Etiket: Yerle

  • Tsunami, Sığacık’ı yerle bir etti

    Tsunami, Sığacık’ı yerle bir etti

    İzmir’de meydana gelen 6.6 büyüklüğündeki depremin ardından Seferihisar ilçesi Sığacık Mahallesi tsunami ile yerler bir oldu. Tsunamide 1 kişi hayatını kaybederken, büyük çapta maddi hasar meydana geldi.

    İzmir’in Seferihisar açıklarında saat 14.51’de Ege Denizi’nde meydana gelen 6,6 büyüklüğünde deprem sonrasında meydana gelen tsunami Sığacık Mahallesi’ni vurdu. Deprem anında korkarak yardım isteyen 90 yaşındaki Laike Erçetin komsularının yardımı ile kapı önüne çıkarıldı. Depremin ardından bir anda oluşan tsunami ile birlikte sürüklenen Laike Erçetin’in cansız bedeni evinden yaklaşık 100 metre ileride bulundu. Tsunaminin gelmesi ile birlikte yaklaşık 1 kilometrelik sahil şeridinde bulunan işletmeler, tamamen sular altında kaldı. Denizden gelen dev dalgalar sahil kenarındaki işletmelere ait masa ve sandalyeleri sürükleyerek yerle bir etti.

    Tekneler karaya oturdu

    Tsunami sonrası yükselen dalgaların bir anda çekilmesi ile tüm tekneler karaya oturdu. Yaşanan olayları çaresiz gözlerle izleyen vatandaşlar ne yapacağını şaşırdı. Deprem faciasının ardından bölgeye yardım yağdı. Belediyeler ve yardım kuruluşları bölgeye intikal ederek vatandaşların yanında yer aldı. Sıcak çorba ve çay ikramında bulunulan vatandaşlar, iş yerlerini temizleme çalışması başlattı. Bölgedeki bazı kısımlarda yaşanan elektrik kesintisiyle vatandaşlar çalışmalarına günün ilk ışıklarında başlamak üzere ara verdi.

  • ASİMED Başkanı Eğilmez: “Türklerin hoşgörüsüne karşı batılı devletler Türk eserlerini yerle bir etmişlerdir”

    ASİMED Başkanı Eğilmez: “Türklerin hoşgörüsüne karşı batılı devletler Türk eserlerini yerle bir etmişlerdir”

    Asılsız Soykırım İddialarıyla Mücadele Derneği (ASİMED) Başkanı Savaş Eğilmez, Ayasofya’nın cami olmasına tepki gösteren ülkelere Türk hoşgörüsünü anlatmak için 100 bin elektronik posta göndereceklerini söyledi. Eğilmez, “Türklerin hoşgörüsüne karşı batılı devletler Türk eserlerini yerle bir etmişlerdir” dedi.

    Orta Asya’da yüzyıllar içerisinde oluşan Türk kültürünün İslami değerlerle kaynaştıktan sonra çok daha güçlü ve zengin bir yapıya kavuştuğunu belirten ASİMED Başkanı Savaş Eğilmez, “Bu zengin kültürel yapının en güçlü yanlarından biri şüphesiz Türk töresidir. Bu töre adalet, eşitlik, iyilik, hoşgörü gibi çok önemli dört ana prensipten oluşur. Kurulan Türk devletlerini sadece savaşçı bir yapıyla anlatmak mümkün değil. Türkler silah ve fiziki gücün yanında bir de gönülleri fethediyorlardı. Ayrıca insanların kalplerine dokunuyorlardı. Selçuklu Sultanı II. Gıyasettin Keyhüsrev’in evlendiği Gürcü prensesin Konya sarayına kendisine mensup bir papaz ve Hristiyanlığı sembolize eden eşya ile gelmesine izin vermesi, Müslüman oluncaya kadar kendisine sarayda bir ibadethane (şapel) ayrılması, Selçuklu Türklerindeki din özgürlüğü ve hoşgörünün en güzel örneklerinden biridir. Sultan böyleyse sıradan halk çok daha hoşgörülüdür” dedi.

