Etiket: “Ülkemiz

  • Sağlık-Sen Genel Başkanı Memiş: “Ülkemiz üzerinde oynanan oyunları çok iyi hatırlayalım”

    Sağlık-Sen Genel Başkanı Metin Memiş, Türkiye üzerinde oynanan oyunların çok iyi hatırlanması gerektiğini söyledi.

    Kırşehir’de Sağlık-Sen Temsilciliğine ziyarette bulunan Metin Memiş, “Özellikle cumhurbaşkanlığı seçimleri sürecinde ülkemiz üzerinde oynanan oyunları çok iyi hatırlayalım. Gezi eylemleri ile birlikte ülkeyi tarumar etmeye çalıştılar” dedi. Milletin feraseti ile ülkenin tarumar edilmesine izin verilmediğini belirten Sağlık-Sen Genel Başkanı Memiş şöyle konuştu:

    “Ok Meydanı’nda başlattıkları Berkin Elvan olayı ile birlikte bir mezhep çatışması başlatmak istediler. Milletimiz ise buna müsaade etmedi. 17-25 Aralık’ta FETÖ’nün yargı mensupları aracılığı ile yargı darbesi yapmaya çalıştılar. Yolsuzluk teranesi okudular. Allah’a hamd olsun, bu da tutmadı. Çok oyunlar oynandı. Bu süreçte hedef, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde halkın iradesinin ortaya konulmasına müsaade etmemekti. Allah’a hamd olsun Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile beraber Türkiye’de yeni bir dönem başladı demiştik. 15 Temmuz’la birlikte Türkiye’nin asıl yeni dönemi başlamıştı. Referandum süreci ile birlikte de bu ülke üzerinde oyun oynayanların tuzaklarının bozulması için, bu ülkeyi bölmek isteyenlere müsaade etmemek için, darbelerin yok edilmesi için, darbeci zihniyetin ortadan kaldırılması için içimizde yuvalanan şer güçlerin ortadan kaldırılıp bertaraf edilmesi için referandum sürecinde ‘evet’ diyeceğiz.”

    FETÖ soruşturmaları kapsamında gözaltına alındıktan sonra serbest bırakılan Sağlık-Sen Kırşehir Temsilcisi adına da üzüldüklerini ifade eden Memiş, “Biz her dönem bedel ödeyen bir sendikayız. Meydanlara inin talimatı verdiğimizde yerine getiren teşkilatımız bedel ödeyenler olarak bizlere de bedel ödettirmek istediler. Abdestimizden de, namazımızdan da şüphemiz yok. Devletimizin adaletine güvenimiz sonsuz” diye konuştu.

  • CHP’li Erol: “Suriyeliler Ülkemiz İçin Potansiyel En Büyük Tehlikelerden Birisidir”

    CHP Tunceli Milletvekili Gürsel Erol, Suriye’den gelen 3 milyon Suriyeli’nin de Türkiye’nin en büyük potansiyel tehlikelerden birisi olduğunu söyledi.

    CHP Parti Meclis Üyesi ve Tunceli Milletvekili Gürsel Erol, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Sorun Doğu’da, Çözüm Batı’da” sloganıyla başlattığı çalışma kapsamında Zonguldak’a geldi. Partililer tarafından karşılanan Erol, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki silahlı çatışmalara değindi. 8 ay boyunca yaşanan çatışmalarda şehit olanların ve öldürülen terör örgütü üyelerinin sayıları konusunda kamuoyunun yanlış bilgilendirildiğini öne süren Erol, “Tam 8 aydır bölgede çatışma var. Devletin ve kamunun açıkladığı, hükumetin açıkladığı şehit sayılarımız da yalan, ölü olarak ele geçirilen terör örgütü mensuplarının sayısı da yalan. Bu tamamen toplumda farklı bir algı oluşturmak için yanlış bir bilgi aktarılmasıdır. Çünkü terör örgütleri asla ve asla bir yerde ölü verdikleri zaman cesedi orada bırakmazlar. Kimliği tespit edilmesin, devlet aileye baskı yapmasın diye o cenazeyi ya imha ederler ya da alırlar. Bunların hepsi tamamen yanlış bilgi aktarılması ile ilgili kamuoyunda farklı bir bilgi oluşturulması ile ilgili verilen yanlış bilgiler” diye konuştu.

