Etiket: Üretimi

  • Giresun’da bio yakıt ve pelet üretimi başladı

    Giresun’da bir firma yenilenebilir enerji kaynakları alanında,3 milyon liralık AR-GE yatırımı ile bio yakıt pelet üretim tesisini hizmete açtı. Her türlü odun, odun artığı ve ormansal artıkların öğütüldükten sonra kurutularak yüksek basınçla preslenerek sıkıştırılması suretiyle yoğunluğu arttırılarak enerji elde etmek maksadıyla kullanılan küçük parçacıklardan oluşan bio yakıt peletin verimi yüksek, fiyatının ise düşük olduğu ifade edildi. Çevreci bir yakıt olduğu kaydedilen bio yakıt peletin ağaç atıklarından üretilmesi sebebi ile yenilenebilir bir enerji kaynağı ve kömür gibi zehirleme tehlikesinin olmadığı ileri sürüldü. Firmanın Yönetim Kurulu Başkanı Atakan Ayvaz “Saatte 6 ton üretme kapasitesine sahip tesisimizde makine ekipmanları ve preside kendimiz üretiyoruz. Hali hazırda yıllık 25 bin ton üretim kapasitemiz var ve kapasitemizi orta vadede 60 bin tona çıkarmayı planlıyoruz” diye konuştu.

    Avrupa, ABD ve Rusya’dan sonra Türkiye’de

    Avrupa, ABD ve Rusya’da yaklaşık kırk yıldır kullanılan peletin kayda değer AR-GE yatırımları ile küreselde geliştirilen yakıt türü olduğu bilgisini veren Atakan Ayvaz, ürünün Türkiye’de 2010 yılı itibari ile üretilmeye başlandığını ve bu nedenle yeni bir ürün olduğuna vurgu yaptı.

    Firma olarak ihracat pazarına açılmak istediklerini dile getiren Ayvaz “Türkiye bu sektörde Almanya ve İtalya’dan geride değil, geride oluğumuz noktalar çelik kalitesi süresi ve kullanımı. Hammaddenin yerli olması sebebi ile maliyet oldukça düşük 3 milyon liralık AR-GE yatırımı yaptık ve pelet üretimi yapan tesisimiz kurduk deneme üretimine başladık. Tesisimizde 16 adet patent ve faydalı model bulunmaktadır. Saatte 6 ton üretim kapasitesine sahip tesisimizde makine ekipmanları ve pres dahil her şey kendi imalatımız.Hali hazırda yıllık 25 bin ton üretim kapasitemiz var bu kapasitemiz orta vade de 60 bin tona çıkarmayı planlıyoruz” diye konuştu.

    Üçte bir fiyatına fabrika kuruluyor

    Aynı tesiste anahtar teslimi fabrikada satacakları bilgisini veren Ayvaz “Saatte 3 ton üretim yapabilen bir tesis 10 milyon lira yatırım bedeli ile kurulurken biz anahtar teslim 3 milyon liraya kurulum yapıyoruz. Aynı zamanda sattığımız fabrikada kalifiye elemanımız personeli eğiterek üretime hazırlayacak Avrupa’dan alınan makine ekipmanlarının amortismanları pahalı ve servis ağı yok biz kendini bir yılda amorti eden fabrika satıyoruz” şeklinde konuştu.

    Pelet çevrey duyarlı ve tamamen yerli

    Yakıt tasarrufu ile öne çıkan peletin odun artığından elde edilmesi nedeniyle çevreye duyarlı ve yerli olduğunun altını çizen Ayvaz “Yenilenebilir çevreci bio yakıt olan peletin yanma verimliliği yaklaşık yüzde 97 oranında. Kömürün yanma kalorisi pelete göre daha yüksek ancak yüzde 35’i gaz veya katı artık olarak atıldığı için pelet daha avantajlı bir yakıt türü. Fiyat olarak da yüzde 30 avantaj sağlayan pelet, odun ve benzeri ürünlerden elde edildiği için çevreci özelliği ile de öne çıkıyor” ifadelerini kullandı

