Etiket: TCMB

  • TCMB: “Çin ile swap kapsamında ilk yuan kullanımı gerçekleşti”

    TCMB: “Çin ile swap kapsamında ilk yuan kullanımı gerçekleşti”

    Merkez Bankasıile Çin Halk Cumhuriyeti Merkez Bankası arasında 2019 yılında yenilenen swap anlaşması çerçevesinde Çin Yuanı (CNY) fonlamasının ilk kullandırımları 18 Haziran tarihinde yapıldı.

    Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) resmi internet sitesinden yapılan açıklamaya göre, TCMB ile Çin Halk Cumhuriyeti Merkez Bankası arasında 2019 yılında yenilenen swap (para takası) anlaşması çerçevesinde Çin Yuanı (CNY) fonlamasının ilk kullandırımları 18 Haziran 2020 tarihinde yapıldı. TCMB bu sayede ilgili bankalar aracılığı ile çeşitli sektörlerdeki Türk şirketlerinin, Çin’den ithalatlarını CNY cinsinden ödeme yaparak gerçekleştirdiğini bildirdi.

    Açıklamada swap anlaşması kaynaklarının kullanılmış olmasının, uluslararası ticaret ödemelerinde yerel para kullanımı ve Türk firmalarının uluslararası likiditeye erişimi açısından önem arz etmekte olup aynı zamanda her iki ülke arasındaki mali işbirliğini de güçlendirecek bir adım olarak değerlendirildiği belirtildi.

    Öte yandan ticari bankalar da uluslararası faaliyetlere ilişkin ürün yelpazelerini, söz konusu swap anlaşmasını dayanak alan bir strateji ile genişletebilecekleri kaydedilen açıklamada, “Uluslararası ticaret ödemelerinin yerel para birimleri ile yapılmasının yanı sıra swap anlaşmalarını ve bu kaynaklarının kullanımını desteklemeye devam edecektir” ifadelerine yer verildi.

  • TCMB Başkanı Uysal: “Önümüzdeki dönemde para politikası duruşumuzu enflasyondaki düşüş sürecinin devamını sağlayacak şekilde belirledik”

    TCMB Başkanı Uysal: “Önümüzdeki dönemde para politikası duruşumuzu enflasyondaki düşüş sürecinin devamını sağlayacak şekilde belirledik”

    Merkez Bankası Başkanı Murat Uysal, “Önümüzdeki dönemde para politikası duruşumuzu enflasyondaki düşüş sürecinin devamını sağlayacak şekilde belirlerken, finansal istikrara yönelik olarak zorunlu karşılıklar gibi makro ihtiyati araçları da etkin bir şekilde kullanacak; yapısal politika alanlarındaki analizlerle kamuoyunda farkındalık oluşturma misyonumuzu yerine getirmeye devam edeceğiz” dedi.

    İstanbul Sanayi Odası (İSO) Meclisi’nin bugün yapılan olan aylık olağan toplantısı ‘Nitelikli ve Sürdürülebilir Üretim Ekonomisi İçin Finansal Politikaların ve Fiyat İstikrarının Önemi’ ana gündemi ile gerçekleştirildi. İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan’ın açılış konuşmasını yaptığı toplantıya Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Murat Uysal konuk olarak katılarak gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

    Uysal, “Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası olarak reel sektörü daha iyi anlama ve bu yönde iletişimi güçlendirme konusuna verdiğimiz önemi daha önce çeşitli platformlarda ifade etmiştim. Bu toplantıyı, bahsettiğim çerçevenin hayata geçirilmesi yolunda önemli bir adım olarak değerlendiriyorum” dedi.

