Etiket: Tezer

  • İzmir’de Birsen Tezer rüzgarı

    Yakın dönem müzik tarihinin önemli kadın vokallerinden Birsen Tezer, İzmir’in yeni yaşam merkezi MaviBahçe’de bir konser verdi.

    MaviBahçe Kent Meydanı’nda düzenlenen Birsen Tezer konserine İzmirliler yoğun ilgi gösterdi. İzleyicilere duygulu ve hareketli şarkılarıyla unutulmaz bir gece yaşatan Tezer, dinleyicilerin istek parçalarını da seslendirdi. Enerjisini sahneye yansıtan Tezer, sanatın her alanına katkı koyan MaviBahçe yönetimine teşekkür etti.

    Birsen Tezer kimdir?

    1984 yılında İ.T.Ü Türk Musikisi Devlet Konservatuarı’nın sınavlarına girip eğitime başlamayan Tezer, mezuniyetimden kısa bir süre önce profesyonel müzik yaşamıma başladı. İlk önceleri tek bir gitar ile başlayan serüven 1990 yılında zenginleşerek yerini grup sound’una bırakmaya başladı. İstanbul’un çeşitli mekanlarında grubumla birlikte kendi zevkime uygun repertuarımı oluşturup performanslar sergiledi. 1998 yılında Bülent Ortaçgil’in ’Light’ adlı albümünde Ortaçgil’le bir düet yapan (Kimseye Anlatmadım) sanatçı daha sonra yine Ortaçgil’in şarkılarından oluşan tribute albüm ’Şarkılar bir oyundur’da, ’Çığlık Çığlığa’ adlı şarkıyı seslendirmişti.

  • Prof. Dr. Mehmet Tezer: “Okul çantaları çocuklarda kamburluk yapabilir”

    Prof. Dr. Mehmet Tezer, halk arasındaki kamburluk olarak bilinen kifoz hastalığı hakkında bilgi verdi. Tezer, zamanında müdahale edilmediğinde sadece bel ve sırt bölgesini değil; iç organları da olumsuz etkilediğini söyledi.

    Hisar Intercontinental Hospital Omurga Merkezi Başkanı Prof. Dr. Mehmet Tezer, halk arasında kamburluk olarak da bilinen kifoz hakkında bilgi verdi. Halk arasındaki kamburluk olarak bilinen kifozun, aslında doğada var olan doğal kamburluğun ilerlemiş hali olduğunu kaydeden Tezer, “Hepimiz biliriz ki sırtımız biraz kambur; belimiz de biraz çukurdur. Sırtta görülen kamburluk belli bir dereceye kadar doğal kabul edilir. Sırt bölgesi veya sırt bel bileşkesinde görülen bu kamburluk düzeyi 50 derecenin üzerine çıkarsa kifozdan bahsedilebilir. Kifoz sadece kozmetik bir problem gibi görülse de aslında depresyon, okul başarısında düşüş, ebeveynlerle iletişim problemleri, sosyal adaptasyon gibi çok ciddi psikolojik problemleri de beraberinde getirir” dedi.

    “Özellikle ergenlik çağında ve erkek çocuklarda daha çok görülüyor”

    Kifozda, özellikle ergenlik dönemindeki erkek çocuklarında daha fazla görülen omurga büyümesinin olması gerektiği şekilde gelişmediğini belirten Tezer, “Omurlarımız dikdörtgen şeklindedir. Bu omurların her tarafından eşit büyümesi sonucu omurga büyümemiz gerçekleşir. Ancak 10 yaş dönemi itibariyle özellikle sırt ve sırtla belin birleşme bölgesinde şekil bozuklukları başlar. Yani omurga sırtımızdan tam büyürken, ön tarafımızdan daha az büyüyerek dikdörtgen değil üçgen şeklini alır. Bu durumda çocuk dik durmayı başaramaz. Bazı sırt ağrıları olabilir. Şekil bozukluğu 15-16 yaş döneminde belirginleşir ve ne yazık ki 16-17 yaş civarında doktora gitmeye ihtiyaç duyulur. İşte bu dönemde çocuğun sırtındaki kamburluk görülür hale gelmiştir.

