Etiket: türkler

  • “Dünya’da Çinliler’den sonra en çok Türkler çitliyor”

    “Dünya’da Çinliler’den sonra en çok Türkler çitliyor”

    Türkiye ürettiği yirmiden fazla çeşit ile kuruyemiş üretiminde dünyanın önde gelen üreticileri arasında yer alırken, kişi başı kuruyemiş tüketiminde ise Çin’den sonra 2. sırada yer alıyor.

    Türkiye’nin kuruyemiş ürünleri için böylesine verimli ve büyük topraklara sahip olduğu için kuruyemiş kalitesi ve ürün çeşitliliği bakımından çok zengin olduğunu belirten Türkiye’nin önemli kuruyemiş markalarından biri olan Ufresh Satış Müdürü Üsame Boz “Ülkemiz kuruyemiş yetiştiriciliği, işlenmesi ve tüketimi konusunda çok zengin ürün çeşidi ve kalitesiyle dünyada ikinci sırada yer alıyor. Bu derece kaliteli ve çeşitli ürün yelpazesi olunca en lezzetli ve en kaliteli ürünü bulmak için her ürün için çeşitli illeri tercih ediyoruz. Tüketilmek istenilen zaman geldiğinde ise en uygun sıcaklık ve zaman ayarlanarak kavurma işlemini yaparak kalite ile lezzeti buluşturuyoruz. Karadeniz’den fındık, Gaziantep’ten Antep fıstığı, Trakya Bölgesi ve Nevşehir’den kabak çekirdeği gibi ülkemizin dört bir yanından meşhur olmuş kuruyemişleri bölgedeki en kaliteli ve kontrollü tarım yapan üreticiyi bularak ürünleri servis ediyoruz” dedi.

    “En fazla ay çekirdeği tüketiyoruz”

    Türkiye’deki kuruyemiş tüketim alışkanlıklarına da değinen Boz “Türkiye’de en çok tüketilen kuruyemiş ay çekirdeği olurken, onu yer fıstığı takip ediyor. Türkiye, kuruyemiş tüketiminde kişi başına 11 kilogramın çok az atında ve bu rakam bizi dünyada Çin’den sonra ikinci sırada yer alıyor. Bölgesel olarak tüketime bakıldığında ise İstanbul ve Marmara Bölgesi başta geliyor. Onu Ankara, İzmir, Bursa gibi iller takip ediyor. Yurtiçi kuruyemiş tüketimde ağırlıklı olarak dökme / açık ürün tüketilirken son yıllarda hijyene verilen önemin artmasıyla paketli ürünlerin pazar payı artmakta. Ufresh olarak hem paketli hem de dökme ürün seçeneğimiz bulunuyor. Müşterilerimizin talepleri doğrultusunda ürün kalitemizi en üst seviyede tutmak, maksimum şeffaflık değerimizle birlikte, ürünlerimizin dalından toplanması, paketlenmesi ve müşterilerimize ulaşmasına kadar tüm süreci sürekli geliştirerek en iyi hizmeti en lezzetli ve kaliteli ürün ile sunmaya çalışıyoruz” diyerek özellikle pandemi sürecinde kuruyemiş tüketiminin daha da arttığını belirtti.

  • Milli Savunma Bakanı Akar: “Türkler ve Kürtler et ve tırnak gibidir”

    Milli Savunma Bakanı Akar: “Türkler ve Kürtler et ve tırnak gibidir”

    Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Türk Silahlı Kuvvetlerinin ve Türkiye Cumhuriyeti’nin hiçbir zaman hedefinde Kürtlerin olmadığını söyleyerek, “Türkler ve Kürtler et ve tırnak gibidir. İster Suriye’nin kuzeyinde olsun, ister Irak’ın kuzeyinde olsun Mehmetçiğin yaptığı tüm operasyonları bazı mihraklar Türkler, Kürtlere saldırıyor şeklinde lanse ediyor. Bu kesinlikle yanlış. Kesinlikle doğru değil. Bu tamamen bir algı operasyonudur” dedi.

