Etiket: Yaşadıklarını

  • Külliye’de ayakta alkışlanan Efendioğlu yaşadıklarını anlattı

    UNESCO tarafından “Yaşayan İnsan Hazineleri, Geleceğe Aktarılan Mirasın Temsilcileri” ödülüne layık görülen Osman Efendioğlu, ödülünü aldığı Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde yaşadıklarını anlattı.

    Rize’de ’atma türkü’ kültürünün hayattaki son temsilcilerinden Osman Efendioğlu (78), UNESCO tarafından “Yaşayan İnsan Hazineleri, Geleceğe Aktarılan Mirasın Temsilcileri” ödülüne layık görüldü. Efendioğlu, Kültür Bakanlığı tarafından verilen ödülünü geçtiğimiz gün Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde düzenlenen törenle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın elinden aldı. Efendioğlu burada 15 Temmuz temalı Atma Türküsü ile ayakta alkışlandı.

    UNESCO’nun ödül haberini telefonla öğrendi

    Ödülünü alıp Taşköprü köyüne geri dönen Efendioğlu günün ilk saatlerinde köy sakinleri ile bir araya gelerek yaşadıklarını anlattı. Köy sakinlerine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın selamını getiren Efendioğlu, mikrofonlara da yaşadıklarını anlattı. Efendioğlu, aldığı ödülü Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan gelen bir telefonla öğrendiğini belirterek, “Benim hiçbir şeyden haberim yoktu. Ben atma türkücüyüm. Düğünlerde, tv programlarında söylüyorum. Bana ödül aldığım UNESCO tarafından söylenmedi. Kültür Bakanlığı’ndan bir daire başkanı beni aradı. Bu ödüle layık görüldüğümü söyleyerek beni tebrik etti. O zaman öğrendim” dedi.

    70 yıldır türkü söylediğini belirten Efendioğlu, “İlkokul sıralarında türkü söylemeye başladım. Demek ki bu yetenek bende doğuştan vardı. Yalnız atma türkü kolay öğrenilmez. Doğuştan vasıflı olmak gerekir” diye konuştu.

    Aldığı ödülün kendisine sanatında başarılı olduğunu hissettirdiği belirten Efendioğlu, “Ben abartılı bir unvan beklemiyorum. Hiç olmazsa sanatımda başarılı olduğumu hissettim. Bundan da mutlu oldum” şeklinde konuştu.

    “Cumhurbaşkanı’nın yanında heyecanlandım”

    Efendioğlu, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde herkesin ayakta alkışladığı 15 Temmuz temalı türküsünü söylerken heyecanlandığını belirtip, “Ben düğünlerde söylediğim herhangi bir türküyü Cumhurbaşkanımızın huzurunda söyleyemezdim. Bu nedenle bende biraz stres oldu. Bunu ben de fark ettim. İcabında dünyaya karşı bir kırık yaparsam unvanıma zarar gelir diye düşündüm. Unvanıma zarar getirmemek için Cumhurbaşkanımıza türkünün temasının ne olmasını istediğini sordum. Bu sorum duyulmadı. Kendisi 15 Temmuz’u işlememizi istedi. Okuduğumuz türkü salonu ayağa kaldırdı. Eğer ben orada bir kırık yapmış olsaydım unvanıma leke gelirdi. Ben aldığım unvana leke gelmesin diye heyecanlandım” dedi.

    Efendioğlu, Külliye’de yaşadıklarını birde kendi dünyasından atma türkü ile anlattı:

    “Ankara’ya gitmiştim, Ankara’ya gitmiştim. Ödülümü almaya, ödülümü almaya. Cumhurbaşkanımızdan, Cumhurbaşkanımızdan, gelmişiz bir araya, gelmişiz bir araya. Beştepe’de şaşırdım, Beştepe’de şaşırdım. O muazzam saraya, o muazzam saraya. Hayret kaldım inanın, hayret kaldım inanın. Oradaki manzaraya, oradaki manzaraya.”

