Etiket: Üretiyorlar

  • Dünya’nın klimasını Erzurum’da üretiyorlar

    Dünya’nın klimasını Erzurum’da üretiyorlar

    Yarım asırlık sanayicilik geçmişiyle ülke ekonomisine önemli bir katma değer sağlayan Gözütok Metal, Erzurum’a 20 milyon liralık yatırım yaptı.

    60 ülkeye ihracat hedefi koyan ve 75 kişiye istihdam sağlayan firma, klima başta olmak üzere baca, modüler su deposu, çamaşır ve çöp şutları üretiyor.

    Enerji, paslanmaz baca imalatı ve üretim sektöründe Türkiye’nin ilklerinden olan Gözütok Metal, geçen Kasım ayında uluslararası ölçekteki İMEKSAN firmasını satın aldı. Kısa süre içinde Erzurum 1. Organize Sanayi Bölgesi’nde 20 milyon liralık yatırım yapan firma ilk etapta 75 kişiye istihdam sağladı.

    İbrahim ve Çetin Gözütok kardeşlerin yönetimindeki şirket, 60 ülkeye ihracat hedefi koydu. Yakın gelecekte yatırımlarını daha da genişleteceklerini kaydeden İbrahim Gözütok, “20 milyon lirayla başladık ama bunu 50 milyon liraya çıkarmayı planlıyoruz. Böylelikle 200 kişinin üzerinde bir istihdam oluşturacağız” dedi.

    “Risk aldık, üretime başladık”

    İMEKSAN firmasını bünyelerine kattıktan sonra Erzurum’daki yatırımlarını yoğunlaştırdıklarını dile getiren İbrahim Gözütok, şunları söyledi. “Doğup büyüdüğümüz şehrimize vefa borcumuzu ödemek istedik. Sektörde bir dünya markası olan İMEKSAN’ı İzmir’den Erzurum’a taşıdık. Bu noktada belki risk aldık ama kentte bir yan sanayi oluşturmak istedik. Öyle ki, teknolojik katma değeri yüksek ürünler ortaya çıkarıyoruz. Bu bir anlamda yeni meslekler demek. Ürün yelpazemizde bulunan klima, menfez, ısı geri kazanım cihazları, modüler su depoları, çamaşır ve çöp şutları gibi imalatlarımızla hem şehrimize hem de ülkemize katma değer sağlıyoruz.”

  • Yetişkin ve çocuklar için farklı modellerde maske üretiyorlar

    Yetişkin ve çocuklar için farklı modellerde maske üretiyorlar

    Milli Eğitim Bakanlığı Erzurum Olgunlaşma Enstitüsü bünyesinde çeşitli branşlarda eğitim gören kursiyerler yetişkinler ve çocuklar için farklı modellerde maske üretiyorlar.

    Pandemi süreci içerisinde Milli Eğitim Bakanlığı Erzurum Olgunlaşma Enstitüsü bünyesinde çocuk maskesi, yetişkinler için maske, özel tasarım maskeler, tek kullanımlık maskeler, yıkanabilir maskeler, resmi kurumlara maske üretimi dikimi yapılıyor. Özellikle çocukların sevebileceği çizgi film karakterlerinin olduğu renkli maskeler yoğun ilgi görüyor.

    Milli Eğitim Bakanlığı Erzurum Olgunlaşma Enstitüsü Müdiresi Fatma Taşbaşı, “Erzurum Olgunlaşma Enstitüsü bünyesinde maske üretim atölyesinde yaşanılan Pandemi süreci içerisinde tek kullanımlık ve çeşitli siparişlere göre bez maske üretimine başlanıldı. Üretimini yaptığımız bez maskeler tamamen bez ve koton kumaş üzerine üretim yapılıyor. Bu maskelerin astarlama işi ise yüzde yüz pamuklu koton astarlama olarak kullanılıyor. Bünyemizde bulunan usta öğreticilerimiz resmi kurumlara, özel ana okullara, isteye başlı sipariş veren müşterilerimiz bizlere gelerek bizimle iletişime geçip istediği siparişi verebiliyor. Yakın zamanda da e-Ptt AVM üzerinden de satışlarımız olacaktır. Üretimini yaptığımız maskeler arasında çocuk maskelerin üretimi yapılıyor. Bunun yanında yetişkinler içinde maske üretimi yapıyoruz. Usta öğreticilerimiz özel tasarım maskeler de üretebilir. Çocuklara yönelik üretilen maskelerde ise genel olarak çocukların sevebilecekleri, onların hoşuna gidebilecek çizgi film karakterleri, istenilen modellerin renk ve desen modellerini belirleyerek üretim de yapıyoruz” şeklinde konuştu.