    Bir dizi ziyaretlerde bulunmak üzere Kayseri’ye gelen Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Kayseri Gazeteciler Cemiyeti tarafından düzenlenen Ödüllü Gazetecilik Yarışması’nın ödül törenine katıldı. Kayseri Büyükşehir Belediyesi Meclis Toplantı Salonu’nda düzenlenen törende konuşan Bakan Akar, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

    “Türkler ve Kürtler et ve tırnak gibidir”

    Bakan Akar, “Türk Silahlı Kuvvetler olarak milletimizin bağımsızlığı için, başımızın dik yürüyebilmesi için ‘Ölürsem şehit, kalırsam gazi’ anlayışı içerisinde yurt içinde, yurt dışında, dağda, bayırda, kışta, kıyamette, yazda Mehmetçik vatanı için elinden gayreti gösteriyor. Bundan şüphesi olmasın. Yapılan bütün bu çalışmalarda hak ve menfaat meselesi yaparken hiçbir şekilde bencil davranmıyoruz.” ifadesini kullanarak “Bundan emin olabilirsiniz. En son Fransız gemisi meselesi dahil uluslararası hukuka saygılıyız, gerçekten kurallar çerçevesinde yapıyoruz. Biz binlerce yıllık bir medeniyete sahip, devlet geleneği olan, ordu geleneği olan bir orduyuz. Dolayısıyla başı boş herkes aklına geleni yapmıyor. Her şey bir kural çerçevesinde yapılıyor. Bu kural çerçevesinde de hakkımızı ve hukukumuzu korumak konusunda son derece azimliyiz, kararlıyız. Bunda da inşallah muktediriz. Başımızda bir sürü terör örgütü var. FETÖ’sü, PKK’sı, YGP’si, DEAŞ’ı bunların hepsiyle ve bu millete karşı yönelen tehdit ve tehlikeye karşı mücadelemizi sürdürdük. Bu mücadele tempomuzda azalma söz konusu değil. Bilakis artan mücadelemizi yurt içinde ve yurt dışında sürdürüyoruz.” diye konuştu.

    “İdlib’te Ruslar ile yaptığımız bir anlaşma var. Bu çerçevede oradaki sükunu sağlamak için, ateşkesi sağlamak için, istikrarı sağlamak için, Suriyeli kardeşlerimizin barış ve güven içerisinde yaşamasını sağlamak için ve böylece ülkemizin sınırlarının ve halkımızın da güvenliğini sağlamak için mücadelemiz sürüyor.” diyen Bakan Akar, sözlerine şöyle devam etti:

    “Oradaki ateşkeste bazı sıkıntılar yaşamakla beraber şuana kadar Ruslarla olan münasebetimiz devam ediyor. Terörle mücadele Irak’ın kuzeyinde yoğun bir şekilde devam ediyor. Geçtiğimiz günler Pençe-Kartal başladı. Oradaki Mehmetçik elinden gelen gayreti gösteriyor. Çok zor hava ve arazi koşullarında yapılması gereken neyse yaptık, yapmaya devam ediyoruz. Buradaki tek amacımız teröristle mücadele ve sınırlarımız ile halkımızın güvenliğini sağlamaktır. Buradaki en ince ayrıntı şu; bizim yaptığımız ister Suriye’nin kuzeyinde olsun ister Irak’ın kuzeyinde olsun Mehmetçiğin yaptığı tüm operasyonları bazı mihraklar ’Türkler, Kürtlere saldırıyor’ şeklinde lanse ediyor. Bu kesinlikle yanlış. Kesinlikle doğru değil. Bu tamamen bir algı operasyonudur. Buna aldanmamak lazım. TSK’nın ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin hiçbir zaman hedefinde Kürt kardeşlerimiz yoktur, olmaz, olamaz. Türkler ve Kürtler et ve tırnak gibidir. Biz kardeşiz. Biz omuz omuza birlikte Çanakkale’yi yaptık, Milli Mücadeleyi yaptık. Şimdi de hep birlikte milletimizin güvenliği ve refahı için çalışıyoruz. Bunu ahlaksızlar, buradaki mücadeleyi sulandırmak, bu mücadeleyi çarpıtmak ve bazı mihrakların heveslerini gerçekleştirmek için bir manevra olarak kullanıyorlar. Bu konuda bütün herkesin çok dikkatli olması lazım. Bunlara pabuç bırakmaması lazım.”

