Etiket: Ustası

  • Ustası babası, patronu abisi çıktı

    Adana’da evli ve 3 çocuk babası 54 yaşındaki Faruk Ünal, yaptırdığı DNA testiyle yıllarca komşusu ve ustası bildiği kişinin babası, 26 yıl çalışıp emekliye ayrıldığı iş yeri sahibinin de ağabeyi olduğunu öğrendi.

    Yüreğir ilçesi Akıncılar Mahallesi’nde 57 yıl önce evli ve 3 çocuğu olan Ayşe Çelik, S.N. adlı kişinin evine kocasıyla birlikte kiracı olarak geldi. İddiaya göre, Çelik bu arada gönlünü evli ve 6 çocuğu olan ev sahibi S.N.’ye kaptırdı. Çift yasak aşk yaşamaya başladı. Bu arada, Çelik’in art arda iki erkek çocuğu dünyaya geldi. Çocuklar olduktan sonra Ayşe Çelik’in kocası Ömer Ünal çıkan dedikodular nedeniyle eşini ve çocuklarını terk etti. Ayşe Çelik 5 çocuğuyla tek başına kaldı. Bu arada, çocuklara ev sahibi S.N. bir baba gibi kol kanat gerdi. İnşaat malzemeleri satan S.N. Çelik’in çocukları Faruk Ünal (54) ve diğerlerini iş yerinde çalıştırıp sahip çıktı. S.N. bir süre sonra da Faruk Ünal’a R.N.’nin fabrikasında 1987 yılında işe girdirdi. S.N. 2005 yılında hayatını kaybederek Ali Hocalı Mezarlığında toprağa verildi. Faruk Ünal da hayatı boyunca hep yanlarında olan S.N.’nin hayatını kaybetmesine çok üzüldü. Ünal’ın annesi de 2011 yılında hayatını kaybetti. Annesi hayatını kaybettikten sonra Ünal’a çevredeki yaşlı vatandaşlar “Annen ve S.N. aşk yaşadı siz de ondan sonra dünyaya geldiniz bu adamın çocuğu olabilirsiniz bunu bir araştırın” dedi. Duyduklarını ilk başlarda pek önemsemeyen Ünal, daha sonra patronu olduğu kişiye “S.N. bizim de babamız olabilir annem ve babanız aşk yaşamış” dedi. Bu duruma patronu inanmadı, böyle bir şey olmayacağını söyledi. Faruk Ünal 2013 yılında çalıştığı yerden emekli oldu. Kimlikte ismi yazan babasını hiç görmeyen Ünal, baba hasretiyle yanarken mahalledeki komşuları, “Sizin babanız S.N. olabilir” demeye devam etti.

    Faruk Ünal, bu konuda gerçeği öğrenmek için S.N.’nin ailesini ve eski patronunu sıkıştırmaya devam edince N. ailesinin en küçük oğlu F.N. DNA testi yaptırmaya karar verdi. Ünal ve F.N.’den alınan kan örnekleri özel bir hastaneye verildi. Hastane de örnekleri test için İngiltere’ye gönderdi. Bir süre sonra gelen rapor, Ünal ve F.N.’nin yüzde 99.86 kardeş olduğunu gösteriyordu.

    Ustası babası, patronu ağabeyi çıktı

    DNA sonucunda Ünal 54 yıl sonra ustasının babası olduğunu, patronunun ise ağabeyi olduğunu öğrendi. Ancak N. ailesi DNA testine rağmen bu sonucun doğru olmadığını, babalarından bir örnek alınarak test yapılması gerektiğini belirtti. Ünal, her şeyin ortada olduğunu söyledi ama aileyi bir türlü ikna edemedi. Ünal, bunun üzerine aile mahkemesine başvurarak “soy bağının değiştirilmesi, ve babasından doğan hakların verilmesini” talep etti. Ünal, DNA testi gelir gelmez baba hasretini dindirmek için mezara gitti. Babasının mezar taşını sevip, mezarı sulayarak dua etti.