    Müslüman Türklerin gayrimüslimlerin eserlerine bugüne kadar saygı gösterdiklerini ifade eden Eğilmez, “Gündemde Ayasofya, İstanbul’un fethi var. İstanbul’un fethinden sonra 1477 yılında bir nüfus sayımı yapılıyor. Eski İstanbul denilen mahallede 16 bin 324 hanenin olduğu gözüküyor. Bu hanenin yüzde 45’i Müslüman Türk değil. Bir hoşgörü politikası var ve insanlar o yerden göç etmeyi planlamıyorlar, ihtiyaç duymuyorlar. İslam hukuku gayrimüslimlere zimmet olarak bakıyor. Müslüman Türk devletleri de bunları bir emanet olarak görüyor. Bunlara ve maddi değerlerine büyük saygı gösteriyor. Kötü dönemlerden örnek verirsek Osmanlı Devleti, 19. yüzyılda en kötü zamanını yaşıyor. II. Mahmut’un şu sözü bunun en güzel göstergesidir; ’Ben tebamın Müslüman’ını camide, Hristiyan’ını kilisede, Musevi’sini de havrada fark ederim. Hepsi hakiki evladımdır.’ Hatta bazı dönemlerde gayrimüslimler, Türk-Müslüman ahaliden daha fazla hakka sahip olmuşlardır. Bu da Türkler arasında huzursuzluk çıkarmıştır. Batılı yazarlar da Batı’da kilisenin başka inançtakilere karşı oldukça hoşgörüsüz davrandığını, buna karşın Müslüman Türklerin kendi ülkelerindeki gayrimüslimlere tam bir hoşgörüyle yaklaştığını ve bunun büyük bir övgüye layık olduğunu belirtmek zorunda kalmıştır. 1492 yılında Avrupa’da Yahudilere karşı büyük bir katliam başlamıştı. 1492 yılında İspanya ve Portekiz’deki Yahudiler ülkelerini terk ederek Osmanlı Devleti’nin şefkatine sığındılar. Zira devrin padişahı Bayezid, ’Benim ülkemin sınırları dünyanın neresinde ızdırap çeken insan varsa onlara açıktır’ diyordu. Anadolu’ya baktığımızda insanın ilk yerleşim yerlerinin burada olduğunu görüyoruz. Anadolu’da bin yıldır Türk hakimiyetinin olduğunu düşünürsek eserlerin korunarak bu zamana kadar gelmesinin yegane sebebinin de Türk hoşgörüsü olduğunu söyleyebiliriz” diye konuştu.

    “Türklerin hoşgörüsüne karşı Avrupa’daki Osmanlı Devleti’nin yaptığı eserler yerle bir olmuştur”

    Osmanlı Devleti’nin eserlerinin üçte birini Avrupa’da yaptığını kaydeden Eğilmez, “Bunların çoğu şu anda yerle birdir. Mesela 1897 yılına kadar Türk hakimiyeti altında kalan Girit Adası’nda 105 kilise, 54 tane cami ve mescit var iken, 1897 yılından sonra Yunan hâkimiyeti içerisinde adada sadece bir tane harabeye dönmüş cami kalmıştır. Türklerin hoşgörüsüne karşı batılı devletler Türk eserlerini yerle bir etmişlerdir. Buna rağmen 30 millet varlığını halen devam ettiriyorsa 6 asır boyunca Osmanlı Devleti’nin göstermiş olduğu hoşgörüyle devam ettiriyorlar. Her zaman mazlumun yanında olmuşuz. Bugün bile Türk hoşgörüsüne sığınmalar devam ediyor. Günümüze baktığınızda 439 tane kilise, Hristiyan ve Museviler bu kilise ve sinagoglarda devletimizin koruması ve milletimizin engin hoşgörüsü ile özgürce ve güven içerisinde inançlarını yaşamaya devam ediyorlar” ifadelerini kullandı.

    “Ayasofya’nın cami olmasına karşı Avrupa ve Amerika ülkemiz hakkında kara propaganda başlattı”

    ASİMED Başkanı Eğilmez, açıklamalarına şöyle devam etti:

    “Geçtiğimiz günlerde Danıştay’ın Ayasofya’nın cami statüsünü yeniden tescil etmesinden sonra Avrupa ve Amerika’da ülkemiz hakkında başlayan kara propagandaya karşı Asılsız Soykırım İddialarıyla Mücadele Derneği olarak bir kampanya başlattık. Avrupa ve Amerika’nın önde gelen sivil toplum örgütlerine, basın yayın kuruluşlarına, siyasetçilerine, din adamlarına ve toplumun önde gelen kişilerine Türk kültürünün en önemli prensiplerinden biri olan hoşgörü anlayışını tarihi ve günümüz örnekleriyle kendi dillerinde anlatmaya başladık. Kampanya çerçevesinde 1 ay içerisinde 100 bin elektronik posta göndermeyi planlıyoruz. Amacımız tarih boyunca hayat bulan Türk hoşgörüsünün bugün de devam ettiğini anlatmak.”

