Etiket: Tuncay

  • KAYMOS Başkanı Tuncay Sabuncu, “Mobilya sektörüne yapılacak yatırımlarda Kayseri üs olarak seçilmeli”

    Kayseri Mobilya Sanayicileri Derneği (KAYMOS) Yönetim Kurulu Başkanı Tuncay Sabuncu, süper teşvik kapsamında sünger hamlesi yapılması gerektiğinin altını çizerek, “Kayseri mobilya hammaddesi konusunda Türkiye’ye hitap eden bir şehirdir. Mobilya sektörüne yapılacak yatırımlarda Kayseri üs olarak seçilmeli” dedi.

    KAYMOS Yönetim Kurulu üyeleri düzenlenen iftar yemeğinde Kayseri Gazeteciler Cemiyeti Yönetimi ve gazetecilerle bir araya geldi. Kayseri Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Veli Altınkaya yaptığı konuşmasında, “Kayseri Mobilya Sanayicileri Derneği’ne böyle bir iftara ev sahipliği yaptığı için teşekkür ediyorum. Yapılan genel kurul sonrasında sayın başkan ve yönetim kurulu üyeleri ile birlikte bizi ziyaret etti. Kayseri, mobilya sektöründe Türkiye’nin en önemli üretim merkezlerinden birisi. Türkiye’nin mobilya üretiminin neredeyse yüzde 40’ına yakını Kayseri’de üretiliyor. Eğer siz rekabete karşı daha duyarlı olmazsanız, kendinizi geliştirmezseniz elin oğlu gelir sizi geçer. KAYMOS’un bünyesindeki çok sayıda üyesi ile birlikte Kayseri’nin ufkunu açacak çalışmalar yapacağına inanıyorum” değdi.

    Kayseri Mobilya Sanayicileri Derneği (KAYMOS) Yönetim Kurulu Başkanı Tuncay Sabuncu, “Bundan sonraki süreçte basın ile daha çok bir araya gelmeyi düşünüyoruz. Basından kopuk bir hal üzere Kayseri’de veya Türkiye genelinde sesimizi duyuramayacağımızı biliyoruz. Kayseri mobilya ile anılan bir şehir. Mobilyaya ne Kayseri’de ne de Türkiye’de yeterli ilginin olmadığını düşünüyoruz. Mobilyacılık yoğun emek harcanan bir iş olduğu için daha göze batan vitrin süsleyen sektör değil. Evimizi süsleyen bir ürün ancak modaya şamil bir ürün olmaması nedeniyle daha tali bir durumda kalmakta. Biz mobilyacıların butik mobilya üretmek suretiyle evlerimizin modası haline geldiğini düşünüyoruz.” dedi.

    “Mobilya şu anda ülkemizin dış ticaret fazlası veren ender sektörlerden biridir. Lakin mobilyacıların sesi bizim şehrimiz de başta olmak üzere sesi çok cılız çıkmakta” diyen Sabuncu, “Mobilya şu anda ciddi sıkıntılar içinde. Katma Değer sorunumuz var. Satış noktasında KDV indirimi isteniyor. Biz mobilyanın ham madde fiyatlarında KDV indirimi istiyoruz. O zaman bizim indirimimiz satışa direk etki edecektir. Satış fiyatlarındaki KDV indirimi kardan feragat anlamına gelir. Çünkü mobilya farklı vergi dilimlerine tabi olan ürünlerin birleşimi ile elde edilmekte ve 18 çıkış yapılmaktadır. Biz istiyoruz ki KDV emtialar da ham madde fiyatlarında geri çekilirse üretim maliyetimizi direk etkileyecektir. Bu da bizim diğer ülkelerle rekabet şansımızı artıracaktır.” ifadesinde bulunarak şu şekilde konuştu:

    ” Mobilyacılar olarak biz yüzde 100’e yakın zamlar olmasına rağmen bunu bir türlü duyuramıyoruz. Bunun da sebebi mobilyanın ana kalemleri olan metal, sünger ve ahşap ürünlerin yurt dışından ithal edilmesi ile alakalıdır. Ülkemizdeki hain emellerini farklı yollardan gerçekleştiremeyen güçler ekonomik olarak ülkemizi bir darboğaza götürmek istiyorlar. Avrupa’da süngerin ham maddesi örneğin 10 Avro zamlanmış ama ülkemizde 50 Avro zamlanmış . Bir darboğaza doğru götürmeye çalışıyorlar.

