Etiket: Yapmalıyız”

  • Diyanet İşleri Başkanı Erbaş: “Biz Müminler, dünyadaki muhasebemizi ahiretteki hesaba göre yapmalıyız”

    Diyanet İşleri Başkanı Erbaş: “Biz Müminler, dünyadaki muhasebemizi ahiretteki hesaba göre yapmalıyız”

    Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, “Biz Müminler, dünyadaki muhasebemizi ahiretteki hesaba göre yapmalıyız. Ahirette Rabbimizin bizden razı olmasını istiyoruz. Öyleyse dünyada O’nun razı olacağı ameller yapmalıyız” dedi.

    Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, yatsı namazı sonrası Ankara Ahmet Hamdi Akseki Camii’nde “Geçmişten Geleceğe Muhasebe” konulu bir sohbet gerçekleştirdi. Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Türkiye’nin her yerinde yatsı ezanlarının okunduğunu ifade ederek, “Camilerimizde buluşamadık ama evlerimizde namazlarımızı kıldık. Yüce Rabbimiz ezan-ı muhammediyi gök kubbemizden ve minarelerimizden ebediyen eksik eylemesin” ifadelerine yer verdi.

    Allah’ın insanı en değerli varlık olarak yarattığını belirten Erbaş, “İnsana sayısız nimetler ihsan etmiş, akıl, irade, vicdan gibi üstün özellikler bahşetmiştir. Onu ilahi hitaba muhatap kılmıştır. Peygamber ve vahiy göndermekle onun yolunu aydınlatmıştır. Kainattaki her şeyi insanın emrine amade kılmıştır” diye konuştu.

    Başkan Erbaş, varlık aleminde her şeyin bir yaratılış gayesi olduğuna vurgu yaparak, “İnsanın dünyada bulunuş gayesi de Allah’a kulluktur. Yeryüzünün imar ve ıslahı için çalışmaktır. İnsan sınırlı bir varlık, dünya ise geçici bir mekandır. İnsan, burada, zamanın akışı içerisinde ebedi yurdu olan ahirete doğru yol almaktadır. Zaman ve ömür, insana emanet edilen eşsiz hazinelerdir. Bu sebeple zamanı en iyi şekilde değerlendirmek ve ömrü imar etmek, ihmal edilemez bir sorumluluktur” ifadelerini kullandı.

    “İnsan ve mümin olmamızın gereği olarak hepimizin sorumlulukları var”

    İnsanın sorumluluk sahibi bir varlık olduğunu dile getiren Erbaş, “İnsan ve mümin olmamızın gereği olarak hepimizin sorumlulukları vardır. Rabbimize karşı sorumluklarımız var. Kendimize karşı sorumluklarımız var. Ahlaki, içtimai, millî ve manevî değerlerimize karşı sorumluluklarımız var. Vatanımıza, milletimize, ailemize, eşimize, çocuklarımıza akrabalarımıza, çevremize, komşularımıza karşı sorumluluklarımız var. Yeryüzüne, insanlığa ve bütün canlılara karşı sorumluluklarımız vardır. İnsanı hem Allah’ın katında hem de tüm yaratılmışların içinde değerli ve önemli kılan özelliği, işte bu sorumluluklarını sahiplenmesi ve kendisine tevdi edilen mukaddes emaneti yüklenmesidir” şeklinde konuştu.

    “İnsan derin bir yalnızlığa mahkum olmuştur”

    Yaşanılan çağın zor bir çağ olduğu değerlendirmesinde bulunan Erbaş, “Modern dönemde ulaşım, iletişim, teknoloji büyük bir hızla gelişmiş ama insan derin bir yalnızlığa mahkum olmuştur. Bugün insanlık devasa krizlerle karşı karşıyadır. Savaşlar, felaketler, musibetler insanın geleceğe dair umudunu iyice zayıflatmıştır. Batı merkezli kurulan yeni dünya düzeninde insan, hayatın anlamını ve varoluşun gayesini kaybetmiştir. Anlamı kaybedince güzel ahlakı da kaybetmiştir. Şimdi anlam ve ahlak krizlerinin kuşatması altında şaşkın, yorgun, mutsuz ve umutsuz bir insanlık var yeryüzünde” diye konuştu.

