Etiket: tutuklu

  • İzmir’de uyuşturucu operasyonu: 7 tutuklu

    İzmir genelinde yapılan uyuşturucu operasyonlarında 25 kilo 490 gram esrar, 65 uyuşturucu hap ve 5 gram kokain ele geçirilirken, 7 kişi de tutuklandı.

    İzmir Emniyet Müdürlüğüne bağlı Uyuşturucu ile Mücadele Şubesi ekipleri, İzmir genelinde sokakta uyuşturucu satışı yaptığı tespit edilen kişilere yönelik 4 adrese operasyon düzenledi. Yapılan operasyonda 25 kilo 490 gram esrar, 65 uyuşturucu hap ve 5 gram kokain ele geçirilirken İ.K. (32), K.N. (51), A.Ç. (36), A.Ö. (28), R.Y. (42), A.Z. (40) ve E.B’yi (37) gözaltına alındı. Emniyetteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edilen 7 şüpheli, çıkarıldığı mahkemece tutuklandı.

  • FETÖ’den tutuklu ünlü iş adamı Metehan Kavuk serbest

    İzmir’de, FETÖ soruşturmaları kapsamında örgüte finans desteği sağladıkları iddiasıyla tutuklanan iş adamları Ahmet Küçükbay, Abdullah Kavuk, Şeref Sipahi ve Metehan Kavuk hakkında hazırlanan iddianame İzmir 13. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilirken, iş adamları hakkında 10 ile 15 yıl arasında ceza istendi. İş adamı Metehan Kavuk ise dosya üzerinden görülen dava ile tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldığı öğrenildi.

    İzmir’de, 15 Temmuz darbe girişimin ardından, ünlü iş adamları Ahmet Küçükbay, Abdullah Kavuk, Şeref Sipahi ve Metehan Kavuk tutuklanmıştı. FETÖ örgütüne finansal destek sağladıkları iddiasıyla tutuklanan iş adamları hakkındaki 168 sayfalık iddianamede önemli bir gelişme yaşandı. Soruşturmayı yürüten savcı Zafer Dur, dört önemli isimle ilgili soruşturma dosyasını ayırdı ve savcı iş adamları hakkında hazırlanan iddianameyi İzmir 13. Ağır Ceza Mahkemesine gönderdi. Mahkeme, dört iş adamı ile ilgili iddianameyi daha sonra kabul etti. İddianamede, 4 iş adamına 10 ile 15 yıl arasında ceza verilmesini istedi.

    Abdullah Kavuk ve Metehan Kavuk hakkında neler var?

    İddianamede, şüpheli Abdullah Kavuk, Ahmet Küçükbay ve Şeref Sipahi’nin birlikte hareket ederek FETÖ/PDY örgütü ile iltisaklı Gediz Üniversitesinin için kurulan Sipahi Eğitim Sağlık ve Spor Vakfını faaliyete geçirdikleri, aynı zamanda İzmir’de örgütün en önemli mensupları ve finansörleri arasında yer aldıkları öne sürüldü. Şüpheli Metehan Kavuk hakkında ise Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ile başlatılan soruşturmanın irtibatlı olduğu değerlendirilerek bu dosya ile birlikte yürütülmesine karar verilmesi nedeniyle, yürütülen soruşturmada üzerine atılı eylemleri babası olan Abdullah Kavuk ile birlikte gerçekleştirdi iddianamede yer aldı. Yine şüphelilerin, örgüte mensubiyetlerinin sonucu olarak maddi ve nakdi yardım yapmalarının yanında, örgüt adına toplanan paraları yurt içi ve yurt dışında örgüt adına muhafaza, saklama ve aktarma eylemlerini gerçekleştirdikleri, FETÖ/PDY örgütünün İzmir yapılanmasında önemli iş adamları ve örgütün finansmanını sağlayan mensuplarından oldukları iddianamede yer buldu.

