Etiket: Uzmanı

  • Nefroloji Uzmanı Doç. Dr. Mehtap Akdoğan SANKO Hastanesinde

    Nefroloji Uzmanı Doç. Dr. Mehtap Akdoğan SANKO Hastanesinde

    Nefroloji Uzmanı Doç. Dr. Mehtap Akdoğan, SANKO Üniversitesinin hekim kadrosuna katıldı.

    1977 yılında Ankara’da doğan Doç. Dr. Mehtap Akdoğan, 1994 yılında TED Ankara Koleji’nden, 2001 yılında Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun oldu.

    Ocak 2014’te Başkent Üniversitesi Ankara Hastanesi’nde Nefroloji Alanında Uzmanlık Eğitimini tamamlayan Doç. Dr. Akdoğan, Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi’ndeki Yardımcı Doçentlik Eğitiminin ardından Mart 2018’de Doçent unvanı aldı. Doç. Dr. Akdoğan evli ve üç kız çocuğu annesidir.

    Mesleki ve idari deneyimi

    Doç. Dr. Akdoğan, 2014- 2017 yılları arasında Ankara Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde Nefroloji Bilim Dalı’nda Öğretim Üyesi, 2018- 2020 yılları arasında Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Bilim Dalı’nda Öğretim Üyesi ve Organ Nakli Klinik Direktörü olarak görev yaptı.

    Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde görev yaptığı sürede özellikle böbrek nakli, hemodiyaliz, periton diyaliz, nefritler (böbrek iltihabı), hipertansiyon, yoğun bakım diyaliz teknikleri ve böbrek hastalarında beslenme konularıyla ilgilenen Doç. Dr. Akdoğan, bu hastalarla ilgili akademik alanda çalışmalar ve hayvan deneyleri yaptı. Uluslararası dergilerde bu alanlarda çok sayıda makale yazdı. Tamamlayıcı tıp uygulamaları ile de ilgilenen Doç. Dr. Akdoğan, aromaterapi ile fitoterapi eğitim sertifikalarına sahiptir.

    Türk Nefroloji Derneği, Avrupa Nefroloji Derneği ve Dünya Nefroloji Derneği’ne üye olan Doç. Dr. Akdoğan, yurt dışında yayımlanan çok sayıda dergide hakemlik yapmaktadır.

    Doç. Dr. Akdoğan, Eylül 2020 tarihten itibaren SANKO Üniversitesi Hastanesinde İç Hastalıkları ve Nefroloji Polikliniğinde hasta kabulüne başlamıştır.

    SANKO Üniversitesi Hastanesi Nefroloji Polikliniği

    SANKO Üniversitesi Hastanesi Nefroloji Polikliniği’nde her türlü böbrek, hipertansiyon, hemodiyaliz, periton (karın) diyaliz ve organ nakli yapılmış hastaların klinik takibi ve tedavisinin yanı sıra, canlıdan organ nakli alıcı – verici hazırlığı ve kadavradan organ nakli hazırlığı yapılmaktadır.

    SANKO Üniversitesi Hastanesi

    Çağdaş hastane yönetimi anlayışıyla yönetilen ve sağlıkta yüksek kalitenin adresi haline gelen SANKO Üniversitesi Hastanesi’nde, Acil Servis, Biyokimya, Patoloji ve Tıbbi / Klinik Mikrobiyoloji Laboratuvarları, Radyoloji, Nükleer Tıp, Kardiyovasküler Cerrahi, Organ Nakli Merkezi, Nefroloji, Hematoloji, Terapötik Aferez Merkezi, Genel Cerrahi, Beyin Cerrahisi, Çocuk Cerrahisi, Dahiliye, Gastroenteroloji, Endokrinoloji, Kulak Burun Boğaz, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları, Çocuk Hematolojisi ve Çocuk Onkolojisi, Kardiyoloji, Göğüs Hastalıkları, Üroloji, Ortopedi ve Travmatoloji, Enfeksiyon Hastalıkları, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon, Plastik Rekonstrüktif Cerrahi, Göz Hastalıkları, Kadın Hastalıkları ve Doğum, Nöroloji, Psikiyatri, Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları, Göğüs Cerrahisi, Dermatoloji, Uyku Laboratuvarı, Obezite Merkezi, Periton Diyalizi Merkezi, Pulmoner Rehabilitasyon Merkezi, GETAT (Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp) ve Üremeye Yardımcı Tedavi Merkeziyle uzman tanı ve tedavi yöntemleri uygulanmaktadır.

  • Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Opr. Dr. Özhan: “Normal doğumda risk daha az”

    Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Opr. Dr. Özhan: “Normal doğumda risk daha az”

    Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Jin. Opr. Dr. Sefa Erdem Özhan, “Normal doğumda annelerimiz anestezi almıyor. Enfeksiyon ve kanama riski daha düşük. Sezaryenle karşılaştırıldığında bebeğin doğum sonrası solunum sıkıntısı yaşama riski daha düşük” dedi.

    Büyük Anadolu Hastaneleri Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Jin. Opr. Dr. Sefa Erdem Özhan Normal doğumun, sezaryen doğuma göre avantajları hakkında bilgilendirmelerde bulundu.

    Doğum yönteminin birçok anne adayının endişe duyduğu konularda biri olduğunu belirten Opr. Dr. Sefa Erdem Özhan, “Kırk haftalık doğum sürecini tamamladık. Her şey yolunda gitti. Annemiz, bebeğimiz gayet sağlıklı. Sıra geldi doğuma. Peki sezaryen doğum mu, yoksa normal doğum mu? Bu kararı vermekte annelerimizin doğum korkuları ön plana çıkmaktadır” diye konuştu.

    Risk daha az

    Normal doğumun avantajlarından bahseden Sefa Erdem Özhan, “Normal doğum hastanede kalış süresini kısaltıyor ve annenin daha hızlı iyileşmesine de katkıda bulunuyor. Büyük cerrahi risklerden kaçınıyoruz, annelerimiz anestezi almıyor. Enfeksiyon ve kanama riski daha düşük. Erken emzirmede normal doğum sezaryene göre daha avantajlı. İlk bir saat içerisindeki emzirme, bebeğin altı ay içerisindeki emzirme alışkanlıklarını büyük ölçüde etkilemektedir. Sezaryenle karşılaştırıldığında normal doğumda bebeğin doğum sonrası solunum sıkıntısı yaşama riski daha düşüktür. Normal doğumda bebeğiniz faydalı bakterileri alacağı için bağışıklık sistemi daha kuvvetli olacaktır. Normal doğum yapan bebeklerin, sezaryen bebeklere göre ileri çocukluk yaşlarında astım ve obezite riski azalmaktadır” şeklinde konuştu.

  • Çocuk Gastroenterolojisi Uzmanı Doç. Dr. Yasin Şahin Medıcal Park Gaziantep Hastanesi’nde

    Çocuk Gastroenterolojisi Uzmanı Doç. Dr. Yasin Şahin Medıcal Park Gaziantep Hastanesi’nde

    Özel Medical Park Gaziantep Hastanesi seçkin ve özellikli hekim kadrosuna uzman bir isim daha ekledi.

    Hasta memnuniyeti odaklı, güvenli ve kaliteli sağlık hizmeti sunan, ileri tanı ve tedavi yöntemlerinin uygulandığı yapısıyla toplumun her kesiminden insanı ‘’Herkes İçin Sağlık’’ ilkesi ile buluşturan Özel Medical Park Gaziantep Hastanesi, hekim kadrosunu güçlendirmeye devam ediyor.

    Çocuk Gastroenterolojisi Uzmanı Doç. Dr. Yasin Şahin, Özel Medical Park Gaziantep Hastanesi’nin uzman hekim kadrosunun bünyesinde yer alarak hasta kabulüne başladı.

