Etiket: Tüsiad

  • TÜSİAD heyetinden Hatay halkına teşekkür

    Türkiye Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Erol Bilecik, Zeytin Dalı Harekatı boyunca askerlere sahip çıkan Hatay halkına teşekkür etti.

    TÜSİAD heyeti, bir dizi ziyarette bulunmak üzere Hatay’a geldi. Heyet, ilk olarak Hatay Valisi Erdal Ata’yı ziyaret etti. Abdurrahman Melek Toplantı Salonu’nda gerçekleşen görüşmede Vali Erdal Ata, ziyaretten duyduğu memnuniyeti dile getirerek, TÜSİAD’ın Türkiye’nin en eski kurumlarından biri olduğunu belirtti. Vali Ata, “Türkiye ekonomisine çok büyük katkıları bulunan sanayicilerimizin, iş adamlarımızın bir araya getirdiği, gerçekten bu güne kadar baktığımız zaman da çok büyük katkıları olan, çok büyük istihdamı olan, Türkiye ekonomisine yaptığı ihracata büyük katkıları olan bir kuruluş” dedi.

    Vali Ata, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yaptığı Zeytin Dalı Harekatı’nın Afrin kısmının tamamlandığını vurgulayarak, “Silahlı kuvvetlerin yaptığı operasyonun Afrin kısmı başarıyla tamamlandı ve ondan sonraki kısmı da devam ediyor. Bu süreçte hiçbir sivilin zarar görmemesi için azami gayret gösterildi. Ve bir tane sivilin zarar görmediği kanaatindeyiz. Aksine Türk Silahlı Kuvvetleri oradan terör örgütünün baskısından, zulmünden mağdur olan yerel halkı da kurtarmış oldu. Ve onların ölüme terk etmiş olduğu yaralılar, sakatlar, yaşlılar da silahlı kuvvetler marifetiyle ilimize getirildi ve onlara her türlü sağlık hizmetleri verildi. Yani dünyanın hiçbir tarafında böyle bir olay görmek mümkün değil. İşte yakımızda görüyoruz Rusya’nın, Amerika’nın yaptıklarını. Her tarafı bombalayıp yerle bir ediyorlar. Ama bizim silahlı kuvvetlerimiz adeta teröristleri tereyağından kıl çeker gibi temizleyip, imha ediyorlar. Ondan dolayı da gurur duymamız gereken bir silahlı kuvvetlerimiz var. Ve halkımızın verdiği destek de çok müthiş” diye konuştu.

    TÜSİAD Başkanı Erol Bilecik ise Hatay halkının Afrin operasyonu boyunca askerlere sahip çıktığını vurgulayarak, tüm Hatay halkına teşekkür etti. TÜSİAD’ın 47 yıllık bir öyküsü olduğunu hatırlatan Bilecik, şunları söyledi:

    “Ben doğma büyüme Hataylı olarak, yani bu memleketin bir evladı olarak çekilen acıları, sevinçleri, buruklukları, gurur ve üzüntüleri yakinen takip etme şansı bulan insanlardan bir tanesiyim. Türkiye özellikle terör odaklarının temizlendiği, bundan sonra insanların gerçekten işine gücüne bakabileceği, daha fazla milli gelirden pay alabileceği bir noktaya geliyor.”

    Valilik ziyaretinin ardından Hatay Büyükşehir Belediyesini ziyaret eden TÜSİAD Başkanı Bilecik ve beraberindekiler, Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş ile sohbet ederek, Başkan Savaş’a tablo hediye etti.

  • TÜSİAD Başkanı Bilecik: “Türkiye’nin büyümeyi sürdürebilmesi için enflasyonu yüzde 5’in altına çekmesi gerekiyor”

    Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Erol Bilecik, Türkiye’nin yüzde 11,1’lik büyüme oranının büyük bir başarı olduğunu ancak bunun sürdürülebilirliği için enflasyon oranını yüzde 5’in altına çekilmesi gerektiğini söyledi.

