Etiket: Tutmuş

  • Trabzon’da unutulmaya yüz tutmuş meyve türleri yeniden üretilecek

    Trabzon’da unutulmaya yüz tutmuş bazı meyve çeşitlerinin yeniden üretilmesi için Trabzon Büyükşehir Belediye Başkanı Orhan Fevzi Gümrükçüoğlu ile İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürü Cahit Gülbay arasında bir işbirliği protokolü imzalandı.

    İmza töreninde konuşan ve unutulmaya yüz tutmuş meyve çeşitlerinin üretilmesi için yapılacak çalışmaları sıralayan İl Müdürü Gülbay, il genelinde unutulmaya yüz tutan meyve türlerinden olan ağaçları tespit ettiklerini ve bu ağaçlardan fidan alarak üretimi sağlayacaklarını kaydetti. Gülbay, “18 ilçemizin çok farklı bölgelerinde tespit etmiş olduğumuz meyve çeşitlerimizden gerek çelik alma yöntemiyle gerekse tohumla ve aşılama yöntemiyle bu çeşitleri alacağız. İnşallah önümüzdeki süreçte bunları köklendirdikten sonra fidan uygun hale geldiğinde inşallah vatandaşlarımıza dağıtacağız. Bizlerden her zaman diğer bölgelerde yetişen meyvelerin fidanları değil de, bu bölgeye has meyvelerin fidanları talep edilir. Bu nedenle üreteceğimiz fidanlara ciddi bir talep olacağını öngörüyoruz. Bu işleri profesyonel yapan fidancıların bu işi örnek alarak daha yüklü miktarda üretim yapacağını tahmin ediyoruz. Bölgemizde Bakanlığımızın Tarımsal Araştırma Enstitüsü var. Bu enstitüde görev yapan uzmanlarımızı da projeye dahil edeceğiz. İleri ki aşamalarda ticari değeri olan birkaç çeşidi de ön plana çıkarmayı düşünüyoruz. Örnekleri aldığımız ağaçların koordinatlarına kadar her türlü bilgilerini kayıt altında tutacağız. Meyve dönemlerinde de takibini yapacağız ve bu çalışmayı devam ettireceğiz. Bu çalışmada görev alan tüm arkadaşlarımıza ve Sayın Büyükşehir Belediye Başkanımıza teşekkür ediyorum” diye konuştu.

    “Yaylalarımıza çıktığımızda, ormanlarımıza yürüdüğümüzde öyle endemik türlerimiz var ki dünyanın hiçbir yerinde yok”

    Trabzon Büyükşehir Belediye Başkanı Orhan Fevzi Gümrükçüoğlu da yaptığı değerlendirmede, söz konusu projenin kendisini çok mutlu ettiğini söyledi. Gümrükçüoğlu “Trabzonumuz 5 bin yıllık tarihiyle tarımda, gıdada, hayvancılıkta çok özel türlere sahip olan farklı bir bölgedir. Yaylalarımıza çıktığımızda, ormanlarımıza yürüdüğümüzde öyle endemik türlerimiz var ki, dünyanın hiçbir yerinde yok. Bir bakıyoruz bazı meyve türlerimizde onlardan. Ben bu projeyi gördüğümüzde çocukluğumu ve büyüklerimizin bize anlattıklarını hatırladım. Çok sembolik isimler var, mesela Demir elması. Zamanında bizim köyümüzde, arazimizde Demir elması vardı. Bu elma buzdolabı kullanılmadan yaza kadar evimizde dururdu ve tüketilirdi. Yomra elması, Laz elması, kış armudu, kokulu üzüm, kiraz armudu, orak armudu, bayrak armudu, değirmen armudu gibi çeşitlerimiz bizim çok önemli varlıklarımız. Hem bunların yaşatılması ve bazı türlerinin de ticari değerinin arttırılması projesidir bu. Bunun ötesinde de büyük bir adımı daha var. Burada bazı yerel çeşitler ve yabanı türler, ekonomik değeri olan bitki ve hayvanların gen rezervi durumundalar. Onlar yaşatılmazsa diğer değerlerde kaybolabiliyor. Yerel türlerin yok olması gen havuzunun daralmasına yol açıyor. Tüm bu çalışmalardan ötürü gerek Belediyemizin ve İl Tarım Müdürlüğümüzün görevlilerine İl Müdürümüze, Genel Sekreter Yardımcımıza, Daire Başkanımıza teşekkür ediyorum. Bu çalışmayla gurur duyuyorum” ifadelerini kullandı.