    1977 yılında Gaziantep’te dünyaya gelen Doç. Dr. Yasin Şahin, İstanbul Üniversitesi, Cerrrahpaşa Tıp Fakültesi eğitimini İngilizce olarak 1999 yılında tamamlayarak mezun oldu. Uzmanlık eğitimini ise 2004 yılında Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları alanında gerçekleştirdi. 2016 yılında yan dal uzmanlık branşı ile kariyerini güçlendiren Doç. Dr. Şahin, İstanbul Üniversitesi, Cerrrahpaşa Tıp Fakültesi, Çocuk Gastroenterolojisi alanında tamamlayarak yan dal uzman hekimler listesinde yerini aldı. Türkiye’nin bir çok ilinde görev alan Doç. Dr. Yasin Şahin ilk olarak Gaziantep SSK Bölge Hastanesi, sonrasında Gaziantep Çocuk Hastanesi ve son olarak Gaziantep Cengiz Gökçek Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi’nde Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı hekimi olarak görev yaptı. Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi, Neonatoloji BD, Arş. Gör. Uzm. Dr. ünvanı ile bir dönem görev yapan Doç. Dr. Şahin, sırasıyla, İstanbul Üniversitesi, Cerrrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk Gastroenterolojisi Bilim Dalı, İstanbul Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Çocuk Gastroenterolojisi Kliniği ve son olarak da Mersin Şehir Eğitim ve Araştırma Hastanesi Çocuk Gastroenterolojisi Kliniği’nde görev aldı.

    Doç. Dr. Şahin, idari görevini ise Çocuklarda İleri Yaşam Desteği (ÇİLYAD) Eğitim ve Kurs Programı, Gaziantep İl Koordinatörü olarak 2006-2008 yıllarında gerçekleştirdi. Doç. Dr. Şahin’in ulusal ve uluslararası dergilerde yayımlanan çok sayıda araştırma ve makaleleri mevcuttur. Ayrıca Doç. Dr. Şahin, SCI ve SCI-E bir çok dergide hakemlik yapmaktadır. EC Paediatrics dergisinde 2017-2019 yılları arasında Editorial Board üyeliği görevi yapmıştır. Türkiye Klinikleri Pediatri Dergisi Danışma Kurulu üyesidir. Çocuk Gastroenterolojisi Uzmanı Doç. Dr. Yasin Şahin’in ilgi alanları ise, Üst gastrointestinal sistem endoskopisi (Gastroduodenoskopi), Alt gastrointestinal sistem endoskopisi (Kolonoskopi), Kapsül endoskopisi, Gastroözofageal Reflü, Korozif özofajit (deterjanlar, çamaşır suyu, kireç çözücü, yağ çözücü vs bağlı), Yabancı cisim yutulması (yemek borusu ve midede para, pil, iğne vs), Özofajit, Özofagus varisleri, Akut ve kronik gastrit, Mide ülseri ve on iki parmak barsağı ülseri, Dispepsi, Kronik ve tekrarlayan karın ağrıları, Kronik ishaller, Emilim bozuklukları, İştahsızlık, Gelişme geriliği, Kilo alamama, Çölyak hastalığı, Besin ve inek sütü alerjisi, Kabızlık, enkoprezis (dışkı kaçırma), Üst ve alt gastrointestinal sistem kanamaları, Ülseratif Kolit, Crohn hastalığı, Sarılık, Akut ve kronik karaciğer hastalıkları, İlaca bağlı karaciğer enzim yükseklikleri (Toksik hepatit), Akut ve kronik hepatitler, Safra kesesi ve safra yolu hastalıkları, safra kesesi taşı, Pankreas hastalıkları, Obezite, Beslenme desteği v.s. olarak tanımlanmaktadır.

    Özel Medical Park Gaziantep Hastanesi, Çocuk Gastroenterolojisi Uzmanı Doç. Dr. Yasin Şahin’in 2014 yılında gerçekleştirilmiş olan Genel Pediatri Bilgi Yarışması 3.’lük Ödülü, 2015 yılında TÜBİTAK Uluslararası Bilimsel Yayın Teşvik Ödülü, 2017 yılında ise Sözel Sunum Birincilik Ödülleri gibi çok sayıda birincilik ödülleri mevcuttur. Çocuk Gastroenterolojisi Uzmanı Doç. Dr. Yasin Şahin evli ve iki kız çocuk babasıdır.