    “Kendimizi kapsamlı bir muhasebeye tabi tutmalıyız”

    Başkan Erbaş, insanların aklını ve vicdanını kullanarak kendisiyle yüzleşmeye ihtiyacı olduğunu dile getirerek şöyle devam etti:

    “Bilhassa İslam dünyası ve Müslümanlar olarak inanıcımızı, medeniyetimizi ve sorumluluklarımızı dikkate alarak derin bir muhasebe yapmaya ihtiyacımız var. Mümin için muhasebe, bir yenilenme ve bilinçlenme eylemidir. Vahyi ve aklı, ilim ve hikmeti, güzel ahlak ve merhameti davranışlarına hakim kılma çabasıdır muhasebe. İlmi, fikri ve ahlaki yozlaşmalara karşı istikameti muhafaza etme gayretidir muhasebe. Bu sebeple, bugün derin bir tefekkürle bireysel, toplumsal ve küresel sorumluluklarımız çerçevesinde, üzerimize düşen görevleri yerine getirip getirmediğimize dair kendimizi kapsamlı bir muhasebeye tabi tutmalıyız.”

    “Biliyoruz ki, dünya hayatının sonunda, Rabbimizin huzuruna vardığımızda hayatımızın her anından, Allah’ın bize lütfettiği tüm nimetlerden hesaba çekileceğiz” diyen Başkan Erbaş, şunları söyledi:

    “Adaletin timsali Hz. Ömer’in, ‘Hesaba çekilmezden önce kendinizi hesaba çekiniz’ sözü esaslı bir hayat düsturudur. Rabbimiz Haşr Suresinde, bize çok uzakmış gibi gelen, ama yarın kadar yakın olan hesap günü için şu çarpıcı uyarıyı yapar. ‘Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve herkes, yarın için önceden ne göndermiş olduğuna baksın. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.’ Bu ayetin rehberliğiyle biz müminler, dünyadaki muhasebemizi ahiretteki hesaba göre yapmalıyız. Ahirette Rabbimizin bizden razı olmasını istiyoruz. Öyleyse dünyada O’nun razı olacağı ameller yapmalıyız.”

    “Bu zorlukların üstesinden geleceğiz ve en kısa zamanda normal hayatımıza yeniden kavuşacağız”

    Başkan Erbaş, Covid-19 salgınına karşı verilen mücadeleye de değinerek, “Devlet ve millet olarak hep beraber salgın hastalıkla mücadeleye devam ediyoruz. İnanıyorum ki, Allah’ın izni ve inayetiyle bütün bu zorlukların üstesinden geleceğiz ve en kısa zamanda normal hayatımıza yeniden kavuşacağız. Bize düşen, hayatın zorluklarını doğru yorumlamak ve bu zorlukların üstesinden gelmek için gereken irade ve gayreti göstermektir. Tedbirli olmaktır. Unutmayalım ki, tedbir bizden; takdir yüce Allah’tandır” diye konuştu.

    Hz. Peygamberin, “Müminin başka hiç kimsede bulunmayan hayranlık verici bir hali vardır. Onun her işi hayırdır. Eğer bir genişliğe, nimete kavuşursa şükreder ve bu onun için bir hayır olur. Eğer bir darlığa musibete uğrarsa da sabreder ve bu da onun için bir hayır olur” buyurduğunu hatırlatan Erbaş, “Dolayısıyla bizler karşılaştığımız her meseleyi mümin feraseti ve tevekkül bilinciyle yorumlamalı, sabır ve şükür terazisinin dengede kalmasını sağlamalıyız” ifadelerini kullandı.

