Etiket: Üretimi

  • Bakan Pakdemirli: “Türkiye’nin toplam protein üretimi açısından bir eksiği yok”

    Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, “Türkiye’nin toplam protein üretimi açısından bir eksiği yok. Yani et yerine biraz tavuk yesek, et yerine biraz balık yesek, et yerine biraz hindi yesek bu iş çözülecek. Biz biraz daha agresif bir stratejiyle Türkiye’yi dünyanın balık üssü haline getirebiliriz” dedi.

    Dünya Balık Haftası vesilesiyle Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesinde Su Ürünleri Araştırma ve Uygulama Merkezi (ASAUM) bünyesinde düzenlenen etkinlik, Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin katılımıyla gerçekleşti. Etkinlikte konuşan Bakan Pakdemirli, balığın ve deniz ürünlerinin en kalitelisinin Ankara’ya geldiğini belirtti. Türkiye’de geçmişten bu yana senelik 60 ila 100 bin ton civarında et ithalatı yapıldığını kaydeden Pakdemirli, “Bu dönemde çok ihtiyacımız yok gibi görünse de hayvan sayımızda miktar eksiğimiz var. Türkiye’nin toplam protein üretimi açısından bir eksiği yok. Yani et yerine biraz tavuk yesek, et yerine biraz balık yesek, et yerine biraz hindi yesek bu iş çözülecek. Ama tabi ki vatandaşın tercihi bu yönde. 2002’de bu ülkenin bir vatandaşı ortalama 6 kilo et yiyormuş, şu anda ortalama 15 kilo et yiyor. Ama işin bir de sağlık tarafı da var, ben diyetle de ilgilenmek durumundayım, o yüzden diyorum ki eti biraz daha az yiyelim. Diğer taraflara doğru gidelim. Çok değerli bir ağabeyimin bana bir söylediği bir laf var ’kırkına kadar kuzu yiyeceksin, kırkından sonra kuzunun yediğini yiyeceksin’ diyor yani kırkından sona sağlıklı gıdalara yönelmek zorundayız” mesajını verdi.

    “Türkiye’yi dünyanın balık üssü haline getirebiliriz”

    Kanatlı sektörde 400 milyon dolar ihracat varken, balıkta 1 milyar dolar ihracat olduğunu dile getiren Pakdemirli, “2023 hedeflerinin 4-5 sene öncesinden tutan herhalde yegane 2023 hedefidir balıkçılık sektörü. Üç tarafımız denizlerle çevrili bir milyar dolar ihracat var ama ben gelir gelmez dedim ki bu bir milyar dolar ihracat olmaz, bunu 2 milyar dolara çıkarmamız lazım. Bu işin yapılabilirliği var ve biz biraz daha agresif bir stratejiyle Türkiye’yi dünyanın balık üssü haline getirebiliriz. Zaten 600 bin tona çıkması ile ilgili talimat vermiştim. Eğer bu hızla gidersek bana göre 2023’e gelmeden de 600 bin tona çıkabiliriz gibi gözüküyor” şeklinde konuştu.

    Küçük balık avlamaya da değinen Pakdemirli, “Küçük balığı avlamak bana göre hem günah hem de doğru değil. Denizler bizim değil yarınlardaki evlatlarımıza emanet” çağrısında bulundu.

    “Balık cenneti değiliz, politikalar ortaya koymalıyız”

    Ankara Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Erkan İbiş ise dünyada gıda, su ve enerji gibi çok önemli parametreler olduğunu özellikle gıdanın gelecekte geçmişe göre çok daha önemli olacağını kaydetti. Gündemde sağlıklı beslenme, toplumsal refah ve dengeli beslenmenin önemli bir yer tuttuğunu dile getiren İbiş, “Kendi kendine yetebilen yüzde yüz bir tarım ülkesi değiliz. Şu anda hayvancılık ülkesi bakımından da bazı parametrelerde geride kaldık. Üç tarafımız deniz, bu kadar zengin denizlerimiz var, balık cennetiyiz diyoruz ancak balık üretimine baktığımız zaman, balık fiyatları bakımından baktığımız zaman hiç de balık cenneti değiliz. Bu gerçeklere göre politikalarımızı ortaya koymak durumundayız. Elimizden gelen katkıyı vermemiz gerekiyor. Tüm başlıklarda daha öne çıkmamız gerekiyor. Balık, diyabetten alzheimera kadar pek çok insan hastalıklarına kadar bir çok bilinen faydası var. Bu kapsamda üretimi arttırmalıyız. Bunu yaparken de çevreyi, doğayı korumak en önemli parametre olmalı. Çevreyi yüzde yüz koruyacağız diye de bu üretimleri ortadan kaldırmamak gerekiyor. Hedefimiz daha çok üretim, doğayı, çevreyi, tabiatı koruyarak ara formüller üreterek, elbette üreticiyi de koruyarak, teşvik ederek daha çok üretim” diye konuştu.

