Etiket: Ticareti

  • Meyve sebze ticareti yapan sektör temsilcileri, kamunun özel sektöre rakip olmamasını istedi

    Meyve sebze ticareti yapan sektör temsilcileri, kamunun özel sektöre rakip olmamasını istedi

    Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Meyve ve Sebzelerin İşlenmesi ve Ticareti Meslek Komitesi Meclis Üyeleri, kamu kurumlarının meyve sebze ticaretinde özel sektöre rakip olabilecek tutumlar içine girmemelerini istedi.

    MTSO 1 No’lu Meyve ve Sebzelerin İşlenmesi ve Ticareti Meslek Komitesi Meclis Üyeleri sektöre ilişkin değerlendirmeler yaptı. Sorunları ve çözümlerini anlatan Meclis Üyeleri yurt dışında, özellikle Avrupa Birliği (AB) firmalarının kalıntı nedeniyle ürün almamasından Bulgaristan’a giden tırlara çıkarılan zorluklara, marketlerin ödeme sırasında oluşturduğu sıkıntılardan çiftçilerin üretim maliyetlerinin yüksekliğine kadar birçok konuyu ele aldı.

    “AB kalıntı limitlerine göre üretim yapılmalı”

    MTSO Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve 1 No’lu Komite Meclis Üyesi Hakan Sefa Çakır, özellikle ilaç kalıntıları üzerinde durdu. AB’ye bağlı ülkelerin ürün alırken ilaç kalıntısı konusunda ciddi hassasiyetler gösterdiğini belirten Çakır, bu nedenle Avrupa’ya meyve sebze ihracında zorlandıklarını anlattı. Türk ihracatçısının günümüzde Rusya, Ukrayna, Irak gibi analiz konusunda zorluk çıkarmayan ülkelere çalışmayı sürdürebildiğini kaydeden Çakır, şöyle konuştu:

    “Yurt içinde çokça mal üretiyoruz. Ürettiğimizi satamazsak ciddi sorun oluşur. Sorunun çözümü için Tarım Bakanlığımızın kalıntı konusunda AB’nin talep ettiği ilaçları ruhsatlandırarak üreticiye temin etmesi, ardından üreticileri bu ilaçları kullanma noktasında bilinçlendirip konunun takipçisi olması önemli. Ayrıca üretici ve ihracatçıların elini güçlendirmek adına kalıntı limit oranlarıyla ilgili Brüksel’de güçlü lobi oluşturulması sağlanmalıdır. Bu konu yalnızca ihracat için değil, Türk halkının sağlıklı ürünlere ulaşabilmesi adına da önemlidir.”

    Rusya’daki büyük market zincirlerinin Türkiye’deki meyve ve sebze fiyatları üzerindeki etkisine de değinen Çakır, “Maalesef Türk ihracatçılarımız kendi aralarında birlik olmak yerine birbirlerine rakip olunca ucuz ürün satmak durumunda kalıyorlar. Bu da yurt dışındaki büyük marketlerin Türk ürünlerinin fiyatlarını büyük ölçüde aşağı çekmesine neden oluyor. Sonuçta ne üretici ne de ihracatçımız hak ettiği kazanca ulaşıyor. Hem üretici hem de ihracatçının birlik olması sağlanmalı” dedi.

    “Meyve sebzedeki döngü bozulmamalı”

    Bulgaristan konusunda lobi çalışması yürütülmesi gerektiğini söyleyen MTSO 1 No’lu Komite Meclis Üyesi Yusuf Vedat Yücesoy ise Kapıkule Sınır Kapısında Bulgaristan tarafında yaşanan sorunları anlattı. Keyfi olarak Türk tırlarının durdurulup analiz kontrolü yapıldığını dile getiren Yücesoy, bu işlem için ekstra ödeme talep ettiklerini ve bir gün kadar da kapıda beklemek durumunda kaldıklarını ifade etti.

    Tarım kredi kooperatifleri, Ziraat Bankası gibi kurumların meyve sebze alıp zincir marketlere satarak vergisini ödeyen firmalara rakip olduğuna da dikkat çeken Yücesoy, “Bu tür kuruluşlar alım satım yaparsa halde üretici ile tüccar arasında oluşan ürün piyasasını belirleyen pazar süreci ve meyve sebzedeki döngü bozulmuş oluyor. Kamu kurumları bize rakip olmak yerine kaynaklarını, gübre, ilaç gibi çiftçinin kullandığı girdileri üreterek maliyetlerini düşürse sektöre çok daha fazla katkı sağlamış olurlar” ifadelerini kullandı.