    Yerli otomobil milli davadır kesinlikle üretilmesi gerekiyor. Üretim üssü Kayseri olursa memnun oluruz. Lakin biz o 5 tane babayiğitler olarak bahsedilen kişilere sesleniyoruz. Otomobili nerede üreteceğiniz sizin yapacağınız çalışmalar doğrultusunda olacak. Biz de koltuk yapan ustalarımız var, döşeme yapan tesislerimiz var. Yerli anlamda yapılacak olan metroların, tramvayların, otobüslerin, kamyonların tamamının koltuklarının Kayseri’de üretilmesini istiyoruz. Sünger ham maddesi ile ilgili olarak bunun süper teşvikler kapsamında gündeme gelmesini ve süper teşvikler kapsamında sünger hamlesi yapılması gerektiğini düşünüyoruz. Tamda sünger hamlesi yapılacaksa doğru adres Kayseri’dir. Süngerin en çok kullanıldığı ve dağıtıldığı yerdir Kayseri. Kayseri mobilya şehridir doğru ama bir çok arkadaşımızın bilmediği şöyle bir gerçek var. Kayseri mobilya ham maddesi konusunda Türkiye’ye hitap eden bir şehirdir. Mobilya sektörüne yapılacak yatırımlarda Kayseri üs olarak seçilmeli.”

  • Dalaman Ziraat Odası Başkanı Tuncay; “Üretimin Maliyeti Yüksek”

    Dalaman Ziraat Odası Başkanı Tevfik Tayfun Tuncay, bölge üreticisinin zor durumda olduğunu belirtti.

    Tuncay, Dalaman’da bir üreticiye ait arazide gazetecilere yaptığı açıklamada; Portakal, limon, mandalina, domates gibi ürünlerin pazarda çok pahalı olduğu yönünde haberler çıktığını söyledi. Çıkan haberlere üzüldüklerini ve çiftçilerin zorlukla, emekle ürünlerini çiçekten hasat zamanına kadar getirdiğini anlatan Tuncay; “İlaç, gübre gibi yüksek maliyetler ile ürünlerini yetiştiriyorlar. Portakal, mandalina 3 lira gibi haberler ile çiftçimize zarar verildiğini düşünüyorum. Çiftçilerimizin yüzde 80’i kredi ile ayakta kalıyor” diye konuştu.

    “Üretirsek var oluruz, üretmezsek yok oluruz”

    Tarımın, Türk ekonomisinin temel taşlarından biri olduğuna dikkat çeken Tuncay, “Çiftçimiz üretemezse, Türkiye olarak dışa bağımlı bir ülke haline geliriz. Çiftçimize 4 elle sarılarak, onları el üstünde tutmamız gerekiyor. Tarım güçlü olursa dünyada söz sahibi güçlü bir millet oluruz. Üretirsek var oluruz, üretmezsek yok oluruz” şeklinde konuştu.

    Pazarda 3 lira olan portakalı çiftçilerin 50-60 kuruşa sattığını dile getiren Tuncay, “alıcılar burada belli karlarını koyuyorlar, onlarında nakliye ve çeşitli masrafları var. Pazarcı da karını koyunca rakam 3 lirayı buluyor. Çiftçilerimizin maliyetlerini de düşünürsek. Karları çok düşük” ifadelerini kullandı.