  • Her gün 20 ton dezenfekten sıvısı üretiyorlar, yine de taleplere yetişemiyorlar

    Her gün 20 ton dezenfekten sıvısı üretiyorlar, yine de taleplere yetişemiyorlar

    Erzurum’da Atatürk Mesleki Teknik Anadolu Lisesi Kimya Teknolojisi Bölümü Öğrencileri günlük üretilen dezenfektan sıvısı ile Doğu Anadolu Bölgesi’ndeki 12 ilin ihtiyacını karşılıyor. Günlük 20 ton üretim yapan öğretmen ve öğrenciler taleplere yetişmekte güçlük çekiyorlar.

    Korona virüsü salgını sonrası Milli Eğitim Bakanlığı tarafından dezenfektan üretimiyle görevlendirilen meslek liselerinden biri olan Erzurum Atatürk Mesleki Teknik Anadolu Lisesinde dezenfektan üretim çalışmaları hızla devam ediyor. Kimya Teknoloji Bölüm Şefi, teknisyenler, öğrenciler ve okul personelinin vardiyalı şekilde günde yaklaşık 14 saat çalışmasıyla 20 tonluk dezenfektan üretiliyor. Üretilen dezenfektanlar bölge illerindeki okullar başta olmak üzere kamu kuruluşlarının taleplerini karşılıyor. Son olarak dezenfektanlar bidonlara doldurularak araçlarla il ve ilçelere sevk ediliyor.

    Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Erzurum Valisi Okay Memiş, meslek lisesinin ürettiği dezenfektan sıvılarıyla bölgenin ihtiyacını karşıladıklarını kaydederek, “Erzurum’daki meslek lisemizde dezenfekten üretiyoruz. Ben lisemizin böyle bir üretim yaptığını duyunca çok mutlu oldum. Günde 20 ton üretim kapasitemiz var. Günlük 3 vardiya yaparak öğretmenlerimiz öğrencilerimizle üretim yapıyorlar. Sadece Erzurum değil, Erzincan, Ağrı, Kars, Iğdır, Ardahan ve Van gibi bütün bölgenin taleplerini biz karşılıyoruz. Bizim şehrimizin de genelinde dezenfekten malzemeleri burada üretiliyor. Burada üretilen dezenfektanlarla camilerimizi, tuvaletleri, toplu taşıma araçlarını, dolmuşları, taksileri, AVM’leri, kurumları ve vatandaşların yoğun bir şekilde bulunduğu yerleri dezenfekte ettik” dedi.

    Öğrencilerinin daha önceden bu konularda tecrübeli olduklarını ifade eden Atatürk Mesleki Teknik Anadolu Lisesi öğretmeni Osman Aksakal, “Dezenfektan üretimi sürecimiz iki hafta önce başladı. Bakanlığımız dezenfektan üretebilecek okulların tespitini yaptı ve tespit edilen okulların içerisinde bizim okulumuzda var. Bu tesisimizde bugüne kadar deterjan, sabun ve köpük gibi temizlik ürünlerinin üretimini öğrencilerimizle beraber yapıyorduk. Öğrencilerimizin bu konuda tecrübeleri ve bilgileri yeterli olduğu için dezenfektan üretimine de başladık” şeklinde konuştu.

    Atatürk Mesleki Teknik Anadolu Lisesi Kimya Bölümü 11.sınıf öğrencisi Belkıs Sobacı ise, “Biz burada birçok deterjan çeşidi üretiyoruz ve döner sermaye karşılığında da para kazanıyoruz. 20 çeşit deterjan üretiyorduk ama Korona virüsünün ortaya çıkması sonucunda dezenfektan sıvısı üretmeye başladık. El için dezenfektan değil ama elle dokunulan her yerin virüslerden arındırılması için üretilmiş bir yüzey dezenfektan. Burada ağır işleri erkekler yapıyor biz kadınlar ise kapak sıkma ve etiketleme işleri yapıyoruz’’ açıklamalarında bulundu.

