Etiket: Yaşatmaya

  • (Özel Haber) Türkâri sanatını evinde yaşatmaya çalışıyor

    Bursa’nın İznik ilçesinde ikamet eden 71 yaşındaki Bülent Özgen, türkâri sanatını evinde yaşatmaya çalışıyor.

    2 yıldır İznik’te yaşayan Bülent Özgen, evinin odasında türkâri sanatını yaşatmaya çalışıyor. Bu zamana kadar yüzden fazla resim yapan Özgen, genellikle geçmişteki önemli kişilerin hayat hikayelerini konu alıyor. Bir türkâri resim 4 ila 12 ay arasında uğraştığını ifade eden Özgen, 27 saat aralıksız çalıştığını söyledi.

    Türkâri tarzı resimler yaptığını ifade eden Özgen, “Bu zamana kadar yüzün üzerinde resim yaptım. Genellikle Türk tarihinin çok az yapılan ya da hiç yapılmayan kahramanları ve olayları var. Genellikle onları ele alıyorum. Bizim ressamlarımız, şairlerimiz bazı tarihi adamları es geçmişler. Tarihin üstündeki tozları ayıklayıp onları buluyorum. Hayat hikayelerini, türkâriyle, yabancıların minyatür dediği tarzla yapıyorum. Türkâri, Türk tarzı resimdir” dedi.

    “Günde 12 saat çalıştığım zaman çalışmamış oluyorum”

    Yetiştirecek kişi bulamadığını anlatan Özgen, “İznik’e yerleştim. Resimleri evde yapıyorum. Nuh’un gemisini yapmıştım. Bu resim satıldı. 80’inci yılı yaptım. Resimde Kıbrıs çıkartması, Bosna Savaşı, TBMM var. Afganistan’a giden Türk askerini yaptım. Bunları hep hatırlayalım. Resimleri müşteri çıkarsa satıyorum. Çok yüksek fiyat söylüyorum, almasınlar diye. Küçük boy bir resim 4 ay sürüyor. Bir resimle 1 yıl uğraştığım oluyor. Günde 12 saat çalıştığım zaman çalışmamış oluyorum. Rekorum 27 saat. Şimdi Cezayirli Hasan Paşa’ya kafayı taktım. Sanki bizim evde yaşıyor” diye konuştu.

  • (Özel Haber) Beypazarı’nın tek semer ustası mesleğini yaşatmaya çalışıyor

    Ankara’nın Beypazarı ilçesinde kaybolan mesleklerden semercilik mesleğini devam ettiren İbrahim Atıcı, 42 yıldır baba mesleğini icra ediyor.

    Baba mesleği semerciliği 42 yıldır devam ettiren ve Beypazarı’nda bu mesleği yapan tek usta olan İbrahim Atıcı, mesleğinin artık yeni nesil tarafından bilinmediğini ve ölü meslek olduğunu söyleyerek, ek işler yapmasa geçinmelerinin çok zor olduğunu dile getirdi. 57 yaşındaki 2 çocuk babası Atıcı, “Benim çıraklık zamanımda bu caddede 11 tane semerci vardı, şimdi ise tek kaldım. Köylerde insan kalmadı. Semercilik dışında yan gelir getirici işler pazarcılık, nalbantlık, hırdavatçılık yapıyorum. Yoksa aç kalırız” dedi.

    Mesleğini geçmişle kıyaslayan Atıcı, “Biz bu dükkanda 3 kişi çalışırdık. 600 semer yapardık ve 11 semerci vardı, semercilik mesleği bitti. Teknolojinin gelişmesi ile birlikte araçlar çoğaldı, köyde insan kalmadı. Semeri artık sadece çoban eşeğinde kullanıyorlar, çoban eşeği de olmasa semercilik bitmiştir. Ben çocukken en güzel meslek semercilik, kalaycılıktı. İnsanlar para verip de öğreniyorlardı” diye konuştu.

  • Babasının hatırasını yaşatmaya çalışıyor

    Trabzon’un son bakır ustalarından 57 yaşındaki Ali Çavuş, babası tarafından 40 yıl önce yapılan ancak bugünlerde pek bilinmeyen bakır Maçka Güveci’ni yaşatmak için yeniden imalatına başladı.

    Daha önce dünyanın en büyük salep kazanı, çay demliği ve ibriği ile 5 bin kaselik büyük yoğurt bakracını yaparak ismini duyuran bakır ustası ali Çavuş, şimdilerde babası ve ustası Şükrü Çavuş’un hatırasını yaşatmak ile meşgul. Bakırcılığın kendilerine dededen kalma bir sanat olduğunu belirten Ali Çavuş, bakır sanatı adeta sevdası olduğunu belirterek ömrünün yettiği kadar bu mesleği sürdürmeye kararlı olduğunu söylüyor.

    40 yıl önce babası Şükrü Çavuş’un Maçka Güveci’ni yaparken kendisinin de yanında çırak olarak işe başladığını kaydeden Ali Çavuş, Türkiye’de şu ana kadar bu model bakır güveçlerden yapan olmadığını ifade ediyor.

    Dede mesleğini sürdürmenin gururunu yaşadığını belirten Çavuş, babasının en son 1977 yılında Trabzon’da ilk kez Maçka Güveçi diğer adıyla Maçka Çömleği’ni yaptığını belirterek o tarihten bu yana da bu eserlerin yapılmadığını söylüyor.

