Etiket: Tıbbi

  • Evde Bakım Hizmetleriyle 22 Bin 500 Tıbbi Müdahale Yapıldı

    Muğla Büyükşehir Belediyesi Sağlık ve Sosyal Hizmetler Dairesi Başkanlığı, sağlık alanında profesyonel ekiplerle vatandaşlara evde bakım, hasta nakli gibi sosyal hizmetlerine tüm hızıyla devam ediyor. Gazi Mustafa Kemal Atatürk Kültür Merkezi’nde düzenlenen evde bakım hizmetleri Aralık ayı değerlendirme ve bilgilendirme toplantısı ilçelerdeki birimlerde görev yapan personelin katılımıyla gerçekleştirildi. Toplantıda sağlık ekiplerinin aralık ayı içerisinde 281 haneyi ziyaret ederek 3 bin 392 tıbbi müdahalede bulunduğu belirtildi.

    Muğla Büyükşehir Belediyesi Sağlık ve Sosyal Hizmetler Dairesi Başkanı Hacı Koç, sosyal belediyecilik anlayışıyla 2014 yılı Ağustos ayında başlatılan evde bakım hizmetleriyle çok sayıda ihtiyaç sahibi, bakıma muhtaç ve engelli vatandaşa ulaşıldığını söyledi. Hacı Koç; “İl genelinde altı hizmet noktasından yürüttüğümüz evde bakım hizmetleriyle personelimizin de özverili çalışması sonucu bugüne kadar toplam 6 bin 375 haneyi ziyaret ettik ve 22 bin 479 tıbbi müdahale sayısına ulaştık. Sağlık ekiplerimiz ayrıca 3 bin 12 vatandaşımızı ambulans ve araçlarla ilgili sağlık kuruluşlarına naklini gerçekleştirdi. Büyükşehir Belediyesi olarak vatandaşlarımıza sağlık ve sosyal alanlarda en iyi şekilde hizmet vermek için projeler üretmeye ve çalışmalar yapmaya devam edeceğiz” dedi.

    Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Osman Gürün, Muğla ili genelinde evde bakım hizmetleri ile birçok vatandaşın evine misafir olduklarını, vatandaşların bu hizmetten memnuniyetinin kendileri için moral olduğunu söyledi. Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Osman Gürün; “Muğla ilimizde kısa bir sürede teşkilatlanmasını tamamlayan Büyükşehir Belediyesi ekiplerimiz her alanda vatandaşlarımıza hizmet vermeye başladı. Evde Bakım hizmetimizle yaşlı, engelli, yatakta tedavi gören vatandaşlarımızın evlerine uzman ekiplerimizle misafir oluyoruz. Vatandaşlarımızdan olumlu geri dönüşümler aldığımız ve büyük destek alan bu hizmetimizde ziyaret ettiğimiz aileler Büyükşehir personelini aile bireyleri olarak görmeye ve sahip çıkmaya başladı. Bu hizmeti Muğla ili genelinde başarıyla yürüten sağlık ekiplerimize teşekkür ediyor, vatandaşlarımızın her zaman yanlarında olduğumuzu bilmelerini istiyorum” dedi.

  • Tıbbi Uygulama Hatalarına Güncel Bakış

    Hukukçu Hekim Prof. Dr. Hasan Tahsin Keçeligil, hasta ve hasta yakınlarının, özellikle dava açma yoluna gitmeden, öteki hak arama yollarını kullanmalarını tavsiye ettiklerini söyledi.

    Tıbbi uygulama hataları, hasta ve yakınları için hak arama yolları konusunda açıklamalarda bulunan Ondokuz Mayıs Üniversitesi(OMÜ) Tıp Fakültesi Kalp ve Damar Cerrahisi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Tahsin Keçeligil, Türkiye’de tıbbi uygulama hataları konusu üzerinde son yıllarda daha çok durulduğunu ifade etti. Tıbbi uygulama hatalarının, kimi zaman hekim ya da diğer bir sağlık personelinin hatası, kimi zaman sağlık ekibinin hatası olduğunu söyleyen Keçeligil, pek çok defa ise organizasyon kusuru olarak karşılaşılan bir durum olduğunu belirtti.