  • Günde 1 milyon ekmek üretiyorlar

    İHH İnegöl İnsani Yardım Vakfı öncülüğünde bir grup gazeteci, Hatay Reyhanlı bölgesinde bulunan derneğin lojistik merkezini ve bölgede yapılan çalışmaları yerinde inceledi.

    Hatay Reyhanlı İHH Lojistik Merkezi’nde yaklaşık 800 kişi çalışıyor. Suriyeli ve Türk vatandaşların çalıştığı alanda ihtiyaçlar bu merkezde belirlenerek dağıtılıyor. Lojistik merkezinde bulunan ekmek fırınında günde binlerce ekmek pişirilerek ihtiyaç sahiplerine gönderiliyor. Dernek, bölgedeki fırının kapılarını basın mensuplarına açtı. İHH Marmara Bölge Koordinatörü Ruhi Ademoğlu yaptığı açıklamada, “Savaşın 8’inci yılına girmiş durumdayız. Suriye’de mazlumiyet gerçekten hat safhada. Buradaki kamplarda 1 milyon insan yaşıyor. Bu 1 milyon insana yardım ulaştırmak için çalışmalarımıza devam ediyoruz. Reyhanlı bölgesindeki lojistik merkezinde bulunan fırınımızda birlikte işletmenliği yaptığımız 8 adet fırınımız var. Bu fırınların yanı sıra Suriye’de bulunan fırınlarımıza un yardımında bulunuyoruz ve içerideki mazlumlara dağıtılmasını sağlıyoruz. Günlük 965 bin Suriye ekmeği çıkarıyor ve kamptaki insanlara dağıtıyoruz” dedi.

    İHH İnegöl İnsani Yardım Derneği Başkanı İlhan Tatlı ise savaşın başlamasıyla bölgede bulunduklarını belirterek, “Bölgedeki mültecilere Müslümanlara yardım etmek için elimizden gelen her şeyi yapmaya çalıştık. İnegöl İHH Derneği olarak 250 tır yardımı bölgeye ulaştırdık” diye konuştu.

  • En özel tütünü üretiyorlar ama para etmiyor

    Milas yöresine özgü kıraç arazilerde kaliteli tütün üreten çiftçileri tarlalarında ziyaret eden Milas Ziraat Odası Başkanı İsmail Atıcı, tütün tarımının tükenme noktasına geldiğine dikkat çekerek, “Geçmişte 4500 olan tütün çiftçisi sayısı şuan 168’e düştü. Dünya tütün piyasasında aranan bir ürün olan Türk tütünü, ülkemizin çok önemli ihraç kaleminden biri ve bundan asla vazgeçilmemelidir” dedi.

    Milas Ziraat Odası Başkanı İsmail Atıcı, MİZO’da görevli Ziraat Mühendisi ve Tarım Danışmanı Abdullah Öz ve Akkovanlık Mahalle Muhtarı Mustafa Yıldız ile birlikte, sabahın ilk ışıklarında kalkarak tarlalarında binbir emekle tütün hasadı yapan Akkovanlıklı cefakar çiftçileri ziyaret etti. Geçmiş yıllarda yörenin en önemli tarımsal ürünü olan oryantal Türk tütününü üreten çiftçilerle sohbet eden Başkan Atıcı, ekonomik anlamda zor günler geçiren tütün çiftçileriyle birlikte tarlada tütün hasadı yaparak, tütüne dair önemli açıklamalarda bulundu.

    “Günün ilk ışıklarında, erken saatlerde Akkovanlık köyündeki tütün üreten çiftçilerimizi ziyarete geldik. Milas’ta 1997 yılında oda başkanı olduğum zaman 4 tane ana ürün vardı. Bir tanesi tütün, ikincisi pamuk, üçüncüsü zeytin ve diğeri hayvancılık Tütün o dönem en önemli geçim kaynağıydı. Milas yöresindeki köylerde 4 bin 500 çiftçi 32 bin ton tütün üretiyordu. Bu tütün, Türk tütünü dediğimiz oryantal tütün olarak isimlendirilen, piyasada aranan kaliteli tütünlerdi. Fakat geçen yıllar itibariyle tütün tarımı azaldı. Şuanda ise sadece Ortaköy ve Akkovanlık’ta tütün üretiliyor. Tütün üretimi hemen hemen bitti” diyerek tütün çiftçisinin tarihindeki en zor günleri yaşadığını ifade eden Başkan Atıcı, tütün üretimimin bir kültür olduğuna işaret ederek şunları kaydetti: “Aslında tütün bizim sadece tarımsal ürünümüz değil aynı zamanda kültürümüz, yaşam biçimimiz. Yani tütün tarımıyla insanlarımız çiftçilerimiz bu zamana kadar çocuklarını okuttu, ihtiyaçlarını karşıladı, düğünlerini yaptı. Tütün tarımı meşakkatli bir iş olması sebebiyle köylüler arasında birlikteliği, dayanışmayı ve yardımlaşmayı sağladı.”