    “KÖTÜ GÜNLER BİZLERİ BEKLİYOR”

    Türkiye’de etkinlik gösteren terör örgütü üyelerinin şehir kadrosu üyesi olduğuna dikkat çeken Erol, dağ kadrolarının harekete geçmesi halinde büyük sıkıntılar yaşanacağını söyledi. Erol, “Şimdi daha kötü günler bizleri bekliyor. Şu anda bölgede etkinlik gösteren terör örgütlerinin şehir kadroları var. Daha dağ kadroları çıkmadı. Dağ kadroları iklim koşulları nedeniyle sığınaktalar, barınaktalar. Saklanamadıkları için rahat hareket edemedikleri için şu anda kırsal kesimde eylem yapabilir durumda değil. Nisan ayı sonu itibariyle eğer dağ kadroları da harekete geçerse ülkemiz facia ile karşı karşıya kalabilir” dedi.

    “SURİYELİLER ELİNİ KOLUNU SALLAYARAK TÜRKİYE’YE GİRİYOR”

    Türkiye’de PKK da dahil olmak üzere hiçbir terör örgütünün insan kaynak sorunu kalmadığını iddia eden Erol, Suriye vatandaşlarının potansiyel tehlike olduğunu öne sürdü. Erol, şöyle devam etti:

    “Bir terör örgütü mensubunun yaşam süresi 5 yıldır. Ya bir çatışmada imha edilir ya da yaşadığı koşullardan dolayı hastalık nedeniyle ölür. Ama şu anda Türkiye’de PKK dahil hiçbir terör örgütünün insan kaynak sorunu kalmadı. Çünkü artık Suriye vatandaşları var. Suriye sınırından geçen 3 milyon Suriyeli, Türkiye’nin 81 iline dağılmış durumdadır. Bunların ne bir güvenlik soruşturması, ne bir kimlik soruşturması, ne yerleştikleri bölge ile ilgili araştırma, belgelendirmeye dair hiçbir şey yok. Geçmişte o bölgede terör örgütünün içerisinde paralı asker olarak kullanılan Suriyeliler vardı. Ama sınırdan geçişleri sorun olduğu için çok yoğun bir şekilde değildi. Şimdi elini kolunu sallayarak her Suriyeli sınırdan rahat bir şekilde geçebiliyor. İstediği yere gidebiliyor. Ve Suriyeliler ülkemiz için potansiyel en büyük tehlikelerden birisidir. Yalnızca terör örgütlerinin desteklenmesi ile ilgili değil. Aynı zamanda gayri resmi bütün örgütlenmelerin içerisinde olacaklardır. Mafya, uyuşturucu kaçakçılığı, kadın ticareti, aklınıza gelebilecek tüm gayri resmi örgütlenmelerin içinde aktif olacaklar. Bununla ilgili de önümüzdeki süreçte ülkemiz daha büyük tehlikelerle karşı karşıya kalacak.”

    “SURİYELİLERİ VATANDAŞ YAPIP BÖLGEYE YERLEŞTİREBİLİRLER”

    İçişleri Bakanlığı bütçesinin görüşmeleri sırasındaki konuşmasını da hatırlatan Gürsel Erol, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin terörle mücadele kapsamında boşaltılıp Suriye vatandaşlarının bölgeye yerleştirilebileceği iddiasında bulundu. Erol, şöyle devam etti:

    “Devletin yanlış bir politikası var. Devlet burada müthiş bir hata yapabilir. Benim en büyük kaygılarımdan birisi de odur. Bunu İçişleri Bakanlığı bütçesi görüşülürken parlamentoda da konuşmamda ifade ettim. Bölgeyi insansızlaştırıp, yani Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da terörle mücadele adı altında bölgeyi insansızlaştırabilirler. Zorunlu göçlere tabi tutabilirler. Suriyelileri vatandaş yapıp, o bölgeye yerleştirebilirler. Vatandaş yapınca ne olacak? Yeni 3 milyon seçmenimiz olacak. Bütün dengeler altüst edilecek. Şu anda Suriyeliler bizden eğitim olarak da, kültür olarak da 70-80 yıl gerimizdeler. Bir de böyle bir tehlike ile karşı karşıyayız.”

    “POLİSLER TERÖRLE MÜCADELE İÇİN EĞİTİM ALMAMIŞLAR”

    Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde görev yapan polislerin psikolojik destek ve terörle mücadele eğitimi almadığını da öne süren Erol, “O bölgede görev alan güvenlik güçleri, daha doğrusu polisler, hiçbirisi polis akademisi mezunu değil. Bu çocukların çoğu polis mensuplarının çoğu ya mühendislik, ya eğitim fakültesini bitirmişler. Bir şekilde üniversiteyi bitirmişler. Ama kendi meslekleri ile ilgili iş bulamadıkları için polis olmayı en son çare olarak görmüşler ve polis olmuşlar. Şark görevini yapmak için Doğu’ya tayin edilmişler. Bunlar terörle mücadele ile ilgili hiçbir eğitim almamışlar. Hiçbir silahlı eğitim almamışlar. Bunlar tesadüfen o bölgeye atanmışlar. O bölgede görev yapmaktadırlar. Her an ölüm riskini, ölüm korkusunu yaşıyorlar. Allah korusun ben de bir babayım. Allah hiç kimsenin evine ateş düşürmesin. Çünkü acının ne dini, ne dili, ne ırkı, ne uyruğu olmaz. Batıdaki aile, çocuğu son umut olarak polis olarak işe girmiş, onun cenazesini şehit cenazesi olarak ağlıyorlar. Tabii ki batıdaki ananın yüreğine düşen ateşi, doğudaki ana anlayabilmeli, doğudaki ananın kaygısını batıdaki anne algılayabilmeli” şeklinde konuştu.

    “EN BÜYÜK HATAYI RUS JETİNİ DÜŞÜREREK YAPTILAR”

    Hükümetin terörle mücadele en büyük hatayı Rus jetini düşürerek yaptığı iddiasında bulunan Gürsel Erol, yaşanan sürecin Türkiye’nin ulusal sorunu olduğunu ifade etti. Uluslararası istihbarat birimleri, uyuşturucu baronları ve mafyaların sürecin içerisine dahil olduğunu öne süren Erol, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “En büyük hatayı nerede yaptılar. Terörle mücadelede en büyük hatayı Rus jetini düşürerek yaptılar. Rus jeti düşmeden önce terörle mücadele ile ilgili tüm hamleler hükümetin kontrolündeydi. Rus jetini düşürdükten sonra bu sefer işin içine uluslararası istihbarat birimleri girdi. Ve uyuşturucu baronları girdi. Silah tüccarları girdi. İş kontrol edilemez noktaya geldi. Avrupa ülkelerinin kullandığı uyuşturucunun yüzde 72’sinin üretim yeri Afganistan ve Pakistan’dır. Bunların Avrupa’ya geçiş noktası Türkiye’dir. Resmi olarak yıllık uyuşturucu miktarı 100 milyar dolardır. Siz yedi aydır Türkiye’de bir tek uyuşturucu operasyonu haberi seyrettiniz mi? Buradan oraya uyuşturucu gidiyor, oradan da Ortadoğu’ya silah tüccarları devreye giriyor. Bu sefer oradan bu tarafa silahlar geliyor. Yani bu artık yalnızca Türkiye’nin iç meselesi değil. Bu işte uluslararası boyutu olan, gizli servislerin, silah tüccarlarının, uyuşturucu baronlarının olduğu bir süreç yaşıyoruz. Hükümet bu işin içerisinden çıkabilecek bir formül bulamamıştır. Tam tersine işi çözülmez bir hale getirmiştir. Bu işin çözümü ulusal bir değer yargısı içerisinde ama parlamentoda tartışılarak, konuşularak çözüm bulunması ilgili, bu sorunun adı ulusal bir sorundur. Parlamentoda her şey konuşulmalı ama biz iki şeyi asla tartışmaya açmamalıyız. Birincisi üniter devlet yapımız, ikincisi kurucu değerlerimizdir.”

