Etiket: Yönetmen

  • Ünlü yönetmen Murat Şeker’e dolandırıcı şoku

    Ünlü yönetmen, yapımcı ve senarist Murat Şeker adının kullanılarak dolandırılıcılık yapıldığını öğrenince isyan etti. Şeker, kendi adını kullanarak insanlara oyunculuk vadeden ve karşılığında para talep eden şahsın peşine düştü.

    Türkiye’nin ünlü yönetmenlerinden biri olan Murat Şeker’in başı dolandırıcılarla dertte. Birçok filme imza atan Şeker, adını kullanarak cep telefonu çalan, vatandaşları ünlü etmek vaadiyle kandıran dolandırıcının peşine düştü. “Arkadaşım Max”, “Aşk Geliyorum Demez”, “Aşk Tutulması”, “Plajda”, “Türk Gibi Başla Alman Gibi Bitir”, “Deliormanlı” ve “Çakallara Dans” serisi filmlerinin yönetmeni olan Murat Şeker vatandaşlara uyarılarda bulundu.

    Sizi ünlü edeceğim deyip paralarını alıyor

    Kendini Murat Şeker olarak tanıtan şahsın adını birçok vatandaşa sizi filmlerde oynatacağım diyerek karşılığında para istediği öğrenildi. Şeker’in adını kullanan şahsın, “ben yönetmen Murat Şeker, telefonumun şarjı bitti bir görüşme yapabilirmiyim” diyerek vatandaşların telefonunu çaldığı da ortaya çıktı. Bu duruma sinirlenen ünlü yönetmen Murat Şeker ise adli makamlara başvurarak dolandırıcının peşine düştü.

    Yönetmen kılığına giriyor

    Bodrum Türk Filmleri haftası kapsamında Bodrum’a gelen Murat Şeker aldığı telefonla çılgına döndü. Adını kullanan bir kişinin telefon çaldığını ve bazı kişilerden ise sizi filimde oynatacağım diyerek para istediğini öğrendi. Dolandırıcının peşine düşen ünlü yönetmen vatandaşların dikkatli olması gerektiğini belirterek böyle bir duruma maruz kalmamalarını istedi.

    Murat Şeker, bir kişinin kendi adını kullanarak dolandırıcılık yaptığını ifade etti. Şeker, şikayet ederek şunları söyledi “benim adımı kullanarak Ben Murat Şekerim diyerek insanları dolandırıyor. Öğrendiğim kadarıyla 2 tane cep telefonu çalmış. İnsanların yanına giderek ben Murat Şeker telefonunuzu kullanabilirmiyim diyerek alıyor vatandaşın telefonunu konuşa konuşa gidiyor ve gözden kayboluyor. Gecen gün sosyal medya üzerinden biri mesaj attı. Murat bey bugün Şişli’de görüşmüştük, ’Beni Arka Sokaklar dizisinde oynatacaktınız’ diyor. Bende cevap yazarak Almanya’dayım sizinle de görüşme yapmadım. Benim adımı kullanan bir sahtekar var ona denk geldiniz herhalde dedim” ifadelerini kullandı.

    “Oyunculara para verilir alınmaz”

    Dizide veya filmde oynayan oyunculara para verildiğini para alınmadığını ifade eden Şeker, “Birde bu sahtekar milletten para alıyor. Bu konuda tüm vatandaşlarımızı ve özellikle geçlerimizi uyarıyorum. Biz yönetmenler, filmde oynattıklarımıza para veriyoruz. Oyuncuların paralarını almıyoruz. Oynayan herkese emeklerinin karşılığında para veriyoruz, para almıyoruz. Akıl var mantık var, olur mu para almak o yüzden özellikle geçlerimiz bu duruma dikkat etsin. Benim adımı kullanarak etrafta dolaşan dolandırıcıya dikkat etsinler. Özellikle genç kızların yanına gidip sizden çok güzel bir elektrik aldım, sizi filimde oynatırım diyormuş. Ben sokaklarda öyle şeyler yapmıyorum. Çalıştığım oyuncularda belli en çok eleştiriyi de bu yüzden alıyorum. Benim tipim belli sokaktan kimseyi çevirip bir şey dediğimde yok. Bir savcı ile görüştüm bundan fazla bir şey çıkmaz dedi. Biz medya da biraz bilinen insan olarak, cep telefonuna ismimi yazarsan bütün bilgilerim çıkar ortaya. Gençlerin ve vatandaşlarımızın biraz uyanık olmaları lazım” şeklinde konuştu.

