Etiket: Yapılabiliyor

  • Beyşehir’de kurulan seralarda 12 ay üretim yapılabiliyor

    Beyşehir’de kurulan seralarda 12 ay üretim yapılabiliyor

    Konya’nın Beyşehir ilçesinde kurulan seralarda yılın 12 ayında tarımsal üretim yapılabildiği belirtildi.

    Beyşehir’de, İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğü tarafında yürütülen çalışma ve hayata geçirilen projelerin ardından kurulan seralarda damla sulama yöntemleriyle yılın 12 ayında da ürün alınabiliyor. Beyşehir İlçe Tarım ve Orman Müdürü Mehmet Kaya, Beyşehir’in önemli tarım ve hayvancılık merkezlerinden olduğunu belirtti. Kaya, ilçenin seracılıkta da daha iyi noktalara gelebilmesi ve üreticilerin gelirlerinin artırabilmesi maksadıyla üç yıl önce kurum olarak başlattıkları proje çalışmalarının meyvesini almaya başladıklarını kaydetti. Kaya, “İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğü olarak KOP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı tarafından KOP Eylem planı kapsamında yürütülen tarımsal eğitim ve yayım projesinden ilçedeki çiftçilerin de yararlanabilmesi için başlattığımız çalışmalarla bugüne kadar ilçe genelinde 22 sera kurulumunu gerçekleştirdik. Kurulan bu seralarda yoğun olarak domates, salatalık ve biber gibi sebze ürünlerinin yetiştirilmeye başlandı. Seralarda sonbahar döneminde ise marul, tere, roka, yeşil soğan gibi ürünlerin ekimi yapıldı. Böylece üreticinin yılın 12 ayında farklı ürünler yetiştirerek gelir imkanları artırıldı. Son yıllarda kurum olarak yürüttüğümüz çalışma ve hayata geçirdiğimiz projelerle seracılığı ilçemizde ayağa kaldırdık. Desteklerden faydalanmayan çiftçilerimiz de kendi imkanlarıyla ya da banka kredileriyle bu işe başladı. Yüzde 70, hatta yüzde 100 hibeli desteklemelerimiz de oldu. Şu anda ise yüzde 50 kırsal kalkınmadan desteklemelerimiz devam ediyor. Beyşehir’de şu an 50 civarında sera bulunuyor. Seracılık yapmak isteyen vatandaşlarımızı da talepleri doğrultusunda bilgilendiriyor ve gerekli yönlendirmeleri yapıyoruz” dedi.

  • Her yaşta estetik kaygı olmadan tel tedavisi yapılabiliyor

    Doç.Dr. Ruhi Nalçacı, teknoloji ile Ortodontik tedavilere ilginin oldukça arttığını belirterek, her yaşta estetik kaygı olmadan tel tedavisi yapılabildiğini söyledi.

    Ortodonti’nin dişlerdeki çapraşıklığı, alt ve üst çene dişlerinin birbirleri ile olan hatalı ilişkisini ve yüz iskeleti bozukluklarını düzeltmeyi amaçlayan, diş hekimliğinin bir dalı olduğunu anımsatan Doç.Dr. Ruhi Nalçacı, “Ortodonti aynı zamanda bu problemleri tedavi ederek ağız sağlığınızı korumanıza yardımcı olur. Çapraşık dişler estetik olarak kötü görünürler. Çok önde veya geride konumlanmış dişler yüz görüntümüzü olumsuz etkilerler. Eğri dişler temizleme güçlüğü sebebiyle diş taşı oluşumu ve diş çürümeleri açısından risk oluşturur. Ayrıca kapanış bozuklukları bazı bireylerde ileri yaşlarda çene ekleminde problemlere sebep olabilmektedir” diye konuştu.

    “Çocuklardan çok erişkinlerde diş telleri görülecek”

    Doç.Dr. Ruhi Nalçacı, yakın gelecekte daha da yaygınlaşacak ve ucuzlayacak estetik ve dijital ortodontik uygulamalar sayesinde ortodontik tedaviye olan ilginin daha da artacağını, çocuklardan çok erişkinlerde diş tellerinin görüleceğini vurguladı. Nalçacı, “Ortodontik tedavilerin en önemli dezavantajı olarak düşünülen uzun tedavi süreleri ve diş tellerinin estetik olmayan görünümü, sağlık alanındaki teknolojik ilerlemeler sayesinde artık sorun olmuyor” şeklinde konuştu.

    “Her yaşta estetik kaygı olmadan tel tedavisi yapılabiliyor”

    Doç.Dr. Nalçacı, “Kullanımı son yıllarda ülkemizde de oldukça yaygınlaşan görünmez diş telleri (şeffaf plaklar-invisalign), içten takılan diş telleri (lingual tedavi) ve şeffaf (porselen-safir) braketler artık daha çok erişkin bireyin ortodontik tedavileri tercih etmesine neden oluyor. Her yaşta estetik kaygı olmadan tel tedavisi yapılabiliyor. Eskiye oranla çok daha uygun fiyatlara ulaşılan bu tedaviler artık hastaların bütçelerini de zorlamıyor’ dedi.

