Etiket: Üzüntüye

  • Genç doktor adayının ani ölümü büyük üzüntüye neden oldu

    Kütahya’nın Emet ilçesi Yeniceköy nüfusuna kayıtlı genç doktor adayı Musatafa Burak Şanlı’nın ölümü bölgede büyük üzüntüye neden oldu.

    Dün hayatını kaybeden, Kütahya’daki özel bir hastanenin baş hekimi Ahmet şanlı’nın 23 yaşındaki oğlu Mustafa Burak Şanlı’nın, ölüm sebebini açıkladı.

    Yapılan açıklamada, ’’23 Aralık 2018 tarihinde, Lefkoşa’da kalmakta olduğu ikametgahta rahatsızlanarak kaldırıldığı Lefkoşa Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi’nde yaşamını yitiren Mustafa Burak Şanlı (23)’nın doktorundan yapılan açıklamada, ölüm sebebinin “astım ve alerji atağı” sonucu olduğu tespit edilmiştir. Soruşturma devam etmektedir’’ denildi.

    Genç doktor adayının cenazesinin Emet İlesine bağlı Yeniceköy’de yarın köy mezarlığına defnedileceği bildirildi. Mustafa Burak Şanlı’nın ölümü, Kıbrıs’ta okuduğu üniversitede, Emet’te ve bölgede büyük üzüntü neden oldu.(YD-EFE)

  • Öğrencileri üzüntüye boğan sosyal deney

    Balıkesir’in Ayvalık ilçesinde bir grup lise öğrencisi, kendi imkânlarıyla gerçekleştirdikleri engelli farkındalığı çalışmasında toplumun engellilere bakış açısını bizzat gözlemledi. Engelliliği önce kendi içlerinde hissedebilmek için gün boyu gözlerini bağlayan ve işaret diliyle iletişim kurmaya çalışan gençler, yapmış oldukları sosyal farkındalık testinde toplumun engelliye bakış açısının hayal ettiklerinin çok gerisinde olması karşısında hayal kırıklığı yaşadıklarını dile getirdiler.

    Ayvalık Anadolu Lisesi öğrencileri Rabia Gözde, Kübra Dayı, Begüm Arslan, İdal Usta, Emirhan Kocaoğlu, İlayda Sızan, Rabia Gözcan, Sena Şahsi ve Cansu Küşüm, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nde sosyal bir deney gerçekleştirdi. Okul Müdürü Veli Tuncay’ın da izniyle 8 öğrenci, Cumhuriyet Meydanı ile trafiğe kapalı Talatpaşa Caddesi’nde işitme, ortopedik ve görme engelli kılığına girerek çalışmalarını hayata geçirdi. Cumhuriyet Meydanı’ndaki çay bahçelerinde vatandaşların arasında dolaşan öğrenciler, engellilikle ilgili sorular sorarak vatandaşlarla sohbet etmeye çalıştı. İşitme engelli rolündeki Kübra Dayı, vatandaşlara bir kağıda yazdığı yazıyla neden işitme engelli dili öğrenmediklerini sorduğunda aldığı cevap ‘Gerek görmedik’ şeklinde oldu.

    Görme engelli kılığına giren Rabia Gözde ise engelliliğin ne demek olduğunu önce kendisi tam anlamıyla algılayabilmek için gözüne bağladığı bantla tüm gün karanlık bir dünyada yaşamaya çalıştı. Vatandaşların kendilerini gerçek engelli sanarak acıdığını ve sadaka vermeye yeltendiklerini dile getiren genç kız, bu duruma aşırı şekilde üzüldüğünü belirtti.

    Öğrenciler, yaptıklar sosyal deneyde toplumun engelliye bakış açısı konusunda hayal kırıklığı yaşadıklarını dile getirdiler. Öğrencilerden Rabiya Gözcan, sabah saatlerinde gözlerine bağladığı kalın bantla simsiyah bir dünyada yaşamaya çalıştığını anlatarak, “Şu anda içinde bulunduğum hissiyatı kelimelerle ifade edebilmem mümkün değil. Bunu anlatabilmek mümkün değil. Yaşanması gerekiyor. Çünkü hiçbir şekilde göremiyorsunuz. Yolda yürürken, nerede olduğunuzu bilmediğiniz için büyük bir boşluktasınız. Adımınızı atarken sizi bekleyen tehlikenin farkında değilsiniz. Yanınızda illaki biri olması gerekiyor. Yalnız başınıza yürüyebilmek mümkün değil. Çok zor bir durum. Her taraf kapkaranlık” dedi.

