Etiket: Tüketin

  • Bayramda gazlı içecek yerine ayran tüketin

    Acıbadem Kayseri Hastanesi Diyetisyeni Esra Kula, Ramazan Bayramı’nda tatlı yanında gazlı içecek yerine ayran tüketmenin, tokluk hissi sağlayacağını ve daha az kalori içermesinden dolayı kilo alma riskini azaltacağını söyledi.

    Ramazan Bayramı dolayısıyla beslenme önerilerinde bulunan Diyetisyen Esra Kula, kalorili ikram tabaklarının yanındaki içeceklerin doğru seçilmesinin önemine işaret etti. İkram tabaklarının yanında servis edilen gazlı içeceklerin ya da meyve sularının, içeriğindeki ekstra şekerden dolayı yağlanma ve kilo alma riskini artırdığını vurgulayan Diyetisyen Esra Kula, ayranın daha iyi bir seçenek olduğuna dikkat çekti.

    “Gazlı içecek ihtiyacına en iyi alternatif maden sularıdır”

    Diyetisyen Esra Kula, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Zaten karbonhidrat ve yağ içeriği yüksek bir ikram tabağının yanına bir de şeker içeriği yüksek gazlı bir içecek ya da meyve suyu koyduğunuzda kaloriyi de, şeker miktarını da ikiye katlamış oluyoruz. Bu, hem kan şekerinin daha hızlı yükselmesine hem de enerjiyi birden yüklediği için yağlanmanıza ve kilo almanıza neden olabilir. Bu etkiyi daha aza indirmek için içecek olarak ayran tercih edilebilir. Hem protein içeriğinden dolayı biraz daha tokluğunuzu kolaylaştıracak daha az yemenize yardımcı olacaktır hem de şeker içeriği çok düşük olduğu için kan şekerinizin hızlı yükselmesine neden olmayacaktır. Gazlı bir şey içme ihtiyacı olursa da en iyi alternatif maden sularıdır. Çünkü maden suları doğal mineraller ve su içerir, dolayısıyla vücut için faydalıdır. Yüksek tansiyon sorunu olanların maden sularını hekim kontrolünde tüketmesi ya da tüketmemesi önemlidir. Ya da sodyumu azaltılmış özel maden suları tercih etmeleri gerekir.”

    Porsiyon kontrolü önemli

    Ayrıca, bayramda kilo almamak için porsiyon kontrolünün önemine de değinen Diyetisyen Esra Kula, “Bayramda ikram edilen gıdaların her birinin karbonhidrat ve yağ içeriğinin yüksek olması sıkıntı oluşturan bir durum. Tabakta hem börek hem sarma hem tatlı varsa, bu vücut için şeker ve yağ demektir. O nedenle bu kadar çok çeşitten birinin tercih edilmesi gerekir. Gün içerisinde her ziyaret ettiğinizde çok sayıda tatlı yerseniz bu ishal gibi, midede şişkinlik ve yanma hem de fazla kalori alımından dolayı yağlanmaya, şişmanlığa neden olabilir. Bunun önüne geçmek için günlük bir ya da iki dilim baklava ile bir porsiyon sütlü tatlı gibi limit koymak ya da limit aşımında bunu telafi edecek biçimde hareket, spor yapmak önemli. En önemlisi tatlılarda ve unlu gıdalarda porsiyon kontrolü eğer limiti aşmışsak hareketliliği artırmaktır” ifadelerini kullandı.

  • Kurubaklagil tüketin kanseri engelleyin

    Uzman Diyetisyen Pınar Kural Enç, kalp hastalıkları, obezite, diyabet ve kanser gibi dört ölümcül sorunla mücadele de kuru baklagillerin rolünün tartışılmaz olduğunu belirtti.

    Uzman Diyetisyen Pınar Kural Enç, “Kuru baklagiller, bitkilerin olgunlaşmış tohumlarıdır. Başlıcaları; nohut, mercimek, kuru fasulye, bakla, bezelye, börülce ve soya fasulyesidir. Ulusal yemeklerimizin başında gelen kuru fasulye, ülkemizde en sık tüketilen kuru baklagil çeşitidir” dedi.

