: “Esnafın yükü artırılmamalı, azaltılmalı”

    İşletme defteri tutanlara Ba (büyük alışlar) Bs (büyük satışlar) formu verilmesinin zorunlu olmasının esnafa büyük bir yük getireceğini belirten TESK Genel Başkanı Bendevi Palandöken “Böyle bir dönemde işletme defteri tutan esnafın mali yükü artırılmamalı, aksine azaltılmalıdır. Böyle dönemlerde esnaf koruma altına alınmalıdır” dedi.

    İşletme defteri tutanların, büyük işletmeler gibi detaylı muhasebe tutmadıklarını belirten Bendevi Palandöken, “Ba ve Bs formları kayıtdışılığın önlenmesinde önemli bir rol oynuyor. Ancak, bu zorunluluğu küçük işletmelere getirmek hem esnafın mali yükünü artırır hem de muhasebecilerin iş yükünü” diye konuştu.

    “Düzenleme zaman kaybedilmeden geri çekilmeli”

    Her işletme defteri tutan esnafın muhasebecisinin olmadığını söyleyen Palandöken, “Hizmet faaliyetinde bulunan esnafın hasılatları 114 bin TL’yi, imalat ve alım satım yapan esnafın hasılatlarının da 225 bin TL’yi aşmaması halinde muhasebeci ve mali müşavir tutma zorunlulukları bulunmuyor. Dolayısıyla mali müşaviri olmayan esnafa Ba ve Bs formu ver demek bunları mali müşavir tutmaya da zorunlu kılmak demek olur. Konu sadece iki tane formun her ay vergi dairesine gönderilmesi değil, esnafa yıllık bin 500 – 2 bin TL’den başlayan muhasebe ücretini ödemeye de zorunlu kılmak anlamına geliyor. Bu düzenleme mutlaka geri çekilmeli” şeklinde konuştu.

    Tütün ve tütün mamulleri, çay ve benzeri bazı malların emsallerine göre kâr oranlarının çok düşük olduğunu belirten Palandöken, “İçki, sigara, çay gibi vergiler nedeniyle fiyatı yüksek ama kâr oranı yüzde 3-4’ü geçmeyen mallar var. Bu malların satışı nedeniyle esnafımızın hasılatı yükseldiğinden büyük bir işletmeymiş gibi bilanço usulüne göre defter tutuyor ama para kazanamıyor. Bu nedenle muhasebe yükleri de diğer esnaflara kıyasla 2-3 kat artıyor. Sonuçta daha çok kazanan daha az vergi ve muhasebe yüküne sahipken, daha az kazananın mali yükleri 2-3 kat daha fazla oluyor. Bu adaletsizlik mutlaka düzeltilmeli” sözlerine yer verdi.

  • Bakan Akdağ, Ulusal Hastalık Yükü Çalışması 2013 Sonuç Duyuru Toplantısına katıldı

    Sağlık Bakanı Recep Akdağ, “Türkiye Sağlıkta Dönüşüm Programıyla anne ölümlerinde yüz binde 15’in altına indik, bebek ölümlerinde yüz binde 7,6. Tabi hedeflerimiz bunları daha aşağı çekmek” dedi.

    Ulusal Hastalık Yükü Çalışması 2013 Sonuç Duyuru Toplantısı Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü Beytepe Kampüsünde gerçekleştirildi. Toplantıya Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın yanı sıra, Hacettepe Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Haluk Özen, Nüfus Etütleri Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. A. Banu Ergöçmen ve çok sayıda konuk katıldı.

