Etiket: Tedavisiyle

  • Tüp bebek tedavisiyle ilgili bilgilendirme semineri yapıldı

    Eskişehir’de, tüp bebek tedavisi konusunda bilgi almak isteyen vatandaşlara bilgilendirme semineri verildi.

    Özel bir otelde gerçekleşen etkinlik; Eskişehir Barosunun da destekleri ile, bir sivil toplum kuruluşu olan ‘Boyalı Parmaklar’ tarafından organize edildi. ‘Tüp bebek tedavisinde başarı arttıran son gelişmeler ve psikolojik desteğin önemi’ temalı programda Doç. Dr. Sabri Cavkaytar ve Uzman Psikolog Asena Akın sunumlar yaparak bilgilendirmelerde bulundu.

    “Farkındalık oluşturma hedefiyle böyle bir etkinlik yaptık”

    Organizasyonu düzenleyen ‘Boyalı Parmaklar’ın kurucusu Sema Şirvan, “Biz sanat dersleri veriyoruz. Çocuklarla ve onların ailelerle yaptığımız bir çok etkinliğimiz var. 5 yıldan beri çocuklarla bir çok sergi açtık. Bunlar arasında sosyal sorumluluk projelerine de yer veriyoruz. Bugün sanatla sağlığı bir araya getirdik. Konumuz tüp bebek tedavisiydi. Farkındalık oluşturma hedefiyle böyle bir etkinlik yaptık. Eskişehir Barosu’na destekleri için çok teşekkür ederiz” şeklinde konuştu.

    “Tüp bebek tedavisi, gelişen teknoloji sebebiyle sürekli güncellenen bir alan”

    Etkinliğe katılan ve bilgilendirmelerde bulunan Doç. Dr. Sabri Cavkaytar da çocuk sahibi olamayan çiftlere tavsiyelerde bulunarak, şunları kaydetti:

    “Ben Eskişehir doğumluyum. Bu etkinlik sebebiyle memleketime geldim. Tüp bebekteki son gelişmeleri katılımcılara aktardım. Tüp bebek tedavisi, gelişen teknoloji sebebiyle sürekli güncellenen bir alan. Bunları anlattık. Bazı önerilerde bulunduk. Örneğin; 35 yaşın üstündeki evli çiftler 6 ay içinde çocuk sahibi olamıyorlarsa mutlaka bir hekime başvurmaları gerekir. 35 yaşın altındaki çiftler için de bu süre 1 yıldır. Bu kişilere mutlaka doktora başvurmalarını tavsiye ediyoruz. Bu ve benzeri konular hakkında bilgilendirmelerimizi yaptık.”

  • (Özel Haber) 13 yıldır kapanmayan yarası oksijen tedavisiyle kapandı

    Bursa’da 13 yıldır ayağındaki yarası iyileşmeyen kadın, hiperbarik tedavisiyle sağlığına kavuştu. Yaralarının kapandığını söyleyen kadın, doktoruna ve hemşirelere teşekkür etti.

    55 yaşındaki Sıdıka Özkan’ın ayağında toplardamar yetmezliği sebebiyle 2005 yılında yara açıldı. Zamanla büyüyen yara yapılan tüm müdahalelere rağmen kapatılamadı. Yıllarca açık yarayla yaşayan Özkan ağrıları dayanılmaz bir hal alınca yeni bir tedavi arayışına girdi ve yakınları aracılığıyla Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesinde uygulanan hiperbarik tedavisiyle tanıştı. Tedavinin ilk aylarından itibaren ayağındaki iyileşmeyi fark eden Özkan, tedaviye ara vermedi. 10 aylık sürecin ardından Özkan’ın yarası tam anlamıyla kapandı.

    Hastalığı ve tedavi süreciyle ilgili konuşan Sıdıka Özkan, Bursa’da sadece Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesinde uygulanan hiperbarik tedavisinin çoğalması ve devletin de bu anlamda destek olması gerektiğini kaydetti.