    Cari işlemler dengesinin 2018 yılının ikinci çeyreğinde başlayan dengelenme süreciyle birlikte hızla iyileştiğini ve uzun yıllar sonra ilk kez bu yılın Haziran ayında yıllık olarak fazla verdiğini söyleyen Uysal, “Cari dengedeki iyileşme üçüncü çeyrekte de devam etmiş ve Eylül ayı itibarıyla yıllık yaklaşık 6 milyar dolar fazlaya ulaşılmıştır. Böylece, 2018 yılı ikinci çeyreğinde milli gelire oran olarak yüzde 6,5 düzeyinde açık veren cari işlemler dengesinin, 2019 yılı üçüncü çeyreği itibarıyla yaklaşık yüzde 1 oranında fazlaya ulaştığı tahmin edilmektedir. Bu noktada hatırlatmak isterim ki cari işlemler dengesi tarihimizin en derin krizlerinden birini takiben en son 2002 yılının Kasım ayında yıllık olarak fazla vermiş ve o dönemden 2019 yılının Haziran ayına kadar kesintisiz olarak açık vermiştir. Bu açıdan bakıldığında cari dengedeki mevcut düzeltmeyi getiren dinamiklerin önceki dönemlerle kıyaslanması ve farklılıkların tespit edilmesi büyük önem taşımaktadır” diye konuştu.

    Türkiye üzerine yapılan akademik çalışmaların ithalatın reel gelir ve reel kurdaki değişimler tarafından anlamlı bir düzeyde açıklanabildiğini göstermekte olduğunu belirten Uysal, “Söz konusu çalışmalar ithalatın gelir esnekliğinin göreli fiyatlara göre daha yüksek olduğuna işaret etmekte. Bu çerçevede, iç talepte 2018 yılı ikinci çeyreğinden itibaren görülen yavaşlamanın ithalatı belirgin ölçüde sınırladığını söyleyebiliriz. Bununla birlikte ithalat ile milli gelir arasındaki ilişkinin son dönemde belirgin bir biçimde zayıfladığını da gözlemliyoruz. Bu gelişmede reel kurdaki uzun süreli uyarlamanın ve firmaların üretim yapısındaki değişimin etkili olduğunu değerlendiriyoruz. Bu çerçevede, ilerleyen dönemde iktisadi faaliyetin kademeli olarak toparlanacağı bir konjonktürde göreli fiyatların sınırlayıcı etkisi nedeniyle büyümenin cari denge üzerindeki etkisinin nispeten daha az olmasını bekleyebiliriz.

    Cari açıktaki düzelmede göz ardı edilmemesi gereken diğer bir faktör ham petrol ve emtia fiyatlarındaki gelişmelerdir. Türkiye’nin üretim ve ihracat yapısında enerji ve emtia kaynaklı ithal girdi bileşeninin yüksek olması nedeniyle, başta petrol ve metal olmak üzere uluslararası fiyatlardaki aşırı hareketler ithalatta talep koşullarından bağımsız dalgalanmalar oluşturabilmektedir. Örneğin, son enflasyon raporumuzda yer verdiğimiz bir kutu çalışmasında da değindiğimiz üzere, 2014 yılının sonlarından itibaren petrol fiyatlarında gözlenen belirgin düşüşün cari açığı önemli ölçüde sınırladığını söyleyebiliriz. Benzer şekilde 2018 yılında ortalama 71 dolar olan Brent petrol fiyatının küresel büyümedeki yavaşlamaya bağlı olarak daha ılımlı düzeylerde seyrettiği bir konjonktürde, geçtiğimiz yıl 43 milyar dolar olan enerji ithalatımızın bu yıl daha sınırlı kalması kuvvetle muhtemel görünüyor” dedi.

    “Reel sektörü finansal risk yönetimi ve krediye erişim konularında desteklemeye devam edeceğiz”

    Son yıllarda ihracat reeskont kredilerinde limitlerin artırılmasına, kredi kapsamının genişletilmesine ve kullanım kolaylığı sağlanmasına yönelik bir takım düzenlemeler yaptıklarından bahseden Uysal, “Önümüzdeki dönemde Türk lirası cinsi varlıkların riskten korunmasına ve fiyatlanmasına yönelik yürütmekte olduğumuz finansal mimari çalışmalarımızın yanı sıra zorunlu karşılıklar gibi makro ihtiyati araçları da etkin bir şekilde kullanarak reel sektörü finansal risk yönetimi ve krediye erişim konularında desteklemeye devam edeceğiz. Sahip olduğumuz araç seti çerçevesinde bu alanlarda gereken düzenlemeleri her zaman ivedilikle hayata geçiriyor olmakla birlikte, cari dengedeki iyileşmenin kalıcı olmasını sağlamak için bu politikaların yapısal adımlarla desteklenmesi kritik önem taşıyor” ifadelerini kullandı.