    Toplantıda konuşma yapan Bakan Akdağ, yapılan çalışmaların sağlık politikalarına geçmişte de önemli ölçüde yön verdiğini, bundan sonra da çok ciddi katkısı olacağını belirterek, “Anne ve bebek ölümlerinde çok önemli bir sağlık gösterisi olarak takip edilişi, bununla birlikte bizim de Nüfus Etütleri ile yaptığımız çalışmalar, Türkiye bu meseleye (anne ve bebek ölümleri) yoğunlaşmamızda önemli katkı vermiştir. Bütün bu yoğunlaşmaya rağmen anne ve bebek ölümlerinin 2000’li yıllara kadar çok yüksek olduğunu görüyoruz. Elbette ciddi ilerlemeler olmuştu o günler bu günlere ama çok yüksek olduğunu görüyoruz. Mesela 2000’li yıllarda elimizdeki veriler biraz çelişkili olsa da yüz binde 70 anne ölümü, binde otuzların üstünde bebek ölümlerini biliyoruz. Bugünlerde ise Türkiye Sağlıkta Dönüşüm Programıyla anne ölümlerinde yüz binde 15’in altına indik, bebek ölümlerinde yüz binde 7,6. Tabi hedeflerimiz bunları daha aşağı çekmek” diye konuşu.

    “Türkiye bugün bu hususta sağlık siteminde, sağlıkta dönüşüm açısında büyük bir başarıyı yakalamıştır”

    Bakan Akdağ, konuşmasına şöyle devam etti:

    “Biraz sonra sonuçları açıklanacak 2013 Hastalık Yükü Çalışmasında göreceğimiz gibi bu rakamları daha aşağı çekmek sağlık göstergeleri olarak daha mükemmel hale getirmek ama aslında daha önemli bir problemimiz ortaya çıkmış oldu. Biz sağlık sistemcilerinin sık kullandığı bir ifade vardır: ‘Başarılarınız sizi başarısızlıklarınızla karşı karşıya bırakır.’ Türkiye bugün bu hususta sağlık siteminde, sağlıkta dönüşüm açısında büyük bir başarıyı yakalamıştır. Biz artık anne ve bebek ölümlerinin engellenemediği bir ülkede değiliz. Biz artık zatürreden bebeklerimizin, çocuklarımızın oranının çok yüksek olduğu bir ülke değiliz. Türkiye bugün bulaşıcı hastalıklar açısından dünyanın birçok ülkesinden hatta Avrupa bölgesi ortalamalarından daha iyi bir durumdadır. Her yıl karşılaştığımız veremli hasta sayısı artarken biz Avrupa ortalamasından çok daha iyiyiz. Ama biz de artık yüksek gelirli ülkelerin problemleriyle karşı karşıyayız.”

    Ulusal Hastalık Yükü Çalışması, dünyada hastalık yükü hesaplamalarında uzmanlaşmış Washington Üniversitesi IHME Enstitüsü (Institute for Health Metrics and Evaluation-Sağlık Ölçümleri ve Değerlendirme Enstitüsü) ve McKinsey Danışmanlık Hizmetleri Şirketi ile işbirliği içinde gerçekleştirildi. Çalışmayı, Sağlık Bakanlığı adına Sağlık Araştırmaları Genel Müdürlüğü ve Hacettepe Üniversitesi adına da Nüfus Etütleri Enstitüsü yürüttü.

  • Bakan Müezzinoğlu: “Bu devlette, bu millette sırtındaki yükü, bağırsaklarındaki parazitleri temizleyecek yolculuğa başladı”

    Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, “Sıkıntılarımız var, sorunlarımız var ama artık bu devlette, bu millette sırtındaki yükü, bağırsaklarındaki parazitleri temizleyecek yolculuğa başladı. İnşallah ne sırtında yük bırakacak ne de bağırsaklarında parazit bırakacak. Bu ister FETÖ paraziti olsun, isterse PKK paraziti olsun millete ve devlete hizmet etmeyen, milleti ve devleti merkeze almayan hiçbir kişi ve yapı inşallah bundan sonra devletin ve milletin kurumlarında barınamayacak” dedi.