    Fındık kabuklarıyla sektöre başladı

    Fındığın anavatanı Giresun’da dere kenarlarına dökülen fındık kabuklarını toplayan girişimci Ayvaz “Bu kabukları fırınlara yakıt olarak satmaya başladık. 2008 yılında kabukmatik adında yanma ünitesi üreterek sektöre girdik. Yüzme havuzlarının ısınma alt yapısını değiştirdik. Söz konusu ünite ile işletmelerin yıllık 600 bin liralık fuel oil maliyetini 80 bin liraya düşürererk bu yöndeki AR-GE çalışmaları için 3 milyon lira yatırım yaptık. Böylelikle küresel piyasalarda yenilenebilir enerji kaynakları içinde tercih edilen bio yakıt pelet üretimine başladık” ifadelerini kullandı.

    Firmanın tesisinde incelemelerde bulunan AK Parti Giresun Milletvekili Kadir Aydın ise Atakan Ayvaz gibi AR-GE çalışmaları yaparak girişimci olan her yatırımcıya destek verilmesi gerektiğini ifade ederek bölgenin bir milletvekili olarak her daim yanında olacağı ve bürokratik ve siyasi konularda önünün açılması için destek vereceğini söyledi.

  • Türkiye’de otomobil üretimi Haziran’da yıllık bazda yüzde 7 düştü

    2018 yılı Ocak-Haziran döneminde toplam üretim bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 3, otomobil üretimi ise yüzde 7 oranında azaldı.

    Otomotiv Sanayii Derneği (OSB) 2018 yılı Ocak-Haziran dönemine ilişkin otomotiv faaliyetlerini açıkladı. Buna göre, 2018 yılı Ocak-Haziran döneminde toplam üretim bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 3, otomobil üretimi ise yüzde 7 oranında azaldı. Bu dönemde, toplam üretim 843 bin 193 adet, otomobil üretimi ise 557 bin 269 adet düzeyinde gerçekleşti. 2018 yılı Ocak-Haziran döneminde toplam pazar geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 11 azalarak 366 bin 487 adet düzeyinde gerçekleşti. Bu dönemde otomobil pazarı ise yüzde 10 oranında azaldı ve 275 bin 870 adet olarak gerçekleşti.

    Ticari araç grubunda, 2018 yılı Ocak-Haziran döneminde üretim yüzde 7 artarken, hafif ticari araç grubunda yüzde 5, ağır ticari araç grubunda ise yüzde 31 seviyesinde arttı. 2017 yılı Ocak-Haziran dönemine göre ticari araç pazarı yüzde 16 ve hafif ticari araç pazarı yüzde 19 oranında azalırken, ağır ticari araç grubunda ise pazar yüzde 6 arttı. Ağır ticari araç grubundaki bu artış baz etkisi kaynaklı olup, pazar daralması son 3 yılda yüzde 51 seviyesinde gerçekleşti.

    2018 yılı Ocak-Haziran döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre, toplam otomotiv ihracatı adet bazında yüzde 4 oranında, otomobil ihracatı ise yüzde 9 oranında azaldı. Bu dönemde, toplam ihracat 688 bin 81 adet, otomobil ihracatı ise 460 bin 552 adet düzeyinde gerçekleşti.

    2018 yılı Ocak-Haziran döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre, toplam otomotiv ihracatı paritedeki değişim sebebiyle dolar bazında yüzde 15 artarken, euro bazında ise yüzde 3 arttı. Bu dönemde toplam otomotiv ihracatı 16 milyar 770 milyon dolar olarak gerçekleşirken, otomobil ihracatı yüzde 7 artarak 6 milyar 551 milyon dolar seviyesinde gerçekleşti. Euro bazında otomobil ihracatı ise yüzde 4 azalarak 5 milyar 401 milyon euro seviyesinde gerçekleşti.