    Yaklaşık 70 yıldır atma türkü söyleyen Osman Efendioğlu, yakın bir tarihe kadar 20 yıl aralıksız yerel bir televizyon kanalında atma türkü programı yaptı. Devlet televizyonunda birçok kültür programında konuk oldu. Şiirleri pek çok kültürel kitapta işlendi. Atma türkü yarışmalarında dereceler elde etti. Efendioğlu, atma türkü kültürünün hayattaki son temsilcilerinden birisi olarak kabul ediliyor. En büyük isteği ise bu kültürün yaşatılması.

  • 15 Temmuz kahramanları yaşadıklarını anlattı

    Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından düzenlenen “Tecrübe Konuşuyor İçimizdeki Kahramanlar” projesi kapsamında 15 Temmuz gecesinin kahramanları Sivas’ta darbe girişimi gecesi yaşadıklarını anlattı.

    15 Temmuz’da Fetullahçı Terör Örgütü’nün darbe girişiminde sokağa çıkan ve darbe girişimini püskürten kahramanlar Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından düzenlenen “Tecrübe Konuşuyor İçimizdeki Kahramanlar” projesi kapsamında vatandaşlarla buluşuyor. Ankara’da Etimesgut Zırhlı Birlikler Komutanlığı’na sızıp 45 tankı çıkarmaya çalışan FETÖ’cü askerleri gözaltına alan ve tankların dışarıya çıkarılmasını engellemek için askerlere tankları bozması emrini veren Binbaşı Barış Dedebağı, Şehitler Köprüsü’nde, darbeci tankların önüne çıkan askerlere tek başına direnen ve bacağından vurulan Safiye Bayat, beş dakikada tank kullanmayı öğrenip tankı güvenli yere götüren Mehmet Köse ve Akıncı Üssü’nün elektriklerini beylik tabancasıyla kesen Emniyet Müdürü Lütfi Çiçek Sivas’ta vatandaşlarla buluştu.

    Fidan Yazıcıoğlu Kültür Merkezi’nde düzenlenen program saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı. Daha sonra Kur-an’ı Kerim tilaveti okundu. Katılımcılara darbe gecesi yaşananların anlatıldığı görüntüler izletildi.

    Darbe gecesinin en önemli kahramanlarından biri olan Binbaşı Barış Dedebağı o gün Etimesgut Zırhlı Birlikler Komutanlığı’nda yaşadıklarını anlatarak, “FETÖ’cüler diyorlar ki ’kamera nereden çıktı’. Biz gittiğimizde o kamerayı FETÖ’cüler getirttirmiş. Güya tarih yazıyorlar ya savcılığa teslim ettiğimiz orijinal görüntülerde var. Yaklaşık bir kaç saat onların kendi çekimleri var. Biz onların çekimlerinin üzerine devam ettik. Allah onların oyunlarını tersine çevirdi. Tümen Foto Film Merkezi’nden getirmişler. Biz orada yapılan faaliyetleri adli olayları onların kendi hazır bulundurduğu kameranın üzerine belgelemeye başladık “dedi.

    Kendinin generali dövmesinden dolayı eleştirildiğini söyleyen Dedebağı, “Karşımdaki benim düşman askeri olsaydı vurmazdım. Karşımdaki PKK’lı olsaydı vurmazdım. Çünkü hainliği önceden bellidir. Ama iki günce önce hatta o gün mesai içerisinde karşısında esas duruşta durduğum benim karşımda esas duruşta duran teğmenlerim benim girdiğim mevziye 172 tane değişik çaplarda boş kovan atarlarsa benim o kadar sinirle kendimi kaybedip bir tane kafasına vurmam da çok da bir beis yok” diye konuştu.

