Etiket: umut

  • HDP’li belediyenin mağdur ettiği 2 bin 500 aile Vali Karaloğlu’ndan umut bekliyor

    HDP’li belediyenin mağdur ettiği 2 bin 500 aile Vali Karaloğlu’ndan umut bekliyor

    Diyarbakır’da 2009’da TT plakalarının çıkması ile mağdur edildiklerini iddia eden T plakası sahipleri, 12 yıldır sorunlarının çözülmesini bekliyor. Plakalarının kendilerine verilmediğini kaydeden hak sahipleri, Vali Münir Karaloğlu’ndan sorunu çözmesini bekliyor.

    Diyarbakır’da 2009 yılında HDP’li belediye tarafından 2 bin 60 adet ticari taksi plakasının, iddiaya göre rant ve çıkar ilişkisi üzerinden ’Diyarbakır’a bu kadar plaka fazla’ denilerek 900’e yakın plaka usulsüz olarak iptal edildi. Yaklaşık 2 bin 500 ailenin geçim kapısı olan plakalarını geri almak isteyen vatandaşlar açtıkları davaları bir bir kazanmaya başladı. Davaların kazanılmasına rağmen ihtiyaç duyuldukça çıkarılacağı belirten plakalar çıkmayınca ailelerin mağduriyeti de devam etti. 12 yılda Diyarbakır’ın geliştiğini ve plaka sayıları az olmasından kaynaklı korsan taksiciliğin başkaldırdığı ve müşterilere yetişmek için hız limitlerini aşarak ölümlü kazalara sebebiyet verildiğini aktaran ’T’ plaka mağdurları, pandemi sürecinin de başlamasıyla beraber ticari taksilere taleplerin iki kat arttığını, bu nedenle haklarının bir an önce verilmesini istedi. Diyarbakır Valisi Münir Karaloğlu’ndan yardım isteyen ’T’ plaka mağdurları, sorunun çözülmesini bekliyor.

    Tek umutları Vali Karaloğlu

    Basın açıklamasını okuyan ’T’ plaka mağdurlarından 1992 yılında eylem yapmak isteyen terör örgütü düzenlenecek eylemi engellemek isterken şehit düşen Abdulmenaf Tohumeken’in oğlu Menaf Tohumeken, “Diyarbakır’da 2010 yılı ocak ayı itibari ile HDP’li belediye döneminde ticari taksi plakası olan ’T’ plakalar hak sahiplerinin haberi olmadan iptal edilmiş ve ‘TT’ plaka uygulamasına geçilmiştir. Bu uygulamaya geçirilirken hak sahibi olan askıdaki T plaka sahiplerine hiçbir tebligat yapılmamış sadece düşük tirajlı bir gazeteye kısa bir zaman diliminde ilana çıkılmıştır. Alelacele alınan bu karardan önceden haberi olan bazı rantçı çevrelere plakaların tekelleşmesine neden olmuş ve gerçek hak sahipleri mağdur edilmiştir. 18 Ekim 2010 yılında yürütmeyi durdurmak için başvurduğumuz yerel mahkeme, 12 Aralık 2010’da, 2010/2830 esas No’lu kararla talebimizi haklı bulmuş ve yürütmeyi durdurma kararı vermiştir. Açtığımız dava lehimize sonuçlanmasına rağmen o zamanki HDP’li belediye plakalarımızı aktifleştirmemiş, ‘Şehrin ihtiyacı yok, ilerleyen yıllarda ihtiyaç dahilin de aktifleştireceğiz, 2020 yılını bekleyin’ gibi bahanelerle talebimizi reddetmiştir. 9000’e yakın hak sahibi ‘T’ plakalarının aktifleştirilmesini ve mağduriyetlerinin giderilmesini beklemektedir. İşsizliğin yoğun olduğu Diyarbakır’da bu plakaların aktifleştirilmesi halinde birçok kişi evine ekmek götürebilecektir. Ayrıca 10 yıl içinde Diyarbakır nüfusu yaklaşık 500 bin artmış, mevcut taksiler talebi karşılamada güçlük çekmektedir. Öyle ki bazı aktif plaka sahipleri yetersizlikten dolayı tanıdıklarına korsan taksicilik yaptırmaktadır. Özellikle bu pandemi süresince artan talep taksilerin ne kadar yetersiz olduğunu bir kez daha göstermiştir. Ayrıca yetersiz kalan bazı taksi sürücülerinin hız limitlerini de aşarak ölümlü trafik kazalarına karıştıklarını da şahit olmaktayız. Sonuç olarak HDP’li belediye döneminde haksız ve hukuksuz bir şekilde iptal edilen plakalarımızın artan şehir nüfusuna oranla aktifleştirilmesini talep ediyoruz. Valimiz Münir Karaloğlu’nun Diyarbakır için yaptığı çalışmaları yakinen takip ediyor ve taktir ediyoruz. Umuyor ve diliyoruz ki 900 civarında aileye umut olacak, Diyarbakır’a katma değer katacak ve işsizliği bir nebze de olsa çözecek olan bu plakalarımızı Valimiz Münir Karaloğlu’nun talimatıyla aktifleştirilir ve sisteme dahil edilir, 10 yıldır çözülmeyen bu sorun çözülür” dedi.