    İnsan vücuduna faydaları saymakla bitmeyen kuru baklagillerin bileşimlerinde karbonhidrat, protein ve az miktarda vücuda yararları olan doymamış yağ asitlerinin bulunduğunu kaydeden Enç, “En sağlıklı ve ekonomik protein kaynaklarındandır. Bu yönüyle vejeteryan beslemesinde önemli bir yeri vardır. Özellikle et, yumurta bulunmadığı ya da yağ ve kolesterolden kısıtlı diyet önerildiği durumlarda, diyetteki kuru baklagiller artırılarak protein gereksinimi karşılanabilir. Tanelerin dış kısmında posa, iç kısmında nişasta bulunur. Kalsiyum, demir, çinko, magnezyum mineralleri, B12 dışındaki diğer B vitaminlerinden ; tiamin, riboflavin, niasin, folik asit ve E vitamininden zengindir! ifadelerini kullandı.

    Kuru baklagillerin kolesterol içermediklerini de ifade eden Enç, “Yapılarında bulundurdukları posa ile kalp hastalıklarının en önemli risk faktörlerinden olan kolesterolün düşürülmesine ve kan şekerinin dengelenmesine yardım ederler. Ayrıca posadan zengin olan kuru baklagillerin tüketilmesi kalın bağırsak florasını olumlu yönde değiştirerek zararlı bakterilerin çoğalmasını ve rektum kanserinden korunmaya yardımcı olur. Diyet posasının 13 g/gün arttırılmasıyla bu tür kanserin yüzde 31 oranında azaltılabileceği klinik deneylerle saptanmıştır” diye konuştu.

    “Kurubaklagiller zayıflamada da yardımcı olur”

    Uzman Diyetisyen Enç, “Baklagillerin bir diğer faydası ise kilo kontrolüne yöneliktir. Tokluk duygusu yaratmaları ve acıkmayı engellemeleri sonucu fazla kalori de içermedikleri için kilo koruma ve zayıflama programları için ideal bir besin grubudur. Bu faydaları göz önüne alındığında kuru baklagiller haftada en az 3 kez mutlaka tüketilmelidir. Kuru baklagiller, 4 temel besin grubundan birini oluşturan et, yumurta ve kuru baklagiller grubu içinde yer alır. Hayvansal kaynaklı protein tüketimi yetersiz olan birey ya da toplumlarda protein gereksinimini karşılaması açısından önemli olan kuru baklagillerin protein kalitesi orta derecededir. Tahıl ürünleri ve sebze yemeklerinin içine mercimek, nohut gibi kuru baklagillerin katılması ile protein kalitesini yükseltir. Örnek olarak; nohut ile bulgur veya kuru fasulye ile pirinç pilavının bir arada tüketilmesi çok daha yararlı olacaktır. Hatta mercimekli bulgur pilavı, erişteli mercimek, nohutlu pirinç pilavı, mercimek köftesi gibi farklı alternatifler de üretilebilir” açıklamalarında bulundu.

    Fasulye, nohut, bezelye, mercimek, börülce, bakla gibi kuru baklagiller iyi pişirilmediği zaman sindiriminin zor olabildiğini belirten Enç, “Islatma tekniği uygulanmasıyla bu sorun ortadan kalkar. Baklagiller kendi ağırlığı kadar su çekerek şişerler. Oda ısısındaki suda 8-10 saat, sıcak suda daha kısa sürede bekletmek yeterli olabilir. Zarların soyulması da sindirimi kolaylaştırmak için kullanılabilir. Kurubaklagil ve tahıllı yemekler; yanında mutlaka bol maydanozlu, marullu, domates ve limonlu salata ile tüketildiğinde, tahıl ve baklagillerin içindeki demir daha fazla emilir. Ayrıca bu besinler kıyma, parça et ya da tavukla pişirildiğinde demir alımı artmaktadır” şeklinde konuştu.

  • Doç. Dr. Oğuz Özyaral: “Güçlü bağışıklık için baharat tüketin”

    Halk Sağlığı Uzmanı Doç. Dr. Oğuz Özyaral baharatların bağışıklık sistemini güçlendirdiğini söyledi. Tuz tüketimini azaltmak isteyenlere de yemeklerine baharat eklemelerini önerdi.

    Karabiber, kırmızıbiber, nane, kimyon, kekik ve tarçın en bildiğimiz baharatların başında geliyor. Oysaki bunların dışında onlarca baharat daha var. Kimi yöresel, kimi damak tadımıza uymuyor, kimine elimiz alışmadı. Halbuki özellikle kış aylarında kullandığımız baharat sayısı ve miktarını dört mevsim arttırmak geliyor.

    Halk Sağlığı Uzmanı Doç. Dr. Oğuz Özyaral kışın artan enerji ihtiyacımızın bizi tatlı gıdalara yönlendirdiğini bunun da fazla kilolara yol açtığını söyleyerek, yemeklere ve suya ekleyeceğimiz tarçınla, şeker ihtiyacımızı kontrol edebileceğimizi ifade etti.

