Etiket: Tezel

  • Vali Çelik’ten korona virüsten hayatını kaybeden eğitimci Tezel için taziye mesajı

    Vali Çelik’ten korona virüsten hayatını kaybeden eğitimci Tezel için taziye mesajı

    Kütahya Valisi Ali Çelik, korona virüs sebebiyle hayatını kaybeden Merkez 80. Yıl Özel İdare İlkokulu Müdür Yardımcısı Emre Tezel için taziye mesajı yayımladı.

    Vali Çelik sosyal medya hesabından Tezel’in fotoğrafına yer vererek yayımladığı mesajında, ”Korona virüs sebebiyle hayatını kaybeden Merkez 80. Yıl Özel İdare İlkokulu Müdür Yardımcısı Emre Tezel’e Allah’tan rahmet, ailesine, yakınlarına ve öğrencilerine sabırlar diliyorum. Başımız sağ olsun” ifadelerini kullandı.

  • ESOGÜ Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Özden Tezel öğretmen adaylarına seslendi

    ESOGÜ Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Özden Tezel öğretmen adaylarına seslendi

    ESOGÜ Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Özden Tezel “Tercihim ESOGÜ” programı kapsamında geleceğin öğretmenlerine seslenerek fakültesini tanıttı.

    Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Kurumsal İletişim Merkezi fakülte, meslek yüksekokulu ve bölüm tanıtımlarını yayınlamaya başladı. ESOGÜ Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Özden Tezel “Tercihim ESOGÜ” programı kapsamında fakültesini tanıttı. Öğretmenliğin özveri ve sabır gerektiren bir meslek olduğunu söyleyen Tezel, fakülte ve üniversitenin sunduğu olanakları anlatarak öğretmen olmak isteyen adaylara seslendi.

    Tercih dönemi boyunca Tercihim ESOGÜ programı adı ile yayımlanacak videolarla öğrenci adaylarının bilgilendirilmesi hedefleniyor.

  • Op. Dr. Tezel: “Orta kulak iltihabının belirtileri arasında en sık rastlanılan kulak ağrısıdır”

    Op. Dr. Tezel: “Orta kulak iltihabının belirtileri arasında en sık rastlanılan kulak ağrısıdır”

    Kulak, Burun ve Boğaz (KBB) Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Zafer Tezel, orta kulak iltihabının belirtileri arasında en sık rastlanılanın kulak ağrısı olduğunu belirterek, tedavi edilmezse kronikleşip kulağa yerleşebileceğini ve sürekli iltihaplı akıntı ile işitme azlığına sebep olabileceğini söyledi.

    Medova Hastanesi KBB Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Zafer Tezel, kulağın dış, orta ve iç kulak olmak üzere üç ana bölümden oluştuğunu söyledi. Dış kulağın kulak kepçesi ve kepçeden kulak zarına kadar olan kanaldan oluştuğunu anlatan Op. Dr. Zafer Tezel, “Kulak muayenesi yapıldığında dış kulak yolu ve kulak zarı incelenir. Böylece dış kulak ve kulak zarının durumuna göre orta kulak hakkında fikir sahibi olunur. Orta kulak; kulak zarının iç tarafından başlar. leblebi büyüklüğünde, içi hava dolu bir boşluktur. Görevi kulağa gelen ses titreşimlerinin sinirler vasıtasıyla beyne iletilmesini sağlamaktır” dedi.

    “6 ile 15 aylık bebekler enfeksiyondan daha çok etkilenir”

    Kulak zarı ve kemikçikleri içeren orta kulağın çeşitli etkenlere bağlı olarak iltihaplanmasının orta kulak iltihabı olduğunu kaydeden Op. Dr. Zafer Tezel, “Orta kulak iltihabı genellikle üst solunum yolu enfeksiyonuna bağlı olabileceği gibi geniz eti ve alerjik nedenlerle de ortaya çıkabilir. İltihap tek kulağı ya da iki kulağı birden etkileyebilir. Sinüzit ya da boğaz enfeksiyonu ilerleyerek orta kulakta enfeksiyona neden olabilir. Genellikle burun ve boğazlardaki bakteri ya da virüslerin östaki borusu aracılığıyla orta kulağa geçmesiyle oluşur. ’otitis media’ olarak bilinen bu durum her yaşta ortaya çıkabilir; ancak 6 ile 15 aylık bebekler enfeksiyondan daha çok etkilenir” diye konuştu.