    “Fransa başta olmak üzere bazı devlet ve hükümetler kendi şahsi ihtiraslarını gerçekleştiremeyeceklerini anlayınca başları döndü”

    TSK’nın Libya’daki faaliyetleri hakkında konuşan Bakan Akar, “Millet ulu orta konuşuyor, uluslararası hukuktan bahsediyorlar, deniz hukukundan bahsediyorlar, yalan yanlış şeyler söylüyorlar. Oradaki bütün bulunuşumuz, 2010’da Cumhurbaşkanımız, Başbakan sıfatı ile gittiklerinde bir anlaşmanın hazırlığı başlanıyor. Daha sonra Kaddafi yönetiminin başına gelenler malum. Onlar ayrıldıktan sonra 2010’dan 2018’e kadar bir gecikme oluyor. 2018’de Cumhurbaşkanımızın talimatı ile bölge gidilip gerekli görüşmeler olduktan sonra Kasım 2019’da anlaşma imzaladık. Kiminle, Sarac hükümeti ile Sarac hükümeti kim; BM’nin tanıdığı Libya’daki hükümet. Dolayısıyla son derece meşru bir faaliyette bulunuyoruz. Ayrıca Sarac şahsi mektubu ile Cumhurbaşkanımıza müracaatta bulunuyor, Başbakan sıfatı ile kara, deniz ve hava unsurlarımızı kendine yardımcı olmak üzere Libya’ya davet ediyor. Biz bu çerçevede oradayız. Biz buna rağmen orada herhangi bir şekilde muhalif operasyon yapmıyoruz. Biz orada Sarac hükümetinin operasyonlarını yapan kendi silahlı güçlerine askeri eğitim işbirliği ve danışmanlık yapıyoruz. Bunların hepsi de her ortamda konuşulabilecek ve hiçbir şekilde saklayacak bir tarafımız yok. Konuşabilecek bir durumdayız ve bunların hepsini söylüyoruz. Biz orada bölgenin istikrarsızlaşmasında değil bilakis bölgenin istikrar kazanması için elimizden gelen gayreti gösterdik. Göstermeye devam edeceğiz. Maalesef Fransa başta olmak üzere bazı devlet ve hükümetler kendi şahsi ihtiraslarını gerçekleştiremeyeceklerini anlayınca başları döndü. Sarhoş oldular ve son derece tutarsız bir takım iddialar ve eylemler peşindeler. Bunlar hiçbir şekilde çıkar yol değil. Bu artık yalan yanlış gerçek olmayan bir takım iddialar ortaya atıyorlar. Geçtiğimiz günlerde bir gemi konusu oldu. O konuda da biz bütün gördüklerimizi, bildiklerini ve kayıtlarımızı NATO’nın ilgili askeri makamlarına verdik. Onlar konuyu inceliyorlar. O konuda da ne kadar haklı olduğumuzu herkes tarafından bilinmesini istiyoruz. Diğer taraftan orada darbesi, Libya halkına karşı toplu mezarlar dahil her türlü cinayeti işleyen Hafter güçlerine karşı maalesef bir kısım insanların ve devletlerin halen suskun olması da son derece dikkat çekicidir” şeklinde konuştu.

    “Kıbrıs bizim milli meselemizdir”

    Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin milli mesele olduğunu kaydeden Akar, “Diğer taraftan Ege’de ve Doğu Akdeniz de haklarımızı korumak için Türk Silahlı Kuvvetleri olarak Mehmetçiğimiz elinden gelen gayreti gösterdi, göstermeye devam ediyor. Kıbrıs bizim milli meselemizdir. Bu meselenin herhangi bir dönüşümü söz konusu değil. Herhangi bir şekilde oldubittiye meydan vermeyeceğimizi, göz yummayacağımızı, Türkiye’nin içinde olmadığı hiçbir çözümünde hayata geçemeyeceğini tekrar tekrar taraflara söylüyoruz. Bizim burada yaptığımız şeylerin bir tehdit olmadığını, hakkımızı ve hukukumuzu korumak olduğunu, denizle alakalı menfaatlerimiz olduğunu, bu konularda anlaşmalara saygılı olduğumuzu, görüşmeye açık olduğumuzu, diyalogdan yana olduğumuzu, iyi komşuluk ilişkilerinden yana olduğumuzu tekrar tekrar söylememize rağmen maalesef konuları çarpıtıyorlar. Konuşmaları çarpıtıyorlar. Kendilerince bir takım tahakkuku imkansız hedefler peşinde olmaya devam ediyorlar. Bunu bir çıkar yolu olmadığını tekrar tekrar kendilerine ifade ediyoruz. Fakat konuyu bilmeyen 3’üncü taraflara karşı diğer tarafların bilmeden konuya girmesi işleri güçleştiriyor. Biz ne olursa olsun her hâlükârda yerimizdeyiz, hakkımızı ve hukukumuzu koruyacağız. Bu azmi ve kararlılığı gösterirken, işbirliğini konuşmaya hazır olduğumuzu gene de söylüyoruz” dedi.

