Etiket: Yaklaşık

  • Erciyes Anadolu Holding’in Kayseri’den tedariği yaklaşık 1 milyar TL

    Erciyes Anadolu Holding’in Kayseri’den tedariği yaklaşık 1 milyar TL

    Erciyes Anadolu Holding CEO’su Alparslan Baki Ertekin; holdingin büyürken Kayseri ekonomisini de büyüttüklerini, ürün alımında önceliklerinin Kayseri ve Türkiye olduğunu söyledi. Ertekin çalışma arkadaşlarına; “Kaliteli alın, dünyayla rekabet ediyorsunuz unutmayın, iyi malı iyi fiyata alın, alabiliyorsanız Kayseri’den alın, alamıyorsanız yurt içinden alın, olabildiğince ithalatı azaltın diyorum” dedi.

    Holdingin Kayseri ekonomisine katkısını açıklamak için düzenlenen basın toplantısında konuşan Erciyes Anadolu Holding CEO’su Alparslan Baki Ertekin; holdingin büyürken şehrin ekonomisini de büyüttüğünü söyledi. Ürün alımında önceliklerinin Kayseri ve Türkiye olduğunu vurgulayan Ertekin; “Biz holding olarak büyüyoruz. Sadece biz büyümüyoruz. Biz büyürken beraberimizde Kayseri Organize’de birçok kurumu büyütüyoruz. Yani Kayseri ekonomisine ciddi katkılarımız ve faydalarımız var. Biz; eğer bir mal ithal ediliyorsa onu muhakkak yerli kaynaktan bulmaya gayret ederiz. Eğer bir mal yerli olarak üretilebiliyorsa önceliği Kayseri’ye veririz. Kayseri’de üretilemiyorsa yakın çevrede bulmaya gayret ederiz. Yakın çevrede bulamıyorsak nereden bulursak oradan alırız. Biz şampiyonlar ligindeyiz. Biz sadece Kayseri’deki ya da Türkiye’deki firmalarla değil dünyada aynı işi yapan firmalarla rekabet ediyoruz. O yüzden bizim rekabetimizi sürdürebilmemizin koşulu mal tedariğinde kullandığımız ürünlerin en az dünyadaki rakiplerimiz kadar kaliteli olması. Yani biz Kayseri ekonomisine ‘arkadaş bize daha çok üretin, daha çok mal satın’ derken bize mal satmak dünyaya mal satmaya eş değerdir. Çünkü biz dünyadaki rakiplerle rekabet ediyoruz. Kayseri tedarikçilerinin de dünya piyasalarına açılabileceği standartları da kendilerine getiriyoruz. Bu standartlara uyabilenlerle de olabildiğince yol yürümeye devam ediyoruz. Onlara destek olmaya devam ediyoruz. Doğal olarak bizler buraya emanetçi olarak yollandık, yollayan mahkemeler basiretli tacir gibi olmamızı istediler. Biz bir malı Kayseri’den hem kalite hem de aynı fiyatlarla almak durumundayız. Yani aynı kalite ve aynı fiyatta mal üretildiği zaman bu malları her zaman Kayseri’den aldık. Bununla ilgili olarak kendimizi hep sorumlu hissettik. Kayseri Sanayi Odası Başkanımız ve Kayseri Ticaret Odası Başkanımıza rica ettik, dedik ki; ‘Biz Kayseri dışından bazı malları almak zorunda kalıyoruz. Lütfen meclis üyelerinizi toplayın, gelelim bir sunum yapalım, şu malları Kayseri dışından alıyoruz. Bu mallar Kayseri’de üretilebilir deyin, biz alım garantisiyle bu malları Kayseri’den tedarik edelim’ toplantıları yaptık. 30-40 bine yakın tedarikçimiz varsa ezbere 5 tanesini sayamam, nereden alındığını bilmem, fiyatını bilmem. Çünkü bu konularla ilgili bütün vakitlerini şirketlerinde geçiren, koca koca şirketleri emanet ettiğimiz arkadaşlarımız doğal olarak satın almaları da en iyi onlar yaparlar. Benim yaptığım sadece çerçeveyi çizmek. Kaliteli alın, dünyayla rekabet ediyorsunuz unutmayın, iyi malı iyi fiyata alın, alabiliyorsanız Kayseri’den alın, alamıyorsanız yurt içinden alın, olabildiğince ithalatı azaltın diyorum” dedi.