    “Bu imtihanı kazanmanın yolu, tedbir, tevekkül, gayret ve sorumlulukla hareket etmektir”

    Etkenler ve sonuçlar ne olursa olsun yaşanılan hiçbir olayların “dünya imtihanı”ndan ayrı düşünülemeyeceğinin altını çizen Başkan Erbaş, şöyle konuştu:

    “Bu dünya, bir imtihan yeridir. Haddi zatında ömür dediğimiz sermaye, hayat dediğimiz zaman dilimi, aslında imtihan için bize tanınan süredir. İnsanın karşısına çıkan her türlü sıkıntı, zorluk, acı, yokluk, dert ve musibet, söz konusu imtihanın bir parçasıdır. Bu imtihanı kazanmanın yolu, tedbir, tevekkül, gayret ve sorumlulukla hareket etmektir. Bu yüzden karşılaştığımız olaylara soğukkanlı ve metanetli şekilde yaklaşmalı ve zorlukların üstesinden nasıl geleceğimize odaklanmalıyız. ‘Acaba bizden kaynaklanan bir kusur ya da hata var mı?’ diye düşünmeli, tutum ve davranışlarımızı gözden geçirmeliyiz. Yüce Rabbimiz, şu ayet-i kerimede, musibetlerin meydana gelmesinde insanların da kusurlarının bulunduğunu bildirmektedir: ‘Başınıza gelen herhangi bir musibet, kendi ellerinizin yaptığı işler yüzündendir. Kaldı ki Allah yaptıklarınızın çoğunu affediyor.’”

    “Küresel boyutta yaşadığımız sorunlarda, insanoğlunun zaaflarının önemli bir payı vardır”

    Küresel boyutta yaşanılan sorunlarda insanlarında bir payı olduğuna dikkat çeken Başkan Erbaş, “Bugün küresel boyutta yaşadığımız sorunlarda, insanoğlunun zaaflarının, ihtiraslarının, sorumluluk bilincini ihmal etmesinin önemli bir payı vardır. Mesela küresel bir çevre sorunu olarak havanın, suyun, toprağın kirletilmesi gibi hadiseler, bütün insanlığı ilgilendiren büyük meselelerdir. Bu olumsuz tablo, esasında insanoğlunun kendi hatalarının acı bir sonucudur. Dolayısıyla insanın çevreyle ilişkisini başta sorumluluk duygusu olmak üzere emanet, güzel ahlak ve salih amel bağlamında yeniden gözden geçirmesi, göz ardı edilemez bir zorunluluktur. Aksi takdirde yaşanacak çevresel krizlerin ve küresel musibetlerin, dünyayı topyekûn kaos ve kargaşaya sürüklemesi kaçınılmazdır. O halde daha güvenli ve güzel bir istikbâli inşa edebilmenin yolu, yaşanan bütün hadiseleri özeleştiri ve nefis muhasebesi çerçevesinde değerlendirmekten geçmektedir” şeklinde konuştu.

    “Müminler için hayat, bir iyilik yolculuğudur”

    Başkan Erbaş, zorlukları aşma, daha güzel bir hayatı beraberce yaşama noktasında en büyük gücün ve imkânın “iyilik duygusunu” güçlendirmek olduğuna vurgu yaparak “Yüce dinimiz İslam, bizlere, iyiliği, ihsanı, infakı, yardımlaşmayı, paylaşmayı öğretir; adaleti, merhameti, cömertliği emreder. Dolayısıyla müminler için hayat, bir iyilik yolculuğudur. İnsan da bu dünyaya, Âlemlerin rabbine “inanmak” ve “iyi işler yapmak” için gelen bir yolcudur. İyilik; toprağa düşüp yeşeren, yeşerip serpildikçe yeniden toprağa düşüp binlerce fidan olarak hayatı yeşerten bir tohum gibidir. İnsana düşen, iyiliğin dünyayı değiştirme gücüne sahip olduğuna inanmak ve iyilik tohumlarını gönüllere serpmektir. Onları bereketlendirecek olan Cenab-ı Hak’tır. Kur’an- Kerim’in bizlere gösterdiği hedef, “Hayırlı işlerde birbirinizle yarışın” mefkûresidir. “İyilik ve takvada yardımlaşın, günah ve düşmanlıkta yardımlaşmayın” ilkesidir.” ifadelerini kullandı.