    Çok sayıda üniversite, ticaret, sanayi odaları, mimarlar, inşaat mühendisleri, makine ve çeşitli kurum ile kuruşlar işbirliğinde gerçekleşen Antalya Sanayici ve İşadamları Derneği (ANSİAD) Girişimcilik Günleri’nin 15’incisi Final etkinliği ile Antalya’da başladı. Akdeniz Üniversitesi Atatürk Konferans Salonu’nda gerçekleşen etkinliğe, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel, MHP Genel Başkan Yardımcısı, Antalya Milletvekili Mehmet Günal, ANSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Abdullah Erdoğan, Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Erol Bilecik, ATSO Yönetim Kurulu Başkanı Davut Çetin, Antalya Bilim Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İsmail Yüksek, Akdeniz Üniversitesi Prof. Dr. Mustafa Ünal,öğretim üyeleri, öğrenciler ve vatandaşlar katıldı.

    “7 ülkeden 11 şehir var ancak Türkiye’den yok”

    Programda konuşan TÜSİAD Başkanı Erol Bilecik, Dünya Start Up Genel Raporu’yla ilgili çarpıcı bir bilgi paylaştı. Rapora göre, dünyadaki girişimcilik ve yaratıcılık değerinin yüzde 78’inin 7 ülkede bulunan 11 şehirde olduğunu aktaran Bilecik, “Bu bence çarpıcı bir örnek. Bu bakımdan hem İstanbul olarak, hem Antalya, Ankara olarak önemli şehirlerimizin bu işe daha fazla itibak etmesi gerekir. Çünkü dünyadaki bu girişimcilik ekosisteminin yüzde 78’i 7 ülkede sadece 11 şehirde ve maalesef bu 11 şehrin içerisinde Türkiye’den bir şehrimiz yok” dedi.

    “Avrupa Birliği üyesi olma noktasında koşu içerisindeyiz”

    MHP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Günal’ın, 2023, 2053 hedeflerine ulaşabilmek için ekonomik yapılanmanın nasıl yapılması gerektiği hakkında soruya ise Erol Bilecik, “Avrupa Birliği üyesi olma noktasında koşu içerisindeyiz. Bir kere şu dış dünya ilişkilerinde gerçekten bir anlamda diplomatik dilin, iletişimin çok daha kalitelisi olmasını arzu ederiz. Dilimizin sağlam olması gerekir ki, insanlar bizlere olan yatırımlarını, özellikle Türkiye’ye gelecek olan yabancı yatırımların çok daha gönül rahatlığıyla, daha rahat bir yapıda yapsınlar. Teknoloji konusunda gerek üretime dönük olarak yeni teknolojilerin daha fazla Türkiye’de gerçekten yeşermesi, kendi teknolojilerimizin üretilmesi, bu konudaki yapılabilecek her türlü yatırımların desteklendirilecek reforma maddelerini artık açılması gerek düşüncesindeyim. İstihdam ve iş gücünde yapılabilecek olan müthiş reforma maddeleri var, hala beklemekte ama olacağını da sayın bakanlardan mesajını alıyoruz. Üçüncüsü vergi. Vergilerde yapılabilecek reform maddeleri. Bugün baktığınız zaman dünyada daha çok kurumlar vergisini indirme anlamında bir yarış var iken, biz de ama maalesef, son dönemde tahmin ediyorum mali bütçedeki açmazdan dolayı 20’den 22’ye geçmiş oldu. Oysa daha İngiltere bile 19’a indirdi, 17’ye indirme hazırlığı yapıyor. Bunları bekliyoruz ama verginin gerçekten reformist bir şekilde yapılanması en önemli noktalardan bir tanesi” cevabını verdi.

