Etiket: Üretici

  • Üretici bilgilendirme toplantıları başlıyor

    Zeytin üretiminde verimi artırmak için Marmarabirlik öncülüğünde üretici bilgilendirme toplantıları düzenlenecek.

    Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesi akademisyenleri tarafından verilecek eğitimlerin ilki 24 Şubat’ta İznik Kooperatifi’nde başlayacak. Marmarabirlik Yönetim Kurulu Başkanı Hidamet Asa, son yıllarda olumsuz iklim şartları ve zararlılar sebebiyle üreticilerin büyük sıkıntı yaşadığını belirterek, “Son yıllarda olduğu gibi bu sene de don, kuraklık ve zeytin sineği üretimde verimi azaltarak, tahmini rekolteyi yarı yarıya düşürdü. Bu sıkıntıları gidermek, verimi artırmak ve dolayısıyla üreticileri bilinçlendirmek amacıyla Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesi akademisyenleri tarafından ’Zeytin Üretiminde Verim Neden Düştü?’ konulu eğitim toplantıları düzenlenecek. Marmarabirlik öncülüğünde gerçekleştirilecek üretici bilgilendirme toplantılarının ilki 24 Şubat 2017 tarihinde İznik Kooperatifimizde başlayacak olup, önümüzdeki günlerde diğer Kooperatiflerimizde de devam edecek. Bilgilendirme toplantılarına tüm üreticilerimizin katılımını bekliyoruz. Ortaklarımızın bu toplantılara katılmaları, üretime büyük katkı sağlayacaktır. Bu vesileyle Uludağ Üniversitesi’nin değerli hocalarına da verdikleri destekten dolayı 8 kooperatifimiz ve 32 bin ortağımız adına teşekkür etmek isterim” diye konuştu.

    BÖLGELERE GÖRE EĞİTİM TAKVİMİ

    Üretici bilgilendirme toplantılarında Prof. Dr. Haluk Başar “Zeytin Ağacının Gübrelenmesi”,

    Doç. Dr. Himmet Tezcan ve Doç. Dr. Nabi Ahmet Kumral “Hastalık ve Zararlılar”, Doç. Dr. Cevriye Mert ise “Zeytin Yetiştiriciliği” konularında eğitim verecek. 24 Şubat Cuma akşamı İznik Kooperatifi’nde başlayacak ilk toplantının ardından, 27 Şubat’ta Orhangazi Kooperatifi, 3 Mart’ta Mudanya Kooperatifi, 7 Mart’ta Gemlik Kooperatifi, 10 Mart’ta Edincik Kooperatifi 13 Mart’ta Erdek Kooperatifi ve 17 Mart’ta da Mürefte Kooperatifi’nde üretici bilgilendirme toplantıları düzenlenecek.

  • Selden 6 bin üretici zarar gördü

    Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Başkanı Şemsi Bayraktar Mersin’de 29 Aralık’ta meydana gelen şiddetli yağışlardan dolayı meydana gelen selden 6 bin üreticinin etkilendiğini, zararın ise 175 milyon lira olduğunu söyledi.

    Bayraktar, Tarsus ilçesinde sular altında kalan tarım alanlarını ziyaret etti. Selin vurduğu Bahşiş Mahallesi ve Kulak Mahallesi’nde çiftçilerle bir araya gelen Bayraktar, mahalle muhtarı ve çiftçilerden bilgi aldı.

    Zarar gören seraları gezen Bayraktar, burada gazetecilere yaptığı açıklamada, hem selden zarar gören yerleri görmek hem de zarar gören çiftçilerin sıkıntılarını yerinden dinlemek için Tarsus’a geldiklerini söyledi.

    “Selden 6 bin çiftçi zarar gördü”

    Bayraktar yaptığı açıklamasında, aralık ayında ve ocak ayında aşırı yağışlar neticesi 6 bin üreticinin etkilendiğini belirterek, bu zararın ekonomik boyutunun ise 175 milyon lira olduğunu belirtti.

    Kendilerine intikal eden sorunların dışında başka sorunlarının da olduğunu gördüklerini söyleyen Bayraktar, “Bu üreticilerimizin kamu bankalarına, tarım kredi kooperatiflerine ve özel bankalara çok ciddi borçları var. 2016 yılında aralık ayında meydana gelen zararlarla ilgili bir kararname var. Yani bu borçlar erteleniyor, ancak 2017 yılında ocak ayında aşırı kar yağışıyla meydana gelen zararların tazmini noktasında yeni bir kararname lazım. Birde üreticilerimizin bizden talebi şu, bu borçların faizsiz ve uzun vadede olmasını istiyorlar, yani bir yıllık değil, kendilerini toparlayabilmek için uzun vadeli olmasını istiyorlar” dedi.