    Kablo ve Demirçelik Grubu adına sunum yapan Hes Kablo Genel Müdürü Levent Yılmaz Hes Kablo’nun ve Boyçelik’in sektörlerinde Türkiye’nin en büyüğü olduğunu aktardı. Hedeflerinin ithal malların azaltılması olduğunu söyleyen Yılmaz; “Hes Kablo biliyorsunuz Türkiye’nin gururu, sektörünün en büyüğü. Hem kablo hem bakır tesisi anlamında iki büyük üretim tesisini bir arada bulunduran bir şirketimiz. Boyçelik; yine sektöründe Türkiye’nin en büyüğü. Boru profil üreten, ekonomimize katkıda bulunan bir şirketimiz. Erciyes Çelik Halat; aynı şekilde her cins çelik halat ve tel üreten bir firmamız. Serko; daha çok ihracata çalışan tesisimiz. Bu tesislerde yaklaşım 2 bin kişi 3 milyarın üzerinde bir ciro yapıyor. Üretim faaliyetlerinde kullanılan malzemelerin önemli bir bölümü özel nitelikli, Kayseri ve Türkiye’de üretimi zor olan ürünler. Bu konuda elimizden gelen gayreti gösteriyoruz. Oran, mobilya grubuna göre biraz daha düşük olabilir. Bunun sebebi kullanılan hammaddelerin nitelikleriyle alakalı” şeklinde konuştu. Türkiye’nin sünger talebinin yüzde 30’unu karşıladıklarını kaydeden Form Sünger Genel Müdürü Metin Uğur de; “Form Sünger 80 bin metrekarelik kapalı alanda İncesu ve Kayseri OSB’deki iki fabrikasıyla faaliyet göstermektedir. Sünger sektöründe yurdumuza ve dünyaya hizmet vermektedir. Kapasite olarak Türkiye’nin yüzde 30’unu Form Sünger karşılamaktadır. 453 kişilik çalışanla hizmet etmektedir” ifadelerini kullandı. Pandemi yılı olan 2020’de 136 milyon doların üzerinde ihracat yaptıklarının altını çizen Boyteks Genel Müdürü Mehmet Yıldız ise; “Boytekste bildiğiniz gibi yatak kumaşı üretiyoruz. Ürettiğimiz yatak kunmaşlarını dünyanın 110 ülkesine ihracat yapıyoruz. Dünyada tek çatı altında en büyük kapasiteye sahip tesisiz. Gümüşsuyu halı firmamız kendi markasıyla halı sektöründeki en değerli ve en eski markayla devam eden, her gün yenilenen bir markamızdır. Vellteks firmamız çözgülü örme, döşemeli kumaş üreten ve kalitesiyle hem grubumuzu hem de diğer firmaları destekleyen firmamız. Weavers yine döşemeli kumaş üreten Bursa’da faaliyet gösteren bir firmamız. Pandemi yılı olmasına rağmen 100 ülkeden fazla ülkeye ürünlerimizi sevk ettik, tekstil gurubu olarak da 136 milyon doların üzerinde ihracat yaptık bu yıl. En uygun ürünü en uygun maliyetle alıp tedarikçilerimize sunmayla alakalı aksiyonumuz var” diye konuştu.

    “İthal malzemeyi yüzde 74 oranında azalttık”

    Bellona, İstikbal ve Mondi’nin yırt içinde bin 600 satış noktası, yurtdışında 250’yi aşkın destinasyonla devam ettiklerini aktaran Bellona Mobilya Genel Müdürü Mustafa Karamemiş; “3 markamız bin 600 noktaya yakın satış noktası Türkiye’de domine ediyor, 250’ye aşkın yurt dışında farklı destinasyonla devam ediyoruz. Yine 3 markamızın özellikle son 4 yılına baktığımızda yüzde 20’nin üzerinde büyüme gerçekleştirerek sektörde hem Kayserimize markaların değer kazanma anlamında, diğer markaların büyümesini tetikleyen öncü faaliyetini yürüttüğü ve ülkemize döviz girdisiyle ön planda olmaya devam ediyor. 3 markamız yerli ve milli olma yolunda ne yaptı? Özellikle 2014 yılında 59 milyon dolar olan ithal malzemeyi 2020 yılına geldiğimizde 15 milyon dolara düşürdü. Yüzde 74’lük iyileşme sağladık. Burada bir detaya girmek gerekiyor, bütün bu çalışmalar İstikbal, Bellona ve Mondi’de 200’ün üzerinde oluşturulmuş projelerle bu noktaya geldi. Bu projeler gerek şirket içerisinde gerçekleştirilen aynı zamanda TÜBİTAK’la yapılan ortak projeler, üniversite işbirliğiyle uyuşturulan projeler. Bu projeler sayesinde birçok hizmet aldığımız, özellikle yurtdışından ithal ettiğimiz malzeme grubunu burada üretmenin veya mühendislik ve teknik çalışmalarının birlikte yapılarak gelinen nokta. Tabi markalarımız iyileştirmelerine halen devam ediyor. Şehrimize döndüğümüzde 2014 yılındaki toplam 3 markamızdaki satın alma rakamı 1.3 milyar TL. Bunun 585 milyon TL’si şehir dışı, 715 milyon TL ile şehir içi olarak gerçekleşti. 2020 yılına döndüğümüzde toplam alımımız 3.2 milyar TL, şehir dışı 1.1 milyar yüzde 34, şehir içi 2.1 milyar ile yüzde 66’lık dilime sahip. Burada şehrimizin ticaretine 350 milyon TL’lik bir kaynak oluşturduğumuzu ifade etmek istiyorum” dedi.

