Etiket: Yüksekdağ

  • Figen Yüksekdağ, Ögk’nın Kadın Konferansına Katıldı

    HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, “Bu kadar kadının katledildiği, bu kadar kadının 21. yüzyılda tacize, tecavüze uğradığı bir ülkede çok ciddi bir ahlaki çürüme vardır” dedi.

    Özgür Genç Kadın (ÖGK), Fatih’te bulunan Su Gösteri Sanatları Merkezi’nde kadınların yaşadığı sorunlar ve çözüm önerileri konulu bir konferans düzenledi. Konferansa HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ ile davetliler katıldı.

    Konferansta konuşmasını yapmak üzere kürsüye davet edilen Yüksekdağ, “Bugün her yerde hiçbir yaşam alanı kadın için güvenli alan değil. Kadına şiddet hız kesmek bir tarafa siyasi ve hukuki teşvikle gittikçe daha fazla tırmanıyor, tavan yapıyor. Bu artık toplumsal bir kriz, toplumsal bir çürümedir. Bu siyasi iktidar toplumu ahlaki olarak çürütüyor. Bu kadar kadının katledildiği, bu kadar kadının 21. yüzyılda tacize, tecavüze uğradığı bir ülkede çok ciddi bir ahlaki çürüme vardır. Bütün sokakları bütün kadınlara yasaklıyorlar. O zaman kadınlar bilhassa da genç kadınlar bütün sokakları özgürlük alanına dönüştürmelidir. Hani çok güzel bir slogan var ya ’geceleri de sokakları da istemeli’ gecelerden de sokaklardan da vazgeçmemelidir” dedi.

    Yüksekdağ, “Özgecan katledildikten sonra açığa çıkan büyük ve birleşik kadın iradesini bugün çok daha güçlü örneklerle ve deneyimlerle ortaya çıkarmamız mümkündür. Ve şüphesiz ki Özgür Genç Kadınlar bu yolda ilerliyor. Şüphesiz ki hepimiz bu yolda ilerleyerek büyük bir kadın özgürleşme hareketini hep birlikte yaratacağız. Bugün genç kadınların bütün yaşam alanları kuşatılmış durumda. Kampüsler güvenli değil, yurtlar güvenli değil bütün genç kadınlar sayısız taciz, tecavüz saldırılarıyla karşı karşıya kalıyorlar. Özgecan bunun bir örneğiydi sadece. Ama artık bu taciz, tecavüz saldırıları karşısında direnen kadınlarda var” diye konuştu.

    “Öz savunma hakkımızdır” diyerek sözlerini sürdüren Yüksekdağ, “Bugün bize minyatürünü sundukları gibi kızıl sopalarını, mor sopalarını kuşanıp, tacizcilerini cezalandıran polisin insafına kendi onurunu teslim etmeyen, kendi yaşam alanlarında kendi bedenini, kimliğini onurunu savunan genç kadınlar var. Ben her yerde onurunu, bedenini, kimliğini savunan öz savunma hareketi ve tutumu geliştiren bütün kadınları ve genç kadınları buradan selamlamak istiyorum. Öz savunma hakkımızdır. Bugün nasıl öz denetim alanlarında nasıl mücadelenin çeşitli kesimlerinde kadınlar evlerini, sokaklarını ve erkek egemen şiddet ve savaş iktidarına karşı haklarını kararlılıkla savunuyorlarsa bunun bütün bir topluma ve kadınlara yayılan bir güce dönüştürülmesi gerekiyor” dedi.

  • HDP Eş Genel Başkanı Yüksekdağ: “Bizim Dokunulmazlığımız Direnişimizdir”

    Halkların Demokratik Partisi (HDP) tarafından Ağrı’da düzenlenen Nevruz etkinliklerine katılan HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, “Bizim dokunulmazlığımız, direnişimizdir. Bizim dokunulmazlığımız, bu halkın ruhudur. Bu halkın direniş ruhuna hiçbir zalim dokunamadı bize de dokunamayacaklar buna emin olun” dedi.