    “Gönül yaralarımız, başkasının yarasına merhem olduğumuzda iyileşecektir”

    Hz. Peygamberin bir hadis-i şerifinde; “Kim bir müminin dünya sıkıntılarından birisini giderirse, Allah da kıyamet gününün sıkıntılarından birini ondan giderir. Kim darda kalana kolaylık gösterirse, Allah da ona dünya ve ahirette kolaylık gösterir” buyurduğunu hatırlatan Başkan Erbaş, şöyle konuştu:

    “Öyleyse hep beraber; hakikat ve güzellik adına, merhameti kuşanarak iyilik yolunun yolcusu olalım. Mazluma sığınak, muhtaca ensar olalım. Yetime kardeş, yoksula sevinç olalım. Bu zor süreçte sıkıntıya düşen kardeşlerimizin yardımına koşalım. Dualarımızı, hüzünlerimizi, sevinçlerimizi, mutluluklarımızı paylaşalım. İnsanlık için canla başla çalışan sağlık görevlilerimizin, arama kurtarma faaliyetlerinde fedakarca çalışan kardeşlerimizin, güvenlik güçlerimizin, Diyanet mensuplarımızın, milletimizin hizmetine koşan sivil toplum temsilcilerimizin ve tüm güzel yürekli insanların yanında olalım. Bilelim ki, gönül yaralarımız, başkasının yarasına merhem olduğumuzda iyileşecektir. Vicdanımızın sesine kulak verelim, kalbimize iyi gelecektir. Gerçek huzurun iyilikte saklı olduğuna inandığımız zaman dünya daha güzel olacaktır.”

    “Merhamet, Rahman’a kulluğumuzun en önemli nişanesidir”

    Başkan Erbaş, insan için merhametin önemini dile getirerek, “Merhamet, inancımızın bizlere kazandırdığı en büyük değerlerden birisidir. Merhamet, Rahman’a kulluğumuzun en önemli nişanesidir. Bu itibarla yüreğimizde büyüteceğimiz en güzel duygu merhamettir. Bu duyguyu geliştirmeye; kalbimize, hayatımıza, ailemize ve tüm yeryüzüne egemen kılmaya mecburuz. İşte bu amaçla yeryüzünde iyilik egemen oluncaya kadar çalışmalıyız. Merhamet egemen oluncaya kadar çalışmalıyız. Zira modern zamanların en büyük sorunu merhamet duygusunun zayıflamasıdır. Hâlbuki insaniyetin ve medeniyetin ölçüsü, kadınlara, çocuklara ve zayıflara karşı gösterilen merhamettir. Gücüne güvenerek zayıflara karşı şiddete başvurmak, inançla, akılla, vicdanla ve ahlakla asla bağdaşmayan, insanlık dışı bir tutumdur” diye konuştu.

    “Ayasofya Camii ile büyük bir heyecan ve sevinç yaşadık”

    Zorlukları ve güzellikleriyle bir yılın geride kaldığını ifade eden Başkan Erbaş, “Salgın, deprem, sel gibi olaylara hep beraber üzüldük ve bu olumsuzluklar karşısında milletçe kenetlenerek mücadele ettik. Ama bütün bu zorluklar ve olumsuzluklar içerisinde Rabbimizin izni ve inayetiyle, yaklaşık bir asırlık hasretin sonunda Ayasofya’nın yeniden camiye çevrilmesi ve müminlerle buluşması vesilesiyle ülkemizdeki ve dünyadaki tüm Müslümanlarla beraber büyük bir heyecan ve sevinç yaşadık” ifadelerini kullandı.

    “İyi bir hayat muhasebesi yapalım”

    Yeni bir miladi yılın ilk günlerinde öncelikle iyi bir hayat muhasebesi yapılması hususunda çağrıda bulunan Başkan Erbaş, şunları söyledi:

    “Doğru ve güzel davranışlarımızı artırmaya, kötü davranışlardan uzaklaşarak kalbimizdeki manevi kirlerden arınmaya çalışalım. Dargınlık, kırgınlık, kin ve nefreti terk edelim. Sevgiyi, saygıyı, merhameti, dostluk ve kardeşliği hayatımıza hâkim kılalım. Çevremize daha duyarlı olalım. Önyargılarımızı bitirelim. Dostluk ve kardeşliğimize mâni olan engelleri kaldıralım. Gönüllerimizi birbirimize açalım. Rabbimizin bizlere ömür nimetiyle ihsan ettiği bu yeni yılı “merhametle diriliş yılı” yapalım. Dostluk, iyi niyet, muhabbet, yardımlaşma ve paylaşmayla “kardeşliğin ihyası yılı” yapalım. Hak, adalet, merhamet ve tüm insani değerleri kuşanarak “insanlığın umut yılı” yapalım. Daha huzurlu bir hayat, daha güzel bir dünya elbette mümkündür. Ama biz inanırsak, çalışırsak, gayret edersek ve şükredersek gerçek olacaktır. Rabbimiz; “Eğer şükrederseniz artırırım, ama nankörlük ederseniz azabım şiddetli olur” buyuruyor. Şükür; nimetin kıymetini bilmek ve bu nimetin bilinci ile daha çok çalışmaktır.”