    “Benim adımı kullanıp cep telefonu çalmış”

    Adını kullanarak cep telefonu hırsızlığı yapıldığını da belirten Şeker, “İlk duyduğumda güldüm. Çünkü cep telefonu çalmış. Bende komik karşıladım bir cep telefonu çalmak için mi isimimi kullanmış bari adam gibi bir şey yapsaydı deyip sadece güldüm geçtim. Artık kızmaya başladım gerçekten. Gereksiz yere birileri üzülebilir hayalleri yıkıla bilir. Biz bu konunun filmini yapıyoruz zaten “Çakallarla dans” filmiyle. İnsanları kandıran çakalların filmini yapıyoruz. İnsanların saflığından faydalanan insanları filme konu ediniyoruz. Halen saf kardeşlerimiz ablalarımız var” dedi.

    Arkadaşımızın arkadaşını dolandırmış

    Yakın bir arkadaşının tanıdığını da dolandırıldığını söyleyen Şeker, “Para alıp almama konusunda bir bilgim yok. Telefonunu çaldıran kişi şikayette bulunmuş savcılığa intikal etmiş. Benim tanıdığımın bir arkadaşı telefonunu çaldıran. Arkadaşım beni aradı senin adını kullanarak benim başka bir arkadaşımın telefonunu çaldırmış dedi. Sosyal medyadan aldığın en az 8 şikayet var” şeklinde konuştu.

    Soteye yatıp bekliyor

    Yeni filmler çıkardığı zaman dolandırıcının ortaya çıktığını da sözlerine ekleyen ünlü yönetmen Şeker, “Bundan 6 ay önce vardı piyasada gezip benim ismimi kullanıp insanları dolandıran bu şahıs. Bir süredir sesi sedası çıkmıyordu. 3 gündür yine başlamış benim adımı kullanarak dolandırıcılık yapmaya. Bu sahtekar soteye yatıp bizim film çıkarmamızı kolluyor. Daha çok ismimiz piyasada ve haberlerde yer alınca, sinsi bekliyor ve ismimiz duyulmaya başladığında yeniden piyasaya çıkıyor. Ama ben onu bulacağım” dedi.

  • Kallmann hastası olan Yönetmen Öztürk: “Kallmann hastaları kendilerini gizliyor”

    Kendisi de Kallmann hastası olan Yönetmen-Yazar Abdurrahman Uygur Öztürk, Kalmann sendromu yaşayan insanların genellikle kendilerini gizlemeyi tercih ettiklerini söyledi.

    Kallmann Platformu ve Ağı, Türkiye’de ilk defa Kallmann Sendromu konusunu gündeme taşımak ve bilimsel çalışmaların önünü açarak hastalara destek olmak amacıyla farkındalık konferansı gerçekleştirdi.

    Çocukluktan ergenliğe geçişi engelleyen bir metabolizma hastalığı olan Kallmann Sendromu, Kallmann Platformu tarafından Türkiye’de bu alanda ilk kez gerçekleştirilen farkındalık konferansıyla ele alındı. Konferansta tüm dünyada pek çok hastanın, hastalığa ilişkin bilinirliğin olmaması ve toplumsal/psikolojik nedenlerle gerekli tedavinin alınamadığı ifade edilerek Kallmann Sendromu hakkında detaylı anlatım gerçekleştirildi. ’Ben Kallmannım’ kitabıyla Kallmann Sendomu hakkında akıllardaki soru işaretlerine cevap bulunmasını sağlayan ve aynı zamanda kendisi de Kallmann hastası olan Yönetmen-Yazar Abdurrahman Uygur Öztürk de konferansa katılım gösterdi. Öztürk, konferansta yapmış olduğu konuşmasında Kallman Sendromu olduğunu öğrendiği süreci ve bu süreci nasıl değerlendirdiğini anlattı. Kallmann Sendromu’nun yanı sıra bilinen diğer nadir hastalıklara da değinilen konferansta, Tıbbi Genetik Uzmanı Prof. Dr. Uğur Özbek, “Nadir Hastalıklar: Bir Toplum Sağlığı Sorunu” başlıklı sunumuyla Türkiye ve dünyada görülen nadir hastalıklar hakkında bir sunum gerçekleştirdi.