    HDP tarafından Ağrı Belediyesi açık otoparkında Nevruz kutlaması düzenlendi. Kutlamalara HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, HDP Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemir, Ağrı Belediye Eş başkanı Sırrı Sakık, Mukaddes Kubilay, parti yöneticileri ve çok sayıda vatandaş katıldı. Kutlamalarda konuşan HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, “Bugün dört bir yanda nevruz kutlamalarımız yasaklanmış ve abluka altına alınmış durumda. Cizre’yi, Sur’u, Silopi’yi, Nusaybin’i ve Şırnak’ı abluka altına alanlar, o ablukalarda canımızdan can alanlar, ablukaları sadece o kentlerin etrafında kurmadılar. Aslında o kentlerde ablukalara karşı direnenlerin tek bir amacı vardı. Her yerde Türkiye’nin dört bir yanında abluka kurulmasın, halkımızın sokağa çıkması, halkımızın özgürce yaşaması engellenmesin diye direndi. Cizre’de, Sur’da, Nusaybin ve Silvan’da direnenler, bugün her yerin etrafında abluka kuruyorlar. Bugün kentleri sokağa çıkılamaz hale getiriyorlar. Dün İstanbul’daydım. İstanbul’u adeta bir ölü kente dönüştürmeye çalışıyorlardı. Bir gün önce yaşanan patlamanın korkusunu halkın üzerine yayarak sokağa çıkmayın ve evinizin camından dışarıya bakmayın diyen bir iktidar vardı. İstanbul sokaklarında, Türkiye’nin bütün kentlerine ölüm sessizliği salmak istiyorlar. Türkiye’nin bütün kentlerinde yaşayan halkımızı ve halklarımızı yaşayan ölülere dönüştürmek istiyorlar. Soru sormayan, itiraz etmeyen, sokağa çıkmaktan korkan yaşayan ölülere dönüştürmek istiyorlar. Ama bizler ve bu halk daha ölmedik. Bütün saldırılarınızda, yürüttüğünüz savaşa rağmen karşınızdayız ve dimdik ayaktayız. Bu memleketin halklarını, insanlarımızı bu toprakları yaşayan ölüler coğrafyasına dönüştürmenize asla ve asla izin vermeyeceğiz. Bizler bu korkuya karşı nevruz ateşlerimizi yakmaya devam edeceğiz. 7 Haziran’dan bu yana halkımızın siyasi iradenizin ortaya çıkardığı barış, çözüm demokrasi umudunu kırıp, dökmek, yakmak için ellerinden geleni yaptılar ve savaş ilan ettiler. Ya biz ya da savaş dediler. Ya saraydakini başkan yapar, bizi tek başına iktidar yaparsınız ya da kaos yaşarsınız dediler. 1 Kasım’da halkın demokratik iradesine karşı girişilmiş bir darbe yoluyla kazanılmış mevzilerimizi gasp ettiler. Bu topraklarda halkın oylarını bazen parayla ve rüşvetle bazen korkuyla ve tehditle gasp ettiler” dedi.