    Başkan Erbaş sözlerini şu duayla tamamladı:

    “Zorluklarımızı kolay kılsın. Şerleri hayırlara tebdil eylesin. Hastalarımıza acil şifalar lütfeylesin. Bereketli yağmurlarla tüm mahlukatı mesrur eylesin. Bizleri umduklarımıza nail, korktuklarımızdan emin eylesin. Kardeşliğimizi daim ve güçlü kılsın.”

  • Tunus Başbakanı Şahid: “Terör tehditlerine karşı ortak bir işbirliği yapmalıyız”

    Tunus Başbakanı Yusuf Şahid, Arap ülkelerine teröre karşı işbirliği yapma teklifinde bulundu.

    Tunus Başbakanı Yusuf Şahid, yıllık Arap Ülkeleri Polis ve Güvenlik Liderleri Zirvesi’nde bir konuşma gerçekleştirdi. Şahid, yaptığı konuşmasında Arap ülkelerine bölgede ve dünyadaki terör tehdidine karşı birleşme çağrısında bulundu. Tunus Başbakanı Şahid, ”Terör tehditlerini bitirmenin tek yolu bölgedeki Arap ülkelerinin işbirliği içinde olmasından geçer” ifadesini kullanarak, birçok Arap ülkesinde silahlı çatışmaların sürdürülmesinin ve silahlı kişileri eğitecek merkezlerin çoğalmasının terör için bir kaynak oluşturduğunu belirtti.

    Tunus’ta devam eden Arap Ülkeleri Polis ve Güvenlik Liderleri Zirvesi, Arap ülkeleri arasında elektronik güvenlik alanında işbirliğini güçlendirilmeyi hedefliyor.

  • Vali Demirtaş: “Süratle yatay mimariye dönüş yapmalıyız”

    Adana Valisi Mahmut Demirtaş, insanın fıtratı gereği yaşadığı ortamda kültürel, tarihi, sosyal ve görsel ögelerle sürekli etkileşim halinde olduğunu ve bu etkileşim sürecinde yaşadığı çevreyi düzenlemeyi, güzelleştirmeyi ve daha yaşanabilir bir hale dönüştürmeyi amaçladığını söyledi.

    “Kent Estetiği Şehrin Geleceği Paneli” Vali Mahmut Demirtaş’ın katılımıyla gerçekleştirildi.

    Roma’dan Osmanlı’ya yüzlerce yıllık tarihi, kültürü, sanatı bünyesinde barındıran Adana’nın ruh hamurunu yeni baştan yoğurmak gerektiğine değinen Vali Demirtaş, ‘‘Bu meyanda öncelikle Cumhurbaşkanımızın defaatle ifade ettikleri üzere, kentlerin bağrına bir bıçak misali saplanan dikey mimariden ivedilikle vazgeçip, süratle yatay mimariye dönüş yapmalıyız. Adana gibi yılda yer yer üç ürün hasadı yapılabilen bereketli topraklara sahip bir kentte, tarım alanlarının imara açılmasının bu şehrin hem bugününe, hem de geleceğine yapılmış en büyük yanlış olduğu akıllardan çıkarılmamalıdır. Bu alanlarda izinsiz yapılaşmaya da katiyen müsaade edilmemelidir’’ dedi.