    “En sık rastlanılanın kulak ağrısı”

    Orta kulak iltihabının belirtileri arasında en sık rastlanılanın kulak ağrısı olduğunu aktaran Op. Dr. Tezel, “Özellikle akut dönemde şiddetli kulak ağrıları sıktır. Bu ağrılar, hastayı uykudan uyandıracak şiddette olabilir. Ağrıyla sıklıkla ateş ve işitme azlığı eşlik eder. Bakterilerin sebep olduğu iltihaba bağlı olarak hastanın kulak zarı şişip gerilir ve bu da ağrının şiddetini arttırır. Orta kulakta şiddetli sıvı birikimi olduğunda hastanın kulak zarı delinebilir ve kulaktan kanlı iltihap akabilir. Bu durumda gerilmenin ortadan kalkması sonucu ağrı kaybolur. Bu aşamada kulak akıntısı en belirgin belirtidir. Orta kulak iltihabı belirtileri hızlı bir şekilde gelişir ve birkaç gün içinde düzelir. Tedavi edilmezse kronikleşip kulağa yerleşebilir ve sürekli iltihaplı bir akıntı ve işitme azlığına sebep olabilir” ifadelerini kullandı.

    “Yüzme sonucunda kulak yoluna fazla miktarda su girebilir”

    Sık aralıklarla duş alımı veya havuzda yüzme sonucunda kulak yoluna fazla miktarda su girebildiğini söyleyen Tezel, “Su, kulak yolunun hemen girişindeki ter ve yağ bezlerinden salgılanan ve kulak kiri olarak bilinen koruyucu mumu yok etmektedir. Böylelikle bakterilerin ve mantarların üremesi de kolaylaşmaktadır. Kulakların sık aralıklarla temizlenmesi aynı şekilde kulağın koruyucu mumunu yok eder ayrıca dış kulak yolu cildini inceltir ve iltihaba neden olur. Ayrıca buşon olarak da adlandırılan kulak kiri azlığı, kulak yolunun pH değeri 7.0’den büyük olan sıvılarla temas etmesi, uzun ve dar kulak yolu ve işitme cihazı kullanımı da enfeksiyonu başlatabilir” şeklinde konuştu.

    Eğer, kulak yolu tırnak veya herhangi bir sert madde ile yaralanırsa kulak yolunun cildinde oluşacak çok küçük çatlaklardan mikroplar gireceğini ve iltihap gelişebileceğini aktaran Tezel, “Dış kulak iltihabı belirtileri, genellikle yüzme sonrası başlayan kaşıntı ve hızla artan ağrı şikayeti şeklindedir. Ağrı özellikle kulağa dokunulması veya kulağın hareket ettirilmesi durumunda fazlasıyla artar. Ödem dış kulak yolunun kapanmasına neden olarak duymayı zorlaştırabilir. Çoğunlukla sarı iltihaplı bir akıntı görülebilir. Kulak alt kısımlarında boyuna doğru lenf bezleri şişip burada ağrı yapabilir, çiğneme ve yutma sırasında ağrı ortaya çıkabilir” dedi.

  • SETBİR Başkanı Tezel: “Et fiyatının asıl belirleyicisi arz talep dengesidir”

    Türkiye Süt, Et, Gıda Sanayicileri ve Üreticileri Birliği (SETBİR) Yönetim Kurulu Başkanı Tarık Tezel, Dünya Süt Günü ve Ramazan Ayı öncesi önemli açıklamalarda bulundu. Et ve süt üretimi ve fiyatlarına değinen Tezel, yeterli hayvan kaynağına sahip olmanın önemini vurguladı. Tezel, tüm hayvansal protein ürünlerinin KDV’sini sıfırlanması gerektiğini de belirtti.