    Özkan, “1990 senesinden beri kalp damar tedavisi görüyordum. İlaçlarımı düzenli kullanmama rağmen tiroidim çalışmamış, kilo almaya başladım. Kilolardan sonra ayağımda 2005 yılında bir su akmaya başladı. Derim açıldı, ayağımda bir yara çıktı ve bu yara zaman içinde büyümeye başladı. İlk zamanlar bu kadar ağrı yapmıyordu. Kalp damar tedavisi görüyordum, ilaç veriyorlardı, antibiyotik veriyorlardı ama yaram kapanmadı. Bir doktorda 4 sene, bir başka yerde 3 sene tedavi gördüm. Doktorum bana her şey denedi, ozon tedavisi gördüm, ufak yöntemler denedim ama kapanmadı. En son doktorum bana ‘ben sana yararlı olamadım bir şey yapamadım’ dedi. Benim çok ağrılarım vardı, 6 ay hiç uyumadım, koltukta oturarak sabahlıyordum. İnanın günde 4 tane bazen 6 tane ağrı kesici alıyordum. Şu an Allah razı olsun bir arkadaşımız aracılığıyla hocamızla tanıştım. Doktorumuz beni tedavi altına aldı. Benimle ilgilendiler, yatarak oksijen tedavisi gördüm. Hemşire arkadaşlarımız özenle yaralarımı sardılar. Yaralarım kapandığında onlar benden daha çok seviniyordu. Ayaklarımdan ilk etapta sarı ve yeşil sular akıyordu. Çok kötü durumdaydım, o yaraların nasıl kapanacağını bilmiyordum, bunalmıştım. Beni bu sıkıntıdan kurtardıkları için onlara teşekkür ediyorum” dedi.

    Yüksek İhtisas eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. Mehmet Güzelsoy da hiperbarik merkezi ve tedavisiyle ilgili bilgi verdi. Başhekim Güzelsoy, Bursa’daki kamu hastaneleri arasında bu hizmeti veren tek kurum olduklarını söyleyerek, çevre il ve ilçelerden gelen hastaları da tedavi ettiklerini belirterek, “2016 yılında hiperbarik merkezimiz açıldı. O zamandan bu yana yaklaşık olarak binden fazla hastayı tedavi ettik. Bu hasta grupları içerisinde en çok karbonmonoksit zehirlenmeleri oldu. Her mevsimde yaklaşık olarak 100 veya üzerinde hasta geliyor. İyileşmeyen yaralar, diyabet veya başka sebeplerden ötürü meydana gelen yaralarda da bu tedaviyle büyük sonuçlar aldık. Sadece Bursa’dan değil Bursa çevresindeki il ve ilçelerden de hastalarımız geliyor. Güney Marmara ve çevre ilçelerimizden tedavi olmak için gelen vatandaşlarımız oluyor. Şu anda Bursa’da bu konuda güzel bir hizmet veriyoruz” dedi.

    Sıdıka Özkan’ı tedavi eden doktoru Sualtı Hekimliği ve Hiperbarik Tıp Uzmanı Uzm. Dr. Bekir Selim Bağlı da tedavi yöntemini anlattı. Uzm. Dr. Bağlı, hastasının 13 sene kapanmayan yarasını kapattıkları için mutlu olduklarını kaydederek, “Sıdıka Hanım bize müracaat ettiğinde toplardamar yetmezliği hastalığı vardı. Bunun sıkıntısını hemen hemen 20 yıldır yaşıyordu ama 10 yılın üzerinde bir süredir yara mevcudiyetiyle komplike oluşmuştu. Çeşitli tedaviler denenmiş kısmi iyileşmeler göstermiş, fakat tam iyileşme hiçbir zaman için mümkün olmamıştı. Bize geldiğinde hiperbarik oksijen tedavisi ve diğer yara bakım destek tedavileri ile birlikte uzun bir süreçte yaklaşık 10 ay süren bir süreçte yarayı kapatarak temizledik. Yara hastaları bize müracaat ediyorlar. Oksijen tedavisinden fayda gören bir grup olmasına rağmen yaralar oksijen tedavisi dışında diğer tedavilerle de kapatılabilir. Hiperbarik tedavisi uygulanması için hastaya yapılan tetkik ve muayenelerden sonra doktoru tarafından fayda görülebileceği yönünde rapor çıkarılması gerekiyor. Rapor alınmaması durumunda hasta tedaviye alınamıyor. Hiperbarik tedavisi de yarada destek tedavi olarak kullanılıyor. Sıdıka Hanım ilk hastamız değil. Biz diyabetik ayak yaraları ile yine toplardamar yetmezliği ve atardamar yetmezliği yaşayan hastalarımıza da bu tedaviye uyguluyoruz” diye konuştu.