    “AMERİKA İŞİ BİTTİKTEN SONRA TERÖR ÖRGÜTÜ İLAN EDİYOR”

    Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Gürsel Erol, YPG ve PKK’nın terör örgütü olduğunu söyledi. Gazetecilerin Amerika Birleşik Devletleri’nin YPG’yi terör örgütü olarak görmediği sorusu üzerine Erol şunları söyledi:

    “Bugün Amerika kimi kullanıyorsa kendine göre kullanıyor. İşi bittikten sonra da terör örgütü olarak ilan ediyor. Ama ne yazık ki YPG’nin başkanı da Türkiye Cumhuriyeti’nin AK Parti hükümeti resmi törenlerle karşıladı. Ceplerine pasaport koydular. Ama bunları hiç kimse konuşmuyor. Aslında YPG’yi dünya kamuoyuna sokan ve kamuoyuna getiren bugünkü AK Parti hükümetidir. Sorumlusu da AK Parti hükümetidir. YPG bir terör örgütüdür. Bunu dünya kamuoyuna sokan da AK Parti hükümetidir.”

    Programın sonunda İl Başkanvekili Volkan Alkaç tarafından Milletvekili Gürsel Erol’a Madenci Heykeli takdim edildi.

  • Nezaket Atasoy: “Fas’ta Yapılacak Zirve Ülkemiz İçin Önem Taşıyor”

    Son 30 yıldır her yıl düzenli olarak yapılan ve dünyanın en büyük uluslararası toplantılarından birisi olan Crans Montana’ya katılacak olan Türkiye Sanayici İş Kadınları ve İş Adamları Konfederasyonu Genel Başkanı Nezaket Atasoy açıklamalarda bulundu.

    Toplantıya, 115 farklı Ülkeden Hükumet yetkilileri, çok sayıda Devlet Başkanı ve 800’ü aşkın seçkin iş kadını iş, adamı ile konuklar katılım gösterecek. Bu yıl 17- 22 Mart arasında yapılacak olan Crans Montana toplantısında Pasifik Adası eyaletlerini geliştirmek doğal afetlerden gördükleri zararların karşılanması, erişilebilir ve kullanılabilir taşınabilir tarım ürünleri geliştirmek; tarımın yanı sıra balıkçılığa da dikkat çekmek, tarımın olmadığı bölgelere yayma çalışmaları planlandı.

    Afrika’da insan güvenliğinin sağlanması, yaşam şartları, özgürlük ve kişisel hakların yoğunlaştırılması planlanıyor. İletişim teknolojileri ve eğitim gibi altı gündem maddesinden oluşan konular toplantıda konuşulacak ve tartışılacak. Konular, uygulanmak üzere önemli sonuç kararları alınacak. Toplantıya Fas Krallığının daveti üzerine Türkiye’den Sanayici İş Kadınları ve İş Adamları Konfederasyonu Genel Başkanı, Atasoylar Prestij A.Ş. Şirketler Gurubu Yönetim Kurulu Başkanı Nezaket Emine Atasoy’da katılacak.