    Şehitler Köprüsü’nde, darbeci tankların önüne çıkan askerlere tek başına direnen ve bacağından vurulan Safiye Bayat ise,”Her şeyimi hazırladım çıktım. Asker müsveddeleri ile önce konuşmak istedim. Dedim ’Bu Boğaziçi Köprüsü’nü neden kapattınız?’ Bana gelmeden önce ’Gelme vururuz’ dediler. Bende onları duymamazlıktan gelerek ilerledim. Tanktan üzerime tehdit ateşi açtılar. O ateşlerle köprü titredi. Neden köprüyü kapatıyorsunuz bu yanlış dedim. Çok yüksek sesle beni sindirmeye, korkutmaya çalıştılar. Onlar beni korkutmaya çalışırsa ben bu milletin suyunu içmiş, yemeğini yemiş ferdi olarak korkacak mıyım onlardan? Sizden korkmuyorum dedim. Korkutmaya, tacize devam ettiler. Çekti beni yanağımın üzerinden ateş açtı” diye konuştu.

    Beş dakikada tank kullanmayı öğrenip tankı güvenli yere götüren Mehmet Köse de, “Ben Büyükşehir Belediyesi yol ve bakımda çalıştığım için kamyonlarla yolları kapatmak görevi bize düştü. Allah’a şükür başarılı bir şekilde yürüttük. Kardeşlerimizin teslim aldığı tankın yolda kaldığı ve yolun açılması gerektiği söylenildi. Vinç gönderildi. Biz gittik gelen vinç 30 tonluk, tank ise sonradan öğrendim 58 ton. 58 tonluk tankı vinçle kaldıramayacağımızı söyledik. Bir tane daha vinç çağırdık. Çekecektik olmaz dedik. Girdim içinde normal araba dedim yürüteceğiz başka çaresi yok. Girdik içine Allah’ın izniyle cenabı Allah bize nasip etti. Bu milletin canını, dişine takarak bu vatanı için yapmış olduğu görev karşısında benim yapmış olduğu az da olsa ben üstüme düşen görevi yaptım. 5 dakikada çalıştırdık. Sürdük. Onu güvenlik bir yere çektik. ZPT vardı onu çektik. 9 tane İETT’ye teslim ettik” ifadelerini kullandı.

    Programa Sivas Valisi Davut Gül, Belediye Başkanı Sami Aydın, Olimpiyat Şampiyonu Milli Güreşçi Taha Akgül ve vatandaşlar katıldı.

  • Demokrasi gazisi Hilmi Çetin o gece yaşadıklarını anlattı

    FETÖ’nün 15 Temmuz’da kalkıştığı darbe girişiminde 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nde açılan ateşle yaralanan Hilmi Çetin, “Cuntacı rütbeliler, ateş açma emrine uymayan askerleri vurdular. Ben o vurulan askerleri gördüm” dedi.

    15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nde açılan ateşle yaralanan Hilmi Çetin, o gece kalçasına isabet alan mermi nedeniyle Kurban Bayramı’nı yatağında geçiriyor. Kalkışmanın olduğu günlerde İstanbul Levent’te bir inşaatta işçi olarak çalışan Hilmi Çetin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “sokaklara çıkın” çağrısını duyduğunu ve bu nedenle saat 23.00 sıralarında kendisinin de dışarı çıktığını söyledi. Yaklaşık 5 kilometre yol yürüyerek o dönemki adı Boğaziçi Köprüsü olan 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’ne yürüdüğünü anlatan Çetin, “Yani Avrupa’dan Anadolu’ya yürüdük. Şuan anlatırken o anı yine yaşar gibiyim” diyerek duygulandı. Çetin, “O anda arkadaşlarımdan kimse vurulmadı. Ancak ön tarafımızda yürüyen 3 ya da 5 kişi şehit oldu. Ben onları kurtarmak istedim. Vatan, millet ve bayrak o anda aklımdan geçti. Bize ateş açan cuntacı askerleri gördüm. Bana ve çevremdekilere hiçbir şekilde ikaz etmeden ateş ediyorlardı. Biz de onlara silahlarınızı bırakın diye çağrı ve ikazlarda bulunuyorduk. Buna rağmen üzerimize seri bir şekilde ateş açıyordular. Oradaki askerlerin çoğu suçsuzdu. Bizim için verilen ateş açma emrine uymayan erler, rütbeliler tarafından vuruluyordu. Bize ateş açan askerlerin çoğu suçsuzdu. Çünkü askerler emir kullarıdır. Ben o vurulan askerleri gördüm” dedi.

