Etiket: “tüm

  • Tüm alanlar dezenfekte ediliyor

    Tüm alanlar dezenfekte ediliyor

    Erzurum’daki Buhara Hastanesi Korona Virüsüne karşı bir dizi önlem aldı. Hastanenin tüm noktalarında dezenfekte çalışması yapılırken, Başhekim Dr. Hulki Aşır, “Süreci yakından takip ediyor ve gereken önlemleri maksimum seviyede alıyoruz. Hasta ve hasta yakınları güvenle hastanemize gelebilirler” dedi.

    Çin’de başlayıp dünyaya yayılan korona virüsünün Türkiye’ye sıçramasının ardından ülke genelinde hem kurumlar hem vatandaşlar tedbirlerini almaya devam ediyor. Erzurum’da da Özel Buhara Hastanesi, Korona Virüsüne karşı adeta alarma geçti. Hastanenin ortak kullanım alanları başta olmak üzere tüm noktalarında dezenfekte çalışması yapıldı. Virüsün Türkiye’de de görülmesinden sonra bir dizi önlem aldıklarını belirten Başhekim Hulki Aşır, hasta ve hasta yakınlarına güvenebilecekleri bir ortam hazırladıklarını dile getirdi.

    Koruma kalkanı oluşturduk

    Her akşam düzenli olarak yapılan dezenfekte çalışmalarıyla birlikte ilgili personele de virüsle ilgili olarak eğitim verildiğini anlatan Başhekim Aşır, “Hastanemizde maksimum seviyede önlem alırken, süreci de yakından izliyoruz. Hasta ve hasta yakınları için hijyen faktörünü her zaman olduğu gibi ön planda tutarak bir koruma kalkanı oluşturduk. Bu anlamda hasta ve hasta yakınları da kişisel olarak gerekli tedbirleri elden bırakmamalıdırlar. Hep birlikte doğru adımlar atarak bu süreci noktalamak istiyoruz” dedi.

  • Vali Memiş, “Devletimizin tüm imkânları seferber edilmiştir”

    Vali Memiş, “Devletimizin tüm imkânları seferber edilmiştir”

    Ağrı’nın Doğubayazıt ilçesindeki roketli saldırıda yaralanan 2 sivil personel ile bölgede tarama faaliyeti yaparken patlayıcının infilak etmesi sonucu yaralanan 1 asker, helikopterle getirildiği Erzurum’da tedavi altına alındı.

    Doğubayazıt ilçesinde Gürbulak Gümrük Müdürlüğü’ne ait zırhlı servis aracına teröristlerce roketli saldırı düzenlendi. Olayda ağır yaralanan Gümrük Memurları Ramazan Turan ve Özgür Kavastan ile bölgede tarama yaptığı esnada önceden araziye yerleştirilmiş patlayıcının infilak etmesi sonucu yaralanan Uzman Çavuş Ferhat Karaağaç helikopter ile Erzurum’a getirilerek çeşitli hastanelerde tedavi görmeye başladı.

    Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi ile Atatürk Üniversitesi Yakutiye Araştırma Hastaneleri yoğun bakım servisinde yatan yaralıların sağlık durumları hakkında doktorlardan bilgi alan Vali Memiş, yakınlarına geçmiş olsun dileklerini iletti.

    Saldırı sonrasında bölgede terör örgütü mensuplarına yönelik operasyon başlatıldığını hatırlatan Vali Memiş, “Ağrı’da yaşanan olay, terörün alçaklığını bir kez daha göstermiştir. Hain saldırıda 1 şehidimiz ve yaralılarımız var. Yapılan saldırı sonrası bölgede geniş çaplı operasyon başlatılmış ve terör mensupları köşeye sıkıştırılmıştır.” dedi.

    Erzurum’dan bölgeye ekiplerin sevk edildiğini dile getiren Vali Memiş, şunları kaydetti: “Olay sonrası devletimizin tüm imkânları seferber edilmiştir. Roketli saldırıda yaralanan 2 sivil personelimiz ile bölgede mayın taraması yaparken önceden yerleştirilmiş patlayıcının infilak etmesi sonucu yaralanan bir askerimiz, askeri ve Sağlık Bakanlığımıza ait helikopterlerimizle ilimize getirilerek tedavi altına alınıştır. Doktorlarımız da yaralılarımızın sağlıklarına kavuşmaları için büyük bir çaba sarf ediyor. İnşallah en kısa sürede sağlıklarına kavuşurlar. Ben, şehidimize Allah’tan rahmet, tüm yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.”

    Vali Memiş’e ziyaretlerinde İl Emniyet Müdürü Mehmet Aslan, İl Jandarma Komutanı Kıdemli Albay Ali Gemelmaz, İl Sağlık Müdürü Dr. Gürsel Bedir ve Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler İl Müdürü Cemil İlbaş eşlik etti.