    Konuşmaların ardından Bakan Pakdemirli, öğrencilere ve basın mensuplarına ekmek arası balık ikram etti. Önlüğünü giyip ocak başına geçen Pakdemirli, tuzlu balık tarifi verdi.

  • Milli ana muharebe tankın seri üretimi için imzalar atıldı

    Milli ana muharebe tankı Altay’ın seri üretim sözleşmesi, Savunma Sanayii Başkanlığı ile BMC arasında imzalandı. Bu kapsamda 250 Altay tankı üretilecek. İlk Altay tankı 18 ay sonra Kara Kuvvetleri Komutanlığına teslim edilecek.

    Savunma Sanayii Başkanlığı (SSB) ile BMC arasında 250 Altay tankının seri üretimi için sözleşme Savunma Sanayi Başkanlığında düzenlenen törenle imzalandı. Törende konuşan SSB Başkanı İsmail Demir, Türkiye’nin savunma sanayinin gelişimi sürecinde kilometretaşı projeler sayıldığında Altay tankının bunların en başında sayıldığını belirterek, prototip geliştirme sürecinin oldukça yoğun çalışmalarla devam ettiğini anlattı.

    Seri üretimle ilgili kamuoyunun uzun süredir beklenti içerisinde olduğunu söyleyen Demir, “Bir dönem ihalesi gerçekleştirildi. O ihalede geliştirme sürecindeki şirketimiz sözleşme gereği teklif vermesi gereken o teklifleri yetersiz buldu. Tekrar açık bir ihaleye çıktık ve açık ihale sonucunda da oldukça rekabetçi bir fiyatla BMC firmamız ana yüklenici olarak bu ihaleyi aldılar. İhalenin sonuçlanması, tekrar fiyatların yenilenmesi, bizlerin biraz daha sıkıştırmamız çok iyi bir fiyat almak üzere çeşitli pazarlıklar fiyat analizleri derken karar çıktı ve ihale sonuçlandı. O süreçten sonra da gerek alt yükleniciler gerek ana yüklenicimiz ve gerekse Başkanlığımız ve Silahlı Kuvvetler personeli bu konunun nasıl yürütüleceğiyle ilgili sözleşmenin bütün detaylarıyla ilgili çok uzun çalıştılar. Bugün ortaya çıkan sözleşme bütün tarafların kendilerini maksimum ölçüde optimize ederek maliyet etkin bir tank ortaya çıkarmak üzere yaptıkları çalışmanın sonucu oldu. Bu çalışma sırasında bizlerde başkanlık olarak çeşitli teknoloji geliştirme kalemleri ortaya çıktıkça bu desteği esirgemeyeceğimizi ve tankımızın en modern teknolojiyle donatılmış bir tank olması içinde elimizden geleni yapacağımızı bildirmek istiyorum. Bugün prototip de olan veya mevcut teknolojide olan unsurlar tankımıza entegre edilirken diyelim 30 ay sonra herhangi yeni bir teknoloji geliştirmekle ilgili bir unsur gündeme gelirse burada da devletimiz bütün desteğini arkaya koyacaktır” ifadelerini kullandı.