    “Rakamları görünce rahatladım”

    Toplantıya katılan AK Parti Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ise holdingin sunduğu rakamları beklemediğini ve içinin rahatladığını aktardı. Mobilya grubunun ihtiyacını karşılayacak bir tesisin Türkiye’de olmadığını dile getiren Elitaş konuşmasını şöyle sürdürdü;

    “Arkadaşlarımız çok güzel veri hazırlamış. Böylesine bir rakamı beklemiyordum. Grup, gerçekten gurur verici şekilde büyük bir tüketime sahip. Şehirlerarası yaptığım ziyaretlerde ifade edilen şu; ‘İstikbal, Bellona, Mondi’nin tek başına kumaş ihtiyacını karşılayabilecek Türkiye’de fabrika yok’. Öylesine büyük hammedde ihtiyaçları var ki Bursa’da 15 tane fabrika bir araya geldiği taktirde kumaş temin edebiliyorlar veya İstanbul’da 10 tane fabrika bir araya geldiğinde onlardan temin edebiliyorlar. Grup, kendi ihtiyaçlarının tesislerini kurabilecek kapasitede olduklarından dolayı mecburiyetten tekstil, kumaş sektörüne girdiler. Aynı şekilde kendi ihtiyaçlarını karşılamak için tesis kurduklarını da biliyorum. Sadece bir firmanın bu grubun ihtiyaçlarını karşılayabilecek üretim kapasitesine sahip olamadığından dolayı kendi ihtiyaçlarını karşılayabilecek durumdalar. Alparslan Baki Ertekin’e teşekkür ediyorum; ‘Önce Kayseri, sonra Türkiye’den, bulamazsanız yurt dışından en uygun yerden’ ifadesi çok önemli. 2014-2016 yılları arasındaki gelişimle 2016-2020 arasındaki gelişme arasında önemli bir gelişme olduğunu, bir Kayseri milletvekili olarak içimin rahatladığını ifade etmek istiyorum”. Öte yandan holdinge bağlı şirketler, ihtiyaçlarını şöyle sıraladı;

    “Yüksek mukavemetli sarım kağıdı, metal klips ve çemberleme malzemesi, hadde ve hadde sabunu, tutkal, kimyevi hammadde, kablo izole malzemeleri, ambalaj malzemeleri, atık bertaraf ve geri dönüşüm sistemleri, kanepe/baza makas üretimi, cam/ayna işleme tesisi, kenar bandı üretimi, tutkal ve yapıştırıcı üretimi, panel mobilya kullanımında kulp üretimi, ahşap panel levha üretimi, metal aksesuar üretimi ve kaplaması, menteşe ve gizli ray üretimi, polyester iplik, pamuk iplik, ahşap palet ve aksesuarları, plastik masura, kağıt masura, ambalaj ve shrink naylon malzemeler, yapıştırıcı ve tutkal malzemeler, tela, ahşap palet ve aksesuarları, rolik, ambalaj ve shrink naylon malzemeler, yapıştırıcı ve tutkal malzemeler.”

  • Adil Gevrek: “Malatya’nın yaklaşık 30 milyon TL kaybı var”

    Adil Gevrek: “Malatya’nın yaklaşık 30 milyon TL kaybı var”

    Yeni Malatyaspor Kulübü Başkanı Adil Gevrek, yayıncı kuruluş ile TFF arasındaki ödeme sorunun çözüldüğünü ancak, Yeni Malatyaspor’un 30 milyon TL kaybı olduğunu söyleyerek bütün kulüpler için aynı durumun söz konusu olduğunu ifade etti.

    Süper Lig’de oynanan Yeni Malatyaspor-Sivasspor karşılaşması sonrası basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Yeni Malatyaspor Kulübü Başkanı Adil Gevrek, sahalarında oynadıkları her maçı kazanmak istediklerini ve bu hedefle sahaya çıktıklarını belirterek, “Karşılaşmanın ilk yarısında çok iyi olduğumuzu söyleyemeyiz ama bana göre ikinci yarı iyi oynadık. Aslında Sivasspor’da iyi oynadı. Çok heyecanlı bir maç oldu. Özellikle ikinci yarı biz çok baskılı oynadık. Golü de bulduk ama tabii galibiyet golünü bulamadık. Bazen yenemiyorsan, yenilmeyeceksin. Bugün maç ortadaydı. Geçen sezon 1 puanın sıkıntısını çok yaşadık. Onun için 1 puan, 1 puandır. Artık önümüze bakacağız. İkinci yarıda oynadığımız futbolla inanıyorum ki çıkışımızı sürdürürüz. İyi bir takımımız var. Bazen istediğiniz sonuçları alamayabilirsiniz ama ikinci yarı iyi bir futbol oynadık. İnşallah bundan sonrada çıkışımızı sürdürürüz” ifadelerini kullandı.

    Teknik Direktör Hamza Hamzaoğlu tarafından kadro dışı bırakılan Cueva’nın son durumuna ilişkinde gazetecilerin sorularını cevaplayan Gevrek, “Cueva izinli, Türkiye’ye gelecek. Kendisiyle oturup, konuşacağız. Yönetim kurulundaki arkadaşlarımız, teknik heyetimiz ve sportif direktörümüzle konuşup bir karar vereceğiz” dedi.