    Öncesinde tarım, sonrasında sanayinin gelişmesiyle yaşanan göç ve çarpık kentleşmeye maruz kalan Adana’da, kentsel dönüşümün mutlak surette insan odaklı bir anlayışla hayata geçirilmesinin zorunluluğundan bahseden Vali Demirtaş ‘‘Bununla birlikte imar planları yapılırken kentin soluk alacağı yeşil alanlara, okul, sağlık tesislerine ve spor alanlarına yeteri kadar yer ayrılmasına dikkat edilmelidir. Kent içine sıkışıp kalan atölyelerle, küçük ve orta ölçekli sanayi tesisleri de şehir dışında uygun alanlara planlı bir biçimde taşınmalıdır’’ diye konuştu.

    Öte yandan yapıların, projelere uygun olarak inşa edilmesi gerektiğini ifade eden Demirtaş, ‘‘İmarda yoğunluk artışına kesinlikle izin verilmemelidir. Bugün karşılaştığımız en büyük sorunlardan biri de otopark sorunudur. Dolayısıyla otoparkı olmayan binalara ruhsat verilmemesi ve yapı denetimlerinin de sıkı bir biçimde denetlenmesi elzemdir. Ayrıca yeni açılan sokak ve caddelerin, gelecekte yaşanması muhtemel yoğunlukları dikkate alınmak suretiyle, uygun genişlikte planlamasının yapılması da, büyük önem arz etmektedir’’ ifadelerini kullandı.

    ‘‘Tarihi doku ile modern dokunuşların iç içe olduğu, yaşanabilir, çağdaş, sembol ve marka kent Adana ideali için, tüm paydaşların sadece elini değil, gövdesini taşın altına koyma vaktidir’’ diyen Vali Demirtaş, vaktin çocukların bizlere emaneti olan bereketli topraklara, tarihi, kültürü, sanatı ve estetiği ile dünden geleceğe uzanan bu kente sahip çıkma vakti olduğunu dile getirerek sözlerine son verdi.

  • Vali Memiş: “Katma değeri yüksek hayvansal ve tarımsal üretim yapmalıyız”

    Erzurum Valisi Okay Memiş, Doğu Anadolu Tarımsal Araştırma enstitüsü Müdürlüğü Toplantı salonunda et, süt, besiciler birliği ve paydaşlarıyla bir araya gelerek sorunları masaya yatırdı.

    Yoğun bir katılımın sağlandığı toplantıya, Vali Okay Memiş, Atatürk Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Sezai Ercişli, Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği Başkanı Rasim Fırat, Ticaret Borsası Başkanı Hakan Oral, Büyükşehir Belediyesi Yetkilileri ve ilgili birlik başkanları katıldı.

    İlk olarak toplantıda söz alan Erzurum Valisi Okay Memiş, Erzurum’un büyükbaş hayvan varlığı açısından Türkiye’de ikinci, küçükbaş hayvan varlığı açısından ise Türkiye’de beşinci olduğunu belirtti. Türkiye’nin en büyük meralarının Erzurum’da olduğuna dikkat çeken Memiş, katma değeri yüksek, hayvansal ve tarımsal üretimini gerçekleştirmek gerektiğini söyledi.

    Toplantının başkanlığını yapan Vali Memiş, tarım ve hayvancılık alanının ülkemiz açısından çok önemli bir yere sahip olduğunu ifade ederek, Erzurum’da tarım ve hayvancılık sektörünün önemine vurgu yaptı.

    Erzurum Valisi Okay Memiş, konuşmasına şöyle devam etti:

    “Tarım ve hayvancılık alanında en iyi olabilmek için neler yapabiliriz, bu alanda öncelikli olarak çözebileceğimiz ve masaya yatırmamız gereken konular nelerdir ve bu konularda sektör temsilcilerinin fikirleri nelerdir onları öğrenmek istiyorum. Çünkü üzerinde titizlikle durduğumuz bu konular sadece Erzurum’la alakalı değil. Bu konular aslında milli bir meseledir. Çünkü üretken bir Türkiye istiyoruz. Tarımsal kalkınmasını gerçekleştirmiş bir Türkiye istiyoruz. Yani eti dışardan ithal etmek istemiyoruz.”

    Erzurum’un elinde bulundurduğu imkânları en iyi şekilde değerlendirerek, alanında en iyi olabilmek için üretilecek olan bütün somut projelere destek vereceklerini dile getiren Vali Okay Memiş, Erzurum’un cazibe merkezi olması için çalışmaların aralıksız devam edeceğini vurguladı.