    Hilmi Çetin, açılan ateşe rağmen yaralılara yardım etmek isterken kendisinin de kalçasından yaralandığını söyledi. Bugün aynı durum olsa tereddüt etmeden yine aynı şekilde hareket edeceğini belirten Çetin, “Bugün aynı şey olsa aynı şeyi yaparız. Bizler köylü çocuklarıyız. Köyde büyüdük. Bizler gerekirse 1 metrekare toprak için birbirimizi vuran insanlarız. Ancak toprak için insan anasını satar mı? Bunu asla yapmayız. Bizim için vatan, millet ve bayrak her şeydir. Bu nedenle yine olsa yine gözümü kırpmadan giderim” diye konuştu.

    “Sayın Cumhurbaşkanımız’dan bir isteğim var. Ben askeri personel olmak istiyorum”

    Çetin, asker olmak istediğini de belirtti. ’Başkomutanım’ diye hitap ettiği Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a seslenen Çetin, “Sayın Cumhurbaşkanımız’dan bir isteğim var. Ben askeri personel olmak istiyorum” dedi.

    Hilmi Çetin’in eşi Fatma Çetin ise, olay gecesinde saatlerce eşini telefonla aradığını ama ulaşamadığını anlattı. Daha sonra hastanede olduğunu ve yaralandığını öğrendiğini belirten Çetin, “Tedavisi aksadığı için iyileşmesi biraz uzadı. Halime çok ama çok şükür ediyorum. Çok mutluyum. Şimdi aynı durum olsa yine git derim. Çok gururlu ve mutluyum. Eşim vatanı, bayrağı ve milleti ve çocukları için ayakta. Sağ olsun Sayın Cumhurbaşkanımız sokağa çıkılmasını istemiş. Belki sokağa çıkılmasaydı, belki daha kötü durumda olurduk. Eşim ve onun gibiler sayesinde ayaktayız. Çok şükür eşim hayatta. Bizim üstümüzde gölgesi var” ifadelerini kullandı.

    Arda, Osman Mert ve Onur Emir isminde 3 erkek çocukları bulunan çift, kendileri ile Nurdağı İlçe Belediye Başkanı Mehmet Yıldırım’ın da yakından ilgilendiğini belirtti.

  • Darbe teşebbüsü akşamı tankların altına yatanlar yaşadıklarını anlattı

    Sakarya’da ’İçimizdeki Kahramanlar Tecrübe Konuşuyor’ paneli geniş katılımla gerçekleşti. Darbe teşebbüsünün olduğu akşam tankların altına yatan kahramanlar yaşadıklarını anlattı.

    15 Temmuz darbe teşebbüsü sırasında Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) mensuplarına karşı diren Lütfü Çiçek, Metin Doğan ve Vildan Güvercin “İçimizdeki Kahramanlar Tecrübe Konuşuyor” paneli çerçevesinde Kent Meydanında yaşadıklarını aktardı. Gerçekleşen panele Sakarya Valisi Hüseyin Avni Coş, Sakarya Büyükşehir Belediye Başkanı Zeki Toçoğlu, AK Parti Sakarya İl Başkanı Fevzi Kılıç, İl Jandarma Komutanı Albay Emin Dursun, Vali Yardımcıları ve çok sayıda vatandaş katıldı.