  • Giresun’da baraj göllerinde balık üretimi yaygınlaşıyor

    Türkiye’de çiftlik balığı üretimi artık tatlı su göllerinde de yoğun şekilde yapılıyor. Denizlerdeki balık çiftliklerinin kıyılardan uzaklaşması maliyetleri artırınca yatırımcının baraj göllerine ilgisinin arttığı kaydedildi.

    Türkiye’de iç sularda balık yetiştiriciliğine başlandıktan sonra önemli bir ticari saha haline geldiğini ifade eden Su Ürünleri Mühendisi Ahmet Karasakal, denizlerdeki balık çiftliklerinin kıyılardan uzaklaşması maliyetleri artırınca yatırımcıların baraj ve iç sulara ilgisinin arttığına dikkat çekti.

    “Denizden uzak yöre insanına tekne kullanmayı ve balıkçılığı öğrettik”

    Giresun’un Şebinkarahisar ile Sivas’ın Suşehri arasındaki Kılıçkaya Baraj gölündeki balık çiftliğinin Sorumlu Müdürü Ahmet Karslı, denizdeki üretimden tek farkının suyun ve yetiştirilen balığın niteliği olduğunu söyledi.

    Karslı “Burası yıl boyu balık üretimi için uygun bir yerdi. Biz de yıllık 3 bin tonla ülkemizin balık üretimine katkı sağlıyoruz. Üretimle birlikte istihdama da önemli katkıları bulunduğumuz bir gerçektir. Buradaki üretim tıpkı denizlerde olduğu gibi ’kafes ağ’ sistemi ile yapılıyor. Denizdeki üretimden tek farkı suyun ve yetiştirilen balığın niteliği. Denizde aynı yöntemlerle çupra ve levrek üretiliyor, gölde ise alabalık üretimi yapılıyor. Burada bir deniz yok ama denizin ruhu bulunmaktadır. Burada istihdam edilen tekneciler, balıkçıların tamamı yöre insanıdır. Denizden uzak yöre insanına tekne kullanmayı ve balıkçılığı öğrettik. Şimdi hep birlikte üretip, kazanıyoruz” dedi.

    Kafes balıkçılığında göllerin neden cazip hale geldiğini de anlatan Karslı “ 17 Şubat 2007’de yapılan yönetmelik değişikliği ile kafeslerin denizlerde kıyıdan bin 100 metre uzakta olması gerekiyor. Derinlik artınca da maliyetler artıyor. Tatlı sularda ise bu alandaki yeni teknolojilerin de desteğiyle üretim daha kolaylaştı. Avrupa ülkelerinden Türkiye’de yetiştirilen alabalığa talep var. Biz de buradaki üretimi iç piyasanın yanı sıra ihracatçılara da satıyoruz. Dolayısıyla bizim üretimimiz olan balıklarımızla ihracat yapan kuruluşlar oluyor da oluyor” diye konuştu.

    “Ortalama yıllık 3 bin ton alabalık üretimi yapılıyor”

    Aynı balık çiftliğinin Üretim Müdürü Selami Pınar ise balık üretimini nasıl yaptıklarını anlattı:

    “Önce kuluçkahanelerde balık yumurtayı 30 günde patlatıyor. Bunlar 15 günde yüzmeye başlar. Bir grama ulaştıklarında bunları çiftliğimizde kafeslere alırız. Önce yemlere alışırlar, 12 ayda porsiyonluk diye tabir ettiğimiz 250-300 gram ağırlığa ulaşırlar. Genellikle bu boya ulaşan balıkları hasat ederiz. Balık çiftliğinde bilhassa kış aylarında sürekli olarak yoğun bir çalışma var. Kafeslerdeki balıkların yemlemesi, ağ değişimi, balıkların boylarına göre ayrılması gibi işler yapılıyor. Balık yetiştiricileri için son aşama, balıkların ağlardan alınıp buzda şoklanarak paketlenmesi. Bu işlem de zorlu. Kafes içindeki balıklar alınıp kamyondaki tanklara taşınıyor. Burada buzlu suya konan balıklar şoklanıyor, daha sonra da işleneceği fabrikalara götürülüyor. Alabalığın büyük bölümü ihracatçılara, bir kısmı da iç tüketim için pazara çıkıyor.”