    Erzurumspor yenilgisi sonrası teknik direktör Hamzaoğlu’nun ‘Oyuncular paralarını alamıyor’ açıklamasına da açıklık getiren Başkan Gevrek, şunları söyledi:

    “O açıklama farklı bir şekilde algılandı. Hocanın orada söylemek istediği aslında şu; Sezon başından buyana yayıncı kuruluşla ciddi bir sıkıntı yaşıyoruz. TFF ile defalarca toplantı yapıldı. Futbolcuların paraları ödenemiyordu, tabii bu sadece Malatya’nın değil bütün kulüplerin de sorunuydu. Hocamızın bu konuyu dile getirdiği gün futbolcuların ödenmeyen 1,5 maaşı vardı, şuan 2,5 maaşı var. Önümüzdeki günlerde ödeme yapılacak. Şu an baktığımızda bu iş çözülmüş gibi görünüyor. Ama aslında işin aslına bakılırsa bugün Malatya’nın yüzde 30 kaybı var. Bütün kulüpler için böyle bir durum söz konusu. Sorun çözüldü ama bu bir çözüm değil. Malatya’nın yaklaşık 30 milyon TL’lik bir kaybı var, bu da ciddi bir sıkıntı. Zaten pandemi ve sıkıntılar var. Bütün Anadolu kulüplerinin gelirinin yüzde 90’ı buradan olduğu için bu bizim içinde sıkıntılı bir durum. Bizde bir kaynak bularak bu sıkıntıyı çözmeye çalışıyoruz. 30 milyon TL kaybın olduğu bir yerde ekonomik anlamda sıkıntımız var. Bu sıkıntıyı hep beraber aşmamız gerekiyor. Bizde kaynak, sponsor arıyoruz. Siyasetçi ve işadamlarımızla birlikte bu takıma sahip çıkmamız lazım. Geçen sene bunun acısını, sıkıntısını yaşadık ve üzüldük. Bu takım hepimizin ve herkesin destek olması lazım. O anlamda Malatya Büyükşehir Belediye Başkanımız ile görüştük. Ekonomik anlamda nasıl kaynaklar bulabiliriz diye görüştük, sağ olsun belediye başkanımızda elinden geleni yapacağının sözünü verdi. Biz işadamlarımıza gideceğiz, siyasetçilerimizle konuşacağız. İstişare yaparak hep birlikte bunu çözmemiz lazım. Çok büyük bir para mı lazım, bugün eğer 30 milyon kesilmemiş olsaydı bizim sıkıntımız bitiyordu. Bugün 30-40 milyon Malatya için bulunmayacak bir para değil ama yeter ki bir olalım, bu sıkıntıyı aşarız. Başka kulüplere baktığınız zaman biz yine iyi durumdayız. Çözülmeyecek bir durum değil ama herkesin elini taşın altına koyması gerekiyor.”

    Kaynak bulmak için gerekirse ara transfer döneminde teklif gelen futbolcuları dengeleri bozmadan satabileceklerini kaydeden Gevrek, “Teklif gelen oyuncularımız var. Tam net bir şey yok ama birkaç futbolcumuzla ilgili hem yurt dışı hem de yurt içinden teklif var. Önümüzdeki günlerde net bir şekilde değerlendireceğiz. Tabii kulübün menfaatini düşüneceğiz. Özellikle bu sezon en büyük sıkıntı ekonomik anlamda, bunu Allah’ın izniyle aşacağız” ifadelerini kullandı.

  • “Skolyoz, kız çocuklarda erkek çocuklara göre yaklaşık 8-10 kat daha sık görülüyor”

    “Skolyoz, kız çocuklarda erkek çocuklara göre yaklaşık 8-10 kat daha sık görülüyor”

    Beyin ve Sinir Cerrahisi Anabilim Dalı Uzmanı Prof. Dr. Halil İbrahim Seçer, omurganın sağ ya da sol yana doğru eğrilmesi anlamına gelen skolyozun, kişilere göre değişen, kendine özgü tedavi gerektiren bir bulgu olduğunu, günümüzde skolyoz tedavisinde yaşanan gelişmelerin ise ümit verici olduğunu söyledi. Seçer, skolyozun kız çocuklarında erkek çocuklarına göre yaklaşık 8-10 kat daha sık görüldüğünü belirtti.

    İnsan omurgasının arkadan bakıldığında tam düz olması gerekir. Skolyoz yani omurga eğriliği, sağ ya da sol yana doğru eğrilmesi anlamına gelir. Dr. Suat Günsel Girne Üniversitesi Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Anabilim Dalı Uzmanı Prof. Dr. Halil İbrahim Seçer, skolyozla ilgili yanlış bilinenler hakkında açıklamalarda bulundu.