    Çiftçinin tekrar ayağa kalkabilmesi için sıcak paranın olması gerektiğini belirten Bayraktar, “Çiftçinin üretime girebilmek için bize ayrıca taze parada lazım diyorlar. Yeni parada lazım, yeni kredi imkanını da sağlanmasını istiyorlar bankalardan ve kredi kooperatiflerinden. Bunu takip edeceğiz. Bunun dışında Soysal Güvenlik Kurumuna olan borçta bir erteleme oldu. Ama bunun dışında TARSİM’e olan prim borçları var. Çiftçilerimiz bunun ertelenmesini istiyorlar. Bunun dışında bir takım talepleri de var. Yani üretimin daha verimli ve sürdürülebilir olması noktasında özelikle örtü altı yetiştiriciliğinde kullandıkları sebze tohumlarında aynı gübre ve de yemde olduğu gibi KDV muafiyeti istiyorlar. Vergi muafiyeti istiyorlar. Bunun dışında mazot desteğinin bir an evvel hayata geçmesini istiyor üreticilerimiz. Birde ayrıca asgari ücretin artışına bağlı olarak üreticilerimizin Sosyal Güvenlik Kurumuna ödedikleri primler arttı, dolayısıyla en büyük kayıt dışılıkta tarımda olduğuna göre, hem kayıt dışılığı önlemek adına hem de üreticilerimizin sosyal güvenlik kapsamına girebilmesi adına muhakkak suretle bu SGK primlerinin de aşağı çekilmesini talep ediyorlar. Dolayısıyla biz bütün bunları bir rapor halinde hükümetimize, ilgili bakanlara sunacağız. Bir çözüm yolu bulmaya çalışacağız” diye konuştu.

    Artan sebze ve meyve fiyatları

    Artan meyve ve sebze fiyatları konusuna da değinen Bayraktar, zaman zaman meydana gelen bu afetlerin, maalesef arz talep dengesini bozduğunu ifade ederek, şöyle devam etti:

    “Fiyatlar artıyor ama burada üreticilerimiz kazanmıyor. Yani üreticilerimiz hala ucuz satmaya devam ediyor. Ama bir bakıyorsunuz, pazarda, markette, manavda pahalı. Yani burada aracılar kazanıyor. Bunu muhakkak suretle kırmamız lazım. Normal koşullarda da böyle, afet olduğu zamanda böyle. Ürün sıkıntısı var, mesela kar yağıyor. Diyorlar ki efendim büyük şehirlere mal gelmiyor, ulaşım problemi var deniyor, bakıyorsunuz ki üreticimi acaba bunu pahalı satıyor, niye bu kadar pahalandı diye? Hayır yine üretici pahalı satmıyor. Yine bakıyorsunuz pazarda markette fevkalade pahalı. Dolayısıyla bunu da bir şekilde bizim kırmamız lazım. Biz Ziraat Odaları Birliği olarak bunu hep gündeme taşıyoruz. Bazı tedbirlerin bir an önce hayata geçmesi lazım, artık biz bu ülkede bu işi bu şekilde sürdüremeyiz. Yani burada bir sömürü var, bu sömürüyü kaldırmak lazım, bu sömürü sistemini yok etmemiz lazım. Üretici makul fiyattan satmalı, tüketici de makul fiyattan yemeli işin özü bu.”

  • “Yarıyıl tatilinde entelektüel ve üretici bir sürece girilmeli”

    Öğrencilerin dört gözle bekledikleri yarıyıl tatili 20 Ocak Cuma günü başlıyor. 16 gün boyunca okul streslerinden uzakta kalan öğrencilerin tatilini en iyi şekilde değerlendirmeleri adına Uğur Okulları Rehberlik ve Ar-Ge’den Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Barış Sezgin önemli tavsiyelerde bulundu.

    Öncelikli olarak bütün öğrencileri tebrik eden ve güzel bir tatil geçirmelerini dileyen Barış Sezgin, “Her şeyden önce öğrenciler gerçekten bedenlerini ve ruhlarını çok iyi dinlendirmeliler ki aslında bu 2. döneme en iyi hazırlık aşamasıdır. Fakat bu dinlenmenin yanı sıra bazı entelektüel süreçlerin içine girmeliler ve bu tatil, gelişimi de içinde barındıran bir sürece dönüşmelidir. Çocukların 15 tatilini iyi değerlendirmeleri için birçok sanat, alışveriş ve bilim-sanat merkezlerinde çeşitli atölye çalışmaları yapılıyor. Bu atölye çalışmalarına katılmaları, sinemaya ve tiyatroya gidiyor olmaları onlar için çok değerli olacaktır. Hem keyifli vakit geçirecekler hem de daha mutlu olacaklar. Yani 15 gün boyunca hiçbir faaliyet yapmadan evde vakit geçirmek yerine bunları da yapıyor olmaları gerçekten önemli” dedi.