    “Çeşitli bahaneler ile 4’üncü toplantıyı geciktiriyorlar”

    Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, konuşmasını şöyle sürdürdü:

    “3 toplantı yapıldı, ikisi Atina’da, biri Ankara’da. Dördüncüsünün yapılması lazım. Çeşitli bahanelerle bu dördüncüyü geciktiriyorlar. Biz muhattaplarımızı sabırla davet ediyoruz. Bu asil milletin utanacak tarafı yok. Fakat çok ciddi bir propaganda, çok ciddi bir algı operasyonu var. Onun biz külfetini yaşıyoruz. Onun dışında bütün her şey açık. Konuşmalarda 20 bizden, 20 onlardan gitti. Bunu herkes biliyor. Koyun masaya, gayriresmi olarak. Fakat resmiyete çıkınca herkes bir takım iddialarla bizleri suçlamaya yeltenmiyorlar. Bu yöntemle diğer ülkelerin üçüncü kere desteklemesiyle bir yerlere varabilmeyi umuyorlar. Herhangi bir şey olduğunda onları yarı yolda bırakacaklarını söylüyoruz. dolayısıyla gelin oturup konuşalım, çalışalım diyoruz. Bizim buradaki tavizler konuşunda hassas olduğumuzu, bu konularda elimizden geldiğince sükunet sağlamaya çalıştığımızı tekrar tekrar söyledik, söylemeye devam ediyoruz. Lozan Anlaşması’ndaki hususlar var, bu hususları yerine getirin, adaları silahsızlandırın diyoruz. Bu konuda basınımıza çok iş düşüyor. Akademisyenlerimizin, siyasilerimizin çok işi var. Çok basit gerçeklerin maalesef bilinmediği, anlatılamadığı, yaygın bir hale gelmediğinin üzüntüsünü yaşıyoruz. Bunların her ortamda bu ülkenin haklı menfaati olarak masaya konması gerektiğinin çok önemli olduğunu altını çizmek istiyorum. Provokasyonlara karşı arkadaşlarımızı ikaz ediyoruz. Herhangi bir şekilde ucuz kahramanlığa asla girmiyoruz. Sükunetle işimizi takip ediyoruz. Anlaşmalara uyulmasını, bu konuda da kesinlikle taviz vermeyeceğimizi söylüyoruz. Kıbrıs konusunda sakın kendinize göre bir şeyler yapmaya çalışmayın, biz orada garantörüz. Diğer ülkeler İngiltere ve Yunanistan garantörlüğünü kullanır ve ya kullanmaz o kendi bilecekleri iş. Biz kullanacağız ve biz orada olduğumuz sürece bizim oradaki soydaşlarımıza bir şey yapamazsınız. Bizim dediğimizin dışında da herhangi bir oldubittiyi denemeyin üzülürsünüz. Bu konuda da ne kadar kararlı olduğumuzu tekrar söylüyoruz. Burada sondaj ve arama faaliyetleri var, bunların her birinin herkesin anladığı fakat anlamak istemedikleri hukuki temelleri var, akademik temelleri var, ekonomik temelleri var, mantıki izahları var. Bunları anlamak istemeyip, diğer ülkelerle anlaşmalar, sözleşmeler yapmak sureti ile eğer bizim geri adım atacağımızı zannediyorsanız yanılıyorsunuz diye söylüyoruz.”