    21 Mayıs’ın Dünya Süt Günü olduğunu belirten Türkiye Süt, Et, Gıda Sanayicileri ve Üreticileri Birliği (SETBİR) Yönetim Kurulu Başkanı Tarık Tezel, önümüzdeki seneden itibaren Çin’in takvimi ile uyumlu bir hale getirilerek 1 Haziran’da olacağını belirtti. Tezel, SETBİR üyelerinin arasında et ve süt sanayi firmaları, hayvan yetiştiricileri, sektör tedarikçileri ile yem üreticileri yer aldığını şirket olarak 56, bu şirketlerden de şahıs olarak 92 üyelerinin var olduğunu belirterek “SETBİR üyesi şirketler günde 22 bin ton süt işliyor. Yılda 7,5 milyon tona denk gelen bu üretim miktarı, kayıtlı süt pazarının yüzde 80’ine, Türkiye’de bir yılda üretilen toplam süt miktarı olan 19 milyon tonun ise yüzde 40’ına karşılık geliyor. SETBİR üyesi şirketler, 500 bin adet büyükbaş, 100 bin adet küçükbaş çiftlik kapasitesine sahip. Yıllık ciro toplamı yaklaşık 20 milyar TL olan üyelerimiz, 83 bin kişiyi istihdam ediyor ve 500 bin üreticiyle iş yapıyor” dedi.

    “400-500 bin hayvan, açığı kapatır piyasayı rahatlatır”

    Et üretimi ve fiyatlarıyla ilgili Tarık Tezel, “Türkiye’de yılda 1 milyon 173 bin ton kırmızı et üretiliyor. Bunun 1 milyon 60 bin tonu sığır, 113 bin 500 tonu koyun-keçi, kalanı manda eti. İhtiyacımız olan et ise 1 milyon 350 bin. Bu açık 400-500 bin hayvan ile kapatılıp piyasa rahatlatılabilir. Et fiyatını asıl belirleyen ana unsur tüm ürünlerde olduğu gibi arz talep. Talebin yüksek olması fiyatı doğal olarak yükseltir. Dünyada yılda toplam (domuz eti hariç) kırmızı et üretimi 83 milyon ton. Bunun 9 milyon tonu AB ülkelerinde, 1 milyon 173 bin tonu da Türkiye’de üretiliyor. Yani dünyadaki toplam (domuz hariç) kırmızı et üretiminin yüzde 1,5’i Türkiye’de gerçekleşiyor. AB’deki üretim ile kıyaslandığında ise bizim üretimimizin, onların üretiminin yüzde 14’ü seviyesinde olduğunu görüyoruz. Kişi başına yıllık (domuz eti hariç) kırmızı et tüketimi ABD’de 36 kilo, AB’de 18 kilo. Türkiye’de yılda kişi başına 15 kilo kırmızı et tüketiliyor. Dünya ortalaması ise 11 kilo. Uzmanlara göre, yetişkin bir birey günde 70 gram kırmızı et tüketmeli. Bu hesapla 80 milyonluk nüfusumuza göre yılda ortalama kişi başı 25 kilo kırmızı et tüketmemiz gerekiyor. Eğer TÜİK verilerine göre 54 milyon kişi olan çalışabilir nüfusumuzu dikkate alırsak yılda kişi başına tüketmemiz gereken kırmızı et miktarı 17,5 kilo oluyor” ifadelerini kullandı.