    Doç.Dr.Ruhi Nalçacı, sözlerini şöyle tamamladı:

    “İmplant veya lamina diş gibi estetik düzeltmeler öncesinde yapılan kısa süreli ortodontik tedaviler ile daha doğal bir gülümsemeye kavuşmak mümkün oluyor. Güzel bir gülüş tasarımı için ideal yerlerinde olması gereken dişlerimiz, erken diş kayıplarına bağlı olarak çene içinde yanlış konumlanabiliyor. Estetik bir protez bu durumda maalesef mümkün olmuyor. Ancak protez öncesinde tel tedavisi ile düzeltilirse, ardından lamina veya zirkonyumla güzel bir gülüş estetiği sağlanabiliyor. Alt veya üst çenesinde gerilik veya ilerde olma durumu olan, doğuştan veya sonradan travma sonucu alt veya üst çenesinde deformiteye sahip vakalarda plastik cerrahi ile yapılacak düzeltmeler artık tel tedavisi yapılmadan gerçekleştirilmiyor.”

  • “Göğüs kafesini kesmeden kalp ameliyatı yapılabiliyor”

    Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Ali Civelek, standart kalp cerrahisinde hastanın göğüs kemiği keserek hastanın kalbine ulaşıldığını belirterek, “Son 10 yıldır gelişen tıp teknolojisi ile minimal invaziv yöntemiyle yani küçük kesili cerrahi operasyonlarla kalp ameliyatlarını gerçekleştiriyoruz” dedi.

    Göğüs kafesi kemiğini kesmeden kalp ameliyatlarının yapılabildiğini vurgulayan Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Ali Civelek, minimal invaziv yöntemi ve avantajları hakkında bilgiler verdi. Kalp damar cerrahisinin, haftanın yedi gün ve 24 saat hastalara hizmet vermeyi, ilgilenmeyi gerektiren bir görev olduğunu anlatan Prof. Dr. Ali Civelek, bu branşın meslek olarak değil de, bir yaşam tarzı olarak benimsenmesi, severek yapılması gerektiğini ve aksi halde başarı oranının düşebileceğini söyledi. Bu bilincin farkında olarak, aynı zamanda hastaların psikolojilerine de hitap edilmesi gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Civelek, hastalarının bu bilinçle hastaların mevcut rahatsızlıklarını en üst düzeyde tedavi etmeye, ameliyat sonrası daha kolay ve daha az travmatik bir dönem geçirmelerini sağlamaya çalıştıklarını sözlerine ekledi.

    Standart kalp cerrahisinde hastanın göğüs kemiğini keserek hastanın kalbine ulaşıldığını, kalp ameliyatlarında bu yöntemin bir hekim tarafından daha kolay ve rahat yapıldığını ancak sonrasında hastaların büyük bir bölümünün göğüs kemiğinin kesilmesinden dolayı ciddi bir travma yaşayabildiklerini ifade eden Prof. Dr. Ali Civelek, “Son 10 yıldır gelişen tıbbi teknoloji sayesinde minimal invaziv yöntemiyle yani küçük kesili cerrahi operasyonlarla kalp ameliyatlarını gerçekleştiriyoruz. Göğüsün sağ ya da sol tarafından hangi ameliyat yapılacaksa kaburgalar arasından küçük bir kesiyle, göğüs değil, kaburgaları bile kesmeden kaburgalar arasından 6-7 cm.’lik küçük kesilerle hastanın kalbine ulaşılıyor. Ameliyatların bu kesilerden girilerek yapıldığını, göğüs kemiğinin kesilmediği için hastaların ameliyat sonrasında daha hızlı iyileşebildiklerini, sosyal hayatlarına daha çabuk dönebildiklerini ve psikolojik olarak ciddi travmalar yaşamadıklarını gözlemledik” ifadelerini kullandı.

    Minimal invaziv yöntemi ve robotik cerrahi ile kalp ameliyatları

    Teknolojinin ilerlemesiyle bu ameliyatların içine robotik cerrahinin de eklendiğini söyleyen Prof. Dr. Civelek, ameliyatı robotların yapmadığını, robotları kullanan cerrahların bu ameliyatları gerçekleştirdiğinin altını çizerek, “Robotun kollarıyla ve bu küçük kesilerden girerek ameliyatları yapmak mümkün. Minimal invaziv yöntemi ve robotik cerrahi arasında ki fark, birisinde robotun kollarını kullanarak bu ameliyatları gerçekleştiriyoruz, diğerinde ise geliştirilmiş aletleri kullanarak kendi elimizle minimal invaziv yöntemini bu operasyonlarda gerçekleştiriyoruz. Her ikisinde de göğüs kemiğini kesmeden kalbe rahatça ulaşıyoruz” dedi.