    Ünal, 54 yıl bildiği her şeyin yalan olduğunu söyleyerek, “Annem ile babam arasında bir ilişki başlamış zaten bunu biz öğreneli 2 yıl oldu çünkü bizden hep saklamışlar. 1970’li yıllarda babamızın inşaat malzemeleri satan bir yeri vardı ve biz yanında çalışırdık ama baba olarak bilmiyorduk. Aynı evde oturduğumuz için okuldan sonra yanında çalışırdık yani elimizden tutar bizi buraya getirirdi. Meğerse babamızmış haberimiz yokmuş bunu yıllar sonra öğrendik. Daha sonra babamızın birinci hanımından olma ve cıvata iş yeri olan oğlunun yanına beni işe girdirdi. 1987 yılında oraya girdim 2013 yılında emekli oldum meğerse bu çalıştığım yer de ağabeyiminmiş” dedi.

    “Razıysanız babamızı kabirden çıkaralım”

    Babasının ölümüne çok üzüldüğünü anlatan Faruk Ünal şöyle devam etti:

    “Sevdiğimiz bir insandı bize çok iyi davranırdı. Mahallenin yaşlıları da dedi ki ’Ustanın baban olma ihtimal var sen bunlardan biriyle DNA test yaptır’ dedi. Babamın ilk hanımından olan ailenin en küçük çocuğuyla da beraber büyüdüğümüz için DNA için ’ben veririm gidelim test yaptıralım’ dedi. Bir laboratuvara gittik test yaptırdık ve 20 gün sonra sonuçlar elimize ulaştı yüzde 99 kardeş çıktık. Tarifi imkansız bir şekilde hem üzüldüm hem sevindim. Çünkü bir ömür gitti ailenin en küçüğüyüm ve yaşım 54 babamı yeni buluyorum var mı böyle bir şey. Zamanında bir annenin ve babanın yapmış olduğu hata mı desem birbirlerini sevmişler mi diyeyim ama bize yıllarca baba hasreti çektirdi. Kimlikteki insan babamız değil 1974 yılında ölmüş ben 1964 yılında doğmuşum göstermedi annemiz bize ama o adamın üzerine yazmışlar bizi. Bırakıp gitmiş adam da zaten başka biriyle evliymiş. Biz babamızın yanında çalışıp oğlunun da yanında emekli olana kadar ne ağabeyimizin olduğunu ne de kendisinin babamız olduğunu bilmiyorduk. Karşı taraf hala inanmıyor babadan testi alalım diyorlar. Babamız 2005 yılında vefat etti Ali Hocalı köyüne defnettiler ve gerekirse kabrini açtırıp baba ile sizin aranızda DNA testini yapalım dediler. Biz de siz 8 kardeşsiniz sizinle yapalım dedik birinizle yaptık kardeş çıktık hepinizle yapalım yazıktır kabrini açmayalım dedik, ’hayır baba ile yapılsın’ dediler. Sonrasında dedik ki, siz babamızı çıkarmaya razıysanız tamam çıkaralım. Kabir açtırıp tekrar bir test yaptırmayı düşünüyorlar ama biz kendi kardeşleriyle yüzde yüz çıktığımıza göre babam S.N.”

    “Tarifi imkansız buruk sevinç yaşıyorum”

    Ünal, tarifi imkansız buruk sevinç yaşadığını ifade ederek, “54 yıl sonra babamın kim olduğunu buluyorum ve 3 oğlum var onlar da dedesinin kim olduğunu öğrendiler. Anneme de kızmamak mümkün değil bir çocuk doğurmuşsun olabilir karşı tarafı da sevebilirsin hepimizin geçmişte yanlışları olabilir ama insan çocuğunu gerçek babasından saklamamalıydı. Artık bunu kime söyleyeceğiz annemiz 2011 yılında vefat etti babamız ise 2005’de vefat etti yani içimizde beslediğimiz baba sevgisini yıllar sonra DNA sonucuna göre öğrendik. Sevincimiz sonsuz ama buruk bir sevinç çünkü anneyi ve babayı kaybettikten sonra öğrenebildik” diye konuştu.