    “Gelişmiş ülkelerde kişi başı tüketilen süt ürününün yarısından azını tüketiyoruz”

    Süt üretimi ile ilgili Tezel, “Ülkemizde yılda 19 milyon ton çiğ süt üretiliyor. Bu sütün 17 milyon tonu inek, geri kalanın büyük bölümü koyun-keçi sütü. Bir miktar da manda sütü üretiliyor. 17 milyon ton inek sütünü 5,5 milyon sağmal hayvandan elde ediyoruz. Sağmal koyun varlığımız ise 15 milyon baş. 4,5 milyon baş da sağmal keçimiz var. Bu sütün yılda 9,2 milyon tonu, yani yüzde 48’i, aralarında SETBİR üyesi firmaların da bulunduğu Türkiye süt sanayii tarafından işleniyor. Buradan yılda 1,5 milyon ton içme sütü, 58 bin ton tereyağ, 650 bin ton peynir, 1,2 milyon ton yoğurt, 684 bin ton ayran ve 124 bin ton süt tozu üretiliyor. Süt ürünleri ihracatımız ise 176 bin ton mertebesinde. Geçen yıl 323 milyon dolar değerinde süt tozu, peyniraltı suyu tozu ve peynir çeşitleri ihraç ettik. Türkiye yıllık 19 milyon tonluk çiğ süt üretimi ile dünyanın 8. büyük üreticisi. Dünyada üretilen yıllık 800 milyon ton çiğ sütün yüzde 2,3’ü Türkiye’nin. AB 165 milyon ton, ABD 97 milyon ton, Rusya 31 milyon ton, Çin 40 milyon ton, Brezilya 27 milyon ton, Yeni Zelanda 21 milyon ton çiğ süt üretiyor. Türkiye’de üretilen süt miktarı, AB’de bir yılda üretilen 165 milyon ton sütün de yüzde 11’ine karşılık geliyor. Bu oranla Almanya ve Fransa’nın ardından, üyesi olmasak da AB’de üçüncü büyük süt üreticisiyiz. Fakat gelişmiş ülkelerde kişi başına yıllık süt ve eşdeğeri süt ürünü tüketimi 300 litre. Bu miktar Türkiye’de ise 140 litre” dedi.

    Üretim kapasitemiz bugünkü tüketimin çok üzerinde

    Süt ve kırmızı et sektörlerinde üretim kapasitesinin, bugünkünün çok üzerinde bir tüketimi karşılayabilecek seviyede olduğunu belirten Tarık Tezel, “Gerek SETBİR üyeleri olarak bizler, gerekse süt ve kırmızı et sektörlerinin diğer paydaşları, halkımızın en kaliteli ve en hesaplı süt ve kırmızı et ürünlerine ulaşması, hayvansal proteinin en sağlıklı ürünlerini tüketmesi için canla başla çalışıyoruz. Ancak tüketim miktarlarımız yeterli değil. Halbuki süt ve kırmızı et sektörlerimizde üretim kapasitemiz, bugünkünün çok üzerinde bir tüketimi karşılayabilecek seviyede. Bunun için yeterli kaynak, teknoloji ve bilgi birikimimiz de var. Hedefimiz sütte, gelişmiş ülkelerin kişi başı yıllık süt ve eşdeğeri süt ürünü tüketim miktarı olan 300 litreye, ette de yine gelişmiş ülkelerin kişi başı yıllık kırmızı et tüketimi miktarı olan 21 kiloya ulaşmak. Bu hedeflere ulaşmak için yeterli hayvan kaynağına sahip olabilmeliyiz. Ancak bugün Türkiye’de sütte ve kırmızı ette yeterli hayvanımız yok. Her yıl ortalama 50 bin baş süt sığırı, 50 bin baş ile 500 bin baş arasında değişen miktarlarda da besi sığırı ithal ediyoruz. Eğer kendi hayvan kaynağımızı geliştiremezsek bu ithalat yarın da devam edecek. Dolayısıyla her halükarda, bugün 80 milyon olan, 2023’te 84 milyon, 2050’de 93 milyon olması öngörülen nüfusumuzun süt ve kırmızı et kaynaklı hayvansal protein ihtiyacını karşılayabilmek için hayvan sayımızı artırmak, bunun için de hayvancılığa yatırım yapmak şart. Bu yatırım, nüfusumuzu yeterli miktarda hayvansal proteinle beslemekle kalmayacak, bu sayede gelişecek sağlıklı nesiller daha az hastaneye, daha az huzurevine ihtiyaç duyacak, hayvansal proteinle büyüyen nesiller daha çok keşfe ve icada imza atacak. Bu hayvansal proteinin kaynağı olan hayvanların yerinde beslenmesi ile köyden kente göç önlenecek, köylülükten çiftçiliğe geçilirken kent dışı hayatta da refah artarak kırsal kalkınma gerçekleşecek. Kentte de kırsalda da daha sağlıklı, daha verimli, daha mutlu ve refah içinde bir toplum olmanın yolu açılacak. Bu bir hayal değil. Türkiye hayvancılıkta net ihracatçı, piyasa yapıcısı, yılda 50 milyar dolar gelir elde eden, 1 milyar dolar ihracat yapan, istikrarlı, verimli, rekabetçi bir ülke olabilir ise bunu başarabilir. Bu potansiyel ülkemizde mevcuttur” ifadelerini kullandı.

