Etiket: Yalan

  • Yalan beyana hapis cezası

    Yalan beyana hapis cezası

    İçişleri Bakanlığı korona virüs (Covid-19) tanılı kişilerin, temasta bulundukları kişiler hakkında eksik ya da yalan beyanda bulunmaları halinde haklarında Türk Ceza Kanununun 206’ncı maddesi kapsamında 3 aydan 2 yıla kadar hapis veya adli para cezası uygulanacak.

    Karabük Valiliği tarafından yapılan açıklamada, salgınla mücadelenin en önemli unsurlarından birisinin “filyasyon” çalışmaları olduğu belirtildi. Filyasyon çalışmalarının sağlıklı bir şekilde yürütülebilmesi için tanı konulmuş kişilerin yakın dönemde temaslı oldukları kişiler hakkında en doğru bilgiyi eksiksiz şekilde vermelerinin son derece önemli olduğu ifade edilen açıklamada, şunlar kaydedildi:

    “Bilindiği üzere Türk Ceza Kanununun 206’ncı maddesi ile ’bir resmi belgeyi düzenlemek yetkisine sahip olan kamu görevlisine yalan beyanda bulunan kişi, 3 aydan 2 yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılacağı’ hükme bağlanmıştır. Salgınla mücadelede temel kanun olan 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanununun 27’nci maddesinde ise İl/İlçe Hıfzıssıhha Kurullarının halk sağlığını korumak amacıyla hastalığın ortadan kaldırılmasına yönelik önlemlerin uygulanmasını sağlayacağı hüküm altına alınmıştır. Bu bağlamda korona virüs tanılı hastalar tarafından temaslı kişiler hakkında yapılan eksik veya yanıltıcı veya gerçeğe aykırı beyanlara/bildirimlere ilişkin olarak, bu tür eylemler içerisinde bulunanlar hakkında Türk Ceza Kanununun 206’ncı maddesi gereğince işlem tesis edilecektir.”

  • Yalan beyana hapis ve para cezası

    Yalan beyana hapis ve para cezası

    Kütahya Valiliği İl Hıfzıssıhha Kurulunca, korona virüs tanılı hastalar tarafından temaslı kişiler hakkında yapılan eksik veya yanıltıcı veya gerçeğe aykırı beyanda bulunan kişilerin, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılacağı açıklandı.

    Yapılan açıklamada, Korona virüs tanısı konulan hastaların temaslılarına ilişkin olarak bazı durumlarda eksik bilgi (ekonomik kaygılarla özel sektörde çalışan temaslı kişiler hakkında doğru bilgi verilmemesi gibi) verdikleri, bazı durumlarda ise gerçekte temaslı olmayan kişilerin (temasta olunmadığı halde farklı sebeplerle kamu personelinin temaslı olarak bildirilmesi gibi) temaslı kişiler olarak bildirdiklerinin tespit edildiği belirtildi.

    Açıklamada, ”Korona virüs tanılı hastalar tarafından temaslı kişiler hakkında yapılan eksik veya yanıltıcı veya gerçeğe aykırı beyanlara, bildirimlere ilişkin olarak, bu tür eylemler içerisinde bulunanlar hakkında Türk Ceza Kanununun 206’ncı maddesi ’bir resmi belgeyi düzenlemek yetkisine sahip olan kamu görevlisine yalan beyanda bulunan kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılacağı’ hükmü kapsamında gerekli adli işlemlerin başlatılmasına, alınan kararlara uymayan vatandaşlara, iş yerlerine Umumi Hıfzıssıhha Kanununun 282’nci maddesi gereğince idari para cezası verilmesi, aykırılığın durumuna göre Kanunun ilgili maddeleri gereğince işlem yapılması ve konusu suç teşkil eden davranışlara ilişkin Türk Ceza Kanununun 195’inci maddesi kapsamında gerekli adli başlatılmasına, toplantıya katılanların oy birliği ile karar verilmiştir” denildi.