    AK Parti Bursa İl Başkanlığı, Kurban Bayramı dolayısıyla Merinos Atatürk Kongre Kültür Merkezi’ndeki Gönül Dostları Bahçesi’nde bayramlaşma programı düzenledi. Törene Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu ve eski İçişleri Bakanı Efkan Ala da katıldı. Bayramlaşma töreninde konuşan Bakan Müezzinoğlu, “15 Temmuz’daki karanlık gecenin aydınlık sabahında Türkiye’nin geleceği daha güçlü, 80 milyon ülke insanı geleceğe daha güvenle ve umutla bakacak bir yolculuğa başladı. Sıkıntılarımız var, sorunlarımız var ama artık bu devlette, bu millette sırtındaki yükü, bağırsaklarındaki parazitleri temizleyecek yolculuğa başladı. İnşallah ne sırtında yük bırakacak ne de bağırsaklarında parazit bırakacak. Bu ister FETÖ paraziti olsun, isterse PKK paraziti olsun millete ve devlete hizmet etmeyen, milleti ve devleti merkeze almayan hiçbir kişi ve yapı inşallah bundan sonra devletin ve milletin kurumlarında barınamayacak. İnşallah önümüzdeki süreç hem FETÖ temizliği anlamında hem de PKK terör örgütüne yataklık yapan, ona destek veren kamuda millet adına, milletin geleceği adına hizmet etmesi gerekenlerin PKK’ya yataklık yapan ne kadar kişi varsa hepsi temizlenecektir. Çünkü merkezde milletimiz var” dedi.

    “Bizim merhametimiz, bizim şefkatimiz onları mutlaka yine masaya alacaktır ama mağduriyet edebiyatı yapmamalılar”

    Yaşanan darbe gecesinin ardından başlatılan operasyonlar çerçevesinde zaman zaman mağduriyet kelimesini dillendirenlerin olduğunu ifade eden Bakan Müezzinoğlu, “Mağdurum diyen değerli kardeşlerim bu süreçte bizim esas mağdurlarımız 241 şehidimizdir ve onların aileleridir. Bizim esas mağdurlarımız 2 bin 100’ü aşkın gazilerimiz ve yakınlarıdır. Onların mağduriyetini merkeze almadan bu devletin ve milletin istikbaline tuzak kuranları engellemek için sokaklara dökülen milletimizin mağduriyetini unutarak bugün hızla alınmış kararlar içerisinde varsa kısmi mağduriyetler, onu sorun yapmak milli duruş olamaz. Onu sorun yapmak vatanını seven bir vatandaş olma özelliğiyle örtüşmez. Mağdur olan vatandaşlarımızın bu anlamda başımızın üzerinde yeri vardır. Onların hak ve hukukunu koruyan bizim merhametimiz, bizim şefkatimiz onları mutlaka yine masaya alacaktır. Ama mağduriyet edebiyatı yapmamalılar. 2-3 ay şayet bu vatan, bu devlet, bu millet için bana da bir mağduriyet düştüyse o mağduriyetin başımın üstünde yeri var. Ben kendime inanıyorum ve bunu ispatlamakta da mutlaka başarılı olurum diyen herkese, her kardeşimize kapımız açık.

    ’’Bylock’u kullanan 180 bine yakın kullanıcının henüz daha yarısının şifresi kırılabildi’’

    Müezzinoğlu sözlerini şu şekilde sürüdürdü,’’Karar vericilerimizin adalet duygusu da bu anlamda merkezdedir. Merkeze aldığımız cümle mutlaka adil olun cümlesidir. Ama ne olur merkeze 80 milyonun hak ve hukukunu alalım, 241 şehidi bir gecede verdik. ByLock denilen şifreli sisteme girmiş 180 bine yakın kullanıcının henüz daha yarısının şifresi kırılabildi. Diğer şifrelerin yarısı kırılıp da ’Acaba yine hangi tuzaklar var’ kısmını devlete ve millete bedel olarak ödetemeyiz. Milleti ve devleti merkeze alan ve bu ağır depremin artçı depremlerini milletimize yaşatmadan, kısmi mağduriyetler olabilir. Onlar şunu bilsin ki devlet var, adil yöneticiler var. O adil yöneticiler, mutlaka onların hakkını biraz geç de olsa teslim edecektir. Hak ve hukuku merkeze almadan geçici süre mağduriyetleri sorun yaparsak bu ülkenin değerleriyle, vatan sevgisiyle, bayrak sevgisiyle, millet sevgisiyle örtüştürmekte zorlanırız. Bu anlamda mağdurum diyen kardeşlerimize kapımız açık ama ne olur farklı bir algı yönetiminin zeminini oluşturmasınlar, bir kargaşaya, bir kaosa, milletçe geleceğe olan umudumuza zarar verecek sürece fırsat vermemeliyiz. Hızla normalleşen ve hızla o büyük hedeflere ulaşan yolculuğu yapmak zorundayız” diye konuştu