    Türkiye İhracatçılar Birliği’nin rakamları dikkate alındığında tütünün yıllarca üretilip ihraç edildiğini hatırlatan Başkan Atıcı, “Zamanla tabi tütünde hüzünlü bir terk ediliş oldu. Çiftçimizin tütünü terk etmesinin en büyük sebebi, müdahale kurumu olan Tekel İdaresinin özelleştirilmesiyle birlikte tütünün 2000’li yıllardan bu yana kan kaybetmesine neden oldu. Yok olma noktasına geldi. Dünyada tütün tarımı, ticareti, kullanımı devam ettiği halde Türkiye, tütün tarımını bitirmek üzere. Ben kişisel olarak sigara içilmesine, tüketimine karşı bir insanım ancak bu tütün tarımının bitmesi gerektiği anlamına gelmiyor. Çünkü bu tütün tüketimi devam ediyor. Özelleştirme sonrasında tütün tekelleri piyasayı ele geçirdi. Milyarlarca dolar gelir elde ettiler ama çiftçi korunmasız kaldı. Türkiye İhracatçılar Birliği’nin rakamlarına baktığımız zaman tütün yıllardır üretilmiş ve ihraç edilmiş. Milletçe söylediğimiz, “üretim ve ihracat” sloganını hatırlatmak istiyorum. Binbir emekle tarımsal faaliyet yürüten bu cefakar çiftçimize, devletimizin müdahale kurumu olarak sahip çıkması gerekiyor. Tütün çiftçisi de sahip çıkılması gerekiyor. Çünkü eğer biz bunu yapamazsak tütün tamamen bitecek ve mazide, hatıralarda kalacak. Geçmişte 4500 olan tütün çiftçisi sayısı şuan 168’ düştü. Bu doğru değil! Bu durum Milas çiftçisine büyük zarar verdi. Buradaki amacım; bu kadar meşakkatli ve zor şartlarda yapılan tütün üretiminin, tekrar Milas gündemine getirerek yine ana ürün olmasını istiyorum.” dedi.

    Milas’ta kıraç arazilerde üretilen tütüne alternatif olarak sunulan tüm ürünlerin, tütün kadar gelir getirmediğini ve çiftçi tarafından benimsenmediğini kaydeden Atıcı, “Özellikle Çamköy, Aslanyakası, Karacahisar, Ulaş gibi pek çok köyde tütün tarlaları bomboş duruyor. Tütüne alternetif olarak sunulan kapari, elma, armut ürünlerinin tütünün yerini tutmadığını gördük. Bu köyler böylelikle yoksullaştı. Bu durum gerçekten doğru değil! Biran önce devletimizin tütün çiftçisine sahip çıkması ve tütün üretimini artırmak için çalışma başlatması gerekiyor. Dünya tütün piyasasında aranan bir ürün olan Türk tütünü, ülkemizin çok önemli ihraç kaleminden biri ve bundan asla vazgeçilmemelidir. Bizim bölgemiz için belirtmek istediğim bir şey var o da şu, Ege tütünü özel bir tütün, yöreye özgü özel bir tütündür. Devletimiz tüm tarımsal ürünlerde, müdahale kurumlarını işler hale getirerek çiftçimizin yanında olmalıdır.” diyerek tütün çiftçisine sahip çıkılmasını istedi.

    Akkovanlık Muhtarı Mustafa Yıldız ise yörenin kıraç olması sebebiyle en uygun tarımsal ürünün tütün olduğuna dikkat çekerek, “Akkovanlık mahallemizde sulu tarlamız olmadığı için tütüne ağırlık verilmiş yıllardan bu yana. Geçim kaynağımız sadece tütün! Geçmiş yıllarda tütün para kazandırıyordu. Herkes üniversitedeki çocuğunu tütün parasıyla okutuyordu. Herkes çoluğu çocuğu için tütünden para kazanıyordu. Daha neşeli, daha iştahlı, iç açıcı, hevesle tütün üretiliyordu. Artık fiyatlar düşünce, maliyetler yükselince insanlar tütünden uzaklaşmak zorunda kaldı. İşlemesi zor olmakla birlikte, tütün çiftçiye para bırakmaz hale geldi. Artık tütün üretimi bitmek üzere. Yetkililerimizden tütünün devam etmesini, bu konuda yardımcı olunmasını istiyoruz. Çünkü başka bir geçim kaynağımız yok!” dedi.