    “Birinci kalitede üretim yapılan bölgemize sahip çıkmalıyız”

    Bölgenin narenciye üretimi anlamında çok ciddi bir potansiyele sahip olduğunun altını çizen Ziraat Odası Başkanı Tuncay’ “Dünya’daki portakal üretiminin yüzde 12’si, limon üretiminin ise yüzde 20’si Dalaman ve çevresindeki ilçelerde gerçekleşiyor. Dalaman ve çevresindeki ilçelerde ortalama 70 bin ton nar üretimi, 65 bin ton civarı limon üretimi, 25 bin tonar da portakal ve mandalina üretimi var. Birinci kalitede üretim yapılan bu bölgede çiftçimize sahip çıkmalıyız” dedi.

    – “Maliyetlerimiz yüzde 100 arttı”

    Çiftçi Mehmet Orhan ise çocukluk yıllarından buyana çiftçilikle uğraştığını ifade ederek şunları söyledi; “Bugüne kadar iyi kazandık ama şimdi maliyetlerin yüksek olmasından dolayı çok zorlanıyoruz. Mazotun, gübrenin, ilaçların fiyatlarında 1 yılda neredeyse yüzde 100 yükselme meydana geldi. Mağdur durumdayız. Portakalın fiyatı 50-60 kuruşa sattığımız portakalın 40 kuruş maliyeti var. Ne kadar daha dayanacağız bilemiyoruz.”

  • Vali Tuncay Sonel: “Hastalar, dumandan olumsuz şekilde etkilenmesinler diye güvenlik ortamına alındı”

    Tunceli Devlet Hastanesinde çıkan yangınla ilgili bilgi veren Vali Tuncay Sonel, yangının alt kattaki kantin deposunda çıktığını ve kısa sürede kontrol altına alındığını söyledi.

    Tunceli Devlet Hastanesinde gece saatlerinde hastanenin alt katındaki kantin deposunda elektrik kontağından yangın çıkmış, itfaiye ekipleri tarafından söndürülmüştü. Hastalar sağlık, AFAD ve emniyet ekipleri tarafından duman nedeniyle tahliye edilerek hastane bahçesinde hazır bekletilen otobüslere bindirildi.

    Tunceli Valisi ve Belediye Başkan Vekili Tuncay Sonel hastaneye gelerek incelemelerde bulundu. İlgililerden bilgi alıp açıklama yapan Vali Sonel, “Hastanemizin alt katında kantin deposunda çıkan bir yangın var. İtfaiye, AFAD, belediye ve emniyetimiz burada. Tüm doktorlarımız burada. Hastalar, dumandan olumsuz şekilde etkilenmesinler diye güvenlik ortamına alındı. Otobüslerde misafir ediyoruz. Bir saat içinde duman boşaldıktan sonra hastalarımız yeniden servislere alınacak. Herkese geçmiş olsun” dedi.

  • Batuhan Yaşar: “Tuncay Özkan’ın flash diski ile kareye giren 4 isim”

    İhlas Haber Ajansı ve TGRT Haber Ankara Temsilcisi Yaşar, Türkiye Gazetesi’ndeki köşesinde, “AK Parti’yi kapatma davasını açan Yalçınkaya’ya hangi sorular sorulmadı?”, “Gezi olayları, 17-25 Aralık, MİT tırları, 15 Temmuz darbe girişimi…Ve bir sürü başka karanlık olay karşısında; Tuncay Özkan ve İlker Başbuğ’dan ses çıktı mı?”, “Flash diski kim hazırladı, hangi komutanın eline geçti?”, “Kaç bin general ve subay fişlendi?”, “CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, flash diskten ne zaman haberdar oldu?” sorularına cevap aradı.

    Batuhan Yaşar’ın “Tuncay Özkan’ın flash diski ile kareye giren 4 isim” başlıklı yazasının tamamı ise şöyle:

    “Olaylar çok karışık

    Şaşırtıcı bir ilişki ağı var.