    “Olmazsa olmaz unsurumuz Türkiye’de bu işin milli olarak yapılması”

    Sık sık kamuoyunda çeşitli zamanlarda tankın motoru şuradan tankın motoru buradan tankın motoru gelecek mi tankın motoru gidecek mi diye konuşulduğunu hatırlatan Demir, şöyle konuştu:

    “Türkiye olarak, başkanlık olarak motor konusunda çok kararlıyız. Gerek zırhlı araç motorları olsun, gerek İHA motorları olsun, gerek tank gerek uçakları olsun bütün bu motor zincirinde çeşitli projelerimiz başlamış durumdadır. Bu süreçler hemen bugünden yarına olacak süreçler değil bunu da biliyoruz ama bütün motor projelerindeki yüklenicilerimiz kesinlikle bu konuda kararlı bizlerde kararlıyız. Biraz zaman alabilir tecrübe biriktirmek için biraz daha çok çalışmamız gerekebilir ama sonuç olarak Türkiye’nin bağımlılık doğuran her türlü unsurdan azat olması gerekiyor. Buna motor, transmisyon, elektronik sistemler, atış kontrol sistemi çeşitli elektronik devreler gece görüş sistemleri aklınıza ne gelirse biz bu konularda Türkiye’nin bağımsız hareket edebilmesinin karar verebilmesinin önündeki bütün engelleri aşmak durumundayız. Tabi ki çeşitli yabancı ortaklıklar ve destekler ve işbirlikleri için hiçbir zaman kapıyı kapatmıyoruz. Kim iyi niyetliyse, kim bizim bu nihai hedefimizle ilgili bizimle hemfikir ise onlarla da işbirliği yapmaya hazırız. Bu konuda da dünya üzerindeki bizimle işbirliği yapmak isteyen bütün paydaşlara kapımız açık. Ama olmazsa olmaz unsurumuz Türkiye’de bu işin milli olarak yapılması destek olmaya beraber çalışmaya evet ama herhangi bir kısıta, teknolojide kapalılığa, Türkiye şuna sahip olamaz denilmesine asla müsaade etmeyeceğiz.”

    İnsansız tanklara da değinen Demir, “Bu süreç içerisinde bunu da geliştirirken, BMC sadece tank değil kendileri zırhlı araçlarda üretiyorlar. Orta sınıftaki zırhlı araçlarında bir kısmını bazılarını uzaktan kumandalı, bazılarını insansız yapmakla ilgili çalışmaları var. Onları da bekliyoruz. İnşallah onlardan tanktan çok daha önce çıkacak onları da göreceğiz” şeklinde konuştu.

    “Yüzde 100’ü yerli ve milli bir tank olacak”

    BMC Yönetim Kurulu Başkanı Ethem Sancak, bu işe talip olurken uluslararası tecrübesi olan bir firmayla ortaklık kurduklarını belirterek, “Süreç içerisinde gördük ki Başkanlığımız ve TSK bizden yüzde 100’ü yerli bir tank istiyorlar. Türk girişimcileri temsilen dünyanın en iyi tankını üreteceğiz. Performansı dünyada bir numara olan tank üreteceğiz. Yüzde 100’ü yerli ve milli bir tank olacak bu. Bu bakış açısından dolayı da başkanlığımızın da yönlendirmesiyle biz o ortaklığı bozduk. Onlar danışman olarak bize hizmet verecekler parasıyla. Onların da zaten çekilme sebepleri şuydu, ’bu proje çok karlı değil.’ biz dedik ki onlara ‘bizim burada derdimiz kar değil. Bırakın buradan kar etmeyi 40 yılda ortağımla ürettiğimiz bütün serveti harcama pahasına biz bu yükün altına gireceğiz.’ Bu niyetle de imzayı atacağız. Bunun ne kadar önemli bir görev olduğunun bilinci içindeyiz. Bu SSB ve TSK’nın milletin önüne koyduğu bu proje Fatih’in İstanbul’u fethederken ki şahi toplar kadar önemli bir proje. Eğer o şahi topları olmasaydı İstanbul’u fethetmek zordu. Tank şimdi topun yerine geçmiş ve toptan çok daha önemli çünkü topu da içeriyor zaten tank, muharebenin ana unsuru” açıklamasında bulundu.

    SSB’de gerçekleştirilen törene, Demir’in yanı sıra BMC Yönetim Kurulu Başkanı Ethem Sancak ve şirketin Yönetim Kurulu Üyesi Talip Öztürk, ASELSAN Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Haluk Görgün, Roketsan Genel Müdürü Selçuk Yaşar ile Makina ve Kimya Endüstrisi Kurumu Genel Müdür Vekili Mehmet Ünal’da katıldı.