    “Hastalığımı 25 yaşımda öğrendim”

    Kallmann Sendromu’nun sadece Türkiye’de değil dünya genelinde de bilinirliğinin pek fazla olmadığını ifade eden Abdurrahman Uygur Öztürk, bu hastalığın normal insanların yanı sıra doktorlar tarafından da pek fazla bilinmediğini söyleyerek, Kallmann Sendromu hakkında kendi yaşantısı üzerinden bilgilendirmelerde bulundu. Öztürk, “25 yaşıma gelene kadar hastalığımın ne olduğunu bilmiyordum. Hastalığımın bilinmemesi nedeniyle ‘Ben eksik yaratılmıştım’ eziklik psikolojisiyle büyüdüm. Bu süreçte Hollanda’ya gitmiş olmam hayatımı değiştirdi. Orada ilk defa 2006 yılında Kallmann Sendromu olduğumu öğrendim. Sonrasındaysa çok doğru bir tedaviyle kendimi değiştirdim” dedi.

    “Kallmann hastaları kendilerini gizliyor”

    Gerçekleştirdikleri Kallmann Sendromu konulu konferansla aslında nadir hastalık olarak adlandırılan hastalıklara karşı bir farkındalık oluşturmak istediklerini de belirten Öztürk, “Bu doğrultuda yapmış olduğumuz çalışmalarla yurt dışından oldukça ilgi gördüm. Kallmann Sendromu ve diğer nadir hastalıklar ile ilgili hala anlayamadığım birçok konu var. Kalman Sendromu’nda görülen etken yalnızca cinsel organda gelişimin olmaması değildir. Bununla birlikte birçok etkeni de vardır. Cinsellik söz konusu olduğunda çevrede bu durum olağan karşılanmıyor. Bu sendromu yaşayan insanlar da genellikle kendilerini gizlemeyi tercih ediyorlar. Ben bu hastalığı yaşayan biri olarak kendimi ifade ettim. Ancak benim çevremde dahi bu sendromu yaşayan, kendisini gizleyenler ve utananlar var” şeklinde konuştu.

    “Normal bir insan değilim algısı oluşuyor”

    Bu sendromun fiziksel olduğu kadar psikolojik etkilerinin de olduğuna değinen Abdurrahman Uygur Öztürk, “Bu sendromu yaşayan insanlarda topluma karşı kendisini eksik hissetme durumu görülüyor. ’Normal bir insan değilim’ algısıyla psikolojik çöküntü başlıyor. Sonuç itibariyle ben kendime baktığımda aslında hep bir korkuyla büyüdüğümü gördüm. Dolayısıyla bu konferansı gerçekleştirmemizdeki en büyük neden, bu sendromu daha iyi anlamak ve topluma anlatmaktır. Bu sendromu yaşayan biri olarak ben de en az doktorlar kadar bu sendrom hakkında bilgi sahibi olup, insanlarla bu bilgi paylaşımını sağlamak istiyorum. Hastalığımla ilgili bir kitap yazarak ’Ben Kallmannım’ diye haykırdım. Kitabımda Kallmann Sendromu’nun ne olduğunu anlatmaya çalıştım. Bunun yanı sıra bu sendromun bana neler getirdiğini de yine kitabımda anlattım” ifadelerini kullandı.