    Akkovanlık Mahallesi’nde doğup büyüyen, ailesiyle tütüncülük yaparak kazandıkları parayla okuduktan sonra edebiyat öğretmeni olan Okan Öztürk, “Öğretmenlik yapmakla birlikte ben şu anda Afyon Kocatepe Üniversitesi’nde Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde Yüksek Lisans yapıyorum. Ders aşamasını bitirdim, tezime başlayacağım. Başlarken de içimde yaşadığım kültürden çıkmış, bu kültüre yabancı olmayan bir yazar seçmeye çalıştım. Bu bağlamda da düşündüğümde tütün denilince akla ilk gelen isim hiç şüphesiz Necati Cumalı. Kendisi İzmir Urla’da doğup, büyüyen bir yazarımız, şairimiz, tiyatro yazarımız olduğu için gerek şiirlerinde, gerek tiyatrolarında, gerek romanlarında, gerekse de hikayelerinde sürekli olarak tütün işçileri, tütüncülük üzerine bahisler yaptığı için oradan ilham verdi bana ve Necati Cumalı’yı seçtim. Cumalı’nın hikaye ve romanlarında otobiyografik unsurları tespit edeceğim. Ve bunun yolu da tütünden geçeceğini bildiğim için bu seçimi yaptım. Necati Cumalı’nın özellikle Tütün Zamanı, Acı tütün, Zeliş romanlarında tütün işçilerinin çektiği sıkıntıları müthiş bir şekilde anlatıyor ki, günümüzden bir 50-60 yıl önce dile getirmiş. Ben bu romanları okuduğumda maalesef 50-60 yıl önceki sıkıntıların artarak devam ettiğini görüyorum. Üzülerek belirteyim şöyle bir durum var, Necati Cumalı için düşündüğümüzde özellikle İzmir-Urla bölgesi 50-60 yıl öncesinde bütün insanların geçim kaynağı; bütün işi, gücü, her şeyi tütün iken şimdi baktığımızda İzmir bölgesinde tütünün tamamen bittiğini görüyoruz ya da farklı bölgelerde tamamen bittiğini biliyoruz. Ben, kendi ailemin yaşadığı bölge için düşündüğümde ise; bundan 15 sene önce köydeki herkes tütün işi ile meşgulken, bugün parmakla sayarak ‘şu, şu, şu tütün işi yapıyor’ diyebiliyoruz. Ve yavaş yavaş artık tütünün bittiğini maalesef görüyoruz.” diyerek tütün tarımının edebiyata yansımalarına ilişkin açıklamalarda bulundu.

    Tütün tarımının terk edilmesiyle kırsaldaki toplumsal yapıda da ciddi değişimlerin fitilinin ateşlendiğini söyleyen Öztürk, “Yıllarımız tütünde geçti. Zaman zaman kendimiz yaptık, zaman zaman yapanlara şahit olduk. Tütün burada hem bir geçim kaynağı oldu, hem de bir kültür oldu. Tütün gerçekten memleketimizin kültürünün önemli bir parçası İnsanların kaynaşmasında, yardımlaşmasında en önemli figür tütün oldu. Şuan ise tütüncülük zor günler geçiriyor. Aslında sadece tütün bitmiyor, bir kültür de bitiyor buna bağlı olarak. İnsanların kaynaşması da yok oluyor, aradaki sohbet muhabbet de yok oluyor. Tütün, uzun süreye yayılan bir iş olduğu için özellikle hasat zamanında, sabah erken saatlerde kırma başlayıp, akşam gece yarılarına kadar dizme devam ettiği için dizerken insanların hem kaynaşmasına vesile oluyordu hem sohbetine muhabbetine hem de yardımlaşmasına vesile oluyordu. Aslında tütün yok olurken aynı zamanda bizim kültürümüz de yok oluyor, insanlarımız da yavaş yavaş birbirinden kopmaya başlıyor.” dedi.