  • Ekonomi uzmanı tarihi müjdeyi böyle yorumladı: “Enerjinin kızılelması”

    Ekonomi uzmanı tarihi müjdeyi böyle yorumladı: “Enerjinin kızılelması”

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından Karadeniz’de 320 milyar metreküp doğal gaz rezervi bulunması müjdesinin ardından ekonomi uzmanları tarihi müjdeyi yorumladı. Bülent Ecevit Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Ertuğrul Yıldırım, tarihi müjdenin enerjinin kızılelması olduğuna dikkat çekti.

    Zonguldak’tan geçen 30 Haziran günü geçerek Kdz. Ereğli ilçesi açıklarındaki Tuna-1 bölgesinde sondaj yapan Fatih sondaj gemisi 320 milyar metreküplük doğal gaz rezervine ulaştı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, millete sesleniş yaparak tarihi müjdeyi duyurdu. Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi İktisat Fakültesi Öğretim Üyesi Ekonomi Profesörü Ertuğrul Yıldırım, tarihi müjdeyi yorumladı.

    Akdeniz’de yaşanan gerilimlerin ardından Karadeniz’de böyle bir rezervin çıkmasının önemli bir fırsat olduğuna dikkat çeken Yıldırım, şöyle dedi:

    “Tüm ülkemize hayırlı olmasını diliyorum. Hakikaten mühim bir keşif oldu. Bunun tesisleşmesiyle birlikte üretime de artık bunun pozitif etkilerini görmeye başlayacağız. Tabi biraz zaman alacak yatırımlarının yapılması. Ancak her şeyden önce bunun Karadeniz’de olması mühim bir fırsat diye düşünüyorum. Oldukça da avantajları var. Akdeniz’de şu anda ciddi problemler var. Pek çok ülke burada bir pay sahibi olabilmek için çeşitli girişimlerde bulundu. Tartışmalı bir alan haline geldi. Her ne kadar Türkiye Cumhuriyetinin hakları orada mevcuttur bunu korumaya çalışıyor. Ancak Karadeniz de bu çatışmalardan uzak bir bölge olması sebebiyle oldukça avantajlı bir yer olduğunu ifade edebiliriz. Bu haliyle hızlı bir şekilde yatırıma dönüştürülüp üretime de kanalize edilebilir.”

    “50-60 milyar dolarlık bir kapasiteye sahip alandan bahsediyoruz”

    Öğretim Üyesi Prof. Ertuğrul Yıldırım, Türkiye’nin dokuzuncu sondajda böyle bir rezerve ulaşmasının büyük bir başarı olduğunu vurgulayarak şöyle devam etti:

    “Burada ikinci önemli husus şu olmsı gerekiyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin bu tür aramalara ilişkin denemelerin sayısı çok fazla değil. Dokuzuncu sondaj ile bulundu. Bu tarz sondajlar gelişmiş ülkelerde çok daha fazla yapılıyor. Türkiye’de bunun 9. sondajda bulunması çok daha önemli bir başarı. Bu sondaj sayıları arttıkça daha da fazlası gelecektir. Bir domino etkisi olmasını kuvvetle muhtemelen bekleyebiliriz. 320 milyar metreküplük bir büyüklükten bahsediliyor. Bu rezerve baktığınız zaman Türkiye’nin 7-8 yıllık doğal gaz ihtiyacını tek başına karşılayabilecek bir rezervden bahsediyoruz. Ancak bunun sınırlı kalmaması gerekiyor. Çok daha fazlasına Türkiye’nin ihtiyacı var. Enerjide önemli kavramlardan biri sürdürülebilirliktir. Siz sürekli olarak enerji ihtiyacınızı sürekli olarak karşılayabilmelisiniz, makul bir fiyattan karşılayabilmelsiniz. Bu çabanın bittiğini söyleyemeyiz. Belki bittiğinden ziyade yeni başladığımızı söylememiz gerekiyor. Türkiye enerji piyasasına yeni bir güç olarak yeni girdi. Dolayısıyla burada olması gereken bunun domino etkisi yapması ve ekonomiye etkilerinin de bunun katlanarak artmasını ummamız gerekiyor. Doğrusu Cumhurbaşkanımızın ve bakanlarımızın açıklamasından da bu niyetin çok açık bir şekilde ortada olduğunu gördük. Bu da sevindirici bir durum. Bunun ekonomik kazançları ne -olacak? Ekonominin pek çok yönünü etkileyecek. Tek başına baktığınız zaman 50-60 milyar dolarlık bir kapasiteye sahip alandan bahsediyoruz. Dolayısıyla bu 50-60 milyar dolar net. Tabi bunun pek çok çarpan etkeni olacak. İnşaat tesislerinin kurulmasından tutun da bunların taşınmasına kadar diğer sektörlere girdi olarak kullanılması, girdi maliyetlerindeki düşme nedeniyle artan rekabet gücü nedeniyle hem yurt içi üretimdeki artış hem ihracattaki artış beraberinde geleceğinden ve enflasyon konusundaki baskıları azaltacak bir etkisi de ortaya çıkacağından yanı sıra cari açık üzerinde de çok pozitif etkileri ortaya çıkacağından döviz ihtiyacını azaltacak bir süreci beraberinde getirecektir.Bunu çok daha hızlı bir biçimde geliştirmemiz gerekiyor.”

    “Sürekli peşinde koşacağımız bir alana girdik”

    Ertuğrul Yıldırım, “Enerji bir kızılelmadır tanımı yapsak hiç yanlış olmaz” diyerek sözlerini şöyle tamamladı:

    “Dünyada bu kadar hızlı gelişme isteği olup da enerji ihtiyacını karşılayamayan bir ülke de yok. Bu tecrübeler bize şunu gösteriyor. Bu gün çok önemli bir iş yapıldı. Ancak burada bırakılmamalı. Bunun devamı muhakkak gelmeli. Bunun peşinde koşmalıyız. Tabiri caizse Türkiye reel ekonomisininin bir anlamda en önemli hedeflerinden biridir. Türkiye ekonomisinin bir anlamda baktığımız zaman kızıl elmasıdır diyebiliriz. Enerji bir kızılelmadır tanımı yapsak hiç yanlış olmaz. Çünkü sürekli peşinde koşacağımız bir alana girdik. Yorulmadan bu yolda devam ederiz.”

    “Kömürün olduğu yerde doğal gaz, petrol gibi fosil yakıt türevlerin olması bekleniyordu”

    Bülent Ecevit üniversitesi (BEÜ) Enerji Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Doçent Doktor İbrahim Alışkan, Zonguldak’ın Türkiye’nin kömür havzası olduğuna dikkat çekerek kömürün olduğu yerde doğal gaz ve petrol türevlerinin olmasının beklendiğinin altını çizerek şöyle dedi:

    “Doğal gaz keşfedildikten sonra yerinden çıkartılması gerekiyor. Çıkartıldıktan sonra kara tarafına alınıp işlendikten sonra piyasaya arz edilmesi gerekiyor. Karadeniz bölgesinde Zonguldak ve civarına baktığınızda demir-çelik sektöründe önemli yatırımların olduğunu görebiliriz. Dolayısıyla biz demir-çelik olsun diğer sektör olsun bir çok yüklenici firma kısmını bu işin halledebileceğimize inanıyoruz. Diğer taraftan Zonguldak bölgesi Türkiye’nin kömür havzası. Kömürün olduğu yerde doğal gaz, petrol gibi fosil yakıt türevlerin olması bekleniyordu. Ekonomimize faydası tabii ki olacaktır. Cari açık düşecek. Rezervin kullanılmaya başlandığı tarihe bağlı olarak ekonomide değişmeleri hissetmeye başlayacağız. Burada kalacak olan paramızı farklı sektörlere yatırmamız gerekiyor. Bizim teknolojimizi geliştirmemiz, yerli ve milli olanaklarımızı geliştirmemiz gerekiyor. Sismik araştırmaları, sondajı kendimiz yaptık. Rezervi kendimiz keşfettik. Milli olanaklarla işlenip piyasaya arz edilmesi gerekiyor. Açıkdenizde sondajı yapmak için haklarımızı bilmemiz gerekiyor. Teknolojimizin geliştiğini haklarımızı koruyabildiğimizi savunma sanayisindeki İHA’ların yerli ve milli olmasıyla görüyoruz. Enerji sektöründeki bize sağlayacağı bu olumlu katkıyla elde edeceğimiz cari açık fazlasını farklı sektörlere yönlendireceğiz. Kendimizi teknolojik anlamda geliştireceğiz. Bölgemizin önemli bir madencilik tecrübesi var. Kömür madenciliği ama sonuçta madencilik. Doğal gazın çıkarılması ve işlenmesi noktasında bir çok işi biz halledebileceğimize inanıyorum. Ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyoruz. Enerjide çeşitlilik de önemlidir. Çeşitlilikte de doğal gaz da petrol de olursa çeşitlilik adına bizim için mutluluk verici bir haber olacaktır.”

  • Üroloji Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Solakhan’dan erkeklerde kısırlık açıklaması

    Üroloji Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Solakhan’dan erkeklerde kısırlık açıklaması

    Medical Park Gaziantep Hastanesi Üroloji Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Mehmet Solakhan, erkeklerde kısırlık (İnfertilite) araştırılırken en önemli faktörlerden biri olarak sperm sayısının incelenmesi gerektiğine vurgu yaptı.

    Medical Park Gaziantep Hastanesi Üroloji Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Mehmet Solakhan, semen analizi olarak da bilinen sperm testi, bir yıl boyunca düzenli cinsel ilişkiye girilmesine rağmen çocuk sahibi olamayan, ‘infertilite’ (kısırlık) tanısı belirtilmiş olan erkeklere uygulandığını sözlerine ekledi. Gebe kalamama ile ilgili sorunlarda kadınların, kadın hastalıkları ve doğum uzmanına başvurduğunu ifade eden Dr. Öğr. Üyesi Mehmet Solakhan, erkeklerde de herhangi bir cinsel işlev bozukluğu olup olmadığına ve sperm sayısının yeterliliğine de üroloji uzmanlarının kararıyla gerçekleştirildiğine dikkat çekti.