  • Güney California’da yaşayan Türkler, bayram namazında bir araya geldi

    Güney California’da yaşayan Türkler, bayram namazında bir araya geldi

    ABD’nin Los Angeles şehrindeki Müslümanlar, Boğaziçi Camisi’nde toplanarak bayramlaştı.

    ABD’nin Los Angeles şehrindeki Müslümanlar Garden Grove ilçesinde bulunan Boğaziçi Camisi’nde bir araya geldi. Bayram namazı öncesi gerçekleşen bayram programında önce Kur’an-ı Kerim okundu. Ardından caminin imamı Suat Tazegül cemaate kurbanın İslamiyet’te önemi üzerine bir konuşma yaptı. Kurbanın “Cenab-ı Hakka olan bir ibadet, verdiği bunca nimete bir şükür” anlamı taşıdığını söyleyen Tazegül, ayrıca kurbanın olan ve gelecek olan sıkıntılardan kalkmasına vesile olması niyeti ile kesildiğini ifade etti.

    Sohbetin ardından tekbirlerle saf tutan Türk ve Amerikalılardan meydana gelen cemaat, birlikte Kurban Bayramı namazını kıldı. Namazın ardından toplu olarak bayramlaşan cemaat, cami bahçesinde kurulan kahvaltı sofrasında hep beraber kahvaltı etti. Bu esnada İhlas Haber Ajansı’na (İHA) konuşan Suat Tazegül, ABD gibi çok farklı din ve kültürlerin bir arada bulunduğu bir ülkede cemaat ile İslam’ı yaşamaktan duyduğu memnuniyeti ifade ederek, “Bugün İslam Dini’nin ikinci önemli bayramı olan Kurban Bayramı’nda buradaki bütün Müslüman kardeşlerimizle beraber bir araya geldik. Cenab-ı Allah bugünün yüzü suyu hürmetine bizi nice nice bayramlara ulaştırsın. Hep beraber bu ibadetlerimizi güzelce, kardeşçe İslam çatısı altında yapabilmeyi nasip eylesin” dedi.

    Tazegül ayrıca tüm İslam aleminin bayramını kutladı. Cemaat kahvaltının ardından yakında bulunan Müslüman mezarlığını ziyaret etti.

  • Çılgın Türkler’ in Erzurumlu Nafiz’i TÜBİTAK projesi oldu

    Çılgın Türkler’ in Erzurumlu Nafiz’i TÜBİTAK projesi oldu

    Çılgın Türkler’ in Erzurumlu Nafiz’i TÜBİTAK projesi oldu.

    Öğrenciler okullarına ismi verilen Milli mücadelemizin gizli kahramanlarından olan ‘Nafiz Kotan’ı’ TÜBİTAK projesi yaparak Türkiye’ye tanıtmak istediler.

    Yıldızkent Nafizbey Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi öğrencileri Yusuf Sızlağ, Mervenur Şahin, Yusuf Sercan, Melisa Canvar ve danışman öğretmeleri Mesut Zıvalı ile birlikte 25-28 Şubat tarihleri arasında, TÜBİTAK Liselerarası Proje Yarışması Erzurum Bölge Sergisinde yapmış oldukları projeyi sergilediler.

    Atatürk Üniversitesi Sürekli Eğitim Merkezinde (ATASEM) “Milli Mücadelemizin Gizli Kahramanı Nafiz Bey Göklerden Gelen İstiklal” adlı projeyle sergiye katılan öğretmen ve öğrenciler, ülkemiz ve Erzurum için önemli katkıları olan Nafiz Bey’i hatırlatmak ve unutturmamak için bu projeyi tanıtılar.

    Öğrenciler Nafiz Bey’i hatırlatmak için proje kapsamında belgesel çekimi gerçekleştirdiler. Belgesel de Nafiz Bey’in Erzurumlu olmasından dolayı Erzurum’un tarihi yerlerinin çekimine yer verildi. Belgesel içerisinde Prof. Dr. İbrahim Ethem Atnur ile yapılan röportaj gösterildi. Ayrıca Nafiz Bey’in torunu olan Nafiz Kerim Kotan’a ulaşılarak Nafiz Bey hakkındaki kişisel arşivini Yıldızkent Nafizbey Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Müdürü Ayhan Akbulut ve danışman öğretmenleri aracılığı ile öğrencilere iletti. Kişisel arşiv içerisinden elde edilen görseller seçilerek belgesele eklendi.