    “ÖZEL OLARAK DÜZENLENMİŞ BİR KANUN YOKTUR”

    Tıbbi uygulama hatalarında temel sebeplerin; dikkatsizlik, tedbirsizlik, meslekte acemilik, emir ve nizamlara uymamak şeklinde ifade edilebileceğine söyleyen Keçeligil, “Türk Ceza Kanunu, çoğu defa kasta dayalı olmayan bu tip sorumluluğu ‘taksir’ sorumluluğu olarak kabul etmekte ve ‘özen yükümlülüğüne aykırılık’ olarak açıklamaktadır. Ülkemizde, tıbbi uygulama hataları bakımından özel olarak düzenlenmiş bir kanun yoktur. Bu vakalar, ceza hukuku ve özel hukuk bakımından, genel hükümler dahilinde değerlendirilir” dedi.

    “BAZI DURUMLARDA SAĞLIK PERSONELİNE SORUMLULUK YÜKLENEMEZ”

    Sağlık hizmetlerinin yüksek riskli işler arasında yer aldığını ifade eden Prof. Dr. Keçeligil, “Başka bir ifadeyle, her tıbbi müdahalenin az ya da çok bir riski vardır. Risksiz bir tıbbi uygulama mümkün değildir. Normal şartlarda, sağlık hizmetleri, hastanın aydınlatılmış rızası dahilinde ve ‘izin verilen risk’ dediğimiz kavram kapsamında yürütülür. Bu noktada, ‘aydınlatılmış onam’ kavramına değinmeliyiz. Anayasamızın 17. maddesine ve Hasta Hakları Yönetmeliği’nin 5., 15. ve 24. maddelerine göre, ‘Tıbbi zorunluluklar ve kanunlarda yazılı haller dışında, rızası olmaksızın kişinin vücut bütünlüğüne ve diğer kişilik haklarına dokunulamaz. Hastanın bilgilendirilmek suretiyle rızasının alınması esastır’. Tıpta, öngörülebilen ancak önlenemeyen kimi durumlar vardır ki, bunlar ‘komplikasyon’ olarak adlandırılırlar ve bunlar nedeniyle sağlık personeline bir sorumluluk yüklenemez. Buna karşılık, öngörülebilen ve önlenebilen bazı istenmeyen durumlar vardır ki, bu zararlı sonucun gerçekleşmesi halinde tıbbi uygulama hatasından söz edilir ve sağlık personeli bundan sorumlu tutulabilir. Burada, esas önemli olan şey, gerekli tedbirler alınarak önlenmesi mümkün olan bir zararlı durumun, yeterli önlem alınmadığı için gerçekleşmiş olmasıdır. Mesela, bir ameliyatta, gerekli dikkat ve özen gösterilmediği için hastanın vücudunda yabancı cisim unutulmuş ise veya hastanın sağ dizi yerine sol dizi ameliyat edilmiş ise, bu durumda açık bir tıbbi uygulama hatası vardır. Buna karşın, her türlü tedbirin alınmış olduğu bir ameliyattan sonra o bölgede enfeksiyon gelişmiş ise, burada özen yükümlülüğü yerine getirildiği için bir kusur söz konusu olmayacaktır” diye konuştu.

    “DAVA AŞAMASINDA UZMANLARDAN GÖRÜŞ ALINMASI YARARLI OLACAKTIR”

    Her insanın bünyesinin farklı olduğunu belirten Keçeligil, “Buna bağlı olarak, tıbbi uygulamalarda matematikte olduğu gibi sonuç kesin biçimde garanti edilemez. Her hasta bünyesinin bir ilaca ya da bir uygulamaya yanıtı farklı olabilir. Dolayısıyla, tıbbi uygulama hatalarına bakıldığında, hastanın aydınlatılmış olmasının varlığı, dikkat ve özen yükümlülüğüne uygun işlem, organizasyonun işleyiş şekli, hasta kayıtlarının tam ve güvenilir oluşu gibi çok sayıda parametre ele alınmalıdır. İşte, bu durumda, tıbbi uygulama hatasının olup-olmadığı sorusunun yanıtını alabilmek için, yargı makamları ‘bilirkişi’ görüşünden faydalanırlar. Ülkemizde, kanuni bilirkişiler olarak, Adli Tıp Kurumu, Yüksek Sağlık Şurası ve üniversite klinikleri bulunmaktadır. Hasta veya hasta yakını, bir tıbbi uygulama hatasına maruz kaldığını düşünüyorsa, kanun ve yönetmelikler ona çok çeşitli haklar sağlamaktadır. Hastanın ve hasta ile ilgili bulunanların, hasta haklarının ihlali halinde, mevzuat çerçevesinde her türlü müracaat, şikayet ve dava hakları vardır. Hasta ve hasta yakınlarının, özellikle dava açma yoluna gitmeden, öteki hak arama yollarını kullanmasını tavsiye edebiliriz. Dava açma aşamasına gelindiğinde ise, muhakkak surette, Tıp ve Sağlık Hukuku konusunda deneyimli bir uzmandan görüş alınarak hareket edilmesi yararlı olacaktır” şeklinde konuştu.