    Yapılması gerekenler

    Kaliteli ve hesaplı hayvansal protein kaynağı ile beslenme ve bunun sürdürebilmesi için yapılaması gereken dört şeyin olduğunu vurgulayan Tezel, “Kayıtdışını ortadan kaldırmalıyız. Fiyat istikrarını sağlamalıyız. Arz-talep dengesini sürdürülebilir bir yapıya kavuşturmalıyız. Süt ve et ürünlerine yönelik bilgi kirliliğini gidermeliyiz” dedi.

    “Tüm hayvansal protein ürünlerinin KDV’sini sıfırlanmalı”

    Tezel sözlerine şöyle devam etti: “Kayıt dışılığın üç ayağı var. İlki mali kayıt dışılık ki bu vergi kaybına yol açıyor. İkincisi, kayıt dışı üretim ki bu üretim izlenemiyor, denetlenemiyor, ürünün hangi koşullarda üretildiği, insan sağlığı için tehlike oluşturup oluşturmadığı bilinemiyor. Üçüncüsü ise kayıt dışı faaliyet, hayvan yetiştiricisini de kayıt dışına itiyor bu durumda gerçek hayvan sayılarımızı bilemiyor, hayvan kaynağımızı izleyemiyoruz. Bu kadar vahim sonuçlara yol açan kayıtdışı ile mücadele edebilmek için öncelikle tüm hayvansal protein ürünlerinin KDV’sini sıfırlayarak sosyal bir beslenme anlayışına geçmemiz gerekiyor. KDV sıfırlandığında, ürünün fiyatı aynı oranda ucuzlayacak. Ucuz ürün, tüketimi artıracak. Artan tüketim, kayıt içi ticareti büyütecek. KDV sıfırlandığında, kayıtdışına çıkmak artık bir avantaj sağlamayacağından, kayıtdışı çalışan da kayıt içine girecek. Kayıt içine girenden kurumlar vergisi ile gelir vergisi alma imkanı doğacak. Böylelikle sıfırlanmış KDV, vergi gelirinin de artmasını sağlayacak. Aynı olumlu etki, süt ve et üreticisinin kayıt dışından uzaklaşmasında, hayvan varlığımızın izlenebilirliğinin artmasında da kendini gösterecek.

    Fiyat istikrarı

    Fiyat istikrarı, sektörlerimizin istikrar içinde büyümesi, hayvansal protein tüketiminin artırılması, dünya ile rekabet edebilir seviyeye gelebilmek için gerekli. Bu istikrara ulaşabilmek için ise daha yüksek düzeyde bir verimlilik programı yapmamız gerekiyor. Dünya pazarlarında rekabetçi bir Türkiye için de iç piyasada da tedarik zincirinin tüm halkalarında fiyat istikrarını sağlamak önemli.

    Arz-Talep dengesi

    Arz-talep dengesini sürdürülebilir bir yapıya kavuşturabilmenin yolu, dünya pazarlarında rekabetçi olmaktan geçiyor. Böylelikle yurtiçinde üretim istikrarını ve verimliliğini her zaman garanti altına alabiliriz. Dolayısıyla sektör, ihracat ve depolama desteği ile teşvik edilir, Türk ürünlerinin marka değeri yurtdışında artırılırsa, hem iç piyasada istikrar sağlanır hem de kapımızın eşiğindeki yeni Gümrük Birliği düzenlemesine hazırlanmış oluruz.