  • Yemek borusu başlangıcındaki darlık lazer tedavisiyle açıldı

    Antalya’nın Alanya ilçesinde doğuştan yemek borusu başlangıcında darlık olduğu için yemek yemekte zorlanan ve kilo kaybı yaşayan 51 yaşındaki kadın, Türkiye’de ilk kez uygulanan lazer tedavisiyle sağlığına kavuştu.

    Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi öğretim görevlisi Gastroenteroloji ve Hepatoloji Uzmanı Dr. Özlem Özer Çakır, doğuştan yemek borusu başlangıcında darlık olduğu için yemek yemekte zorlanan ve kilo kaybı yaşayan 51 yaşındaki Zeynep Ünal’ı Türkiye’de ilk kez ağrısız, neştersiz lazer tedavisi uyguladı. Operasyonla yemek borusundaki daralma giderildi. Başarılı geçen operasyonun ardından Ünal, sağlına kavuştu.

    “Lazer tedavisiyle hastalarımızın tedavilerine devam etmekteyiz”

    Lazer tedavisinin Türkiye’de ilk olarak Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesinde başladığını aktaran Uzman Özlem Özer Çakır, lazerle tedavilerine devam ettiklerini söyledi. Çakır, ”Lazer tedavisi sindirim sistemindeki darlıkları açılmasında kullanılan bir yöntem. Bizde bu yöntemle hastalarımızın tedavilerine devam etmekteyiz. ” dedi.

    “Şimdi lazerle tedavi gördüm ve çok memnunum”

    Yaklaşık 50 yıldır yemek borusu başlangıcında darlık olduğundan dolayı rahatsızlık gören ve tedavi sonrası sağlığına kavuşan Zeynep Ünal, daha önce yeme içmede çok zorlandığını belirtti. Ünal, ”Tedavi önce yiyip, içemiyordum. Boğazımdan bir lokma dahi geçmiyordu. Ne yersem yutmakta çok zorluk çekiyordum. Şimdi lazerle tedavi gördüm ve çok memnunum. Tedavi sonrası yiyip, içebiliyorum rahat bir şekilde” diye konuştu.

    Lazer tedavisi sayesinde eşinin sağlına kavuştuğunu ifade eden Yusuf Ünal, ”Tedaviden çok memnunuz. Allah devletimize ve milletimize zeval vermesin” ifadelerini kullandı.

  • Kök hücre tedavisiyle başarılı sonuçlar elde ediliyor

    Kök hücre tedavisi, geleneksel tedavilerin yeterli olmadığı durumlarda devreye giriyor.

    Hastalık, doku kaybı veya fonksiyon kaybı tedavisi için; hastanın kendi dokularından elde edilen kök hücre ve yenileyici/rejeneratif hücrelerin kullanılması prensibine dayanan tedaviler birçok alanda başarı ile uygulanabiliyor. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Anabilim Dalı Uzm. Dr. Semih Bağhaki, hücre tedavilerinin 2012 yılından bu yana Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde uygulandığını belirterek, “Farklı hastalıklara bağlı iyileşmeyen yaralar, yanık veya trafik kazası gibi durumların sebep olduğu doku veya fonksiyon kayıpları, yüz yaşlanması, eklem sertlikleri ve bazı nörolojik hastalıklar da bugün itibariyle “Hücre Tedavileri” ile eskisinden çok daha başarılı biçimde tedavi edilelebiliyor” dedi.