  • Genetik Bozuklukların Bir Çoğu Tıbbı Genetik Sayesinde Nesillere Aktarımı Önlenebiliyor

    Genetik bozuklukların bir çoğunun nesillere aktarımının ’Tıbbi Genetik’ sayesinde önlenebileceği kaydedildi.

    Konuyla ilgili bilgi veren Kanuni Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tıbbı Genetik Uzmanı Dr. Şenol Çitli, İnsan DNA’sında meydana gelen hasar sonucu ortaya çıkan bir takım hastalıkların Tıbbi Genetik tarafından incelendiğini ve bu hastalıkların bir çoğunun Tıbbi Genetik sayesinde nesillere aktarımının önlenebileceğini söyledi. Çitli, “Neden kaşlarımızda kıl var da yanaklarımızda yok veya neden iki gözümüz var diye düşündük mü? İnsanların yaratılış şeklini incelediğimizde; böbrek fonksiyonlarından üreme sistemine, zeka düzeyinden sinirlilik, şefkat gibi duygularına kadar vücudumuzdaki her şeyin belirli bir ölçüde olduğu görülmektedir. İnsan bedenindeki bu ölçülü yaratılış belli bir programın sonucudur. Bu program yaratıcı tarafından paketlenip hücre çekirdeğinin içine yerleştirilen ve bilim dünyasında DNA olarak isimlendirilen bir yapıda saklıdır. DNA’nın paketlenmiş şekline kromozom denmektedir. İnsanlarda 46 kromozom mevcut olup (erkekler:46 XY kadınlar:46 XX) her kromozom uzun bir ip merdivenini andıran DNA molekülünden oluşmaktadır. İnsanın çekirdeği durumundaki bu DNA molekülünün insanın yapısal ve fonksiyonel her şeyini kodladığı ve çeşitli mekanizmalar ile insandaki fizyolojik dengeleri hassas biçimde yönlendirdiği bilinmektedir. Bu yapısal ve fonksiyonel mekanizmaların sağlıklı bir biçimde kodlanması insan sağlığının temelini oluşturmaktadır. İnsan DNA sında (çeşitli büyüklüklerde olabilir)meydana gelen hasar sonucu ortaya çıkan hastalıklar genetik hastalıklar bunları inceleyen bilim dalına Tıbbi Genetik denmektedir. Bu hastalıklar kromozomal hastalıklar olabileceği gibi çok daha küçük gen düzeyindeki moleküler hastalıklar da olabilir” dedi.

    “BAYAN HASTADA TESTİS DOKUSU SAPTANDI”

