Etiket: Yaygınlaşıyor

  • Obezite Türkiye’de de yaygınlaşıyor

    Dünya genelinde çağın hastalığı haline gelen obezite artık Türkiye’de 100 kişiden 30’unda görülmeye başladı.

    Vücutta aşırı yağ artımıyla (kilo alımı) ortaya çıkan, çevresel etkilerle tetiklenen genetik zeminli kronik bir hastalık olan obeziteden, tedavi ile kurtulmanın mümkün oluyor. Türkiye’de her 100 kişiden 30’unda görüldüğü belirtilen obezite hastalığından Sleeve Gastrektomi (Tüp Mide) ameliyatı ve mide balonu uygulamasının en önemli tedavi yöntemleri arasında olduğunu belirten Özel Deva Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Opr. Dr. Hakan Dikme, hastalıkta doğru beslenmenin de etkili olduğunu ifade etti.

    Tedavi yöntemleri

    Obezite hastalığının tedavi yöntemleri hakkında bilgi veren Opr. Dr. Dikme, “Obezite tedavisinde ameliyatlı ve ameliyatsız yöntemleri kullanmaktayız. Ameliyatsız yöntem, ‘Mide Balonu Uygulaması, mide içerisinde endoskopik yolla bir balon yerleştirilip şişirilmesi şeklinde uygulanır. 6 ay süren bir tedavi uygulamasıdır. Ameliyatla gerçekleşen tedavi yöntemleri ise, Sleeve Gastrektomi (Tüp Mide) ameliyatı dediğimiz, mikst tipte bir ameliyat tekniğidir. Laparoskopik olarak uygulanır. Temel olarak yemek borusu ile on iki parmak barsağı arasında midenin 1,5 cm çapında tüp şeklinde kalacak şekilde çıkarılması şeklinde uygulanır. Bu uygulama 2 yıllık süre içerisinde fazla kilonun yaklaşık yüzde 60 ila 80’inin verilmesini sağlar. Ayrıca bu yöntem ile tansiyon ve diyabet gibi hastalıklardan da yüzde 90 olasılıkla kurtulmanızı sağlar” ifadelerini kullandı.

    Ameliyatta risk faktörü

    Obezite tedavisinde kullanılan ameliyat uygulamasının risk boyutu hakkında konuşan Genel Cerrahi Uzmanı Opr. Dr. Hakan Dikme, “Her ameliyatta bir risk vardır ama bunları ameliyat öncesi yapılan tetkiklerle, genel cerrahtan önce göğüs hastalıkları, kardiyolog, dahiliye ve psikiyatri doktoruna gösterdikten sonra bu riskleri düşürmüş oluyoruz. Ameliyatta oluşabilecek komplikasyonlar azalmış oluyor. Ameliyatta kullanılan malzeme de çok önemli. Artık eskisi gibi kaçak malzemelerle ameliyat veya ölümler yaşanmıyor. Şimdiye kadar hiçbir hastamda bu tür bir olaya rastlamadım. Tedavinin yanı sıra et ve hamur işlerinden uzak durarak, doğru beslenmeyle hastalıktan korunmuş oluruz’’ diye konuştu.

  • Milli işletim sistemi “Pardus” Aydın’da yaygınlaşıyor

    Aydın Kamu Hastaneler Birliği Genel Sekreterliği, il genelindeki sağlık tesislerinde milli işletim sistemi ‘Pardus’u yaygınlaştırma çalışmalarına tüm hızıyla devam ediyor.

    Aydın Kamu Hastaneler Birliği Genel Sekreterliği, Türkiye genelinde Pardus’u ilk defa devlet hastaneleri arasında kullanan sağlık tesisi Söke Fehime Faik Kocagöz Devlet Hastanesinden sonra şimdi de Didim Devlet Hastanesinde de Milli İşletim Sistemi Pardus’u kullanma yolunda çalışmalara başladı. Ocak ayı itibari ile Söke Fehime Faik Kocagöz Devlet Hastanesinde sorunsuz bir şekilde kullanılmaya başlanan Milli İşletim Sistemi Pardus Aydın genelindeki sağlık tesislerinde yaygınlaşmaya başladı.