    Saatlerce bağlı tuttuğu gözlerini açan Gözcan, “Gerçekten görme duygusuna sahip olmak çok güzel bir şeymiş. Hepimiz birer engelli adayıyız. Bir gün bizler de engelli kalabiliriz. Zaten bunu anlayabilmek için bu farkındalık deneyini yapmak istedik. Gerçekten de şu anda engellilerin yaşadıkları zorluğu çok daha iyi anladım. Engelli vatandaşlarımıza Allah yardımcı olsun” diye konuştu.

    Sosyal deney sırasında işitme engelli kılına giren ve gün boyu hiç konuşmadan işaret diliyle iletişim kurmaya çalışan Kübra Dayı, “3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nde engelli realitesinin toplumdaki yerini anlayabilmek için bu farkındalık etkinliğini gerçekleştirdik. İnsanlara biraz olsun bir şeyleri katabiliriz diye düşündük. Ama bu çalışmayı yaparken toplumumuzda bir kesim son derece duyarlıyken, bir kesim ise engellileri görmezden gelmeye çalıştı. Engelli kılığındaki bizlerle konuşmamak için bahane uyduranlar oldu. Bence bu çok yanlış bir şey. İşaret diliyle insanlarla iletişim kurmaya çalıştım. Ama konuşmaya çalıştığım insanların hiçbiri işaret dilini bilmiyor. Neden bilmediklerini sorduğumda, ‘Şu anda ihtiyacım yok’ diyenler oldu. Bilmiyorum, illaki insanların başlarına böylesi bir şey geldiği zaman mı bunları öğrenmesi gerekiyor? Sonuçta hepimiz birer engelli adayıyız. Toplulumuzun bir an önce biraz daha bilinçlenip, bu konuda hassas olmaları gerekiyor. Ama bu deney yaparken bazı insanlar bizlere son derece sevecen davrandılar. İşaret dilini öğrenmek isteyenler oldu. Bu çalışmanın bana çok büyük katkısı oldu. Konuşamamak gerçekten son derece kötü bir durummuş. Deney süresince herkes bana acıyan gözlerle baktı. Ben engellilerin en az bizler kadar güçlü olduğunu bu çalışmayla net olarak gördüm” ifadelerini kullandı.

    Deney süresince bir kolunu kazağının içinde saklayarak çalışmaya katılan öğrencilerden Emirhan Kocaoğlu da, “Normal koşullarda birçok ağır yükü taşırken, tek kol ile pek bir şey taşıyamamak beni son derece rahatsız etti. İnsanlar beni gördüğünde garipsedi. Oysa garipsenecek bir şey yoktu. Nihayetinde herkesin başına bir kaza gelip engelli kalabileceğine ilişkin bilincin olması gerekiyor” dedi.

    Öğrencilerin sosyal deneyini koordine eden öğretmen Murat Barut ise, projenin Rabia Gözde’nin fikri olduğunu belirterek, “Tamamen öğrencilerimizin kendi fikirleriydi. Bizde onların yanında olduk. Bu çalışmanın ardından ne yazıkki toplumun engelliye acıyarak baktığını gördük. Engelliden uzaklaşmaya çalışanlar vardı. Tabiig ki yardımcı olmak isteyenlerde vardı. Hiçbir zaman engelli kalmayacakmış davrananlar vardı. Para istediğimizi isteyenler vardı. Yani kısaca her türlü insan profilini bu deneyde gördük. Bence toplumuzda engelliye yönelik duyarlılık yeterli değil. Toplumun bu konuda eğitilmeye ihtiyacı var” diye konuştu.

    (SS-CC-Y)

    arkadaşları isimli 7 arkadaşı ile birlikte okulun Bilişim Dersi Öğretmeni Murat Barut’a açıp, ilçe merkezinde engelli vatandaşların kılığına girerek, toplumun engelliye bakış açısını test etmek istediklerini söylediler.

  • Davutoğlu: “Mustafa Koç’un Vefatı Hepimizi Derin Üzüntüye Gark Etmiştir”

    İşadamı Rahmi Koç ve ailesine taziyede bulunan Başbakan Ahmet Davutoğlu, “Sayın Mustafa Koç, Türkiye’de sadece bir işadamı olarak değil, sosyal olarak Türkiye’de çok önemli projelere katkıda bulunmuş ve bu projeler de takdirle takip edilmiştir. Vefatı hepimizi derin üzüntüye gark etmiştir” dedi.