    Bilgi kirliliği

    Üstesinden gelmemiz gereken en zorlu sorun bilgi kirliliği. Sektörlerimizin bir tane patronu var. O da her sabah okula gitmeden önce sütümüzü, akşam eve gelince etimizi tüketen bu memleketin çocukları. Ancak son yıllarda popülizm uğruna korku tacirliği yapılarak, bu çocukların annelerinin akıllarına şüphe tohumları ekiliyor. Bir gün et karalanıyor diğer gün süt. Türkiye’nin bugününü besleyen, geleceğinin güvencesi olan sektörlerimiz, uluslararası normlar ve kalite kriterlerine göre, Türkiye Cumhuriyeti’nin yasa ve yönetmelikleri uyarınca, bilimsel ve teknolojik gelişmenin ışığında üretim yapıyor. Ama üzülerek görüyoruz ki, iki asır önce Louis Pasteur tarafından keşfedilen, zararlı bakterileri yok edip sütü daha sağlıklı, dayanıklı ve uzun ömürlü kılan “pastörizasyon” yöntemini reddeden bir anlayış, tüketicimizin kafasını karıştırıp, dünyada yer edinmeye çalışan sektörlerimizi karalıyor. Bu yapılan yasaları hiçe saymak, bilimi reddetmek, sağlığa sırt çevirmek, halkımızı kandırmak ve gelecek nesillerin köküne dinamit koymaktır. İnanıyorum ki artık sessiz kalmamak, sektörün tüm meslek örgütleri, sivil toplum, gerçek bilim insanları ve basın mensupları ile birlikte bu karalama kampanyasına bir son vermek gerekiyor. Bu vesileyle Tarım-Gıda ve Sağlık Bakanlıklarımızı da beslenme kültürümüze, halkımızın sağlığına, gıda güvenliğine sahip çıkmaya davet ediyorum”.

    Romanya’dan ithal edilen ve hastalık nedeniyle öldüğü belirtilen hayvanlar ile ilgili Tezel, Bakanlık’tan açıklama beklenmeli ifadelerini kullandı. Tezel, kapalı yoğurt ve sütün sağlık yönünden eleştirilmesini de bilimsel bulmadığı belirtti.

  • Dr. Tezel, Akne İçin Dikkat Edilecek Hususları Anlattı

    Dermatoloji Uzmanı Dr. Fulya Tezel, akne için dikkat edilecek hususlar konusunda uyardı.

    Hayatında hemen hemen herkesin akne sorunuyla karşılaştığını anlatan Dr. Tezel, “Bilimsel olarak her 100 kişiden 85’inde görülen bu problem aslında baş gösterdiği andan itibaren tedavi edilmesi gereken bir cilt hastalığıdır. Ciltteki yağ bezlerinin iltihaplanarak gözenekleri kapatması ve kapanan gözeneklerin içinde oluşan P. Acnes bakterisinin kendine yaşam alanı bulmasıyla oluşan akne tedavi edilmediğinde daha ciddi cilt problemlerine yol açabiliyor” dedi.

    Gelip geçici gözle bakılan aknelerin bazen kalıcı olabildiğini anlatan Dermatoloji Uzmanı Dr. Fulya Tezel, “Özellikle ergenlik döneminde, yaşanılan çağa göre normal ya da gelip geçici olarak görünen akneleri mutlaka ciddiye almalısınız” dedi.

    AKNE İÇİN DİKKAT EDİLECEKLER

    Dermatoloji Uzmanı Dr. Fulya Tezel, akne konusunda doğru bilinen 20 yanlışı şöyle sıraladı;

    “1 – Akne kalıtsal değildir bilgisi kesinlikle yanlıştır. Sivilce çoğunlukla genetik bir cilt rahatsızlığıdır. Hatta bazılarında genetik olarak akne oluşumu hiç meydana gelmez.