    “MİLLİ İŞLETİM SİSTEMİMİZE TAM DESTEK VERİYORUZ”

    Aydın Kamu Hastaneler Birliği Genel Sekreteri Yrd. Doç.Dr. Murat Acat, Genel Sekreterlik olarak Milli İşletim Sistemi Pardus’a çok büyük önem verdiklerini belirterek Aydın genelindeki sağlık tesislerinde yaygınlaşacağını belirtti. Acat, “Kişisel ve kurumsal olarak milli yazılımlara gerekli desteği vermemiz gerekiyor. Daha Önce Söke Fehime Faik Kocagöz Devlet Hastanesi’nde kullanıma başladığımız Pardus’u şimdide Didim Devlet Hastanesinde faaliyete geçirmek için gerekli çalışmalara başladık. Söke Fehime Faik Kocagöz Devlet Hastanesinde Pardus’a geçiş aşamasında bir takım olumsuzluklarla karşılaşmıştık. Şimdi bu konuda biraz daha tecrübeliyiz. Milli İşletim Sistemimizin yaygın olarak kullanılması için tam destek veriyoruz. Bilgi İşlem personeli arkadaşlarımızın yardımlarıyla bu işin içinden de alnımızın akıyla çıkacağımıza şüphemiz yok” diye konuştu.

  • Sivas’ta organik bal üretimi yaygınlaşıyor

    Sivas’ta organik arıcılığın gelişmesi amacıyla 12 köyden 20 üreticiye kovan ve sertifikasyon desteği verildi.

    Sivas İl Özel İdaresi Tarımsal Hizmetler Müdürlüğü ile Sivas Arıcılar Birliği ile birlikte yürütülen organik arıcılık ve organik bal üretimi projesi ile bölgede kontrollü bal üretiminin amaçladığı proje kapsamında, İl Özel İdaresi tarafından merkeze bağlı Karabalçık, Hafik Tozanlı bölgesinden Akkaya, Alibeyli, Çaltılı, Ekingölü, Gülpınar, Oymadere, Olukbaşı ve Otmanalan ile Tecer Dağı yöresinden ise Demiryazı, Hacımirza ve Karaşar köylerinden toplam 12 köyden 20 üreticiye organik arıcılık için kovan ve sertifikasyon desteği verildi.

    Projenin amacı ile ilgili bilgi veren Sivas İl Özel İdaresi Tarımsal Hizmetler Müdürü Fahri Keskin, Tozanlı Vadisi’nde engebeli arazi nedeniyle tarım ve hayvancılık yapılamadığını belirterek, “Bu yöre bitki popülasyonu açısından çok elverişli. Tarım yapılmadığından ilaç kullanımı, kimyasal girdi kullanımı da hiç yok. Böylece bu bölgemiz organik arıcılık için de elverişli bir yer olmaktadır. Bölge halkı için tek faaliyet alanı ve ekonomik getirisi olan sektör arıcılıktır. Organik arıcılığın bilinçli olarak yapılmasının ve yaygınlaştırılması halinde bölge halkına önemli ekonomik getirisi olacaktır. Buradaki üretimin organik ürün sertifikalı ve bilinçli yapılması için çalışmalar yapılması gerekmekte olduğu gerçeğinden yola çıkılarak Sivas Arı Yetiştiricileri Birliği’nin talepleri doğrultusunda projemiz hazırlanarak uygulamaya konulmuştur. Bu amaçla ilk etapta 20 üretici üretime başladı. Sertifikasyon bedeli de kurumumuz tarafından karşılanmak suretiyle sertifikalı organik bal üretimi başlatılmıştır.” dedi.

    Sertifikalı organik arıcılık için mutlak gerekli olan boyasız kovanlardan 400 adetinin İl Özel İdaresi tarafından karşılandığını belirten Keskin, “Bu çalışmanın yıllık sertifikasyon ücreti de kurumumuzca ödenerek 20 arıcı ile organik arıcılığa geçiş sağlanacaktır. Bu arıcıların organik arıcılık sistemine alınması ile birlikte daha sistemli, kontrollü ve bilinçli bir arıcılık yapılmış olacaktır. Kovan başına organik arı ürünleri 20 kilogram bal, 1 kilogram polen, 500 gram propolis ve 10 gram da arı sütü elde edilmesi öngörülmekte olup bir üreticinin parasal getirisi 22 bin 200 TL, toplam getiri ise 444 bin TL olacaktır” diye konuştu.

    Arıcılar Birliği İkinci Başkanı Turan Ceylan ise organik arıcılık projesine katkı sunan Sivas İl Özel İdaresine teşekkür etti ve sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Organik arıcılığa biz bu proje ile başladık. Bize büyük destekler veren İl Özel İdaresine teşekkür ediyorum. Bizlere kovan dağıtımı yapıldı. Organik mum alımında yardımcı olundu. Sertifikasyon kuruluşunun bedelini ödedi. Bugünlere onların sayesinde geldik. Tozanlı yöresindeki organik arıcılığı yaşadığım sürece sürdürmeye devam edeceğim. Katkı yapmadan, mum vermeden, ilaç vermeden doğal bir şekilde üretimin yapıldığını gördük ve devam ediyoruz. Sertifikasyon kuruluşunun bize bazı sorular soruyor. Arılara ne yedirdiğimizi, ne yaptığımızı denetliyorlar. Arılar kışın aç kaldığı zaman, bir önceki yıldan kalan ballarımızı veriyoruz. Sadece Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının izin verdiği organik mumları ve organik ilaçları kullanıyoruz. Doğal yöntemler uyguluyoruz. Bunların dışında herhangi bir katkı maddesi kullanmıyoruz. 2 yıldır organik arıcılık yapmaktayız.”