    Uzm. Dr. Semih Bağhaki; “Işın tedavisi yani radyoterapi her ne kadar son yıllarda hedefe yönelik hale geldiyse de temas ettiği tüm hücre ve dokularda hasara neden oluyor. Bu da sağlıklı çevre dokuların kaybı, önceki bir ameliyatın sonuçlarının bozulması veya yapılması planlanan bir ameliyatın seyrini zorlaştırma gibi sonuçlar demek. Eskiden bu olumsuz sonuçları bertaraf etmek mümkün değilken son 5 yılda özellikle yağ dokusu kaynaklı hücre tedavilerini, radyoterapinin bu olumsuz etkilerini önemli oranda azaltmak amacıyla kullanabiliyoruz. En tipik örnek ise meme kanseri ameliyatı sonrası radyoterapi görmüş hastalardır. Bu hastalarda zaman zaman göğüs kafesinde sertleşmeler ve deride renk değişiklikleri görülebilir. Bu durum hasta konforunu bozan ve biz plastik cerrahların yeni meme oluşturma cerrahisini zorlaştıran bir faktördür. Bu hastalarda, hastanın kendi yağ dokusunu alıp birkaç işlem sonrası elde ettiğimiz hücre solüsyonunu göğüs kafesine enjekte etmek bahsettiğimiz radyoterapi hasarlarını önemli oranda ortadan kaldırır” diye konuştu.

    Cilt altı yağ dokusu ve kemik iliği plastik cerrahi uygulamaları için kaynak oluşturuyor

    Hücre alım işlemlerinin ameliyathane koşullarında yapıldığını ve neredeyse hiç iz bırakmadığını belirten Uzm. Dr. Semih Bağhaki; “Plastik cerrahide uygulama alanı bulan hücreleri cilt altı yağ dokusundan veya kemik iliğinden alabiliyoruz ve hücreler alındığı gibi en çok 2-3 saat süren işlemler sonrası aynı koşullarda hastaya uygulanıyor. Yani tedavinin hücre alım ve uygulama aşamaları beraber yaşanıyor” dedi.

    Tedavide hangi hücre türünün tercih edileceği konusunda belirleyici etkenin hasta ve hastalık olduğunu vurgulayan Uzm. Dr. Semih Bağhaki; “Vücudunda yeterli cilt altı yağı olmayan bir hastada yağ dokusu kaynaklı hücre tedavilerini yapmak zorlaşır. Örneğin bacaklarda dolaşım yetersizliği tedavisinde kemik iliği kaynaklı hücre, estetik cerrahide yüz gençleştirme amaçlı olarak ise yağ dokusu kaynaklı hücreleri tercih ederiz” dedi.

    Plastik cerrahinin hücre uygulamalarının genel olarak düşük bir komplikasyon oranına sahip olduğunu belirten Uzm. Dr. Semih Bağhaki, en çok karşılaşılabilecek ‘yan etki’nin, hastanın tedaviden beklediği ölçüde fayda görmemesi olduğunu vurgulayarak, “Hasta hücre tedavisinden zarar görmemiş ancak yeterince fayda da görmemiştir. Tedavi sonrası iyileşme değerlendirmesi konusu ise uygulama alanı ve hastalığa göre değişkendir. Örneğin, kanser tedavisi amacıyla radyoterapi görmüş ancak ışın alan bölgede geçmeyen ağrıları veya yanmaları olan bir hastaya yapacağımız yağ dokusu kaynaklı hücre uygulaması sonrası ertesi gün ağrılarında azalma gözlemlediğimiz olur. Buna karşılık, romatizmal bir hastalığın neden olduğu iyileşmeyen bir yaranın hücre tedavilerinde fayda görmesi için birkaç seans tedavi ve dolayısıyla birkaç hafta gerekebilir. Ancak bu durumda bile, hastanın başka alternatifi olmadığı düşünüldüğünde hücre tedavileri kabul edilebilir bir hızda hastaya fayda vermektedir” diye konuştu.