    Başbakan Ahmet Davutoğlu, akşam saatlerinde eşi Sare Davutoğlu ile birlikte Divan Otel’e gelerek Koç ailesine taziyede bulundu. Yaklaşık yarım saat süren ziyaretin ardından kısa bir açıklama yapan Başbakan Ahmet Davutoğlu, Koç ailesine tekrar taziyelerini iletti. Başbakan Davutoğlu’nun kapıya kadar uğurlayan işadamı Rahmi Koç ve oğlu Ali Koç da açıklama sırasında hazır bulundu.

    Koç ailesine burada da taziyelerini ileten Başbakan Davutoğlu, “Türkiyemizin acı kaybı. Sayın Mustafa Koç’a Allah rahmet eylesin diyorum. Değerli ailesine taziyelerimizi sunduk. Taziye ziyareti için geldik. Bildiğiniz gibi Sayın Mustafa Koç Türkiye’de sadece bir işadamı olarak değil, sosyal olarak Türkiye’de çok önemli projelere katkıda bulunmuş ve bu projeler de takdirle takip edilmiştir. Vefatı hepimizi derin üzüntüye gark etmiştir. Başlattığı projeler sahip kalmayacak ama biz onun yokluğunu hep hissedeceğiz. Bir kez daha biz Koç ailesine taziyelerimizi sunuyoruz. Allah rahmet eylesin. Yarın cenazede de birlikte olacağız. Bir kez daha başınız sağolsun, Allah cennette kavuştursun” dedi.

    Davutoğlu, burada yaptığı açıklaının ardından otelden ayrıldı. Davutoğlu’nu Rahmi Koç ve Ali Koç uğurladı.

  • Yanarak Ölen Kardeşler Sevenlerini Üzüntüye Boğdu

    Edirne’nin Keşan ilçesine bağlı Yeniceçiftlik köyünde çıkan yangında hayatını kaybeden Mehmet Can ve Mutlu Yıkın, Keşan’a bağlı Siğilli köyünde toprağa verildi.

    13 Ocak Çarşamba günü Yeniceçiftlik köyünde babaları Sinan ve anneleri Manolya Yıkın’ın, çalıştıkları çiftlikteki hayvanları bakmak üzere dışarı çıkmasından faydalanan 4 yaşındaki Mutlu ve 2 yaşındaki Mehmet Can Yıkın, yerde bulunan kibritle oynamaya başladı. Aniden alev alan kibrit, prefabrik evdeki eşyaları tutuşturdu. Baba Sinan Yıkın, evden çıkan dumanları görünce camı kırarak içeri girdi. Mutlu ve Mehmet Can’ı yanan evden çıkaran baba Yıkın, çocukları olay yerinde bulunan araçla Keşan Devlet Hastanesi’ne götürdü. Vücutlarında 1. derece yanık oluşan ve hayati tehlikeleri olan Mutlu ve Mehmet Can, tedavilerinin ardından İstanbul Kartal’da Lütfü Kırdar Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde bulunan Yanık Tedavi Merkezi’ne kaldırıldı. Burada tedavi altına alınan Mutlu ve Mehmet Can 1 gün süren yaşam mücadelesine yenik düşerek hayatını kaybetti.

    GÖZ YAŞLARIYLA EVİNİN ÖNÜNE GELDİ

    Mehmet Can ve Mutlu’nun cenazeleri, ilk olarak Keşan’a bağlı Siğilli köyündeki evlerinin önüne getirildi. Burada toplanan köylüler tarafından karşılanan Mutlu ve Mehmet Can’ın cenazesi, duaların okunması ve helalliğin alınmasının ardından Siğilli Köyü Camii’ne götürüldü. Bu sırada Baba Sinan Yıkın ise ayakta durmakta güçlük çekti. Mehmet Can ve Mutlu Yıkın’ın cenazeleri, kılınan cenaze namazının ardından toprağa verildi.

    DİĞER KARDEŞİ ÖLÜMDEN OKUL KURTARDI

    Mehmet Can ve Mutlu Yıkın’ı kaybeden Sinan ve Manolya Yıkın çiftini ise hayata 7 yaşındaki oğulları Süleyman bağlayacak. 6 yaşına kadar ailesiyle birlikte yaşayan Süleyman’ın, anne ile babasının Yeniceçiftlik köyünde işe başlaması ve köyde okul olmaması nedeniyle, babaannesiyle birlikte Siğilli köyünde kaldığı öğrenildi

    Siğilli İlkokulu’nda bu yıl 1. sınıfa başlayan Süleyman’ın, köyde babaannesi Rubiye Yıkın ile birlikte yaşadığı ve ailesiyle hafta sonları görüştüğü belirtildi. Meydana gelen üzücü olaydan ve kardeşlerinin feci ölümünden henüz haberi olmayan ağabey Süleyman’ın, okula gitmesi hayatta kalmasını sağladı.