    “Oyun oynansın, ebeveynlerle vakit geçirilsin”

    Bu yıl özellikle yarıyıl tatili için çok ödev verilmeme kararının yerinde olduğunu çünkü çocukların da nefes almaya ve kendilerini yenilemeye ihtiyaçları olduğuna vurgu yapan Sezgin aynı zamanda, “Tıpkı yetişkinler gibi çocukların da dinlenmeye, nefes almaya, kendilerini yenilemeye ihtiyaçları var. Bu anlamda daha çok düşünsel ödevlerin, yapılabilecek proje çalışmalarının ve eğlenceli aktivitelerin çok daha yararlı olacağını düşünüyorum. Zaten küçük yaş gruplarının en önemli işleri ve meslekleri ‘oyun’dur. O yüzden onlarla yapılacak en güzel şey de bol bol oyun oynamaktır. Bunun yanı sıra anne-baba ile geçirecekleri zaman da onlar için çok önemli. Birçok okul artık tam gün ve çocuklarımız ebeveynlerini göremiyorlar. Bu tatil süreçlerinde birlikte kaliteli zaman geçirmeleri ciddi önem arz ediyor” şeklinde konuştu.

    “Karne ile birlikte çocuklarımız için bir yol haritası çizmeliyiz”

    Son olarak da karneler karşısında velilerin tutumlarına ve neler yapılması gerektiğine de değinen Sezgin, “Karne bir geri bildirim sürecidir. Öğrenciler eğitimde bir dönem yaşadılar ve bu dönemin sonucunda öğretmenleri onlara bir geri bildirim verdi. Evet, bu önemli bir geri bildirimdir. Çünkü öğrencilerin eksiklikleri ve güçlü yanlarını bu şekilde görüp nasıl değerlendireceğimize dair bir yol haritası çizebiliriz. Karnede gördüğümüz başarıları da asla es geçmemeli ve bu başarı için çocuğumuzu tebrik etmeliyiz. Bununla birlikte eksik yanları ile ilgili doğru geri bildirim çalışmaları yapılmalı. O eksikliklerini düzeltmek adına 2. dönem için belli süreçlere girilmeli ve planlamalar yapılmalı. Fakat bunu yaparken de asla öğrencinin benliğine yönelik eleştiriler yapmamalıyız. Çocuklarımızın biricik olduğunu asla unutmamalıyız. Onları başka öğrencilerle asla karşılaştırmamalıyız. Çünkü bu dünyada hiç kimse aynı değil. Her öğrencinin farklı ilgi alanları, farklı ihtiyaçları, farklı yetenekleri ve öğrenme stilleri var. O yüzden çözüm odaklı düşünmeli, çocuğumuzun güçlü yanlarını değerlenmeli ve gelişmesi gereken yanları için doğru bir yol haritası çizmeliyiz” diye konuştu.

  • İncefikir: “Üretici, girdi maliyetlerindeki artışla zor günler geçiriyor”

    Seyhan Ziraat Odası 2. Başkanı Cahit İncefikir, mazottaki yüksek vergi yükü nedeniyle üreticinin zor günler geçirdiğini söyledi.

    İncefikir, yaptığı açıklamada, Türk üreticisinin dünyanın en pahalı mazotu ile üretim yaptığını ifade ederek, “Devletin verdiği gübre ve mazot desteği yetersiz. Maliyetleri düşürücü bir etkisi yok. Tarımda kullanılan mazotta en azından Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) kaldırılsa çiftçi rahat bir nefes alır. Gübre ve yemde katma değer vergisinin kaldırılmasının çiftçiye bir yararı olmadığını fiyat artışlarıyla bu indirimin çiftçiye yansımadığı biliniyor. Dolayısıyla bitkisel üretim yapanlar için gübre, mazot, tohum ve ilaç başta olmak üzere diğer girdi maliyetleri çok yüksek. Girdi fiyatlarındaki artış oransal olarak ürün fiyatına yansıtılamıyor” dedi.