    İlk Altay tankı 18 ay sonra teslim edilecek

    Altay Ana Muharebe Tankı Projesi, Kara Kuvvetleri Komutanlığının modern ana muharebe tankı ihtiyacının karşılanması amacıyla başlatıldı. Milli olarak tasarlanıp üretilen ve kalifiye edilen Altay Ana Muharebe Tankının seri üretimi için Savunma Sanayii İcra Komitesi tarafından 29 Mart 2018 tarihinde BMC firması ile sözleşme görüşmelerine başlama ve anlaşma sağlanması halinde sözleşme imzalama yetkisi Savunma Sanayii Başkanlığına verildi. Görüşmelerin sonucunda Altay Seri Üretim Sözleşmesi ana yüklenici olarak BMC firması ile imzalandı. Projede Aselsan, Roketsan ve MKE başta olmak üzere birçok savunma sanayi firması alt yüklenici olarak görev yapacak. Proje takviminin başlaması için belirlenen şartların tamamlanmasını müteakip seri üretim hattı kurulumu tamamlanacak ve Altay tankları üretilerek Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na teslim edilmeye başlanacak. Sözleşme; 250 adet Altay tankı üretimiyle birlikte ömür devri lojistik desteğinin sağlanması, Tank Sistemleri Teknoloji Merkezi kurulumu ve işletilmesi ile Güç Grubu Platformu üretimini kapsıyor. Seri Üretim Sözleşmesi kapsamında ayrıca, bir adet İnsansız Kuleli Altay tankının tasarlanması, geliştirilmesi ve üretimi gerçekleştirilecek.

    Proje takvimine göre ilk Altay tankı 18 ay sonra, Kara Kuvvetleri Komutanlığına teslim edilecek. Altay Ana Muharebe Tankı; 120 mm’lik tank topu, modern atış kontrol sistemi, geliştirilmiş beka yeteneği, lazer güdümlü tank topu ateşleme yeteneği gibi birçok teknik özelliğe sahip olacak.

  • İçişleri Bakan Yardımcısı İnce’den dikkat çeken “Uyuşturucu ile mücadelemiz arttıkça uyuşturucu üretimi de arttı” açıklaması

    İçişleri Bakan Yardımcısı Muharrem İnce, özellikle son yıllarda uyuşturucu ile mücadelede konusunda yaptıkları çalışmalarda başarılı sonuçlar aldıklarını belirterek “Eski yıllara baktığımızda üretim miktarı 5’ken 9’a çıktı. Dolayısıyla bu anlamda mücadelemizi daha da ileriye götürmek mecburiyetindeyiz” dedi.

    Bakan İnce, 2016ve 2017 yıllarında uyuşturucudan ölenlerin sayısının 900’lü rakamlarda iken bu yıl bu rakamın 500 civarında olacağını tahmin ettikleri ifade etti.

