Etiket: Teşhisinde

  • Prostat kanserinin erken teşhisinde PSA’nın önemi

    Prof. Dr. Hasan Biri, prostat kanserinin erken teşhisinde PSA’nın büyük öneme sahip olduğunu söyledi. Prof Dr. Biri, PSA’nın prostata özgün madde anlamına geldiğini ve yalnızca erkeklerde bulunduğunu belirterek, “PSA erkelere özgüdür. Yani bayanlarda bulunmaz. Kandan bakılan bir testtir. Prostat bezinden salınır ve sperm içerisine ancak bir miktar kan dolaşımına geçer. Prostat bezi hücrelerinin tahribatı genellikle prostat kanserinde meydana geldiği için Prostat kanserli hastaların kanlarında ölçülen PSA değerleri yüksek olarak ölçülmektedir” dedi.

    PSA testinin ilk olarak 1986 yılında prostat kanserinin ilerleyişini takip etme amaçlı olarak kullanılmaya başlandığını söyleyen Prof. Dr. Hasan Biri, 1994 yılında FDA kurumu tarafından prostat kanseri için parmakla rektal muayene ile birleştirilmiş şekilde bir prostat kanseri için tarama testi olarak kabul edildiğini ifade etti.

    Prostat kanserinde yükselen PSA değerlerinin kanser dışında iyi huylu prostat büyümesi, prostatit denilen prostat bezinin iltihabı, meni boşalması (ejekülasyon), prostat biyopsisi, parmakla rektal muayene, idrar yolu enfeksiyonu ve idrar yolu ameliyatları sebebiyle artabildiğini anlatan Prof. Dr. Hasan Biri, “Bu nedenle PSA nın yükselmesini doğru bir şekilde değerlendirebilmek için; ejekülasyondan 48 saat sonra, prostat masajından 3 gün geçtikten sonra, transrektal ultrasondan 7 gün ve prostat biyopsisinden 6 hafta geçtikten sonra PSA ölçümü tekrarlanmalıdır” dedi.

    PSA düzeyleri için özel bir normal ya da anormal değerin olmadığını ifade eden Prof. Dr. Hasan Biri, “Geçmişte bu düzey 4.0 ng/ml olarak kabul edilirdi. Bu düzeyin üstündeki değerlerde sıklıkla prostat biyopsisi önerilirdi. Ancak son zamanlarda değeri 2.5’a kadar indiren yayınlarda bulunmaktadır. Bunun sebebi PSA düzeyi 2.5 ile 4 arasında çıkanların yüzde 25’inde prostat kanseri tespit edilmesidir.Hatta bu sebeple yaşa göre PSA normal değerleri belirlenmeye başlamıştır. Buna göre, 40-49 yaş 0 – 2.5 ng/ml, 50-59 yaş 0 – 3.5 ng/ml, 60-69 yaş 0 – 4.5 ng/ml, 70 üzeri 0 – 6.5 ng/ml olarak belirlenmiştir” diye belirtti.

    Genelde 50 yaşını geçen her erkeğin yılda en az bir defa PSA testi yaptırmasını ören Prof. Dr. Hasan Biri, 1. derece aile üyeleri arasında prostat kanseri olanların, 45 yaşından itibaren PSA taraması yaptırması gerektiğini vurguladı.

    PSA düzeylerinin yaşla beraber doğal bir yükseliş gösterdiğini fakat bu oranın yılda 2 ng/ml ya da daha fazlasına ulaşırsa prostat kanseri riski oluştuğunu belirten Prof. Dr. Hasan Biri, “Bunun dışında 4-10 ng/ml arasındaki değerler, şüpheli sınır değerlerdir. 10 ng/ml üzerinde çıkan değerler ise yüksek olarak değerlendirilir” şeklinde konuştu.

    PSA’nın kanda düşük olarak da tespit edilebildiğine dikkati çeken Prof. Dr. Hasan Biri, “Bu durum bazı yayınlarda testosteron düşüklüğü ile ilişkilendirilmektedir. Ayrıca prostat küçültücü bazı ilaçlar (finasteride, dutasteride) PSA düzeylerini yalancı olarak düşük gösterebilmektedir. PSA değerinin normalden yüksek ancak 10’un altında çıkması durumunda prostat kanserinden başka birçok sebep olabileceği için PSA testinin prostat kanserine daha özgü olmasına yönelik çeşitli yöntemler geliştirilmiştir. Bunlardan bir tanesi; PSA’nın proteinlere bağlanmamış serbest şeklinin (Free PSA) toplam PSA miktarına bölünmesi ile elde edilen orandır. Prostat kanseri olmayan erkeklerde PSA’nın yüzde 75’i bağlı, yüzde 25’i serbest haldeyken, prostat kanserlilerde ise PSA’nın yüzde 90 bağlı, yüzde 10’u serbest haldedir” dedi.