    Zirveyle ilgili açıklamalarda bulunan Türkiye Sanayici İş Kadınları ve İş Adamları Konfederasyonu Genel Başkanı Nezaket Atasoy, “Afrika’da insan güvenliğini sağlamak, yaşam şartları, özgürlük ve kişisel hakları yoğunlaştırmak gibi konular ele alınacak. Yerel otoriteler halkını korumakta gözetmekte zorlanıyorlar. Sığınmacılar kötü muameleye uğruyorlar. Dünyanın en önemli mirası olan gençlik için ne kadar uygun bir dünya bırakıyoruz. Onlar için alınabilecek önlemler, doğayı korumak konuları da görüşülecek. Kadınlar artık Afrika’da kilit isimler haline geliyorlar. İletişim teknolojileri ve eğitim gibi altı gündem maddesi bulunuyor. Bu zirve ülkemiz için de önem taşıyor” dedi.

    Türkiye Sanayici İş Kadınları ve İş Adamları Konfederasyonu Genel Başkanı Nezaket Emine Atasoy, Crans Montana toplantısına katıldıktan sonra Fas Krallığı Rabat şehrinde Fas Krallığının hükümet yetkilileriyle görüşmeler yapacak. Fas Krallığı iş dünyasının önemli isimleriyle ve Fas Krallığının önemli ekonomik sivil toplum kuruluşlarıyla da bir araya

    gelecek.

  • CHP İl Başkanı Kızıloğlu: “Ülkemiz Zor Günlerden Geçiyor”

    CHP Erzurum İl Başkanı Tacettin Kızıloğlu, Yakutiye İlçe Başkanı Erturan Alagöz ve Palandöken İlçe Başkanı Abdullah Yalçın yaptıkları ortak basın açıklaması ile terör saldırılarını kınadı.

    İl Başkanı Kızıloğlu, “Dün akşam Ankara’da görev yapan Türk Silahlı Kuvvetleri personelini taşıyan servis araçlarına ve bugün Diyarbakır da Askeri araç’a yönelik, gerçekleşen terör saldırısını lanetliyorum. Türkiye Cumhuriyetinin ve tüm vatandaşlarımızın, bu hain saldırıyla ulaşılmak istenen hedefin karşısında kararlılıkla duracağına inanıyorum” dedi.

    Cumhuriyetin başkenti Ankara’nın merkezinde gerçekleşen terör saldırısının, tüm detaylarıyla aydınlatılması konusunda, kurumların üstlerine düşen görevi titizlikle yerine getireceklerine inandığını kaydeden CHP Erzurum İl Başkanı Tacettin Kızıloğlu, “Alçak saldırılarda hayatını kaybeden Türk Silahlı Kuvvetleri personeline ve vatandaşlara Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar,yakınlarına sabır diliyorum” Terör örgütünün dün Ankara’da bugün ise Diyarbakır’da ki da hain saldırı sonucu şehit düşen askerlerimize ve vatandaşlarımıza ve ülkemize yönelik Terör eylemleri gerçekleştirenleri, Terörü destekleyenleri, Terör üzerinden siyaset yapanları kınıyor ve lanetliyorum. Milletimizin başı sağ olsun, Yüce Rabbim bu milletin yar ve yardımcısı olsun. Ülkemiz zor günlerden geçiyor. Bu şartlar altında her zamankinden daha çok birliğe, beraberliğe ve sağduyuya ihtiyaç duyuyoruz.” dedi

  • Prof. Dr. Bozdayı: “Zika Virüsü Ülkemiz İçin Şu Anda Tehlike Değil”

    Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Mikrobiyoloji AD Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gülendam Bozdayı, “Sivrisinek aktivitesinin bulunmadığı kış mevsiminde ülkemizde bir salgın tablosunun çıkması düşünülmemektedir” dedi.