  • İhracata uygun meyve üretimi çok önemli

    AYDIN (İHA) – Ege Bölgesi, yaş meyve ve sebze sektöründe 2023 yılı ihracat hedefine üretici ile ihracatçılar birlikte ulaşacak.

    Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Hayrettin Uçak, ihracatçılarla üreticiler arasındaki bağı güçlendirmek, sektörel sorunların çözüm yollarını bulmak için yeni döneme hızlı bir giriş yaptı. Uçak, EYMSİB Yönetim Kurulu üyeleriyle Selçuk’ta üretici, tüccar, sanayici ve ihracatçılarla bir araya geldi.

    Toplantıya katılan üretici ve ihracatçılara seslenen Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Hayrettin Uçak, “Biz göreve geldiğimizde üyelerimizin sorunlarını dinleyeceğimizi, 2 ayda bir Yönetim Kurulu toplantılarını üretim bölgelerinde yapacağımıza söz vermiştik. Başkan seçildikten sonra bu sözümüzü tutuyoruz. Başkan seçildikten sonra 1 ay içerisinde Kemalpaşa Bağyurdu’nda kiraz üreticileriyle, Alaşehir’de ise sofralık üzüm üreticileri ile bir araya geldik. Bugün de Selçuk’ta şeftali, nar, ayva ve mandalina üreticileri ile bir aradayız. Sırada Ödemiş ve Seferihisar var. Önümüzdeki dönem bu toplantılara devam edeceğiz. Üreticilerimizle birlikte hareket ederek 2023 yılı ihracat hedefimize hep birlikte ulaşacağız” diye konuştu.

    Bilgilendirme toplantısında konuşan Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Ünal’da, Türkiye’nin çok faklı ekolojik özelliklere sahip yörelerinin olmasının önemli bir avantaj olduğunu, bu sayede bir meyvenin farklı çeşitlerini Türkiye’de yetiştirmenin mümkün olduğunu dile getirdi. Ünal, “Hem çok soğuk hem de sıcak bölgelerimiz var, bu bir şans. Ancak, meyve yetiştiriciliği konusunda eğitim yetersizliği önemli bir sorun. Meyve yetiştiriciliğinde tecrübe kazanmak zordur, zaman ister. İhracata uygun bir meyvenin yetiştirilebilmesi için tüm yetiştirme tekniklerini iyi bilmek gerekir” dedi.

    Türkiye’deki parçalı toprak yapısının sakıncalarına da değinen Prof. Dr. Ünal, sözlerini şöyle tamamladı; “Parçalı arazi yapısı nedeniyle istenen ürünün istenen miktarda üretilmesi ve bulunması büyük sorun. Birim alanda maksimum düzeyde verim elde edilebilmesi şart. Parçalı arazilerde üst düzey verimi sağlamak maalesef her zaman mümkün olmuyor.”

    Üretici tarım tekniklerindeki gelişmeleri takip etmeli

    Üreticilere seslenen Yüksek Ziraat Mühendisi Hüseyin Gültekin ise, üreticilerin kalite ve verimlik sorunlarına dikkati çekerek; “Tarımsal üretimde hiçbir yıl aynı olmaz, her yılın farklı sorun ve özellikleri olur. Üreticiler mutlaka toprak analizi yaptırmalı, tarım teknikleri sürekli değişiyor ve gelişiyor, zamanla bilmediğimiz yeni yöntemler çıkıyor, bunları ziraat mühendislerine danışarak yeni teknikleri uygulamaya koyabilirsiniz” dedi.

  • Medikal cihazlarda dışa bağımlılığı bitirecek yerli ve milli motor üretimi

    Çorum’da bir firma sağlık sektöründe kullanılan hastane ekipmanları ve medikal masaların hareketini sağlayan motor ve kontrol sistemlerini üretti.

