Etiket: Yavaş

  • Yavaş; “ET Ve Süt Fiyatlarındaki İstikrarın Korunması Gerekir”

    Köşk Belediye Meclisi’nin AK Parti’li üyesi Alim Yavaş, yem ve gübrede uygulanan Katma Değer Vergi (KDV) indiriminin çiftçiyi sevindirdiğini belirtti.

    Yem ve gübrede KDV’nin düşürülmesi ile somut adımların atılması üreticinin lehine bir karar olduğunu savunan Alim Yavaş, kendisinin de bir üretici olduğunu ifade etti. Yavaş, yemde yüzde 8, gübrede yüzde 18 olan KDV, yüzde 1’e indirildiği, üretici için önemli bir girdi kalemini oluşturan yem ve gübrede KDV indiriminin fiyatlara yansıması piyasaya canlılık kazandıracağını ifade etti. Et ve süt fiyatlarında yaşanan istikrarsızlık çiftçiyi tedirgin ettiğini belirten Yavaş, “Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığın yanı sıra Et ve Süt Kurumu da devreye girerek öncelikle süt konusundaki fiyat istikrarın daimi kılınması gerekir. Dünyada en önemli olan şey kaynakların doğru kullanılmasıdır. Yıllardır hayvancılığa verilen desteklerin heba olmaması için et ve süt fiyatlarındaki istikrarın mutlaka sağlanması gerekir” diye konuştu.

  • İzmir’de Kentsel Dönüşüm Yavaş İlerliyor

    İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Başkanı ve Deprem Mühendisliği Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Doç. Dr. Salih Yılmaz, İzmir’de yürütülen kentsel dönüşüm çalışmalarının yeterli olmadığını söyledi.

    İzmir’de, depreme dayanıksız yapı stoğuna sahip, zemini sıkıntılı bölgelerin olduğunu anlatan Yılmaz, İzmir’in kentsel dönüşümde yavaş ilerlediğini belirtti.

    Yılmaz, bir takım çalışmaların yapıldığını ancak yeterli olmadığını dile getirirken; İzmir’deki problemin diğer şehirlere oranla daha büyük olduğuna dikkat çekti, çözüm önerisi sundu.

    Kentsel dönüşüm konusunda çok ciddi teşvik ve vergi avantajları sağlandığını vurgulayan Doç. Dr. Yılmaz, binası zaten depreme dayanıklı olan vatandaşlara da ek teşvik verilebileceğini kaydetti. Doç. Dr. Yılmaz, “Deprem sigortasında, depreme dayanıklı ya da dayanıksız ayrımı yapılmadan her binaya aynı prim yükleniyor. Örneğin kaza riski daha yüksek olan sürücüler daha çok kasko öder. Depreme dayanıklı binaların prim yükü azaltılırsa, bu da vatandaş için ayrı bir teşvik edici unsur olur” dedi.

    “GECEKONDU SORUNU YERİNDE DURUYOR”

    Doç. Dr. Yılmaz, yıllardır şehrin gecekondu sorununun yerinde durduğunu belirterek şöyle konuştu: “Kentsel dönüşüm daha çok gecekonduları dönüştürme şeklinde yol alıyor. Kentsel dönüşümde; bir- iki katlı binaları yıkıp, yerine imar planları el verdiğince çok katlı bina yapmak şeklinde bir yaklaşım gelişti. Asıl problemli olan sahil bölgeleri yerinde duruyor. Gecekondu da problem ama onlar az katlı bina. Asıl büyük can kayıplarını, yüksek katlı binaların olduğu bölgelerde bekliyoruz. Buralarda yapılan bir şey yok. İzmir yapılaşma olarak da çok sıkışmış durumda. Sahil şeridinin etrafı dağla çevrili ve dar bir bölgede yapılaşma oluyor. Bu anlamda kentsel dönüşümü planlamak çok zor. Devletin bu konuda ciddi bir iradesi var. İnşallah bir an önce hayata geçer.”

    GÖKDELENLER BÖLGESİ YANLIŞ SEÇİM

    İzmir’in yeni kent merkezi olarak planlanan Bayraklı ilçesinin zeminine de dikkat çeken Doç. Dr. Yılmaz, bölgenin kötü bir zemin profilinin olduğunu belirtti. Doç. Dr. Yılmaz, bunun; Gökdelenler Bölgesi olarak anılan Bayraklı’ya yapılan tüm yapıların kötü olduğu anlamına gelmediğini de vurgulayarak şunları söyledi:

    “Gökdelen tasarımı üst düzey mühendislik gerektirir. Temenni ediyorum ki bu yapılar için üst düzey hizmet alındı. Depreme dayanıklılığı anlamında yapı denetimi kanunu çerçevesinde ciddi analiz, denetimler yapılmıştır. Ancak seçilen bölge, zemin olarak çok kötü. Ekonomik sebeplerle, merkezi olması açısından seçilen bu bölge yerine, şehrin başka bir alanı seçilseydi daha iyi olabilirdi.”