    Dede mesleği anısına 9 tane Maçka Güveci yaptığını belirten Çavuş, “Bakırcılık dede mesleği. Bu mesleğin içinde olmaktan büyük bir mutluluk duyuyorum. Daha önceleri farklı çalışmalarımla çok sayıda beğeni almıştım. Bu da beni son derece memnun etmişti. Bu meslek benim adeta bir parçam gibi.Biz 4 kardeşiz, 4 amcam ve 1 de dedemin anısına 9 tane Maçka Güveci yapıyorum. Amacım babamın 40 yıl önce yaptığı bu eseri tekrar yaparak onun anısını yaşatmak istiyorum” dedi.

  • Bakan Müezzinoğu: “15 Temmuz’da gördük ki bu millet Çanakkale ruhunu yaşatmaya hazır”

    Çalışma ve Sosyal Güvenik Bakanı Müezzinoğlu, bir dizi ziyaret için geldiği Balıkesir’de, Çanakkale’de savaşan askerlerin içtiği buğday çorbası ile güne başladı. Bakan Müezzinoğlu, 18 Mart’ın yıl dönümünde 15 Temmuz’u gündemine alarak, “15 Temmuz’da gördük ki, bu millet Çanakkale ruhunu yaşatmaya hazır” dedi.

    Bakan Müezzinoğlu, ziyaretlerine Gönen ilçesinden başladı. Sabah namazını Çarşı Cami’nde kılan Müezzinoğlu, ardından 18 Mart dolayısı ile cami bahçesinde dağıtılan buğday çorbası ve üzüm hoşafından içti. 18 Mart ile ilgili açıklamalarda bulunan Bakan Mehmet Müezzinoğlu, “18 Mart 1915’den 102 yıl sonra ’Çanakkale Geçilmez’ ruhunun yaşandığı bir günün sabahındayız. O günün zor koşullarında, bayrak, vatan diyerek canlarını seve seve feda etmiş olan askerlerimize milletçe verdiğimiz mücadelenin yıl dönümü. Allah birlik ve beraberliğimizi bozmasın. Çanakkale harbini dedelerimizden dinledik, tarih kitaplarından okuduk. 15 Temmuz’da gördük ki bu millet her zaman Çanakkale ruhunu yaşatmaya hazır, gençleri ile kadınları ile, topyekün bir millet kendine tuzak kuranlara karşı dimdik ve hazır olduğunu gösterdi. Biz, bize düşeni iyi yapmakla sorumluyuz. Mazlum milletlerin umudu olmayı sürdürmeyi Rabbim bize nasip etsin” dedi.

    Bakan Müezzinoğlu daha sonra kendisine ikram edilen ve Çanakkale’de askerlerin içtiği buğday çorbası ile kahvaltı yaptı. Bakan Müezzinoğlu’na AK Parti Balıkesir İl Başkanı Hasan Demiraslan ve Gönen Belediye Belediye Başkanı Hüseyin Yakar eşlik etti.

  • Tahta Baskı Kalıp Ustası Mesleğini Yaşatmaya Çalışıyor

    Tokat’ta kaybolmaya yüz tutan meslekler arasında yer alan tahta baskı kalıp oymacılığı sanatıyla uğraşan Ünal Sulugöl, yazma desenleri yerine şimdilerde logo çizimlerini kalıba çıkartarak mesleğini yaşatmaya çalışıyor.

    Tokat’ta en eski el sanatlarından birisi olan “ağaç baskı tokat yazmaları el sanatı” yaşatılmaya çalışılıyor. Anadolu’nun en eski geleneksel el sanatlarından birisi olan yazmacılığa ilkokul yıllarında başlayan ve 48 yıldır bu sektörde çalışan evli ve 3 çocuk babası 59 yaşındaki Ünal Sulugöl, 33 yıldır özenle seçtiği ıhlamur ağaçlarından kalıp yapıyor. Yazmacılığı bırakarak Kemer Bağları’ndaki evinde tahta kalıp oymacılığı mesleğine devam eden Sulugöl, şimdilerde özel siparişler üzerine tahta baskı kalıp üretiyor. İstanbul, Ankara gibi büyükşehirlerin yanı sıra turistik yerlerden de siparişler aldığını ifade eden Sulugöl, yazma kalıp ustalığını başka bir boyuta taşıdığını kaydetti. Yazma desenleri yerine şimdilerde logo çizimlerini kalıba çıkartan Sulugöl, mesleğini yaşatmaya çalıyor.

    TAHTA BASKI KALIP OYMACILIĞI TEKNOLOJİYE YENİK DÜŞÜYOR

    Tahta kalıp olarak ıhlamur ağacını yumuşak, kolay oyulabilir, dayanıklı bir ağaç cinsi olduğu için tercih ettiklerini ifade eden Sulugöl, teknolojinin gelişmesi ile kalıp oymacılığının azalarak yerini CNC torna tezgahlarında bırakmaya başladığını söyledi. Aylardır uğraştıkları bir kalıbı CNC torna tezgahlarında kısa sürede yapıldığına dikkat çeken Sulugöl, “Tokat’ta bu işi yapan bir elin parmak sayısını geçmeyecek kadar azaldı. Tahta kalıplarda ıhlamur ağacı kullanıyoruz. CNC tezgahlarda başka ağaçlarda kullanılıyor ama baskıda aynı sonucu vermez. Ihlamur ağacı küflenme, kabarma yapmaz, boyayı alır kumaşa dağıtmadan verir. Ihlamur ağacından başka ağaç kullanmıyorum. Ihlamur ağacı bulmak zor. İnşaatlar için ağaç kesildiğinde bulabilirsek alıyoruz” dedi.