Etiket: Üretiminde

  • Üniversite öğrencisi genç rüzgar enerjisi üretiminde bir ilki gerçekleştirdi

    Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Makine Mühendisliği Bölümü öğrencisi İbrahim Hakkı Şenol, “Her ev kendi enerjisini üretmeli ve bağımsız olmalı hayali” ile 4 yıl önce başlayan çalışmaları sonunda zoru başardı. Emeğinin sonucunda yaprağın bile kıpırdamadığı bir havada rüzgardan elektrik enerjisi üretmeyi başarabilen ‘Dikey Eksenli Portatif Rüzgar Santrali’ yapan üniversite öğrencisi Şenol, Teknokent desteği ile VAWTTurk isimli bir de şirket kurdu.

    Yaptığı ve şuan KTÜ Kanuni Kampüsü içerisindeki boş yakıt tanklarının üzerine yerleştirilen ve elektrik üretimine başlayan rüzgar santrali ile ilgili İHA muhabirine açıklamalarda bulunan 25 yaşındaki üniversite öğrencisi ve şirket sahibi İbrahim Hakkı Şenol, aslen Sivas’ın çoban köpekleri ile meşhur Kangal ilçesinden olduğunu ve 8 yıl önce Trabzon’a üniversite eğitimi için geldiğini söyledi.

    Makine Mühendisliği bölümünde okurken su ve rüzgar tribünü konularında çalışmalar yaptığını belirten Şenol “ ‘Her ev kendi enerjisini üretmeli ve bağımsız olmalı’ hayali ile 2014 yılında başlayan çalışmalarımız 2017 yılında TÜBİTAK Bireysel Genç Girişim projesi kapsamında hibe desteği almaya hak kazandı. Bunun üzerine Trabzon-Teknokent içerisinde şirketleşerek çalışmalarımızı kurumsallaştırdık. Dikey Eksenli Portatif Rüzgar Santrali isimli projemizin tasarım ve bilgisayar destekli analizlerden sonra 1:10 ve 1:5 ölçekli modeller ile Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi ve Karadeniz Teknik Üniversitesi akış görüntüleme ve izleme laboratuvarlarında test ederek verimliliğini arttırdık ve tasarımını geliştirerek Türkiye’de olmayan ve yenilikçi bir rüzgar tribünü tasarımı ortaya çıkardık” dedi.

    Yaptıkları çalışmanın Türkiye’de bir ilk olduğunu vurgulayan Şenol “Ülkemizde ilk kez yapılan, yüksek verimliliğe sahip Dikey Eksenli Portatif Rüzgar Santralimiz tamamen şehir merkezlerinde kullanım için tasarlanmıştır ve diğer rüzgar türbinlerine kıyasla titreşim ve ses probleminden arındırılmıştır. Dış kısmında döner parçalar olmadığı için insan, hayvanlar ve polen sağlığını tehdit etmemektedir. Rakiplerine kıyasla yüzde 19,5 daha verimli olan ve hafif rüzgarlarda bile güç üretebilen türbinimiz 1.8m/s’lik rüzgar hızında dönerek 2.7m/s’lik rüzgar hızında ise güç üretmeye başlamaktadır. Apartmanların, şantiyelerin, bağ evlerinin, sokak aydınlatmasında ve elektrik enerjisi ihtiyacı olan bölgelerde kullanmak üzere tasarlanan ürünümüzün amortisman süresi 3.5 ila 7 yıl arasında değişmektedir. Yüzde 100 yerli kaynaklar kullanılarak yapılan ürünümüzü ticarileştirmek, ulusal ve uluslararası pazara açılmak istiyoruz” diye konuştu.

    “Emsallerine göre daha çevreci”