    Klinik muayene ve basit bir röntgen incelemesiyle çocuğunuzda görülen kamburluğun kemiksel bozukluk mu yoksa duruş bozukluğu mu olduğu bulunabilir. Burada ailelere çok önemli bir görev düşüyor. Özellikle çocukluk çağında ebeveynlerinizin ‘Çocuğum düzgün dur, kamburun çıkacak’ gibi sözlerine maruz kalmış olabiliriz. Aslında bu yönlendirme doğrudur. Eğer çocuk düzgün durması konusunda uyarıldığında doğru bir duruş alarak bunu koruyabiliyorsa bu kamburluk geçici bir durumdur. Ancak doğru durmaya çalıştığı halde pozisyonunu koruyamayarak eski haline dönüyorsa bunun mutlaka dikkate alınarak bir uzmana başvurulması gerekir. Kifoz, duruş bozukluğudur zamanla düzelir diye dikkate alınmazsa ilerler. Ameliyat dışı yöntemlerle çözülebilecek bir problem; ancak ameliyatla çözülebilir bir problem haline gelir. Dolayısıyla ebeveynlerin çok daha dikkatli olması gerekir” şeklinde konuştu.

    Prof. Dr. Mehmet Tezer, kifozun tedavi yöntemini de şöyle açıkladı: “Kamburluk tanısı konulduktan sonra derecesine göre tedavi planı belirlenir. Kamburluk ameliyatsız tedavi yöntemleriyle kontrol altına alınarak düzeltilebilecek durumdaysa; egzersiz, duruş öğretme, kas güçlendirme, karın ve sırt kaslarının güçlendirilmesi, mekik, ters mekik ve şınav hareketlerinin yapılması, bunların gün içerisinde tekrarlanması gibi fizik tedavi uygulamalarının devreye girdiği bir düzenlemeyle hastalık takibe alınır. Ama bütün bu egzersiz ve fizik tedavi hareketleri uygulandığı halde istenilen sonuca ulaşılamıyor ve eğriliğin derecesinde artış devam ediyorsa korse tedavisine başlanır. Korse tedavisi, önemli, zor ve dikkat gerektiren bir tedavidir. Kamburluğun yeri ve derecesine uygun korse, korse teknisyeni ve omurga cerrahının ortak çalışmasıyla belirlenerek kişiye özel tasarlanır. Bu korselerin kamburluğun derecesine göre, iskelet büyümesi tamamlanana kadar 10-20 saat aralıksız takılması gerekebilir. Kişiye özel ve uygun koşullarda kullanılan bir korse hastalığı ameliyata gerek olmadan düzeltebilir. Ancak korseye rağmen düzelmeyen bir kamburluk söz konusuysa cerrahi müdahale gerekir. Ülkemizde ne yazık ki kifoz, duruş bozukluğudur geçer gibi yanlış bir algıyla değerlendirildiği için hastalar genellikle 16-17 yaş civarında kamburluk gözle görülür hale geldiğinde doktora gitmeye ihtiyaç duyarlar. Dolayısıyla ameliyat bu tür hastalıklarda 16-18 yaş döneminde olur. Dileğimiz ameliyata gerek olmayan bir dönemde kifozu yakalayabilirsek ameliyat dışı tedavi yöntemleriyle gerekli tedaviyi yapmaktır. Günümüzde gelişen anestezi teknikleri ve yoğun bakım üniteleriyle, ameliyatlardaki komplikasyon riski yüzde 2’lerin altına düşmüştür. Ameliyat sonrası hareketlilik, kamburluğun derecesi ve bulunduğu bölgeye göre değişir. Omurganın vida yerleştirilen bölümünde hareket iptal edilmiş olduğu için kifoz ameliyatı ne kadar erken dönemde yapılırsa hareket serbestliği de o kadar sağlanmış olur. Mümkün olan en kısa mesafeyi içerecek şekilde ameliyat yapılarak hastanın hareket alanı kısıtlanmamaya çalışılır. Ameliyattan bir gün sonra hasta kaldırılarak yürütülür ve gün geçtikçe hareketi artırılır. Kullanılan vidalar çok kuvvetli olduğu için çok nadir vakalar hariç korse kullanılmaz. Hasta, yüzme, bisiklet gibi sportif faaliyetlere 4-6 ay içerisinde başlayabilir”.

    Kifoz hastalığına zamanında müdahale edilmediğinde sadece bel ve sırt bölgesini değil; iç organları da olumsuz etkileyeceğini belirten Tezer, “Kifoz hastası olup gerekli tedaviyi görmeyen kişilerde yaş ilerledikçe göğüs kafesi deforme olarak kalp ve akciğerleri sıkıştırmaya başlar. Yeterli oksijen alışverişini engelleyerek kalbin kanı pompalama hızını da yavaşlatır ve bütün organları olumsuz etkilemeye başlar. Kifoz bel bölgesindeki çukurluğu da artırdığı için ilerledikçe belin esnekliğini azaltarak; bel fıtığı, sırt fıtığı, omurgayı dik tutan kaslarda kas ağrıları, kireçlenmelere de zemin hazırlar” şeklinde açıkladı.

