Etiket: Tedaviyle

  • Diş hekimi korkusunu müzikli tedaviyle yenin

    Diş hekimi korkusunu müzikli tedaviyle yenin

    Bazı hastalar için diş tedavisi fobiye dönüşse de Uzm. Dt. Zeynep Ceren Çelik, teknolojik gelişmeler ve tedavi sırasında dinletilen müzik sayesinde korkunun yenilerek konforlu tedavinin mümkün olduğunu söyledi.

    ‘Dentafobi, odontofobi’ olarak literatüre giren diş hekimi korkusunun bireylerin sağlığı açısından önemli bir konu olduğunun altını çizen VM Medical Park Bursa Hastanesi Restoratif Diş Tedavisi Uzmanı Dt. Zeynep Ceren Çelik, “Bu konuda bizim diş hekimi olarak attığımız ilk adım, kişinin neden korktuğunu belirlemek oluyor. Çünkü diş hekimi korkusu, birçok alanı ilgilendiriyor. Hasta, diş tedavilerinde kullanılan malzemelerden dolayı korku ya da endişe duyabilir. Kişi, çıkan seslerden dolayı da korku hissedebilir. Diş hekiminin kendisinden, önlüğünden bile korkabilir. Hasta, daha önceki travmatik deneyimlerinden dolayı bir sonraki tedavide aynı acıları hissedebileceğini düşünüp bunları tekrar yaşamak istemediği için diş hekimine gitmekten kaçınabilir” diye konuştu.

    “Her aşamayı anlatıyoruz”

    Uzm. Dt. Zeynep Ceren Çelik, kişilerin diş hekimi korkusunu yenebilmeleri için uyguladıkları yöntemleri de şu şekilde anlattı:

    “Eğer hasta, diş hekimliğinde kullanılan malzemelerin seslerinden rahatsızlık duyuyorsa basit bir kulaklık yardımıyla kişiye müzik dinleterek bu fobinin üzerinden gelmeye çalışıyoruz. Diş hekimliği malzemelerinden korkuyorsa bu malzemelerin kesici, delici olmadığını göstererek ve hastaya her aşamayı anlatarak diş hekimi korkusunu yenebiliyoruz. Bu arada hastanın tedavisi, seanslara bölünerek de gerçekleştirilmiş oluyor. Eğer kişinin dişiyle ilgili daha önceki tedavi deneyimleri ağrılı geçmiş ya da diş hekimiyle uyuşmazlık yaşamışsa bunları da ayrıntılarıyla öğrenerek hastaya uygun ağrısız tedaviler uygulamaya çalışıyoruz. Diş hekimleri olarak hastalara ağrısız, konforlu ve en sonunda fonksiyonel ve estetik tedavileri sunmaya çalışıyoruz. Hasta da bunun bilincinde olup diş hekimiyle işbirliğine girdiği zaman bu korkusunu rahatlıkla yenebilir. Unutmayalım ki dentafobi yani diş hekimi korkusu, diş hekiminizle birlikte aşabileceğiniz bir olgudur. Eğer aşılamazsa diş kayıpları ve daha büyük problemler kaçınılmaz olabilir.”

  • Tedaviyle uzak ve yakın gözlüklerden kurtulabilirsiniz

    Göz Hastalıkları Uzmanı Opr. Dr. Gökhan Dinçer, trifokal lens göz içi tedavinin ardından kişinin uzak ve yakın gözlüklerinden kurtulabileceğini söyledi.

    Samsun Büyük Anadolu Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Opr. Dr. Gökhan Dinçer, üç odaklı trifokal lens tedavisi hakkında bilgi verdi. Trifokal lensin uzak ve yakını bir arada gösterme özelliğine sahip bir göz mercek olduğunu söyleyen Opr. Dr. Dinçer, “Trifokal lensler, uzağı, yakını iyi görmeyi ve orta mesafede de iyi bir görüş sağlamak amacıyla geliştirilmiş lenslerdir. Bu lenslerin gelişmesiyle birlikte ara mesafelerde de kullanılabilecek lens ihtiyacı da ortadan kalkmış oldu. Tedavide uzak ve yakın gözlük kullanmak istemeyen ya da katarakt nedeniyle ameliyat isteyen hastalarda saydamlığını yitiren göz merceğinin yerine operasyonla mercek koyulmaktadır. Bu mercekler monofokal olursa hasta uzağı görür, yakın gözlük kullanır, multifokal merceklerde ise uzak ve yakın görüş sağlar. Akıllı mercek dediğimiz trifokal lensler yerleştirilirse hasta uzak yakın ve orta mesafeleri gözlüksüz olarak görebilir. Bu tedavi yöntemi ile hastalar günlük aktivitelerini keyifle ve rahatlıkla yapabilirler” dedi.