    Başkan Uysal, dış pazarlardaki yavaşlamaya, ticaret savaşlarına ve jeopolitik risklere rağmen reel sektörün güçlü bir ihracat performansıyla ekonomideki dengelenmeye önemli katkı sunduğunu belirterek, “Ürün ve pazar çeşitliliğinde sağlanan başarının ihracat performansında kritik rol oynadığını değerlendiriyoruz. Bu süreçte, geleneksel ihracatçı sektörlerimize ek olarak başta savunma sanayi, kimya, mobilya ve inşaat yan sanayi sektörlerinde olmak üzere firmalarımız yeni pazarlarda önemli başarı elde ettiler. Yeni pazarlara açılmak ihracat kompozisyonumuzun çeşitlenip derinleşmesine katkıda bulunuyor. Savunma sanayi, tekstil, makine-teçhizat, fabrikasyon metal, ilaç, kimya ve enerji gibi sektörlerde son yıllarda üretimin yerli içeriğinde önemli artışlar olduğunu izlemekle birlikte bu alanda gidilecek daha çok yol olduğunun farkındayız. Kuşku yok ki üretimin ithal girdi oranını azaltma konusunda atılacak politika adımları, ekonominin dengeli ve sürdürülebilir bir büyüme patikasına yönlendirilmesine önemli katkı sunacak” diye konuştu.

    “Önümüzdeki dönemde para politikası duruşumuzu enflasyondaki düşüş sürecinin devamını sağlayacak şekilde belirledik”

    Uysal son olarak şunları kaydetti: “Geçmiş konuşmalarımda da vurguladığım üzere fiyat istikrarı ve sürdürülebilir büyüme birbirini tamamlayan unsurlardır. Verimlilik kaynaklı büyüme fiyat istikrarına katkı sağlarken, fiyat istikrarı öngörülebilirliği artırarak ve uzun vadeli faiz oranlarını düşürerek potansiyel büyümeyi desteklemektedir. Geçmiş deneyimlerimiz göstermiştir ki fiyat istikrarına ulaşılabilmesi ve ekonominin dengeli, sürdürülebilir bir büyüme patikasına yönlendirilebilmesi için cari dengenin makul düzeylerde korunabilmesi kritik önem arz etmektedir. Konuşmamın bu bölümüne kadar özetlediğim konjonktürel unsurlar ve yapısal politika adımları büyümenin daha sağlıklı bir zeminde sürdürülebilmesi konusunda para politikası ve diğer politika yapıcılar nezdinde yüksek bir farkındalığa ve somut çabaların varlığına işaret etmektedir. Önümüzdeki dönemde para politikası duruşumuzu enflasyondaki düşüş sürecinin devamını sağlayacak şekilde belirlerken, finansal istikrara yönelik olarak zorunlu karşılıklar gibi makro ihtiyati araçları da etkin bir şekilde kullanacak; yapısal politika alanlarındaki analizlerle kamuoyunda farkındalık oluşturma misyonumuzu yerine getirmeye devam edeceğiz. Bunu yaparken, Merkez Bankası ve reel sektör arasındaki iletişim köprüsünü daha da güçlendirerek beklentilerinizi ve önerilerinizi ilgili kamu kurumlarıyla paylaşmayı sürdüreceğimizi belirtmek isterim.”

