Etiket: Uzak

  • Susam fiyatlarını döviz kuru ve Uzak Doğu tetikliyor

    Susam fiyatlarındaki hızlı yükseliş nedeniyle simitçiler üretimin durma noktasına gelmesinden yakınırken, İstanbul Tüccarlar Kulübü Derneği Başkanı İlker Önel, bu yükselişte döviz kurlarındaki tırmanışın ve sezon sonu itibariyle yurt dışında stokların azalmasının etkili olduğunu dile getirdi.

    İstanbul Tüccarlar Kulübü Derneği ve Galata Susam ve Tahin Fabrikası Yönetim Kurulu Başkanı İlker Önel, susam fiyatlarındaki tırmanışın hammadde fiyatları ve kurlardaki yükselişten kaynaklandığını açıkladı. Arz ve talepteki gelişmeler nedeniyle fiyatı değişkenlik gösteren susamın, iç piyasada stoklarda bekletilmesinin söz konusu olmadığını ifade eden Önel, “Zaten şu an üretim rekoltesi olarak düşük bir sezondayız. Hammadde ve kurlardaki yükselişin yanı sıra Çin’in yoğun talebi de dünya genelinde susam fiyatlarını tırmandırıyor” dedi.

    Susamın bir ticari emtia olduğunu belirten İlker Önel, “Susamın da, altın, gümüş bakır, petrol gibi bir borsası olup günlük arz ve talebe göre fiyatları belirleniyor. Dünyada en fazla üretim 650 bin ton ile ilk sırada Çin, Hindistan, Nijerya, Sudan ve Etiyopya geliyor. Çin başta olmak üzere en fazla tüketim Uzak Doğu’da. Çünkü yemeklerde de susam yağını tercih ediyorlar. Çin, ürettiği 650 bin tonun yanı sıra yine 650 bin ton da ithalat yapıyor. Dolayısıyla Çin’in yoğun talebi dünya genelinde susam fiyatlarını da etkiliyor” diye konuştu.

    Türkiye’de ise Akdeniz kıyı şeridinde üretilen ve yıllık 15 bin ton civarında olan yerli üretimin, yıllık 120 bin ton civarındaki tüketimi karşılamadığına değinen İlker Önel, şunları söyledi:

    “Dolar ve petroldeki yükseliş etkili”

    “Harran Ovası’ndan Manavgat, Fethiye kıyı şeridinde susam üretimi yapılmaktadır. Yıllık tüketimimiz ise 120 bin ton civarındadır. Ekmek ve simit olmak üzere unlu mamul ile tahinde kullanıldığı için 12 ay boyunca talep görüyor. Doğal olarak üretim yetersiz kalınca ithalat yoluna gidiliyor. Son dönemde susam fiyatlarındaki tırmanışta etkili olan en önemli faktör dolar TL kurundaki gelişmeler olmuştur. Yılbaşından bu yana TL dolar karşısında yüzde 25-27 arasında değer kaybettiği için fiyatlara en büyük etkiyi kurlar yapmıştır. Aralık ayında kilosu 9 TL civarında olan simitlik susam şu an 11,50-12 TL civarındadır.

    Enflasyon sebebiyle artan enerji fiyatları, finansman giderleri, vergi ve benzeri maliyetler imalatçının yüzde 15 civarında giderlerini yükseltmiştir. Diğer taraftan petrol fiyatlarının 50 dolar civarından 80 dolar civarına gelmesi, uluslararası lojistik maliyetlerini de etkilediği için gemi taşıma maliyetlerini arttırmış. Bu da navlun fiyatlarına yansımıştır.

    Ayrıca; iklim koşullarındaki değişiklikler, sel gibi doğal felaketler, ithal edilen ülkelerdeki iç karışıklıklar ve güvenlik endişeleri de susamın maliyetini etkileyen en önemli faktörler arasında yer alıyor”.