    Çukurova Bölgesel Havalimanı beklentisini de dile getiren Yücesoy, “Uçak kargonun güçlenmesi sektörümüz adına önemli. Uzakdoğu’dan sürekli sipariş geliyor, ancak yüksek kargo maliyetleri nedeniyle yanıt veremiyoruz. Çukurova Havalimanının biran önce tamamlanarak kargo taşımacılığındaki gücümüzü artırmak istiyoruz” diye konuştu.

    “Yerli üretime ağırlık verilmeli”

    MTSO 1 No’lu Komite Meclis Üyesi Nurettin Cumaoğlu da çiftçilerin yüksek üretim maliyetlerine dikkat çekti. Girdi maliyetlerinin düşürülmesi için yerli ilaç ve tohum üretiminin önemine değinen Cumaoğlu, mevcut durumda bu ürünlerin büyük bölümünün ithal edilmesiyle maliyetlerin arttığını vurguladı. Aynı zamanda sektörde bir standart bulunmamasından da şikayetçi olan Cumaoğlu, şunları söyledi:

    “Değişik sektörlerde paraları takılıp zarar eden kişiler, halin ödeme konusundaki zaafından yararlanmak istiyor. Halden aldıkları meyve sebzeleri yeni açtıkları ya da devraldıkları marketlerde nakit ya da kredi kartı ile satıp bu paraları zarar ettikleri sektörlere aktarıyorlar. Bu durum da kötü niyetli kişilerin istismarına çok açık. Bu sayede çiftçinin, komisyoncunun, tüccarın parası ödenmeyebiliyor ve hal kötüye kullanılabiliyor.”

    Çek Yasasının da kötü niyetli kişiler tarafından suiistimal edildiğini belirten Cumaoğlu, “Her isteyenin çekleri bankalardan istediği gibi alabilmesi, ödemelerde vadelerin standart hale getirilmemesi karşımıza sorun olarak çıkıyor” değerlendirmesini yaptı.

  • Erzurum’da silah ticareti ve uyuşturucu madde operasyonu: 10 tutuklama

    Erzurum’da silah ticareti ve uyuşturucu madde operasyonu: 10 tutuklama

    Erzurum İl Jandarma Komutanlığı ekipleri tarafından 10 ayrı adrese düzenlenen uyuşturucu madde ve silah ticareti operasyonunda 16 şahıs gözaltına alınırken 10’u tutuklandı.

    Erzurum İl Jandarma Komutanlığınca yapılan istihbari çalışmalar neticesinde Karayazı ve Karaçoban ilçelerinde, bazı şahısların örgütlü olarak uyuşturucu madde ile silah ticareti yaptıkları yönünde bilgi elde edilmesi sonucu 10 ayrı adrese operasyon düzenlendi. Operasyonda evlerde yapılan aramada, 2 adet AK-47 Kaleşnikof piyade tüfeği, 6 adet tabanca, 1.219 adet bu silahlara ait fişek, 14 adet şarjör, 3 adet ruhsatsız av tüfeği, 2.279 gram esrar, 20 gram metamfetamin türü uyuşturucu madde ele geçirildi.

    Ele geçirilen malzemelere el konulurken 16 şahıs gözaltına alındı. Şüpheli şahıslardan 10’u sevk edildiği adli makamlar tarafından tutuklanarak cezaevine gönderildi. 6 şüpheli hakkında ise adli kontrol kararı verildi.

    Yapılan açıklamada, “Erzurum İl Jandarma Komutanlığınca emniyet ve asayişin sağlanması ile vatandaşların can ve mal güvenliğinin korunmasına yönelik yapılan çalışmalara aralıksız devam edilmektedir” denildi.