    “Üretim deseni değişiyor”

    Tarımsal üretimde yüksek girdi fiyatlarının üretim desenini de değiştirdiğine dikkat çeken İncefikir, şöyle devam etti:

    “Çiftçi, daha az maliyetli, daha az işçilik isteyen ürünlere yöneliyor. Yani pamuk yerine mısır ekiyor. Mercimek, nohut, fasulye yerine buğday, arpa gibi makineli hasada uygun ürünlere yöneliyor. Pamuk ve bakliyat ürünlerindeki ithalatın artmasının bir nedeni de budur. Girdi destekleri tarımsal desteklerin ihmal edilemez önemli bir parçasıdır ve tarım politikalarının başarısında diğer politika araçlarını tamamlayıcı bir rolü vardır. Girdi destekleri toplam destekler içindeki payı giderek azaldığı gibi reel olarak da gerilemektedir. Gübre ve mazot gibi fiyatları petrol fiyatları tarafından yönlendirilen girdilerdeki fiyat artışları üretimin sürdürülebilirliğini tehdit etmektedir üreticilerin dayanma gücünü zorlamaktadır. Verilen desteklere bakıldığında üreticiye maliyetin çok küçük bir payı olarak kalmaktadır. Yetersiz olan bu girdi desteklerinin kullanılan girdi miktarına değil de alan bazlı verilmesi girdi kullanım miktarı üzerinde etkili olmamaktadır. Böylece üreticinin teknik ve ekonomik olarak etkin girdi kullanım düzeyi için motivasyonu sağlanamamaktadır. Oysa üreticilere bu girdileri daha ucuz sağlamanın kolay yolları vardır. Bu girdiler üzerindeki yüksek vergi yüklerinin hafifletilmesi ilk akla gelen pratik yoldur.”

    “Aile çiftçiliği korunmalı”

    Türkiye’de kırsal nüfusun ve istihdamda tarım sektörünün payının zaman içerisinde azalmakla beraber önemini muhafaza ettiğini vurgulayan İncefikir, “1990 yılında Türkiye’de istihdam edilenlerin yüzde 46’sı tarım sektöründe çalışırken, günümüzde yaklaşık yüzde 24’ü tarım sektöründe çalışmaktadır. İstihdamda tarım sektörünün payı son 20 yılda yaklaşık yüzde 50 azalmasına rağmen, hala çalışan 4 kişiden biri tarım sektöründe istihdam edilmektedir. Bu şunu ortaya koymaktadır; bu nüfus kırsal alanda refahın, yaşam koşullarının iyileşmesi ile daha fazla üretime katkıda bulunabilecek ve gıda güvencesi açısından önemli bir avantaj oluşturacaktır. Burada önemli olan bir konu; ne yapmalı da aile çiftçiliğini yaşatmalı ve kırsal nüfusu yerinde tutabilmeli? Burada temel yaklaşım şu olmalıdır; aile çiftçiliği hem gelişen, hem de gelişmekte olan ülkelerde gıda üretimi sektöründe tarımın en etkin birimlerinden biridir. Bunun için korunmalı ve yaşatılmalıdır” diye konuştu.

  • Üretici don nöbetine devam etti

    Antalya’nın Serik ilçesinde örtü altı sebze üretimi yapan üreticiler, akşam saatlerinden sabaha kadar gözlerini bile kırpmadan don nöbeti tutuyor. Çiftçiler yaklaşık 10 saat süren nöbet süresince tonlarca odun ve kömür yakıyor.

    Serik ilçesinde etkili olan soğuk ve poyrazın ardından, örtü altı sera üretimi yapan çiftçiler, gün boyunca seralarında yaşanacak don olayına karşı hazırlık yaptı. Hava sıcaklığının 2-3 dereceye kadar düştüğü Serik’te turfanda sebze üreten çiftçiler, meteorolojik uyarıları da dikkate alarak, seralarında ’don nöbeti’ tutmaya devam ediyor. Üreticiler gündüz saatlerinde hazırladıkları odunları, seraların içinde odun sobalarının yanına taşıyarak, akşam saatlerine hazırlık yapıyor.

    Akşam saatlerinde havanın soğuması ile sobalarında hazır bekleyen odun ve kömürleri yakan üreticiler, bu şekilde ısı dengesini koruyarak, soğuk havaların ürünlere zarar vermesinin önüne geçiyor. Diğer taraftan üreticiler, sobaların sönme durumuna karşı da sabaha kadar nöbet tutuyor.

    Serasında domates üreten Yavuz Aktaş, “Isparta bölgesine kar yağdığı zaman buraya soğuğu geliyor. Soğukta bizi böyle rezil ediyor soba yakıyoruz” dedi.

    Kömür kullanımında da maliyetin arttığını domates fiyatların da şu andaki fiyatı ile masraflarını çıkaracaklarını ifade eden çiftçi Aktaş, “Geçen yıl 17 ton kömür kullandım. Bu sene 20 tonu geçti şu anda. Hem maliyet yükseliyor hem kömür fiyatları artıyor. Geçen sene 700’e aldık bu sene 850- 900 lira. Fiyatlar daha önce düşüktü ama şu anda iyi. Bu şekilde durursa masrafımız alırız” dedi.