Etiket: Türkistan

  • Horasan’da Doğu Türkistan için “Sessiz Çığlık” yürüyüşü yapıldı

    Horasan’da Doğu Türkistan için “Sessiz Çığlık” yürüyüşü yapıldı

    Erzurum’un Horasan ilçesinde, Doğu Türkistan için ’Sessiz Çığlık’ yürüyüşü yapıldı. Dörtyol Meydanında toplanan grup Hürriyet Meydanı’na kadar ellerinde pankart ve Türk bayraklarıyla sloganlar atarak yürüdü.

    Horasan’da öğle saatlerinde, Taha Tığtepe öncülüğünde birçok Sivil Toplum Kuruluşları Çin’in işkencelerine maruz kalan Doğu Türkistanlılar için, ‘Sessiz Çığlık’ yürüyüşü düzenledi. Dörtyol Meydanında toplanan grup Yavuz Selim Caddesinden , Hürriyet Meydanı’na kadar ellerinde pankart ve Türk bayraklarıyla slogan atarak yürüdü.

    Yürüyüş öncesinde bir konuşma yapan Taha Tığtepe, İslam coğrafyasının kan ağladığına vurgu yaptı.

    Baskı ve zulme maruz kalan İslam coğrafyalarının saymakla bitmediğini anlatan Ademoğlu, “Doğu Türkistan, Suriye, Irak, Afganistan, Bosna, Çeçenistan, Arakan ve dünyada ismi şu anda kalıma gelmeyen mazlum coğrafya ve orada kan ağlayan işkence gören ölümleri gören gözleri önünde evlatları kesilen öldürülen, açlıktan ölen, çocuklarımız var. Bize insanlık dersi vermeye kalkanlar işte bu zulmü yapanlar onlar. Sonra bize insanlık dersi vermeye kalkışıyor” dedi.

    Ademoğlu, asıl insanlığın mazlumun ve yetimin yanında olmak olduğunu belirterek, “İnsanlık yetime sahip çıkarak insanlığın göstermektir. Doğu Türkistan’dan bilinmeyen görülmeyen o kadar çok şey var ki. Bunlar anlatmakla bitmez. O nedenle biz her zaman onların ve diğer mazlum kardeşlerin yanındayız” ifadesini kullandı.

    Yapılan basın açıklamasının ardından kalabalık grup, dualar ettikten sonra sessiz bir şekilde dağıldı.

  • Ülkücüler Doğu Türkistan için yürüdü

    Taşköprü Ülkü Ocağı tarafından Cumhuriyet Meydanı’nda Doğu Türkistan’daki Müslüman Türklerin bağımsızlık tutkusuna ortak olmak, sahipsiz olmadıklarını göstermek amacıyla yürüyüş düzenlendi.

    Taşköprü Cumhuriyet meydanından yoğun bir kalabalığın katılımı ile başlayan yürüyüş Cumhuriyet meydanında sona erdi. MHP Taşköprü İlçe Başkanı İsmail Berber ve MHP Taşköprü Belediye Başkan Adayı Abdullah Çatal’ın da katılımı ile gerçekleşen programda ilk olarak saygı duruşunda bulunuldu ve istiklal marşı okundu.

    Taşköprü Ülkü Ocağı Başkanı İbrahim Reçber’in basın açıklaması yaptığı program doğu Türkistan lehine atılan sloganlarla son buldu.

  • Türk Ocakları’ndan “Doğu Türkistan ve Yemen” konferansı

    Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mevlüt Uyanık, Ortadoğu’da Türklere karşı alerjisi olmayan tek devletin Yemen olduğunu belirterek, “Yemen düşerse Mekke ve Medine düşer, Mekke ve Medine düşerse Suriye düşer, Suriye düşerse Anadolu düşer” dedi.