    Yaptığı rüzgar santralinin diğer rüzgar tribünlerinden farkını da anlatan Şenol “Çok daha düşük rüzgar hızlarında çalışabiliyor. Ağaçların yaprakları kımıldamazken elektrik üretebilecek şekilde tasarladık. Ses ve titreşim problemleri yok. Yüksek devirli hızlı dönen parçaları olmadığı için insan ve hayvan sağlığını tehdit etmiyor ve emsallerine göre daha çevreci. Kuş ölümlerine neden olmuyor. Şehir merkezlerinde kullanma amaçlı tasarlanmış, binalar arasında yaşanan türbülans dediğimiz rüzgarla bile elektrik üretebilecek kapasitede. İlk ürün olduğu için prototipi bu. Seri üretime geçildiğinde daha az maliyetle bunu binaların üzerine yayla evlerinde 2 evin elektriğini üretmek için kullanılabilir. Elektrik sistemleri ile birlikte maliyeti 35-40 bin TL’ye mal oldu ama ilerleyen süreçte bu seri üretimle yarı yarıya fiyatı düşecektir. Aylık enerji üretimi de fiyat bazlı 500 TL’lik bir elektrik ihtiyacını karşılayacak kapasitede. Üzerinde 2kw alternatör var. Aylık olarak 900-1300 kw kadar elektrik üretebiliyor. 2 evin ihtiyacını karşılayabilecek bir sistem. Önce küçük bir prototipini yaptık. Sonra kusurlarını gidererek en son aldığımız verilerle bu hale getirdik” şeklinde konuştu.

    “Dünya üzerinde yapılan en iyi rüzgar tribününü yaptık”

    Rüzgar santralini yaparken 6 rüzgar tribününün kırıldığını ama hiçbir zaman yılmadığını kaydeden Şenol, şunları söyledi:

    “Bunu yaparken 6 rüzgar tribünüm kırıldı, sürekli daha iyisini yaptım, dünyayı araştırdım. Dünyada bu işi en iyi yapan adamlarla iletişime geçtim, sırlarını sordum, sırlarına ortak oldum. Makale ve doktora tezlerini araştırdım. Kendim deneme yapılma yaptı. Dünya üzerinde yapılan en iyi rüzgar tribününü laboratuvarda üzerinde oynama yaparak geliştirme yaparak böyle bir ürün ortaya çıkardık. Bu üründen önce en hassas rüzgar tribünü 1.5/saniye saniye ile harekete başlıyordu. Bizim ürünümüz 1.4/saniye ile harekete başlıyor. Bizim gibi rüzgarı bol olan ve şehir içlerinde rüzgar enerji kullanılmayan yerler için bu tipler tamamen evlerin enerjisini üretmek için kullanılabilir. Devlete ve kullanıcılara tasarruf ettirebilir, katma değer sağlar. Tamamen bizi enerji kesintilerinden kurtararak jeneratör görevi de yapabilir. Çünkü akülerinde enerjiyi depolayabiliyoruz.”

    “Bu rüzgar tribünlerini yapmak için sanayide çalıştım, 4-5 meslek öğrendim”

    Amatör olarak başladığı bu işte KTÜ’deki hocalarından büyük destek gördüğünü vurgulayan Şenol, açıklamasını şöyle sürdürdü:

    “Bunu proje haline getirmemde ufkumu açtılar. TÜBİAK’tan bir destek aldık, ardından şirketleştik. Tüm bunları öğrenci olarak yaptık. İdari ve mali konulardaki eksiklerimizi Teknokent ve hocalarımızın desteği ile sağladık. Bu tribünleri yapmak için gittik, sanayide çalıştık. Sadece bunu yaparken 4-5 tane meslek öğrendik. Zorlu bir 1,5 yılın ardından ortaya çıktı bu ürün. Bu ilki çok daha düşük maliyetlerle ürün ortaya çıkartacağız. Bunun Almanya’daki maliyeti 14 bin Euro. Ben bunu Türkiye’de 20 bin TL’ye mal edip satabilirsem ülkeme en büyük hizmeti edeceğime inanıyorum.”

    Üniversite öğrencisi İbrahim Hakkı Şenol’a bu çalışmalarında destek veren Trabzon Teknokent Teknoloji Transfer Ofisi Koordinatörü ve Makine Mühendisi Cüneyt Yanar ise yaptığı açıklamada “Ar-Ge, inovasyon ve teknoloji alanında proje hazırlamak isteyen, ülkeye katma değer sağlamak isteyen yeni girişimcileri ve yeni firma sahiplerine kurum kuruluş ve kişilere ofis ve doğal kümelenme ortamları sağlıyoruz. Proje bize TÜBİTAK destekli olarak geldi. Şirketleşme öncesinde danışmanlık ve proje yazma eğitimleri yatırımcılarla buluşma imkanı sunuyoruz. Buna benzer projelerde yatırımcılardan ve sanayicilerden destek bekliyoruz. Ülkemiz için enerji çok önemli. Bu tür projelerin desteklenmesi gerektiğine inanıyoruz” ifadelerini kullandı.