    Bir diğer değerlendirmenin de PSA velositesi olduğunu söyleyen Prof. Dr. Hasan Biri, “Kandaki PSA değerinin belirli bir süre içerisindeki artış hızı demektir. Yıllık 0.75 ng/ml’nin üzerindeki artışlarda kanser saptama spesifikliği yüzde 90 ve sensitivitesi yüzde 80 olarak bildirilmiştir.” diye belirtti.

    PSA dansitesinin de PSA değerinin, prostat hacmine bölünmesi ile elde edildiğini ifade eden Prof. Dr. Hasan Biri, “PSA seviyesi 4-10 ng/ml arasında olanlarda 0.15 veya daha yüksek PSA dansite değeri olan hastalarda prostat kanseri olma ihtimali yüksek olduğu bildirilmiş ve bu hastalara prostat biyopsisi önerilmiştir.Ayrıca PSA düzeyi ne olursa olsun rektal muayenede şüpheli nodül varlığında da biyopsi önerilmektedir. PSA değerinin yüksek çıkması kanser şüphesi taşımakla birlikte kesin tanı için yeterli değildir. Sadece prostattan alınan bir örnek (Prostat biyopsisi) sayesinde kanser teşhisi konulabilir” diye anlattı.

    Prof. Dr. Hasan Biri, sözlerine şöyle devam etti; “Prostat biyopsisi, makatta rektum denilen kalın bağırsağın son kısmına yerleştirilen bir ultrasonografi cihazı ve cihazın içinden geçirilen bir iğne vasıtası ile prostat bezinin belirli bölgelerinden 12 veya daha fazla sayıda örnek alınması ile gerçekleştirilir. İşlem öncesinde yapılan lokal anestezi ile biyopsi sırasında ağrı oluşmamaktadır. İşlem yaklaşık 10 dakika sürmekte ve hastanede yatışa gerek kalmadan biyopsi sonrasında hasta günlük hayatına hemen dönebilmektedir. Alınan parçalar patolojik inceleme maksatlı patoloji laboratuvarına gönderilir ve birkaç gün içerisinde sonuçlanır. Biyopsi için kullanılan bölgenin temiz bir bölge olmaması nedeni ile çok düşük oranda enfeksiyon riski bulunmaktadır. Enfeksiyon riskini daha fazla düşürmek amacıyla işlem öncesi makatın temizlenebilmesi için lavman uygulaması ve antibiyotik uygulaması yapılmaktadır.”

  • Kanser Hastalığı Teşhisinde Yeni Yöntem

    Gün geçtikçe yeni gelişmelerin yaşandığı kanser hastalığının teşhisinde yeni bir yöntem daha geliştiriliyor. Konu ile ilgili açıklama yapan Prof. Dr. Ahmet Özet, “Hastaya acı veren bu tip biopsi yapılmamakta. Daha kolay bir şekilde hastayı değerlendirmekteyiz” dedi.

    Kanser hastalıklarında önemli gelişmelerin paylaşıldığı, Amerikan Klinik Onkoloji Derneği’nce (American Society of Clinical Oncology-ASCO ) bu yıl 52’ncisi düzenlenen bir kongre gerçekleştirildi. Kongre sonrası, alınan kararlar ve gelişmeler, Türk Tıbbi Onkoloji Derneği’nce düzenlenen Best Of ASCO’da hekimlere aktarıldı.

    Düzenlenen toplantının önemine ve amacını anlatan Türk Tıbbi Onkoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özet, “Bu toplantının özetinin sunulduğu toplantılar, yine farklı ülkelerde yapılabilmektedir. Ülkemizde de yine derneğimiz aracılığıyla bu toplantının 7’ncisi şu anda yapılmaktadır. Bu toplantının amacı ASCO sırasında kanser alanında ortaya çıkan önemli gelişmeleri ülkemizdeki bilim insanlarını tanıtmak ve sunmak amacıyla bu toplantıyı düzenliyoruz. Bir günlük süreli olarak bu toplantının özeti buradaki bilim insanlarımıza sunulacaktır. Yapılacak izleme sonucunda burada bunları izleme fırsatı da bulmuş durumdayız” dedi.