    Prof. Dr. Halil İbrahim Seçer, skolyoz’un aslında bir hastalık değil, bulgu olduğunu söyleyerek, “Nasıl ki farklı hastalıklara bağlı olarak ateş ya da ağrı gibi bulgular ortaya çıkabiliyorsa, çeşitli hastalıklar da skolyoza neden olabilir. Bu nedenle skolyoz, sağlıklı bir omurga yapısında oluşan biçimsel bir deformite olarak tanımlanabilir” dedi.

    Skolyozun toplumda görülme sıklığı yüzde 2 ile 4 arasında değişiyor

    Skolyozun birçok hastalığa bağlı olarak ortaya çıkabileceği gibi, farklı yaşlarda ve omurga yapısının çeşitli bölgelerinde de görülebileceğini belirten Prof. Dr. Halil İbrahim Seçer, tedavisinin ise kişilere göre değişebileceğini ifade ederek, “Toplumda yaklaşık yüzde 2-4 oranında görülen skolyoz vakalarının çok büyük bir kısmı düşük dereceli eğriliklerden oluşuyor. Kız çocuklarda erkek çocuklara göre yaklaşık 8-10 kat daha sık görülüyor. Omurgasında eğrilik olan kişilerinse ancak yüzde 10’unda tedavi gerektirecek derece ilerliyor. Skolyoz takibinin ve tedavisinin hemen her basamağında düzenli egzersiz yapmak, sırt kaslarını güçlü tutmak, kondisyonu arttırmak ve daha formda olmak vazgeçilmez öğelerdir” diye konuştu.

    Prof. Dr. Halil İbrahim Seçer, omurgada yana doğru eğrilik, anormal kamburluk ya da anormal içe doğru eğrilik, anormal uzun kollar veya bacaklar, birbirine eşit olmayan omuzlar, bel ya da kalçalar, bacaklara göre gövdenin orantısız kısalığı, denge bozuklukları ve kişi öne eğildiğinde fark edilen sırt çıkıntılarının skolyozun varlığına işaret ettiği bilgisini verdi.

    Skolyoz türleri

    Skolyozun çok çeşitli türleri bulunduğunu söyleyen Prof. Dr. Seçe, “En sık görülen türün nedeni bilinmeyen skolyozdur. Bu türde, yana doğru eğilme dışında, omurların kendi etraflarında dönmesi de görülüyor. Omurlardaki bu dönme sırtta veya belde asimetrik çıkıntılar oluşmasına sebep oluyor. Sık görülen diğer bir skolyoz türü olan nöronunkiler skolyozun temel nedenleri arasında ise kas veya sinir hastalıkları yer alabiliyor. Konjenital skolyoz ise anne karnındaki çocuğun gelişimi sırasında ortaya çıkan, omurga anomalilerine bağlı gelişebiliyor. İlk yıllarda hızlı ilerleme gösterdiğinden, tedavi süreci küçük yaşlarda cerrahi müdahaleyi gerektirebiliyor” şeklinde konuştu.

    Bunlar dışında, nörofibromatozis, çeşitli romatizmal hastalıklar, osteogenesis imperfecta, marfan sendromu, Ehler Dsanlos gibi çeşitli bağ dokusu hastalıkları, omurga kırıkları, omurga enfeksiyonları, Morquio, Gaucher hastalığı gibi çeşitli metabolik hastalıklar ve bazı genetik sendromik hastalıkların da skolyoza neden olabileceğini belirten Prof. Dr. Halil İbrahim Seçer tedavisinin de hastadan hastaya değiştiğini söyledi.

    “Skolyozun tedavisi hastadan hastaya değişiyor”

    Skolyozda tüm durumlara uygulanabilecek doğru ve tek bir tedavi seçeneği bulunmadığını aktaran Seçer, “Tanı alınan yaş, eğriliğin yeri ve derecesi, skolyozu oluşturan sebepler, muayene bulguları ve radyolojik tetkiklerden alınan veriler kişiselleştirilerek tedavi her hastaya özel olarak planlanıyor. Her bir tedavi seçeneğinin kendi içerisinde, hastaya göre değişiklik gösterse de skolyoz tanısı alındıktan sonra genel olarak üç alternatif yol izleniyor. İlk seçenek izlemdir. 20-25 dereceden küçük eğrilikler için uygundur ve belli aralıklar ile takip yapmaktan, sportif faaliyetlerle genel vücut kondisyonunu artırmaktan ibarettir. İkinci seçenek ise korse tedavisidir. Eğriliği 20-40 derece arasında olan ve büyüme potansiyeli olan kişilerde etkili olan bir yöntemdir. Korse kullananların ameliyat olma ihtimali düşer. Korsenin günde 20-23 saat takılı kalması etki gösterme açısından önemlidir. Diğer bir seçenek ise cerrahi tedavidir. Cerrahi, genel olarak 40-45 derece üzerindeki eğriliklerde gündeme gelir. Akciğer gelişiminin tamamlandığı ergenler ve erişkinlerde düzeltme ve dondurma (sabitleme) ameliyatları uygulanır” dedi.