  • Ticaret Bakanı Pekcan, “Danimarka ile ikili ticareti dengeli olarak 5 milyar dolarlık bir seviyeye çıkarmak istiyoruz”

    Ticaret Bakanı Pekcan, “Danimarka ile ikili ticareti dengeli olarak 5 milyar dolarlık bir seviyeye çıkarmak istiyoruz”

    Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan, “Danimarka ile ülkemiz arasında halihazırda 2 milyar dolarlık bir ticaret hacmi var. Amacımız ilk etapta bu ikili ticareti dengeli olarak 5 milyar dolarlık bir seviyeye çıkarmak” dedi.

    Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan, video konferans yöntemiyle gerçekleştirilen Türkiye – Danimarka 2’nci Dönem Ortak Ekonomik ve Ticari İşbirliği Komitesi (JETCO) toplantısı imza törenine katıldı.

    Danimarka Dışişleri Bakanı Sebastian Kofod ile birlikte toplantının protokolünü imzalayan Ticaret Bakanı Pekcan, basına kapalı olarak gerçekleştirilen toplantıda alınan kararları aktardı.

    JETCO toplantısında görüşülen konulara dikkat çeken Pekcan, “Sanayi, hizmetler ve tarım sektörlerindeki ikili ticari ve ekonomik işbirliğimizin artırılması, ayrıca; bilim ve teknoloji; değer zincirleri; yenilenebilir çevre uygulamaları ve girişimcilik başta olmak üzere pek çok konuda iki ülke kurumları arasında görüşmeler sağlandı ve işbirliği olanaklarını değerlendirdik” ifadelerine yer verdi.

    Sürdürülebilir çevre ve şehircilik konularında birçok yenilikçi iş birliği alanı olduğuna dikkat çeken Pekcan, bu yönde atılacak her türlü ekonomik inisiyatifin de arkasında olacaklarını belirtti.

    Türkiye-Danimarka arasındaki ikili ticaretlerde, ulusal para birimlerinin kullanılması konusunun da protokolde yer aldığını söyleyen Pekcan, “İki ülke arasında, ‘Araştırma-İnovasyon’ ve ‘KOBİ’lerle ilgili çalışma grubu kurulmasına; ayrıca sağlık alanında bir Mutabakat Zaptı (MOU) imzalanmasına yönelik ortak görüş ve kararlılık ortaya koyduk” diye konuştu.

    Toplantı çerçevesinde ayrıca, Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) arasındaki Gümrük Birliğinin güncellenmesi sürecine de değinildiğini aktaran Pekcan, Gümrük Birliği güncellemesinin ekonomik açıdan faydalı bir adım olacağını da söyledi.

    Türkiye ile Danimarka arasındaki ikili ilişkiler ve ticaret hacmini de değerlendiren Pekcan, “Danimarka ile ülkemiz arasında halihazırda 2 milyar dolarlık bir ticaret hacmi var. Amacımız ilk etapta bu ikili ticareti dengeli olarak 5 milyar dolarlık bir seviyeye çıkarmak. Ülkemiz ekonomisinin dinamizmini ve her geçen gün gelişen teknolojik altyapısını göz önünde bulundurduğumuzda firmalarımız ile Danimarkalı firmalar arasında yeni ve yenilikçi ortaklıklar kurulabileceğini öngörüyoruz” dedi.

    Savunma sanayinden yenilenebilir enerjiye, ilaç ve kimya sanayinden otomotive kadar özellikle orta ve yüksek teknoloji içeren sektörlerle ilgili işbirliği noktasında önemli potansiyeller olduğuna dikkat çeken Pekcan, “İleri tarım teknolojileri ile birlikte, çevre ve atık yönetimi konusunda da ciddi işbirliği alanları mevcut. Keza hizmetler sektöründe; lojistik, müteahhitlik müşavirlik ve sağlık turizmi ile turizm gibi alanlar ön plana çıkmakta. Söz konusu sektörel konuları birazdan iş insanlarımızla da İş Forumunda görüşeceğiz” dedi.

    Küresel ekonominin pandeminin etkisi altında olduğunu söyleyen Pekcan, “Biz Türkiye olarak; tüm beşeri kaynaklarımız, sanayi altyapımız ve lojistik avantajlarımız ile bu sürece hazırız. Pandemi sonrasındaki toparlanma sürecinde; yeni yatırımlara ev sahipliği yapabilecek; yatırım ve üretim üssü olma özelliğimizi güçlendirebilecek bir altyapıya sahip konumdayız” diye konuştu.