  • Uzmanlardan sınava girecek öğrencilere uyarı: “Gaz yapacak yiyeceklerden uzak durun”

    Milyonlarca genci yakından ilgilendiren üniversite sınavlarına saatler kala uzmanlar sınava girecek öğrencileri uyardı. Aydın Özel Kavaklı Anadolu Lisesi Müdürü, Türk Psikolojik Danışma Derneği Aydın Şube Başkanı Uzman Psikolojik Danışman Süleyman Çokay, sınav öncesi dengeli ve bilinçli beslenmenin başarıda önemli rol oynadığını söyledi.

    Üniversite sınavına saatler kala sınava girecek öğrencilerin yanı sıra ailelerine de tavsiyelerde bulunan Özel Kavaklı Anadolu Lisesi Müdürü, Türk Psikolojik Danışma Derneği Aydın Şube Başkanı Uzman Psikolojik Danışman Süleyman Çokay, üniversite sınavına girecek adayların sınav nedeniyle beslenmelerine dikkat etmeleri gerektiğini söyledi.

    “Sınavdan önceki son gün nasıl beslenmeli?”

    Sınava saatler kaldığını ve özellikle sınavın yaşandığı saatlerde gaz yapacak ve rahatsızlık verecek gıdalardan uzak durulmasını tavsiye eden Çokay, “Sınavdan bir gün önce sindirim ve hazımsızlık gibi şikayetler yaşamamak için kuru fasulye, nohut, mercimek, bulgur pilavı gibi gaz yapıcı besinlerin tüketilmemesi gerekiyor. Yine sınavdan bir gün önce herhangi bir besin alerjisine karşın şimdiye kadar hiç yenmemiş herhangi bir besinin de tüketilmemesini öneriyoruz. Açıkta ve sokakta satılan yiyeceklerden uzak durulmasını tavsiye ediyoruz. Aşırı çay, kahve ve gazlı içecek tüketiminden de kaçınılmalıdır. Sınavda yaşanan gaz sıkıntısı öğrencinin başarısını olumsuz etkiler” diye konuştu.

  • Takıntılıysanız uzak durun

    Burun estetiği operasyonunun ülkemizde en sık yapılan estetik ameliyatlardan olduğunu belirten Kulak Burun Boğaz ve Baş Boyun Cerrahi Uzmanı Op. Dr.Bahadır Baykal, “Ancak takıntılı bir kişiliğe sahipseniz bu operasyondan uzak durmanızda fayda var” dedi.

    Kulak Burun Boğaz ve Baş Boyun Cerrahi Uzmanı Op. Dr.Bahadır Baykal, yaptığı değerlendirmede, burun estetiği olmak isteyen kişileri nasıl bir süreç beklediği konusunad şunları kaydetti;

    “Burun estetiğine karar verdiniz ve doktor seçiminizi yapmak istiyorsunuz, bu aşamada yapacağınız ilk görüşme ameliyatınızın başarısı için önemlidir. Beklentilerinizi ve nasıl bir burun istediğinizi muayenede mutlaka belirtmelisiniz, aynı zamanda muhtemel ameliyat sonucunuzun beklentinizle ne oranda uyumlu olabileceğini de doktorunuzla konuşmanız ameliyat sonrası mutluluğunuz için olmazsa olmaz.

    İdeal burun var mıdır ?

    Kişisel deneyimim ve cerrahi felsefem yıllar içinde bana şunu öğretti ” doğal olan güzeldir”. Her ne şekilde olursa olsun ameliyat olduğunuz belli olmamalı, burnunuz doğal ve güzel durmalıdır. Zaten hem ABD hem de Avrupa’da ideal burun yeniden tanımlanıyor. Aşırı kalkık ve daraltılmış burun ucu ve oyuk burun sırtı sağlıklı nefes almayı olumsuz etkilediği ve doğal olmayan bir görünüme sebep olduğu içi tercih edilmiyor, makbul olan yüze uyumlu burun.

    Burun estetiği olmak için elinde fotoğraf “böyle burun istiyorum ” diyen gelenler oluyor mu ?