    Tedavinin uygulanabileceği hasta özelliklerinden de bahseden Dr. Dinçer, şunları söyledi:

    “Excimer lazerle düzeltilemeyecek kadar yüksek miyop, hipermetrop veya astigmatı olanlar, Kornea kalınlığı lazere izin vermeyenler, kataraktlı ve yüksek kırılma kusurlu hastalar ve göz numarasının ilerlemediği sabit olduğu hastalar olarak yanıtlayabiliriz. Bu tedavi öncesinde hastanın detaylı bilgilendirilmesi çok önemlidir. Bunun için bu tedavinin sağlıklı olabilmesi için uzman kişiler tarafından yapılması gerekmektedir. Bu akıllı göz içi lens uygulamasındaki kullanılan göz içi merceklerin gözlüklerinden kurtulmak isteyen, ancak gözü lazer tedavisine uygun olmayan hastalara veya katarakt ameliyatı olup da katarakt ameliyatı sonrasında gözlük takmak istemeyen hastalara detaylı göz muayenesi sonrasında, göz yapısı uygunsa eğer bu hastalara öneriyoruz.’’

  • Prostat büyümesi ESOGÜ Hastanesinde damar içi tedaviyle durduruluyor

    Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) Tıp Fakültesi Girişimsel Radyoloji Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Fahrettin Küçükay, prostat büyümesine yönelik damar içi tedavisi hakkında açıklama yaptı.

    Doç. Dr. Fahrettin Küçükay, prostat büyümesi tedavisi için uygulanan tur ameliyatına alternatif olarak geliştirilen damar içi tedavinin, küçük kesiyle uygulanan ve büyük oranda başarı sağlanan bir yöntem olduğunu, ilaçla tedaviye cevap vermeyen kişilerde bu yöntemle prostat büyümesinin oluşturduğu semptomların önüne geçtiklerini belirtti. Doç. Dr. Küçükay, “Damar içi tedavisi (Prostatik Arter Embolizasyonu) sırasında herhangi bir ağrı ve sızı duyulmaması için lokal anestezi uygulanıyor. Daha sonra prostat büyümesini sağlayan damarları tıkamak için kasık bölgesindeki iki atardamar üzerinden ince tel ve borularla giriş yapılıyor. Prostat dokusunu besleyen ince atardamarlar tespit edilerek, mikrokürecikler yardımıyla tıkama işlemi gerçekleştiriliyor. Anjiyografi testleriyle tıkama işleminin başarısı kontrol ediliyor. Olumlu sonuçlar alındıktan sonra işlem sonlandırılıyor. Tedavi sonrası ilk 24 saat sık idrar isteği ve geçici ishal gibi bazı komplikasyonlar yaşanabiliyor. Ayrıca, düşük ihtimal de olsa, tedavi sonrasında ağrı, enfeksiyon, hedef dışındaki bölge ya da organın kasıtsız embolizasyonla tıkanması ve kanama ortaya çıkma ihtimali olabiliyor” dedi.

    Prostat iltihabı hakkında da bilgi veren Doç. Dr. Küçükay, genç ve yetişkin erkeklerde görülen prostat iltihabının, prostat bezinde meydana gelen bakteriyel enfeksiyondan dolayı oluştuğunu ve başlıca belirtilerinin; sık ya da zorlanarak idrara çıkma, idrar renginin bulanıklaşması veya idrarda kan görülmesi, eklem ve kaslarda yaşanan ağrılar ve cinsel isteksizlik olduğunu bildirdi. Dirençli prostat iltihabına sahip olan ve ilaç tedavisinin etki etmediği hastalara radyofrekans ısı tedavisi uyguladıklarını ancak bunun da istisnaları olduğunu özellikle belirten Doç. Dr. Küçükay, tedavi sürecini şöyle anlattı:

    “Tedaviden iki saat önce hastalara ağrı kesici almaları öneriliyor. Tedaviye başlanmadan önce genital bölgenin temizliği yapılıyor ve prostat iltihabını temizlemek için kullanılacak sisteme uyuşturucu madde sürülüyor. Bu işlemlerden sonra idrar torbasından çıkan idrar kanalına, ince boru ve balon sistemi yerleştiriliyor. Yaklaşık 5 buçuk milimetre genişliğindeki ince borunun bulunduğu uç kısımdan radyofrekans yöntemiyle ısı üretiliyor. Bu ısı sayesinde prostat iltihabı güvenli bir şekilde yakılıyor.”