    “Skolyoz tedavisindeki gelişmeler ümit verici”

    10 yaş altındaki çocuklarda büyümeyi ve akciğer gelişimini engelleyebileceği için dondurma ameliyatlarından uzak durulması gerektiğini belirten Seçer, çocuklarda klasik cerrahi yöntemin, omurgaya yerleştirilen çubukların dondurma işlemi yapmadan 6 ayda bir uzatılması olduğunu kaydetti. Bu ameliyatların hasta ve yakınları üzerinde oluşturduğu stres, neden oldukları komplikasyonlar ve ekonomik külfetlerinden dolayı doktorların başka çözümler aramaya yöneldiğini ifade eden Seçer, yapılan çalışmalar sonunda icat edilen manyetik rodlar sayesinde, uzamaların 2-3 ayda bir poliklinik şartlarında uzaktan kumanda ile ameliyatsız ve ağrısız bir şekilde gerçekleştirilebildiğine vurgu yaptı.

    Seçer, skolyozun cerrahi tedavisindeki önemli bir diğer kaygının ameliyat sırasında hastaların felç olma riski olduğunu belirterek, ameliyat sırasında sinirlerin işlevlerini devamlı olarak gösteren nöromonitorizasyon işleminin ülkemize 10 yıl önce geldiğini, bugün artık yaygın olarak kullanıldığını kaydetti. Seçer, “Böylelikle ameliyat sırasında sinir yaralanmasına neden olabilecek herhangi bir işlemin oluşturduğu etki anında anlaşılarak gerekli müdahale yapılabiliyor” dedi.

    Skolyoz ameliyatları ile ilgili en önemli sorunlardan biri de omurganın sabitlenip, belli kısmında omurga hareketliliğinin ortadan kalkması olduğunu aktaran Seçer, “Dondurma işlemi yapmadan, omurganın büyümesine ve hareketli kalmasına izin verecek düzeltme tekniği ile ilgili çalışmalar günümüzde yavaş yavaş meyvelerini veriyor. Omurgasında skolyoz olup halen büyüme potansiyeli olan hastalarda ‘gerdirme yöntemi’ olarak adlandırılan bir yöntem geliştirildi. Bu yöntemde sırt eğriliklerinin dış bükey tarafına endoskopik girişimle yandan vida konmakta ve bu vidalar kalın bir ip ile bağlanıp gerdirilerek bir miktar düzelme sağlanmakta ve eğriliğin dış bükey tarafının büyümesi engellenmektedir. Böylelikle iç bükey taraf büyümeye devam ederken dış bükey tarafın büyümesi vidalara bağlı ip sayesinde durmakta ve zaman içinde eğrilik kendiliğinden düzelmektedir. Ancak bu teknik henüz yaygınlaşmamıştır” ifadelerini kullandı.

  • Klinik Psikolog Dila Soğancı: “Yas süreci yaklaşık 1 yıl devam eder”

    Klinik Psikolog Dila Soğancı: “Yas süreci yaklaşık 1 yıl devam eder”

    Klinik Psikolog Dila Soğancı, “Yas süreci, kişi yakınını kaybettiği andan itibaren başlayıp yaklaşık 1 yıl kadar devam eder. Yas sürecinin şok, hissizlik, öfke gibi evrelerini geçemezseniz ya da yakınlarınızda böyle bir durumu gözlemlerseniz psikolojik destek almak gereklidir” dedi.

    Medicana Samsun Hastanesi’nden Klinik Psikolog Dila Soğancı yas süreci konusunda bilgiler verdi. Yas sürecini tanımlamakla başlayan Soğancı, “Bütün canlılar için sevdiği, bağlandığı birini kaybetmek ve bu süreçle başa çıkmak kolay değildir. İnsan için hayatta yas tutmaktan daha büyük ve zor bir uğraş yoktur. İnsan, doğum anından itibaren sevgiye ve güvene dayalı ilişkiler kurar. İnsan, hayatında bir şeyler yolunda gitmediğinde, kendini mutsuz hissettiğinde, bağlılık oluşturduğu kişilerin yanına koşar. Peki ya bu derin bağlılık oluşturduğu kişiye ya da kişilerin başına bir şey gelirse? İşte o zaman yas duyguları diye tabir edilen, kaygı, üzüntü, keder gibi duyguları yoğun olarak yaşamaya başlar. Yaşam süresince çeşitli sebeplerle yaşanan kayıplar ve bu kayıplar karşısında verilen tepkiler, hissedilen duygular ile değişen fizyolojinin tümünü ‘yas’ olarak tanımlıyoruz. Yas sürecini; evcil hayvanımızın ölümü, çalışmakta olunan işin kaybı, savaşlar, büyük toplumsal felaketler, partnerinden ayrılma, ebeveynlerin boşanması, hamilelik dönemi bebeğini düşürme ya da hamileliğin sonlanması, sakatlığa bağlı olarak hareket kısıtlanması ve yaşam sürdürülen ülkeden ayrılma sebepleriyle yaşanabilir” diye konuştu.

    Yas süreci nasıl bir süreçtir?