    “Kendi plakamız var, ama kullanamıyoruz”

    Kendi plakası HDP’li belediye tarafından aktifleştirilmeyen ve yıllardır başka araçlarda şoförlük yapan Ahmet Cengiz Genç, birçok mahkemeye başvurduklarını tek umutlarının devlet yetkilileri olduğunu aktardı. Genç, “Cumhurbaşkanımız, İçişleri Bakanımız ve valimizin bu konuya eğileceğinden eminim, Diyarbakır’da 2 bin insana ekmek kapısı açılacak. 10 yılda Diyarbakır’ın nüfusu 500 bin arttı, 100 bin konut yapıldı, nüfus ve yerleşim alanlarının ne kadar büyüdüğünü kamunun taktirine bırakıyoruz. Plakam olmasına rağmen kendi plakamı değil de başkasının araçlarında şoförlük yapıyoruz, mağduruz bize de bir ekmek kapısı açılsın” diye konuştu.

  • Beyin ölümü gerçekleşen kadının organları üç hastaya umut oldu

    Beyin ölümü gerçekleşen kadının organları üç hastaya umut oldu

    Denizli’de 3 gün üren yaşam mücadelesini kaybeden 56 yaşındaki kadının ailesinin bağışladığı organları Ankara, Aydın ve İzmir’de organ bekleyen hastalara hayat oldu.

    Denizli’de geçtiğimiz günlerde rahatsızlanarak Denizli Devlet Hastanesine kaldırılan Raizye Uzun (56), yapılan tahlil ve tetkiklerde beyin kanaması geçirdiği tespit edildi. Yoğun bakım ünitesine kaldırılan Uzun, 3 gün süren yaşam mücadelesini kaybetti. Denizli Devlet Hastanesi Organ Nakli Birimi tarafından görüşülen aile üyeleri, beyin ölümü gerçekleşen Uzun’un organlarını bağışlama kararı aldı. Ailenin onay vermesiyle Ankara’dan gelen ekipler tarafından karaciğer ve 2 böbrek alındı. Alınan organlar Ankara, Aydın ve İzmir’de organ bekleyen hastalara gönderildi. Raziye Uzun’un ailesine baş sağlığı dileyen ve organ bağışı konusundaki hassasiyetlerinden dolayı teşekkürlerini ileten Denizli İl Sağlık Müdürü Uz. Dr. Berna Öztürk, “Denizli Devlet Hastanesi’nde görev yaptığım sürelerde birlikte çok çalıştığımız bir personelimizin annesinin vefatı bizleri de derinden üzdü. Öncelikle personelimiz olan Tolga Uzun’a baş sağlığı ve sabırlar diliyorum. Sağlık camiamızdan bir arkadaşımızın ve ailesinin, en acı günlerinde başka ailelere umut olmak adına organ bağışında bulunmalarından dolayı da kendilerine çok teşekkür ediyor ve ailemize başsağlığı diliyorum. Türkiye’de binlerce kişi organ beklemektedir. Organ bağışı ise sadece beyin ölümü gerçekleşen kişilerden yapılabilmektedir. Buradan herkesi organ bağışında bulunmaya davet ediyorum” dedi.