    “Girişimcilikte yüzde 50’nin üzerindeyiz”

    Türkiye’nin girişimcilik oranının iyi durumda olduğunu ve bunda teknokent kanununun etkisinin olduğuna vurgu yapan Bilecik, “Gelinen nokta yüz üzerinden bir reyting yapacaksak hakikaten 50’nin üzerine bence geçmiş bulunmaktayız. Buradaki iş dünyasının, kamunun devletin ve üniversitelerle birlikte atılan adımlar bakıldığı zaman özellikle bunu destekleyen güçlerden bir tanesi teknokent kanununun ortaya çıkmasıyla beraber olan gelişmeler oldu. Devletin üniversitelerin tamamında olduğu gibi şüphesiz özel üniversitelerde de bu anlamda da var. Baktığınız zaman iş dünyası, devlet ve üniversiteler yani bu üçlünün gerçekten iyi çalıştığı görebiliyorsunuz ama daha atılması gereken adımlar çok mu derseniz, sanki hala önümüzde atılacak yüzde 50 adımlar var gibi gözüküyor” diye konuştu.

    “Anaokullarına indirilmesi gerekiyor”

    Girişimciliğin yoğun olduğu ülkelere bakıldığı zaman mahalle, hatta apartmanlarda bile özel teknokent statüsü verilebilen yapılara girdiğine işaret eden Bilecik, “Teknolojinin daha üst seviyede kullanılması, yazılım, coding, ana okullara kadar inilmesi gereken bir mevzu. TÜSİAD’ın projelerinin çoğundaki alt yapı anaokuluna kadar inmesi gereken yerlere gelmesi, Türkiye’nin teknolojik adımlarına katkı verecek seviyede olmasına inşallah katkı sağlar” dedi.

    “Enflasyonun yüzde 5 altına inmesi gerekir”

    Öğrencilerin ve vatandaşların sorularını cevaplayan Bilecik, “yüzde 11.1’lik büyümenin Türkiye’ye, vatandaşa etkisi nedir”? sorusuna ise şu cevabı verdi:

    “Büyüme sadece Türkiye için değil, dünya için önemli bir parametre. Yüzde 11.1’lik büyüme hakikaten alkışlanacak bir başarı bunun lami cimi yok. Ancak 3 nokta söylemek isterim, bundan dolayı görmezden gelmemek gerekli. Dünyada gelişmekte ülkeler arasında yapılmış önemli bir başarı. Bir önceki yıl eksi 1,8’di büyümemiz. Biliyorsunuz hain darbe girişimi olduğu döneme rast gelmesi ve eksi 1,8’den yüzde 11,1’e geldiği için önemli bir baz etkisi oldu. Enflasyonun artması, bu 11,1’i biraz gölgeleyen noktalardan bir tanesi. Yüzde 13 civarında bir enflasyon var. Sürdürülebilir olması için çift rakama devam etmek hakikaten mümkün değil. Yani yoğun nüfusu olan bir ülke için mümkün değil. Ama en azından yıl sonu ortaya çıkacak yüzde 7 gibi büyümenin sürdürebilir olması için özellikle enflasyonun mutlaka yüzde 5 ve altına indirilebilen bir noktaya gelinmesi gerekir. Çünkü baktığınız zaman, yüksek büyüme ve yüksek enflasyonun ekonomik literatürde beraber gittiği söz konusu değil. Bir de dış borçlarımızda önemli, 5 yıl önce milli gelirin yüzde 35’iken, şuan milli gelirin yüzde 51’i olmuş vaziyette. Bunlar bizi kırılganlar ülkeler listesinde maalesef listenin ilk tarafına atmış vaziyette. TÜSİAD olarak şunları söylemek istiyorum, yüzde 7’ler yüzde 8’ler gibi büyüyeceğimize, daha fazla hukukun devrede olduğu, daha fazla demokrasiye tutunduğumuz bir ülke olup, yine de tabi ki büyümede yüzde 5-6’lar civarında bile büyüsek, bunun 7-8 büyümeden çok değerli olur.”

    Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel de girişimciliğe gazete ve matbaa işiyle 23 yaşında başladığını belirterek, yine girişimciliğin cesaret ve gayret istediğini aktararak gençlere örnekler verdi. Belediyenin hizmetlerinden de bahseden Türel, 2014 yılına göre belediye olarak 3 yılda 20 kat daha fazla hizmet ettiklerini, 4 yılda ise bu rakamın 30 kat olacağını kaydetti.