    Bir bayan hastada yaptıkları ayrıntılı incelemede içerisinde rahim, tüpler, yumurtalıklarının olmadığını ve testis dokusunun saptandığını belirten Çitli, “Örnek bir hasta üzerinden gidecek olursak evlilik öncesi polikliniğimize başvuran 18 yaşında bir bayan hasta adet görmeme şikayetlerinden dolayı çok defa doktora gitmiş ve başta hormonlar olarak bir çok ilaç kullanmasına rağmen fayda görmemiş. Hastadan yapılan kromozom analizi sonucu 46 XY olarak saptanmış. (bayan 46XX olmalıdır. Erkek 46XY dir.) yapılan ayrıntılı incelemede hastanın içeride rahim, tüpler, yumurtalıkların olmadığı ve testis dokusunun olduğu saptanmıştır. Fakat dış muayenesi tam bir bayandır. Hasta mutlak anlamda kısır olan kız birey olarak kabul edilip genetik danışması verildi. Tam aksine 4 aylık erkek bebek hastanın yapılan analizinde 46XX olduğu saptandı. İleri genetik araştırma sonucu KAH diye kısaltılan genetik bir hastalık tanısı erkenden konuldu. Hasta çocuk cerrahisine ve çocuk endokrin bölümüne yönlendirilerek vajinoplasti ameliyatı ve hormonal tedavilerle sağlıklı bir kız bebek olarak tedavi edildi. Genetik tanının erkenden konması ne kadar değerli olduğu anlaşılıyor. Yine sık karşılaştığımız bir kromozomal bozukluk olarak ‘dengeli translakasyon taşıyıcısı’ diye adlandırdığımız kromozomal bozukluklarda ise kişide hiçbir şey olmaz ama olası gebeliklerinde büyük ihtimalle düşük yapma veya kısırlık şeklinde karşımıza çıkabilir. Bu hastalara konulacak erken tanı düşük ve sakat ihtimalini minimize edecektir” diye konuştu.

    “AİLEVİ AKDENİZ ATEŞİ’NE BÖLGEMİZDE DAHA SIK RASTLIYORUZ”

    Bölgede karşılarına en fazla Ailevi Akdeniz Ateşi gibi hastalıkların çıktığını kaydeden Çitli, “Toplumda sık gördüğümüz, çocuklarda doğum sonrası saptanmış fiziksel bozukluklar, zeka gerilikleri, gelişme geriliği ve boy kısalığı, Down sendromu/Patau sendromu/Edwrad sendromu gibi yüzlerce hastalıktan sorumlu olan bu kromozomal durumlarla karşı karşıyayız. Polikliniğimizde en çok gördüğümüz durumlar ise Ailevi Akdeniz Ateşi, Akdeniz Anemisi, kalıtsal trombofili (pıhtılaşma bozuklukları) gibi birçok hastalık genetik geçişli olmakla beraber klinik durum ve ortaya çıkma yaşı değişkendir. Örneğin bir Akdeniz ateşi hastasına erken/doğru tanı koymak hem hastanın karın ağrısı, ateş gibi bulgularla seyreden ataklarını önlemek hem de ataklar sonucu ortaya çıkabilecek olası bir böbrek yetmezliğine tedbir almak açısından çok önemlidir. Böyle hastaların çocuklarına bu hastalığı aktarma ihtimalleri genetik danışma açısından önem arz etmektedir. Eğer hasta isterse etkilenmemiş çocuk sahibi olma imkanları genetik seçme (PGD) ile mümkündür. Bu kapsamda Trabzon ili ve çevre illerde Sağlık Bakanlığı’na bağlı olarak bulunan tek genetik polikliniği ve laboratuvarı Kanuni Eğitim Araştırma Hastanesi bünyesinde bulunmaktadır. Polikliniğimizde rutin hasta muayenesi yapılmakta ve genetik hastalıklara tanı konulmakta olup hastadan gerekli genetik analizler tetkik edilip çıkan sonuçlar güncel bilgiler doğrultusunda genetik danışma eşliğinde hastaya verilmektedir. Ayrıca genetik laboratuvarımızda hastalardan alınan kanlardan DNA izole edilmekte ve hastalığına uygun gen bölgesi en ileri teknolojik donanıma sahip genetik analiz cihazlarıyla analiz edilip mutasyonlar belirlenebilmektedir” şeklinde konuştu.

  • Tıbbi Atık Eğitimi Verildi

    Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü tarafından Tıbbi Atıkların Kontrolü konusunda eğitim verildi.