    Amerika Kıtası’nda etkili olan ve kısa sürede Avrupa’ya sıçrayan zika virüsü, birçok ülkeye korku saçmaya başladı. İnsanlara sivrisinekler tarafından bulaştırılan virüse Türkiye’de rastlanmadı. Tüm dünyayı korkutan virüsle ilgili Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Mikrobiyoloji AD Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gülendam Bozdayı, Türkiye’de zika virüsüne dair kanıt elde edilmediğini ifade etti. Ancak Güney Amerika Kıtası’na seyahat edeceklerin dikkatli olması gerektiğine dikkat çeken Bozdayı, “Sivrisinek aktivitesinin bulunmadığı kış mevsiminde ülkemizde bir salgın tablosunun çıkması düşünülmemektedir. Salgın bulunan ülke ve bölgelere gebelerin seyahat etmemesi ve bu bölgelere seyahat etmiş tüm kişilerin seyahatleri sırasında sivrisinek temasına karşı duyarlı olması, enfekte olduğu belirlenmiş bireylerin ülkemizde sivrisineklerle temasının engellenmesi gibi önlemlerle ülkemizde yaz aylarında da salgın gelişmesinin önüne geçecektir” ifadelerini kullandı.

    Bozdayı, şüpheli hastalar için de Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Mikrobiyoloji Referans Laboratuvarları Daire Başkanlığı Ulusal Viroloji Referans Laboratuvarı’nı adres gösterdi. Türkiye Halk Sağlığı’nın labaratuvarında şüpheli hastaların kanından virüs genetik materyalinin saptanmasına yönelik testler yapılabildiğini aktaran Bozdayı, bu virüs için bulaştırıcı olan aedes cinsi sivrisineklerin ülkemizde de bulunduğunu ifade etti.

    “HIZLA YAYILAN VİRÜS İÇİN ARALIK 2015 İTİBARİYLE BREZİLYA’DA 1 MİLYON 300 BİN OLASI ENFEKTE KİŞİ BULUNDUĞU RAPOR EDİLDİ”

    İnsanlara sivrisinekler tarafından bulaştırılan Flaviviridae virüs ailesinden bir virüs olan zika virüsünün sarı humma virüsü, Batı Nil virüsü ve Dengue virüsü ile akraba olduğunu söyleyen Bozdayı, virüsün ana kaynağının insanlar ve maymunlar olduğunu kaydetti. Bozdayı, şunları kaydetti:

    “Adını ilk kez 1947 yılında Uganda’da saptandığı Rhesus maymunlarının yaşadığı Zika Ormanı’ndan alan virüs insanlarda ilk kez Uganda ve Tanzanya’da 1952 yılında saptandı. İlk büyük salgınını 2007 yılında Yap adasında (Mikronezya) gerçekleştiren virüs için salgınlar için adres geçtiğimiz yıla kadar Afrika, Güneydoğu Asya ve Pasifik adaları olurken, Mayıs 2015’de Brezilya’dan enfekte haberi geldi. Hızla yayılan virüs için Aralık 2015 itibariyle Brezilya’da 1 milyon 300 bin olası enfekte kişi bulunduğu rapor edildi.”

    Bozdayı, 19 Ocak 2016 itibariyle El Salvador, Venezuela, Kolombiya, Surinam, Fransız Guyanası, Honduras, Meksika, Panama ve Martinik’te hızla ilerleyen zika virüs salgınlarının görüldüğünü de söyledi. Hızlı yayılan virüsün özellikle gebelerdeki etkileri nedeniyle tüm dünyada yakından takip edildiğini belirten Prof. Dr. Bozdayı, riskli bölgelere seyahat öyküsü olan kişilerde 2015 yılının sonlarında İngiltere ve Hollanda’da ve 26 Ocak 2016 tarihi itibariyle de Danimarka ve İsviçre’de etkenin ülke dışında bulaştığı enfekte kişiler belirlendiğini ifade etti. Bozdayı, gebe kadınlar başta olmak üzere, zika virüsün salgın yaptığı ya da görüldüğü ülke ve coğrafik alanlara seyahat eden, daha önceden zika virüs ile enfekte olmamış tüm kişiler risk altında olduğunu söyledi. Virüsün insanlara enfekte Aedes cinsi sivrisineklerin (Aedes aegypti ve Aedes albopictus türleri) ısırması ile bulaştığını bildiren Bozdayı, gebelik sırasında enfekte anneden bebeğe geçişin mümkün olduğunu aktardı. Annenin sütünde virüs bulunmakla birlikte emzirme ile bulaşmanın günümüze dek bildirilmediğini ifade eden Bozdayı, kan transfüzyonu ve cinsel temasla gerçekleşmiş birer bulaş olgusu bildirildiğini kaydetti.