    “UZUN SÜRELİ HORMONEL TEDAVİ, MEME KANSERİNDEKİ BAŞARIYI ARTTIRMAKTADIR”

    Kongre sırasında ortaya çıkan 4 ana başlığı sıralayan Prof. Dr. Özet, meme kanserinde uzun süreli hormonel tedavinin kanserdeki başarıyı arttırdığı söyleyerek, “Bu kongre sırasında önlemli çalışmaların sunulduğu bir bölüm var. Bu bölümde başlıca 4 çalışma sunuldu. Bu çalışmalardan bir tanesinde özellikle meme kanserli hastalarda uzun süreli hormonel tedavinin daha yararlı olabileceğine ilişkin veriler paylaşıldı. Uzun süreli hormanal tedavilerin uygulanması antik hestrejonik tedavilerin verilmesi meme kanserindeki başarıyı arttırmaktadır. Diğer bir çalışma da yaşlılardaki beyin tümörü tedavisinde önemli çalışmalar sunuldu. Bu çalışma da yine yaşlılarda daha kısa süreli kemoterapi ile beraber radyoterapi uygulamalarının da yine gençlerde uygulamalarında başarılı ve tedavi şansını arttırdığı yine gözlendi. Bunun yanında yine çalışma, çocukluk çağındaki tümörlerde uygulanan tedavinin önemi, burada da tedavinin başarısının arttığı gösterildi” şeklinde konuştu.

    “SİGARA TOPLUMDAN UZAKLAŞTIRILMALI”

    Kanser oluşmasında sigaranın önemli rol oynadığını ifade eden Özet, “Önlemeyle ilgili olanları biz biliyoruz, kanserin ülkemizde önlenmesine yönelik en önemli yapılabilecek şey sigaranın toplumdan uzaklaştırılması tamamen yok edilmesi. Alkolün azaltılması, obezitenin önlenmesi eforun ve yürüyüş sporunun arttırılması, yeme içme alışkanlıklarımızın düzeltilmesi ki bunlar kanserin görülmesinde belirli oranda azalmaya yol açacaktır biliyoruz” diye konuştu.

    “DAHA KOLAY BİR ŞEKİLDE HASTAYI DEĞERLENDİRMEKTEYİZ”

    Kandan kanser teşhisi yapılmasının kanser tanısını ve tedavisi açısından faydasını aktaran Özet, “Kan da dediğimiz bir bölgede bir tümöral oluşum ortaya çıktığında bu ilerleyen süreçte burada ortaya çıkan tümoral dokuya ait hücreler kana geçmekte. Bunun yanında tümöre ait olan çeşitli materyaller, bunların gösterilmiş olması önem taşımakta. Bu şekilde uygulamalar yapıldığında, bu materyallerin dolaşan kanda gösterilmesi aslında hastaları yoran biopsi olarak adlandırdığımız işlemlerden uzak tutmakta. Hastaya acı veren bu tip biopsi yapılmamakta. Daha kolay bir şekilde hastayı değerlendirmekteyiz. Tanıya ulaşabilmektedir. Bu yönden bu yöntem önem taşımaktadır. Bu giderek yaygınlaşan bir yöntem, henüz standart değil. Ancak gelecek dönemde yaygın olarak birçok yöntemin yerini alacak gibi görünüyor” dedi.

    Kanser tedavisinde, tedavisinde immünoterapi uygulamaları önem taşımakta olduğunu söyleyen Ahmet Özet, “Bu imünoterapi dediğimizde vücudun savunma mekanizmalarının tümöre karşı yönlendirilmesi önem taşımakta ki bu amaca yönelik yıllardır çeşitli çalışmalar sürdürülmekteydi. Ancak burada sınırlı bir cevap elde edilmişti. Daha sonra tümöre yönelik, hücresel tedaviler uygulanmaya başlandı. Hücresel tedavilerde de belirli başarı elde edilmiş durumda. Takiben yine yapılacak diğer bir uygulama, son dönemde tümöre karşı vücudun cevabını kontrol eden, tedaviler geliştirilmiş durumda.  Bu tedavilerin pek çok kanser türünde etkinliği giderek artar. Bunlar daha az yan etki ile antitümör etkinlikleri ortaya çıkarabilmektedir. Ancak bu tedavilerin etkin olduğunu biliyoruz. Sınırlı bir etki ortaya çıkıyor” şeklinde konuştu.