    Bahçıvan: “Üretim odaklı bir ekonomi anlayışı hakim kılınmalıdır”

    Toplantıda konuşan İSO Başkanı Erdal Bahçıvan, dünya toplumlarının daha fazla refah, adalet ve öngörülebilir gelecek istediğinin altını çizerek “Bunun için de nitelikli ve sürdürülebilir büyümenin sağlanmasının gerektiğini biliyoruz. Geleceğe ilişkin endişeleri azaltmak, kaygıların yerine umutları yeşertmek için üretim odaklı bir ekonomi anlayışı hakim kılınmalıdır” dedi.

    “Ekonominin refah üreten, istihdam oluşturan verimlilik artışı sağlayan asli unsuru üretim; dolayısıyla sanayidir” diyen Bahçıvan, “Üretim ekonomisine hak ettiği yeri yeniden kazandırmak için birinci koşul finans ayağının sağlam olmasıdır. Bunun yolu ise finans ile reel sektörün uyum içinde iş birliğini esas alan bir sanayi ve üretim ekosistemini oluşturulmasından geçiyor” diye konuştu.

    Erdal Bahçıvan, reel sektör odaklı üretimi, büyümeyi ve istihdamı gözeten yeni bir modelin kurgulanmasının geleceği kaybetmemenin tek seçenek olduğunun altını çizdi.

  • TCMB Başkanı Çetinkaya: “Sadeleşme yönünde nihai adım önümüzdeki dönemde atılacak”

    TCMB Başkanı Murat Çetinkaya, “Enflasyonun 2018 yılı sonunda orta noktası 8,4 olmak üzere yüzde 7,2 ile yüzde 9,6 aralığında, 2019 yılı sonunda ise orta noktası yüzde 6,5 olmak üzere yüzde 4,7 ile yüzde 8,3 aralığında gerçekleşeceğini tahmin ediyoruz” dedi. Çetinkaya, toplantının soru-cevap bölümünde yaptığı açıklamada sadeleşme yönünde nihai adımların önümüzdeki dönemde atılacağını söyledi.

    Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Murat Çetinkaya, Enflasyon Raporu 2018-2 Bilgilendirme Toplantısında 2018 ve 2019 yılı için enflasyon tahminlerini açıkladı. TCMB Başkanı Çetinkaya, “Enflasyonu düşürmeye odaklı ve sıkı bir politika duruşu altında, 2018 yılsonunda yüzde 8,4 olarak gerçekleşeceğini öngörmekteyiz. 2019 yılsonu için tahminimiz yüzde 6,5 düzeyinde. Bu çerçevede enflasyonun, yüzde 70 olasılıkla, Enflasyonun 2018 yılı sonunda orta noktası 8,4 olmak üzere yüzde 7,2 ile yüzde 9,6 aralığında, 2019 yılı sonunda ise orta noktası yüzde 6,5 olmak üzere yüzde 4,7 ile yüzde 8,3 aralığında gerçekleşeceğini tahmin ediyoruz. Enflasyonun orta vadede yüzde 5 düzeyinde istikrar kazanacağını öngörüyoruz” ifadelerini kullandı.

    Enflasyon güncellemesinde petrol ve döviz kuru kaynaklı gelişmeler 0,4 puan etkili oldu

    Daha önce açıkladıkları enflasyon raporunu 0,5 puan olarak güncellediklerini belirten TCMB Başkanı Murat Çetinkaya, söz konusu güncellemede etkili olan gelişmeleri aktararak, “Ocak Enflasyon Raporu’nda yüzde 7,9 olarak açıkladığımız 2018 yılsonu enflasyon tahminini 0,5 puan güncelleyerek yüzde 8,4’e yükselttik. Bu güncellemenin 0,4 puanı petrol fiyatları ve döviz kuru kaynaklı gelişmelere bağlı olarak Türk lirası cinsinden ithalat fiyatları varsayımını yukarı çekmemizden kaynaklanıyor. Ayrıca, yurt içi talebin gücünü korumasına bağlı olarak bir önceki rapor dönemine göre yukarı yönlü güncellediğimiz çıktı açığı ise 2018 enflasyon yılsonu tahminini 0,1 puan artırdı. Diğer taraftan, para politikasındaki sıkı duruşun kararlılıkla sürdürüleceği bir görünüm altında 2019 yılsonu enflasyon tahminini yüzde 6,5 olarak koruduk” diye konuştu.