    Abdullah Kavuk hakkında vergi kaçakçısı iddiası

    İddianamede, şüpheli iş adamı Abdullah Kavuk’un, ’Babalar Grubu’ olarak bilinen İzmir’de en üst yapılanmasında, Şifa ve Gediz Üniversitesinin kurulması için faaliyete geçirilen vakfın kurucu ve mütevellilerinden olması nedeniyle, örgütün yöneticilerinden olduğu belirtildi. İş adamı Abdullah Kavuk’un, FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün desteği ile vergi kaçakçılığı yaparak devleti zarara uğrattığı, bu kapsamda örgütün gücünü şirketi için kullandığının iddialar arasında yer aldığı belirtildi. Ayrıca Abdullah Kavuk’un, örgüt adına siyasi partilere sızmak için faaliyet yürüttüğünün ifade içeriklerinden anlaşıldığı ileri sürüldü. Yapılan tespitlerde, Kavuk’un FETÖ/PDY ’silahlı terör örgütüne yönetici ve üye olmak’, ’silahlı terör örgütüne finans sağlamak’ suçlarını işlediği iddianamede yer aldı.

    TV kanalı ile propaganda iddiası

    Bir diğer iş adamı Ahmet Küçükbay hakkındaki iddanamede, kendi şirketleri üzerinden FETÖ’ye yardımları yapmaya devam ettiği, aynı zamanda maddi yardımda da bulunduğu ve ayni yardımdaki artış oranı gibi yıllara ve şirketlerinin büyüme hacmine göre artan oranda maddi yardımlara devam ettiği ifade edildi. Küçükbay’ın, FETÖ İzmir il yöneticilerinin kendisine vermiş olduğu emir ve talimatlar doğrultusunda örgüt adına maddi menfaat sağladığı, kendisinin örgüt mensupları tarafından örgüte yeni üye ve maddi kazanç elde etmek üzere vizyon ve tanıtım yüzü olarak kullandırılmasına izin verdiği ileri sürüldü. Yine Küçükbay’ın, örgüt adına düzenlenen toplantılara yer temin ettiği, örgüt tarafından yapılan toplantı ve gezilere de katıldığı belirtildi. Örgüt adına faaliyet gösteren finans kuruluşu Bank Asya’ya 17-25 aralık sürecinde yaşamış olduğu maddi krizin önlenmesi amacıyla bizzat örgüt lideri Fetullah Gülen’in talimatı doğrultusunda yüklü miktarlarda maddi destek sağladığı ileri sürülen Ahmet Küçükbay’ın, 2015 yılında BDDK kontrolüne giren bu finans kuruluşundan maddi desteği çektiği iddianamede yer aldı. Küçükbay’ın, 1980’li yıllardan sonra FETÖ yapılanmasıyla irtibat kurduktan sonra bu örgütün de yardımıyla artan oranlarda kendi şirketlerinin hacimlerini büyüttüğü, sorumlu il yöneticilerinin emir ve talimatlarıyla da kendi bünyesinde basın yayın kuruluşu açtığı, bu basın yayın kuruluşunu da örgütün başkenti olarak örgüt içerisinde anılan İzmir’de yöresel bir TV kanalı olarak faaliyete geçirdiği, yine örgüt yöneticilerinin emir ve talimatlarıyla örgüte mensup üye yada yöneticilerini örgütün stratejisini yaymak amacıyla bu basın yayın kuruluşuna yerleştirdiği iddianamede yer aldı.

    Kasa görevi

    İş adamı Metehan Kavuk’un ise, FETÖ/PDY silahlı terör örgütü faaliyetleri kapsamında gizli tanığın beyanları doğrultusunda örgüt mensubu olan babasıyla birlikte, toplanan örgüt paralarının yurt dışına çıkarılmasında aracılık etmesi nedeni ile örgüte eylemlerde bulunduğu ve bu kapsamda terörün finansmanı eylemini gerçekleştirdiği iddanamede yer aldı. Bir diğer iş adamı Şeref Sipahi ile ilgili iddianamede de, FETÖ örgütü İzmir yapılanmasında ’Babalar Grubu’ olarak bilinen üst grubunda kesintisiz olarak bulunduğu ve örgütün en önemli finansör, yönetici ve kasalarından olduğu belirtildi. Kendi şirketleri üzerinden örgüte maddi yardımda bulunduğu ileri sürülen Şeref Sipahi’nin, örgüt adına toplanan paraların bir bölümünü yurt içinde, bir bölümünün de yurt dışında kullanılması için kasa görevi yürüttüğü, örgütün parasını kuyumculuk ve inşaat sektöründe kullanarak akladığı ve ticari hacmini büyüttüğü iddia edildi.