    Türk Ocakları Çorum Şubesi tarafından “Ümmetin Kanayan İki Yarası Doğu Türkistan ve Yemen” konulu bir konferans düzenlendi. Konferansa konuşmacı olarak katılan Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mevlüt Uyanık,

    Yemen’in tarihsel süreci ve bölgede yaşanan olaylar hakkında açıklamalarda bulundu. Doğu Türkistan ve Yemen’in ümmetin kanayan iki yarası olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Uyanık, her iki konuda da daha fazla duyarlılık gösterilmesini istedi. Doğu Türkistan ve Yemen’de yaşananların ekonomik politik bir savaş olduğuna dikkat çeken Uyanık, “Doğu Türkistan aslında Türkistan’ın Kuveyti’dir. Yemen ise enerji ve arz üretimi açısından son derece stratejik önemli bir yer. Son dönemde Akdeniz’de de hareketlilik var. Bu coğrafyaların tamamı ya enerji üretim ya da arz merkezidir. Suriye ve Irak’taki savaşları da enerjinin ulaşımı ve İpek Yolu’nun güney hattı açısından düşünmek mümkün. Şu anda Yemen’de 5 yaşın altında 85 bin çocuk gıdasızlıktan öldü. 2010 yılından itibaren ülkeye taşınan Arap Baharı sonrasındaki çatışmalarda 70 bin kayıp var. Doğu Türkistan’da problem biraz daha net. Çünkü mücadele ettiğiniz taraf Çin. Ancak Yemen’de her iki tarafta kendisinin Müslüman olduğunu, karşıda ölen insanların ise öldürülmesi gerektiğini düşünüyor” dedi.

    Yemen’in Türkiye için öneminden bahseden Prof. Dr. Uyanık, “Bunlar İpek Yolu ile ilgili projeler. Kadim dünyada İpek Yolu medeniyet mihveri, odağı idi. Bu hat yüzyıllarca Türk devletleri tarafından kontrol edilmişti. Önce coğrafi keşifler, yani Ümit Burnu’nun ve Amerika’nın keşfi, ardından bilimdeki yenilikler (Rönesans) ve reform ile Batı yeni medeniyet odağı oldu. Ticaret merkezi elimizden çıktı. O dönemde Portekizliler açık denizlere sahip olduğu için Yemen bizden yardım istedi. Kadim dünyanın kalbinin Anadolu olduğunu düşünürsek o zaman Osmanlı’nın uzak görüşlülüğü ortaya çıkıyor. Osmanlı oraya gitti ve 400 yıla yakın kaldı. Anadolu’da yeni bir devlet kurmaya çalışırken bir tümen askerimizi orada bıraktı. Bölgede Türklere karşı alerjisi olmayan tek devlet Yemen’dir. Neden, çünkü kan kana karışmıştır, can cana karışmıştır. Yemen düşerse Mekke ve Medine düşer, Mekke ve Medine düşerse Suriye düşer, Suriye düşerse Anadolu düşer” diye konuştu.

    Arap Baharı’nın başladığı 2010 yılında bölgede görev yaparken iç çatışmanın devam edeceğini dile getirdiğini anlatan Uyanık, “Kendileri buna ikinci Arap Baharı diyordu. 1. Arap Baharı 1914 yılındaki Osmanlı’ya karşı direnişi diye sunuyorlardı. 1. Arap Baharı’nda küresel emperyalistlerin oyununa geldiler. İkincisinde de muhtemelen böyle olacak. Evet, burada zulüm var. Halk eziyet görüyor. Yemen münbit topraklarıyla tüm Arap dünyasını besleyecek kapasiteye sahipken maalesef halkı en yoksul bir ülke şu anda. Bu kavgaların ana nedeni ne? Ali Abdullah Salih 30 yıla yakın ülkeyi yönetti. O bir Zeydi, ama Zeydilerden bir grup Husiler de, güneydeki Sünniler de onun yönetiminden memnun değildi. Şimdi 8 yıllık çatışmalar sonunda ülkenin kuzeyi Zeydi Husi güçlerin, güneyi Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin başını çektiği koolisyonun elinde. Halkın 16 milyona yakını ciddi bakımsızlık içinde ve hasta. Çatışmalarda sadece Yemen halkı zor durumda kalmıyor, dünyanın en çok silahlanan ülkesi Suudi Arabistan’da ekonomik sıkıntılar var. Husileri destekleyen İran, hem Yemen’e, hem Suriye ve Irak’a gönderdiği silahlara ödediği paralarla halkının ekonomik sıkıntısına neden oluyor. Yani bu savaşın kazananı galiba ekonomik savaş veren küresel güçler, kaybedeni ise bölgede yaşayan Müslümanlar” ifadelerini kullandı.