    Trabzon Valiliği’nde bugün Bağımlılıkla Mücadele İl Koordinasyon Kurulu Toplantısı düzenlendi. Toplantıya İçişleri Bakan Yardımcısı Muhterem İnce de katıldı. Bu toplantının 81 ilde yapıldığını belirten İnce, “Tüm illerde, valilerimiz ilçelerde de kaymakamlarımız başkanlığında bugün saat 09.00 itibariyle uyuşturucu ile mücadele komisyonlarını toplantılarını yapıyoruz. Tüm Türkiye’de uyuşturucu ile yapılan çalışmalar yapılan mücadelelerde geldiği nokta ve bundan sonra alınması gereken tedbirler konusunda bir değerlendirme yapıyoruz. Uyuşturucu malumlarınız olduğu üzere Türkiye’deki en önemli en hassas konulardan bir tanesi. Bizde İçişleri Bakanlığı olarak başta terörle mücadele olmak üzere özellikle son dönemde şiddetli mücadeleler veriyoruz. Terörlü mücadele, uyuşturucu ile mücadele, asayiş olayları ile mücadele, düzensiz göçle mücadele, organize suçlarla mücadele alanlarında son dönemde aldığımız tedbirlerle ve sahadaki arkadaşlarımızın yaptığı can siper hane görevlerle başarılı çalışmalarla, başarılı operasyonlarla çok güzel bir noktaya geldik. Uyuşturucu ile mücadele terörle mücadelenin aslında tam da karşıtı. Yani birlikte olması gereken bir çalışma. Uyuşturucu ile mücadele ettiğinizde terörlerde mücadele etmiş oluyorsunuz. Çünkü terörü finanse eden en büyük etkenlerden en başta hadiselerden birisi uyuşturucu. Gençliğimizi, geleceğimizi zehirleyen içimizi bu anlamda çok acıtan konulardan bir tanesi. Son dönemde özellikle uyuşturucu yakalama konusunda uyuşturucu baronlarının elde edilmesi ve bunlara gerekli cezaların verilip adalete teslim edilmesi konusunda, uyuşturucu kullanımı bitirilmesi ve en aza indirilmesi konusunda yaptığımız mücadele aldığımız sayılar önemli miktarlarda. Ancak istenilen düzeyde mi ? değil tabi ki. Bunu daha da ileriye götürerek sıfırlama noktasında bir hedefimiz var. Bu hedefe ulaşmada yapacağımız etkin mücadele önemli. Özellikle okulların güvenliği konusunda aldığımız tedbirlerle hakikaten güzel bir yere geldik. Bu toplantıları her ay yapıyoruz üç aylık raporlarla da bakanlığımızdan izliyoruz. Yani her ilde ne yapılıyor, hangi noktaya gelinmiş, aksayan bir nokta var mı? bu anlamda bir izleme komitesi kurduk. Bakanlığımızdan da illerimizden yapılan çalışmaları üç aylık dönemlerde raporları almak suretiyle takip ediyoruz. Uyuşturucu satan, gençleri uyuşturucuya alıştıran bu anlamda aracılık eden ne varsa kim varsa peşinde ensesinde olmaya gayret ediyoruz” diye konuştu.

    Eski yıllara göre uyuşturucu miktarının arttığını, 2016-2017 yılında uyuşturucudan ölenlerin sayısının 900’lü rakamlarda iken bu yıl bu sayıyı 500 civarında tahmin ettiklerini belirten İnce, ”Bu uyuşturucu konusunda ne kadar fazla sayımızı artırsakta yakalama sayımızı, artı uyuşturucu konusundaki ölümlerin aza indirilmesi bu anlamda yapılan mücadele çok iyi noktaya gelse de şöyle bir handikabımız var. Uyuşturucu üretiminde miktar çok arttı. Eski yıllara baktığımızda üretim miktarı 5’ken 9’a çıktı. Dolayısıyla bu anlamda mücadelemizi daha da ileriye götürmek mecburiyetindeyiz. Sevindirici bir rakam var, uyuşturucuyla ölümlerde daha önceki yıllarda 2017’de 900’lü bir rakam vardı. Yine 2016’da 900’ün içinde bir rakam vardı. Bu sene bu rakam şu anda 200’lü rakamların içerisinde yıl sonunda da tabi biriken bu anlamda Adli Tıptan aldığımız veriler, Adli Tıptaki çalışmalar bitmediği için biraz birikmiş durumda 500 civarında olacağını tahmin ediyoruz. Bu da şunu gösteriyor bir önceki yıla göre 900’lü rakamlardan 500’lü rakamlara uyuşturucu ile olan ölümlerin sayısını indirmiş olacağız. Bunu önümüzdeki yıllarda bu tedbirleri daha da artırarak en aza indirmeyi hedefliyoruz” şeklinde konuştu.

    Toplantıda söz alan Trabzon Valisi İsmail Ustaoğlu ise ülkemizin en sıkıntılı konularının başında uyuşturucu ile mücadelenin geldiğine dikkat çekerek “Gençlerimizin baş belası ülkemizin sıkıntılı konularının başında malum uyuşturucu konusu geliyor. Bu anlamda da devletimiz kararlı bir şekilde bununla mücadele anlamında yapmış olduğu farklı çalışmalarla en ücra köşesine kadar tüm illerde ülkemizin bu mücadelede toplumun tüm paydaşlarıyla birlikte bu mücadelede yerini alma adına farklı usuller ve esaslar belirler. Bunların en önemlisi de 2017 yılında Başbakanlığın çıkartmış olduğu genelgeyle bağımlılıkla mücadele il kurulları oluştu. Bugün ülkemizin her yerinde 81 ilde bu saat itibariyle illerde valiler başkanlığında ilçelerde de kaymakamlar başkanlığında bağımlılıkla mücadele komisyon ve kurullarının toplanması kararı alındı. Bu çok anlamlı bir karar” ifadelerini kullandı.