    “Enflasyonun tekrar düşüş eğilimine girmesi beklenmektedir”

    Başkan Murat Çetinkaya, para politikası kararları ve tedbirlerinin etkisiyle enflasyonun tekrar düşüş eğilimine girmesini beklediklerini söyledi. Başkan Çetinkaya, şöyle konuştu:

    “Baz etkisinin yanı sıra döviz kuru ve petrol fiyatlarındaki gelişmelerin gecikmeli yansımalarına bağlı olarak yıllık tüketici enflasyonunda kısa vadede dalgalanma oluşabileceği öngörülmekte ve risklerin yukarı yönlü olduğu değerlendirilmektedir. Para politikası kararları ve tedbirlerin etkisiyle enflasyonun tekrar düşüş eğilimine girmesi beklenmektedir. Ülke risk priminde küresel ve yurt içi gelişmeler kaynaklı ilave bir artış olmadığı varsayımı altında, sıkı para politikası duruşunun kararlılıkla sürdürülmesinin yanı sıra iktisadi faaliyet ve kredi büyümesinin daha ılımlı bir büyüme patikasına yakınsaması 2018 yılında enflasyondaki düşüş sürecini destekleyecek. Bu dönemde, para ve maliye politikaları arasında güçlü bir şekilde devam edecek eşgüdüm dahilinde vergi ve yönetilen/yönlendirilen fiyat ayarlamalarının da enflasyondaki düşüşe destek verecek şekilde belirlenmesi büyük önem taşımakta.”

    “2018 Ham petrol fiyat tahmini 66 ABD dolarından 68 ABD dolarına yükselttik”

    Murat Çetinkaya, petrol fiyatları varsayımını 2018 yılı için 66 dolardan 68 dolara yükselttiklerini kaydetti. Başkan Çetinkaya, “Yakın dönemde ham petrol fiyatlarında gerçekleşen artışlar vadeli piyasalardaki fiyatları da yukarı çekti. Bu nedenle petrol fiyatları varsayımını, 2018 yılı için 66 ABD dolarından 68 ABD dolarına, 2019 yılı için ise 62 ABD dolarından 65 ABD dolarına yükselttik “ şeklinde konuştu.

    “2018 ve 2019 Gıda enflasyonu tahminimizi yüzde 7 olarak belirledik”

    TCMB Başkanı Çetinkaya, 2018 ve 2019 yılı gıda enflasyonu tahminlerini yüzde 7 olarak belirlediklerini vurgulayarak, “Birinci çeyrek sonunda yüzde 10,4 düzeyine düşen gıda enflasyonu, yüzde 10,3 olan Ocak Enflasyon Raporu tahminlerine oldukça yakın gerçekleşti. Gıda Komitesi gündemindeki tedbirleri de dikkate alarak, gıda enflasyonu varsayımımızı 2018 ve 2019 yılsonu için yüzde 7 olarak korumuş bulunuyoruz” açıklamasında bulundu.

    “Ölçülü bir parasal sıkılaştırma yapmaya karar verdik”

    Enflasyona ilişkin riskleri sınırlamak amacıyla Nisan ayındaki toplantıda ilave bir parasal sıkılaştırma yapmaya karar verdiklerini belirten Başkan Murat Çetinkaya, “Fiyatlama davranışlarına dair risklerin devam etmesi nedeniyle para politikası duruşunu 2017 yılının son çeyreğinde kademeli olarak sıkılaştırdık. Öncelikle, Kasım ayında Türk lirası ve döviz likiditesine dair önlemler aldık. Sonrasında, Aralık ayındaki PPK toplantısında faiz artışı gerçekleştirirken, Ocak ve Mart aylarındaki PPK toplantılarında da enflasyon görünümde kalıcı bir iyileşme oluncaya kadar sıkı para politikası duruşunu koruyacağımızı ve gerekli görülmesi halinde ilave sıkılaşmaya gidebileceğimizi duyurduk. Nisan ayındaki toplantıda ise, enflasyona ilişkin riskleri sınırlamak amacıyla ölçülü bir parasal sıkılaştırma yapmaya karar verdik. Bu doğrultuda, GLP borç verme oranı yüzde 12,75’ten yüzde 13,50’ye yükseltildi. Sistemin fonlama ihtiyacı Kasım ayından itibaren tamamen GLP’den sağlanıyor ve dolayısıyla piyasadaki gecelik repo faiz oranları GLP borç verme oranı seviyesinde oluşuyor” diye konuştu.