  • Van ilgi istedi, Gaziantep ve Konya umut verdi

    Van ilgi istedi, Gaziantep ve Konya umut verdi

    Ekonomi Gazeteciler Derneği’nin ‘Türkiye Ekonomiyi Konuşuyor’ etkinliğine katılan Van Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Necdet Takva, İran sınır kapısının kontrollü açılmasını talep ederken, Gaziantep Ticaret Borsası Başkanı Mehmet Akıncı ve Konya Ticaret Odası Başkanı Selçuk Öztürk şehirlerindeki umut veren uygulamaları anlattı.

    Ekonomi gazetecilerinin Türkiye’deki en etkin sivil toplum kuruluşu Ekonomi Gazetecileri Derneği’nin Anadolu ekonomisinin nabzını tutan etkinliği devam ediyor. Şehirlerin meslek odası başkanlarıyla yaygın ve yerel ekonomi gazetecilerini Zoom üzerinden bir araya getiren iki saatlik programına bu hafta Van Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Necdet Takva, Konya Ticaret Odası Başkanı Selçuk Öztürk ve Gaziantep Ticaret Borsası Başkanı Mehmet Akıncı katıldı. Moderatörlüğünü EGD Başkanı Celal Toprak ve EGD Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet Uluğtürkan’ın birlikte gerçekleştirdiği programda Van Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Necdet Takva, pandemi dolayısıyla kapatılan Kapıköy Sınır Kapısı’nın sadece Van ekonomisini değil ülke ekonomisini olumsuz etkilediğini söyledi.

    Çifte standart eleştirisi

    Batı şehirlerindeki sınır kapılarının her türlü önlemin alınarak açık tutulduğunu, böylece o bölgelerdeki şehirlerin turizm ve ticaret imkânlarından yararlanmaya devam ettiğini belirten Takva, “Van’a uygulanan bu çifte standardın sona erdirilmesini bekliyoruz. Pandemi öncesi 1 milyona yakın girişin sağlandığı kapı bugün kapalı. İran’dan gelen turistlere yönelik yaptığımız yatırımlaratıl kaldı. Oysa test yaparak Batı kapılarında ne yapılıyorsa aynısını yaparak Kapıköy’ü de kontrollü olarak açabiliriz” dedi.

    Verilen teşviklerle Van’da konfeksiyon başta olmak üzere birçok sektörde yatırım sürecinin başladığını ve başarılı sonuçlar alındığını anlatan Takva, “Türkiye’nin 80 kentinden farklı olarak çok uzun bir süredir yerelde kayyumla yönetiliyoruz. Bunun sıkıntılarını yaşayan bir kentiz. Van, öncelikle merkezi yönetimden olmak üzere herkesten sevgi ve ilgi bekliyor. Kamu yatırımları çerçevesinde hâlâ çok eksiğimiz var” diye konuştu.

    İhracatta başarı öyküsü

    Konya Ticaret Odası Başkanı Selçuk Öztürk de, şehirlerinin ekonomide başarı öyküsü yazdığını, 2000 yılında 75 milyon dolar ihracat yapan Konya’nın bugün ihracatını 2,2 milyar dolara yükselttiğini söyledi. Türkiye’nin KOBİ oranı en yüksek sanayi şehirlerinden biri olan Konya’da ihracatın tabana yayıldığını anlatan Öztürk, “Şimdi sıra katma değeri yüksek üretim ve markalaşmada. Oda olarak bu yönde projeler geliştiriyoruz” dedi. Pandemiyle tarım ve gıda sektörünün öneminin arttığına dikkat çeken Öztürk, “Yeni bir sıkıntıyla daha karşı karşıyayız. Kuraklık Konya’nın tarımsal üretimini azaltacak. Daha fazla taban suyuna ihtiyaç duyacağız. Bu da daha fazla enerji tüketimi, dolayısıyla yüksek enflasyon getirecek. Bir uçtan bir uca 450 kilometrelik bir Konya Ovası’na farklı merkezlerden su taşıma ve sulama projelerini hayata geçirme ihtiyacımız var. Konya’nın kamudan birincil beklentisi ulaşım ve sulama projelerine ağırlık vermesi” diye konuştu.