  • TÜSİAD Başkanı Bilecik: “Günü kurtarmak kaybetmeyi kabullenmektir”

    Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Erol Bilecik, “Önemli olan ne pahasına olursa olsun yüksek oranlarda büyümek değil, ekonomik istikrarı sağlamak ve rekabet gücümüzü artırarak potansiyel büyümeyi yükseltmektir” dedi.

    TÜSİAD Başkanı Erol Bilecik, Ekonomik Araştırma Forumu (EAF) tarafından düzenlenen ‘Bankacılık Sektörü: Riskler, Kırılganlıklar ve Çözüm Önerileri’ başlıklı konferansa katıldı.

    Bankacılık sektörünü yeni dönemde bekleyen riskler ve fırsatların yanı sıra sektörün mevcut sorunları ile çözüm önerilerinin tartışıldığı konferansta açılış konuşmasını gerçekleştiren TÜSİAD Başkanı Erol Bilecik, hem ekonomik büyümeyi sağlayıp hem de kırılganlıkları azaltmanın aynı anda başarılabileceğini vurgulayarak, “Hem ekonomik büyümeyi hem de kırılganlıklarımızı azaltmayı aynı anda başarabiliriz. Bunun için kısa vadeli günü kurtaran politikalardan sıyrılıp, uzun vadeye odaklanmamız yeterli. Çünkü, günü kurtarmak, kaybetmeyi kabullenmektir. Kurumlarımızı güçlendirerek, ekonomimizin yapısal sorunlarını çözecek plan ve programlara ağırlık vererek, bir yandan da dünyada yaşanan yeniliklerden, dijital dönüşümden geri kalmamak için gerekli adımları atarak yolumuzda ilerleyebiliriz. Bazı ihtiyati politikalar, enflasyonu düşürecek adımlar kısa vadede gözümüzü korkutmamalıdır. Önemli olan ne pahasına olursa olsun yüksek oranlarda büyümek değil, ekonomik istikrarı sağlamak ve rekabet gücümüzü artırarak potansiyel büyümeyi yükseltmektir” dedi.

    “Ekonomimiz pek çok güçlük karşısında önemli bir direnç gösterdi”

    Son yıllarda Türkiye’nin zor ve alışagelmedik olaylarla karşı karşıya kaldığını ve direnç göstererek bunun üstesinden gelebildiğini ifade eden Başkan Bilecik, şöyle konuştu: “Bugün iyi bir eğitim sisteminin, dijital dönüşümü başarmanın, güçlü bir demokrasi ve hukuk devleti olmanın ekonomiye getirisi, birkaç puanlık büyümeden çok daha kıymetlidir.

    2011 yılında yüzde 35 olan dış borcumuzun milli gelire oranı bu sene itibariyle yüzde 51 düzeyine çıktı. Reel kesimin döviz açık pozisyonu 118 milyar dolardan 210 milyar dolara ulaştı. Enflasyon oranımız yükseldi, neredeyse yüzde 12’ye ulaşmak üzere. TL ise benzer ülke para birimlerine göre negatif ayrışarak yüksek oranda değer kaybediyor. Maalesef yabancı rating kuruluşlarının açıkladığı listelerde diğer ülkeler değişirken Türkiye’nin adı hep en kırılgan 5’li arasında anılıyor. Türkiye bu durumda olmayı hiç hak etmiyor. Son yıllarda ülkemiz zor ve alışagelmedik olaylarla karşı karşıya kaldı. Buna rağmen ekonomimiz pek çok güçlük karşısında önemli bir direnç gösterdi ve dimdik ayakta kalmayı başardı. Bunu, güçlü bankacılık sektörümüz, mali disiplin ve iyi denetim ve düzenleme mekanizmalarına sahip olduğumuz için başardık. Önümüzdeki dönemde de karşımıza çıkacak zorlukları aşabilmemiz, bunların devamlılığına ve birikmiş risklerimizi iyi yönetebilmemize bağlıdır”.