    Yas sürecinde yaşanan evrelere değinen Klinik Psikolog Dila Soğancı, “Yas süreci, kişiden kişiye değişmektedir. Aynı şekilde yas tutan, aynı tepkileri ve duyguları yaşayan iki kişi bulmak bile zordur. Kaybın şekli, daha önce yaşanılan kayıp yaşantısı, kaybedilen kişiyle ilişkinin yakınlığı ve kalitesi, dini ve kültürel inançlar, kişinin baş etme becerisi, fiziksel sağlık ve destek kaynakları gibi birçok neden yas sürecini kişiye özgü bir hale getirir fakat kişiler benzer duygular yaşar ve benzer tepkiler verir. Yas sürecinin uzunluğu da kişiden kişiye değişen bir durumdur. Yas süreci, kişi yakınını kaybettiği andan itibaren başlayıp yaklaşık 1 yıl kadar devam eder. Genellikle bu bir yıllık süreçte kişi ilk etapta şok ve hissizlik yaşar. Şaşkınlık, kabullenememe, inkâr, ne hissettiğini bilememe, kafa karışıklığı ve karar verme yetisinin kaybolması da ilk tepkiler arasındadır. Ardından, kişi içinde olduğu durumu ölümü/kaybı bir süre reddedebilir, hiçbir şey olmamış gibi gündelik yaşamına geri döndüğü davranışlar sergileyebilir. Bu tepkiler yaşanılan üzücü durumdan kısa bir süre sonra oluşmaktadır. Kişi daha sonra üzüntü ve özlem hissetmeye başlar. Kaybedilen/ölen kişiyle olan anılar, sosyal çevresi içinde yad edilir. Yalnızlık ve öfke gibi duygular bu sürecin bir parçasıdır. Kişi genellikle ‘neden ben’ sorusunu sorar. Ölen/kaybedilen kişiye de, bırakıp gittiği için öfke yaşanır. Ani duygu değişimi de bu süreçte yaşayabilir. Ölüm/kayıp sonrası içteki sürecin bastırılmaması gerekmektedir, bu nedenle sadece ilaç tedavisi ile kişinin yaşadığı yas süreci çözülmez. Yas sürecinin önemli bir aşaması da, kişinin kaybı/ölümü kabullenmesidir. İşte bu aşamada kişi sosyal ve iş hayatında bir takım güçlükler yaşar. Son evre olan kabullenme evresinde, kişi artık ölümü/ kaybı kabul ederek normal yaşama dönmeye başlar. İlki kaybedilen kişinin kim olduğudur; kişi sevdiği ve bağlı olduğu Yas sürecini etkileyen faktörlerden birini kaybettiğinde, psikolojik olarak daha sancılı bir sürece girer. Eşini kaybetmiş biri, dostunu, arkadaşını, güvencesini, çocukları varsa eğer onların ebeveynini de kaybetmiş olmaktadır. Diğer bir faktör kaybedilen kişiyle olan ilişki niteliğidir. Kaybedilen kişiyle sürekli yaşanılan bir sorun varsa, bunların çözümlenememesi, kişinin kendini suçladığı bir yas süreci yaşamasına neden olabilir. Kişinin nasıl kaybedildiği/öldüğü de önemli faktörlerden biridir. Örneğin intihar edip ölen bir kişinin yakınının yaşadığı yas süreciyle, uzun süre kanser tedavisi görüp ya da uzun süre yoğun bakımda kalıp ölen bir kişinin yakınının yaşadığı yas süreci ve yas uzunluğu farklılık göstermektedir” şeklinde konuştu.

    Profesyonel destek almak gerekir mi?

    Profesyonel destek alınması gerek durumları anlatan Klinik Psikolog Soğancı, “Doktor kontrolsüz ilaç kullanma, alkol tüketimindeki artış, kendine zarar vermeyi düşünme, sürekli olarak sorumluluklarını ve öz bakımını ihmal etme, yas sürecinin 1 yıldan fazla sürmesi ve kişinin kendi hayatına dönemediği durumlar, kişinin kendini sosyal hayattan izole etmesi, ölüm ve ölümü anımsatan konulardan konuşmaktan kaçma, yas sürecini yaşamamak için kişinin kendine sürekli meşgul etmesi, fiziksel şikâyetlerin artması, kişinin yoğun suçluluk duygusu hissetmesi gibi durumlarda profesyonel destek almak gereklidir” ifadelerini kullandı.

    Yas sürecini daha sağlıklı geçirebilmek için neler yapılabilir?