    Nafiz Bey (Kotan) özellikle Milli Mücadele döneminde ordumuza hediye etmiş olduğu dört uçağın yanında, İnebolu’dan cephelere ve Ankara’ya silah ve malzeme sevkiyatını gerçekleştirdi. Yine Milli Mücadele döneminde ordumuza maddi yardımlarda bulunmuş ve 10.000 altın değerindeki mal varlığını Osmanlı Bankasına yatırmış bunu da Mustafa Kemal ATATÜRK’ün kullanımına sundu. Milli Mücadele dönemi sonrasında da başta Ankara olmak üzere ciddi imar işlerine girmiş Ankara’nın modern bir şehir olmasına katkısı olmuştur. Çocuk Esirgeme Kurumunun kurucu üyelerinden olup bu kuruma düzenli bağışlarda bulundu. Nafiz Kotan Erzurum’da da yardımseverliğini her zaman göstermiştir. Erzurum’da Ticaret Odası Başkanlığı görevini de yürütmüş olan Nafiz Bey Demokrat Partinin Erzurum’da teşkilatlanmasını sağladı. Bu değerli katkıları ülkemize sunana Nafiz Bey’i tarihin satır aralarından çıkartıp belgesel filmi ile Nafiz Bey’i tanıtmak öğrencilerin en önemli amacı oldu.

  • KKTC Cumhurbaşkanı Akıncı: “Kıbrıslı Türkler, Rumların hakim olacağı üniter bir devlette azınlık haklarıyla yetinmeyi kabul etmeyecek”

    KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Kıbrıslı Türklerin Rumların hakim olacağı üniter bir devlette azınlık hakları ile yetinmeyi kabul etmeyeceklerini söyledi.

    KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Kıbrıs sorunundaki son duruma ilişkin basın toplantısı düzenledi. Cumhurbaşkanı Akıncı, Kıbrıslı Türklerin Rumların hakim olacağı üniter bir devlette azınlık hakları ile yetinmeyi kabul etmeyeceklerini vurgulayarak, “Kıbrıs Rum tarafında da bazı çevreler iki ayrı devlet fikrine yakınlık duyabileceklerini ima etseler de Rum toplumunun büyük çoğunluğunun iki ayrı devlet oluşumunu onaylamayacağı aşikardır” dedi. “Bu durumda görünürdeki olasılık ya Birleşmiş Milletler ve uluslararası toplumun da destek vereceği iki kesimli, iki toplumlu siyasi eşitliğe dayalı federal çözüm için çalışmak ya da statükonun devamına göz yummaktan ibarettir” diyen Akıncı, mevcut durumun bugün için Kıbrıslı Türkler açısından daha acı verici olsa da Kıbrıslı Rumlar bakımından da çözümsüz geçecek zamanın neler getireceğini kesin olarak öngörmenin kolay olmadığını ifade etti. “Statükonun devamı her iki toplum açısından da çeşitli tehlikeler barındırmaktadır. O halde akıl işi makul bir uzlaşıyı federal çerçevede sağlamaktan geçmektedir. Bu noktada son günlerde Sayın Anastasiadis’in gündeme getirdiği desantralizasyon konusu ve siyasi eşitlik üzerine görüşlerimi sizinle paylaşmak istiyorum” diyen Akıncı, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Bilindiği gibi bulunacak çözümün her iki toplumun siyasi eşitliğine dayalı olacağı birçok Birleşmiş Milletler kararında, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri raporlarında, 11 Şubat 2014 mutabakatında ve iki taraf arasında sağlanan birçok uzlaşmada yer almaktadır. Egemenliğin iki toplumdan eşit olarak kaynaklanacağı, iki kurucu devletin yetkilerinin ve statüsünün eşit olacağı, iki toplum arasındaki ilişkinin bir çoğunluk-azınlık ilişkisi olarak nitelendirilemeyeceği hep karara bağlanmış hususlardır. Bunun yanında siyasi eşitliğin her federal kurulda eşit sayısal temsiliyet anlamında olmamakla birlikte federal hükümetin tüm organlarında ve kararlarında etkin katılım anlamı taşıdığı belirtilmektedir. Dolayısıyla sözünü ettiğim Birleşmiş Milletler parametreleri çerçevesinde yürütülen müzakerelerde sayıca eşitlik olmayan kurullarda her iki taraftan da en az bir olumlu oy ilkesi üzerinde tartışılmış ve örneğin 7-4 olarak belirlenen Bakanlar Kurulunda bu ilke benimsenmiştir. Bunun da ötesinde dış politika, güvenlik ve savunma konularında başkan ve başkan yardımcısının kararları ancak birlikte alabilecekleri üzerinde uzlaşılmıştır.”