    “Fikir ürün haline gelip yatırımcısı ile buluşamazsa bu fikirler de son buluyor”

    KTÜ Teknoloji Transfer Ofisi Proje uzmanı Eren Yılmaz ise “Başta öğrencilerimiz olmak üzere girişimcileri sıfırdan başlayarak destekliyoruz. Fikirlerini olgunlaştırdıktan sonra Teknokent ile ortak olarak kuluçkamızı hızlandırıp yatırımcılarla buluşturma aşamasına kadar hizmet veriyoruz. Bu proje de bunlardan biri. Kendisini yatırımcılarla bir araya getirmeye çalışıyoruz, ticarileşmesine destek olmaya gayret ediyoruz. Bu süreçte yaşanan en büyük problem ise herkesin yaşadığı bir problem. Ülke olarak bir ürünün Ar-Ge’sinde çok iyiyiz. Üretiyoruz, geliştiriyoruz, hayata geçiriyoruz. Fikir ürün haline geliyor ancak yatırımcısını bulamadığı zaman bu fikirler son buluyor. Biz bir çok konuda bu köprüyü sağlamaya çalışıyoruz. Bu fikirleri yatırımcısı ile buluşturmaya gayret gösteriyoruz. Burada istihdam ve üretim sağlanıyor. Ülkeye de katkı sağlanıyor. Gerektiğinde ihracatta yapılabilecek. Ülkenin enerji gibi bir sorununa çözüm bulan bir ürün. Yerli ve milli bir ürün ve yurtdışındaki ürünlere göre bir çok avantaj da sağlıyor. Temiz enerji şuan dünyanın konusu. Bu temiz enerjiyi ülkemizde kullandıktan sonra yurtdışına ihraç etme şansımız da var. Bu şirket de şuan bu yolda ilerliyor” dedi.

    Projenin Danışmanlığını yürüten Mustafa Yusuf Yazıcı ise “TÜBİTAK’ın istediği yüksek katma değer sağlayan bir ürün ortaya koyduk. Bu süreçte ürünün optimum verimini sağlayacak bir tasarım oluştu. Yerli ve milli bir ürünü dış piyasaya ihraç edecek duruma geldik. Geliştirme ve Ar-Ge süreci devam edecek. Bu burada kalmayacak” açıklamasında bulundu.

  • Afyonkarahisar patates üretiminde 3. sırada

    Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan verilere göre Afyonkarahisar patates üretiminde Türkiye geleninde en fazla patates üretilen 3. il konumunda olduğu bildirildi.

    Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Manisa Bölge Müdürü Mehmet Akyol, Afyonkarahisar’da patates üretim oranlarını açıkladı. 2017 yılında Afyonkarahisar’da 473 bin 16 ton patates üretildiğini aktaran Akyol, “2017 yılında patates üretim miktarı en yüksek 5 il sırasıyla, Niğde 835 bin 200 ton, Konya 567 bin 76 ton, Afyonkarahisar 473 bin 16 ton, İzmir 396 bin 130 ton ve Kayseri 351 bin 270 ton olurken patates üretim miktarı en düşük 5 il sırasıyla Kırıkkale, Rize, İstanbul, Kocaeli ve Karabük olmuştur. 2017 yılı verilerine göre, Afyonkarahisar ilindeki patates üretimi, bir önceki yıla göre yüzde 0,8 azalarak 473 bin 16 ton olarak gerçekleşmiş olup Afyonkarahisar ili, bu üretim miktarı ile Türkiye üretiminin yüzde 9,9’unu karşılamaktadır. Afyonkarahisar ili, bu değerle en fazla patates üretimi yapan 3. il konumundadır.