    Doğan: “Vicdanın sesine kulak veren insanların sevgilisi oldum”

    Atatürk Havaalanı kapısı önünde ilerleyen tankın önüne yatan Metin Doğan yaptığı konuşmada, “Yüz binlerce insanın ölmesini engellemek adına o tankın altına yattım. Direk ben canlı yayın yapılan yere gittim. Eğer orada benim öldüğüm canlı yayında gösterilirse, ben biliyorum şoka girdi herkes ne oluyor demeye falan başladılar, ne yapacaklarını bilmiyorlardı. Çok büyük bir eylemin yapılması gerekiyordu. Bunu ben bir anlık heyecan ile yapmadım, gayet planlı ve bilinçli olarak yaptım. Ben orada paletlerin altında ezilirsem insanların sokağa çıkacağını düşündüm ve o yüzden bunu yaptım. Dua ettim ’Allah’ım bana ateş etmesinler, ateş ederlerse ayağıma falan alırlar kenara çekerler, ben de amacıma ulaşamazdım. O yüzden durmadan bağırdım, tahrik ettim ezmeleri için. Hareket ediyorum, paletin altına yatıyorum böyle, şahadet getiriyorum. O kadar bilinçli ki, şuur kaybı falan yok, ölüm şeklimi bile ayarlamaya çalışıyorum. Palet neden çok geniş değil diyorum kendi kendime, ona göre iç organlarım, kafam, beynim bir anda gitsin hiç hayatta kalmak gibi bir düşüncem yok. Allah bana öyle bir ödül nasip etti ki, ben bir sanatçı olsam beni iyi kalpli insanlar da sever kötü kalpli insanlar da ya da bir futbolcu. Ama Allah ban öyle bir ödül verdi ki, vicdanın sesine kulak veren insanların sevgilisi yaptı. Bunun için Allah’a hep dua ediyorum, hep de edeceğim” dedi.

    Güvercin: “Saçımda kocaman bir et parçası olduğunu gördüm”

    Duygusal bir dille darbe gecesini anlatan Milli sporcu Vildan Güvercin gözyaşlarına hakim olamadı. Güvercin, “Askerimizin aldığı bir tedbir diye düşündük. Daha sonra başbakanımızın yaptığı açıklamayı dinledik, ’Bu bir kalkışma girişimidir’ dedi. Daha sonra Cumhurbaşkanımızın talimatını alır almaz evimizden çıktık. İlk önce ailemle birlikte Opera’nın oraya gittik. Orada bir tankla mücadele ettik. Yarım saat, kırk beş dakika tankı durdurmaya çalıştık. Orada tankı etkisiz hale getirdikten sonra Genelkurmay Başkanlığı’nın önüne gittik. Biz o istikamette ilerlerken zaten oranın tarandığını görüyorduk. Üstümüzden F-16l’ar geçiyordu,seslerini duyuyorduk. Ona rağmen bir kere bile düşünmedik geri dönmeyi. Bizim burada ne işimiz var demedik. Ben ateş ettikleri anda yere çöktüm, ateşin kesildiğini hissettim ve ben o anda dedim ki ’Rabbim, ömrüm buraya kadarmış’ O an öleceğimi düşündüm. O anda ölüm korkusu insanın içine girmiyor ama diyorsun ki ömrüm buraya kadarmış. Ateşin kesildiğini hissettiğim anda ayağa kalktım. Annemle babamın vurulduğunu gördüm. Babamın yüzü kanlar içindeydi. Bir bayrak bularak annemin bacağına bağladım. Daha sonra hastaneye götürmek için araba bulmaya çalıştım. Daha sonra bir taksinin önüne atladım, annemle babamı hastaneye götürdüm. Annemle babam acilin içindeydiler, ben dışındaydım.Saçımı o gece toplamıştım ve saçımda o gece bir şey hissettim. İlk başta saçım dolaştı sandım ve elimi saçıma attığım zaman et parçası olduğunu gördüm. Kocaman bir et parçası vardı kafamda. Uzun süre öyle kaldım. Üzerimizden F16’lar geçiyor. İnsanlar o esnada sağa sola kaçıyor refleks olarak. Ben o şekilde durdum öylece çünkü ben ölümü yarım saat önce nefesim kadar yakın hissetmiştim. Bir insan vücudunu düşünün, onu da Türkiye olarak düşünün. İnsan vücudunda bir organ olmadığı zaman, mesela elimiz gibi, o insan yaşamını devam ettirir. Ama Recep Tayyip Erdoğan bu insan vücudunun kalbi. Kalp, vücuda kan pompalamazsa o vücut yaşayamaz” diye konuştu.