    Tuscert Ulusal Sertifikasyon Hizmetleri Temsilcisi Ercan Banus da Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının 5262 sayılı Organik Tarım Yönetmeliği kanunu ile vermiş olduğu yetkiyle birlikte Türkiye genelinde organik tarım üzerinde sertifikasyon hizmetleri verdikleri kaydetti Ercan Banus, “Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının 5262 sayılı Organik Tarım Yönetmeliği kanunu ile vermiş olduğu yetkiyle birlikte Türkiye genelinde organik tarım üzerinde sertifikasyon hizmetleri veriyoruz. Organik arıcılık yapan işletimlerin 2016 yılı kontrolleri yapılıyor. Organik arıcılıkta yönetmelik çerçevesinde herhangi bir aksilik olmaması için tamamen güvenilir bir şekilde, üretimden tüketime kadar organik bal üretiminin kontrolü yapılmaktadır. Bunun dışında herhangi bir üretime, organik üretim denilemez. Doğal üretimden farkı kontrol ve sertifikasyon kuruluşları tarafından üretimden tüketime kadar gözlem için tüketiciye sunulmasıdır” ifadelerini kullandı.

  • Normal Doğum Yaygınlaşıyor

    Sağlık Bakanlığı tarafından normal doğumu yaygınlaştırmak maksadıyla başlatılan “Sağlıklı Nesiller İçin Sağlıklı Başlangıçlar” projesi meyvesini vermeye başladı.

    Bursa ve Afyon illeri pilot bölge olarak seçildi. Gebelik okulu ve doğum salonlarında aktif görev yapan ebeler ve gönüllü hekimlerin iştirakiyle Ankara’da gerçekleştirilen eğitimler sonrasında belirlenen hastanelerde proje uygulanmaya başladı. Bursa Zübeydehanım Doğumevi’nde 23 Nisan’da doğum yapan Meliha Samast’ı Bursa Kamu Hastaneler Birliği Tıbbi Hizmetler Başkanı Uz. Dr. Elif Güler Kazancı ve Ebe Nurgül Dikmen ziyaret etti. Kazancı, “Bakanlığımız tarafından başlatılan “Sağlıklı Nesiller için Sağlıklı Başlangıçlar” projesi ile annelerimizi gebe okullarında doğuma hazırlamak, normal doğuma yönelik korku ve endişelerin aşılmasını sağlamak hedefleniyor. Özellikle doğumda ağrının kontrolü için ebelerimizin gebe ile doğru iletişim modelinin oluşturulması, gebeye masaj tekniklerinin, nefes ve gevşeme egzersizlerinin öğretilmesi ve eşinin veya yakının gebelik ve doğum sürecine dâhil edilmesi sağlanacak” dedi.

    Normal doğumda üç faktörün olduğunu anlatan Kazancı, “Birincisi ebelerimizin doğru iletişim ve motive edici sözlerle gebelere yaklaşımı, ikincisi loş ve güven verici bir ortamın sağlanması, üçüncüsü ise anne mahremiyetine uygun fiziki ortamların oluşturularak doğumların sağlıklı şekilde yapılması. Özellikle bebeğin ilk beş dakika içinde anne ile temasının sağlanması ve göğsüne tutulması çok mühim. Bu şekilde bebeğin emzirme sürecinin hızlanmasına, anne ile bebek arasındaki bağlanma duygusunun artmasına neden olmakta ve böylece etkin emzirme süreci başlamakta” şeklinde konuştu.

    NORMAL DOĞUMU HERKESE TAVSİYE EDİYORUM

    Ebelerin doğum sürecinde çok yardımcı olduklarını söyleyen, ayrıca kendisi de bir hemşire olan anne Meliha Samast, “Doğum anında ebenin yaklaşımı, psikolojik ve fiziki destekleri sayesinde çok rahat doğum gerçekleştirdim. Bebeğimi kucağıma aldığım ilk andaki mutluluğu sözle anlatabilmem imkânsız. Dikişimin olmaması ve hiç ağrı kesiciye ihtiyaç duymamam çok iyi oldu. İhtiyaçlarımı kendim görebilecek durumdaydım. Yürüyerek hastaneden taburcu olabildim. Yaşadığım için söylüyorum, normal doğum gerçekten özel, sonraki süreç çok konforlu. Normal doğumu herkese tavsiye ediyorum” diyerek anne adaylarına normal doğum yaparak cesur davranışıyla örnek oldu.