    “Ne kazanırsak direne direne kazanacağız” diyen Yüksekdağ, “Bu savaş, zulüm ve ahlaksızlık karşısında endişeye ve kaygıya kapılan halkımızda bizlere güvensin. Bu haklı davanın değerlerine güvensin. Bizim alnımız açık, başımız dik ve ne kazandıysak kendi yüreğimizin ve kendi bileğimizin, birliğimizin gücüyle kazandık. Bu zalimlere, ahlaksızlara asla minnet etmedik ve asla lütfetmediler bize. Bundan sonrada ne kazanırsak direne direne kazanacağız. Kazandığımız mevzileri direne direne koruyacağız. Bugün dertleri ve davaları bu halk olmuş. Halkın demokratik mücadelesi ve demokratik kazanımları olmuş. Dertleri ve davaları HDP, sizlerin oyu ve iradesi olmuş. Tanklarıyla, toplarıyla, tüfekleriyle bir halkın oyu ve iradesine karşı savaş açmış durumdalar. Cizre’de, Sur’da ve Silopi’de öz yönetim alanlarında canlarımızı katlettikleri yetmedi, cenazelerine işkence ettiler. Kadınlarımızın cenazelerini sokaklarda beklettiler. Kadın kardeşlerimizin ve yoldaşlarımızın ölü bedenlerine ahlaksızlık ve hakaret ettiler. Ama bu halk onların her hakaretini onlara iade edecek kadar güçlüdür. Bugün Cizre’ye diz çöktürmeyi başarabildiler mi? Hayır. Sur’a diz çöktürdüler mi? Hayır. Silopi’ye, Silvan’a, Şırnak’a ve Nusaybin’e diz çöktüremediler ve çöktüremeyecekler. Çünkü zulümle abad olamazlar. Çünkü zulümle abad olmaya çalışanın sonu berbat ve felaket olur. Bunlarda AKP saray iktidarı da kendi sonlarına ve felaketine doğru gidiyor. 2016 Nevruzun da bir kez daha söz veriyoruz. Tarihin bu sayfasına yazıyoruz, kimse unutmasın. Sonları berbat olacak. Onlar, zalimler kaybedecek ve gidecek bizler kazanacağız bunu çok iyi bilsinler” şeklinde konuştu.

    Dokunulmazlıklarını halkın gücünden aldıklarını belirten Yüksekdağ, şunları söyledi: “Dokunulmazlıklarımızı kaldıracaklarmış. Sanki bu halkın siyasetçileri onların lütuflarıyla, dokunulmazlık zırhıyla ve korumasıyla siyaset yapmış. Biz Halkların Demokratik Partisi o partinin ve sizlerin seçilmişleri temsilcileri olarak gücümüzü sizden alıyoruz. Bu halkın gücünden alıyoruz. Onun için bizi yenemezler. Onun için bizi tasfiye etmeyi başaramazlar. Onun için bize dokunamazlar. Bizim dokunulmazlığımız, direnişimizdir. Bizim dokunulmazlığımız, bu halkın ruhudur. Bu halkın direniş ruhuna hiçbir zalim dokunamadı ve ele geçiremedi. Bize de dokunamayacaklar buna emin olun. Bu ruhu ele geçiremeyecekler. Bizim canımız ve varlığımız zaten halkımızın canına ve varlığına armağandır”

    Yapılan konuşmaların ardından kutlamalara katılan vatandaşların halay çekmesiyle etkinlik sona erdi.

  • Yüksekdağ: “550 Milletvekilinin Dokunulmazlığı Kaldırılsın”

    Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, vekaleti halktan aldıklarını ve kendilerinden bu vekaleti alacak tek gücün de halk olduğunu belirterek, “Eğer bugün bir dokunulmazlık tartışması yapılacaksa, 550 milletvekilinin dokunulmazlığını kaldırırsınız ve kimler hırsızlıktan, rüşvetten yargılanacak, kimler sözlerinden, düşüncelerinden ötürü yargılanacak, bütün Türkiye, bütün dünya görsün” dedi.

    Yüksekdağ, partisinin Mersin İl Başkanlığı’nın bir düğün salonunda gerçekleştirdiği 1. Olağanüstü Kongresi’ne katıldı. HDP Mersin Milletvekili Dengir Mir Mehmet Fırat ve Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın da katıldığı kongrede konuşan Yüksekdağ, HDP’nin 7 Haziran seçimlerinde aldığı 13.1’lik oy ile kendisini dev aynasında görenlerin kimyasını değiştirdiğini öne sürdü. Ölümlerin asla unutulmayacağını belirten Yüksekdağ, “Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Bizler bu ülkede demokrasiden, özgürlükten, emekten yana değişimin gücü olduk. Ama Cizre’de, Silopi’de, Silvan’da, Sur’da gerçekleştirilen o ölümlerden sonra kimse artık hiçbir şeyin asla eskisi gibi olmasını düşünmesin ve beklemesin. Türk halkını eskisi gibi yönetemiyordunuz zaten bundan sonra asla eskisi gibi yönetemeyeceksiniz” diye konuştu.