    “Sistemi öyle bir hale getirmeliyiz ki mezarından Talat Aydemir bile çıkıp gelse artık bu ülkede darbe yapma imkânı kalmamış diyebilmeli”

    Bayramlaşmaya katılan eski İçişleri Bakanı Efkan Ala ise, 60’lı yıllardan bu yana Türkiye’nin doğrudan ya da dolaylı yönden bugüne kadar 10 kez darbe girişimine maruz kaldığını, AK Parti iktidara gelene kadar yapılan her darbe girişiminin sonuca ulaştığını söyledi. 15 Temmuz gecesi yaşanan darbe girişiminin başarısızlığa uğramasını millete borçlu olduklarını belirten Ala, “Bu hususta sistemi öyle bir değiştirmeliyiz, demokrasimizi kurumsal hale getirmeliyiz ki bu saatten sonra Türkiye’de darbe teşebbüsü dahi olamasın. Neden İngiltere, Almanya, Fransa gibi ülkelerde darbe teşebbüsü dahi olamıyor da bizim ülkemizde oluyor? İşte biz reformlarla sistemi öyle bir hale getirmeliyiz ki darbenin meselası dahi olmamalı bu ülkede. Çok ağır bedeller ödüyoruz. Ağır olarak bertaraf ediyoruz her seferinde. Kuralları ve kurumları demokratikleştirmeliyiz. Öyle kurumsal hale getirmeliyiz ki, Talat Aydemir bile mezarından çıkıp gelse artık bu ülkede darbe yapma imkânı kalmamış diyebilmeli. Bu hareketin neferleri sizlere ve sizlerin yanında bizlere, bu saatten sonra çok daha sorumluluk düşmektedir. Madem o tanklı tüfekli teröristlere sokakları dar etti. Biz de milletimizin önündeki demokrasi yollarını otoban haline getirmeliyiz. Nasıl ki bölünmüş yolları yapıyoruz, şimdi de siyaseten otobanlar yapmalıyız ki, 2023 ve 2071 vizyonlarına o geniş yollardan yürüyebilsin. Kendi yolunda asla tehdit görmesin” dedi.

    Konuşmaların ardından Bakan Müezzinoğlu ve Ala partililerle bayramlaştı.

  • 40 Deve Yükü Altın Ekonomik Krize Takıldı

    Balıkesir’in Bigadiç ilçesinde su altındaki mağarada olduğu iddia edilen ve 5 gün önce arama çalışmaları başlatılan 40 deve yükü altın efsanesi ekonomik krize takıldı. Defineyi arayan Halim Maviş, arama çalışmaları için parasının bittiğini söylerken, Yörücek köyü sakinleri altın konusunda kararsız.

    Balıkesir’in Bigadiç ilçesine bağlı Yörücekler köyünde bir rüya ile başlayan altın arama çalışmaları ekonomik kriz ile sona erdi. Rüyasında Yörücekler Barajı’nda bulunan kayanın dibinde altın olduğunu gören Halim Maviş’in aldığı resmi izinler sonrasında başlayan ve iş makineleri ile 5 gün süren kazı çalışmaları maddi imkansızlıklar nedeni ile bitti. İHA muhabirinin telefon ile ulaştığı Maviş, “Çalışmaları tamamladık. İş makineleri gitti. Ben de şu anda şehir dışındayım. Bu çalışmalar tamamen parasızlıktan bitti. Kazı yapan ekiple görüştük, oradaki çalışmaların tamamlanması için 80 bin TL civarında bir masraf olacak. Biz de çalışmaları tamamladık. Belki bir gün yeniden başlarız” dedi.