    Sizleri 2007-2012 yılları arasında yaşananlara götürmek istiyorum

    Merak etmeyin hiç de sıkılmadan bir çırpıda okuyacağınızı garanti edebilirim.

    “Lost” dizisindeki gibi “flashback”ler yaşayacağız hep birlikte.

    Önce esas oğlanları tanıtalım:

    İlker Başbuğ: Kara Kuvvetleri Komutanı (Müstakbel Genelkurmay Başkanı) – ABD Ankara Büyükelçiliği – Washington yazışmalarında böyle geçiyor. (WikiLeaks belgeleri)

    Abdurrahman Yalçınkaya: AK Parti’ye 14 Mart 2008 tarihinde kapatma davası açan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı.

    Tuncay Özkan: Hangi birini yazalım… Cumhuriyet mitinglerinin organizatörü, Kanaltürk’ü 30 veya 25 milyon dolara Akın İpek’e satan kişi.

    Osman Paksüt: Kapatma davasından sadece 10 gün önce 4 Mart 2008 tarihinde Orgeneral İlker Başbuğ ile uzun bir görüşme yapan isim. ABD’nin Ankara Büyükelçisi Ross Wilson, Washington’a bu görüşmeyi şöyle rapor ediyordu:

    “Asker ile diğer devlet kurumları arasındaki gizli kapaklı ve potansiyel olarak komplocu ilişkileri açığa çıkaran en son olaydı.” (WikiLeaks)

    GENELKURMAY’DAN GELEN TELEFON…

    TGRT’de Haber Müdürlüğü yaptığım yıllardı…

    Cumhuriyet mitingleri bütün hızıyla devam ediyordu.

    Ordu “resmen” göreve davet ediliyordu.

    2007 Nisan ayından bahsediyorum.

    Sabah saatlerinde Genelkurmay Başkanlığından ilginç bir telefon geldi.

    Karşımdaki kişi aynen şunu söylüyordu:

    “TGRT’yi de Anıtkabir’de bekliyoruz… (Cumhuriyet mitingleri) Canlı yayın aracınız için yeriniz hazır. Gün boyu canlı bağlantı yapabilirsiniz.”

    Evet Genelkurmay, seçilmiş hükûmete karşı tavrını bir kez daha açık etmişti.

    “Darbe çağrısı” yapılan bu mitingleri yayınlamamızı istiyorlardı.

    Ne günlerden geçmişiz.

    TGRT’nin yayın aracı tabii ki darbe çağrısı yapılan miting alanına hiçbir zaman gitmedi.

    KAPATMA DAVASI FETÖ TARZI…

    Aradan 6 yıl geçti…

    Hala Emenike’nin para sayma görüntülerini göremedik.

    Hatırlayalım, FETÖ ne yapardı?

    Delilleri hazırlayıp algıyı oluşturduktan sonra gazete ve televizyonlarını kullanarak davayı 1 günde bitirir, 2. güne bile bırakmazdı.

    Daha mahkeme başlamamış, bırakın mahkemeyi ifadeler dahi alınmamış olurdu.

    Emenike örneğini bu yüzden verdik.

    AK Parti kapatma davasında da benzer yol izlendi.

    Önce internet siteleri açıldı..

    Sonra kapatma davasında kullanılacak haberler yayınlandı. (www.irtica.org vs.)

    “Sözde” deliller işin finalinde Abdurrahman Yalçınkaya tarafından Anayasa Mahkemesine gönderildi.

    Bir Allah’ın kulu da çıkıp “Hey Abdurrahman Bey bu işleri kimlerle yaptın. Sana hazırlık yap dendi mi? Dendiyse kim söyledi?” diye sormadı/sormuyor

    KILIÇDAROĞLU’NUN HABERİ YOK!

    Tekrar bugüne gelecek olursak bir defa ne Tuncay Özkan ne de İlker Başbuğ kafalardaki soru işaretlerini gideremedi.