    “RADİUS” PROJESİ GEÇERLİLİĞİNİ KAYBETTİ

    İzmir’de meydana gelebilecek deprem zararlarının tespitini ve bu zararların azaltılmasına yönelik tedbirlerin belirlenmesini içeren 1999 yılında Boğaziçi Üniversitesi tarafından hazırlanan Radius projesine değinen Doç. Dr. Yılmaz, “O günden bugüne o çalışmanın geçerli olduğunu söylemek mümkün değil. Çünkü bina stoğu çok değişti. Boş arsalara yapılan yeni binalar ve bu konuda gelişen yeni bilimsel teknikler var” dedi.

    “SAHİL BANDI TEHLİKEDE”

    Özellikle sahil şeritlerindeki ve körfeze yakın dolgu bölgelerdeki binaların durumunun daha tehlikeli olduğuna işaret eden Doç. Dr. Yılmaz, bunun genel olarak Türkiye’deki binaların ortak problemi olduğunu kaydetti. Doç. Dr. Yılmaz, “Özellikle sahil bölgesindeki pek çok binada beton dayanımları kötü olduğu için, binaların demirleri paslanmış durumda. Beton kötü olunca, zamanla demir eriyor. Betonu kötü, demiri paslanmış bir binada kendinizi güvende hissedebilir misiniz?” diye konuştu.

  • Prostat Kanseri Sinsi Ve Yavaş İlerleyen Bir Kanser

    Üroloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ali Tekin, 50 yaşından sonra her erkeğin kanda PSA (prostat spesifik antijen) baktırıp muayene olmasının, prostat kanseri riskini ortaya koymak açısından oldukça yararlı olduğunu söyledi.

    Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ali Tekin, prostat kanseri ve tedavi yöntemleri hakkında önemli bilgiler verdi. Prostat kanserinin erkeklerde akciğer kanserinden sonra en fazla görülen kanser türü olduğunu ifade eden Prof. Dr. Ali Tekin, prostatı sadece erkeklerde bulunan ve idrar torbasının çıkışını çepeçevre saran bir salgı bezidir şeklinde tanımlayarak, prostat içindeki maddelerin sperm hücrelerini enfeksiyondan da koruduğunu söyledi.

    Prostat kanserinin genelde 50 yaş sonrasında görülmeye başladığını ve yaş ilerledikçe görülme sıklığının artığını belirten Prof. Dr. Tekin, prostat kanserine yol açan başlıca risk faktörlerini; yaş, genetik miras ve ırk olarak açıkladı. Ailesinde, özellikle birinci derece akrabasında prostat kanseri olanların daha yüksek risk altında olduğunu dile getiren Tekin, Amerika’da yaşayan siyah ırktaki kişilerde prostat kanserinin daha sık görüldüğünü söyledi. Yaşam tarzı ve hayat şartlarının da prostat kanserin de risk teşkil edebileceğini ifade eden Prof. Dr. Ali Tekin, “Örneğin aşırı yağ tüketimi ve az lifli gıda ile beslenme muhtemelen prostat kanseri oluşumunu kolaylaştırmaktadır. Yetersiz fiziksel aktivitenin de riski artırdığı söylenebilir” dedi.

    Prostat kanserini önceden tahmin etmenin oldukça zor olduğuna dikkat çeken Tekin, “Prostat kanserinde yaşlanma en önemli faktör olarak görülmektedir. 50 yaşındaki bir erkekte risk binde 10 iken, 70 yaşından sonra yaklaşık yüzde 10 civarına kadar yükselir” diye konuştu. Babasında prostat kanseri olan kişilerde görülme sıklığının 3-4 kat arttığını belirten Prof. Dr. Tekin, “Ancak 50 yaşından sonra her erkeğin, kanda PSA (prostat spesifik antijen) baktırıp muayene olması, prostat kanseri riskini ortaya koymak açısından oldukça yararlıdır” ifadelerini kullandı.