    Yerli ve milli üretimi bulunmaması sebebiyle tamamı yurt dışından ithal edilen lineer aktuator motor ve kontrol sistemlerinin Türkiye’de ilk kez üretilmesiyle birlikte sektörde dışa bağımlılığın da önüne geçilecek.

    Yaklaşık 3,5 yıl süren AR-GE çalışmaları sonunda üretim aşamasına geçilen motor aksamı ve kontrol sistemleriyle 40 yılda ülke ekonomisine 500 milyon dolar katkı sağlaması hedefleniyor.

    Polimot Mekatronik Şirketi Genel Müdürü Fatih Gökgöz, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yerli ve milli sanayinin geliştirilmesine yönelik çağrısının ardından Türkiye’de üretilmeyen katma değeri yüksek olan dünyada Almanya, İsviçre, Danimarka gibi ülkelerde üretimi yapılan lineer aktuator motor ve kontrol sistemlerinin üretilmesi ile ilgili AR-GE çalışmalarına başladıklarını söyledi.

    Sistemin hastanelerde hasta servis karyolaları, diyaliz, kemoterapi, dişçi koltuklarının KBB, jinekoloji ve ameliyat masaları gibi tıbbi cihazların yanı sıra, otomotiv, mobilya sektörü ve savunma sanayinde kullanılabildiğini dile getiren Gökgöz, “Türkiye’de hastane ekipmanlarını üreten bir çok firmamız var. Çok sayıda hasta karyolası ve medikal masalar üretiliyor. Fakat bunların üretiminde kullanılan motorlar ve kontrol sistemlerinde ne yazık ki dışa bağımlıyız. Ürünün yüzde 50 maliyetini oluşturan motorların tamamı yurt dışından geliyor” dedi.

    Tamamen yerli olan lineer aktuator motor ve kontrol sistemlerinin 2017 yılı sonu itibariyle üretimine başladıklarını açıklayan Gökgöz, 2018 yılı içerisinde de kontrol, test ve belgelendirme çalışmalarını tamamladıkları motorların bu yılın ikinci yarısından itibaren seri imalatına geçeceklerini belirtti.

    Türkiye’nin 2017 yılı sonu itibariyle 220 bin yatak kapasitesi bulunduğunu ve bin kişiye 2,6 yatak düştüğünü anlatan Gökgöz, “Avrupa’da ise bin kişiye 5.3 yatak düşüyor. Türkiye’de yatak artış hızı 3,5 seviyesinde. 2040 yılına geldiğimizde Avrupa’daki yatak sayısını yakalayacağız. Yada Türkiye’deki nüfusa bakarsak 2040 yılında ülke nüfusunun 90 milyon olacağı yönünde bir öngörü var. Bu artış hızına baktığımızda Türkiye’de 280 bin yatak ihtiyacı ortaya çıkacak. Bugün bir yatakta 4 tane motor, kontrol paneli ve batarya sistemleri kullanılmakta. Bunların Türkiye’ye maliyeti yaklaşık 350 dolar seviyesinde. Bu hesaptan yola çıkarsak, yeni alınacak yatak sayısı ve yataklarında 5 ila 10 yılda yenilendiğini düşünürsek buda yaklaşık 235 milyon dolar gibi bir paranın yurt dışına çıkması demek. Lineer aktuator motor ve kontrol sistemlerinin yanı sıra sağlık sektöründe kullanılan hidrolik pompaların üretimini yapıyoruz. Üretimin yüzde 50’sinide İtalya, İngiltere, İspanya, Yunanistan, Polonya, Meksika gibi ülkelere ihracat yapıyoruz. Bu ihracatı da düşünürsek 2040 yılına kadar yaklaşık 500 milyon dolarlık bir paranın gerek yurt içinden gerek yurt dışından ülke ekonomisine kazandırmak” dedi.