    Eskiden beri sömürgeci güçlerin gözünün Yemen’in stratejik konumu üzerinde olduğuna vurgu yapan Uyanık, şunları kaydetti:

    “Çünkü günümüzde Ortadoğu petrolünün ulaşımının önemli bir kısmı Yemen üzerinden yapılıyor. Yemen’de petrol ve gaz çok az ama yeni madenler keşfedildiği söyleniliyor. Petrolün dörtte üçü Kızıldeniz ve Süveyş Kanalı üzerinden dünyaya ulaşıyor. Petrolün önemli bir kesiminin Uzak Doğu’ya gittiğini, İpek Yolu’nun güney hattının Pakistan limanından Yemen’in Aden ve Hudeyde limanına ulaşacağını düşündüğümüzde BAE’nin Dubai ve Ebu Dabi şehirlerinin ekonomi merkezi olmaktan çıkacağı da ortada. Onun için ülkenin güneyinde Suudi Arabistan ve BAE de içten mücadele ediyor. Velhasıl istikrarsızlık hali buralarla da sınırlı kalmayarak ’lanetli ve/ya kriz bölgesi’ olarak belirlenmiş Müslüman halkların yaşadıkları coğrafyanın neredeyse tamamını kapsamak üzeredir. Öyle gözüküyor ki Şii-Sünni, daha doğrusu Selefi çatışmalarıyla İslam aleminde sürekli inanç sarsıntıları yaşatılmaktadır. Böylece Müslüman halkların maddi ve manevi potansiyeli, gücü kontrol altında tutulmaktadır. Böyle olunca da ’sınırlandırılmış gelecek tasavvuru’ içinde bırakılmakta, sürekli yarın ne olacak endişesi içinde kalmaktadır. Çoğu İslam ülkesinde temel insan haklarının ihlalinin sıradanlaştığı, her gün onlarca ölüm haberinin geldiği ve Müslümanların Müslümanları öldürdüğü bir medeniyet içi çatışma durumu ortaya çıktı. Önceleri ’medeniyetler arası savaş’ teziyle çatışmalara meşruiyet temin edilmeye çalışılırken, şimdi Müslümanları birbirine kırdıran mezhep içi çatışmalar yaygınlaşmaktadır. Bu nedenle Ortadoğu’da yaşanılanlar ekonomik, politik savaş bağlamında ve dini tasavvurların işlevsel olarak kullanımıyla birlikte düşünülmeli, teolojik dilin kullanımına azami dikkat edilmelidir. Bu bağlamda Türkiye bu çatışma alanını dinsel kavramlar dışında tutma ve oradaki maddi ve manevi etkisini kullanma açısından etkilidir. İnsani yardımlarıyla oluşturduğu pozitif etkiyi şu anda İsveç çıkmaza giren Yemen görüşmelerini daha verimli hale getirebilir. Tarihsel ve kültürel birikimi buna en müsait olan bölge ülkesidir.”

    Türk Ocakları Çorum Şube Başkanı Prof. Dr. İrfan Çağlar ise, Çin’in Doğu Türkistan’da Uygur Türklerine uyguladığı zulüm ve soykırımın ekonomik savaşlara bir örnek olduğunu söyledi. Doğu Türkistan’da 31 yeni maden kaynağının keşfedildiğine, Çin’in toplam petrol rezervinin yüzde 30’u, doğalgaz rezervinin de yüzde 34’ünün Doğu Türkistan’da bulunduğuna dikkat çeken Prof. Dr. İrfan Çağlar, Çin topraklarında çıkarılan 148 madenin 118 çeşidinin Doğu Türkistan’da bulunduğunu, bunun da Çin’in toplam maden ocaklarının yüzde 85’ini oluşturduğunu ifade etti. Son yıllarda yapılan araştırmalarda Doğu Türkistan’da 2 trilyon ton kömür havzasının belirlendiğini anlatan Çağlar, bu oranın Çin’in kömür rezervlerinin yarısına tekabül ettiğinin altını çizdi. Birleşmiş Milletler’e göre 1 milyon civarında Müslüman Uygur Türkü’nün Çin’in eğitim merkezi olarak dünyaya lanse ettiği toplama kampında tutulduğunu anlatan Çağlar, “Müslüman Uygur Türklerini kamplarda topladığı yönündeki suçlamaları reddeden Pekin, Doğu Türkistan’da inşa edilen yapıları dünyaya eğitim veya rehabilitasyon merkezi olarak lanse ediyor. Bir sivil toplum kuruluşunun 39 toplama kampı üzerinde yaptığı uydu görüntüsü analizi bu kampların hacminin son bir yılda 3 kat daha büyüdüğünü ortaya koyuyor” diye konuştu.