    Evet zaman zaman oluyor. Ancak herkesin yüz yapısı birbirinden farklı, burun cildi, kıkırdağı, kemik yapısı da öyle. Burnun yüzdeki görünümünü ise sadece burun değil yanaklar, alın, çene ve dudaklar da belirler. Bu nedenle burun estetiği ile bir başkasının burnuna sahip olmaktan ziyade yüzünüze özgü karakteristik burun hedeflemelisiniz.

    Burun estetiği ile her burnu istediğimiz şekilde değiştirebiliyor musunuz ?

    Keşke öyle olsa, ama elimizde sihirli değnek yok. Burun estetiği sınırları olan bir operasyondur, Çok kötü bir burnu mükemmel hale getirmemiz mümkün değil. Sonucu ameliyat ile bir ya da iki basamak üste çıkarabilmek başarıdır.

    Burun estetiği sanatsal bir operasyon mudur sizce ?

    Burun estetiğinde hem bilim hem de teknik beceri ön planda olmalıdır. Biz heykel yada resim yapmıyoruz, insan yüzü üzerinde estetik ve fonksiyonel bir cerrahi gerçekleştiriyoruz. Cerrahi tekniklere hakim değilseniz ya da yeterli tecrübeye sahip değilseniz istediğiniz kadar sanatçı tarafınız olsun sonuç sizi hüsrana uğratır. Bence işin sanat yönünü biz doktorlar biraz abartıyoruz. Şöyle ki; çok iyi heykel yapmanız bu ameliyatı mükemmel yapacağınızı göstermez. ve inanın öyle otörlerle çalıştım ki, karakalem resim bile çizemez ama sonuçları mükemmel dir. Sanırım işin özü aslında doğallıkta, sonuç ne kadar doğala yakınsa ameliyatın sanat yönü de o derece başarılıdır.

    Bazı özel yöntemlerle kemikleri kırdığınız ya da törpülediğiniz zaman ameliyat sonrası morluk ve şişlik hiç olmuyor mu ?

    Siz hiç ameliyat yapmasanız sadece burun cildini açıp kapasanız bile belli düzeyde morluk ve şişlik oluşabilir. Hatta sadece burun sırtına iğne yapsanız dahi burun sırtında bir miktar renk değişimi görebilirsiniz. Burun estetik ameliyatında kemikleri kırmak, törpülemek ameliyatın safhalarından sadece birisidir. Benim ameliyat felsefeme göre; ” kemiği ne ile kırdığınız değil nasıl şekillendirdiğinizdir önemli olan “. Morluk ve şişlik oluşumu ise doğru teknikle operasyon yapsanız bile operasyon tekniğinin dışında kişinin kan değerinden, cilt yapısına kadar pek çok faktöre bağlıdır, ancak günümüzde estetik ameliyatlar eskiye oranla çok daha konforlu ve hızlı iyileşir. Tabi unutulmaması gereken önemli bir nokta da burnun ve yüzün ilk 7 gün içindeki değil 2.yıldaki görümününden mutlu olmanızdır.

    Burun estetiği dışarıdan kolay gözüken ancak başarısı sadece cerraha bağlı olmayan komplike bir operasyondur. Cildinizin inceliği, daha önce ameliyat geçirip geçirmemeniz, kıkırdak ve kemik yapınızın kalınlığı başarıya direkt etki eder. En tecrübeli ellerde dahi revizyon olma ihtimali %5’ ken, ikinci ameliyatınızı oluyorsanız bu risk biraz daha artar.