  • Üniversite toplum bütünleşmesi tüm hızıyla devam ediyor

    Üniversite toplum bütünleşmesi tüm hızıyla devam ediyor

    Hafta sonu mesailerine ara vermeden devam eden Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ömer Çomaklı, üniversite-toplum bütünleşmesine ve istişare kültürüne katkı sunmak için gerçekleştirdiği ziyaretlerine ara vermeden devam ediyor.

    Rektör Çomaklı bu kapsamda, Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Erzurum İl Temsilciliği ile Eğitim Bir-Sen 1 Nolu Şube Başkanlığını ziyaret etti.

    MÜSİAD ziyaretinde Rektör Çomaklı’ya; Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ayhan Çelik, Rektör Danışmanı ve BAP Koordinatörü Prof. Dr. Atilla Keskin, Proje Ofisi Koordinatörü Prof. Dr. Hasan Özdemir, Gıda ve Hayvancılık Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Mustafa Yaprak, Bitkisel Üretim Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Adem Aksoy ile Teknokent Müdürü Doç. Dr. Ersin Karaman eşlik etti.

    Atatürk Üniversite bünyesinde yakın zamanda gerçekleştirilen “Erzurum’un Geleceği” konulu arama konferansında belirlenen proje önerileri hakkında bilgilendirmede bulunan Rektör Çomaklı, akademisyenlerin iş dünyası ile entegre bir şekilde çalıştığını ve bu kapsamda birçok sektörde danışmanlık hizmeti verdiğini aktardı. MÜSİAD’ın hali hazırda yürüttüğü projeleri hakkında Başkan Fuat Demir’den bilgi alan Çomaklı, derneğin özellikle küçükbaş hayvancılık alanında uygulamaya koyduğu projenin heyecan verici olduğunu ve şehrin katma değerine önemli ölçüde yarar sağlayacağını kaydetti.

    Cumhurbaşkanlığı himayelerinde ve Atatürk Üniversitesi ev sahipliğinde 5-6 Mart 2020 tarihinde gerçekleştirilecek Doğu Anadolu Bölgesel Kariyer Fuarında MÜSİAD’ı da görmekten memnuniyet duyacaklarını belirten Rektör Çomaklı bu vesileyle, Başkan Demir’e ve dernek üyelerine misafirperverliklerinden dolayı teşekkür etti.

    Rektör Çomaklı, Eğitim Bir-Sen 1 Nolu Şube Başkanlığını Ziyaret Etti

    Rektör Çomaklı pazar mesaisinde ise Eğitim Bir-Sen 1 Nolu Şube Başkanı ve sendika üyeleriyle buluştu. Sendikacılığın önemli bir sivil toplum harekâtı olduğunu belirten Çomaklı, kardeşlik duygularını pekiştirerek, milletin ve çalışanların yararına olan her türlü çalışmaya ellerinden gelen desteği verdiklerini ve bu doğrultuda çalışanların sorunlarını dert edinen ve sorunların çözümüne yönelik yoğun gayret gösteren bir yönetim anlayışını benimsediklerini dile getirdi.

    Şube Başkanı Hüsrev Yaşa ise, Rektör Çomaklı’nın üniversitenin kapılarını herkese açtığını söyleyerek bu noktada sendika olarak üniversite-şehir kaynaşmasına her türlü katkıyı vermeye hazır olduklarını vurguladı. Dostluk, kardeşlik anlayışını hâkim kılmaya yönelik adımlar attıklarını belirten Başkan Yaşa, akademik olarak üniversiteden azami ölçüde faydalanmayı planladıklarına dikkat çekerek gösterdiği yakın ilgi ve sağladığı imkânlardan dolayı Rektör Prof. Dr. Ömer Çomaklı’ya teşekkür etti.

  • Vali Memiş: “Tüm engelleri birlikte aşalım”

    Vali Memiş: “Tüm engelleri birlikte aşalım”

    Erzurum Valisi Okay Memiş, 3 Aralık Dünya Engeliler Günü dolayısıyla yayınladığı mesajda, “Spordan sanata hayatın her alanında başarılarıyla bizleri gururlandıran tüm engelli vatandaşlarımızın 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nü kutluyorum. Engelli vatandaşlarımıza destek olmak toplumsal sorumluluğumuzdur. Bir veciz sözle de ifade edildiği gibi “Tohum toprağa, engelli topluma emanettir.” Empati kuralım ve engellilerin engellerini birlikte ortadan kaldıralım” dedi.