    Zaten olay Tuncay Özkan’ın savcıya gitmesi ile değil, savcının Tuncay Özkan’ı çağırmasıyla ortaya çıktı!

    Gezi olayları, 17-25 Aralık, MİT tırları, 15 Temmuz darbe girişimi…

    Ve bir sürü başka karanlık olay karşısında;

    Tuncay Özkan ve İlker Başbuğ’dan ses çıktı mı?

    Ne ilginç değil mi?..

    Her şeyi “çok iyi bilen” çok yönlü “salon subayı” İlker Başbuğ’a yöneltilen ama cevabı alınamayan onlarca soru var..

    Neyse biz konumuza dönelim:

    Sonuçta flash disk, dönemin Hava Kuvvetleri İstihbarat Başkanı Tümgeneral Akın Öztürk’ün eline geçiyor.

    15 Temmuz sonrasında itirafçı olan subay olayın geri kalanını şöyle anlatıyor:

    – “Akın Öztürk dosyayı Hava Kuvvetleri imamı Adil Öksüz’e ulaştırdı. Öksüz, dosyayı gördükten sonra ‘deşifre olduk, onca yılın emeği heba oldu’ diye ağlamaya başladı”

    Bu flash diski kim nasıl hazırlamış bu bilgiler hâlâ sır

    Tamı tamına 6 bin general/subay fişlenmiş.

    Hepsinin şeceresi çıkartılmış.

    Bu kadar kapsamlı çalışmayı yapabilen kaç kurum var ki Türkiye’de!

    Bu da ayrı bir konu…

    İlginç bir şey daha var… CHP Genel Başkanı Kemal Bey de flash diskten bizle birlikte haberdar oluyor.

    Tuncay Özkan, Genel Başkanına dahi haber vermiyor.

    Peki Özkan’a ne mi oldu?

    Flash diski İlker Başbuğ’a teslim ettikten 1 yıl sonra tutuklandı ve 6 yıl hapis yattı…

    Geçen sene de Cumhuriyet mitingleri için özür diledi.

    CUMHURİYET’İN MANŞETLERİ

    2003 yılında atılan “Genç Subaylar Tedirgin” manşeti hala konuşulur…

    Benzer yeni olay ve gelişmelere de referans gösterilir.

    2003-2011 yılları arasındaki Cumhuriyet manşetlerine şöyle bir bakınca kimin eli kimin cebinde çok daha net görünüyor.

    O yıllarda Tuncay Özkan, İlker Başbuğ, Abdurrahman Yalçınkaya ve Osman Paksüt’ün yolu bir şekilde hep kesişmiş.

    Hala anlayamadığım bir şey daha var:

    Deniz Baykal…

    Biri seni CHP Genel Başkanlığından indirecek,

    Hatta Türkiye’nin yüzüne bakamayacak hâle getirecek…

    Ama sen ertesi gün Pensilvanya’ya selam göndereceksin!..

    Olaylar çok karmaşık ve göründüğü gibi hiç değil”

  • Kılıçdaroğlu: “Tuncay Özkan o flaş diskin bir örneğini İstanbul Cumhuriyet Savcılığına teslim edecek”

    CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Tuncay Özkan’ın 2007 yılında dönemin Kara Kuvvetleri Komutanına verdiği ve ordudaki FETÖ yapılanmasıyla ilgili bilgilerin yer aldığı flaş diskin bir örneğini bugün İstanbul Cumhuriyet Savcılığına teslim edeceğini açıkladı.

    CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM’deki grup toplantısında yaptığı konuşmada, basın özgürlüğünün önemine dikkat çekerek, “Basın özgürlüğü önemli, sadece bizim için değil, demokrasisi gelişmiş bütün ülkeler için basın özgürlüğü 4. güç olarak kabul edilir. Dün 24 Temmuz’du. Basın bayramı ve basından sansürün kaldırılışının 109. yılıydı. 109 yıl sonra Türkiye’de medya özgürlüğü yok. Geldiğimiz acı tabloya bakın. Basın özgür olacak ki vatandaş doğru haber alsın. Ama bunun önüne set çekiliyor. Medya özgürlüğü şu anda Türkiye’de yok. Basın bayramı kutlanmadı Türkiye’de. Aynı gün, İstanbul’da adliye sarayında Cumhuriyet gazetesinin davası görülüyor. Cumhuriyet ile yaşıt bir gazete. Şimdi bu gazetenin yazarlarını alıyorsunuz FETÖ ile ilişkili diye hapse atıyorsunuz. Aklın mantığın alacağı şey değil. Cumhuriyet iddianamesini hazırlayan savcı da FETÖ’den yargılanan birisi” şeklinde konuştu.

    “Bütün Avrupa Birliği yetkililerine seslenmek isterim”

    Dış politikanın ciddi bir iş olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, “Dış politika ciddi iştir. İç politikaya malzeme edilmez. Türkiye’nin, 80 milyonun ortak ses çıkarması gereken bir alandır. Dış politikayı iç politikaya malzeme edersen duvara toslarsın. Türkiye herkesle kavgalıdır. 15 yıl önce herkesle barışık olan bir Türkiye, herkesle düşman olan bir Türkiye sürecine evrildi. Buradan bütün Avrupa Birliği yetkililerine seslenmek isterim; Türkiye Cumhuriyeti, demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir. Türkiye Cumhuriyeti çağdaş uygarlıktan yana bir devlettir. Türkiye Cumhuriyeti AKP’den ibaret değildir. Biz çocuklarımıza güzel bir Türkiye bırakmak zorundayız. Ortadoğu’nun şamar oğlanına dönen bir Türkiye değil bütün dünyada saygıyla sözü edilen bir Türkiye bırakmak istiyoruz. Bizim ana hedefimiz bu, amacımızda bu” ifadelerini kullandı.

    “Bir densiz kalkmış şu açıklamayı yapıyor; ‘15 Temmuz’u Atatürkçüler, ulusalcılar yapmış olabilir’ diyor”

    15 Temmuz darbe girişiminin büyük bir kaygıyla, endişeyle yaşandığını söyleyen Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

    “Bir densiz kalkmış şu açıklamayı yapıyor; ‘15 Temmuz’u Atatürkçüler, ulusalcılar yapmış olabilir’ diyor bu FETÖ örgütünün lideri diyor bunu. Sen Balyoz, Ergenekon davalarında ordudaki Atatürkçüleri, ordudaki Cumhuriyetçileri, ordudaki demokrasiye bağlı paşaları, subayları ortağın ile birlikte temizlemedin mi? Biz bunları unuttuk mu sanıyorsun. AK Parti size devleti teslim etti, savcınıza kurşungeçirmez araba tahsis etti. Biz F tipi yapılanma var derken onlar size ‘hocaefendi’ diyorlardı. Her istediğinizi verdiler. 169 general verdiler, üniversiteler verdiler, rektörler verdiler, yüzlerce okul verdiler, yüzlerce dershane verdiler. Biz Türkiye’nin bütün sırlarını istiyoruz, kozmik odayı istiyoruz dediniz, size kozmik odayı bile verdiler. Kozmik odayı bir terör örgütüne vermek vatana ihanettir, ihanet edenler de iktidardadır. Utanmadan sıkılmadan, bu darbe girişimini Atatürkçüler, ulusalcılar yapmış diyorlar. Asıl sorunlu seninle birlikte sana devleti teslim edendir. Sana devleti teslim edenlerde er geç hesabını soracağız, kimse unutmasın.”