  • Çocuklar neden yalan söyler?

    Çocuklar neden yalan söyler?

    Uzman Klinik Psikolog Müjde Yahşi, yaşamın ilk 5 yılında çocukların gerçek ile gerçek dışını ayıramadığını ve hayali hikâyeler uydurduğunu belirterek, “Örneğin; her sabah çantasını takıp okula giden abisini gören 3 yaşındaki bir çocuk teyzesine ben de okula gidiyorum diyebilir hatta bunu en ufak ayrıntılarıyla süsleyerek okulda öğretmeninin kendisine verdiği ödevlerden de bahsedebilir. Bunlar 6 yaş öncesi görülen, hayali içeriği olan ve gerçek anlamda yalan özelliği taşımayan sözde yalanlardır” dedi.

    Çocuk, 6 yaşını doldurmasına rağmen hala yalan söylemeye devam ediyorsa, bu durumda alışkanlıktan söz edilebileceğini anlatan Psikolog Müjde Yahşi, “Örneğin; 8 yaşındaki bir çocuğun ödevi olduğu halde ödevini yapmamak için ebeveynine sürekli ödevini yaptığını söylemesi, derslerden kaçmak için öğretmenine her defasında kitaplarını evde unuttuğunu söylemesi ya da arkadaşlarından kopya çekerek başarı elde etmeye çalışması, yalanın alışkanlık haline geldiğini bize gösterir” diye konuştu.

    Yalanı alışkanlık haline getirmiş çocukların 2 özelliği olduğunu dile getiren Psikolog Müjde Yahşi, “Biri; kendilerini kontrol edememeleri diğeri ise aşırı bencillikleridir. Bu 2 kişilik özelliğine neden olan şey ailenin ve çevrenin çocuk ile olan olumsuz ilişkileridir, yani aile çocuk ile yeteri kadar sağlıklı sosyal ilişkiler kuramamışsa ve çocuğun ihtiyacı olan eğitimsel koşulları sağlamamışsa çocuk kendini kontrol edemez ve aşırı bencil davranışlarda bulunarak yalan söylemeye devam eder.

    Yalan söylemeyi ortaya çıkaran 4 etken vardır bunlar; aşağılık duygusu, suçluluk duygusu, saldırganlık ve kıskançlıktır.

    Örneğin ebeveynin; çocuğu sürekli başkaları ile mukayese ederek aşağılaması, onu yaptığı hatalardan dolayı sürekli suçlaması, çocuk bir şeyleri merak edip kurcalamak isterken onu sürekli engelleyerek saldırganlaştırması ve doğuştan getirdiğimiz kıskançlık duygusunu yanlış tutumlar ile beslemesi, yalan söylemeyi ortaya çıkaran etkenlerdir” diye konuştu.

    Ergenlik dönemine uzanan yalanların bu defa türü ve içeriğinin değiştiğini ifade eden Psikolog Müjde Yahşi, açıklamasını şöyle sürdürdü; “Örneğin; arkadaşının beğendiği fakat kendisinin beğenmediği bir film için kendi fikrinin aksine nezaket adına iyi yorumlar yapması ya da kalbini kırdığı bir arkadaşının sırf gönlünü almak için ona beyaz yalanlar söylemesi ergenin bilinçli bir davranışla yalana başvurması diyebiliriz. Ergende görülen bu tür yalanlar sosyal yalanlardır.

    Çocuklar 2 nedenden dolayı yalan söyler. Birincisi; korku ve baskıdır. İkincisi de taklit ve model almadır.

    Örneğin; anahtarını kaybeden anne, 5 yaşındaki kızını suçlayarak “sen aldın biliyorum, itiraf edersen sana oyuncak alacağım”diyerek baskı yapması ve bunun neticesinde çocuğun da anahtarı almadığı halde “evet ben aldım ama sakladığım yeri bulamıyorum” demesi baskının neden olduğu yalandır.