    Şu ana kadar 3 bin TL masraf ettiğini söyleyen Maviş, maddi destek beklediğini söyledi.

    Çalışmaların bittiği Yörücekler Barajı’nda ise uzun süreden sonra sessizlik hakim. İş makinelerinin alandan ayrılmasından sonra köy sakinleri yapılan çalışmaları yerinde inceledi. Milli Eğitim Bakanlığı emekli müfettişlerinden ve aynı zamanda Yörücek sakini olan Halil Özgül, “Benim çocukluğum, gençliğim buralarda geçti. Biz buralarda yüzdük, balık avladık. Buranın eski halini ben çok iyi biliyorum. Biz burada hiç mağaradır, kapıdır görmedik, işitmedik. Biz görmediğimiz gibi, bizden önce burada yaşayan dedelerimizden de duymadık böyle bir şey. Halim Bey, ben rüyamda gördüm diyor ama rüya ile ne kadar olur bilemiyorum. Kepçeler vardı onlar da gitti. Altınlar kaldı” dedi.

    Köye dışarıdan çok insan geldiğini ve altın arama çalışmalarının kendileri için değişiklik olduğunu söyleyen Özgül, asıl çalışmaların daha ileride bulunan Sarıkaya mevkisinde yapılması gerektiğini söyledi. Özgül, “Çalışmalar Sarıkaya’da yapılmalıydı. Orada basamak şeklinde yer altına inen merdivenler var. Orada bazı basamakları çıkarttılar. Orada ufak tefek eşyaların bulunduğunu da duyduk. Altın terazi çıkardıklarını duyduk mesela” şeklinde konuştu.

    Köy sakini Ramazan Çınar ise “5 gündür sürdü çalışmalar şimdi bitti. Burada altın var diyorlar ama var mı bilemiyoruz. Var mı yok mu bende bilemedim” dedi.

  • Yaşı Küçük Yükü Büyük

    Suriye’de yaşanan savaştan kaçarak ailesiyle birlikte geldikleri Adana’da çadırda yaşayan 9 yaşındaki kız çocuğu, yalın ayak olan 3 yaşındaki kardeşine sırtında taşıyarak bakıyor.

    Suriye’deki savaştan dolayı Türkiye’ye göç devam ediyor. Canlarını kurtarıp Adana’ya gelen Suriyelilerin bir kısmı naylon çadırlarda yaşam mücadelesi veriyor. Her şeylerini Suriye’de bırakıp sadece canlarını kurtaran aileler de özellikle çocuklar çok zor günler geçiriyor. Bu ailelerden biri de 8 çocuğuyla çadırda yaşam mücadelesi veren Selomo ailesi. Suriye’nin Halep şehrindeki evlerini terk etmek zorunda kalan aile Adana’da çadırda yaşam mücadelesi veriyor. Ne yiyecek ekmekleri ne de ayaklarına giyecekleri bir ayakkabıları yok. Çocukların ya ayakkabısı yok ya da terlik giyip öylece çadırların önündeki çamur alanda oyun oynuyorlar. Anne 8 çocuğu olduğu için çocukların hepsiyle ilgilenemeyince 9 yaşındaki Hanel Selomo, 3 yaşındaki kardeşi Kevser Selomo’ya bakıyor. Selomo kardeşinin giyecek ayakkabısı olmadığı için onu sırtına ya da kucağına güçlükle alıp taşıyor. Kendisi de terlikli olan küçük kız, her şeye rağmen hayata gülümseyerek bakıyor.