  • Samsun’da çilek üretimi artıyor

    Çileğin pazarda iyi fiyatlara alıcı bulduğunu belirten Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Leyla Demirsoy, son yıllarda Samsun bölgesinde çilek üretimine ilginin arttığını söyledi.

    Son yıllarda belediye ve ilçe tarım orman müdürlüklerinin çileğe önemli destekler verdiğini dile getiren Prof. Dr. Leyla Demirsoy, verilen desteklerle birlikte çileğe olan ilginin arttığını vurguladı. Kadınlarında çilek üretimine ilgi gösterdiğini ifade eden Demirsoy, çileğin yüksek fiyatlara satılmasının yeni üreticileri cezbettiğini söyledi. Çilek çeşitlerinin seçimi ve bitki hastalıkları konusunda üreticilerin problemlerle karşılaştıklarını belirten Demirsoy, bu konuda çilek üreticilerine önerilerde bulundu.

    “6 TL den başlayan fiyatlar 15 TL’ye çıktı”

    Son birkaç yıldır bölgede çilek yetiştiriciliğine ilginin arttığını söyleyen Prof. Dr. Leyla Demirsoy, “Hem açıkta çilek yetiştiriciliğine hem de topraksız yetiştiriciliğe karşı ilgi giderek artıyor. Örneğin yakın çevremizde Bafra tarafında, 19 Mayıs İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğü ve Canik tarafında, Canik İlçe Tarım ve Orman Müdürlükleri üreticilerin problemleriyle yakından ilgilenerek bu gelişime katkıda bulunuyorlar. Son bir kaç yıldır yerel yönetimler(belediye) fide, damlama sulama ve malç desteği vererek yine çilek yetiştiriciliğini teşvik ediyorlar. Bu desteklerde kadın girişimcilerin yararlanmasına da önem veriliyor. Bu gelişmelerden üreticiler de memnun. 2016 yılından beri belirttiğim tarım ilçe müdürlüklerine çilek yetiştiriciliğine başlamak ve destek almak amacıyla başvuran üretici sayısı giderek artıyor. Bölgemizde Bafra civarında uzun yıllardır çilek yetiştiriciliği yapan ve başarılı şekilde yetiştiriciliği sürdüren bazı işletmeler de var. Bölgede son birkaç yıldır özellikle nötr gün çilek çeşitleriyle yapılan yaz üretimi cazip geldi üreticiye. Çünkü yaz ve sonbahar boyunca devam eden meyve pazarda oldukça yüksek fiyat buluyor. Bu yıl 6 TL den başlayan fiyat yaz sonu ve sonbahar aylarında artarak 15 TL’ye çıktı. Bu fiyatlar üreticiye cazip geldiği için yeni dikimler için talep var” dedi.

    “Yaptığımız çalışmalara göre en verimli en lezzetli çeşitler”