    Ya da bir babanın 10 yaşındaki çocuğuna “söyle çabuk bu vazoyu sen mi kırdın” şeklinde hiddetle sorduğu soru, çocuğun vazoyu kırmasına rağmen cezalandırılacağım korkusuyla “hayır ben kırmadım” dediği korkunun neden olduğu yalandır.

    Anne 6 yaşındaki çocuğuyla alışverişe gittikleri halde alışverişe gitmedikleri konusunda çocuğunu sıkı sıkı tembihleyerek “alışveriş yaptığımızı sakın babana söyleme” demesi çocuğun anneyi model almasına ve benzer şekilde yalan söylemesine neden olabilir.

    Ya da baba araç kullanırken telefondaki arkadaşına evde dinleniyorum biraz hastayım demesi 4 yaşındaki çocuğun babayı taklit etmesine ve çocuğun benzer şekilde yalan söylemesine neden olabilir.

    Tüm bu örnekler duygusal ihtiyaçları ve eğitimsel koşulları yeteri kadar karşılanmış bir çocukta aslında pek rastlanmaz.

    Benlik algısı olumlu, değersizlik, yetersizlik ve suçluluk gibi olumsuz duygular barındırmayan, yeterince ilgi, sevgi, şefkat gösterilen, güven temelli bir ilişki kurulan, başkalarının haklarına değer vererek yetiştirilen çocuk yalan söylemez. Zira yalan söylemeyen çocuk özgüvenlidir, çevresiyle uyum içindedir, milli, manevi ve ahlaki değerleri yaşamına geçirerek kişiliği ile bütünleştirmiştir.

    Ebeveynlere önerilerim; anne ya da baba olarak öncelikle kendi davranış ve tutumlarını gözden geçirmeliler. Doğru söylemenin yararlarını çocuğun yaşına ve gelişime uygun yöntemle çocuğa aktarmalılar. Gerçeği söyletmek için ödül ya da ceza yöntemine asla başvurmamalılar. Çocuğun sosyalleşmesini sağlamalılar. Arkadaşlık, grup, kurul ve kurum gibi bağlılıkların önemini vurgulamalılar. Vatan ve millet kavramlarını özümsetmeliler. Manevi ve ahlaki değerlerimizi yaşamalı ve yaşatmalılar.”

  • UMED Başkanı Aslan Değirmenci: “Yalan haberle mücadele için seferberlik başlatılmalı”

    Mersin’de Türkiye Kardeşlik Birliği (TÜRKAB) tarafından düzenlenen “Medya ve Algı Yönetimi” paneline katılan Uluslararası Medya Enformasyon Derneği (UMED) Başkanı Aslan Değirmenci, medyanın dünyanın aynası olması gerektiğini ifade etti.

    Medya üzerinden yapılan algı operasyonlarının en tehlikeli savaşlardan biri olduğunu vurgulayan Değirmenci, emperyalizm ve onun kontrolündeki terör örgütlerinin medyayı çıkarları doğrultusunda silah olarak kullandıklarını ifade etti.

    Batı’nın medyayı ayna olarak değil, aksine gerçekleri perdelemek için kullandığına dikkat çeken Değirmenci, “Fransa’da yüksek vergiler ve zorlaşan yaşam şartlarını protesto eden Sarı Yelekliler’e karşı kullanılan orantısız gücü görüyorsunuz. Fakat Batı medyası olaylar karşısında üç maymunu oynuyor. Söz konusu medya hem polisin şiddet eylemlerini yok sayıyor hem de haklarını aramak için sokağa çıkanların taleplerine yer vermiyor. Ancak konu Türkiye olduğunda anında psikolojik harekete geçiyorlar. Örnek Gezi olayları. Gezi olaylarında 24 saat canlı yayın yapan Batı medyası Paris’te yakılan isyan ateşini görmezden geliyor” dedi.