    Bu tür ameliyatlarda nerdeyse tamamına yakın bir kısmının hiç kan nakli yapılmadan gerçekleşebildiğine dikkat çeken Prof. Dr. Ali Civelek, hastaların ameliyattan sonra 4-5 günlük çok kısa bir süre içerisinde normal sosyal yaşantılarına dönebildiklerini ifade etti.

    “Minimal İnvaziv yöntemiyle yapılan ameliyatlar yaşlılar için daha konforlu”

    Prof. Dr. Ali Civelek, “İlerleyen yaşlarda göğüs kemiğinin kesilmesi nasıl bir yerimiz kırıldığında kemik daha güç iyileşiyorsa göğüs kemiğinin iyileşmesi de daha uzun bir sürede gerçekleşebiliyor. O yüzden minimal invaziv yöntemlerle yapılan ameliyatlarda yaşlı hastalarda elde edilen sonuçlar, standart ameliyatlara göre tabi ki daha başarılı oluyor. Bu yöntem sayesinde yaşlı hastalar da kısa sürede normal yaşamlarına ve sevdiklerinin yanına dönebiliyorlar” dedi.

    Minimal invaziv yöntemiyle ameliyat olan hastalar, sonrasında nelere dikkat etmeli?

    Kalp cerrahisinin çok zor bir branş olduğundan bahseden Prof. Dr. Ali Civelek, hastaların vücutlarında en önemli organ olan kalplerini hekimlerine emanet ettiklerini, kalp ameliyatlarının maalesef hastanın ölümle kalım arasında olduğu ameliyatlar olduğunu, bu nedenle bunun bilincinde olarak hastanın psikolojisinin de hasta yakınlarının psikolojisinin de aynı zamanda tedavi etmek durumunda olduklarını ifade etti.

    Bu ameliyatlardan sonra hastaların yaşamlarının kolaylaştığını sözlerine ekleyen Prof. Dr. Ali Civelek, göğüs kemiği kesilen hastaların ameliyat sonrasında 2-3 aylık dönem içerisinde arabalarını kullanamadıklarını, çünkü herhangi bir kaza durumunda göğüs kemiğine alınacak bir darbenin, göğüs kemiğine yaklaştırılan sistemlerin bozulmasına sebep olabileceğini belirtti.

    Minimal İnvaziv yöntemiyle gerçekleştirilen ameliyatlardan sonra ise hastaların araba kullanarak evlerine gidebileceklerini dile getiren Prof. Dr. Ali Civelek, “Bu yöntem daha hızlı iyileşme, normal hayata çabuk dönebilme kolaylığı ve konforlu bir yaşam sağlıyor. Hastaların en çok sorduğu sorulardan birisinin de; “Ne zaman sağa veya sola dönüp yatabilirim?” sorusu oluyor. Tabi düşünün bir ameliyat oluyorsunuz en az 2 ay sırt üstü yatmak zorundasınız ki göğüs kemiğiniz iyileşebilsin. Bu ameliyatların en büyük avantajlarından biri de hasta ameliyat gecesi bile istediği şekilde yatabilir. Sağına-soluna dönebilir, 3 hafta içerisinde spor da dahil olmak üzere fiziksel aktivitesine başlayabilir. Yapılması gereken tek şey genel ameliyatlarda olduğu gibi hijyene dikkat etmek ve sağlıklı bir şekilde beslenmeye devam etmek” şeklinde sözlerini sonlandırdı.

  • Genel cerrahideki ameliyatlar laparoskopik yöntemle de yapılabiliyor

    Özel Ümit Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Alper Hacıoğlu, genel cerrahide yapılan tüm ameliyatların laparoskopik yöntemle de yapılabildiğini söyledi.

    Laparoskopi ve laparoskopik ameliyatlar hakkında konuşan Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Alper Hacıoğlu, “Laparoskopi kelimesi Latince bir kelimedir, karın içine bakmak anlamına gelir. Bu ameliyat 1900’lü yılların başında üroloji doktorları ve kadın doğum doktorları tarafından mesaneye bakmak, rahim ve yumurtalıklara bakmak için geliştirilmiş bir ameliyattır. Asıl gelişimi 1980’li yıllarda olmuştur. 1985’te ilk laparoskopik safra kesesi ameliyatından sonra bu yöntem tıpta ivme kazanmaya başlamıştır” dedi.