    Bugün, gerek sosyal yaşamda gerekse iş hayatında kendilerine çok zor yer bulan ve yaşamın birçok alanında çeşitli “engeller” ile karşılaşan engelli vatandaşlarımızın farkına varmak ve onlarla birlikte yaşadığımızı unutmamamız gerektiğini anlatan Vali Memiş, “Bu nedenle, fiziksel, ruhsal ve sosyal açıdan tam iyi olma hali olarak, tanımlanan sağlığın korunması ve geliştirilmesi için çaba sarf edilmelidir. Mutlu ve huzurlu bir toplum oluşturmanın en önemli şartı, bütün bireylerin eşit şartlarda, ortak bir amaç etrafında, birbirini anlayarak ve destek vererek, zorlukları birlikte göğüsleyerek, ileriye bakabilmelerini sağlamaktır. Engellilik yalnızca engellilerin karşı karşıya bulunduğu bir sağlık sorunu değil, sosyal boyutlarıyla toplumu yakından ilgilendiren bir insani konudur” diye konuştu.

    Engelli vatandaşlarımızı topluma kazandırmak, kimseye muhtaç olmadan bağımsız olarak kendi başlarına yaşayabilmelerini, üretken insan durumuna getirilerek, yaşam düzeylerini gelişen dünya şartlarına göre biçimlendirmek, ihtiyaçlarını tespit edip, onlara mevcut şartlar içinde en iyi ortamları hazırlamak ve onlara iş imkânı sağlamanın en büyük hedefleri olduğunu anlatan Vali Memiş, “Ayrıca, “Eğitim her engeli aşar” gerçeğinden hareketle engelli bireylerin eğitimi için gerekli ortamları hazırlamak da devletimizin en temel görevleri arasındadır. Nitekim bu kardeşlerimizin desteklenmeleri halinde neleri başarabileceklerini gururla görüyor, birçok üstün başarılarına şahit oluyor ve onların yaşama sevinçleriyle hayata sarılmalarından büyük mutluluk duyuyoruz.

    Bu nedenle, Engelli vatandaşlarımızın bu anlamlı özel günlerinde değil, her zaman sorunlarına çözüm üretilmesi ve kendilerine hak ettikleri değerin verilmesi suretiyle, ihtiyaçları olan moral ve motivasyonu kazanmalarında, onlara yönelik uygulamaya konulan projeler hayati önem arz etmektedir. Valiliğimiz koordinasyonunda; başta Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü olmak üzere, tüm kurum ve kuruluşlarla işbirliği içinde, nüfusumuzun bir kısmını oluşturan engelli vatandaşlarımızın, eğitim, istihdam, barınma, rehabilitasyon ve bakımının sağlanması, ailelerinin desteklenmesi, engellilerin fiziksel, psikolojik ve sosyal gelişimlerinin sağlanması ilkesinden hareketle, engellilerimizin üreten bireyler olarak, kendi kendilerine yeterli duruma gelmeleri için yaşam koşullarının iyileştirilmesi ve kolaylaştırılması en önemli hedeflerimiz arasında yer almaktadır. Bahse konu kardeşlerimizin bu özel durumları dikkate alınarak, topluma kazandırılmaları için çeşitli etkinlikler yapılmakta ve projeler uygulanmaktadır. Bu vatandaşlarımızın sorunlarını hep birlikte çözdükçe, mutluluk ve tebessümlerine daha çok tanık olacağız.

    Bu vesileyle, tüm engelli kardeşlerimizin, “3 Aralık Engelliler Günü” nü içtenlikle kutluyor, aileleriyle birlikte, sağlıklı, mutlu ve huzur dolu bir yaşam temenni ediyor, sevgi ve esenlikler diliyorum” şeklinde konuştu.

  • “Tüm Yönleriyle Velayet” sempozyumu düzenlendi

    “Tüm Yönleriyle Velayet” sempozyumu düzenlendi

    EBB ve Atatürk Üniversitesinin düzenlediği “Tüm Yönleriyle Velayet” sempozyumunun açılış panelinde bir konuşma yapan Toplumsal Araştırmalar Merkez Müdürü Prof. Dr. Mevlüt Özben velayetin sosyolojik boyutuna ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.

    Boşanmanın, aile üyelerinin yaşam gerçekliğine kısa devre yaptıran, hatta söz konusu gerçekliği ekseninden kaydıran çok önemli bir konu olduğunu altını çizen Özben şunları söyledi:

    “Aile bütünlüğünün bozulma nedenlerinin başında gelen boşanmanın doğrudan sonuçlarından biri olan çocuk ya da çocukların velayeti konusunu birçok disiplinin kendi perspektifinden ele alır. Velayet en yalın biçimiyle, on sekiz yaşından küçük çocukların tabi olacağı otoriteye göndermede bulunan bir kavramdır. Evlilik devam ettiği müddetçe anne ve babanın müştereken paylaştığı velayet, eşlerden birinin ölmesi durumunda sağ kalan eşe, boşanma halinde ise hukuki çerçeveye sadık kalınarak hakim kararı ile belirlenen eşe verilir. Özellikle ailenin bütünlüğünün bozulması durumunda güçlü sosyal içerimlere sahip bir konu olarak ön plana çıkan velayet bahsinde kolektif vicdana ve sağduyuya uygun olacak şekilde “çocuğun yüksek yararı” temel referans olarak ele alınır. Başka bir deyişle, boşanma gibi aile bütünlüğünü doğrudan ortadan kaldıran durumlarda hukuk kurumunun önceliğini çocuğun yüksek yararı oluşturmaktadır. Şurası açık ki, aile ile ilgili tüm tanımlama çerçeveleri dahlinde “yakınlık” öne çıkan özelliklerin başında gelir. Bu bağlamda denilebilir ki, aile kavramıyla iç içe geçmiş olan kavramlardan biri de mahremiyettir. Boşanma olgusu tam da bu alana, yani mahremiyete yönelik tahribatlar içerir. Boşanma süreci başladığında aile ve üyelerine hitap eden en önemli kavram olan “yakınlık” yerini hızla” mesafeye” bırakır. Mesafe yasallaştığında, yani evlilik hukuki bir hüküm olan “boşanma” ile sonlandırıldığında “yakınlık” nosyonuna sıkı sıkaya bağlı olan en mahrem ilişkiler de (örneğin ebeveynlikler) kopma noktasına gelir. İşte tam da bu nokta da velayet, en başta da çocuğun yüksek yararı ilkesini gözeterek, kopma noktasına gelen ebeveynlik ilişki ve şartlarına yönelik hukuki bir düzenleme girişimini ifade eder. Çağımızın stres çağı olarak nitelendirilmesine neden olan bireysel stres kaynaklarının artmasıyla, toplumlarımızda tahammülsüz bireyler de artmıştır. Buna ek olarak, ihtiyaca yönelik olmayan hazza dayalı tüketimi hedef alan tüketim çılgınlığı, medyanın ürettiği yeni değerler sonucu oluşan yozlaşmalar ve evlilikte maddi değerler üzerine kurulmak istenen yaşam tarzı gibi faktörler de evlilikleri ve elbette aileleri olumsuz etkilemektedir”

    Ailenin, yakınlığı mahremiyet düzleminde ihdas eden en önemli kurum olduğunu ifade eden Özben, “Günümüzün aşırı bireyselleşme, yalnızlık vb. sorunları bakımından da sığınılacak son liman olan ailenin bu özelliğinden uzak olacak şekilde değiştiği ve dönüştüğüne ilişkin söylem ve çalışmaların çokluğuna karşın aile bugün bile, hali hazırda, yakınlık/mahremiyet ilişkilerinin merkezi olma sorumluluğunu üstlenmeye devam etmektedir. Tam da bu yüzden, ailenin bütünlüğünün bozulması demek aynı zamanda toplumsal dünyalarımızdaki en sahici yakınlık ilişkisinin de parçalanması anlamına geldiği için dramatik bir değişimdir. Ebeveynlik ilişkileri ve şartlarına yönelik hukuki bir düzenleme girişimi olarak velayetin süreç içerisinde çocukla ilişkiyi bir tür mülkiyet ilişkisine dönüştürüp-dönüştürmediğine yönelik çalışmaların yeniliği ve azlığının da velayetin sosyolojik boyutuna ilişkin değerlendirmeleri kısıtladığını belirtmek gerekir. Sosyolojik bakımdan velayet konusu çocuklar dışında eşlerin de, yani ebeveynlerin baş başa kaldığı sosyal durum bilgilerine yönelik bir okumayı da içerir. Eşlerin anne ve baba olarak sosyal statü ve rollerinin yeniden düzenlendiği boşanma süreçleri sonucunda velayet kurumunun bu roller üzerindeki olumlu-olumsuz etkilerinin tartışılması büyük önem taşımaktadır. Boşanma ve velayete yönelik hukuki hüküm sonucunda ebeveynlerden birinin bu sosyal rolünü daha bir sağlamlaştırırken diğerinin tam da bu noktada ötekileştirilip-ötekileştirilmediği tartışılan konuların başında gelmektedir” diye konuştu.

    18 yaşından küçüklerin her şart ve durumda çocuk sayılması gerektiğine de değinen Özben sözlerine şu cümlelerle son verdi:

    “Şimdi bir düşünün; hukuken 18 yaşından küçük bir çocuğun organını bağışlaması ya da kendi rızası olsa bile organının alınması mümkün değilken; bir bakıma onun yaşamının elinden alınması anlamına gelen çocuk yaşta evliliklere kimi durumlarda (çocuğun rızası gibi) izin verilmesini bir türlü anlayamıyorum.”