    Küresel şebekelerin kontrolünde olan medya organlarının algılarla oynayarak, toplumun masum insanlardan nefret etmesini, zalimleri ise sevmesini dayattığını belirten Değirmenci, “En basit örneği Suriyeli mülteciler. Irkçılığı besleyen yalan haberlerle bir takım çevreler düğmeye basıyor. Yalan haber dakikada sosyal medya üzerinden milyonlara ulaşıyor. Evlerinden, yurtlarından ayrılmak zorunda kalan kardeşlerimize karşı bir anda ön yargılar oluşuyor, mazlum kimlikleri yok sayılarak ötekileştiriliyorlar. Aynı çevreler bakıyorsunuz Mısır’da darbeci Sisi’nin, Suriye’de katliamcı Esad’ın yanın da duruyor. Hatta Suudi veliaht Prensi Selman’ın, Zayed ailesinin propagandasını yapmaktan geri durmuyorlar” şeklinde konuştu.

    Yalan haber ve internet ortamındaki yanlış bilgiyle mücadele noktasında üst düzey adımlar atılması gerektiğini de vurgulayan Değirmenci, gazeteci, aktivist, akademisyen, sivil toplum örgütleri temsilcileri ve sosyal medya uzmanlarından oluşturulacak bir platformla yeni bir strateji belirlenmesi gerektiğini ifade etti. Bilgi akışı ve yanlış bilgilendirmenin olağanüstü boyutlara ulaştığı bir dönemde herkesin sorumluluk alması, seferberlik başlatılması gerektiğine dikkat çeken Değirmenci, “Medya organları, yalan haberden uzak durmalı; ırkçı, mezhepçi, kışkırtıcı, kin ve nefret içeren bir dil yerine sağduyuyu öne çıkaran, birleştirici bir dil kullanmalıdır. İçeriği boşaltılmış, gerçekten uzaklaştırılmış, dezenformasyona uğramış bilgiler medya aracılığıyla kitlelere ulaştırılmamalıdır. Öte yandan bir bilgiyi ve fotoğrafı teyit ettiremiyorsak, doğrulatamıyorsak sosyal medyada paylaşmaktan uzak durmalıyız” dedi.

  • Çocuklarda yalan konuşma alışkanlığına dikkat

    Özel Kastamonu İsfendiyar Anadolu Hastanesi Psikolog Mert Dravor, çocukların yalan konuşma alışkanlıklarında ebeveynlerinde hatalarının olabileceğini belirterek, bu yüzden mutlaka önleminin alınması gerektiğini kaydetti.

    Özel Kastamonu İsfendiyar Anadolu Hastanesi Psikolog Mert Dravor, “Çocuklarda yalan söyleme alışkanlığının nedeni temelde aynı gerekçelere dayanıyor gibi görünse dahi genelde pek çok farklılıklar göstermektedir. Toplumda çocukların yalan söyleme alışkanlığının altında yatan inanış çocuğun dikkat çekme çabası, cezadan kaçınması, bazı menfaatler elde etmesi, ilgi görmek istemesi, çocuğa zor gelen bazı sorumluluklarından kurtulmak istemesi gibi algılanabilir ancak çocukların yalan söylemesinin her yaşta farklı bir anlamı vardır” dedi.

    Yalan söyleme davranışı ile hayal gücüne dayalı abartılı ifadelerin birbirine karıştırılmaması gerektiğini belirten Dravor, “3-5 yaş aralığındaki çocukların hayal güçlerinin geliştiği ve keşfetme alışkanlığını kazandıkları yaş aralığıdır. Bu yaş aralığındaki çocukların söylediği yalanların hiçbir karşılığı olmadığı gibi hiçbir anlamı da yoktur. 3-5 yaş aralığındaki çocuklar gerçek ile hayal arasındaki farkı anlamlandıramadığından dolayı masum ‘’ uydurmalara ‘’ başvurabilir. Ailelerin, çocuğun ilk 5 yılına kadar yalan söylemesi konusunda endişe etmelerine gerek yoktur. Aileler bu dönemde çocuğun hayallerini “yalan” olarak adlandırmaktan kaçınılmalıdır. Çocuklarda gerçeklik duygusunun kazanılması zaman aldığı ve anlatılan bazı olayların biraz abartılı ve zengin hayal gücüne bağlı gelişen gerçek hikayeler olmadığı unutulmamalıdır. Örneğin dev gibi bir kedi gördüğünü, sindi bebeği ile konuştuğunu söylemesi, sütü kardeşinin döktüğünü söyleyebilir. Çocuklar psikolojik ihtiyaçları nedeniyle gerçek dışı fikir, bilgi, söz ya da hayallere sığınabilir ve bu hayalleri gerçek gibi kabul edebilir” diye konuştu.