    Üreticilerin karşılaştığı bazı problemler olduğunu dile getiren Demirsoy, “Bunları başlıca uygun çeşit seçimi, bitki besleme, hastalık ve zararlılarla mücadele olarak sıralayabiliriz. Ayrıca toprak hazırlığı konusunda da gerekli işlemler yeterince iyi bilinmiyor. Çeşit seçimi konusu işin başında üreticilerin en fazla sordukları konu. Bu konuda yaptığımız son çalışmalara göre açıkta yetiştiricilikte monterey, albion, san andreas gibi nötr gün çeşitleri adaptasyon kabiliyetleri iyi, yüksek verimli çeşitler olarak belirlendi. Kısa gün çeşitlerinden de rubygem tadı, albenisi ve verimiyle öne çıktı. Bölgemizde çilek yetiştiriciliğinde yaşadığımız en önemli problemlerden biri ilkbahar yağışları. Bu sebeple bazen çok fazla ürün kaybı yaşanabiliyor. Bunun için de en iyi çözüm örtü altı yetiştiriciliği. Ayrıca örtü altı yetiştiriciliğinin verim ve meyve kalitesinin artması, çalışma kolaylığı sağlaması gibi avantajları var. Ancak burada da çeşit seçimi önemli. Çünkü açıkta başarılı sonuç veren bir çeşit örtü altında başarılı olamayabiliyor. Bu konuda yaptığımız çalışmalarda, örtü altında açıktakinin aksine nötr gün çeşitlerinin değil, kısa gün çeşitlerinin daha başarılı olduğunu gördük. Fortuna, rubygem, festival ve eski bir çeşit olan camarosa örtü altı yetiştiriciliğinde yüksek verimli olarak belirlendi. Bölgede yapacağımız yeni çalışmalarda nötr gün çeşitlerinin yaz üretimini artırmaya yönelik neler yapılabileceği üzerinde duracağız. Bölgede son zamanlarda topraksız çilek yetiştiriciliğine de ilgi artıyor. Yerden yüksek yetiştirme yerlerinde yapılan bu yetiştiricilikte bitkilerin besin ve su ihtiyacı otomatik olarak ayarlanıyor. Bu yetiştiricilikte çilek için büyük problem olan toprak kaynaklı hastalıkların olmaması, hasadın kolay yapılması, böylece işçilikten tasarruf sağlanması gibi nedenlerle topraksız yetiştiricilik giderek popüler oluyor. Hem bölgemizde hem Türkiye’de bu yetiştirme sisteminin giderek artacağını öngörüyoruz” diye konuştu.

  • Baki Ersoy, “Kayseri Milli Savunma üretimi konusunda sembol olmaya aday bir şehrimizdir”

    MHP Kayseri Milletvekili Baki Ersoy, Milli Savunma Bakanlığı Kesin Hesap+Bütçe+Sayıştay Raporu ve Özel Bütçe gündemi ile toplanan Plan ve Bütçe Komisyonu toplantısında yaptığı konuşmasında, “Kayseri milli savunma üretimi konusunda etkin ve sembol olmaya aday bir şehrimizdir” dedi.

    Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın da katıldığı Plan ve Bütçe Komisyonu toplantısında konuşan MHP Kayseri Milletvekili Baki Ersoy, “Türkiye uzun yıllardır terörle mücadele ediyor. Türk milleti olarak bu konuda maddi ve manevi büyük bedeller ödedik. Türkiye üzerinde hesabı olanlar bu ülkeyi bölmek için planlar yapanlar vazgeçmediği gibi, bizim de bu hesaplar, bu planlar karşısında vazgeçmeyeceğimizi tüm dünya görmüştür. 15 Temmuz sonrası artarak devam eden terörle mücadele süreci göstermiştir ki, Türkiye bölgesinde bir güçtür ve bu mücadelesini sadece terör örgütlerine karşı değil, onları besleyip yönlendirenlere karşı da yapmaktadır” dedi.