    “HASTALIK GENELLİKLE HAFİF SEYREDER VE BİRKAÇ GÜN İÇİNDE KENDİ KENDİNE İYİLEŞİR”

    Virüsün kuluçka süresinin birkaç gün ile bir hafta arasında olduğunu söyleyen Bozdayı, belirtilerin ise ateş, döküntü, eklem ağrıları ve konjuktivit (gözlerin kızarması, sulanması, yanması) olduğunu ifade etti. “Bunun dışında kas ve baş ağrısı olabilir. Hastalık genellikle hafif seyreder ve birkaç gün içinde kendi kendine iyileşir” diyen Bozdayı, bu enfeksiyon nedeniyle ölüm bildirilmediğini anlattı.

    Brezilya’da 2015 yılında başlayan salgın sırasında enfekte olan gebelerin düşük, ölü doğum ve mikrosefali (beyin gelişim bozukluğu sonucu kafanın küçük olması) bulunan bebek doğumlarında ciddi artışlar saptandığını ancak virüs ile ilişkisinin henüz saptanmadığına dikkat çeken Bozdayı, gebelerin enfeksiyondan kaçınmaları ve eğer enfekte oldularsa sık gebe takipleriyle anne sağlığı ve bebek gelişiminin izlenmesinin önerildiğini ifade etti. Bozdayı, gebelerin enfeksiyona normal popülasyondan daha duyarlı olup olmadığı ve enfeksiyonun gebelerde daha ağır seyredip seyretmediğine dair bilimsel verilerin yetersiz olduğunu da belirtti.

    “ASPİRİN, NAPROKSEN YA DA İBUPROFEN TÜREVİ İLAÇLAR KANAMA EĞİLİMİNE NEDEN OLABİLECEKLERİ İÇİN KULLANILMAMALIDIR”

    Virüse özgü bir tedavi bulunmadığını ve daha çok belirtilere yönelik tedavi yapıldığını kaydeden Bozdayı, hastaların yatak istirahati yapmasının, ateş ve ağrı için de asetaminofen türevi ilaçlar kullanmasının gerekli olduğunu vurguladı. Prof. Dr. Bozdayı, “Aspirin, naproksen ya da ibuprofen türevi ilaçlar kanama eğilimine neden olabilecekleri için kullanılmamalıdır. Bol sıvı alınması gereklidir” dedi.

    Zika virüsüne karşı koruma sağlayacak herhangi bir ilaç ya da aşının henüz geliştirilmediğini bildiren Bozdayı, “Korunmanın merkezinde sivrisinek sokmalarına karşı önlem alma bulunmaktadır” ifadesini kullandı.

    Zika virüsünü taşıyan sivrisineklerin daha çok gündüzleri soktuğunu söyleyen Bozdayı, “Salgın bulunan yerlere seyahat edenler uzun kollu giysiler ve pantolon giymeli, klimalı ya da pencerelerinde sinek teli bulunan yerlerde kalmalı, dış ortamda mutlaka sivrisinek kovucular uygulamalıdırlar” diye konuştu.

    Gebelerin ya da emziren annelerin sivrisinek kovucu maddeler kullanmasında bir sakınca bulunmadığını da belirten Bozdayı, şöyle konuştu:

    “İki aylıktan küçük bebeklere sivrisinek kovucu kullanılmaması gerekir. Zika virüs ile enfekte kişilerin enfeksiyondan sonra 1 hafta içinde kanlarında zika virüs bulunur. Bunları sokan sivrisineklerin başka insanlara virüs taşıması olasıdır. Bu nedenle enfekte kişilerin de sivrisinek sokmalarına karşı önlem almaları gereklidir.”