    Trabzon’da Unutulmaya Yüz Tutmuş Bazı Meyve Çeşitlerinin Üretilmesi İşbirliği Projesi işbirliği protokolü, gerçekleştirilen konuşmaların ardından Başkan Gümrükçüoğlu ile İl Tarım ve Hayvancılık Müdürü Gülbay arasında imzalandı.

    Proje kapsamında yerel meyve türlerine ait çelik ve gözler, İl Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü ziraat mühendisleri tarafından Trabzon’un değişik bölgelerinden toplanacak. Yabani çöğürler Büyükşehir Belediyesi tarafından satın alınıp yine aşılama işlemleri Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılacak. Tüm bu çalışmalar Büyükşehir Belediyesi’nin Esiroğlu Mahallesi’ndeki fidanlığında gerçekleştirilecek. Üretilen fidanlar ilk etapta belediyelerin park ve bahçelerine dikilecek ardından vatandaşlara ücretsiz olarak dağıtılacak. 3 yıl sürecek olan proje kapsamında 2017 yılı içinde 8 bin meyve fidanının üretilmesi planlanıyor.

  • Trabzon’da kaybolmaya yüz tutmuş sanatlar düzenlenen kurslarla yaşatılmaya çalışılıyor

    Trabzon’da kaybolmuş ya da kaybolmaya yüz tutmuş mesleklere ilgiyi artırmak amacıyla “Bir Usta Bin Usta” projesi kapsamında kemençe yapımı kursuna katılıp mezun olan 11 kişi, düzenlenen törenle sertifikalarını aldı.

    Trabzon Valisi Yücel Yavuz’un katılımıyla Trabzon Sanat Evi’nde düzenlenen törene AK Parti Trabzon Milletvekili Ayşe Sula Köseoğlu, Kültür ve Turizm Bakanlığı Araştırma ve Eğitim Genel Müdürü Okan İbiş, Ortahisar Belediye Başkanı Ahmet Metin Genç, Kültür ve Turizm İl Müdürü Ali Ayazoğlu, İl Emniyet Müdürü Ahmet Hakan Arıkan, İl Jandarma Alay Komutanı Okçin Akşit ve davetliler katıldı.

    Eğitmenliğini Muharrem Aktaş’ın yaptığı kemençe yapımı kursunu başarıyla tamamlayan 11 kursiyer dört ay boyunca 486 saat eğitim görerek birer usta haline geldiler.

    Kültür ve Turizm Bakanlığı Araştırma ve Eğitim Genel Müdürü Okan İbiş, “Bir Usta Bin Usta sosyal sorumluluk projesi, Türkiye genelinde kaybolmaya yüz tutan meslekleri yaşatmak, bu mesleklerin yeniden canlanmasını ve meslek ustalarının deneyimlerinin geleceğe taşınmasını sağlamak amacıyla hayata geçirildi. Her yıl 5 farklı ilde ve meslekteki ustaların, toplam 100 gence birikimlerini aktarmasının hedeflendiği projede 10 yılın sonunda 50 meslekten toplam bin ustanın yetiştirilmesi amaçlanıyor. Kemençemiz dünyaya mal olmuştur. Buradan yetişen kursiyerlerimizi kutluyorum. İnşallah başka 11’ler de yetiştireceğiz. Destek veren herkese çok teşekkür ediyorum” dedi.

    Konuşmaların ardından kursiyerlere sertifikaları protokol tarafından verilirken, Ortahisar Belediye Başkanı Ahmet Metin Genç, AK Parti Milletvekili Ayşe Sula Köseoğlu’nun kemençe eşliğinde horon oynaması izleyenlerden alkış aldı.

  • Yok olmaya yüz tutmuş keçe sanatını yaşatıyor

    Geçmişte Anadolu’da insanların günlük hayatlarının vazgeçilmezlerinden olan keçeyi günümüzde de yaşatmaya çalışan emekli Beden Eğitim Öğretmeni Emel Oğuz, Manisa’nın Gördes ilçesinde 88 üründen oluşan kişisel sergisini görücüye çıkardı.