    2 – Akneden sıkarak kurtulabilirsiniz bilgisi doğru değildir. Akne sıkıldığında içinde bulunan enfeksiyon dağılarak aknenin büyümesine neden olur.

    3 – Aknenin nedeni asla tek değildir. Böyle bir düşünceye kapılmayın. Genetik nedenler, hormon ve yağ bezesindeki hücresel bozukluklar akneye sebep olan etkilerden bazılarıdır.

    4 – Sivilcelerinize ergenlik dönemidir geçer gözüyle asla bakmayın. Ergenlik döneminde başlayan akne ömür boyunca peşinizi bırakmayabilir. Bu nedenle ergenlik döneminde de bir cilt uzmanından mutlaka yardım almalısınız.

    5 – Stres tabi ki bütün hastalıkları tetiklediği gibi akneyi de tetikleyebilir. Ancak stres sebebi akneleriniz olabilir. Bu nedenle hemen önlem alınmalıdır.

    6 – Akne sadece görsel ve kozmetiksel bir sorun değildir.Tedavi edilmediğinde önemli bir cilt problemi haline gelebilir ve özgüven eksikliğine yol açabilir.

    7 – Beslenmenin akne üzerindeki etkisi tam olarak netlik kazanmamıştır. Ancak birey bir besinden fazla tükettiğinde aknelerin arttığını gözlemliyorsa o besini daha az tüketmelidir.

    8 – Makyaj akne yapar yargısı yanlıştır. Aşırı yağlı makyaj malzemeleri ve sahne makyajı gibi aşırı makyaj akneyi tetikleyebilir. Ancak makyaj yapmamak bir çözüm değildir.

    9 – Çok terlemek bazı bünyelerde ciltteki yağlanmayı artırabilir bu da aknelerin oluşumunu tetikleyebilir. Ancak genel olarak terleme akne sebebi değildir.

    10 – Sadece sivilcenin olduğu bölgeye tedavi uygulanması ve ilaç kullanılması doğru değildir. Yüzdeki göz ve dudak bölgesi gibi hassas bölgeler hariç tüm yüze tedavi uygulaması yapılmalıdır.

    11 – Kısa süreli güneş ışınlarına maruz kalmak ciltteki yağlanmayı azaltarak aknelere iyi gelebilir. Ancak uzun süreli bronzlaşmak amacıyla güneşte kalmak ters etki yapabilir. Ölü hücrelerin soyularak gözenekleri tıkaması akneye yol açabilir.

    12 – Sigara sivilceye yol açar düşüncesi bilimsel olarak kanıtlanmış değildir.

    13 – Kese ve aşırı şekilde yapılan peeling akneye iyi gelmez.

    14 – Her sivilce akne değildir. Kıl kökü ve kıl batıkları akneyle karıştırılmamalıdır. Bunların tedavisi ayrıdır.

    15 – Solaryum asla sivilcelere iyi gelmez. Aksine daha fazla akne oluşumuna yol açarak cilt lekesi problemi ortaya çıkabilir.

    16 – Spor yapanların kullandığı destekleyici maddelerin içinde hormon desteği olmadığı sürece akneye neden olmaz.

    17 – A vitamini türevi ilaçlar kulaktan dolma bilgilerden edinilen bilgilere göre asla zararlı değildir. Aksine A vitamini içerikli ve izotretionin destekli olan ve akne tedavisinde kullanılan bir ilaç bu cilt problemine çok iyi gelmektedir.

    18 – İstediğim zaman aknelerden kurtulurum mantığı yanlıştır. Tedaviye mutlaka erkenden başlanmalıdır.

    19 – Peeling sadece cilt uzmanları tarafından uygulanması gerektiği kadar ve uygulanması gerektiği zamanlarda uygulanmalıdır.

    20 – Akneli yüz kesinlikle sık sık yıkanmamalıdır. Günde iki defa çıplak elle hiç bir tahriş edici madde kullanmadan yıkamak yeterlidir.”