    Çiçek: “Kendi kurşunumla vurulmak beni bitirirdi”

    Eski emniyet müdürü Lütfü Çiçek ise yaptığı konuşmada, “Esas kahraman, Niğde’nin Bor ilçesinin Çukurkuyu Şehitliği’nde yatıyor. Esas kahraman, Ankara Cebeci Şehitliği’nde. İstanbul Zincirlikuyu Şehitliği’nde. Yani haşa biz suyun üstü bile olamayız. Esas kahraman o gece havada 35 tane F16 varken Marmaris’ten helikoptere binip oradan uçakla İstanbul’a halkıyla buluşmaya gelen liderdir asıl kahraman. Beni istihbarat daireden aradılar, ’Akıncı Üssü’ne müdahale edemiyoruz oradan kalkan uçaklar Özel Harekat’ı bombalıyor’ diye. Tam şehit sayısını söylemediler bana. Birkaç tane şehidimiz var dediler. Hemen Akıncı Üssü’ne gidilip gerekli tedbirlerin alınması gerek dediler. 15 dakika içinde oraya giderken o arada dedim ki, ’Söyleyin Sayın Belediye Başkanımız Melih Gökçek’e, oraya kamyon kepçe mıcır falan getirsin de içeri girebilirsek bari dökeriz. Pisti kullanılmaz hale getiririz’ Bunlar gelinceye kadar biz gittik. Kendi silahlarımızla elektrik tellerine ateş açmamız suretiyle oranın elektriğini kestik bir müddet. Ama meğer 4 gün yetecek kadar jeneratör varmış orada. Bu arada halk ve o belediye araçları geldi oraya. F16’lara ateş açıyoruz kendi beylik silahlarımızla. Hatta bacanağım bana güldü, ’Abi, Baretta ya da CZ ile uçak mı vurulur’ dedi. Ben dedim ki, ’At kardeşim at, Seyit Onbaşı kendisi mi kaldırdı o gülleleri?’ İki gün sonra biz Akıncılar’a gittik. Helikopterlerin hepsi isabetli. Ölüm insanın aklına hiç gelmiyor. Zaten başta abdestinizi almışsınız, kefeninizi giymişsiniz ya ve uğrunda öleceğiniz şey vatansa imansa hiç aklınıza gelmiyor ölüm. Böyle güle oynaya. Bir şey olsaydı çok zoruma giderdi. Güneydoğu’da çok mücadele ettim, askerde Şemdinli’deydim. Diyarbakır’daydım. PKK kurşunuyla, terörist kurşunuyla şehit olmak değil de kendi kurşunumla vurulmak beni bitirirdi. Gözümü kimse kapatamazdı benim” şeklinde konuştu.

  • Yaralı polisler patlama anında yaşadıklarını anlattı

    Elazığ Emniyet Müdürlüğü’ne yapılan bombalı saldırıda yaralanan polis memuru Yaşar Cem Otan, dehşet anları ile birlikte patlamada şehit düşen Serhat Öztürk ve Elvan Özbay’ın son anlarını anlattı.