  • Başbakan Yardımcısı Şimşek, TÜSİAD üyeleri ile bir araya geldi

    Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek 7 Eylül Perşembe günü TÜSİAD’ı ziyaret ederek, TÜSİAD üyeleri ile bir araya geldi.

    TÜSİAD Genel Merkezi’nde basına kapalı olarak gerçekleşen ziyaret kapsamında Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek ile Türkiye ve dünyadaki ekonomik görünüm, yatırım ortamı ve AB ile ilişkiler hakkında görüş alışverişinde bulunuldu.

    Toplantı kapsamında TÜSİAD Ekonomi Politikaları Yuvarlak Masası Lideri Serra Akçaoğlu TÜSİAD’ın ekonomi politikaları alanındaki çalışmaları hakkında bilgi verdi. TÜSİAD Başekonomisti Zümrüt İmamoğlu ekonomi ve yatırım ortamı konusundaki TÜSİAD görüşlerini katılımcılara aktardı. Şimşek Türkiye ve dünyadaki ekonomik görünüm, yatırım ortamı ve AB ile ilişkiler hakkında bilgi vererek, katılımcıların sorularını cevaplandırdı.

  • TÜSİAD ve PWC işbirliğiyle ’2023’e Doğru Türkiye’de STEM Gereksinimi’ başlıklı rapor açıklandı

    PwC tarafından TÜSİAD işbirliğiyle hazırlanan ’2023’e Doğru Türkiye’de STEM Gereksinimi’ başlıklı raporda, STEM alanlarının kritik rolüne değinildi.

    PwC tarafından TÜSİAD işbirliğiyle hazırlanan ’2023’e Doğru Türkiye’de STEM Gereksinimi’ başlıklı rapor düzenlenen basın toplantısıyla açıklandı. STEM alanlarının kritik rolüne değinilirken, yenilikçiliğin temelini oluşturan STEM becerilerinin ekonomik büyüme bakımından taşıdığı öneme dikkat çekildi.

    STEM mezun sayısı anlamında global platformda Türkiye’nin gelişmiş ve gelişmekte olan bazı ülkeler arasında nerede yer aldığına ve Türkiye’nin STEM mezun sayılarının yıllar içerisindeki dağılımlarının

    nasıl değiştiğine yer verildi. Ayrıca, PwC analizleri sonucunda STEM istihdam gereksinimine ilişkin öngörülerde bulunuldu ve bu öngörüler doğrultusunda üniversitelerin STEM ile ilgili bölümlerinden mezun olup işgücüne katılması beklenen potansiyel çalışanlar ile sektör bazlı STEM istihdam gereksinimleri ortaya çıkarıldı. STEM alanlarının önemi Türkiye’nin dijital dönüşümü yakalayabilmesi ve sürdürebilmesi için yeterli sayıda kalifiye işgücüne ihtiyacı olduğu bildirilirken; iş dünyası teknoloji, inovasyon ve dijitalleşme tarafından yönlendirilen global ekonomide yarışta kalabilmek için STEM becerilerine, yani fen (science), teknoloji (technology), mühendislik (engineering) ve matematik (mathematics) becerilerine sahip işgücüne ihtiyaç duyulduğu kaydedildi.

    Uluslararası alanda genel kabul görmüş bir STEM eğitim ve çalışma alanı sınıflandırması yapılmamış olmakla birlikte uzmanlar arasında STEM alanlarının fen (science), teknoloji (technology), mühendislik (engineering) ve matematik (mathematics) bilgilerini kullanmayı gerektiren alanlar olduğu konusunda bir fikir birliği söz konusu oldu. Fen alanları olarak uzay bilimleri, yer bilimleri,yaşam bilimleri (çevrebilimi, genetik, patoloji, beslenme vb.), fizik ve kimya; teknoloji alanları olarak bilgisayar bilimleri ve bilişim bilimleri (kriptoloji, programlama, yapay zekâ vb.); mühendislik alanları olarak mekanik, endüstri, elektrik, malzeme ve inşaat mühendislikleri; matematik alanları olarak ise cebir, geometri, istatistik ve oyun teorisi gibi alanlar sayılabildi.