    “Doğu ve Güneydoğu’daki terörle mücadelede, sınır ötesi terörle mücadelede, Türk devleti gücünü göstermiş, terör örgütlerinin belini kırmıştır. Ama unutulmamalıdır ki, emperyalist devletlerin varlığı sürdükçe, terör örgütlerinin eylemleri de devam edecektir” diyen Ersoy, “Amerika Birleşik Devletlerinin bölgemizde terör örgütlerine tırlar dolusu silah yardımı yaptığı düşünülürse Türkiye’nin milli silah teknolojisine daha çok önem vermesi gerekmektedir. Bu yüzden, son yıllarda milli silahlar üreten Türkiye’nin bu konudaki başarısını sürdürmesi gerekmektedir. Bunun için de milli savunma bütçesini mili silahlar üretimi noktasındaki başarıyı kat kat yukarıya yükseltecek ölçüde belirlemek gerekmektedir. Terörle mücadele konusunda büyük hassasiyeti olan Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu konuda atılacak her adımın yanındayız ve destekçisi olacağız. Milli savunma üretimi konusunda altyapısı, teknik imkanı olan bütün illerimize bu bütçenin ayrılması Türk devletinin terörle mücadelesini güçlendirecektir. Başta Kayseri ilimiz milli savunmayı güçlendirecek üretim imkanlarına sahiptir ve daha güçlü hale getirilmesi en büyük temennimizdir. Kayseri’nin savunma sanayi geçmişinin Cumhuriyetimizin öncesine dayanması bile bu altyapı sağlamlığını göstermektedir. Geçtiğimiz Nisan ayında gerçekleşen Kayseri Savunma Sanayi Çalıştayında ortaya konulan gerçek veriler göstermiştir ki, Kayseri milli savunma üretimi konusunda etkin ve sembol olmaya aday bir şehrimizdir. Sayın bakanım, bu konuda hemşehrimiz olarak sizden de şehrimiz adına destek beklediğimizi ifade etmek isterim. Milli üretim silahlarımızla son yıllarda teröre nasıl darbe vurulduğu ortadadır. Milli savunmamızı yerli silahlarla yapmamız ve yabancı ülkelere bu konuda muhtaç olmamamız bizler için gurur ve onur vesilesidir. Kayserili değerli hemşehrimiz Hulusi Akar’ın gerek Genelkurmay Başkanıyken gerek şimdi Milli Savunma Bakanıyken gösterdiği, milli savunma konusunda milli üretim hassasiyetini ve terörle mücadeledeki tavizsiz duruşunu da takdirle karşılıyoruz. Bu konudaki hassasiyetleri daha güçlü kılmanın yolu da ‘Neye dikkat ederseniz o güçlenir’ anlayışından yola çıkarak milli savunma üretimi konusunda her türlü fedakarlığa açık olmaktır. Bize silah doğrultan birçok terör örgütü vardır. PKK, FETÖ, DEAŞ ve bunların uzantıları içimizde, sınırlarımızda ve komşu ülkeler içinde eylem yapmak için fırsat kollamaktadır. Bunları ezmek, yok etmek, hele hele milli üretim silahlarımızla bunu yapmak, Türkiye’nin bağımsızlığını korumadaki en büyük görevidir. Geçmişteki ‘çözüm süreci’ gibi terör örgütlerine hayat öpücüğü olan hatalara düşmeden, terörle mücadeledeki bu kararlılık sürdürülmelidir. Bu kararlılık sürdüğü müddetçe, Türk milleti maddi ve manevi desteğini, her türlü fedakarlığı yaparak sürdürecektir. Bölücü anlayışla hizmet eden bazı zihniyetler hala çözüm süreci masalları anlatmaktadır. Türk milletine, Türk devletine silah doğrultan her teröristin başının ezilmesi vatan görevidir” ifadesinde bulundu.

    Baki Ersoy, “Teröristbaşı Öcalan’ın çözüm süreci denilen günlerde yaptığı İmralı konuşmalarında ‘Bu olmazsa 50 bin kişilik halk savaşı olacak, ölen ölecek, ben karışmıyorum’ demesi, ardından da ‘Taleplerin gerçekleşmezse 500 bin kişilik halk savaşı olur’ sözüyle bu sürecin bir PKK dayatmasından başka bir şey olmadığını gösterdiği halde, çözüm süreci masallarını ısıtmaya çalışanlar sadece ihanetlerini canlandırmak isteyenlerdir. Biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, bu ülkede bir daha “çözüm süreci” adı verilen süreçlerin yaşanmasına asla fırsat vermeyeceğiz. Bunun net bilinmesini isterim. Liderimiz Devlet Bahçeli’nin çözüm süreci başlamadan önce ve başladıktan sonra hangi uyarıları yaptığı ve hepsinde nasıl haklı çıktığı, arşivlerde milli şuur abidesi olarak durmaktadır, ders çıkarmayanlara ibretlik vesika olarak tekrar tekrar okutulmalıdır. Sözlerime son vermeden önce, Türkiye’nin en hayati bütçesi olan Milli Savunma Bakanlığı için ayrılan her bütçenin, Türkiye’nin varlığını koruma, geleceğini güçlendirme adına önemini herkesin kavraması gerektiğini önemle vurguluyorum” diye konuştu.