  • Botoksun Kullanım Alanı Tıpta Yaygınlaşıyor

    Cildi daha genç göstermek amacıyla alın ve göz çevresine enjekte edilen ilaç olarak bilinen botoks, tıbbın farklı alanlarında tedavi için kullanılıyor.

    Şaşılık, göz kapağı spazmı, koltuk altında aşırı terleme ve boyun distonisi tedavisi için kullanılan botoksun anal fissür tedavisinde ameliyata bir alternatif olması olasılığı, Türk cerrahlar tarafındansa 2002 senesinde araştırıldı. Liv Hospital Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Bülent Menteş ve arkadaşları, bu yöndeki bulguları bağırsak hastalıkları cerrahisi alanında dünyanın en önde gelen bilim dergisi Diseases of the Colon and Rectum’da yayınladı.

    Prof. Dr. Bülent Menteş, son 20 sene içerisinde şaşılık, göz kapağı spazmı, koltuk altında aşırı terleme ve boyun distonisi tedavisi için kullanılan botokskun giderek daha fazla sayıda hastalıkların tedavisinde uygulandığını söyledi. Çok yaygın bir hastalık olan anal fissür yani makat çatlağı tedavisinde de botoksun ameliyatsız iyileşmeyi sağlamada etkisi olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Menteş, “Doz ve uygulama şekli 1990’lı yıllardan itibaren özellikle İtalyan hekimler tarafından araştırıldı ve netleştirildi” dedi.

    Botoksun anal fissür hastalarındaki anal spazmı geçirmesi ile ağrının ve kanamanın ortadan kalkmasının çoğunlukla sağlanabildiğini belirten Prof. Dr. Menteş, “Ameliyatsız bu tedavi yöntemi hem daha ucuz ve ayakta uygulanan bir tedavidir, hem de ameliyat sonrası korkulan ağrı ve gaz kaçırma riskleri yoktur” şeklinde konuştu.

    Rus hekimler tarafından koroner bypass cerrahisi sonrası hastalarda çok sık rastlanan atrial fibrilasyon denilen bir tür ritm bozukluğu komplikasyonunun ameliyat sırasında kalbin yağ yastıkçıklarına botoks uygulanmasıyla büyük ölçüde önlenebildiğini gösterdiklerini belirten Prof. Dr. Menteş, botoksun sinir iletimini lokal olarak felç etmesi etkisi çerçevesinde kontrolsüz sinir uyarımı ve kas spazmları gibi pek çok hastalığın iyileştirilmesinde giderek artan bir kullanım alanına sahip olacağının öngörüldüğünü de ifade etti. Menteş, 2000 senesinde Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) tarafından aynı toksinin farklı bir tipi olan Myobloc adlı ilaç da baş-boyun eğriliği ile seyreden bir hastalık olan servikal distoni hastalığının tedavisinde kullanılması için onaylandığını bildirdi. Botoksun anal fissür tedavisinde ve daha önce belirtilen onaylanmış kullanım alanlarına ait ciddi bir yan etki bildirilmediğini ifade eden Prof. Dr. Menteş, “Aslında öldürücü bir toksin olan Botulinum toksini, tıpta kullanılan bu preparatlarının yapısı gereği dolaşıma katılmaz ve sadece enjekte edildiği alanda etki gösterir” dedi.

    Onaylanmamış hastalıklarda yüksek dozlarda ve yetkin olmayan kişiler tarafından uygulandığında çevre ve uzak dokulara da ulaşarak ciddi yan etkilere sebep olabildiğini belirten Prof. Dr. Menteş, “Örneğin, yine onaylanmamış bir tedavi olarak doğum sonrası beyin felci olan çocuklarda spastik bacak ve kol kaslarının gevşetilmesinde çok yüksek dozlarda kullanılması ile komplikasyonların geliştiği bilinmektedir” diye konuştu.

    Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi FDA’ya bugüne kadar 180 ciddi ciddi komplikasyon ve 16 ölüm vakasının ulaştığını söyleyen Prof. Dr. Menteş, “Bu açıdan botoksun uzman hekimler tarafından ve kabul edilmiş teknik ve dozlarda uygulanması şarttır” uyarısında bulundu.