    Türkiye-Danimarka Ortak Ekonomi ve Ticaret Komisyonu toplantısının ve Toplantı Protokolünün her iki ülke için de hayırlı olmasını temenni eden Pekcan, basın açıklamasının ardından Danimarka Dışişleri Bakanı Sebastian Kofod ile birlikte her iki ülkeden iş insanlarının katılımıyla sanal ortamda gerçekleşecek Türkiye-Danimarka İş Forumuna katıldı.

  • EXPO 2026 İzmir, uluslararası ticareti canlandıracak

    EXPO 2026 İzmir, uluslararası ticareti canlandıracak

    İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in yoğun çabaları sonucunda İzmir’in 2026 yılında dünyanın en önemli Uluslararası Bahçe Bitkileri EXPO’suna ev sahipliği başvurusu onaylandı. Pınarbaşı’nda kurulacak EXPO alanı, 6 ay boyunca fuar ziyaretçilerini ağırlayacak, sonrasında ise yaşayan bir kent parkı olarak İzmir’e kazandırılacak.

    İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in, 550 günlük görev süresini değerlendirdiği Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezindeki toplantıda İzmir’in 2026 EXPO’suna ev sahipliği yapacağını açıklaması kentte büyük heyecana neden oldu. 2026 yılındaki Botanik EXPO’sunun İzmir için önemini vurgulayan Soyer, “Botanik EXPO kentimizdeki süs bitkileri sektörünü ateşlerken, İzmir’in hem kalkınmasına hem de uluslararası tanınırlığına büyük katkı yapacak. Botanik EXPO, 2030 Dünya EXPO’suna giden yolda önemli bir kilometre taşı olacak” dedi.

    Pınarbaşı’ndaki EXPO alanı cazibe merkezi olacak

    İzmir’in EXPO 2026’ya ev sahipliği yapması, uzun süredir devam eden temaslar sonucunda Uluslararası Bahçe Bitkileri Üreticileri Birliği (AIPH) Genel Kurulu’nda oy birliğiyle kabul edildi. 1 Mayıs-31 Ekim 2026 tarihleri arasında “Uyum İçinde Yaşamak (Living in Harmony)” ana temasıyla yapılacak Uluslararası Bahçe Bitkileri EXPO’sunu 4 milyon 700 bin kişinin ziyaret etmesi öngörülüyor. Tohumdan ağaca sektördeki tüm üreticiler için uluslararası ticaretin kapısını açacak EXPO 2026, İzmir’in dünyadaki bilinirliğini de artıracak. Pınarbaşı’nda 25 hektar üzerine kurulacak fuar alanı tematik sergilerin, dünya bahçelerinin, sanat, kültür, gıda ve diğer etkinliklerin yapılacağı önemli bir cazibe merkezi olacak. Alan 6 aylık EXPO süresince bahçeleri ve etkinlikleriyle misafirlerini ağırlarken, sonrasında yaşayan bir kent parkı olarak İzmir’e kazandırılacak. İzmir Büyükşehir Belediyesi, İZFAŞ ile birlikte İzmir’i EXPO 2026’ya hazırlamak için çalışmaları hemen başlatmayı planlıyor.

    “Üç bitki kıtasının sergileme bölgesi olarak kullanılacak”

    EXPO 2026, İzmir ve Türkiye’de bitki üreticilerine can suyu olacak, sektörü uluslararası çapta vitrine çıkartacak. Türkiye’de süs bitkileri, çalı grubu bitkileri ve yer örtüsü bitkileri alanında İzmir’in birinci sırada olduğunu söyleyen Başkan Tunç Soyer, “Şehrimiz, süs bitkileri üretim potansiyelinin yanı sıra ihracatında da çok önemli bir yere sahip. Öyle ki İzmir, sektörün sağladığı katma değer ve istihdam ile hem şehrimizdeki üreticilere hem de ülke ekonomisine önemli bir katkı sağlıyor. Türkiye, üç bitki coğrafyasının kesişme noktasında yer alan bir ülke. Biz EXPO 2026’da farklı ve zıt yaşamların doğadaki, bilhassa Anadolu coğrafyasındaki uyumuna dikkat çekmeyi hedefliyoruz” diye konuştu. Soyer, EXPO 2026 için yapılacak çalışmaları şöyle anlattı: “EXPO alanı, Türkiye’de görülen ve aynı zamanda dünya yüzölçümünün önemli bir kısmını kaplayan Avrupa Sibirya Yaprakdöken Ormanları, Akdeniz Makilikleri ve İran Turan Bozkırları gibi üç bitki kıtasının sergileme bölgesi olarak kullanılacak. Her üç bitki kıtası da, dünya uygarlığına yön veren birçok bitkinin ana vatanı. Üç bitki peyzaj alanının içerisinde süs ve tarım bitkilerinin geçmişi, tohum dirençliliği, iklim dirençliliği ve bitkilerin geleceği gibi küresel açıdan tartışılan önemli tematik bölgeler yer alacak. Bu konularla ilgili eğitim, farkındalık çalışmaları gibi toplumsal duyarlılığı artıracak çeşitli etkinlikler de gerçekleştirmeyi planlıyoruz.”