    Teknolojik dönüşümün önemli bir rol oynadığı günümüz dünyasında üretken, girişimci ve buluş odaklı eğitim büyük önem taşıdı. STEM eğitiminin, disiplinler arası bakış açısı geliştirmesi, teorik bilgilerin uygulamaya dönüştürülmesine yardımcı olması, eleştirel düşünmeyi teşvik etmesi ve problem çözme becerilerini kazandırması nedeniyle eğitimin niteliğini geliştirmenin yanında iş dünyasının beklentilerine de cevap teşkil etti.

    STEM mezunları oranları

    OECD tarafından en son 2014 yılında yayımlanan, alanlarına göre mezun verisi arasından seçilmiş bazı ülkelerin STEM mezunlarının toplam mezunlara oranları; Türkiye’nin yüzde 17 olan STEM mezunlarının toplam mezunlara olan oranı Brezilya’nın (yüzde 16) ilerisinde yer alırken, ABD (yüzde 17), Avusturalya (yüzde 17) ile benzerlik göstermekte, grafikteki diğer OECD ülkelerinin gerisinde kaldı. Bu ülkelerde STEM mezunlarının toplam işgücü içerisindeki payına bakıldığında ise, 2014 yılında Türkiye’nin 27 baz puan ile analizde yer alan diğer gelişmekte olan ülkeler Brezilya (17) ve Meksika (26) baz puanlarından daha ileride olduğu görüldü.

    Türkiye’de 2013-2016 yılları arasında üniversitelerin STEM alanlarından mezun olan öğrenci oranının yüzde 17 civarında seyrettiği görüldü.

    STEM istihdam gereksinim analizleri

    Türkiye’deki sektörler ’İmalat, İnşaat, Dağıtım ve Nakliye, Birincil Sektör ve Kamu Hizmetleri, Ticari ve Diğer Hizmetler ve Pazar Dışı Hizmetler’ olmak üzere altı ana sektör altında toplandı. Her bir

    sektör için 2023 dönemine yönelik STEM istihdam gereksinimleri belirlenmiş ve öngörüler oluşturuldu.

    2013-2016 döneminde sektör bazlı STEM mezunlarının istihdama oranlarının sırası ile imalat sektöründe 57, inşaat sektöründe 36, birincil sektör ve kamu hizmetlerinde 37, dağıtım ve nakliye sektöründe 10, ticari ve diğer hizmetlerde 39 ve pazar dışı hizmetlerde 13 baz puan seviyelerinde bulunduğu gözlemlendi. STEM alan mezunlarının büyük oranda ilgili sektör dışı iş kollarında ekonomiye katkıda bulundukları görüldü. Bunun bir sebebi olarak Türkiye’de STEM alanı farkındalığının yeteri kadar oluşmaması ve eğitim gören öğrencilerin yetkinliklerini kullanabilecekleri alanlara ilişkin yeterli bilgi sahibi olmamaları gösterildi. Buna ek olarak, kariyer seçimleri ve beklentilerinde farklılıklar olması ve alınan eğitimin iş kollarındaki karşılığının kişilerin taleplerini karşılar nitelikte bulunmaması da söz konusu etmenler arasında sayılabileceği bildirildi.

    PwC analizlerine göre, 2023 yılı için tüm sektörlerdeki toplam istihdamın yaklaşık 34 milyonu bulması ve bunun yaklaşık 3,5 milyonunun STEM istihdamı olması beklendi. 2016-2023 döneminde STEM istihdam gereksiniminin 1 milyona yaklaşacağı ve bu ihtiyacın yaklaşık olarak 300 bininin yani yaklaşık yüzde 31’inin ise karşılanamayacağı öngörüldü. Bu açıkta en büyük payı alan sektörler ’Pazar Dışı Hizmetler’ (yüzde 91 açık) ve ’Ticari ve Diğer Hizmetler’ (yüzde 66 açık) olarak öne çıktı. 2016-2023 döneminde ’Pazar Dışı Hizmetler’de yaklaşık 490 bin STEM istihdam artışı karşısında 450 bin STEM açığı ve Ticari ve Diğer Hizmetler sektöründe 182 bin STEM istihdam artışı karşısında 120 bin STEM açığı öngörüldü.