  • Doğu Türkistan için yürüdüler

    Doğu Türkistan’da uygulanmakta olan baskı, zulüm ve işkencelere karşı tek yürek olan Atatürk Üniversitesi öğrencileri, Ülkü Ocakları Erzurum İl Başkanlığı Üniversite Birimi öncülüğünde protesto yürüyüşü düzenlediler. Yürüyüşe yaklaşık 5 bin kişi katıldı.

    Yoğun kar yağışı ve olumsuz hava şartlarına rağmen Atatürk Üniversitesi Anıtları önünde toplanan öğrenciler ve vatandaşlar, birlik ve beraberlik içerisinde tek yürek olarak yürüyüş gerçekleştirdiler. “Zulme Sessiz Kalan Dilsiz Şeytandır” Hadis-i Şerif’ini hatırlatan üniversite birimi, Doğu Türkistan’da artarak devam etmekte olan zulmün sonlandırılması için çağrıda bulundu. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde tanınmış olan din ve vicdan hürriyetinin herkes için eşit şekilde uygulanması gerektiği hatırlatılarak, ülkelerin de bu konuda girişimde bulunmaları gerektiği hatırlatıldı.

    Dokuz Işık Doktrini’nin ilkelerinden birinin Hürriyetçilik ve Şahsiyetçilik İlkesi olduğu ve Alparslan Türkeş’in “Hürriyet derken İnsan Hakları Beyannamesinde ve Birleşmiş Milletler Anayasasında ifadesini bulan tüm hürriyetlerin bir bütün olarak tanınması gerektiği”ne ilişkin ifadeleri hatırlatılarak, dünya kamuoyuna zulme karşı sessiz kalınmaması hususunda çağrıda bulunuldu.

    Ülkü Ocakları Erzurum İl Başkanlığı öncülüğünde Atatürk Üniversitesi kampüsü içerisinde yoğun bir kalabalıkla yürüyüş gerçekleştiren öğrenciler ve vatandaşlar, “Bir zulmü engelleyemiyorsanız en azından onu herkese duyurun” sözünün biliciyle hareket ederek, her zaman Doğu Türkistan’daki kardeşlerinin yanında yer alacaklarını ifade ettiler.

  • Başkan Göçer’den Doğu Türkistan açıklaması

    Anadolu Eksen Sendikası Adıyaman İl Başkanı Cafer Alpaslan Göçer, Doğu Türkistan ile alakalı açıklamalarda bulundu.

    Doğu Türkistan’da yaşayan bir Müslüman ve Türk olmanın zor olduğunu söyleyerek açıklamalarda bulunan Başkan Göçer, “Doğu Türkistan Müslüman’dır ve Türk’tür. Tarihte Türk Milleti 751 Talas savaşından sonra İslam ile şereflenmiş ve o günden bu güne Türklük yeni bir kimlik kazanmıştır. Doğu Türkistan’da Türk olmak da Müslüman olmak da çok çetindir. Hele ki hem Müslüman hem de Türk iseniz onurunuz ve değerleriniz hat safhada aşağılanacak ve esaret içerisinde yaşamaya mahkum edileceksinizdir. 1933 yılında Türkiye nüfusu 14 milyon dolaylarında iken Doğu Türkistan nüfusu ise 13 milyon dolaylarında idi. Günümüze gelindiğinde ise nüfusu 80 milyonu aşan bir Türkiye ile 25 milyon nüfuslu bir Doğu Türkistan görüyoruz. Benzer aile özelliklerine sahip olmamıza rağmen nüfus artışlarındaki bu yavaşlama Çin’in onlar üzerindeki, hapis ve idam cezalarındandır. Camilerde cemaatle namaz kılamazsınız. Dini nikah kıyamazsınız, 50 yaşı geçmemiş iseniz camilere girişiniz yasaktır. Evinizde kuran okuduğunuz görülür ise hapse atılırsınız ve erkeksiz kalan evlere de kardeş aile politikası dedikleri usulde Çinli bir erkek verilir. O erkek aslında bir ajandır ve sizin davranışlarınız rapor etmektedir. Nefsani isteklerine uymadığınız taktirde sizi rapor eder ve siz de hapse atılırsınız. Burada sayamadığım nice zulümler var ben sadece en hafif sayılacakları belirttim. Sadece empati yapalım, yani kendimizi onların yerine koyalım. Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytan olmaktan Allah’a sığınalım” diye konuştu.