    Ege Bölgesinde en fazla patates üretilen il Afyonkarahisar

    Ege bölgesinde en fazla patates üretilen ilin Afyonkarahisar Olduğuna dikkat çeken Akyol, “2017 yılında Ege Bölgesi illeri arasında en fazla patates üretimine sahip il 473 bin 16 tonluk üretimle Afyonkarahisar ili olurken en az patates üretime sahip olan il ise 643 tonla Denizli ilidir. 2017 yılı verilerine göre Afyonkarahisar ilinde patates üretiminin en fazla olduğu 5 ilçe sırasıyla Sandıklı 172 bin 719 ton, Şuhut 98 bin 481 ton, Dinar 61 bin 411 ton, Merkez ilçesi 42 bin 604 ton ve Bolvadin 34 bin 544 tondur. Afyonkarahisar ilinde, patates üretiminde en fazla verim 4 bin 314 kg/da ile Sultandağı ilçesinde, en az verim ise bin 776 kg/da ile Hocalar ilçesindedir.

  • Türkiye beton üretiminde dünyada 3’üncü, Avrupa’da 1’inci sırada

    Türkiye Katkı Üreticileri Birliği (KÜB) Yönetim Kurulu Başkanı Emrah Ertin, davette yaptığı açılış konuşmasında, beton üretiminde dünyada 3’üncü, Avrupa’da 1’inci sırada olarak önemli bir paya sahip olan Türkiye’nin, beton katkılarında da EFCA (Avrupa Katkı Üreticileri Federasyonu) üyesi ülkelerin toplam üretiminin yüzde 40’ını tek başına gerçekleştirdiğini ifade etti.

    Türkiye Katkı Üreticileri Birliği’nin (KÜB) 20’nci yıl davetinde sektörün önde gelen profesyonelleri bir araya geldi. KÜB Yönetim Kurulu Başkanı Emrah Ertin, davette yaptığı açılış konuşmasında, beton üretiminde tüm dünyada önemli bir paya sahip olan Türkiye’nin, beton katkılarında da EFCA (Avrupa Katkı Üreticileri Federasyonu) üyesi ülkelerin toplam üretiminin yüzde 40’ını tek başına gerçekleştirdiğini dile getirdi.

    Ertin; betonun dünyada insan tarafından üretilen en yaygın malzeme olduğuna dikkat çekerek, dünya nüfusu arttıkça insanların gıda, enerji, toprak, su ve barınma ihtiyacının arttığını, bunun da beraberinde daha fazla inşaat ihtiyacı doğurduğunu belirtti. Günümüzde son teknoloji ile üretilen yeni nesil beton katkıları kullanımı ile ise, inşaatların çevreye olan etkilerinin gün geçtikçe azalmaya başladığını ifade eden Emrah Ertin, modern zamanda betonun artık; düşük su/çimento oranına sahip, daha dayanımlı, dayanıklı ve daha ekolojik bir ürün haline gelerek içerisinde daha fazla geri kazanılmış malzeme olacağını söyledi.

    Emrah Ertin’in açılış konuşmasının ardından kurucu üyeler ile önceki dönem yönetim kurulu başkanlarına (Murat Belen, Nizamettin Günel, Nihat Girit, İzzet Kamil Kapucuoğlu, Kazım Yaşar Levent ve Merhum Volkan Ardaç adına Emre Ardaç, Cüneyt Dayıcıoğlu, Buket Tolun ve Bora Yıldırım) teşekkür plaketleri takdim edildi.

    KÜB Teknik Komitesi adına “Osman Tezel, Emrah Karataş, E. Yavuz Şahin, Özgür Mutlu, Kenan Çelikkaya, Alev Çankayalı ve Uğur E. Şenbil”in ’Kimyasal Katkı Teknolojileri’ sunumu ile devam eden etkinlikte ayrıca “İnşaat, Beton ve Çimento Sektöründe Gelecek Dönem için Beklenti ve Değerlendirmeler” konulu panel de gerçekleştirildi.

    Moderatörlüğünü İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Hasan Yıldırım’ın yaptığı panelin konuşmacıları ise, İMSAD İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği önceki dönem Yönetim Kurulu Başkanı Fethi Hinginar, Türkiye Hazır Beton Birliği Yönetim Kurulu ve Avrupa Hazır Beton Birliği ERMCO Türkiye Başkanı Yavuz Işık, Türkiye Çimento Müstahsilleri Birliği CEO ve Yapı Ürünleri Üreticileri Federasyonu YÜF Genel Sekreteri İsmail Bulut oldu.

    Panelistler, Türkiye ve dünyadaki inşaat sektörü genelinde beton ve beton katkıları üretiminin oluşturduğu ekonomik hacme dikkat çekerek, ülkemizin bu alandaki varlığından söz ettiler.