    Raporda yapılması gerekenler şöyle sıralandı;

    Dijital dönüşüm ve sanayi 4.0 (d)evriminin giderek daha fazla gündemde olacağı bir dönemde STEM konusunun önceliklendirilmesi önem taşımaktadır.

    Türkiye’de ihtiyaç duyulan STEM işgücünün sağlanması için devlet, eğitim ve iş dünyası gerekli politika, programlar ve eylemler için birlikte hareket etmelidir.

    STEM eğitim yaklaşımının okul öncesinden başlayarak tüm eğitim kademelerinde hayata geçirilmesi ve eğitimde kalitenin yükseltilmesi büyük önem taşımaktadır. Kreatif, yenilikçi, analitik ve eleştirel düşünen, problem çözme becerileri yüksek bireyler yetiştirilmesi için müfredatta, eğitim yöntemlerinde ve öğretmen eğitiminde iyileştirmeler fayda sağlayacaktır.

    Yükseköğretimde eğitim içerikleri iş dünyasının ihtiyaç ve beklentilerini karşılayacak şekilde ve iş hayatına uyum gözetilerek zenginleştirilmeli ve üniversite ile sanayi arasında iş birlikleri artırılmalıdır.

    STEM mezunlarının olabildiğince STEM alanlarına yönlendirilmesi, teknoloji ve inovasyon alanında ihtiyaç duyulacak nitelikli işgücünün karşılanması bakımından önemlidir.

    Şirketlerin, Ar-Ge yaparak ve risk sermayesi sağlayarak yenilikçi bir ortam oluşturmada oynadıkları önemli rolü devam ettirerek STEM eğitimine yatırım yapmak konusunda daha aktif rol almaları ve STEM becerilerini destekleyerek küresel rekabet adına gerekli adımları atmaları gerekmektedir. STEM iş alanlarının artmasını sağlayacak çalışmaların (örn. Ar-Ge yatırımları, Ar-Ge’nin tabana yayılması vb.) hızlanarak devam etmesi de önemlidir.

    Şirketler iş hayatında gerekli olan STEM profillerini oluşturarak, ihtiyaç duyulan işgücü hakkında daha fazla bilgi sağlayarak, iş ve staj imkanları sunarak öğrencilerin çalışma yaşamına daha iyi hazırlanmaları için fırsatlar oluşturabilir.

    Türkiye için işgücü içerisinde ne kadar STEM çalışanının yer aldığı ve bu çalışanların dağılımlarının sektörel bazda nasıl olduğuna dair analizler gerçekleştirilmelidir. Türkiye’de yer alan mevcut STEM mezunu sayısının artışına yönelik gerekli kapasite artış planlaması hayata geçirilmelidir. TÜİK, İŞKUR, YÖK, Milli Eğitim Bakanlığı ve üniversitelerle ortak çalışma grupları oluşturularak veri kalitesinin STEM verilerini içerecek şekilde artırılması ve detaylandırılması sağlanmalıdır. Ayrıca şirketlerin de kamu kurumlarına veri sağlayıp öngörülerini paylaşması ile kanıta dayalı ve uygulamadan gelen bilgilere dayanarak kamu politikalarının oluşturulmasının desteklenmesi sağlanabilir.

    STEM alanlarına yatırım yapılması dünyada son dönemlerde öne çıkmakla birlikte, bu konu üzerinde uzun zamandır birçok girişim yer alıyor ve sürekli olarak yenileri ortaya çıkmaya devam ediyor. STEM eğitiminin ve STEM işgücünün gelişmesi için gereken adımların ulusal politika düzeyinde ele alınarak kamu tarafından desteklenmesi, kamu, eğitim ve iş dünyasının işbirliği ile eylem planlarının hayata geçirilmesi ve ilerlemenin yakından takip edilmesi gerekmektedir.