  • Kanser Erken Teşhisinde Mobil Dönem

    Manisalı hayırsever iş adamı Ersan Atılgan tarafından İl Halk Sağlığına hibe edilen Gezici Kanser Tarama aracı, ilk taramasını Manisa Vergi Dairesinin bahçesinde gerçekleştirdi. Vergi Dairesinde 40-69 yaş aralığında bulunan bayan çalışanlara yönelik taramalarda erken teşhisin önemine dikkat çekildi.

    Manisa İl Halk Sağlığının Gezici Kanser Tarama Aracı hizmete girdi. İş adamı Ersan Atılgan tarafından İl Halk Sağlığı Müdürlüğüne hibe edilen mobil kanser tarama aracının maliyetinin 450 bin TL olduğu öğrenildi. Araçla birlikte bir de ek römork olması nedeniyle aynı anda iki farklı noktada kanser taraması yapılabileceği belirtildi.

    ÜÇ KANSER TÜRÜ İÇİN TARAMA YAPILIYOR

    Gezici Kanser Tarama Aracının ilk kez Manisa Vergi Dairesinde çalışan bayanlar için kullanıldığını kaydeden Manisa İl Halk Sağlığı Müdürü Dr. Ziya Tay, “Kanser ülkemizde ve dünyada ölüm nedenleri arasında ikinci sırada yer alıyor. Bakanlığımız kanserle mücadele için iki temel yol izliyor. Birincisi kanserin oluşmasını engellemek adına sigara ve obeziteyle mücadele programı yürütüyor. İkincisi de kanserlerde erken tanı çok önemli. Erken dönemde tespit edilen kanserler basit müdahalelerle tamamen iyileşmesi mümkün. Erken tanı ancak tarama programlarıyla mümkün. Ülkemizde en sık görülen meme kanseri, rahim ağzı kanseri ve bağırsak kanseri ile ilgili tarama programı yürütülüyor. Özellikle meme kanseri kadınlarda en sık görülen birinci sırada görülen kanser türüdür. Bu kanser erken taramalarla tespit edilip vatandaşların tedavileri yapılıyor” dedi.

    BİRÇOK YERDE TARAMA YAPILABİLECEK

    Meme kanseri için risk grubunun 40-69 yaş arası olduğunu hatırlatan Tay, şunları söyledi:

    “40-69 yaş arası bütün kadınlarımızı iki yılda bir meme kanseri yönünden mamografi çekimi yaparak taramasını yapıyoruz. Bu amaçla ilimizde sabit noktalarda yürüttüğümüz taramalarda vatandaşlarımızı belediyelerle işbirliği içinde KETEM merkezlerine, toplum sağlığı merkezlerine getirerek filmlerini çekiyorduk ancak şuan bir hayırseverimizin hediye ettiği kamyonla ve onun içine yerleştirilmiş mamografi cihazıyla birçok ilçe ve beldede bu taramaları yapabilme imkanına kavuşacağız.”

    Sağlık kontrolüne bugün vergi dairesinden başladıklarını anlatan Tay, sözlerini şöyle sürdürdü: “Sağolsun başkanımız bu konuda bize yardımcı oldu. Yer konusunda destek oldu. Biz de hem çalışanların bu taramalar nedeniyle vakit kaybı yaşamaması, işgücü kaybı olmaması için, daha kolay hizmete ulaşabilmesi adına mobil mamografi cihazımızı buraya getirdik ve burada çalışan personelimizin sağlık taramasını yapıyoruz. Bugün bitirmeyi umut ediyoruz. 50-60 civarında burada çalışan bu yaş grubundaki bayanların taramasını bugün tamamlamış olacağız. Bundan sonraki süreçte ilçelerde bu taramalara devam edeceğiz.”

    AYAĞA HİZMET İÇİN TEŞEKKÜR

    Manisa Vergi Dairesi Başkanı Yılmaz Çakan ise, 150 kişilik bir bayan çalışan olduğunu belirterek “Bunların risk grubu içerisinde olan çalışanlarımızın taramalarının, erken teşhislerinin yapılması adına sağ olsun İl Halk Sağlığı Müdürlüğü ve Sağlıklı Yaşam Merkezi hekimlerimizin gayretleriyle onlar bizimle iletişime geçti biz de bu konuda kendilerine gerekli yer ve lojistik anlamda desteği sağladık. Bizzat ayağa hizmet getirerek insanların sağlıklı bir yaşam ve sağlıklı bir çalışma hayatı adına böyle bir tarama gerçekleştirildi. Başta sayın müdürümüze emeklerinden dolayı, bu desteği sağlayan hayırseverimize ve buradaki hekim arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum. Bu konuda ilk olmak bizi de son derece mutlu etti” dedi.