    “Mahkeme sonucu yeterli bulmazsa babadan örnek alınacak”

    Avukat İsa Ayanoğlu ise DNA sonucundan emin olduktan sonra aile mahkemesine bir dava açtıklarını anlatarak, “Bu dava soy bağının düzeltilmesiyle alakalı. Bu dava neticelenmeden henüz tedbir istemli olarak miras payının denkleştirilmesiyle alakalı da ayrı bir dava süreci başlattık o da şu anda görülüyor. Bu dava içerisinde mahkeme mevcut olarak vermiş olduğumuz DNA testini yeterli görür ise yeni bir test yaptırma yönüne gitmeyecek. Eğer yeterli görülmez ise o zaman belki mezardan bir örnek alınarak ya da kardeşlerinden bir örnek alınarak bunların karşılaştırılması suretiyle öz kardeşi olup olmadıklarını ya da rahmetli S.N.’nin çocuğu olup olmadığını tespit edecek. Ondan sonra zaten nüfus kaydının düzeltilmesi ve sonrasında diğer yasal miras haklarından faydalanmasıyla ilgili bir süreç gündeme gelecek” dedi.

  • Yılların eskitemediği bağlama ustası teknolojiye direniyor

    Halk müziğinin önemli enstrümanlarından biri olan saz ve bağlama ustaları, teknolojinin gelişmesiyle el yapımı müzik aletlerinin giderek kaybolmaya yüz tutuğunu söyledi.

    Halk müziğinin önemli enstrümanlarından biri olan bağlama, teknolojik imkanların artmasından dolayı ve çırakların artık yetişmemesi nedeniyle son demlerini yaşıyor. Şanlıurfa’da bağlama üreticiliği mesleğini sürdüren 66 yaşındaki Abdulkadir Ay 50 yıla aşkındır bağlama üreticiliği yaptığını belirterek, “Teknolojik imkanların artmasıyla ve makine aletlerinin faaliyete girmesiyle işlerimiz eskiye göre iyi gitmiyor. Bağlama üreticiliğinde artık çırak bile yetişmiyor” dedi.

    “Artık bağlamalar teknolojik makinelerle yapılıyor”

    50 yılı aşkındır bağlama üreticiliği yapan Abdulkadir Alay, “Eskiden bağlama üreticiliği işi çok iyiydi. Şimdi ise iş yapamaz hale geldik. Bazı günlerde siftah yapamadığımız günler oluyor. Meslekte artık çırak bile yetişemiyor. Bir bağlamanın yapımı en az 4-5 ay sürüyor. Ama şimdi teknolojik makinelerle bir hafta bile sürmüyor, çok hızlı bir şekilde yapılıyor. Bağlama fiyatları 200 liradan başlıyor kalitesine göre 5 bin liraya kadar çıkıyor. Bağlamanın yapıldığı ürüne göre yaşam süreleri değişiyor. Tekne oyma işleri vardı. Şanlıurfa’da bu işi yapan 3-4 kişi vardı. Çırak olarak biz amcalarımızın yanına gidiyorduk, bağlama işini öğrendik. Bu meslekte artık çırak yetişmiyor. Bu mesleği yapanda Şanlıurfa’da pek kalmadı. En fazla 2 tane usta bu işi yapıyor. Bu meslek artık kaybolmaya yüz tuttu. Şimdi artık sazlar hazır yapılıp satılıyor. Bizim zamanımızda makine yoktu. Bağlamaların hepsi elle yapılıyordu. Bu makineler sonradan çıktı şimdi makineyle yapıyorlar. Eskiden bir tane bağlama 2-3 ayda biterdi. Eskiden bir bağlama teknesi oyulduktan sonra 1-2 sene bekletildikten sonra yapılırdı. Ama şimdi adam tekneyi oyuyor 2 gün sonra hepsini tamamlıyor bağlamayı hazırlıyor” diye konuştu.

  • Sıva ustası ölümden döndü

    Bursa’nın İnegöl ilçesinde bir usta, inşaat halindeki binanın 2.katından düşerek yaralandı.

    Edinilen bilgiye göre; olay Akhisar Mahallesi’nde meydana geldi. 3 katlı bir inşaat halindeki binanın ikinci katında kurulan iskelede sıva yapan 26 yaşındaki Muzaffer A., iddiaya göre dengesini kaybederek 4 metre yükseklikten beton zemine düştü.

    Yaralanan gencin imdadına inşaatta bulunan diğer işçiler yetişti. Yaralı usta, haber verilmesi üzerine olay yerine sevk edilen 112 ambulansındaki sağlık ekibinin ilk müdahalesinin ardından İnegöl Devlet Hastanesi Acil Servisine götürüldü.

    Gencin sağlık durumunun iyiye gittiği öğrenildi. Olayla alakalı tahkikat başlatıldı.