    Antepfıstığına lisanslı depo

    Gaziantep Ticaret Borsası Başkanı Mehmet Akıncı da kentlerininpandemi sürecini en iyi yöneten şehirlerden biri olduğuna dikkat çekti. Geçtiğimiz yıl tarım ve gıda ürünleri başta olmak üzere çiftçi, tüccar ve sanayicinin ahenk içerisinde çalıştığını anlatan Akıncı, “Pandemi ilanıyla Avrupa’da market yağmaları dâhil birçok olumsuzluk gündeme geldi. Gaziantep’te çiftçi, tüccar ve sanayici telaş yapmadan önce ülkeye, sonra tüm dünyaya sürdürülebilir ürün tedarikini sağladık” dedi. Öztürk, Gaziantep Ticaret Borsası’nın Türkiye’nin ilk antepfıstığı lisanslı deposunu kurarak faaliyete geçirdiğine dikkat çekerek, “TMO’nun alıp yaptığı ürün deseni içerisinde yer almayan antepfıstığı için lisanslı depo kurduk. Hijyen ve iklimlendirmenin sağlandığı depolarımıza ürün teslim eden çiftçilerimiz bu ürünlerini teminat göstererek 9 ay vadeli sıfır faizle kredi kullanabilme imkânı buldu. Diğer taraftan bir yıl az bir yıl çok veren antepfıstığında spekülasyonu ortadan kaldırarak piyasaya denge sağladık. Bu yöndeki faaliyetlerimizi sürdüreceğiz” diye konuştu.

  • KTO Başkanı Akdoğan “ 2021 yılının 2020’nin izlerini silmesini umut ediyoruz “

    KTO Başkanı Akdoğan “ 2021 yılının 2020’nin izlerini silmesini umut ediyoruz “

    Kuşadası Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Serdar Akdoğan, 2020 yılını değerlendirdiği açıklamasında, “Büyük umutlarla başladığımız ama ne yazık ki tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de zor geçen bir yılı geride bırakmak üzereyiz. Bulunan aşılarla birlikte, öngörüldüğü gibi 2021 yılının hem sağlıkta, hem de ekonomide iyi bir yıl olmasını, 2020’nin izlerini bir nebze de olsa silmesini umuyorum” dedi.

    Akdoğan yazılı olarak yaptığı açıklamada, “ Mart ayından itibaren başlayan pandemi süreciyle birlikte hem sağlıkta, hem de ekonomide çok zor günler geçiriyoruz. Bu süreçte biz Kuşadası Ticaret Odası olarak ve ülkemizdeki tüm oda-borsalar, üyelerimizin sesini duyurmaya, üst kuruluşumuz olan Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği öncülüğünde aralıksız devam ettik. Ekonomiye çok ciddi yansımaları olan süreçte üyelerimizden gelen sorun ve talepleri Birliğimize devamlı olarak aktararak Hükümete iletilmesini sağladık. Birlik Başkanımız Sayın M. Rifat Hisarcıklıoğlu’nun ev sahipliğinde, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve ilgili bakanların katılımıyla gerçekleşen ekonomi şurasında, sektör meclisleri ve bakanlarla yapılan toplantılarda ve bu süreçte katıldığımız pek çok toplantıda, tüm sektörlerin ve turizm sektörünün sıkıntılarını ve taleplerimizi ilk ağızdan iletme fırsatı bulduk. Son yapılan toplantılarda, turizm bölgelerinde KGF garantili kredilerin ötelenmesi, cirolara göre hibe destekleri, kısa çalışma ödeneği süresinin ve başvuruların uzatılması, yapılandırmalar ve turizm bölgelerinin genel sorunları ilettiğimiz konular arasında yer aldı “ diye konuştu.