    Elazığ Emniyet Müdürlüğü’ne önceki gün saat 09.15’te bomba yüklü araçla yapılan terör saldırısında 3 polis memuru şehit olmuş, aralarında sivillerin de bulunduğu 217 kişi yaralanmıştı. Olayın ardından Medical Park Elazığ Hastanesi’nde tedavisi süren polis memuru Yaşar Cem Otan ve Fatih Şahin yaşadıkları dehşet anını İHA’ya anlattı. Telefona bakmak için giderken ani ses ve toz bulutuyla ortalığın simsiyah olduğunu belirten 3 çocuk babası 42 yaşındaki polis memuru Yaşar Cem Otan, patlamanın etkisiyle koridora fırladığını ve orada yüzüstü kaldığını söyledi. Patlamada sırtında, omzunda ve sağ kolunda yanmalar olduğunu anlatan Otan, “Her yerimden kanlar geliyordu. O arada şaşkınlıkla ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. 15 dakika geçti, sırtıma bir şey mi girdi tereddüdüyle kalkamadım. Nurcan Hanım vardı. Bana ’Elvan ağabeyin durumu çok kötü ve çok kan kaybediyor’ dedi. Herkes kendi canıyla uğraşırken bende toparlanmaya çalıştım. Ayağa kalktım, üzerimde de bir şeyler vardı. Onları da kaldırdım. Sol tarafta müdür beyin odası vardı. Odaya baktım kimseyi göremedim ve o sırada kanda kaybediyordum. Daha sonra merdivenlerden aşağı indim. Dışarı çıkarken arabaların yandığını gördüm. Kendi imkanlarımla yürüyerek giderken alt katta çalışan bir arkadaşımın kulağının arkasına büyük bir cam girdiğini gördüm. 3 arkadaşla ana yola çıktık ve sivil bir araç bizi hastaya getirdi. İlk çıkanlar biz olduğumuz için binaya geri dönüp bakma gibi bir ihtimalimiz olmadı. Patlamanın şiddetiyle ne olduğunun farkına varamadım. Zaten cam kırıkları vücudumuza batıyordu. Dumanlar çok fazlaydı. Bahçe kısmını görüyordum. Sırtımda acılar olduğu için geriye dönemedim” dedi.

    “İkisi de aynı odada şehit düşmüş”

    Saldırı sonucu şehit düşen Serhat Öztürk ve Elvan Özbay ile beraber aynı şubede çalıştıklarını ifade eden Otan, “Elvan ağabey ayaktayken cam şah damarını kesince belli bir mesafe yürüyor, çay ocağında yığılıyor. Çok kan kaybediyor ve orada şehit oluyor. Yozgatlı memleketlim Serhat arkadaşımız sabah erken geldiği için bizim bir odamız var, orada oturuyormuş. Orada otururken şarapnel ya da cam vücuduna giriyor. O da orada şehit oluyor. Anlatılanlar bunlar. Odada ben kimseyi göremedim. Sol taraftaki odada müdürümüz ile arkadaşıma baktım, kimseyi göremedim. Bir oda daha vardı. Oraya bakmak hiç aklıma gelmedi. Kimse yoktur diye tahmin ettim. İki arkadaşımızın da aynı anda orada şehit olduğunu duydum” diye konuştu.

    “Her tarafı kan içerisinde ağlayarak önümden geçti”

    Bulunduğu yerin iki cam arası olduğunu ve patlamanın etkisiyle savrulduğunu anlatan Adanalı 1 çocuk babası polis memuru Fatih Şahin ise, “Dışarıda aracın patladığı hizada il emniyet müdürü ve yardımcılarının arabalarının patladığını hatırlıyorum. Yanıyorlar ve aynı anda patlıyorlardı. O anın şokuyla 2. ve 3. bir bombalı araç girdi, onlar patlıyor sanıyorum. Sürekli silah sesleri duyuyordum. Yanan araçların o taraftan iki kişi çıktı. Biri kan revan içerisinde, her tarafı kan içerisinde ağlayarak önümden geçti. Bütün organları dışarıda ve her tarafında şarapnel parçaları vardı. Bir kişinin ise şah damarına baskı yapılıyordu. Her adım attığında eli titrediğinden tamponu tutamıyordu ve şah damarından kan akıyordu. Dediklerine göre de o arkadaş ağır yaralıymış” şeklinde konuştu.