    Bu noktada Kıbrıs Rum yönetimi lideri Nikos Anastasiadis’ın açıklamalarından yola çıkacak olunursa durumun kafa karışıklığına yol açtığını söylemek durumunda olduğunu ifade eden Akıncı, “Şöyle ki, Sayın Anastasiadis, verdiği örnekte Bakanlar Kurulunda East-Med projesi oylanır ve Kıbrıslı bir Türk bakanın olumlu oyu da gerekli olursa bu durumda ne olacağını sorgulamıştır. Demek istemiştir ki Kıbrıslı Türk bakanlar doğalgaz için İsrail-Güney Kıbrıs-Yunanistan-İtalya güzergahı yerine Türkiye üzerinden boru hattının gitmesini isteyecek ve diğer projeyi engelleyecektir. Sayın Anastasiadis böyle bir durumu kabul edemeyeceğini anlatmak istemiştir” diye konuştu.

    Ortaya çıkan durumla ilgili Akıncı, “Birincisi, Sayın Anastasiadis daha önce kabul ettiği Federal Bakanlar Kurulundaki Kıbrıslı Türk bakanların kararlara etkin katılımını da artık geçersiz saymaktadır. İkincisi, sınırlı olarak geçerli saydığını düşünsek, bu defa da enerji konularını bile Kıbrıslı Türkler açısından yaşamsal bir alan olarak görmemektedir. Çünkü kendi ifadesine göre Kıbrıslı Türklere kendi yaşamsal konularında bir olumlu oy hakkını kabul ettiğini söylemektedir. Bu durumda Kıbrıs’ın doğalgazı ve nakil projeleri Anastasiadis’e göre federasyon kurulsa da sadece Rum toplumunu ilgilendiren bir konu olacaktır. Bunun mantıklı bir izahı olabilir mi?” şeklinde konuştu.

    Anastasiadis’in doğalgazın daha mantıklı, kısa mesafeli ve daha düşük maliyetli bir güzergah olan Türkiye üzerinden taşınmasına çözümden sonra bile razı olmadığını söyleyen Akıncı, “Kısacası ona göre Doğu Akdeniz enerji politikalarında Kıbrıslı Türklerin de, Türkiye’nin de yeri yoktur. Halbuki bu alanda Kıbrıslı Türkler ve Türkiye’nin de dahil olacağı, ortak akılla yürütülecek işbirliği projelerine ihtiyacımız olduğu açıktır. Ancak bu şekilde adamızda ve bölgemizde barış ve istikrara katkı yapmamız mümkün olacaktır” dedi.

    Bugün Derinya ve Aplıç kapılarının açıldığına işaret eden Cumhurbaşkanı Akıncı, bunun her iki topluma da hayırlı olmasını diledi. Akıncı, “Biraz geç oldu, güç oldu ama oldu. Kuşkusuz hedefimiz sadece yeni kapıların açılması ile sınırlı değildir. Asıl hedef iki toplum arasında sınırlara gerek olmayan bir yapıyı oluşturabilmektir ama bunun için de karşılıklı kabul edilebilir bir çözüme ulaşmak zorunluluğu vardır” diye konuştu.