    Hayvansal liflerden genellikle yünün ısı, nem, basınç altında, sabun, yağ, asit yardımıyla birbirlerine kenetlenmelerini sağlayarak oluşturulan keçenin tarihin tozlu sayfalarına karışmaması için çaba gösteren emekli Beden Eğitim Öğretmeni Emel Oğuz, Gördes Kaymakamlığı ve Gördes Belediyesi’nin desteğiyle, “Geçmişten Geleceğe Geleneksel Keçe” adlı kişisel sergisini, Gördes Belediyesi Kültür Sarayı’nda açtı. Açılışa, Gördes Kaymakamı Turgay Hakan Bilgin, İlçe Garnizon Komutanı J. Yzb. Selim Kasacı, Gördes Belediye Başkanı Muhammet Akyol, İlçe Emniyet Amiri İsmail Çelebi, kamu kurum amirleri ve çok sayıda vatandaş katıldı. Açılış kurdelesinin kesilmesinin ardından sergi hakkında açıklamalarda bulunan Emel Oğuz, “Keçe yok olmaya yüz tutan el sanatı olduğu için onu yaşatabilmek adına, geçmişten geleceğe taşıyabilmek adına böyle bir çalışma yapmak istedim. Keçeyi büyük ustamız Mehmet Bilgiç ve onun öğrencisi olan Arzu Karagöz’den eğitim alarak öğrendim. İkisinin katkılarıyla bugünkü seviyeme ulaştım” dedi.

    İlk kişisel sergisini Salihli’de, ikincisini ise Gördes’te açtığını kaydeden Oğuz, İstanbul’da da birçok karma sergiye katıldığını söyledi. Oğuz, keçe sanatının yaşatılması ve geleceğe aktarılması için katkı sağlamaya devam edeceğini sözlerine ekledi.

    Orta Asya’dan Anadolu’ya kadar süregelen el sanatlarından biri olan keçeciliğin yaşatılması gerektiğini ifade eden Kaymakam Turgay Hakan Bilgin, “Keçecilik, geleneksel anlamında daha fazla ihtiyaçları gidermek amacıyla kullanılan bir ürün, şu anda gezdiğimiz sergide gördüğümüz kadarıyla bu sanatı farklı sanatlarla buluşturmak farklı objeler şeklinde tasarlayıp kullanmak mümkün, bu konuda çalışmalarını ilçemizde sergileyen Emel Oğuz hanımefendiye teşekkür ediyoruz ve sanat yaşamında başarılar diliyoruz” diye konuştu.

    Sözlerine Emel Oğuz’u tebrik ederek başlayan Gördes Belediye Başkanı Muhammet Akyol ise “Bizim köyden bildiğimiz keçe, bizim zamanımızda kepenekti, yerde kilimdi, halıydı ama şimdi hayatımızın her alanında her safhasında kullanılabilecek hale gelmiş. Geçmişten geleceğe inşallah bu keçe sanatı yaşatılacak. Unutulmaya yüz tutmuş bu keçeyi Emel hanım da yaşatmaya ve gelecek nesillere taşımaya çalışıyor. Kendisini tebrik ediyoruz. Bu serginin açılmasında emeği geçen ve katkı sağlayan herkese teşekkür ediyoruz. İnşallah bunu ülke genelinde hatta uluslararası boyutta böyle bir serginin açılmasını istiyoruz ve bekliyoruz” dedi.

    Sergide, sadece keçe kullanılarak hazırlanan kadınlara özel giysi ve aksesuarlar ile tablolar, sanatseverlerin beğenisine sunuldu. Sergide yer alan 88 eserin 5 Kasım Cumartesi gününe kadar sergileneceği belirtildi.

  • Unutulmaya yüz tutmuş kalaycılık, kurbanda kavurma ile hayat buluyor

    Mutfaklarda bakırın yerini çelik, alüminyum, teflon ve granit gibi malzemelerden yapılan eşyaların alması kalaycılık mesleğine olan ilgiyi her geçen gün azaltırken, kurban bayramlarında kavurmanın bakır tencerelerde yapılma isteği bu mesleği biraz da olsa canlı tutuyor.

    Teknolojinin gelişmesiyle beraber, mutfaklarda bakırın yerini çelik, alüminyum, teflon ve granit gibi malzemelerden yapılan ev eşyalarının her geçen gün daha fazla kullanılması, yaklaşık milattan önce 3 binli yıllara dayanan kalaya, bakıra olan ilgiyi iyice azalttı. Ancak Denizli’de kalaycılık, bakırcılık mesleğiyle uğraşanlar ustalar, yaz aylarında salça yapımı, düğün, mevlit ve özellikle kurban bayramlarında kavurmanın bakır kaplarda yapılma isteği, kullanılan kazanların kalaya ihtiyaç duyması az sayıda kalan bu işi yapan ustaların yüzünü güldürüyor. Eski tatları özleyenler, yoğurt yapmak isteyenler ve kurban kavurmasını bakır kaplarda yapmayı isteyenlerin sayesinde, kalay ustaları bugünlerde fazladan mesai yapıyor.