    Özyönetim taleplerinin, 21. yüzyılda doğal ve siyasi bir talep olduğunu savunan Yüksekdağ, talebin Türkiye’de bir bölünme fobisi gerekçesi haline getirdiğini iddia ederek, bir yalanla bu kadar insani ve demokratik talebin üstünün örtülüp karartıldığını öne sürdü.

    “BARIŞI BİZİM KADAR SEVMEDİLER”

    Kürt halkının bütün ruhu ve yüreği ile barışa inandığını, ancak siyasi iktidarın sahiplerinin Kürt halkının sevdiği ve istediği kadar barışı sevmediğini ve istemediğini iddia eden Yüksekdağ, şöyle devam etti:

    “Bizler inandığımız değerler uğruna barış için, özgürlük için ve demokrasi için ne olursa olsun, karşımıza hangi engel çıkarsa çıktım kararlılıkta devam ettik ve edeceğiz. Onlar özgürlükten korktukça, demokrasi kavramından korktukça, barış kavramından korktukça, biz de onları daha da korkutmaya devam edeceğiz. Bizlere teslimiyeti dayatanlar kaybettiler ve kaybetmeye devam edecekler. Artık bu iktidar sadece tanklara tutunarak ayakta kalabilir. Kötürümleşmişler, elleri ayakları tutmuyor. Siyasi planları, programları, projeleri yok. Türkiye halklarına vaat edebilecekleri bir şeyleri yok. Felç olmuşlar, kötürümleşmişler, tanklara tutunarak, panzerlere tutunarak, silahlara tutunarak ayakta durmaya çalışan bir siyasi iktidar haline gelmişlerdir.”

    Konuşmasında direniş çağrısı yapan Yüksekdağ, “Bugün asıl olan direniştir. Haklı değerlerimiz etrafında bu direniş tutumunu sürdürmektir. Bizim taleplerimizden şüphemiz yok, haklılığımızdan şüphemiz yok. İşte tertemiz bu taleplerimiz ve inanışımız doğrultusunda, kararlı ve güçlü bir direnişi sergilediğimizde hepimiz için çok daya aydınlık, çok daha güzel bir süreç elde edebileceğiz. Bu süreç içerisinde yürüyüşümüzü bozmaya, kırmaya çalışanlar, emin olun kendileri kırılacaklar” ifadelerini kullandı.

    “VERDİĞİ VEKALETİ BİZDEN ALACAK TEK GÜÇ, HALKIMIZDIR”

    HDP’li vekillere dokunarak, dokunulmazlıkları kaldırma tehdidi ile sınırlamaya çalışanların bozguna uğrayacağını ileri süren Yüksekdağ, şu ifadeleri kullandı:

    “Bizim tek bir ilkemiz vardır; değerlerimizin, inancımızın dokunulmazlığı. Bizim bütün varlığımız, bütün mücadelemiz bu insanlık değerlerinin dokunulmazlığı içindir. Ortak insanlık değerlerimizin dokunulmazlığı içindir. Bizi dokunulmazlığımızı kaldırmakla tehdit edenler, dönüp şöyle nasıl bir mücadeleden geldiğimize baksınlar. Bizler bu süreç içerisinde gücümüzü ve vekaletimizi halkımızdan aldık. Görevi biz bu halktan aldık ve sözlerimizden dolayı, düşüncelerimizden dolayı bize hesap soracak olan ve verdiği vekaleti bizden alacak olan tek güç halkımızdır. Halkımız bize bu vekaleti verirken, ’Gidin Meclis’te bu iktidara karşı mücadele edin’ diye vermiştir. Bizler bu görevi Meclis içinde de dışında da, bütün yaşam alanlarında yerine getirme çabası içinde olduk, bundan sonra da bu mücadeleden asla vazgeçmeyeceğiz. Ama birilerinin dokunulmazlığı elbette kaldırmak gerekir. Özellikle yolsuzluk, hırsızlık yapanların, çuval çuval para kaçıranların, rüşvet alanların, yüz kızartıcı suç işleyenlerin dokunulmazlık zırhının olmaması gerekir, varsa da kaldırılması gerekir. Ama bunlar maalesef korundu. Neden? Çünkü diğerlerinin de suçu ortaya çıkmasın diye. Eğer bugün bir dokunulmazlık tartışması yapılacaksa, 550 milletvekilinin dokunulmazlığını kaldırırsınız ve kimler hırsızlıktan, rüşvetten yargılanacak, kimler sözlerinden, düşüncelerinden ötürü yargılanacak, bütün Türkiye, bütün dünya görsün. Buyursunlar 550 milletvekilin dokunulmazlığını kaldırsınlar, biz buna imza atarız. Bugün olması gereken de budur.”

  • HDP Eşgenel Başkanı Yüksekdağ İzmir’de Konuştu

    İzmir’de “Sosyalistler Özyönetimi Tartışıyor” adlı panelde konuşan Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eşgenel Başkanı Figen Yüksekdağ, “Özyönetim talebi, bugünün münferit bir hadisesi ve bir terör hareketi değildir. Özyönetim isteyen halkların duruşu ve mücadelesinin, kendisi bir kriz değildir. Devletin siyasi krizinin bir sonucudur” dedi.

    HDP Eşgenel Başkanı Figen Yüksekdağ, Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eşsözcüsü Sebahat Tuncel ve HDP İstanbul Milletvekili Erdal Ataş; Demokratik Halklar Platformu (DHF) ve Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) tarafından İzmir’de düzenlenen “Sosyalistler Özyönetimi Tartışıyor” adlı panele konuşmacı olarak katıldı. Panelde konuşan Yüksekdağ, “Bugün Cizre’de, Sur’da ve Silopi’de Kürt halkının dile getirdiği özyönetim talebi Türkiye ve Kürdistan halklarının tarihsel mücadele bağlamından koparılmamalıdır. Bugünün münferit bir hadisesi ve bir terör hareketi değildir. Uzun bir tarih boyunca reddedilmeye karşı kendi özünü ayağa kalkışa dönüştürme iradesidir özyönetim iradesi. Özyönetim isteyen halkların duruşu ve mücadelesinin kendisi bir kriz değildir. Devletin siyasi krizinin bir sonucudur. Sorun kendi özünü kimliğini koruyup savunan insanlar değildir, sorun bir halkı hendeklerin, barikatların arkasına iten Türkiye devlet siyasetidir” diye konuştu.

    “EGEMEN SİYASETİNİN KRİZİ”

    Yüksekdağ, şunları söyledi: “Bugünkü süreç içinde yaşanan şiddetle okunacak bir olay değildir, bunlar sadece sonuçlar ve lokal sözlerdir. Ama işin aslına bakarsanız bütün Türkiye halklarının uzun yıllar boşunca verdikleri, kendi kendini yönetme mücadelesi vardır. Uzun bir tarih boyunca reddedilmeye karşı kendi özünü ayağa kalkışa dönüştürme iradesidir özyönetim iradesi.” Bugün yaşanan olayların egemen siyasetinin krizi olduğunu savunan Yüksekdağ, “Emin olun Cizre, Silopi ve Sur’da buna benzer hareketler gelişmeseydi de Türkiye’deki egemen devlet siyaset anlayışı bu krizi yaşayacaktı. Çünkü 21. yüzyılda böyle bir yönetme anlayışının kendini sürdürebilmesi mümkün değildir. Diktatörlüğün farklı versiyonları üzerine, bir devlet anlayışını sürdürmek mümkün değildir. Özyönetim talebi, özyönetim isteyen halkların duruşu ve mücadelesi, kendisi bir kriz değildir. Devletin siyasi krizinin bir sonucudur. Bu statükocu devlet anlayışının açığa çıkarttığı bir sorundur. Şu anki kriz de esas olarak buna dayanıyor” dedi.