  • Kurbanlık dana girdiği marketi yerle bir etti

    Kurbanlık dana girdiği marketi yerle bir etti

    Adıyaman’da sahibinin elinden kaçarak bir markete giren dana, girdiği marketi yıkıp geçti. Markette alışveriş yapan müşteriler sağa sola kaçıştı.

    Altınşehir Mahallesi’nde sahibinin elinden kaçan kurbanlık dana, yol kenarında bulunan bir marketin cam kapısını kırarak market içerisine girdi. Parçaladığı kapıdan giren dana market içerisinde dakikalarca koşturdu. Market içerisindeki reyonlarda yer alan ürünleri deviren dana vatandaşlara da korku dolu anlar yaşattı. Reyonlar arasında aniden karşılarına çıkan danayla karşılaşan müşteriler neye uğradıklarını şaşırdı. Marketin güvenlik kameralarına saniye saniye yansıyan kurbanlık dana market çalışanları tarafından kovalanınca bu defa marketin bir başka cam kapısını parçalayarak dışarı çıktı. Markete girerek yaklaşık 7 bin TL zarara neden olan dana daha sonra ara sokaklara girerek gözlerden kayboldu.

    Yaşanılan korku ve panik dolu anları anlatan market sorumlularından Mehmet Bal, “Ofiste oturuyordum baktım bir gürültü geldi. Gürültüyü duyunca dışarı çıktım. Baktım müşteriler sağa, sola koşuşturuyor. Çıktım baktım reyonların arasında boğa geziyor. Ondan sonra ortada bir iki tur attıktan sonra çıkışta da camımızı patlatıp çıkıp gitti. Tabi panik çok oldu. Kaçışanlar falan oldu baya. Çok şükür kimsenin canına zarar gelmedi, tek mutluluğumuz o” diye konuştu.

  • Bakan Soylu: “O zihniyeti yerle bir etmezsek namertiz”

    İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, “Nasıl buradaki çocuklara sahip çıkıyorsak, o çocuklara da sahip çıkmak bizim görevimizdir. 12, 13, 14 yaşındaki çocukları Murat Karayılan’a, Cemil Bayık’a sunan o zihniyeti yerle bir etmezsek biz namertiz” dedi.

    Antalya’da programlarına devam eden Bakan Soylu, iş adamı Tolga Cömertoğlu tarafından Kepez ilçesinde yaptırılan Şehit Bebek Bedirhan Karakaya Anaokulunun açılış törenine katıldı.

    Burada konuşan Bakan Soylu, millet olarak şehitleri hem sevdiklerini hem de onlara ayrı bir sorumluluk duyduklarını söyledi.

    Şehitlerin isimlerini her daim yad etmek istediklerini kaydeden Soylu, “Çok açılışlara katıldık. Ama hayatımda ilk kez 11 aylık bebeğin isminin verildiği bir eserin açılışındayım, isminin başında da şehit yazıyor. Tesadüfen falan değil planlanmış, ayarlanmış, onlar geçerken patlatılmış haince bir tuzakla şehit edilmiş bebek ve annesi. Bunu hiçbir dille, hiçbir belagatla, hiç bir edebiyatla anlatamazsınız. Kalana üs bölgesine çok gittim, olaydan sonra da gittim. Orada duranlar sadece bir görev yapmıyorlar, bu toprağın namusunu koruyorlar. Ay yıldızlı bayrağımızı, bizim birliğimize muhabbetinize karşılıklı sevgimize birbirimize baktığımız o aşka aslında kurşun savunuyorlar. Onları engellemek, onların bu ihanetine dur demek için kimisi, Kalana’da kimisi Tendürek’te, kimisi Pülümür Vadisi’nde, 3 bin metre tepede, 2 metrelik karın üzerinde biz buralarda rahat yaşayalım diye bu ülkenin dağına taşına kem gözle bakmasın diye bir büyük mücadele ortaya koyuyorlar. Hepsine minnettarız” diye konuştu.