    Uzm. Dr. Semih Bağhaki; “Hücre tedavilerinin potansiyeli biz ve önümüzdeki her neslin yaşam süresini artıracağını düşündürtüyor. Kalp-damar hastalıkları, diabet, romatizmal hastalıklar, nörodejeneratif (Alzheimer, Parkinson) hastalıkları hedefleyen hücre tedavileri üzerine şu anda sayısız çalışma yürütülüyor. Şahsen bizim jenerasyonun yaşam sürelerinin 100 yılı rahatlıkla geçeceğini öngörüyorum. Gençlik üzerindeki etkileri ise hali hazırda kendini gösteriyor. Bugün, özellikle ülkemizde plastik cerrahinin geldiği nokta bu açıdan gurur verici. Yağ dokusu kaynaklı hücre uygulamaları ile yüz yaşlanmasının önemli oranda tedavi edilmesi mümkün. Yine estetik meme cerrahisinde de yağ dokusu kaynaklı hücre tedavilerini başarıyla kullanabiliyoruz. Teknik olarak başarılı bir uygulama yapıldığında hücre tedavilerinin yüz yaşlanmasını geciktirici ve meydana gelmiş yaşlanma bulgularını geriye döndürücü etkisi belirgin ve uzun sürelidir” dedi.

  • Kök hücre tedavisiyle kalbi onarmak mümkün

    Süleyman Demirel Üniversitesi (SDÜ) Tıp Fakültesi Kalp ve Damar Cerrahisi Kliniği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Turhan Yavuz, kalp krizi ile kalbi hasar görmüş hastalara ameliyatla bypass yaparken aynı anda kök hücre naklinin de yapıldığını, böylece ölen kalp kasının onarılabildiğini söyledi.

    SDÜ Tıp Fakültesi Kalp ve Damar Cerrahisi Kliniği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Turhan Yavuz, koroner kalp hastalıklarının giderek daha da yaygınlaştığını ve kalp krizi ile gelen hasta sayısında belirgin artış olduğunu açıkladı. Kalp krizi geçiren kişilerin kalp kasında oluşan hasarın boyutuna göre ciddi sonuçlar doğurabildiğini söyleyen Yavuz, ölen kalp dokusunun hastaların günlük hayatlarını ciddi olarak etkilediğini kaydetti. Bu hastalara koroner bypass ameliyatları ve ilaçlarla destek olunmaya çalışılsa da bunun etkisinin zaman zaman sınırlı olabileceğini, bu nedenle alternatif tedavi yöntemleri üzerinde çalışıldığını ifade etti.

    Özellikle kök hücre tedavilerinin birçok dokuda olduğu gibi kalpte de etkili olduğuna ait çalışmalar olduğunu anlatan Yavuz, “Kalp krizi sırasında kalbi hasar görmüş hastalara ameliyatla bypass yaparken aynı anda kök hücre nakli de yapılabiliyor. Böylece ölen kalp kasının tamiri mümkün olabiliyor. Herhangi bir ameliyat şansı olmayan kalp yetmezlikli hastalarda da kök hücre nakli ümit verici bir tedavi. Bacak damarları için yapılan kök hücre tedavisine ilave olarak kalpte de kök hücre naklini SDÜ Tıp Fakültesi’nde yapmak mümkün” dedi.

    Prof. Dr. Turhan Yavuz, kalp krizi geçirmiş genç bir hastaya koroner bypass ameliyatıyla beraber kök hücre nakli yaptıklarını ve hastanın durumunun iyi olduğunu sözlerine ekledi.