    Ciro kaybı yaşayan işletmelere acil destek verilmesi gerektiğini kaydeden Akdoğan, “Bugün pek çok konuda destek hayata geçti ve geçmeye devam ediyor, ancak yeterli değil. Ciro kaybı yaşayan veya kapanmak zorunda kalan işletmelerimize de en kısa sürede destek verilmesi gerekiyor. Bu konuda da talebimizi ilettik” sözleriyle açıklamasına devam eden Akdoğan, 2020 yılında Kuşadası Ticaret Odası’nın çalışmaları hakkında da bilgi vererek, “Pandemi süreci başladığı andan itibaren hizmet vermeye devam eden Odamızda, alınan önlemler yakından takip edilerek uygulandı ve uygulanmaya devam ediyor. Oda üyelerimizin menfaatleri ve bu süreçten en az zararla çıkmaları, Kuşadası’nın ticari geleceği için lobicilik faaliyetlerimizi sürdürdük ve alınan pek çok tedbiri öncesinde ilettik. Odamızın sosyal medya sayfaları ve web sitesi üzerinden hayata geçen tedbirler, alınan önlemler, genelgeler, duyurular anında üyelerimizle paylaşılıyor. Süreç başladığı anda maske sıkıntısı çeken üyelerimize maske dağıtımı gerçekleştirdik, Devlet hastanesi laboratuvarı, banka şubeleri, SGK ve İŞKUR personellerine siper maske dağıtarak katkıda bulunduk. Odamıza kayıtlı işletmelerin korona virüs temsilcilerine yelek yaptırarak dağıtımını sağladık. Nefes kredisi için finansal katkı yaptık, kredi imkanının genişletilmesini ve üyelerimizin daha fazla yararlanmalarını sağladık. TOBB ve Bakanlık taleplerimiz sonucunda kamu bankalarının can suyu kredisinden üyelerimiz de faydalandı. TOBB gıda yardımlarımızı, bu yıl da ihtiyaç sahibi ailelere ulaştırdık. Burslarımız devam ediyor. Son olarak da, her zaman tekrarladığımız gibi her şeyin başı sağlık dedik ve Devlet Hastanemize korona virüs tedavisinde son derece önemli olan Nazal Yüksek Akışlı Oksijen Terapi Cihazını bağışladık” dedi.

    Bu süreçte de diğer kurum ve kuruluşlarla uyum ve istişare içinde çalışmaya devam ettiklerini belirten Akdoğan; “gün birlik olma, birbirimize destek olma günü. Birliğimizin çatısı altında, önemli bir yerde olduğumuz bilinciyle, üyelerimizin sorunlarını çözmek için elimizi taşın altına koyuyor, var gücümüzle çalışıyoruz. Pandemi sürecinin, bulunan aşıların insan sağlığına olumlu etkileriyle en kısa sürede olumsuz etkilerinin silinmesini, 2021 yılının tüm insanlığa sağlık ve bereket getirmesini diliyorum” diye konuştu.

  • Pandemi sürecinde özel eğitime devam kararı özel bireylere umut ışığı oldu

    Pandemi sürecinde özel eğitime devam kararı özel bireylere umut ışığı oldu

    Korona virüs sürecinde alınan yeni kısıtlama kararlarına rağmen özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde verilen eğitime devam edilme kararı, özel bireyler için umut ışığı oldu. Özel eğitimlerle çocuklarında gelişimi gören ailelerin ise yüzü gülüyor.

    Türkiye genelinde her geçen gün artan korona virüs vakaları sonrasında alınan yeni kısıtlama kararları ile yüz yüze eğitim uygulamaları, yıl sonuna kadar yeniden uzaktan eğitime döndü. Pandemi nedeniyle bir çok alanda uygulanan yeni kısıtlamalarda, özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde verilen eğitimlere ise devam edilmesine karar verildi. Pandemi sürecinin başında uygulanan daha önceki kısıtlamalarda eğitimleri aksayan özel öğrencilerin, yeni karar ile eğitim ve rehabilitasyon süreçlerine ise belirlenen programlarla ara vermeden devam ediliyor. Özel bireylere umut ışığı olan karar ise hem özel bireylerin velilerini hem de eğitimle hayatlarına umut olan eğitmenlerini memnun etti.

    “Özel eğitim merkezleri kapansaydı gerçekten çok zorlanırdık”

    Çocuğunun tedavisi için Avusturya’dan Kocaeli’ne geldiğini, özel eğitime devam kararının kendilerini memnun ettiğini ifade eden Rukiye Cebeci, “Özel eğitimler biran kapanacak mı kapanmayacak diye konuşuldu ama çok şükür kapanmıyormuş buna çok sevindik. Özel çocukların mecbur özel eğitim almaları lazım. Aileler için anneler için evde tek başına olmuyor. Öğretmenlerin verdiği bilgiler öğrencilerin aldığı eğitim çok önemli. Ben buraya gelişim bir ay olmadı ama kızım buna rağmen gelişim gösterdi. Avusturya da bir seneye aşkın eğitim alıyordum ama buraya geldim üç haftada Avusturya da aldığım bir senelik eğitimden daha fazla gelişim gösterdi. Kızım burada ilk kelimelerini çıkartmaya başladı, çok mutlu olduk. Bu kadar ilerlemişken özel eğitim merkezleri kapansaydı gerçekten çok zorlanırdık. Bütün öğrendikleri boşa giderdi. Çocuklar eğitim almazlarsa anneler ve çocuklar için çok zor bir süreç olur” diye konuştu.