    Üroloji Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Solakhan, “Sperm testi, erkeklerde meni içerisindeki sağlıklı sperm miktarını ölçmeye yarayan medikal bir tahlil yöntemidir. Bu şekilde çocuk sahibi olamayan erkeklerde nasıl bir tedavi uygulanması gerektiğine dair önemli ipuçları elde edilir ve buna yönelik olarak bir tedavi yöntemi uygulanmaya başlanır. Spermiogram tahlili, olması gereken sperm değerleri ve bu testi hastaların yaptırmadan önce dikkat etmesi gereken hususlara kısaca değinmek istiyorum. Spermiogram (sperm analizi, sperm tahlili, meni tahlili, semen analizi) sperm sayısını, şeklini, hareketini değerlendirmeye yönelik bir analizdir. Bununla birlikte semen örneğinin değeri, pH’sı, rengi, lökosit miktarı, fruktoz değeri, likefaksiyonu analiz edilir. Belirli süre dilimlerinde spermlerin hareketliliği incelenir. Hareket tiplerine göre sınıflama yapılmaktadır. Semen testi yaptırmadan önce hastalarımız, üç günlük cinsel perhiz sonrasında bu işlemi yaptırabiliyorlar. İşlemin sağlıklı netice vermesi için sperm örneği en geç 1 saat içerisinde laboratuvara ulaştırılmalıdır. Tercihen sperm örneği laboratuvara yakın bir mekanda verilmelidir. Bahsedilen amaçla infertilite merkezlerinde sperm örneği verebileceğiniz bir alan ayrılmıştır. Sperm yorumlama kriterlerinde WHO (Dünya Sağlık Örgütü) verilerinden faydalanılır. Kruger kriterleri bilhassa sperm biçim bozukluklarını göz önüne alan bir analiz etme yöntemidir. Hususi bir boyama sonrasında sperm biçim (morfoloji) nitelikleri incelenerek sperm örneğinin fertilite (doğurganlık) kapasitesi belirlenir. Sperm analizi sonucuna bakılırsa ideal şekilde karar verebilmek için bir ay ara ile tamamlanmış minimum iki değişik sperm örneği incelenmelidir. Sperm analizinde bir fertilite problemi saptanırsa, ek incelemelere ihtiyaç duyulur. Sperm üretim döngüsü iki-üç ayda bir tekrarlanır. Şu demek oluyor ki imal edilen bir sperm ortalama 70 gün sonrasında semene salgılanacaktır. Benzer biçimde insanın karşılaşmış olduğu zararlı olan etkenler ya da iyileştirme için uygulanan yararlı ilaçlar de sperm salgılamasını 3 ay içerisinde etkileyebilir. Semen analizi neticelerini değerlendirirken sözü edilen süreç akılda tutulmalıdır. Alışılagelen sperm analizi değerleri (WHO 2010) şu şekilde sıralanmaktadır. Volüm (dolgunluk) 1,5 ml’den çok olmalı, sperm konsantrasyonu 15 milyon/ml ‘den çok olmalı, total sperm oranı 39 milyondan çok olmalı, Ph 7‘den büyük, total motilite yüzde 40’den çok olmalı, progresif motilite yüzde 32’den çok olmalı, morfoloji yüzde 4‘den çok olmalı (KRUGER STRICT), morfoloji yüzde 30 ve üzeri (WHO), lökosit 1 milyon/ml’ den az olmalı, yuvarlak hücre 5 milyondan az olmalı, viabilite yüzde 58’den çok olmalı, immünobead aglutinasyon (MAR incelemesi) yüzde 50’den az olmalı, çinko > iki.4, Fruktoz >13’dır” dedi.

    Sperm tahlili verirken dikkat edilmesi gereken durumlar

    Sperm tahlili verirken dikkat edilmesi gereken durumlar hakkında da bilgi veren Üroloji Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Solakhan, “En ideali 3-4 gündelik seksüel perhiz sonrasında sperm vermektir. Perhiz süresinin daha uzun tutulması sperm sayısının aldatıcı biçimde artmasına ve hareketlerinin düşmesine neden olabilmektedir. Perhiz süresinin 3-4 günden kısa tutulması de sperm sayısının düşmesine ve hareketli sperm oranının artmasına sebep olarak sonuçların yanıltıcı olmasını sağlar. Bundan dolayı sperm tahlili vermeden önceki 3-4 gün hastanın boşalmamış olması gerekmektedir. Öncelikle, sperm örneğini vermeden öncesinde idrarın yapılması lazımdır. Sperm örneği vermeden önce eller sabunlu su ile yıkanmalı ve bolca su ile durulanmalı ve sonrasında kurulanmalıdır. Sperm örneği mastürbasyon seçeneği ile verilmelidir. Bahsedilen işlem esnasında hiç bir kayganlaştırıcı madde (sabun, tükürük, yağ, vazelin v.b) ya da prezervatif kullanılmamalıdır. Sperm örneğinin verileceği kaplar sterildir. Kabın ve kapağın iç tarafına dokunulmamalıdır. Penisten gelen spermlerin tamamı kabın içinde olmalıdır. Eğer sperm yanlışlıkla dışarıya akar ise görevlilere bildirilmelidir. Sperm örneği en çok otuz dakika içinde oda ısısında ya da vücut ısısında güneş ışığı görmeyecek biçimde laboratuvara ulaştırılmalıdır’’ diye konuştu.