    Öte yandan Metehan Kavuk’un dosya üzerinden görülen dava ile tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldığı öğrenildi.

  • Anamur’da hastaneye götürülen tutuklu firar etti

    Mersin’in Anamur ilçesinde tutuklu olduğu cezaevinden muayene için hastaneye götürülen Kayhan Bostan firar etti.

    Edinilen bilgiye göre, saat 14:30 sularında Anamur T Tipi Cezaevi’nde tutuklu olarak kalan Kayhan Bostan (32) sağlık sorunu yaşadığı gerekçesiyle Anamur Devlet Hastanesine sevk edildi.

    Kayhan Bostan güvenlik güçlerini atlatarak firar etti. Jandarma ve polis ekipleri, firariyi yakalamak için ilçe genelinde arama çalışması başlattı.

  • Tutuklu milletvekili Zeydan ailesi ile görüştü

    Edirne F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan HDP Hakkari Milletvekili Abdullah Zeydan, eşi Dilşah ve 3 çocuğuyla 1 saat görüştü.

    Ankara’da 4 Kasım 2016 tarihinde gözaltına alındıktan sonra sevk edildiği mahkeme tarafından tutuklanan ve Edirne F Tipi yüksek Güvenlikli Cezaevi’ne gönderilen HDP Hakkari Milletvekili Zeydan, önceki gün ilk kez eşi Dilşah Zeydan ve 3 kız çocuğuyla açık görüşte bir araya geldi.

    Milletvekili Zeydan’ın ilk duruşmasının 3 Şubat 2017 tarihinde yapılacağı belirtildi. Duruşmanın, Hakkari 1’inci Ağır Ceza Mahkemesinin isteği üzerine güvenlik gerekçesiyle Diyarbakır 1’inci Ağır Ceza Mahkemesinde görüleceği ifade edildi.

  • Çocuk tutuklu ve hükümlü sayısındaki artış endişe veriyor

    Çocuk hükümlü ve tutuklu sayısında yaşanan artışın endişe verici boyutlara ulaştığını belirten Dicle Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Psikiyatri Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Tahsin Kula, özellikle terör bölgelerinde, ailelerin çocukları teröre bulaşmasın diye çocukların işlediği diğer suçları göz ardı ettiklerini söyledi. Kula, “Yani teröre bulaşmasın da hırsızlıktan bir şey olmaz, teröre bulaşmasın da sigara içerse bir şey olmaz denilerek, çocukların kontrolü pas geçiliyor gibi. Bu da ister istemez çocukların suç işleme oranında artış meydana getiriyor” dedi.

    Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın açıkladığı hükümlü ve tutuklu çocuk sayısındaki artışla ilgili olarak İHA’ya açıklamalarda bulunan Dicle Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Psikiyatri Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Tahsin Kula, çocukla suç kavramının aslında bir araya gelmemesi gereken bir kavram olduğunu söyledi. Kula, “1500 çocuğun değişik suçlardan dolayı cezaevinde olması elbette ki insanın onurunu zedeleyen bir durum. Ülkemizde çocuklardaki suç artışında en büyük sorun aileden kaynaklanmakta. Çünkü çocuklar kendi fıtratları gereği suçu doğuştan getirmemişlerdir. Çevreden ve anne-babanın dikkatsizliğinden, ilgisizliğinden kaynaklanan yanlış tutumlar sonucu kazanmışlardır” diye konuştu.