    “Bizi biz yapan farklı olmamızdır”

    Kallmann Sendromu hastası olduğunu açıkladığında nasıl tepkiler aldığından da bahseden Öztürk, “Kitabımı yayınladıktan sonra çok güzel mesajlar aldım. Aldığım mesajlarda sosyal medyada farklı hesaplar açarak, kendi isimlerini kullanamayan ve Kallmann Sendromu olduğunu söyleyenlerde var. Ancak hala kendilerini gizleme ihtiyacı duyuyorlar. Bununla birlikte kitabımı okuyup, cesaret bulduklarını söyleyenlerden de mesajlar alıyorum. Bunların arasında ‘Başka bir insan olduğumu anladım’ diyenler de var. Ben kitabımda ve bu alanda gerçekleştirdiğim tüm etkinliklerde şunu vurguluyorum: ’Bizi biz yapan farklı olmamızdır.’ Bunu her fırsatta ifade ediyorum. Hastalara bu hastalığı bir dezavantaj olarak değil avantaj olarak algılamalarını öneriyorum. Bunun yanı sıra Türkiye’ye baktığımızda ise bu sendromu yaşayan hastalar ortaya çıkmaktan çekiniyor. Türkiye’de şuan ne kadar Kallmann hastası var bunu bilmiyoruz. Ancak doktorlarla da yaptığımız araştırmalar neticesinde bunu ortaya koyacağız. Ayrıca kurmuş olduğumuz Kallmann Platformu’unda da Kallmann hastalarıyla iletişim halindeyiz” diye konuştu.

    Kallman Sendromu, ergenlik başlangıcının gecikmesi veya yokluğuyla birlikte, sırasıyla, hipozomi veya anosmi diye bilinen, koku alma özelliği veya yokluğuyla kendini gösteren tıbbi bir durumdur. İkincil cinsel gelişim ve olgunlaşmadan sorumlu cinsel hormonlarının yetersiz üretimini içeren bir hipogonadotropik hipogonadizm türüdür. Bununla birlikte erkek hastalardaki belirtileri olarak çoğunlukla mikro penis olarak bilinen özellikle küçük bir penis ve inmemiş testisler ve normal ergenlik çağında, yüz, kasık ve vücut kıllarının büyümesinin azlığı şeklinde kendini gösterir. Kadın hastalarda ise ergenlik normal yaşta menstrüel (adet döngüsü) başlamazlar ve göğüs gelişimine dair çok az veya hiç kanıt yoktur.

  • Filistinli ünlü yönetmen KBÜ’de

    Filistinli ünlü yönetmen Nawras Abu Saleh, yönetmenliğini ve senaristliğini yaptığı “Büyük Gelen Palto” filminin gösterimi ve söyleşisi için Karabük Üniversitesi’ne konuk oldu.

    Sesli Düşünme Kulübü, Uluslararası Öğrenci Kulübü, Edebiyat Kulübü, Değerler Eğitimi Kulübü ve Sinema Kulübü’nün iş birliği ile düzenlenen film gösterimi ve söyleşi KBÜ İlahiyat Fakültesi Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi.

    Filistin’deki direniş öyküsünün anlatıldığı “Büyük Gelen Palto” filminin yönetmeni Salih Nawras Abu Saleh, ailesiyle birlikte Filistin’deki olayların içinde bulunduğunu belirterek, “Palto bizde sorumluluk demek, Filistin’de bu şekilde kullanıyor. Filmde de bu kavrama vurgu yaptım. Bütün filmlerimin sonunda kahramanlarım öldürülüyor. İzleyiciler için acı veren bir durum ama Filistin’de bundan başka son yok.” dedi.

    Film gösterimi ve söyleşiye öğrencilerin ilgisi yoğun oldu.

  • Yönetmen Nuri Bilge Ceylan Diyarbakır’da kapkaça uğradı

    Ünlü Yönetmen Nuri Bilge Ceylan, yeni filmi için zemin etüdü yapıp, fotoğraf çekmek için geldiği Diyarbakır’ın Sur ilçesinde kapkaça uğradı. Ceylan’ın, kapkaççı tarafından çalınan fotoğraf makinesi, polisin titiz çalışması sonucu aynı gün bulundu, kapkaççı gözaltına alındı.