    “Cinayete ortaktırlar”

    Bedirhan bebeğin ve annesinin ne asker, ne polis, ne jandarma ne de bir operasyon içinde olduğunu ifade eden Soylu, “11 aylık minik bir bebekti. Anaokuluna gidecek yaşa bile gelmiş değildi. Annesi Nurcan hanım da elinde silah olmayan, kimseye zararı olmayan gencecik bir anneydi. Bu katliamın faillerine, bunu yapan PKK’ya sessiz kalanlar, duymazdan gelenler, millete unutturmaya çalışanlar benim karşımda PKK’nın borazanlığını yaparken aslan kesilen, sesi gür çıkan ama bu cinayete sus pus olanlar, ilgilenmiyormuş gibi yapanlar, onları Avrupa’da koruyup kollamaya çalışanlar, Kandil’den talimat almadan ağzını açamayanlar, bunların hepsi bu aşağılık cinayete ortaktır. Ben de insanım, iki yüzlülüğe tahammül edemiyorum” dedi.

    “Kadına şiddet yürüyüşleri”

    25 Kasım’da PKK’nın siyasi kolunun, kadınların şiddetle karşı karşıya kalmasına yönelik Türkiye’nin birçok vilayetinde yürüyüş yapacağını işaret eden Bakan Soylu, “Anlamakta zorlanıyorum. Peki Batman Kozluk’ta anasına babasına doyamamış Aybüke öğretmenimizin katledilmesini nereye koyacaklar. Seçimin hemen akabinde 26 Haziran’da Ağrı’nın bir köyünde katledilen ve 10 evladını yalnız bıraktırdıkları o güzel insanların, o hatıralarını nereye koyacaklar. Bunlara destek olanlar, güç verenler, bunları şımartanlar bilesiniz ki malum olacaksınız. Bakın ay yıldızlı bayrağımızı orada şükürler olsun. Biz nasıl bir millet olduğumuzu biliyoruz. Televizyonundan Bedirhan bebeği, Nurcan anneyi görüp, ‘ben bunlara ne yapabilirim?’ diyen asil insanların evlatlarıyız. Biz büyük bir milletimiz ve asil bir milletiz. Bedirhan’ın laneti, bu milletin ahı, devletin jandarması, polisi, hakimi, savcısı bunların yakasını bırakmayacaktır” diye konuştu.

    “Teröristi 3 bin 500 metreden bile alacak güce sahibiz”

    “Türkiye eski Türkiye değil” diyen Soylu, “Eskiden PKK bir eylem yaptı mı bulunmaz denip geçilirdi. Bulunduğuna pek de şahit olmazdık. Ama artık işler değişti, birimlerimiz sürekli operasyon halindeler. Bunların ensesindeyiz, dökülen her damla kanın hesabını soruyoruz, sormaya da devam edeceğiz. 3 bin 500 metrede bile olsa teröristi bulup alan bir güce sahibiz. PKK’nın borazanları siyaset sahnesinde basında ne kadar yaygara koparırlarsa koparsınlar ağa babalarının akıbetleri değişmeyecektir. Onlarda teröristlerin yanında durduğu sürece bu akıbetten nasiplerini alacaklardır” dedi.

    “O zihniyeti yerle bir etmezsek namertiz”

    Güvenlik ve adalet birimlerinin görevlerini yerine getirmesinin yanında bireylerin de yapması gerekenlerin olduğuna vurgu yapan Soylu, “Birincisi asla unutmayacağız. Yaşananları unutmayacağız. Onlar için yapılanları, karşımızdaki insanları asla unutmayacağız. Bizim gerçeğimiz şehitlerimizdir, gazilerimizdir. İkincisi eğiteceğiz. Sadece kendi çocuklarımız için değil Doğu ve Güney Doğu’daki imkansızlıklar içinde mücadele eden çocuklarımız için de bir şeyler yapacağız. Kampanyalar yapacağız. Oradaki her eğitim faaliyetinin içinde olacağız. Allah’ımıza ve milletimize sözümüzdür, oradaki 10, 11, 12, 13 yaşındaki çocukların, kız çocukların dağa çıkmasını eğer engelleyemezsek, Allah bize aldığımız her nefesi haram etsin. Büyük bir mücadele içindeyiz. O çocuklar, o kızlar mühendis, doktor öğretmen olacak, ülkenin her tarafında, bu milletin birliği içinde, bu millete hizmet edecekler. O çocuklar, bu çocuklar diye bir şey yok. Onları kendi yanına çekmek isteyen, istismar etmek isteyen, kandırıp terörist yapmak isteyenlere karşı en büyük silahımız, kalkanımız eğitimdir. İstisnasız her çocuğumuzu böyle okulla buluşturmak bizim sorumluluğumuzdur. Doğuda hizmet var, gayret var, mücadele var. Derdimiz açık ve net. Nasıl buradaki çocuklara sahip çıkıyorsak, o çocuklara da sahip çıkmak bizim görevimizdir. 12, 13, 14 yaşındaki çocukları Murat Karayılan, Cemil Bayık’a sunan o zihniyeti yerle bir etmezsek biz namertiz. Hiç ayırt etmedik. Üçüncü sorumluluğumuz da hayır yapmaktır. Burada değil her noktada elini taşın altına koydu. Yapmasaydı ne yapacaktı en fazla ne kadar gezebiliriz. Bunların hepsi gelip geçicidir. Bizim için esas öteki dünyadır. Burası bir sınav. Kalıcı olan böyle eserlerdir. Ama vatandaşın yapması oraya koyduğu duygudaşlık çok farklıdır” diye konuştu.