    “Teröre bulaşmasın da ne yaparsa yapsın anlayışı suçu arttırıyor”

    Terör olaylarının sıklıkla yaşandığı bölgelerde ailelerin çocuklarının işlediği bazı suçları görmezden geldiğini ifade eden Kula, “Terörün vermiş olduğu bu sıkıntıdan dolayı sanki diğer suçlar biraz ihmal ediliyor gibi. Yani teröre bulaşmasın da hırsızlıktan bir şey olmaz, teröre bulaşmasın da sigara içerse bir şey olmaz, teröre bulaşmasın da arkadaşlarıyla değişik eylemler içerisine girsin bir şey olmaz, önemli değil denilerek, çocukların kontrolü pas geçiliyor gibi. Bu da ister istemez çocukların suç işleme oranında artış meydana getiriyor. Belki emniyet güçleri kendilerince yeterli tedbirleri alıyor ama anne babayı da devreye sokması gerekiyor. Sorunların çözümünde ailenin ikinci plana itilmemesi gerekiyor. Eğer çocuğun önündeki aile kavramını kaldırırsanız artık çocuğa güç yetirmek çok daha zor olur. Eğer çocuk artık ailesinden çekinmiyorsa hiç kimseden çekinmez. İstediği yanlışı yapmaya devam edebilir. Eğer bir suç varsa bir sıkıntı varsa aile devreye girmeli. Aileye şunun denmesi gerekiyor. Bu çocuk senindir ve senin bu çocuğa sahip çıkman gerekiyor. Böyle olursa sayı ne kadar artarsa artsın anne baba çocuklarıyla ilgilenirlerse sahip çıkarlar ve sorumluluğu başkalarının üzerine atmazlarsa sorunun çok daha rahat bir şekilde çözüleceğini düşünüyorum” ifadelerini kullandı.

    “Adalet Bakanlığı aileleri devreye sokmalı”

    Çocuklar rehabilite edilirken ailelerin de devreye sokulması gerektiğini kaydeden Kula, sözlerine şöyle devam etti:

    “Adalet Bakanlığı devreye aileleri de sokmalı. Çocukların yanlış davranışları düzeltilirken ailenin de yüzleştirilmesi gerekiyor. Aileye özellikle şunun söylenmesi gerekiyor ’Bu senin çocuğundur ve bu çocuk eğer bu duruma gelmişse birinci dereceden sorumlu olan sensin’, ama bu da yetmez eğer okulda aldığı eğitim yetersizse devreye öğretmen de girmeli. Aynı şekilde akrabalar da devreye girmeli. Dolayısıyla çocukta öyle bir sorun olduğu zaman bir bütün olarak başta anne baba sonra akrabalar, sonra öğretmen, mahalleli ve herkesin demesi lazım ki, ’Biz nasıl bir insan yetiştirdik ki çocuk hırsızlığı, şiddeti bir meslek haline getirdi’. Bu yaşta olması gereken yerde değil yüz kızartıcı bir durumla karşı karşıya kalmış ve hapishane gibi insanoğlunun onuruna yakışmayacak bir durumda kalıyor ve bunun için herkesin üzerine düşeni yapması gerekiyor. Devletin sorunu çözerken sade çocuktan yola çıkmaması gerekiyor. Çünkü çocuk sonuçtur. Onun yetiştiği mahalleye bakmak gerekiyor. Ondan önce anne babayı devreye sokmak gerekiyor. Acaba anne baba nerede ihmal etmiş. Acaba nerede ihmal var ki bu duruma gelmiş. Bunların detaylı bir şekilde adlandırılması gerekiyor. Bizim bölgemizde biraz daha fazla. Bunun en önemli sebeplerinden birisi şu; anne babanın çocuklarıyla ilişki konusunda yetersiz olması. Örf ve adetlerimiz var. Katı gelenek-göreneklerimiz var. Bir yerde de teknoloji girmiş işin içerisine. Yani evde televizyon, bilgisayar, telefon var. Gençler evlilik programlarına göre evlilik tasavvur ediyorsa, ne giyeceklerini defile programlarına göre yapıyorsa, nasıl davranacaklarını dizilerdeki karakterlere göre belirliyorlarsa ve yine aynı şekilde ne yemek yiyeceklerine oradaki programlara göre ayarlıyorlarsa buradan çıkacak nesil çok fazla sağlıklı olmuyor. Bu bölgede insanlar her ne kadar gelenek-görenekleriyle yaşamaya çalışmış olsa da gelişen bu teknoloji karşısında ister istemez çelişkiler yaşayabiliyor”.