    Olay, dün 15.50’de merkez Sur ilçesi Ziya Gökalp Mahallesi Ziya Gökalp Sokak’ta meydana geldi. Edinilen bilgilere göre, yeni filmi için zemin etüdü yapıp, fotoğraf çekmek için geldiği Sur ilçesini gezen ünlü yönetmen Nuri Bilge Ceylan’ın elinde bulunan yaklaşık 10 bin dolar değerindeki fotoğraf makinası, arkasından gelen 1,70 boylarındaki siyah pantolon ve siyah montlu bir şahıs tarafından kapkaç yöntemiyle çalındı. Olayın ardından Asayiş Şube Müdürlüğü Yankesicilik ve Dolandırıcılık Büro Amirliği ekipleri ile Sur İlçe Emniyet Müdürlüğü ekiplerince ortak çalışma başlatıldı. Olay anını ve sonrasını gösteren güvenlik kamerasını inceleyen ve bu doğrultuda araştırma yapan polis, şahsın 16 yaşındaki Ş.Ç. olduğunu belirledi. Şahsın yakalanmasına yönelik çalışma başlatan polis, 22.30 sıralarında İskenderpaşa Mahallesi Telgrafhane Sokak üzerinde gördüğü Ş.Ç.’yi yakalamaya çalıştı. Polisleri görür görmez hızla kaçmaya başlayan Ş.Ç., kovalamaca esnasında elinde bulunan kırmızı renkli poşet içerisindeki Ceylan’a ait fotoğraf makinasını bırakarak, izini kaybettirdi. Fotoğraf makinesi Ceylan’a teslim edilirken, Ş.Ç ise bugün yakalanarak, Çocuk Şubesine teslim edildi. Ceylan, birlikte fotoğraf çektirdiği Asayiş Şube Müdürlüğü Yankesicilik ve Dolandırıcılık Büro Amirliği ve Sur İlçe Emniyet Müdürlüğü ekiplerine, fotoğraf makinesini kısa sürede buldukları için teşekkür etti.

    Öte yandan, kapkaç anı güvenlik kameralarına yansıdı. Görüntülerde, Nuri Bilge Ceylan’ın arkasından gelen Ş.Ç.’nin makineyi çaldıktan sonra hızla uzaklaştığı görüldü.

  • İranlı usta yönetmen Rakhshan Banietemad Malatya’ya geliyor

    İran sinemasının büyük ustalarından Rakhshan Banietemad, 7. Malatya Uluslararası Film Festivali’nin kapanış töreninde Onur Ödülü almak üzere Malatya’ya geliyor. Banietemad, “Mavi Yaşmaklı” filminin ardından başrol oyuncusu, festivalin jüri üyesi Fatemeh Motamed Arya ile birlikte, Doç. Dr. Sabire Soytok’un modere edeceği bir söyleşi yapacak.

    Malatya Büyüksehir Belediyesi tarafından 9-16 Kasım tarihleri arasında gerçekleştirilecek 7. Malatya Uluslararası Film Festivali, kapanış töreninde, İran sinemasının büyük ustalarından Rakhshan Banietemad’a Onur Ödülü takdim edecek. Adı Farsça parlak anlamına gelen Rakhshan Banietemad, dünya çapında takdir edilen özgün film dili, kadın meselelerine duyarlılığı ve toplumsal eleştirideki cesaretiyle İran sinemasında genç meslektaşlarına yol gösteren bir ışık işlevi üstleniyor.

    Banietemad, 15 Kasım’da en sevilen filmlerinden Rusari Abi / Mavi Yaşmaklı’nın gösteriminin ardından Yeşil Sineması’nda Malatyalı sinemaseverlerle buluşacak. Bu filmle uluslararası alanda üne kavuşan ve yönetmenin “Gilane” adlı filmine adını veren karakteri de canlandıran ünlü oyuncu, festivalin jüri üyesi Fatemeh Motemed Aria’nın da katılacağı söyleşinin moderasyonunu İran sineması uzmanı, Doç. Dr. Sabire Soytok üstlenecek.