    Özyaral, “Baharatın bir kısmı doğrudan antimikrobiyal etki gösterir. Ayni mikroplarla savaşır, enfeksiyonu önler. Temel özelliklerinden birisi de metabolizmayı güçlendirir ve hatta hızlandırır. Çemen otu, beyaz acı bakla, sarımsak, kişniş, soğan, çörek otu, melez mısır, ısırgan otu, okaliptüs, kimyon, adaçayı ve ıhlamurun diyabet tedavisini destekleyici ve alternatif olarak yer aldığını görüyoruz” dedi.

    “Baharatı toz olarak almayın”

    Doç. Dr. Oğuz Özyaral baharatların 6 ay ile 1 yıllık raf ömrüne sahip olduğunu da söylerken hanımlara kendi baharatlarını kendilerinin yapmasını tavsiye ederek, “Önemli olan hangi baharın nerede ve nasıl kurutulacağıdır. Kurutulan baharlar serin ve güneş görmeyen yerlerde ve özellikle hava almayacak şekilde ağzı sıkıca kapalı cam kavanozlarda saklanmalıdır. Evlerimizde gerek aktardan aldığımız gerekse kendimizin toplayıp kuruttuğumuz baharat el değirmenleri ile taze çekilip kullanılmalıdır. Toze edilmiş ürünlerin raf ömrü çok daha kısadır. Ayrıca bu ürünlerde tağşiş yani sahteciliği anlamak mümkün olmaz” diye konuştu.

    “Her mevsim mutlaka sarımsak, zencefil ve pul biber tüketin”

    “Kış mevsimde grip, nezle, solunum yolu enfeksiyonları çok görülüyor. Hasta olmadan önce yapılabilecekleri bilmek çok önemlidir” diyen Özyaral bu mevsimin baharlarını da sıraladı: “Doğal antibiyotik olarak başta sarımsak mutlaka sofralarınızda bulunsun. Mümkün olduğunca çiğ tüketilmelidir. Kansere karşı koruyucu etkileri olan sarımsak aynı zamanda midede sağlık problemlerine yol açan Helicobacterpylori adındaki bakterinin çoğalmasını engeller. Bunun yanı sıra üst solunum yolu enfeksiyonlarında zencefil çayı etkilidir. Ayrıca yemeklere katıldığında muhteşem bir lezzet sağlar, mide bulantısını gidermede yardımcıdır. Ağrı kesici özelliği bulunmaktadır. Kırmızı pul biber bağışıklık sistemini güçlendirir, kalp krizi riskini azaltır. Ağrı kesici ve iltihap çözücü özellikleri vardır. Ayrıca mikroplarla savaşır ve mide asiditesini ayarlar.”

    Tuz yerine baharat

    Doç. Dr. Oğuz Özyaral Sağlık Bakanlığı’nın tuz tüketimini azaltmak için çeşitli çalışmalar yaptığını, tuzu azaltmak için baharatı arttırmanın iyi bir çözüm olacağını söyledi. Özyaral “Türk insanı olarak günlük tuz tüketiminde ortalamanın çok üzerindeyiz. Tuzlu yedikçe damak tadımız gittikçe daha tuzlu yemeklere yönlendirir bizi. Bunun önüne geçmenin yolu yemeklerde kullanılan baharat çeşidini ve miktarını arttırmaktır. Baharat içeriğindeki zengin mineral yapısından ötürü yemeklerde tuzun yerini alır. Kısa süre içinde tuz tüketiminizi olması gereken sınırlara çekebilirsiniz” şeklinde konuştu.

    “Yemeğe katın, çay yapın, yoğurtla karıştırın”

    “Baharatın yemeklere katılması alışkanlıktır. Ancak bunun dışında da kullanım yerleri bulabiliriz” diyen Özyaral baharatlarla çay yapılması hatta yoğurta katılmasını da tavsiye etti.

    Özyaral, “Çay şeklinde tüketileceği zaman hazırlanan ve içerisinde sıcak su bulunan fincanınıza istediğiniz kadar ilave edemezsiniz ve gene istediğiniz kadar tüketemezsiniz. Bu tip ürünler paketlenmiş, ruhsatlandırılması yapılmış ve üzerlerindeki etiketlerde içeriği, miktarı, kullanım şekli ve raf ömrü belirtilmiş ürünler olmalıdır. Aksi takdirde ciddi sağlık sorunları ile karşılaşmak olasıdır. Böbreklerin iflasına kadar uzanan, mide bağırsak sistemini alt üst edebilen tablolar ortaya çıkabilir. Günlük kullanım şekline ve dozuna kesinlikle uyulması gerekir. Gerek yoğurda gerekse ayrana özellikle kırmızıbiber, kırmızı acı biber, nane, kekik, sumak eklenebilir. Bir su bardağı ayrana bir çay kaşığı kadar istediğiniz baharatı ekleyebilirsiniz. Yoğurt ya da salatanıza ise en fazla bir tatlı kaşığı kadar bir baharat karışım hazırlayıp içerisine katabilir ya da üzerine serpebilirsiniz” şeklinde konuştu.