    “Flaş diskin bir örneğini İstanbul Cumhuriyet Savcılığına teslim edecek”

    2007 başlarında Tuncay Özkan henüz milletvekili değilken birisinin gelip ona bir flaş disk verdiğini ve ‘bunun içinde ordudaki FETÖ yapılanmasının bütün ayrıntıları var’ dediğini anlatan Kılıçdaroğlu, “Tuncay Özkan alır bunu dönemin Kara Kuvvetleri Komutanına teslim eder. 9 Şubat 2009 tarihinde flaş diskteki bütün bilgiler bir dosyaya aktarılır ve dosya bir şey yok diye kapatılır. Bu flaş bellekte ne vardı? 15 bin subay ve astsubay içeren bilgi ve belgeler vardı. 6 bin TSK mensubunun özel hayatı, siyasi yapı, yaşam biçimi ve alışkanlıklarına dair bilgiler vardı. 86 general hakkında özel fişleme bilgileri vardı. Binlerce FETÖ’cü subay ve astsubayın örgütle bağları, himmet ödemeleri ve örgüt ilişkileri vardı. Elimine edilmek istenen TSK mensuplarının nasıl şikayet edileceği yazışma örnekleri vardı ve bu dosya 2009’da kapatıldı. 2007’de Tuncay Bey bunu teslim ediyor, 23 Eylül 2008’de Ergenekon davasından gözaltına alınıyor, 6 yıl hapishanede kalıyor. Tuncay Özkan yargılanırken dönemin başbakanı ‘ben bu davaların savcısıyım’ diyor. Soru şu; Bu flaş diskteki bilgileri incelemek üzere kurulan Güneş Çalışma Grubu iktidarın bilgisi dahilinde kurulmuş mudur? Bilgisi dahilinde kurulmuşsa bu dosya kapatılırken başbakan kimdi, adalet bakanı kimdir, milli savunma bakanı kimdi, onların tamamının açığa çıkması lazımdı. Eğer o flaş diskteki bilgiler ciddiye alınsaydı dönemin hükümeti MGK kararlarını yok saydığı gibi bu flaş diskteki bilgileri de yok sayılmasaydı bugün ne 250 şehidimiz ne de 2 bin 193 gazimiz olmayacaktı. Şimdi Tuncay Bey, yılların gazetecisi, aldığı bilgileri tek başına bir flaş diskte tutmadı, birden fazla yerde tuttu. Savcı şimdi, 15 Temmuz’dan sonra dosyayı yeniden açmak istiyor, diyor ki ‘bilgiler sizde, bu bilgileri verin dosyayı açacağız.’ Bir vatansever olarak, ülkesini seven bir insan olarak, her türlü teröre karşı çıkan bir insan olarak biraz sonra gidecek o flaş diskin bir örneğini İstanbul Cumhuriyet Savcılığına teslim edecek. Ben merak ediyorum bu savcı arkadaş bilgileri aldıktan sonra Güneş Çalışma Grubu’na onay veren, dosyayı kapatan dönemin başbakanına, dönemin adalet bakanına, milli savunma bakanına soru sorma cesaretini gösterecek mi? Darbenin siyasi ayağını ortaya çıkaracak mı?” açıklamasında bulundu.

    “Senin kabul edeceğin iç tüzüğü kabul etmiyoruz”

    20 Temmuz’da sivil darbe yapıldığını savunan Kılıçdaroğlu, “Şimdi sıra Meclis iç tüzüğünü geldi. Parlamento dediğiniz yer konuşma yeridir. 20 Temmuz sivil darbe yaptılar. Şimdi Meclis iç tüzüğünü değiştiriyoruz ‘muhalefet konuşmayacak’ diyorlar. Senin kabul edeceğin iç tüzüğü kabul etmiyoruz ve kürsüye çıkıp konuşacağız sonuna kadar. Biz ne 12 Eylül darbe hukukunu ne 1971 darbe hukukunu ne 20 Temmuz darbe hukukunu hepsini gayrimeşru ilan ediyoruz hiçbirisini tanımıyoruz. Biz darbeye ve darbecilere karşıyız” diye konuştu.