    Vali Okay Memiş, “Tarım ve Hayvancılık sektörü, stratejik bir sektördür. Bütün dünyada devletin sübvanse ettiği bir alandır. Bunu devam ettirebilmek için bizlerin somut, ayağı yere basan projeler, üretime yönelik projeler üretmemiz gerekmektedir. Yapacağımız projelerle üreticiyi, çiftçiyi kalkındırmamız gerekmektedir. Dolayısıyla girişimciyi de bu sayede kalkındırmış oluruz. Bunun için herkesin üzerine düşen görevi yerine getirmesi gerekmektedir. Çiftçisiyle, üreticisiyle, girişimcisiyle herkes uzmanlık alanındaki bilgilerini doğru bir şekilde paylaşarak, kamu yararına projeler üretmeyi hedef edinirse, hep birlikte tarım ve hayvancılık alanında Türkiye bir numara oluruz” dedi.

  • ATO Başkanı Baran: “Kooperatifleşme yoluyla katma değeri yüksek ürünler üretip ihracat yapmalıyız”

    Ankara Ticaret Odasının (ATO) düzenlediği “Yerli Üretimde Kooperatif Modeli ve Devlet Destekleri” toplantısında konuşan ATO Başkanı Gürsel Baran, “Finansman sıkıntısının arttığı bu dönemde kooperatifleşme yoluyla katma değeri yüksek ürünler üretip ihracat yapmalıyız” dedi.

    ATO, yerli ve milli üretimi ülke ekonomisinin her aşamasına yaymak, iş ve güç birliği yaparak yerli üretimi gerçekleştirecek üretim modeli olarak kooperatifleşmeyi incelemek ve bu konuda devlet destekleri konusunda üyeleri bilgilendirmek amacıyla “Yerli Üretimde Kooperatif Modeli ve Devlet Destekleri” toplantısı düzenledi. ATO’nun Yerli ve Milli Üretim Stratejileri ile Devlet Destekleri ve Mevzuat Araştırma Koordinasyonu Özel İhtisas Komisyonlarının organizasyonunda düzenlenen toplantıya ATO Başkanı Gürsel Baran’ın yanı sıra Cumhurbaşkanlığı Yerel Yönetimler Politika Kurulu Üyesi Dr. Mehmet Karabay, TOBB Fuarcılık Sektör Kurulu Başkanı ve TÜYAP Genel Müdürü Cihat Alagöz, Tarım Bakanlığı Danışmanı Ali Keskin Kılıç, Ticaret Bakanlığı Kooperatifçilik Genel Müdür Vekili Ekrem Alper Bozkurt, KOSGEB Ankara Çankaya Müdürü Ayşe Yeşim Çepni, Vakıfbank Bölge Müdürü Hamza Yıldız katıldı.

    ATO Devlet Destekleri ve Mevzuat Araştırma Koordinasyonu Özel İhtisas Komisyonu Başkanı ve Meclis Üyesi Hakan Tarhan’ın moderatörlüğünü yaptığı toplantının açılışında bir konuşma yapan ATO Başkanı Gürsel Baran, bugünün dünyasında bağımsız olmanın şartının teknoloji tasarlayan, geliştiren, ürüten ve ihraç eden bir ülke olmaktan geçtiğini belirtti. Baran, “Bilimde, teknolojide ve sanayide küresel oyuncu olma hedefini benimsemiş bir ülkeyiz. Finansman sıkıntısının arttığı bu dönemde kooperatifleşme yoluyla katma değeri yüksek ürünler üretip ihracat yapmalıyız” dedi.

    Dış ticaret açığını kapatabilmek için ithalatı azaltıp, ihracatı artıracak şekilde üretim yapılması gerektiğine dikkat çeken Baran, cep telefonu ithalatını örnek vererek, son 10 yılda 142 milyon adet cep telefonu ithalatına 24 milyar dolar ödendiğini söyledi. Türkiye’nin ithal ettiği ve bunun yerine üretebileceği 2 bin 600 farklı ara malı ürününün belirlendiğini kaydeden Baran, Yeni Ekonomi Programı’nda yerlileştirme ve millileştirme konusunun yer aldığını ve bunun için 43 ürün grubuna odaklanılacağını kaydetti. Baran, “Yerlileştirme ve millileştirme konusunda bedelsiz arsa tahsisinden AR-GE desteklerine kadar pek çok destek mevcut” dedi.