    Kalaydan yapılan kaplardaki yoğurdun tadı için tabak kalaylatmaya geldiğini belirten 52 yaşındaki Ali Demiray, “Yoğurdu çok güzel olur içerisinde annemiz yoğurt çalardı zamanında çocukluğumuzda zamanında. Lezzeti bir başka olur yani diğer normal plastik kapların içerisinde çalınan yoğurda hiç benzemez. Tavsiye ederim bunu da. Mesela ben geçen hafta çaldırdım bu yoğurttan şeyin içerisinde mesela bilmeyenler şaşırdı bu yoğurdun lezzeti nereden geliyor gibisinden, hiç yemedik bu şekilde gibisinden dedim bu bakır kap bunun içerisinde de çalınan yoğurtlar, çok lezzetli olur. Herkes de ilgi duydu bundan gerçekten de çok lezzetli olur bununla yapılan ne bileyim içerisinde keşkek yapardı annemiz, aşure yapardı çocukluğumuzda çok başka olurdu yani. Tabi ki şimdi artık bunlar bitti, devir değişti ama tabi ki bunu zamanında bilenler hala daha devam ettiriyor” dedi.

    “3-5 usta kaldık”

    Koskoca çarşıda sadece elle sayılır ustanın kaldığını, bu mesleğin bitmeye doğru gittiğini belirten 63 yaşındaki kalay ustası Ali Akın, “Eskiden buralarda kulaklarını tıkıyordu insanlar girdiği zaman. her dükkanda 3- 5 tane kişi oluyordu. Bu arastanın içinde şimdi yok bir tane işte. Eskiden iyiydi güzeldi eskiden. O zaman maden yoktu alüminyum falan yoktu, yeni şeyler yoktu. Vardı da hani buralarda yoktu belki. Buralara düştü ondan sonra bu işte bitti yani. Şimdi işte gördüğünüz gibi birer ikişer tane şeyle vakit geçiriyoruz burada. Öyle bir şeyli iş yok yani devamlı” diye konuştu.

    “Eskiden bu çarşıdan herkes kulaklarını tıkayarak geçerdi”

    Eskiden bu çarşıdan kalabalıktan geçilmediğini, şimdi ise kimsenin pek uğramadığını belirten 65 yaşındaki bakır ustası Ali İhsan Orhan ise, “63 senesinde geldik, 78’e kadar çıraklık yaptık. Askerden geldik başladık bakırcılığa 85’e kadar bakırcılık yaptık. 85’e kadar çok güzel işlerimiz vardı, çok güzel bakır satılıyordu. 85’te cam sanayi fabrikası kuruldu, bizim bakır düştü gitti. Herkes alüminyum alıyor, paslanmaz alıyor, çelik alıyor derken bizim de yaş geçti işte buralarda böyle vakit geçiriyoruz. Meslek çok güzel bir meslek idi eskiden yani bir dükkanda 10 çırak- 15 çırak vardık takırtıdan buralardan millet kulağını tıkayarak geçiyordu şimdi artık herkes kendi başına çalışıyor bizim yaş olmuş 65 bundan sonra bitiyor yani yavaş yavaş biz de gittik mi bakırcılığın nesli kalmıyor artık. 80 tane usta vardı belki 110 -120 tane çırak vardı bunların hepsi bitti artık şimdi 2 kişi kaldık, 2 kişi bakırcı var, dört kişi kalaycı var, bu kalaycı bakırcı bitti miydi her şey bitiyor artık” diye belirtti.

    “Bayram önü olması nedeniyle biraz güzel işler”

    Herkes alüminyum, paslanmaz, çelik malzeme kullanmaya başladığını ama eski tadını bu eşyalarda bulunmadığını ifade eden bakır ustası Orhan, “Şu anda bayram önü iyi güzeldir. Şu bir ay için güzel çünkü neden güzel salça zamanı, ekşi zamanı efendim aşçılar yemek yapıyor bunlar bu bir iki ay işimiz güzel olur ondan sonra yatarız artık. İş biter yani iş olmaz yani. Tabi şimdi bayramlarda kavurma için bakır deriz biz ona bakırda kavrulan pişen yemek tadından yenmez. Alüminyum da pişir, paslanmaz da pişir bir tadına bak hangisi daha tatlı hangisi daha güzel. Bakır daha güzeldir yani. Eski nesillerimiz, eski nenelerimiz devamlı bakırda yerdi, bakır getirirdi bakır kalaylattırırdı ama şimdiki nesil bulaşık makinesi var ya tabi bakır bulaşık makinesinde yıkanmadığı için hani paslanmaz, melamin hemen yemeği yiyecek makineye atacak keyfine bakacak ama eski insanlarımız öyle değildi eski insanlarımız küllen yıkardı bulaşığı. Şimdi artık bulaşık ilaçları çıktı bulaşık ilaçları yemeğin yağını çıkarmıyor bile. Yani şimdi kavurma leğenleri var en çok bayramda kalaya gelen kavurma leğenleri. Çanak çömlek bunlar bitti artık da kavurma leğeni geliyor en çok yani. İhtiyarladığın zaman zor geliyor, gençlikte hiç geliyordu. Gençlik bitti ihtiyarlık başladı zor gelmeye başladı yani bu yani. Gençlikte her şey kolay oluyor ama yaş geçtiğinde her şey zor geliyor” dedi.