    Hangi baharatı ne için kullanabiliriz?

    Kırmızı Biber: metabolizmayı hızlandırır. Kanser hücreleri ile savaşır.  Kan dolaşımını hızlandırarak cinsel performansı olumlu etkiler. Grip ve soğuk algınlığında kullanılır.

    Kimyon: Gaz ve hazımsızlık şikâyetlerine iyi gelir.

    Karabiber: Ateş düşürücü, spazm giderici, antioksidan ve idrar söktürücüdür.

    Kişniş: Antimikrobiyaldir, mikrop öldürür.

    Zerdeçal: Karaciğeri toksinlerden arındırır, zihni güçlendirir. Kansere karşı vücudu korur.

    Zencefil: Enerji verir, bağışıklığı düzenler. Kış boyunca tazesini salatalara ekleyebilir, tozu ile çay yapabiliriz.

    Biberiye: Kalp sağlığını korur, antimikrobiyal etkiye sahiptir,

    Kekik: Antiseptik ve tonik özellikleri sayesinde bağışıklık sistemimizi destekler.

    Nane: Uçucu yağı sayesinde spazm ve gaz giderici, serinletici, uyarıcı ve antioksidandır,

    Karanfil: Ağız kokusunu gidermede birebir etkilidir. Diş ve diş eti ağrılarında kısmi uyuşturucu etkide ve antibakteriyel özelliğe sahiptir. Ağzımızda gün boyu zaman aralıkları içerisinde özelliklede öğünlerden sonra bir karanfil tanesi tutmak sağlıklı bir alışkanlık olacaktır.

    Vanilya: Mide ve sinir sistemi üzerinde uyarıcı etkisi bulunan bu baharat, sinir bozukluğunu giderir ve ruh dinlendirici özelliğe sahiptir.

    Tarçın: Kan şekerinin düzenlenmesini sağlar. Tatlı ve pilavla birlikte yendiğinde hazmı kolaylaştırır.

  • Kış mevsimde enerji için bal tüketin

    Kış mevsimi ile birlikte daha fazla duyulan enerji ihtiyacının karşılanmasında balın önemli bir besin olduğu ve her yörenin kendine has lezzetli, aroması farklı ballarının şifa kaynağı olduğu belirtiliyor.

    Kış aylarında yakalanılan hastalıklardan korunmak için bağışıklık sistemini güçlendiren balın, birçok faydası var. Eskişehir’de bal satışı yapan esnaf Hüseyin Ekimci, vatandaşlara bal tüketimi konusunda tavsiyelerde bulundu. Kış aylarında tüketilmesi gereken arısütü polen ve lavanta balının faydalarından bahseden Ekimci, “Kış sezonunda vatandaşlara tavsiye ettiğimiz arı sütü polen balı. Bağışıklık sistemini kuvvetlendirmek, direncini arttırmak ve rahatsızlıkların artmaması, kendilerini dinç hissetmeleri, çocukların kuvvetlenmesi ve zekalarının artması için arısütü bal, polen tavsiye ederiz. Karaciğer dostu lavanta balı da kış sezonunda tüketilmelidir. O biraz daha don olur. kendi özelliğinden dolayı kavanoza girer girmez zaten krem gibi donma meyili vardır” dedi.

    Her yörenin kendine özgü, lezzet ve aroması farklı balları birer şifa kaynağı

    Her yörenin kendine özgü farklı bir bal çeşidi olduğunu ve yetişen bütün çiçeklerin farklı şifalarının bulunduğunu aktaran Ekimci, “Biz yöresel olarak takip ediyoruz. Balı harmanlama yapmıyoruz karışım yapmıyoruz balı aldığımız yöre ve bölgeye göre balı her yörenin kendi bölgesindeki çiçeklerde bulunan farklı bir şifası vardır. Kulapan’ınki farklı, Mihalıççık Büğdüz tarafının vardır. O yöredeki iklim ve çiçekler farklı olduğu, farklı bir endeks var orada. Gittiğiniz her yörede attığınız her adımda farklı bir bal vardır. Hiçbir yöre bir diğerini tutmaz. Hepsinin ayrı şifası ayrı yeri vardır” şeklinde konuştu.