    Revizyon burun estetiğinde erken bir ameliyattan kaçınmak gerekir. Ben genellikle ilk ameliyatın üzerinden bir yıl geçmesini bekliyorum,ancak daha küçük kamuflaj cerrahileri yapacaksam altıncı aydan sonra da müdahale edebiliyorum. Burnun tam anlamıyla oturması için gereken süre bir senedir. Vaktinden önce bir ameliyat var olan sorunu çözmez tam tersine sorunu içinden çıkılmaz hale getirir. Bu nedenle düzeltme ameliyatı konusunda sabırlı olunması ve bir süre beklenmesi en gerçekçi olandır. Özellikle revizyon ameliyatınız öncesinde ilk ameliyatınızı yapan doktorunuza ” revizyondaki başarı ortalamasını ” sorun. Eğer doktorunuzun bu ameliyatı istediğiniz düzeyde yapacağına kanaat getirmiyorsanız mutlaka revizyon ameliyatlarıyla üst düzeyde uğraşan bir cerrah bulun. Unutmayın ki, burun estetiği spesifik bir ameliyatsa revizyon burun ameliyatları için çok daha fazla özelleşmiş bir doktora ameliyat olmanız yararınızadır.

    Her şeyden önce ameliyat için karar verirken psikolojik durumunuzu iyi etüd edin. Takıntılı bir kişiliğe sahipseniz, sosyal hayatınız ve iş yaşamınızdaki olumsuzlukların nedeni olarak burnunuzu görüyorsanız, karşı cinsle yaşadığınız sorunların burnunuzdan kaynaklandığını düşünüyorsanız bu ameliyatı olmayın çünkü ameliyat sonrasında da sonuç nasıl olursa olsun mutlu olma ihtimalinz düşüktür. Böyle bir durumda siz ameliyat olmak isteseniz bile pek çok meslektaşımız simon kriteri olarak bilinen ben merkezci, yeterli olgunluğa erişmemiş, obsesif ve narsist kişilere ameliyat yaparken bir kaç kez düşünür.”

  • Tedaviyle uzak ve yakın gözlüklerden kurtulabilirsiniz

    Göz Hastalıkları Uzmanı Opr. Dr. Gökhan Dinçer, trifokal lens göz içi tedavinin ardından kişinin uzak ve yakın gözlüklerinden kurtulabileceğini söyledi.

    Samsun Büyük Anadolu Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Opr. Dr. Gökhan Dinçer, üç odaklı trifokal lens tedavisi hakkında bilgi verdi. Trifokal lensin uzak ve yakını bir arada gösterme özelliğine sahip bir göz mercek olduğunu söyleyen Opr. Dr. Dinçer, “Trifokal lensler, uzağı, yakını iyi görmeyi ve orta mesafede de iyi bir görüş sağlamak amacıyla geliştirilmiş lenslerdir. Bu lenslerin gelişmesiyle birlikte ara mesafelerde de kullanılabilecek lens ihtiyacı da ortadan kalkmış oldu. Tedavide uzak ve yakın gözlük kullanmak istemeyen ya da katarakt nedeniyle ameliyat isteyen hastalarda saydamlığını yitiren göz merceğinin yerine operasyonla mercek koyulmaktadır. Bu mercekler monofokal olursa hasta uzağı görür, yakın gözlük kullanır, multifokal merceklerde ise uzak ve yakın görüş sağlar. Akıllı mercek dediğimiz trifokal lensler yerleştirilirse hasta uzak yakın ve orta mesafeleri gözlüksüz olarak görebilir. Bu tedavi yöntemi ile hastalar günlük aktivitelerini keyifle ve rahatlıkla yapabilirler” dedi.

    Tedavinin uygulanabileceği hasta özelliklerinden de bahseden Dr. Dinçer, şunları söyledi:

    “Excimer lazerle düzeltilemeyecek kadar yüksek miyop, hipermetrop veya astigmatı olanlar, Kornea kalınlığı lazere izin vermeyenler, kataraktlı ve yüksek kırılma kusurlu hastalar ve göz numarasının ilerlemediği sabit olduğu hastalar olarak yanıtlayabiliriz. Bu tedavi öncesinde hastanın detaylı bilgilendirilmesi çok önemlidir. Bunun için bu tedavinin sağlıklı olabilmesi için uzman kişiler tarafından yapılması gerekmektedir. Bu akıllı göz içi lens uygulamasındaki kullanılan göz içi merceklerin gözlüklerinden kurtulmak isteyen, ancak gözü lazer tedavisine uygun olmayan hastalara veya katarakt ameliyatı olup da katarakt ameliyatı sonrasında gözlük takmak istemeyen hastalara detaylı göz muayenesi sonrasında, göz yapısı uygunsa eğer bu hastalara öneriyoruz.’’