    Yas sürecini daha sağlıklı geçirmek için yapılabileceklerden bahseden Soğancı, “Kişinin kendine sabırlı ve anlayışlı olmayı öğrenmesi, yas süreciyle baş edebilmek için kendine süre tanıması gerekmektedir. Yas sürecini tek başına yaşamak yerine, güvenilen birine yaşanılan hisleri anlatmak, kişiye sosyodestek olacaktır. Uyku, besin gibi temel ihtiyaçlara özen göstermek, yas süreciyle baş edebilmek ve daha kısa sürede yas sürecinizi tamamlama adına gereklidir. Eğer aile içi bir kayıp var ise; ailedeki diğer yas tutan kişileri üzmemek, onlara karşı güçlü görünmek ve onları korumak için, yaşadığınız duygular aile içinde dile getirilmekten kaçınılabilir. Fakat aile içinde hissedilen duyguları konuşmak, anıları paylaşmak ailecek birbirinizi daha iyi tanıyıp ve bu yas sürecini başlatıp bitirmeyi sağlar. Yıldönümü, bayram, doğum günü gibi kişiler için önemli günler zor geçebilir. Bu günlerde birinden destek almak, yanında olmak yaşanılan zorluğu azaltır. Yaşanılan yas süreci ne şekilde olursa olsun, bu tepkilerin normal tepkiler olduğunu unutmayın. Fakat bu sürecin olması gerektiğinden fazla sürmemesi önemlidir. Yas sürecinin şok, hissizlik, öfke gibi evrelerini geçemezseniz ya da yakınlarınızda böyle bir durumu gözlemlerseniz psikolojik destek almak gereklidir” sözlerine yer verdi.

    Peki ya kaybı olan çocuklar…

    Çocuklara ölümü anlatmakla ilgili tavsiyeler veren Dila Soğancı şunları söyledi:

    “Çocuklar için bu durumlarda açık ve dürüst olunması gerekmektedir. Çocuğun yaşına ve gelişim düzeyine uygun açıklamalarda bulunulmalıdır. İlk olarak çocuğa doğumun, büyümenin ve ölümün ne demek olduğu anlatılmalıdır. Ölüm/kayıp; seyahate çıktı, yolculukta gibi kavramlarla açıklanmamalıdır ve bu durum bir anda söylenmemelidir. Örneğin, bir kaza sonucu oluşan bir ölüm var ise; aşama aşama anlatın (ambulans geldi, hastaneye gidildi vs.). Çocuğun soru sormasına izin verilmelidir. Çocuk yas sürecinde aynı soruları tekrar tekrar sorabilir, bu konuda sabırlı olup tutarlı cevaplar verilmelidir. Olayı olduğu gibi, sadece çocuğun yaş seviyesine uygun biçimde anlatmaya dikkat edilmelidir. Çocuğa, hayatta kalan diğer kişilerin güvende olduğunu belirtilmelidir. Üzülmesin diye çaba sarf etmek yerine, duygularını ve üzüntülerini anlamaya çalışıp ortak olunmalıdır. Ölen/kaybedilen kişiye ait eşyalar çocuğun etkilenmesinden korkup ortadan kaldırmamalıdır, çocuğunuzun cenaze törenine katılmasına izin verilmelidir. Çünkü kaybı/ölümü çocuk için gerçek kılabilmek önemlidir. Ayrıca çocuğun psikolojik destek alması da gerekebilir.”

  • ABD başkanlık seçimleri için şu ana kadar yaklaşık 20 milyon kişi oy kullandı

    ABD başkanlık seçimleri için şu ana kadar yaklaşık 20 milyon kişi oy kullandı

    ABD’de 3 Kasım’da yapılacak olan Başkanlık seçimleri için yaklaşık 20 milyon kişi çeşitli erken oy kullanma yöntemleri ile oyunu kullandı.

    ABD’de 3 Kasım’da yapılacak olan Başkanlık seçimlerine günler kaldı. Cumhuriyetçilerin adayı Başkan Donald Trump ile Demokratların adayı Joe Biden arasında seçim yarışı kızışıyor. ABD Seçim Projesi tarafından açıklanan verilere göre, 3 Kasım’daki seçime günler kala yaklaşık 20 milyon kişi erken oy verme yöntemleri ile oyu şimdiden kullandı. Proje, 2016 yılında yapılan seçimdeki aynı dönemde 6 milyon kişinin oy kullandığını belirterek, şu ana kadar kullanılan oyların 2016’taki oyların yüzde 15,7’sine denk geldiğini ifade etti.

    Uzmanlar, korona virüs salgını nedeni ile vatandaşların erken oy kullanma yöntemlerine yöneldiğini ifade ederken, bunun seçmenlerin çoktan karar verdiğini de ifade edebileceğini belirtti. Georgia eyaletinde, Pazartesi günü 126 bin 876 kişinin oy kullanması ile erken oy kullanımında eyalet rekoru kırıldı. Ohio eyaletinde ise 2,4 milyon kişi posta yoluyla oy kullanımı talep ederken, bu rakam 2016 yılına göre 2 kat artış gösterdi. Bazı eyaletlerde ise erken oy kullanma merkezlerinde oluşan uzun kuyruklar nedeni ile vatandaşlar 11 saatte yakın beklemek zorunda kaldı.

    Posta yoluyla oy kullanmanın sahtekarlığa açık olduğunu iddia eden Cumhuriyetçiler, Demokratların erken seçimleri kazanabileceğini, ancak Cumhuriyetçilerin seçim günü öne gececiğini öne sürüyor.