    Tedaviden sonraki kontrollerin kısa sürmesi ve hastanın kısa sürede günlük hayatına dönmesinin önemli bir avantaj olduğunu söyleyen Doç. Dr. Küçükay, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) Hastanesinin, tedavinin Türkiye’de uygulandığı sınırlı merkezlerden biri olduğunu vurguladı.

  • Işıklı tedaviyle DNA’lar gençleşme eğilimine giriyor

    Uzman Berna Selek Savaşan, Amerika’da en yaygın gençleştirme tedavisi olduğunu belirttiği geniş bantlı ışık teknolojisinin, ameliyatsız yüz gerdirmeden güneş lekesi tedavisine kadar oldukça geniş bir yelpazede etkili çözümler sunduğunu söyledi.

    Amerika’da Stanford Üniversitesinde yapılan araştırmalar sonucunda geliştirilen BBL Forever Young teknolojisi hakkında bilgi veren İzmir’deki Clinic A Plus İşletme Müdürü Berna Selek Savaşan, “Geniş bantlı bir ışık teknolojisi, yüzün yukarıya doğru kalkmasını sağlamasının yanı sıra ciltteki renk eşitsizliklerini, güneş hasarlarını, el üzerindeki minik lekeleri, cilt yüzeyindeki düzensizlikleri, burun kenarında çıkan kılcal damar görüntüsünü tedavi eder. Bu teknolojiyi, Stanford Üniversitesindeki hem dermatolojik kürsüsü, hem de genetik kürsüsü test etmiş ve kişilerin 10 yıl gençleştiği görülmüştür” dedi.

    Işıkla tenin iletişimi

    Savaşan, geniş bantlı ışık teknolojisinin yaşlanma sürecini geciktirdiğini söyleyerek, “Bu teknoloji yaşlanma prosesini geriye götürüyor. Cilt hücreleri ışıkla iletişime geçiyor ve ışığa maruz kalan DNA’lar gençleşme eğilimine giriyor. Bu uygulamayla her yıl cilt biraz daha gençleşiyor. Bu tedavi var olanı düzeltmeye yönelik çalışıyor. Tedavinin yapıldığı cihaz aynı zamanda Amerikan Kanser Vakfı tarafından da onaylıdır. Cihazın hiçbir yan etkisi yoktur” diye konuştu.

    “Amerika’da 1 buçuk milyon kişi bu tedaviyi gördü”

    Geniş bantlı ışık teknolojisinin Amerika’da uygulanan en yaygın gençleştirme tedavisi olduğunu söyleyen Savaşan, “Uygulanan bu tedavi aynı zamanda tümör oluşmasını da engelliyor. Türkiye’de yaklaşık 3 yıldır bu tedavi kullanılıyor. Amerika da 1 milyon 700 bin kişi bu tedaviyi aldı ve almaya devam ediyor. Kişiler bu tedavi sayesinde bir yıl içinde daha iyi, daha genç, daha lekesiz, daha sıkı, daha bebeksi görünüyor” şeklinde konuştu.

    Bir seansın yaklaşık 30-45 dakika sürdüğünü ifade eden Savaşan, “Toplam tedavi süresi rahatsızlığın boyutuna göre 3 ile 6 seans arası değişebiliyor. Her yaşa ve her cilt tipine uygulanabiliyor. Ağrı, sızı yok. Lazer gibi ciltte yaralanma yapma riski bulunmuyor” ifadelerini kullandı.

    12 yıllık araştırmanın sonucu

    Bu teknolojide ışığın tene filtrelenerek verildiğini ve başarı sağlandığını söyleyen Savaşan, “Amerika’da bir grup denek üzerinde 12 yıllık bir bilimsel çalışma yapıldı. Bu süre boyunca kişilere bu teknoloji ile tedavi uygulanmış ve bu süreç yaklaşık 400 uzman kişi tarafından takip edilmiştir. Araştırma sonucunda da hücrelerin 10 yıl gençleştiği ortaya çıkmıştır” diye konuştu.