  • İftar ve sahur sofralarından salam, sosis ve sucuğu uzak tutun

    Beslenme ve Diyet Uzmanı Leyla Kandemir, Ramazan ayında beslenmeye dikkat edilmesini isteyerek, düzenli ve sağlıklı beslenme konusunda öneride bulundu. Kandemir, iftar ve sahur sofralarında salam, sosis ve sucuktan uzak durulması gerektiğini kaydetti.

    Medical Park Gaziantep Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Leyla Kandemir, Ramazan ayında sıkça yapılan beslenme hataları ile ilgili bilgiler vererek, oruç tutan kişilerin yanlış beslenme ile aşırı kilo artışı, tansiyon, ülser, reflü, gastrit ve kabızlık çeşitli problemlerle karşı karşıya gelebildiğini kaydetti.

    Sahurdan iftara doğru düşen kan şekeri bir an önce yemek yeme isteği duyulmasına neden olabileceğini anlatan Kandemir, “Ancak, hızlı yemek yemek şekerinizin bir anda yükselmesine, iftar sonrasında aniden uyuma isteği ve baş ağrısına neden olur. Bununla birlikte, lokmaları yeterince çiğnemeden yuttuğunuzda vücut tarafından tokluk hormonu üretilmesini beklememiş olacağınızdan renkli ve lezzetli yemeklere hayır diyemeyecek, ihtiyacınızdan fazlasını tüketeceksiniz. Ramazan’da kabızlık sorunuyla karşılaşmamak için sıvı alımını arttırmalıyız. Beslenme saatlerinin değişmesi ve hareketsizlik, metabolizmanın yavaşlamasına neden olur. Kabızlığın önüne geçebilmek için iftar ve sahurda meyve, sebze, kuru meyve ve baklagiller, bulgur ile kuru yemişler yenilmelidir. Özellikle hareket etmek ve öğünler arasında bol sıvı alınması kabızlığı önleyecektir. Yetersiz sıvı alımına bağlı olarak tansiyon düşüklüğü ve halsizlik söz konusu olabilmektedir. Günlük 2,5-3 litre sıvı alması önemlidir” dedi.

    Salam, sosis ve sucuktan uzak durun

    Beslenme ve Diyet Uzmanı Kandemir, iftar ve sahur sofralarında salam, sosis ve sucuk gibi şarküteri ürünlerinden de uzak durulmasını istedi. Kandemir, Ramazan ayında uzak durulması gerekenler hakkında, “Ramazan’da sağlıklı kalmak için, ağır ve yağlı yiyecekler, kızartmalar, hazmedilmesi zor besinler ve tuzdan kaçının. Tuz, tansiyonu yükseltebilir, susuzluk hissini arttırır. Hazır paket gıdalar, salam, sosis, sucuk gibi şarküteri ürünler içeriğindeki yoğun tuz ve katkı maddeleri açısından oldukça zararlı. Tansiyonun yükselmesine neden oluyor. Kan şekerinizi ani yükselten besinlerden uzak durun, gazlı içecekler tüketilmemeli. Şerbetli tatlılar: kan şekerini birden yükselttiği için bunların yerine haftada en fazla 1-2 kez sütlü tatlı tüketebilirsiniz. Yeterli ve düzenli beslenerek kilonuzu koruyabilirsiniz” diye konuştu.

    Kandemir, iftar sonrası hemen dinlenmeye geçilmemesi gerektiğini belirterek, iftardan 1-2 saat sonra ise kısa yürüyüşler yapılması gerektiğini de kaydetti. Kandemir, sahurdan hemen sonrasında da yatılmaması gerektiği konusunda uyarılarda da bulundu.