    Eskişehir’a has özel ‘Han Kulapan’ yöresi balının ünü artıyor

    Bal satışı yapan esnaf Hüseyin Ekimci, Eskişehir’in Han Kulapan yöresinde her yıl olan baldan çok daha farklı, lezzetli ve şifalı bir bal çıktığını aktardı. Ekimci, “Bu sene Eskişehir’imizin has, sanayi ve fabrikasal atık olmadan, Han Kulapan yöresinden aldığımız özel bir bal vardır. Orada farklı çiçeklerin; kekik, geven ya da yeni çıkan çiçeklerin, ayçiçeği ve farklı ürünlerin olmadığı doğal bir ortamdan alınan lezzetli, aroması farklı, her yıl çıkan aromadan daha farklı, lezzetli, şifalı bir bal yakaladık orada. Bu sene Eskişehir’in dört dörtlük bir balıdır Han Kulapa Balı” şeklinde belirtti.

  • Diyetisyen Küçük: “Muzu benekli tüketin”

    Vitamin-mineral içeriği ile bilinen muzun vücuda sağladığı birçok yararı olduğunu belirten Uzman Diyetisyen Aslıhan Küçük, kabukları benekli olan muzların tüketilmesi gerektiğini söyledi.

    Gebze Medical Park Hastanesinden Uzman Diyetisyen Aslıhan Küçük, “Şekerli tadı, güzel aroması, kolay çiğnenebilir olması ve taşımadaki avantajı ile her yaş grubu tarafından çok sevilen muz ülkemizde de Anamur muzu olarak gönüllerimize taht kurmuştur. Herkes tarafından yüksek potasyum içeriği, ishal gibi rahatsızlıklara iyi gelmesi, kemiklere desteği ve vitamin-mineral içeriği ile bilinen muzun vücudumuza sağladığı daha birçok yarar vardır” dedi.

    Sağlıklı potasyum deposu olan muzun tansiyonu düşürme, kalbi aritmilerden koruma, kas güçsüzlüğünü azaltma gibi faydalarının yanı sıra güçlü kemik yapısını da garanti ettiğini kaydeden Küçük, “Çünkü güçlü bir iskelet sistemine sahip olmak tek başına kalsiyum ve D vitaminine bağlı değildir. Sağlam kemik yapısı için vücudumuzun potasyuma da ihtiyacı vardır dolayısıyla potasyumdan zengin bir meyve olması güçlü bir kemik yapısına katkı sağlar. Mutluluk meyvesi diyebileceğimiz muz, strese karşı da iyi çözüm sunmaktadır. Kahvaltı günün en önemli öğünü olmasına rağmen yoğun iş günlerinde aceleden aç karına evden çıkmak yerine pratik olarak yiyebileceğiniz bir küçük boy muz sizin daha keyifli, stressiz ve sakin bir gün geçirmenize yardımcı olacaktır. Aynı şekilde gün içinde aç kalarak performans düşüklüğü istemediğimiz için sabah ile öğle arasında yiyebileceğiniz bir adet yerli muz sizin yorgunluğunuzu ve stresinizi azaltacağını da unutmayın. Lif açısından önemli bir meyve olan muz bağırsak fonksiyonlarını dengeleyerek kabızlığa da ishale de iyi gelmektedir. Bağırsağın probiyotik gücünü de arttırarak bağışıklık sistemine destek olmaktadır” ifadelerini kullandı.

    “Kabuğu benekli muz tüketin”

    Küçük, “Bir dipnot olarak belirtilmelidir ki beğenmeyip kabuğu beneklendiği için almadığımız yumuşamış fazla olgunlaşmış muzlar antioksidan etkisi ile kansere karşı koruyucu yapıdadır. Yani ne kadar benek o kadar antikanserojen-antioksidan madde demek” diye konuştu.

    Bu özellikleri nedeniyle kıymetli olan muzda dikkat edilmesi gereken bazı durumların olduğunu ifade eden Küçük, bu durumları şöyle sıraladı:

    “Kalori ve karbonhidrat oranı yüksektir. Glisemik yük bakımından da dikkatli tüketilmesi gereken bir besindir. Ancak bu durumlar sadece kilo sorunu olanlar, diyabetliler ve böbrek yetmezliği olanlar için geçerlidir. Eğer böyle bir sağlık sorununuz varsa muz tüketiminde porsiyon kontrolü sağlamayı ve yanında protein kaynağı ile tüketmeyi unutmayınız”