    “ÖZYÖNETİMİN GEÇMİŞİ SPARTAKÜS, ŞEYH BEDRETTİN, BÖRKLÜCE’YE KADAR GİDER”

    Özyönetim kavramının bir Türkiye ideali olduğunun anlatılmaya çalışıldığını belirten Yüksekdağ, “Özyönetim kavramı çok uzun yıllarca ezilen insanlığın özlemi olmuştur. Bugün Cizre’de, Lice’de, Sur’da Dargeçit ve sayısız Kürt kentinde dile getirilen bu talep aslında, tarih boyunca ezilen halkların yürüttüğü mücadelenin bir bakiyesidir. Elde edilen sonuçlardan yola çıkarak 21. yüzyılda Türkiye ve Kürdistan koşullarında yeni bir demokratik model arayışıdır. Özyönetim ve komünal anlayışın geçmişine giderseniz Spartaküs’e kadar gidersiniz. Var olan yönetim tarzı anlayışına karşı çıkış vardır her şeyden önce. Sadece itiraz etmek, isyan etmek değil, aynı zamanda kendine ait olanı kurma iradesi de vardır. İzmir’in tarihine bakalım, Şeyh Bedrettin’den Börklüce’ye kadar gidersiniz. Özyönetim anlayışı dünya coğrafyasının en uzak yerlerinde de kendi yaşadığınız topraklarda da kendini göstermiştir. Tarihin bütün kritik evrelerinde halkın öz iradesini, kendine ait olanı kuşanması anlamına gelir özyönetim. Kendi özüne ait olmayan egemenlerin siyaseti tarafından yönetilmeye itiraz etmek ve kendi istekleri doğrultusunda yeniyi inşa etmek kavramına dayanır” ifadelerini kullandı.

    “ŞEYH BEDRETTİN’DEN, BÖRKLÜCE’DEN BİR FARKI YOK”

    “Komün ve özyönetim mücadelesinde bütün barikatları yıkabilirsiniz ama onun tarihe yön vermesine engel olamazsınız” diyen Yüksekdağ, “Bugün Cizre, Silopi, Lice’de, ’bizler kendi kendimizi yönetecek kadar olgunuz’ diyen halkın mücadelesi, yüzyıllar boyunca verilen insanı mücadelenin bayrağının bugün dalgalandırılmasıdır. Özyönetim talebi, hem Türkiye halklarının demokratik bir süreçle buluşması, Türkiye’deki siyasi rejimin halkçı bir müdahaleyle demokratikleşmesi ve aynı zamanda Kürt ulusal sorununun çözümü bakımından çok tarihsel bir kavşakta duruyor. Özyönetim, halkın yerelden, ilçesinden yönetime katılması yoluyla katı devlet anlayışının halk aracılığıyla aşılmasına dönük bir çaba, arayıştır. İzmir halkı da özyönetim talebini dile getiren Lice’deki Kürt kadınları ve gençlerinin kendi atalarının tarihi olan Şeyh Bedrettin’den, Börklüce’den bir farkı olmadığını görecektir” açıklamasında bulundu.