    Urlalı düşünür Anaksagoras’a adanacak

    İzmir EXPO 2026’da “Süs ve Tarım Bitkilerinin Geçmişi” teması altında bu coğrafyadan çıkarak dünyaya yayılmış, zeytin, buğday, badem, armut, erik, kiraz gibi bitkiler incelenecek. Öte yandan EXPO 2026’ya kadar bu topraklarda yaşayan bitki türlerinin çoğaltılması için de yatırım yapılması ve yeni süs bitkilerinin dünyaya tanıtılması amaçlanıyor. “Tohum Dirençliliği” teması tohumu bir öz olarak ilk defa tarif eden Urlalı düşünür Anaksagoras’a adanacak. Bu tema altında geçmişten gelen, “atalık” olarak tanımlanan tohumların, küresel sistemde nasıl korunması gerektiğine dair yenilikçi projelere yer verilecek. Tohumlar, Nuh’un Gemisi formunda yapılacak bir teşhir alanında sergilenecek.

    Lezzetlerin bitki coğrafyaları ile ilişkisini gösteren alanlar

    EXPO 2026 için düşünülen üçüncü tema ise “İklim Dirençliliği.” Bu tema altında bitkilerin ve peyzajın geleceğine dair iklim dostu, yatay ve dikey peyzaj örnekleri ele alınacak ve EXPO’da sergilenecek. “Peyzaj Tasarımının Geleceği” başlığını taşıyan tema altında ise sürdürülebilir bahçeler, spesifik tasarım teknikleri, gıda bahçeleri gibi temel yaklaşımların uygulama örneklerinin sunulması planlanıyor. EXPO 2026’nın sergi bölümlerinde İzmir’i ve Anadolu’nun gastronomik zenginliğini gösteren farklı lezzetleri ve bu lezzetlerin bitki coğrafyaları ile ilişkisini gösteren alanlar da yer alacak. Ayrıca katılımcı ülkelerin bahçelerinde dünyanın dört bir yanından gastronomik zenginlikler sergilenecek. EXPO’nun düzenleneceği alanla ilgili çalışmalar da hemen başlatılıyor. Bölgedeki ulaşım ve diğer tüm altyapı çalışmalarının 2026 yılına kadar tamamlanması planlanıyor. Alana raylı sistem ve karayolu ile ulaşmak mümkün olacak. Bahçeleri ve etkinlikleri ile 6 ay boyunca misafirlerini ağırlayacak EXPO alanı, sonrasında da yaşayan bir kent parkı olarak ziyarete açık kalacak.

  • Başkan Karaarslan; “Sağlığın ticareti olmaz”

    Başkan Karaarslan; “Sağlığın ticareti olmaz”

    Aydın Eczacı Odası Başkanı Sefa Karaarslan, vitaminler ve gıda takviyeleri başta olmak üzere eczanede ve eczacı danışmanlığında sunulması gereken ürünlerin marketlerde satışına yönelik oluşturulan eczane taklidi alanların endişe oluşturduğunu ifade ederek “Sağlığın ticareti olmaz” dedi.

    Başkan Karaarslan, beş yıllık akademik eğitimini tamamlayarak Eczacı unvanı almış, ettiği eczacılık yeminine bağlı olarak halkın sağlığının korunması ve geliştirilmesinde özveriyle eczacıların, sadece ticari kaygılarla hareket edilen marketlerde satışa sunulan vitamin ve gıda takviyeleri alanlarını ve benzeri uygulamaları kaygı ile takip ettiklerini ifade etti.