    Çevre ve Şehircilik Gaziantep İl Müdürlüğü, tarafından Gaziantep Ticaret Odasında Tıbbi atıkların kontrolü hakkında yapılan toplantıda, tüm sağlık kuruluşlarının tıbbi atık sorumlularına, sağlık personeline ve tıbbi atıkların yönetimiyle görevli personellerine, belediyelerin tıbbi atık yönetimiyle görevli personellerine ve tıbbi atık yönetimine dahil olan özel temizlik/taşıma/bertaraf firmalarına ve personellerine tıbbi atıklara ilişkin sağlık, güvenlik ve çevre konularındaki duyarlılığı geliştirmek amacıyla eğitim verildi. Çevre ve Şehircilik Gaziantep İl Müdürlüğü, tarafından yapılan açıklamada, “22.07.2005 tarih ve 25883 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren Tıbbi Atıkların Kontrolü Yönetmeliği’nin “Eğitim” başlıklı 52. Maddesi gereğince tüm sağlık kuruluşlarının tıbbi atık sorumlularına, sağlık personeline ve tıbbi atıkların yönetimiyle görevli personellerine, belediyelerin tıbbi atık yönetimiyle görevli personellerine ve tıbbi atık yönetimine dahil olan özel temizlik/taşıma/bertaraf firmalarına ve personellerine tıbbi atıklara ilişkin sağlık, güvenlik ve çevre konularındaki duyarlılığı geliştirmek amacıyla Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğümüz koordinasyonunda eğitim verilmesi gerektiği belirtilmektedir” denildi.

    Bu amaçla Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü teknik Personellerinden; Şengül İymen, Aslıhan Kayadelen, Elif Yıldırım tarafından “Atık Yönetimi ile ilgili genel bilgiler, Tıbbi Atıklar hakkında genel bilgiler, Tıbbi Atık Yönetimiyle ilgili Mevzuat, Sağlık Kuruluşlarında Tıbbi Atık Yönetimi, Belediyelerde Tıbbi Atık Yönetimi, Tıbbi Atıkların Toplanması” konularını kapsayan eğitimi verildi.

    Eğitimin sonunda katılımcılara sertifika verildi.

  • Karadeniz’de Tıbbi Ve Aromatik Bitkiler Ek Gelir Kapısı Olacak

    Doğu Karadeniz Bölgesi’nde tıbbi ve aromatik bitki envanteri çıkarılarak, ekonomik değeri olan bitkilerin üreticiler tarafından yetiştirilmesi ile ek gelir kapısı sağlanacak.

    Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi (DOKAP), “Tıbbi ve Aromatik Bitki Envanteri Çıkarılması Eğitimi ve Araştırma Projesi” semineri düzenledi. Seminerin açılış konuşmasını yapan DOKAP Başkanı Ekrem Yüce, Doğu Karadeniz’de 3 bin 659 çeşit tıbbi ve aromatik bitki bulunduğunu ifade etti. Doğu Karadeniz Bölgesi’ndeki tıbbi ve aromatik bitkilerin çok zengin olduğunu vurgulayan Yüce, “Sadece bizim çalışma bölgelerimizde 3 bin 659 adet tıbbi ve aromatik bitki bulunuyor. Bu bitkilerin katma değere dönüştürülmesi için ve bölge halkının kalkınmasına yardımcı olmak için çalışmalar hızlı bir tempo ile başladı. Bugün ise burada bu çalışmaları anlatan ve bu bitkilerin nasıl kullanılacağını, araştırılacağını sizlere bu işin uzmanı olan saygıdeğer hocalarımız anlatacak. İnşallah bu çalışmalar ile birlikte bölgemizde ek bir gelir daha ortaya çıkmış olacak. Bitki çeşitliliği açısından oldukça zengin olan Doğu Karadeniz Bölgesi’ndeki tıbbi ve aromatik bitki envanteri çıkarılacak, bu bitkilerden ekonomik değeri olanlar belirlenecek ve üreticilerin bu bitkileri yetiştirmeleri teşvik edilerek bölge insanımızın ve ülkemizin kalkınmasına katkı sağlanacaktır” dedi.

    Daha sonra Prof. Dr. Neriman Özhatay ve Yar. Doç. Dr. Mine Koçyiğit, Doğu Karadeniz Bölgesi’nde doğal tıbbi ve aromatik bitki envanterleri hakkında bilgiler verdi. Prof. Dr. Yüksel Kan ise, “Doğu Karadeniz Bölgesi’nde Tıbbî ve Aromatik Bitkiler Üretiminin Geliştirilmesi ve Üreticilerin Eğitimi” konulu bir seminer verdi.