    1998 yılında kurulan ve Türkiye’nin ilk ve tek kimyasal katkı maddeleri üreticileri derneği olan Katkı Üreticileri Birliği (KÜB)’ün tüketiciye teknolojisi yüksek, kaliteli ürünler sağlamak amacı ile beton, harç ve çimento katkı üreticilerini bir araya getiren ve Avrupa Katkı Üreticileri Federasyonu (EFCA) içerisinde de Türkiye’yi temsil eden bir çatı kuruluş olması itibariyle beton, inşaat ve çimento sektörünün tüm paydaşlarına 20 yıldır hizmet verdiğini vurguladılar.

    KÜB 20. yıl daveti, programın sonunda Grup Gündoğarken konseri eşliğinde verilen kokteyl ile sona erdi.

  • Adana soya üretiminde Türkiye birincisi

    Türkiye’nin soya ihtiyacının yüzde 60’ının karşılandığı Adana’da hasat başladı. Çiftçinin pamuğa yönelmesiyle ekim alanlarında azalma olan soyada dışa bağımlılıktan kurtulmak için ikinci soya ekiminde verilen desteğin artırılmasına yönelik bakanlığa gönderilmek üzere rapor hazırlanıyor.

    Adana Tarım ve Orman Müdürü Muhammed Ali Tekin, Yüreğir ilçesinde soya hasadı yapılan tarlada incelemelerde bulundu. Tekin, Adana’nın soya üretiminde Türkiye birincisi olduğunu belirterek, “Türkiye’nin soya ihtiyacının yüzde 60’ını karşılıyoruz. Türkiye’de 140 bin ton civarında soya üretilmekte. Bu soyanın 90 bin tonu Adana’da üretiliyor” dedi.

    “Soya joker bir ürün”

    Adana’da bu yıl 190 bin dekar soya ekim alanı olduğunu ve 90 bin ton rekolte beklediklerini ifade eden İl Müdürü Tekin, “Soya ekim alanı geçtiğimiz yıllara göre azalmakta. Pamuk ekim alanları arttığından dolayı soya ekiminde düşüş oldu. Soya devletimizin desteklediği ciddi ürünlerin başında geliyor. Soya ekimlerinde devletin desteğinin biraz daha artması Türkiye’de soya ekiminin artmasında bir eğilim olabilir. Soya joker bir ürün. Hem insan gıdası olarak, hem de hayvan gıdası olarak kullanabiliyorsunuz. Yüzde 20 oranında yağ oranı ve yüzde 40 oranında protein var. Özellikle tavuk ve balık yemlerinde soya birinci tercih edilen üründür. 1 dönüm soya eken bir çiftçi yaklaşık olarak 290 TL destek alıyor. Aslında bu fiyat da çok iyi ama başka ürünlerin desteği daha fazla olduğu için o ürünlere kayıyor çiftçimiz” diye konuştu.

    “Desteklenirse açık kapanır”

    Tekin, soyanın topraktaki mineralleri arttıran bir ürün olduğunu söyleyerek, “İkinci soya ekiminde desteğin arttırmasıyla alakalı bir çalışma yaptık, bir rapor hazırlıyoruz. Bu raporu bakanlığımıza göndereceğiz. İkinci ürün soyayı da ekstradan desteklersek Türkiye’nin soya açığını da büyük ölçüde kapatacağımızı düşünüyorum” şeklinde konuştu.

    Türkiye’nin 1 buçuk milyon ton soya ihtiyacı olduğunu vurgulayan Tekin, “Bunun yüzde 90‘ını ithal ediyoruz. Bu ithalatı önlemek için yani bizde 700-800 bin dekar soya ekilmiş olsa 500 bin ton civarı bir soya elde etmiş oluruz. Bununla beraber Türkiye’nin ihtiyacının yarısını kendimiz karşılamış oluruz ve ithalatı kesmiş oluruz. Bu sadece bizim ilimiz için olan bir şey. Diğer illerde de bu destek devam ederse Türkiye’nin dışa bağımlılığını ortadan kaldırmış oluruz. Özellikle ikinci ürün soyada. İnşallah bunu başarırız ve Türkiye’nin dışa bağımlılığından kurtuluruz” ifadelerini kullandı.