    İhtiyacı yönelik yalanların 5 yaşından sonra çocuklarda en sık görülen yalan türünün olduğuna dikkat çeken Dravor, “İhtiyaca yönelik yalanlar 5 yaş sonrası çocuklarda görülen en sık yalanların başında gelmektedir. 5 yaş sonrası çocuklarda yalan davranışı aldatıcı olmak için değil ilgi görmek için ortaya çıkabilir ve çocuklar ihtiyaçlarının giderilmesi için sık sık duygu sömürüsü yapmayı tercih edebilirler. Duygu sömürüsü de bir tür yalan ile bağdaştırılır. Örneğin, ilgi bekleyen çocuğun “karnım ağrıyor ” demesi gayet normaldir çünkü karnı ağrıyan çocuk kendisine olan ilginin hat safhaya çıktığını deneyimlemiştir” şeklinde konuştu.

    İkinci en sık görülen yalan türünün ise örnek alınan yalanlar olduğunu ifade eden Dravor, “Çocuğunuzun oyuncak istemesi durumunda “paramız yok ” gerekçesiyle geçiştirip biraz sonra alışveriş merkezine kendi özel ihtiyacınız için kıyafet, ayakkabı alma davranışını gösteriyorsanız çocuğunuz da kendi öncelikleri için yalan söylemenin normal olduğunu düşünmeye başlar. Bu gibi durumlarda ebeveynler, çocukları değil; kendilerini sorgulamalıdır. Unutmayın çocukların akıl almaktan çok etraflarında iyi bir rol modele ihtiyaçları vardır” ifadelerini kullandı.

    Alışkanlık ürünü yalanların çocuk yalanını aşmış ve masumluğunu kaybettiğini söyleyen Dravor, şöyle konuştu: “Alışkanlık ürünü yalanlar gerçek ile hayal ayrımını yapabilecek olgunluğa gelindiği halde halen devam eden yalan türüdür. Bu tür yalanlar, çocuk yalanını aşmış ve masumluğunu kaybetmiştir. Buna rağmen suçlayıcı veya aşağılayıcı söylemler gerektiren bir durum değildir. Kişinin bu yalanlara neden ihtiyaç duyduğunu analiz etmek gerekir. Bu tür yalanlara başvuran kişilerde genellikle kişilik bozukluğu bulguları vardır. Bu durumlarda bir psikolog tarafından destek alınması şiddetle önerilmektedir”

    Yalan söyleyen çocuğa nasıl yaklaşılması gerektiği konusunda tavsiyelerde bulunan Dravor, şunları kaydetti: “Yalan söyleyen çocuk muhakkak gelişim sürecinde bir takım olumsuzluklarla karşılaşmış demektir. Anne ve babaların tehditkâr olmamaları, ne söylediğinden çok nasıl söylediğine dikkat etmeleri, çocuklarına karşı ilgili olmaları, çocuğunun öz güvenini arttırmasına yönelik bir takım beceri kazanmalarına yardımcı ve güven hissini elden bırakmamaları çocuklarda görülen yalan davranışında azalmalara yardımcı olabilir. Çocuklarda görülen yalan davranışının bir başka nedeninin ebeveynlerin hatalarından kaynaklanabileceğini unutmayarak, şikayetlerin kontrol edilemeyeceği durumlarda mutlaka bir uzmandan destek almayı ihmal etmeyin”