    “Fizik tedavileri çok aksadı, ayaklarında gerilemeler oldu”

    Daha önceki kısıtlamalarda fizik tedavi alan 5 yaşındaki kızında gerileme yaşandığını yeni kararla tedavinin devam etmesine sevindiklerini belirten Afiye Yiğit ise, “Pandemi sürecinde biz de virüse yakalandık. O dönemde çok sıkıntılar yaşadım çocuğun fizik tedavileri çok aksadı, ayaklarında gerilemeler oldu. Çocukla hiçbir şekilde iletişime geçemiyorduk. Bu şekilde baya zorluklar atlattım. Fizik tedavinin açılması bizim için iyi oldu. Şu an çok iyi bir ilerleme kaydettik. Virüse yakalandığım zamanlar hiçbir şekilde çocuğumla ilgilenemedim, fizik tedavisini yapamadım. Eldiven, maske ve tek giyimlik tulumlardan giyip kızımın yanına yaklaşmaya çalıştım ama buna izin vermedi. Okulların açılması bizim için çok iyi oldu bu yüzden” şeklinde konuştu.

    “Gelişim gösteren çocuklardan çok daha dikkatli olduklarını gözlemledik”

    Pandemi sürecinde öğrencilerin sağlığı için mücadele ettiklerini belirten Atlantis Rehabilitasyon Merkezi Eğitim Kordinatörü Dilek Güner de, “Haziran 15’i itibarı ile pandemi sonrası biz eğitimlerimize başladık. Üç kurala çok dikkat edildiği takdirde bir sorun yaşamadığımızı görmüş olduk. Maske, mesafe, hijyen konusunda çok dikkatli olmaya çalışıyoruz. Tabi ki bizim çocuklarımız özel çocuklar, maske takmalarını çok beklemiyoruz ama bazı çocuklarımız inanın çok daha bu konuda normal gelişim gösteren çocuklardan çok daha dikkatli olduklarını gözlemledik. Bu anlamda dönütleri çok güzel alabildik. Haziran 15 itibari ile hiç sorunsuz olarak eğitimlere devam ediyoruz” ifadelerini kullandı.

    “Çocukların gelişimleri sıkıntıya uğradı, davranış problemleri çok gelişti”

    Özel eğitimin durmasının özel bireylere olumsuz etkilileri olduğunu belirten Dilek sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Biz maalesef Mart ayından sonraki sürecin sıkıntılarıyla biraz uğraşmak zorunda kaldık. Çünkü bizim çocuklarımız diğer çocuklar gibi aynı eğitimden faydalanma şansı söz konusu değil. Mutlaka birebir temas etmek zorundasınız çocuğa. O yüzden de gelişmeler sıkıntıya uğradı. Çocukların gelişimleri sıkıntıya uğradı, davranış problemleri çok gelişti. Aileler bu konuda ne yapacaklarını bilemediler. Sınırlı alanlarda vakit geçirmeleri, ev içerisinde sürekli olmaları maalesef bizim en sevmediğimiz televizyon, tablet gibi materyallerle çok zaman geçirmelerine sebep oldu. Açılışımızdan itibaren de bu konudaki hassasiyetimizi ailelerimizle ve çocuklarımızla paylaşarak bu süreci sağlıklı bir şekilde atlattık.”

    “Online eğitimden faydalanma şansımız söz konusu değil”

    “Eğitim aksamadığı takdirde tabi ki bizim için bir günün bile kıymeti çok değeri varken haftalarca günlerce kapalı olmak, çocukların eğitime gelememesi büyük sıkıntılar doğuruyor. Maalesef öğrenemedikleri becerilerin yerine yanlış davranışları öğrenme süreçleri oluyor. O yüzden bizim için bir saat, bir dakika bile çok kıymetli. Online eğitimden faydalanma şansımız söz konusu değil. Bu süreçte de desteklenmeleri, birebir temas edilmesi önemli. Olabildiğince bu süreçte, süreci doğru yönetmek adına eğitimcilerimiz ile birlikte canla başla bu süreçte uğraştık.”