    Filmlerindeki belgeselci gerçekçiliği ve dürüstlüğünü tiyatro geleneğindeki titizlik ve dramaturjiyle harmanlayan Banietemad, bu tavrıyla belgesel ve drama arasındaki sınırları kaldırdı. 1954 yılında doğan usta yönetmen, Tahran’daki Dramatik Sanatlar Akademisi’nden mezun olduktan sonra televizyonda çalışmaya başladı. Bu deneyimin kazandırdığı araştırmacılık onu incelikli bir toplumsal eleştiri yaptığı ve başta kadınlar olmak üzere karakterlerine son derece hassas biçimde yaklaştığı filmler yapmaya yönlendirdi. Birçok belgeselin ardından, bürokrasiyi eleştirdiği ilk uzun metrajlı kurmacası Kharej az Mahdudeh / Erişim Dışı’na imza attı.

    Banietemad, onu uluslararası alana taşıyan ilk büyük başarısını 1992 yılında Fajr Film Festivali’nde, küçük suçlular arasında bir aşk üçgenini anlattığı Nargess / Nergis adlı filmiyle En İyi Yönetmen dalında Kristal Simurg kazanarak kaydetti. Üç yıl sonra çektiği Rusari Abi / Mavi Yaşmaklı ona Locarno Film Festivali’nde Bronz Leopar, Selanik Film Festivali’nde FIPRESCI Ödülü getirdi. Dul bir salça fabrikası sahibinin, ailesine bakan yoksul işçisiyle evlenme isteğine kızlarının ve damatlarının karşı çıkmasını konu alan film, yoğun duygusallığının yanı sıra İran kırsalını ve yaşam şartlarını keskin bir gözlem gücüyle aktarmasıyla övgüler topladı.

    Banietemad, bugüne dek yaptığı bütün filmlerde toplumsal sorunlarla, yoksulluk, savaş ve haksızlıklarla mücadele eden, gidişata uyum sağlayamayan güçlü, emekçi kadın portrelerini odağa aldı. Arka planda ise bazen Tahran gibi büyük bir kentin yıpratıcı koşullarını bazen bireyin özgürlüklerini kısıtlayan taşrayı olanca gerçekçiliğiyle tasvir etti. Birbiri ardında çektiği her filmle uluslararası alanda önemli başarılara imza attı. Banoo-ye Ordibehesht / Mayıs Kadını (1998) ile Montreal Dünya Film Festivali FIPRESCI Mansiyonu, Zir-e poost-e shehr / Şehrin Derisi Altında (2001) ile Karlovy Vary, Moskova ve Torino festivallerinde toplam beş ödül, Ruz-egar-e ma / Bizim Zamanlar (2002) ile Locarno’da mansiyon, Gilane (2004), Khoon Bazi / Damar (2006) ile Asya Pasifik Ödülleri En İyi Yönetmen Ödülü, kazandı.

    2006’dan sonra daha çok belgesel yapımına ağırlık veren Banietemad, 2009 yılında seçimler dolayısıyla kadın hakları savunucuları üzerine We Are Half of Iran’s Population (Biz İran Nüfusunun Yarısıyız) adlı belgeseli yaptı. 2014 yılında ise Tahran’ın gündelik yaşamından kesitler sunan yedi kısa filmden oluşan Ghesse-ha / Kıssalar (2014) ile Venedik Film Festivali’nde Altın Aslan için yarıştı ve En İyi Senaryo Ödülü kazandı. İranlı bir grup bir sinemacı ile birlikte kurduğu Karestan Projesi için çalışmaya devam eden Banietemad, İran içinde ve dışında bu sağlam sinema geleneğinin en iyi temsilcilerinden biri olarak kabul ediliyor ve dünyanın dört bir yanında onurlandırılmaya devam ediyor.