    Prof. Dr. Mehmet Tezer, çocuklarımızı kifozdan korumanın mümkün olduğunun altını çizerek yapılması gerekenleri şöyle sıraladı: “Çocuğunuzun kendi ağırlığının yüzde 8-10’unu (4-6 kg) geçmeyen sırt çantaları kullanmasına dikkat edin. Çantasını sırtının orta kısmında taşımasını sağlayın. Çanta askılarını sırt bölgesinin aşağısına inmeyecek şekilde ayarlayın. Çantaları tek omzunda değil; çift omzunda, desteğini sırtının ortasına gelecek şekilde takması konusunda uyarın. Dik durmasını sağlamak için evdeki çalışma ortamını düzenleyin. Yaş ve gelişimine uygun bir çalışma masası ve sırt desteği olan sandalye seçin. Masa başında çalıştığı sürede doğru pozisyonda oturduğundan emin olun. Ders çalıştığı süre boyunca 30-45 dakikada bir mola vererek esneme, gerinme gibi egzersizler yapmasını sağlayın”.

  • Birsen Tezer Nilüfer’de Hayranlarını Büyüledi

    Uluslararası Nilüfer Caz Tatili Festivali cazın sevilen ismi Birsen Tezer’i ağırladı. Ünlü müzisyen, güçlü sesi ve unutulmaz şarkılarıyla dinleyicileri adeta büyüledi.

    Uluslararası Nilüfer Caz Tatili Festivali, müziğiyle sevenlerinin gönlünde taht kuran Birsen Tezer’i ağırladı. Görükle Sanat Mahal’de gerçekleşen konser yoğun ilgi gördü. Ünlü müzisyen, kendine has sesi ve yorumuyla hafızalardan silinmeyecek bir konser verdi. Tezer, konserde Erkan Oğur ve Bülent Ortaçgil gibi ünlü isimlerin eserlerini de seslendirdi. Konserde sık sık izleyiciler ve orkestra ile sohbet eden Birsen Tezer, müziği kadar sohbetiyle de gönülleri fethetti.

    Keyifli geçen konserde Birsen Tezer, sahne performansıyla büyük alkış aldı.

  • Prof. Dr. Tezer Kutluk: “2025 Yılında 30 Milyon Kişi Kanser Olacak, 16 Milyonu Hayatını Kaybedecek”

    Uluslararası Kanser Kontrol Örgütü (UICC) Başkanı Prof Dr. Tezer Kutluk, 2025 yılında 30 milyon kişinin kanser olacağını ve bunların 16 milyonunun öleceğini belirterek, bir an önce önlem alınması gerektiğini söyledi.

    Uluslararası Kanser Kontrol Örgütü Başkanı Prof Dr. Tezer Kutluk kanserle ilgili gerçekleri Antalya Gazeteciler Cemiyeti’nde 4 Şubat Dünya Kanser Günü nedeniyle gerçekleştirdiği toplantıda açıkladı. Kanser Araştırma ve Savaş Kurumu Derneği Antalya Şubesi Başkanı Op. Dr. Kadri Yakut, Memorial Sağlık Grubu Antalya Onkoloji Merkezi Başkanı Prof. Dr. Mustafa Özdoğan, Antalya Halk Sağlığı İl Müdürü Uzm. Dr. Murat Özdemir de toplantıda ellerine yapıştırdıkları notlarla kansere karşı tek elden mesaj verdi.

    “2025 YILINDA 30 MİLYON KİŞİ KANSER OLACAK, 16 MİLYONU ÖLECEK”

    Prof. Dr. Tezer Kutluk, kanserin büyük bir sorun olduğunu ve her yıl 14 milyon kişinin kanser olduğunu bunların 8 milyonunun ise hayatını kaybettiğini söyledi. Nüfus artışına göre kanser sayısındaki değişimi de vurgulayan Kutluk, “Eğer böyle gidecek olursa sadece nüfus artışının etkisi ile 2025 yılında 14 milyon sayısı 25-30 milyona doğru gidiyor. Neredeyse iki katı. Ölümler de öyle olacak ve 16 milyonu bulacak. Bu önemli bir sorun” diye konuştu.