    SİNSİ BİR HASTALIK

    Sinsi olması ve yavaş ilerlemesi sebebiyle prostat kanserinin diğer birçok kanser türünden ayrıldığını belirten Prof. Dr. Tekin, hastalık genelde erken dönemde belirti vermediğinden hastaların şikayeti olmadığını ancak hastalık ilerledikten sonra idrar yolunun tıkanmasıyla; idrar yaparken zorlanma, sık sık idrara çıkma, gece idrar için uyanma ve idrarda kan görülmesi şeklinde belirtilerin ortaya çıktığını söyledi. Bu belirtilerin, prostatın iyi huylu büyümesi sonucunda da görülebileceğini ifade eden Prof. Dr. Tekin, “Bölgesel ağrı hali ile idrara veya meniye kan karışması halleri ilerlemiş safhada tespit edilebilir. Bu belirtiler genellikle, tümörün bu safhadan sonra prostatın yanındaki diğer dokulara yayıldığının belirtisidir. Siyatik ve kemik ağrıları ile kalça kemiklerinde, bel kemiğinin alt kesimlerinde veya iskeletin diğer kesimlerindeki ağrılar ise genellikle yayılmış olan tümörlerden (metastaz) kaynaklanabilir. Çünkü ilerlemiş safhadaki prostat kanserlerinin yüzde 60 kadarı kemiklerde metastaz oluşturur. Bunlar bazı hallerde tümörün sebep olduğu ilk ağrılardır” şeklinde konuştu.

    KESİN NEDENİ BELLİ DEĞİL

    Prostat kanserinin kesin nedeninin bilinmediğini ancak beslenme şekli ve yaşam tarzı değişiklikleri ile bu riskin azaltılabileceğinin altını çizen Tekin, içerisinde likopen maddesi bulunan domates ile bitkisel östrojenler içeren soya fasulyesi tüketmenin, prostat kanseri riskini azalttığını söyledi. Omega-3 yağ asitlerinin kalp hastalıklarının yanı sıra kanser üzerine koruyucu etkilerinin bilindiğini ifade eden Tekin, meyvelerin, brokoli ve brüksel lahanası ile selenyum maddesinin de prostat kanseri riskini azalttığını sözlerine ekledi. Polifenoller içermesi sebebiyle yeşil çayın kanser hücresi gelişimini yavaşlattığının ve kanser hücrelerinin saldırganlığını arttıran polyamin maddesini azalttığının öne sürüldüğünü söyleyen Prof. Dr. Tekin, “Düzenli egzersiz yapmak, fazla kiloların atılmasını sağlar ve prostat kanseri riskini azaltır. Prostat kanseri gelişiminde testosteron çok önemli bir rol oynar. Egzersiz, vücuttaki testosteron seviyesinin yükselmesini önler” ifadelerini kullandı.

    DOĞRU BİLDİĞİMİZ YANLIŞLAR

    Prostat kanseri konusunda toplumda birçok yanlış bilginin bulunduğundan söz eden Prof. Dr. Ali Tekin, “prostat kanseri sadece ileri yaşlarda görülür, erken yaşta yapılacak prostat ameliyatı prostat kanserinden korur, makattan parça alınması işlemi cinsel yaşamı etkiler, sık cinsellik prostat kanseri yapar” gibi yanlış bilgilerin yanı sıra, “Prostat kanseri varsa biyopsi kanserin vücuda yayılmasına neden olur, PSA testinin yüksek çıkması kanser olduğunu gösterir, ameliyat edilirse prostat kanseri vücuda yayılır” şeklinde kamuoyunda birçok yanlış bilginin olduğuna dikkat çekti.

    Bu yanlış bilgilerin aksine, aktif cinsel yaşamın prostat hastalıklarından koruyabileceğini belirten Prof. Dr. Ali Tekin, prostat kanserinin teşhisinin ancak biyopsi ile konulabileceğini ve biyopsilerin hiçbir şekilde kanseri vücuda yaydığına dair bir bulgu saptanmadığını söyleyerek biyopsiyi takip eden 1-2 günlük süreçte meninin hafif kanlı gelebilmesi dışında cinselliği etkileyen hiçbir etkisi bulunmadığını ifade etti. Bu kanser türünün 40’lı yaşlardan itibaren görülebileceğini ve prostat ameliyatı geçirenlerde bile tekrar görülme riskinin olduğunu sözlerine ekleyen Tekin, prostatın iltihabı durumunda da PSA’nın yükselebileceğini, PSA testinin yüksek çıkmasıyla kesin kanser teşhisi konulamadığını söyledi. Prostat kanserinin erken evrede yüzde 100’e yakın tedavi edilebildiğini vurgulayan Prof. Dr. Tekin, tüm dünyada ve ülkemizde tedavi seçeneklerinin başında, cerrahi yöntemin geldiğini ifade etti.

    Prostat kanserinden korunmak isteyen kişilere tavsiyelerde bulunan Prof. Dr. Ali Tekin, 50 yaşından sonra düzenli rektal muayene ve PSA kan testinin yaptırılmasını ancak yakın erkek akrabalarında prostat kanseri öyküsü olanların bu kontrollere 40 yaşında başlamasını önerdi. Düzenli spor yapmanın ve ideal kiloyu korumanın risk faktörlerini azalttığını belirten Tekin, kontrolsüz veya gelişigüzel hormon kullanılmaması gerektiğini belirterek alkol ve sigaradan uzak durulmasını tavsiye etti.