  • (Düzeltme) Op. Dr. İlhami Beyaztaş: “Hemoroidal hastalıkların yüzde 90-95’i tıbbi tedaviyle düzelebiliyor”

    Özel Konya Hospital Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. İlhami Beyaztaş, damar şişmesi olan ve halk arasında basur olarak bilinen hemoroidal hastalıkların yüzde 90-95’inin tıbbi tedavi ile düzelebilecek türden olduğunu söyledi.

    Hemoroidal hastalıkların toplumda sık olarak görüldüğünü anlatan Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. İlhami Beyaztaş, hemoroidin halk arasında basur olarak tanımlandığını belirterek, hemoroidal hastalıkların birçok sebepleri olduğunu söyledi. Vatandaşların diğer hastalıklardan korunması gibi bu hastalıklardan da korunma ve tedavi yöntemlerinin olduğunu ifade eden Op. Dr. Beyaztaş, “Hemoroid bir varis, yani damar şişmesidir. Makat bölgesindeki damarların çeşitli nedenlerle balonlaşmasıdır. Halk arasında ayakta görülen varisin makat bölgesinde şekline biz hemoroid diyoruz” dedi.

    “Kabızlık yapan durumlardan uzak durmamız lazım”

    Hemoroidin oluşmasında yaşayış şekilleri, kişilerin beslenme durumları, stres durumları, psikolojik faktörler ve birçok çevresel faktörlerin etkili olduğunu anlatan Op. Dr. Beyaztaş, “Tabi bizim için en önemli şey, hangi beslenme tarzları ve hangi çevresel faktörler bunun üzerinde daha etkili oluyor. Birinci derecede bu balonlaşmanın sebepleri nelerdir buna bakmak lazım. Bunun içerisinde en çok dikkat edilmesi gereken şey kabızlıktır. Kabızlık aslında bizzat kendisi buna sebep olmuyor. Hastanın kabızlıktan dolayı ıkınma refleksi nedeni ile bu bölgedeki damarlar etkileniyor ve şişiyor. Bu kabızlık problemini çözmek gerekir öncelikle. İkinci olarak hastanın çalışma ortamı, mesleği, sürekli oturanlarda, sürekli stres altında olanlarda bu çok daha fazla görülüyor. Demek ki biz bir defa gıda problemlerimizi halletmemiz lazım. Kabızlık yapan faktörlerden uzak durmamız lazım. Bunlar neler oluyor; gaytayı taşlaştıran en önemli faktör yani kabızlık dediğimiz beslenme bozuklukları. Lifsel gıdaları çok az tüketiyoruz. Daha çok et ağırlıklı yiyoruz. Aslında sebze meyve ağırlıklı gıdaları tüketsek bekli bu tür problemler daha az meydana gelecek” ifadelerini kullandı.

    “Yüzde 90 ya da 95’i tıbbi tedavi ile düzeltilebilecek türden”

    Hemoroidal hastalıkların yüzde 5’inin cerrahi müdahale gerektirdiğini belirten Op. Dr. Beyaztaş, “Yüzde 90 ya da 95’i belki tıbbi tedavi ile düzelebilecek türden. Cerrahi gerektirenleri ise, tabi biz hemoroidleri biz dört dereceye ayırdığımız için üçüncü ve dördüncü derecede olanlar yani ileri derecede olanları biz ameliyat ediyoruz. Öbürlerinde tıbbi tedavi ile ilaç tedavisi ile halk arasında paramedikal yöntemlerle tedavi edilebilir. Tedavinin başarısı tabi ki sadece verilen ilaçlarla değil aynı zamanda kişilerin bu ilaçları doğru kullanmaları ve zamanında dozajlarını doğru kullanmalarına önem göstermelidir. Bu şekilde davranılmadığı zaman tedavi tabi ki de başarısız olur. Biz Özel Konya Hospital olarak hemoroidal hastalıkları ve diğer ana bölgedeki makat bölgesi hastalıklarını bundan sonra hastanemizde cerrahi olarak müdahalelerini çok rahatlıkla yapabileceğiz” şeklinde konuştu.