    Yerli ve milli üretimi gerçekleştirmek için üretim modelleri üzerinde de durulması gerektiğine dikkat çeken Baran, “Kooperatifler iş ve güç birliği oluşturmak açısından çok önemli. ‘Bir elin nesi var iki elin sesi var’ diye dilimize de girmiş. Tek başınıza bir ürünü üretme şansınız olmayabilir ancak bir araya gelerek oluşturacağınız güç ve sinerjiyle yaptığınız işi başarma şansınız yükselir” şeklinde konuştu.

    “Sorunlarımızı doğru tespit etmemiz lazım”

    Cumhurbaşkanlığı Yerel Yönetimler Politika Kurulu Üyesi Dr. Mehmet Karabay ise yaptığı konuşmada, 2017 yılında yüzde 7 büyüyen Türkiye’nin 2018 yılının ilk 3 ayında da aynı oranda büyüme kaydettiğini hatırlatarak, “Geçtiğimiz yıl sağladığımız yüzde 7 büyümenin 2,3 puanı ihracattan kaynaklandı. Yüzde 7 büyümemizin içinde ihracatın payı yüzde 35 civarında. Türkiye ekonomisinin büyümesinde ihracat çok önemli bir unsur” dedi.

    Sorunların çözümü için öncelikle doğru tespit edilmesi gerektiğinin altını çizen Karabay, “İleri teknoloji elbette çok önemli. Bundan 25 yıl önce Türkiye’de bilgi toplumu kavramı konuşulmaya başlandığında biz bunu doğru tanımlayamadık. Bilgi toplumunun ne olduğunu ancak yeni anlıyoruz” ifadelerini kullandı.

    Karabay, Türkiye’nin ileri teknoloji, yazılım ve bilişim alanlarında üretim yapabilecek kapasitede olduğunu ancak üretme kültürü ve üreterek kazanma alışkanlığının kaybedildiğini ifade etti. Türkiye’nin kurtuluş reçetesinin “çalışkan olmak”tan geçtiğini dile getiren Karabay, üretmekten başka çare olmadığını söyledi.

    “Kapasitemiz yüksek, katma değerimiz düşük”

    TOBB Fuarcılık Sektör Kurulu Başkanı ve TÜYAP Genel Müdürü Cihat Alagöz de, Türkiye’nin üretim kapasitesinin yüksek ancak üretilen ürünlerinin katma değerinin düşük olduğunu kaydetti. Ürün çeşitliliğinin artırılması, yeni pazarlara girilmesi gerektiğine dikkat çeken Alagöz, elektronik ticaretin de ihracat açısından önemli olduğunu söyledi. Alagöz, “E-ticaret sayesinde hiçbir yerde mağaza açmadan dünyanın dört bir yanında satış yapabilirsiniz” dedi.

    Toplantıda Tarım Bakanlığı Danışmanı Ali Keskin Kılıç, Ticaret Bakanlığı Kooperatifçilik Genel Müdür Vekili, Ekrem Alper Bozkurt, Ticaret Bakanlığı Kooperatifçilik Genel Müdürlüğü Uzmanı Zehra Arslan Uysal, Vakıfbank Trakya Bölge Müdürü Hamza Yıldız, KOSGEB Çankaya Müdürü Ayşe Yeşim Çepni de birer konuşma yaptı. Toplantıya ATO Meclis üyeleri de görüşlerini aktardı. Toplantıya, ATO Yönetim Kurulu Başkan Yardımcıları Halil İbrahim Yılmaz ve Temel Aktay, ATO Meclis Başkan Yardımcısı Vecdet Şendil, ATO Yönetim Kurulu Üyeleri Halil İlik, Fatih Çetinkaya, Nuh Acar, ATO Devlet Destekleri ve Mevzuat Araştırma Koordinasyonu Özel İhtisas Komisyonu üyeleri ile Yerli ve Milli Üretim Stratejileri Özel İhtisas Komisyonu üyeleri katıldı.