  • Bakan Turhan: “Dünya yat üretiminde 3’üncü sıraya yükselip marka haline geldik”

    Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Cahit Turhan, Türkiye’nin dünya yat üretiminde 3’üncü sıraya yükselip marka haline geldiğini söyleyerek, “2023’e kadar 1 milyon vatandaşımıza denizcilik kültürünü aşılamak, verilecek denizcilik eğitimi sonrasında amatör denizci belgesi düzenlemek, denizci millet, ülke, hedefine ulaşmak istiyoruz. İnsanımızın yüzünü denizlere çevirmek, ufkun ötesini görmelerinin sağlamak için amatör denizcilikle ilgili temel eğitim programını bugün başlatıyoruz” dedi.

    Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Cahit Turhan “Hedef 2023: Bir Milyon Amatör Denizci Projesi” tanıtım törenine katıldı. Bakanlık konferans salonunda düzenlenen programın açılış konuşmasını gerçekleştiren Bakan Turhan, denizlerin dünya ve insanlık açısından öneminin kelimelerle ifade edilmeyecek kadar fazla olduğunu belirtti. Geçmişte olduğu gibi gelecekte de denizlerin insanlığın vazgeçemeyeceği hayat alanını ve ekonomik mücadele zeminini oluşturduğunu dile getiren Turhan, “Türkiye’nin geleceğinin denizlerde ve denizcilikte olduğunu vurgulamak gerekir. Ecdadımız denize ve denizciliğe verdiği önem ölçüsünde devlet ve millet olarak büyümüştür. Üzerinde yaşanılan coğrafyanın denizci olmayan devletlerin ve sırtını denize dönen milletleri affetmediği malumunuzdur. Yüzümüzü tam anlamıyla denizlere çevirmeliyiz” şeklinde konuştu.

    Tarih boyunca denize kıyısı olan ülkelerin, olmayan ülkelere göre hep daha avantajlı olduğunu dile getiren Turhan, “Ülke olarak dünyanın en güzel coğrafi deniz potansiyeline sahibiz. Bu potansiyelimizle deniz kaynaklı doğal zenginliklere sahip olmamızın yanında, dünya deniz ulaşımında da kilit ülkelerden biri olmalıyız. Üç tarafımız denizlerle çevrili ancak tek başına bu durumun kimseye avantaj sağlayamayacağı da açıktır. Deniz mevcudiyetimizi ve üstünlüğümüzü nasıl kullandığımız çok önemlidir. Deniz sınırlarımız kara sınırlarımızın üç katı olmasına rağmen, uzun yıllar denize sırtımızı döndük. Oysa bugün bile dünya taşımacılığında deniz yolunun payının yüzde 84. Bir ürünü deniz yoluyla taşımak, demir yoluna göre 3 kat, kara yoluna göre 7 kat, hava yoluna göre ise kat 21 kat daha ekonomiktir. Dünya ticaretinde, deniz ulaşımı bu kadar belirleyici. Denizin ne anlama geldiğini idrak edip gerekli adımları atmak, denizciliğin bir evladı olan Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a nasip olmuştur. Cumhurbaşkanımızın vizyonu sayesinde son 16 yılda dünyanın denizcilikte lider ülkeleri arasına girdik. 2002 öncesine göre gemilerimiz kara listede yer alıyordu. Limanlardan gemilerimizin demir almalarına izin verilmiyordu, bugün beyaz listedeyiz. Gemilerimiz dünyanın dört bir yanına ilerliyor” ifadelerini kaydetti.

    “Dünya yat üretiminde üçüncü sıraya yükselip marka haline geldik”