    “Halk sağlığını ilgilendiren ürünler, eczacı danışmanlığında satılmalıdır”

    Başkan Karaarslan marketlerdeki uygulama ile ilgili olarak yaptığı açıklamada, “Konunun ticari ve halk sağlığını ilgilendiren iki boyutu var. Ticari açıdan ilgili yasal mevzuata uygun olduğu sürece söylenebilecek söz ve yapılabilecekler sınırlı olsa da konunun halk sağlığını ilgilendiren boyutunda mevzuatın tekrar gözden geçirilmesini elzem kılan hususlar var.

    Gıda takviyesi ve vitaminlerin bilinçsiz kullanımı, o ürünlerin içerdiği kimyasalların vücudumuzda parçalanması, atılması ve bazılarının depolanması süreçlerinde sağlığımızı olumsuz etkileme riski barındırır. Dahası bu ürünlerin kullanılan ilaçlarla etkileşime girip o ilaçların etkisini bozması sonucu kişinin sağlığı olumsuz etkilenebilir. Halk sağlığı açısından sağlığa ilişkin bütün ürünlerin eczanede ve eczacı danışmanlığında satılması olmazsa olmazdır” dedi.

    “Bilinçsiz ilaç kullanımları ölüme davetiye çıkarır”

    Vatandaşlar tarafından bilinçsiz ilaç kullanımının insan sağlığı tehdit etiğini açıklayan Başkan Kararslan, “Ağrı kesiciler başta olmak üzere bazı ilaçların, vitaminlerin, gıda takviyelerinin marketlerde serbestçe satıldığı Amerika Birleşik Devletlerinde zehirlenme ve ölüm vakalarında bilinçsiz ilaç kullanımı başı çekmektedir. Kamu otoritesi, sağlığa ve dolayısı ile ilaca bütçeden ayırdığı payın düşmesini istediği için halkın cebinden ödeyerek aldığı ürünlere sıcak bakmaktadır. Ancak yanlış ve fazla ilaç ve gıda takviyesi kullanımı sonucu ortaya çıkacak olumsuzluklar, hastaneye yatış ve tedavi masrafları düşünüldüğünde, farmakoekonomik açıdan sağlık sistemine uzun vadede daha çok yük getireceği gözden kaçırılmaktadır. Dahası ayrılan büyük reklam ve pazarlama bütçeleri nedeniyle bu tarz ürünlerin fiyatları normalin çok üstüne çıkmaktadır. Daha önce reklamı yapılmayıp şimdi reklamla fiyatları onar, onbeşer kat artan popüler ürünler bunun en bariz örneğini teşkil etmektedir” diye konuştu.

    “Mevzuat gözden geçirilmelidir”

    İlaç formundaki bütün ürünlerin eczane ve eczacı danışmanlığında sunumunun sağlanması gerektiğine dikkat çeken Başkan Karaarslan, “İş işten geçmeden mevzuatın gözden geçirilmesi, halk sağlığını önceleyen bir bakışla gıda takviyesi ve vitaminler başta olmak üzere sağlığa ilişkin bütün ürünlere sadece Sağlık Bakanlığı tarafından ruhsat verilmesi gerekir. Ruhsat süreçleri kolaylaştırılmış da olsa ilaç formundaki bütün ürünlerin sadece eczanede ve eczacı danışmanlığında sunumunun mevzuatta amir hüküm olması sağlanmalıdır. Ülkemizde güvenilir ve etkin bir sağlık sisteminin kurulması ve sürdürülmesinde öncü rol alan Sağlık Bakanlığımızın bu konuda daha duyarlı olmasını bekliyoruz. İlaç bir meta değildir. İlaç ticari bir ürün değildir. İlaç, fazlası zehir olan maddedir. Marketlerde başına eczacı da koysanız, satış hedefi ve baskısı ile profesyonelce hazırlanmış raflar ve türlü satış teknikleri ile halkımıza ihtiyacı olan olmayan ürünlerin pazarlanması, milletimize ve gelecek nesillere yapılacak en büyük ihanet olacaktır. Bu yanlıştan bir an önce dönülmesini umuyor ve bekliyoruz “diyerek konunun önemine dikkat çekti.