    Laparoskopik ameliyatların genel anestezi ile yapıldığını söyleyen Hacıoğlu, “Bu ameliyatta göbek bölgesinden küçük bir delik açılıyor. Özel bir iğne vasıtasıyla hastanın karnının içi karbondioksit gazı ile şişirilir. Daha sonra trokar adı verilen yaklaşık 1 santimetre çapında boru şeklinde bir aletle karnın içine girilir. Bu alet üzerinden kamera sistemi ilerletilerek karnın içerisinden görüntü alınır. Bu şekilde karnın içindeki organları incelemek, değerlendirmek ve gerektiğinde yardımcı trokarlar ile çeşitli ameliyatlar yapmak mümkündür. Karın içinde hastalık varlığının araştırılması için laparoskopi yapılır. Buna tıpta tanısal laparoskopi adı veriliyor” diye konuştu.

    “Son 10 yıl içerisinde çok daha karmaşık ameliyatlar da bu yöntemle yapılmaya başlandı”

    Karın içinde yapılan hemen her ameliyatın laparoskopik yöntemle de yapılabildiğini ifade eden Hacıoğlu, “Safra kesesi, apandistin alınması gibi ameliyatlar bu yöntemle çok sık olarak yapılıyor. Bunun dışında laparoskopik aletlerin gelişimi ile son 10 yıl içerisinde çok daha karmaşık ameliyatlar da bu yöntemle yapılmaya başlandı. Neredeyse genel cerrahide yapılabilen tüm açık ameliyatlar kapalı olarak da yapılabiliyor. Bunların içerisinde dalağın çıkarılması, karaciğerin bir kısmının çıkarılması, mide fıtığı ve reflü ameliyatları, çeşitli kanser ameliyatları da laparoskopik yöntemle yapılabilmektedir. En yaygın yapılan kanser ameliyatları laparoskopik kalın bağırsak ve rektum kanseri ameliyatlarıdır. Mide ve hatta pankreas kanseri ameliyatları da laparoskopik olarak yapılabilmektedir. Bu ameliyatların tamamı hastanemizde yapılmaktadır” şeklinde konuştu.

    “Hamileliğin ilk döneminde bu işlemin yapılması sakıncalıdır”

    Bu yöntemin uygulanamadığı durumlardan da söz eden Dr. Hacıoğlu, “Karın içerisinden daha önce açık ameliyat geçiren hastalarda karın içinde yapışıklıklar olur. Bu sebeple karnın şişirilmesi ve bu yapışıklıkların arasından kapalı ameliyat yapılması zorlaşmaktadır. Hamileliğin ilk döneminde bu işlemin yapılması sakıncalıdır. Hamileliğin son 3 ayında da rahmin ileri derece büyümesi nedeniyle laparoskopi yapmak zorlaşmaktadır. İleri derecede kalp ve akciğer rahatsızlığı olan hastalarda da laparoskopi zorlaşmaktadır” dedi.

  • Dört Mevsim Saç Ekimi Yapılabiliyor

    Gazi Hastanesi Saç Sorunları ve Saç Ekim Birimi Koordinatörü Yasemin Gülgör, ’Yazın saç ekilmesi yapılmaz’ şeklindeki görüşün doğru olmadığını söyledi. Gülgör, hastaların saç ekiminin ardından gerekli dikkati ve özeni göstermesi halinde hiçbir sorunla karşılaşılmayacağını anlattı.

    İzmir Özel Gazi Hastanesi Saç Sorunları ve Saç Ekim Birimi Koordinatörü Yasemin Gülgör, saç ekimiyle ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Yazın saç ekimi yapılmasının doğru olmadığı şeklinde görüşlerin gerçeği yansıtmadığını belirten Gülgör, saç ekiminin dört mevsim yapılabileceğini söyledi.

    Yazın saç ektiren kişilerin bir hafta boyunca saçlarını sıcaktan ve güneşten koruması gerektiğini belirten Gülgör, “Saç ektiren hastamız klimalı, serin ortamda saçların korunması lazım. Saçları ve alnı terlediğinde ekim yapılan bölgeye dokunmamalıdır. Yeni ve sağlıklı saçların çıkması için hastaların çok dikkatli ve özenli davranmaları gerekiyor. Hastaların sıcaktan, güneş ışınlarından saçlarını koruması gerekiyor. Neticede 6-8 saat süren operasyondan çıkıyor. Saç köklerinin bir tutunma evresi var” diye konuştu.

    İşlem sonrasında, saç ekilen bölgeye belli bir süre dokunulmaması gerektiğine dikkat çeken Gülgör, “Saç ekilen hastalarımıza iki gün dinlenmelerini öneriyoruz. Arkadaş ve akraba çevresinden merak edip ziyaretine gelenler olacaktır. Ancak kimsenin işlem yapılan bölgeye dokunmaması gerekiyor. Hastanın işlemin ardından 3 gün ani hareketler yapmaması, ağır kaldırmaması, ağır spor yapmaması gerekli. Operasyondan üç gün sonra hastalarımız günlük hayatlarına dönüyorlar” dedi.