    İş adamı Tolga Cömertoğlu, konuşmasında duygusal anlar yaşadı, gözleri doldu.

    “Çocuklarla ilgilendi”

    Konuşmaların ardından Bakan Soylu ve protokol üyeleri okulun açılış kurdelesini kesti. Bakan Soylu, çocuklarla kısa süreli sohbet etti ve çeşitli hediyeler verdi.

    Törene, Antalya Valisi Münir Karaloğlu, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel, Kepez Belediye Başkanı Hakan Tütüncü, astsubay Serkan Karakaya katıldı.

    31 Temmuz tarihinde Hakkari’nin Yüksekova ilçesinde PKK’lı teröristlerin yola tuzakladığı patlayıcının sivil aracın geçişi sırasında infilak etmesi sonucu Nurcan Karakaya ve 11 aylık Bedirhan Mustafa Karakaya şehit olmuştu.

  • Tsunami Palu’nun tüm köyleri yerle bir etti

    Endonezya’nın Sulawesi adasında meydana gelen depremle tetiklenen tsunami Palu şehrinin bütün köylerini yerle bir etti.

    Endonezya’nın Sulawesi adasında bir dizi depremin tetiklediği tsunami felaketi Palu şehrinin tüm köylerini yerle bir ederken insanların ihtiyaçları çığ gibi büyüyor. Deprem ve tsunami felaketinde hayatını kaybedenlerin sayısı 2 bin 91’e ulaştı. Çifte felakette yaralananların sayısı 10 bini aşarken, 67 binden fazla ev hasar aldı.

    Sulawesi adasında yaşayan Pak Junaidi, yaşadığı felaketi anlatırken, ufukta deniz suyu tarafından oluşturulan duvarın evine doğru geldiğini görmenin bir kabusun gerçeğe dönüştüğünü izlemek gibi bir şey olduğunu söyledi. Junaidi, “Dalgaların geldiğini gördüğümde camdan dışarı bakıyordum. Odada benimle beraber olan karımı yakaladım, dalgalar eve girerek bizi dışarı taşıdı” dedi. Juaidi dalgaların kendisini yaşadıkları bölgedeki tepenin dip kısımlarına kadar götürdüğünü, dalgalardan kurtulduğunda tahliye bölgesine kaçtığını ve orada eşiyle çocuklarını bulduğunu söyledi.

    Güzel beyaz iki katlı evinin tanınmaz hale geldiğini belirten Junaidi, “Bölgedeki bütün evler yıkıldı. Camii de yıkıldı. Bizler sadece geride kalan parçaları toplayıp hayata yeniden başlayacağız” dedi.

    Evleri tsunamide yıkılan ada sakini Rosnawati ve ailesi Ernawati and Iwan Susanto tsunami bölgeyi vurmadan önce komşularının evinin arkasında bulunan tepeye tırmanıp kurtulabilenlerden. Rosnawati, “Büyükannemden deprem olduğu takdirde, olabileceğimiz en hızlı şekide yüksek bölgelere gitmemiz gerektiğine dair hikayeler duydum” dedi. Rosnawati, ailesiyle beraber 90 yaşındaki büyükannesini de tehlike geçinceye kadar 1 hafta boyunca kaldıkları tepeye götürebilmiş.

    Rosnawati’nin 60 yaşındaki annesi, “Hiçbir şeyimiz kalmadı. Su her şeyi alıp götürdü. Şu an komşumuzun evinde küçük bir odana kalıyoruz” dedi.