    “MESELE SADECE ÖZYÖNETİM OLSAYDI YARIŞA GİRERLERDİ”

    Panelde konuşan HDK Eşsözcüsü Sebahat Tuncel ise olayın sadece özyönetim meselesi olmadığını belirterek “Kapitalist modernite, dünya genelinde bir kriz yaşıyor. Eğer mesele sadece özyönetim meselesi olsaydı, yani demokratik yerel yönetimler olsaydı, AKP de CHP de yarışa girerdi. Derlerdi ki ‘en iyi yerel yönetimleri biz yapıyor’ en iyi deneyimin kendilerinde olduğunu söyleyip yarışa girerlerdi. Türkiye’de mesele hendek meselesi değil, devlet gerçeği gizlemek istiyor. Devlet, Kürt halkının kendi kaderini kendisinin belirlemesine izin vermiyor. Kürtler ‘evet biz Türkiye’nin üniter yapısı içinde yaşayabiliriz’ diyor. Ama mevcut faşizan sistemle yaşamak zorunda değiliz. Biz demokratik özerk bir yapıyı inşa ederek demokratik bir sistem içinde yaşamak istiyoruz bunu da devletten beklemiyoruz. Devlete demiyoruz bize özerk bir yönetim getirin. Biz ‘bize dokunmayın biz kendi kendimizi yönetiriz’ diyoruz. Kürdistan’da devlet neyiyle var. Tankı, topu, askeri, copuyla var. 7 Haziran’dan bu yana Kürdistan katliamdan başka ne gördü?” dedi.

    “KÜRTLERLE MÜZAKERE ETMENİZ GEREKİYOR”

    Çözüm sürecinin bitmesiyle ilgili de konuşan Tuncel, şunları söyledi: “Niye masayı devirdiler? Kendi iktidarları için. Tayyip Erdoğan tek adam rejimiyle Türkiye’yi yeni bir döneme götürmek istiyor. Diyor ki ‘ister kabul edin ister etmeyin rejim değişmiştir, şimdi bunun anayasasını yapmaktadır sıra.’ Kürt hareketi de diyor ki ‘Bu hareket değişecekse bu defa bizsiz olmaz. Kürtsüz, kadınsız, Alevisiz olmaz. Olacaksa bizimle birlikte olacak. Kürt sorununu yakıp yıkmakla 10 bin askeri Cizre’ye göndermekle bitiremezsiniz. Kürt sorununu artık baskı politikalarıyla çözemezsiniz. İster kabul edin ister etmeyin Ortadoğu’da Kürtler bir güç haline geldi. Artık konuşma süreci geçti, Kürtlerle müzakere etmeniz gerekiyor artık.”

    “SADECE DİLDE DURSALAR DEVLET BU KADAR RAHATSIZ OLMAZ”

    Bütün dünya ülkeleri için geçerli olan özyönetim tartışmasının artan bir zeminle güçlendiğini kaydeden HDP İstanbul Milletvekili Erdal Ataş ise şöyle konuştu: “Gerçekten Kürtler sadece dilde dursalar devlet bu kadar rahatsız olmaz. Yani onların yönetimine karışılmasa, bunları verebilirler. İki noktayı çökertmek istiyorlar. Ezilenlerin, yarın bir gün yönetim dışı bırakılan, ekonomi dışı bırakılan bütün bu insanların yarın bu küçük kesime itiraz edeceğini biliyor.”

    Konuşmaların ardından soru cevap bölümüne geçildi. Panelin ikinci bölümü, basına kapalı olarak devam etti.

  • HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ Nusaybin’de

    HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, “Botan’a destek yürüyüşü” için nöbet tutan partili gruba destek vermek amacıyla Mardin’in Nusaybin ilçesine geldi.

    İlçenin Girmeli Mahallesi’nde toplanan gruba hitaben konuşan Figen Yüksekdağ, “Nice abluka yaşandı bu zamana kadar. Onurumuzu teslim almaya çalışan ablukalardı bunlar. Ama bu halk nice zalim ablukayı yara yara, kıra kıra yürüdü. Yürümeye devam edeceğiz” dedi.

    Yüksekdağ, açıklamalarının ardından ilçeden ayrıldı.