    Kanserin dünya ülkelerine maliyeti her yıl 1.2 trilyon dolar olduğunu ve bu rakamı hayal dahi edemediğini vurgulayan Prof. Kutluk, “Ben hayal edemiyorum bu bütçeyi. Bırakın fakirleri zengin ülkelerin bile baş edemeyeceği bir şey. Böyle büyük bir sorun için iyi bir ekonomi gerekiyor. Daha fazla canın kurtarılması için insanlık kansere karşı bir şeyler yapmak zorunda. Yapabilirseniz daha az insanın kanser olmasını sağlamak ve kanseri önlemek lazım. Yapılabilir mi yapılabilir. 8 milyon ölümden 4 milyonu 35 ve 69 yaş arasında erken yaş ölümleri kategorisine giriyor” dedi.

    “TIP TEKNOLOJİSİNDE BAŞ DÖNDÜRÜCÜ GELİŞMELER VAR”

    Tıp alanında baş döndürecek oranda gelişmelerin olduğunu belirten Prof. Kutluk, klasik tedavi yöntemlerine ek olarak ilaç tedavisinin de geliştiğini söyledi. Kanserin amansız hastalık olmaktan çıktığını ve başarı oranlarının devrim niteliğini taşıdığını da vurgulayan Kutluk şöyle konuştu:

    “Tıp teknolojisinde baş döndürücü gelişmeler var. Klasik radyoterapi, kemoterapi yanında ilaç teknolojisindeki gelişmeler daha iyi imkanlar sunuyor. Kanser tek bir hastalık olmadığı için tek bir çözüm yok. Ama inanın her gün basamak basamak daha iyiye gidiyor. Amansız bir hastalık olmaktan çıktı. Erişkin kanserlerinde tedavi başarısı yüzde 60’ların üzerine çıktı. 1960’lı yıllarda yüzde 10’du. 50 yıldaki bu ilerleme devrim niteliğindedir. Çocuk kanserlerinde ise yüzde 85’lere ulaştı. Doğru zamanda doğru yerde doru tedavi almak lazım.”

    “CEP TELEFONU KANSER YAPAR MI TARTIŞMASI ARTIK YARAR VERMİYOR”

    Kanser örgütü olarak “Yapabilirim ve yapabiliriz” sloganı ile yola çıktıklarını ve ne yapabileceklerini gösterdiklerini de ifade eden Kutluk, bu projeyle kansere çok dikkat çektiklerini söyledi. Tünelin ucundaki ışığı gördüklerini ancak ışığa ulaşmak için çalışmalara hız vermek zorunda olduklarını belirten Kutluk, “Hep birlikte çalışıp yapabiliriz yapabilirim dediğimiz zaman kanser çok görülen ve öldüren bir hastalık olmaktan çıkacaktır” dedi.

    “Cep telefonları kanser yapar mı?” sorusuyla sık sık karşılaştıklarını ancak bu tartışmanın artık fayda getirmediğini de belirten Kutluk, “Cep telefonları kanser yapar mı tartışması artık yarar vermeyen bir tartışma olmaya başladı. Stres kanser yapar mı yapmaz deseniz bile inanmıyorlar yapar diyorlar. Stres doğrudan kanser yapmıyor. Stresli bir insan hastalığı iyi yönetemezse kanser oluyor” dedi.

    “ANTALYA KANSER TARAMASINDA LİDER KONUMUNDA”

    Antalya Halk Sağlığı İl Müdürü Uzm. Dr. Murat Özdemir, Antalya’da kanserle ilgili yapılan çalışmalardan bilgi verdi. Herkesin tütünün ve alkolün zararlı olduğun bildiğini belirten Özdemir, bu zararlara ilişkin çocukları bilgilendirmek için okullarda çalışmalar yaptıklarını söyledi. Antalya’nın kanser taramasına ilişkin Türkiye’de en başarılı il olduğunu da belirten Özdemir, “Kolon kanseriyle ilgili 80 bin kişiye geçen yıl ulaştık pelvis kanseriyle ilgili de 75 bin kadınımızı taradık. Türkiye’de lider durumundayız. Türkiye’de en fazla rahim kanseri taraması yapan il Antalya’dır” dedi.

    DOKTORLAR ELLERİYLE KONUŞTU

    Toplantının ardından doktorlar kansere dikkat çekmek için ellerine postitlere yazdıkları notları yapıştırarak elleriyle mesaj verdi. Prof. Dr. Tezer Kutluk, “Kanseri yenmek için birlikte çalışabilirim”, Uzm. Dr. Murat Özdemir, “Engelleri aşalım”, Prof. Dr. Mustafa Özdoğan ise “Kanserden korkmayalım”, Op. Dr. Kadri Yakut “Kanseri kontrol edebiliriz” notuyla mesaj verdi.