  • 12 yaşındaki Özbek satranççı ‘dünyanın en genç büyük ustası’ oldu

    Özbekistanlı 12 yaşındaki satranç oyuncusu Cevahir Sindarov, Budapeşte’de düzenlenen “First Saturday GM” Turnuvası’nda ‘dünyanın en genç büyük ustası’ unvanının sahibi oldu.

    Özbekistanlı satranç oyuncusu Cevahir Sindarov, 6-16 Ekim 2018 tarihlerinde Budapeşte’de düzenlenen “First Saturday GM” Turnuvası’nda son, üçüncü GM normunu alarak 12 yaş 10 ay ve 8 gün ile ‘dünyanın en genç büyük ustası’ oldu.

    Cevahir, birinci GM normunu Haziran ayında Rusya’nın Voronej şehrinde gerçekleşen “Voronezh Open 2018” uluslararası turnuvasında, ikinci GM normunu Eylül’de Gebze’de düzenlenen 2018 Dünya Gençler Satranç Şampiyonası’nda almıştı. 2003’te 12 yaş 7 ay ile gelmiş geçmiş en erken büyük usta olma rekoru sahibi olan Karjakin’den sonra ikinci en genç büyük usta olarak tarihe geçen Cevahir Sindarov, geçen yıl 11 yaşında uluslararası satranç ustası (IM) olmayı başarmıştı.

  • En yaşlı kepenek ustası teknolojiye direniyor

    Şanlıurfa’da yaşayan en eski kepenek ustası, babadan kalma mesleğini sürdürerek teknolojiye direniyor.

    Çağa yenik düşen mesleklerden kepeneğin Şanlıurfa’daki son ustalarından 71 yaşındaki Mehmet Emin Çiftçi, çırak olarak başladığı mesleğini sürdürüyor. Kepenek mesleğinin babadan kalma olduğunu aktaran Çiftçi, teknoloji çağının gerisinde kalındığı için eskisi gibi kepeneğe ilgi kalmadığını ve artık çıraklar yetişmediğini belirtti. Çiftçi, tarihi kapalı çarşısı içerisinde bulunan iş yerinde 50 yıla aşkındır mesleğini devam ediyor.

    50 yıla aşkındır kepenek mesleğini sürdüren Çiftçi, “İlk önce biz bu kepenek derilerini alıyoruz. Aldığımız bu derileri yıkıyoruz, sonra deri yünlerini suya koyarak yumuşak olması için bekleriz. Yumuşak olan bu yünleri tertemiz yıkadıktan sonra bu derilerde olan et parçalarını aldırıyoruz. Kepeneğin etini aldıktan sonra temiz bir su içine koyularak, iyice nemlendiriyoruz. Kepenekleri sonrasında hepsini kazarız. Kazdıktan sonra yumuşar ve beyaz olup, kumaş haline gelir. Kumaş haline gelen kepenek tahta olan ölçüyle kalemle ölçeriz. Derileri kesip, biçip ve diktikten sonra kepenek haline gelir. Eskiden Kepenek talep çoktu. Çünkü naylon gibi şeyler yoktu. Eskiden insanlar kepenek giyiyordu, alışıktı. Klima ve sobalar yoktu. Bundan 50 yıl önce çok farklıydı. O dönemler çok kepenek alıcısı vardı” dedi.

    “Kepeneğe insanlar artık ilgi göstermiyorlar”

    Şimdilerde kepeneğe ilginin azaldığını dile getiren Çiftçi, “Kepeneği artık ihtiyarlar, yaşlılar giyiyorlar. Eski Arap emirlikleri, güzel nazif ince kumaşlı derilerden yapılan ve çok hafif olan giyimi süs için giyerler. Çünkü kürk olan için kıymetlidir. Eğer kumaş elimize geçerse (kereste) şu an Türkiye’de kereste çok azdır. Yabancı kereste geliyor. Yabancı kerestede Türkiye’deki gibi olmuyor. Türkiye’de doğu tarafların koyunların ve kuzuların yünleri daha iyidir. En iyisi de Cizre’de bulunur. Biz böyle gördük böyle çalıştık. Ömrümüz böyle geçti. Bizden sonrada çocuklar bu kürk işini yapmıyor, çünkü hem zor olduğu için hem de insanlar artık zor işi yapamıyor. Biz alıştığımız için zor gelmiyor” diye konuştu.