    Desantralizasyon konusunun merkezi hükümetteki yetkilerde azaltma yapılarak, iki kurucu devletin yetkilerinin artırılmasının tartışmaya kapalı oldukları bir konu olmadığını ifade eden Cumhurbaşkanı Akıncı, “Ama Sayın Anastasiadis’e de söyledim, bunların somut olarak ortaya konması gerekir ve ucu açık olmayan, sonuç odaklı bir süreç söz konusu olacaksa bunların iyi niyetle değerlendirilmesi mümkündür. Şunu da belirtmem gerekir ki, bugüne kadarki müzakerelerde Rum tarafının tavrı bunun tersi olmuştur. Halbuki Klerides’in de deyişiyle merkezi hükümette yetkilerin çok olması, farklı yaklaşımlardan doğan görüş ayrılıkları ve sürtüşmeleri de artırma potansiyeli taşımaktadır. Ancak bir noktada açıklıkla şunu söylemek durumundayız; kurucu devletlerin yetkileri artsa da merkezi hükümette kalacak yetkilerin uygulanmasında kararların basit çoğunluk-azınlık esasında alınmasını kabul edemeyiz” dedi.

    Merkezi hükümette ortaklaşa karar alınması, her iki tarafın kararlara ortak katılımı istenmiyorsa bunun anlamının ya iki ayrı devlet ya da üniter bir devlet demek olduğunu kaydeden Akıncı, “Halbuki kurulmaya çalışılan ne biri ne de ötekidir. Eğer bu hala hazmedilemeyecekse, toplumlarımızı da dünya kamuoyunu da oyalamaya gerek yoktur. Şimdi açık ve net olma zamanıdır” dedi.

    Cep telefonları ve elektrik şebekelerinin birleştirilmesi konusunda da görüşlerini dile getiren Akıncı, her iki konunun da 2015 yılı Mayıs ayında uzlaşılan iki güven artırıcı önlemlerden olduğunu, tüm teknik alt yapılar müsait olmasına rağmen gerçekleşmediğini kaydetti. Akıncı sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Cep telefonları konusunda Güney’de geçerli olan bir yasanın Kuzey’deki telefon operatörleri ile işbirliği yapılmasına imkan vermediği söylendi ve olay orada tıkandı. İsteyenlerin çift sim kart (Dual Sim Kart) kullanması önerildi. Bu kuşkusuz isteyenler tarafından bugün de uygulanabilir. Ama bu bireysel bir çözümdür. Bizim arayışımız, iki tarafın kurumları arasında birbirlerini tanımasalar da işbirliğini geliştirmek ve geleceğe hazırlanmaktır. Son günlerde bu konuda bazı olumlu gelişmeler olabileceği bilgisi getirildi. Bunun üzerine eğer toplumlarımıza bu konuda iyi haber verebileceğimiz bir durum oluşursa 12 Kasım’da (yani bugün) ara bölgede yeniden buluşmayı kararlaştırdık. Ne yazık ki olmadı. Bunun nedeni olarak da Kıbrıs Türk tarafının siyasi avantaj peşinde olduğu iddia edildi. Bunlar geçerliliği olmayan argümanlardır. İki tarafın operatörleri arasında Lüksemburg üzerinden sağlanacak işbirliği, ne siyasi tanınma getirir ne de Avrupa müktesebatına aykırıdır. Bunu Avrupa Birliği komisyonu da teyit etmiştir. Kıbrıslı Türk operatörler Güney Kıbrıs hariç tüm dünya ile Lüksemburg veya İsviçre üstünden iletişim kurabilmektedirler ama Kıbrıs’ta bu yapılamamaktadır. Kıbrıslı Türkler ve Rumlar Afrika dahil dünyanın her yerinden evleri ile konuşabilmekte ancak adanın bir tarafından diğerine geçince bunu yapamamaktadır. Bunun mantıklı bir izahı yoktur.”

    Bu basın toplantısının amacının sadece Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis’in düzenlediği basın toplantısına cevap oluşturmak ve bir karşılıklı suçlama kampanyasını körüklemek olmadığını da belirten Akıncı, “Kuşkusuz aydınlatılması gerekli konulara da değinilecektir. Ama esas amacım, geldiğimiz bu kritik kavşakta daha fazla zamanımızın olmadığının da bilinci içerisinde ve tarihi bir sorumluluğu hissederek düşüncelerimi ve görüşlerimi sizlerle paylaşmaktır” dedi.