  • Edirne’de unutulmaya yüz tutmuş zanaat: ‘Süpürgecilik’

    Edirne’nin en eski zanaatlerinden birisi olan süpürgecilik, teknoloji ve ilgisizliğin kurbanı olmaya devam ediyor.

    Edirne’de unutulmaya yüz tutmuş meslekler arasında bulunan süpürgecilik, ’Süpürge Borsası’nda kısıtlı zanaatkar ile ayakta durmaya çalışıyor. Geçmiş yıllarda yaklaşık 250 dükkanla bine yakın kişinin istihdam edildiği borsada yeni mahsul süpürge tellerini işleyen ustalar, hem mesleğin unutulması hem de el emeklerinin karşılığını alamamaktan şikayetçi.

    Süpürge Borsası’nda yaklaşık 45 yıldır süpürgecilikle uğraşan Hamdi Gaspar süpürgenin istikrarı olmayan bir meslek haline geldiğini belirterek, “Bu teknoloji bizi bitirdi, üretim ve tüketimi azalttı” diye konuştu.

    “Trakya’da ekim azaldı”

    Baba mesleği olarak süpürgeciliği devam ettirdiğini söyleyen süpürge ustası Erkan Posta da yeni nesil ürünleri işlemeye başladıklarını ifade ederek, “Yeni mahsüllerimiz şu an için fena değil. İlk alıcılarından biri de benim. İşlemeye başladık. İleride mal nasıl gelir onu bilmiyoruz. Ekim az çünkü. Zaten bizim şu an Karakasım, Tatarköy, Doyran, Orhaniye bu taraflarda ekiliş yok. Sadece Uzunköprü’de var. Orası iyi yapıyor bu işi. Orada da sadece birkaç köyde var. Yeter mi yetmez mi bu sene bakacağız” dedi.

    “10 yıl sonra süpürgecilik kalmaz”

    3 yıldır süpürge satış fiyatlarında artış yapılmadığını dile getiren Posta, “3 seneden beri 6 liraya süpürge veriyoruz ve hep aynı fiyat. 3 sene önce ekmek kaç paraydı? Sigara kaç paraydı? Bunlarla kıyaslarsak biz halen geri gidiyoruz. Bununla beraber işlerimiz biraz zayıf. Dışarıya çok açıldı süpürge piyasası ve Edirne’de de esnaf sayısı çok azaldı. İşçi yetişmiyor. Balıkesir ve Tokat gibi iller bizi bayağı zorluyorlar. Dolayısıyla süpürgede yaptığımız el emeğinin karşılığını alamıyoruz. İşçi mağdur kalıyor, biz dükkan sahibi olarak mağdur kalıyoruz. Zaten bitmekte olan bir meslek artık. 10 sene sonra doğru dürüst bir şey kalmaz. Bizim süpürgecilik de onlar gibi bitecek. Bunun yanında aynalı süpürge de bu mesleği kurtaracak gibi durmuyor. Çünkü aynalı süpürgenin de minyatürünü çıkardılar ve Edirne’de o da öldü. Herkes süs eşyası olarak yapıyor. Böyle olunca meslek de yavaş yavaş kayboluyor” şeklinde konuştu.

    “Teknoloji bizi bitirdi”

    Süpürge ustası Hamdi Gaspar ise zor şartlarda ekonomik sıkıntılar içerisinde var olmaya çalıştıklarını dile getirerek, “Süpürge istikrarı olmayan bir meslek. Ne tavanı ne de tabanı var. Zor koşullarda çalışıyoruz. Malımızı pazarlamaya çalışıyoruz. Maliyetinin altında fiyatlarla uğraşıyoruz. Bu teknoloji bizi bitirdi, üretim ve tüketimi azalttı. Üretim alanında teknoloji her geçen gün yenilenince bizim de ürettiğimiz mal tüketilmez oldu. Ama alışılagelir olarak o günden beri mesleği bırakmadık. Allah’a şükür devam ediyoruz” dedi.