    Deniz ticaret filosu kapasitesinin 2008’deki global krize rağmen dünya denizcilik filosuna göre yüzde 75 daha fazla büyüme kaydettiğini aktaran Turhan, 2002’de dünyada 17’nci sırada bulanan deniz ticaret filosunun, bugün 15’inci sıraya yükseldiğini ifade ederek, “Dünya yat üretiminde üçüncü sıraya yükselip, marka haline geldik. 2003’de 37 olan tersane sayımızı 78’e çıkarttık. İnsanımızın da sektörümüzün de yüzünü tekrar denize çevirmiş olduk. Çünkü denizde bolluk, bereket ve gelecek var. Denizcilik sektörü, fiziki altyapısının yanında beşeri gücüyle de bütünlük arz etmek zorunda. bunun da yolunun eğitimden geçtiği açıktır. Denizcilik eğitimimizin kalitesini artırarak, denizciliğimizin daha fazla eğitimli insanlardan oluşması amacıyla çok önemli için çalışmalar yaptık. Ancak hala noksanlıklarımız var, örneğin 112 bin gemi adamımızla Çin’den sonra dünyanın en fazla eğitimli gemi adamına sahip ülkeyiz. Denizin doğal otobanından ve geniş kapasiteli ulaştırma imkanlarından ne kadar istifade edebildiğimizin, denizlerin sunduğu zengin besin kaynaklarının ekonomik zenginliklerinden, nimetinden ve bereketinden ne kadar faydalanılabildiğimizin muhasebesini her zaman yapmamız gerekiyor. Bugüne kadar vermiş olduğumuz amatör denizci belgesi 210 bin. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı her 390 kişiden bir kişinin amatör denizci belgesi var. Bu veriler, Hollanda’da 64’te bir, İtalya’da 68’de bir, Almanya’da 184’te bir kişi düzeyinde. Bu rakamlar denize kıyısı olmayan ülkelerde mesela İsviçre’de 73’te bir. Amatör denizci belgesi olmadığı halde yüzünü denize dönmüş, hayatının büyük bölümünü denizlerde ve denizlikle geçiren insanlar düşünüldüğünde bu rakam, Türkiye’nin gerçeğini yansıtmıyor. Cumhuriyetimizin 100’üncü kuruluş yıl dönümü olan 2023’e kadar 1 milyon vatandaşımıza denizcilik kültürünü aşılamak, verilecek denizcilik eğitimi sonrasında amatör denizci belgesi düzenlemek, denizci millet, ülke, hedefine ulaşmak istiyoruz. İnsanımızın yüzünü denizlere çevirmek, ufkun ötesini görmelerini sağlamak için amatör denizcilikle ilgili temel eğitim programını bugün başlatıyoruz. Amatör denizci sınavına katılmak için gerekli olan elektronik ortamda verilen eğitim programına alternatif yeni yaptığımız yönetmelik değişikliğiyle liman başkanlıklarında ve bakanlık merkez teşkilatında teorik ve uygulamalı eğitim programlarının geçerli sayılacağı düzenlemeyi hayata geçirdik. Bu bağlamda eğitim konularını içeren amatör denizci rehberi hazırlanmış olup, eğitim için müracaat eden vatandaşlarımıza da ücretsiz dağıtılacak. Müracaatlar ülkemiz genelinde 71 liman başkanlığı ile bakanlığımız merkez teşkilatında yapılacak cumartesi pazar günleri ücretsiz verilecek 4 saatlik teorik ve uygulamalı eğitim sonunda yapılarak başarılı olan vatandaşlarımıza amatör denizci belgeleri verilecek. Sınavlardaki başarı bizim de başarımız olacak” dedi.

    Basın mensuplarına yönelik eğitim verilecek

    Turhan, denizlerin engin ve doğal otoban özelliği taşımaları, sportif amaçlı kullanılanlar hariç özel teknelerle denizlerde ölümlü ve yaralanmalı kaza yapma riskinin diğer ulaşım modları ve özellikle karayolu ulaşımına oranla çok daha az olması halkın denize ve denizciliğe yönlendirilmesi, denizlerin ekonomik, sosyal ve kültürel daha fazla yararlanılmasını teşvik için amatör denizci belgesi olmadığı halde özel tekne kullanan kişilere uygulanan idari para cezalarında indirime gidilmesine yönelik düzenlemeyi yürürlüğe geçirdiklerini söyledi. Belgesi olmayan, yaşamının her alanında denizle iç içe olan denizcilere belge sahibi olma fırsatı sunacaklarını vurgulayan Turhan, basın mensuplarına yönelik de 2-7 Ekim arasında yapılacak eğitim ve sınav sonrasında amatör denizci belgesi verileceğini duyurdu.

    Turhan, bir milletin denizciliğinin en başta gelen ölçütünün denizlerin paklığı olduğunun altını çizerek, proje kapsamında eğitim verecek kişilerin bu hususun üzerinde durmaları çağrısında bulundu. Konuşmanın ardından eğitime katılacak basın mensuplarına Bakan Turhan “Amatör Denizci Rehberi” takdim etti.