    “Sadeleşme yönünde nihai adım önümüzdeki dönemde atılacak”

    Toplantının ardından basın mensuplarının sorularını cevaplandıran TCMB Başkanı Murat Çetinkaya, sadeleşme yönünde nihai adımların önümüzdeki dönemde atılacağını söyledi. Başkan Murat Çetinkaya, “Para politikası duruşunun ölçülmesine dair belirsizlik neredeyse tamamen ortadan kalktı. Temel hedefimiz burada nihai adımı da atabilmek yani sadeleştirmeyle ilgili bizim hedefimiz ve planımız devam ediyor. Son kurul toplantısında teknik birimler tarafından sadeleşme sürecinin nihai aşaması ve yeni operasyonel çerçeveye dair sunumlar kurulda yapıldı. bu anlamda bu nihai adıma yakın olduğumuzu düşünüyorum. Kurul bunu değerlendirecek ve sadeleşme yönünde nihai adım önümüzdeki dönemde atılacak. Buraya çok uzak değiliz” dedi.

    “ÖTV adımları bugüne kadar destekleyici oldu”

    Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) adımlarının destekleyici olduğunu da sözlerine ekleyen TCMB Başkanı Murat Çetinkaya, “Biz bugüne kadar atılan adımların destekleyici olduğunu gördük. Önümüzdeki dönemde kararların da bu yönde şekillenme ihtimali var ama spesifik kalem bazında açıkçası bir şey söylemek istemem bu elbette genel mali çerçevede yapılabilecek değerlendirmeler sonunda şekillenebilir. Ancak genel yaklaşımın iletişimi de yapıldığı için rahatlıkla söyleyebilirim; dezenflasyon sürecine ve bizim çabalarımıza destek verecek şekilde fiyatlamaların şekillenmesini bekliyoruz” ifadelerini kullandı.

  • Kura TCMB Dopingi

    TCMB Nisan ayı toplantısında geç likidite penceresini 50 baz puan yükselterek sıkı duruşunun korunduğuna yönelik önemli mesajlar verdi.

    TCMB’nin Nisan ayı toplantısında alınan kararı Nişantaşı Üniversitesi Öğretim Görevlisi Murat Tufan değerlendirdi. Tufan alınan kararla ilgili, “TCMB, bugünkü toplantısında geç likidite penceresini % 11.75 seviyesinden % 12.25 seviyesine yükseltti. Toplantı metninde bir önceki metne göre değişiklik yapılmazken, kurulun enflasyon oranında yaşanan yükselişe dikkat çektiğini görüyoruz. Enflasyonun hızla yükselmesi sonrası TCMB sıkı para politikasını bir adım daha ileriye taşımışa benziyor.” İfadelerini kullandı. Tufan ayrıca; Merkez Bankasın bu hamlesi sonrası, TL son 1 haftada dolar karşısında yaşadığı değer kazanımına devam ederek kazancını bu periyotta yaklaşık %3 seviyesinin üzerine taşıdı.” Değerlendirmesinde bulundu.

    “TCMB Geç Likidite Penceresini Yükseltti”

    Merkez Bankasının alışılmış uygulamaların dışında, enflasyondaki yükselişin hızlanmasından bu yana Geç Likidite penceresini ana fonlama enstrümanı olarak kullanmaya başladığını ifade eden Murat Tufan; “Ayrıca yurt dışı ve yurt dışı gelişmeler sonrasında TL ‘nin volatilitesi yani oynaklığı yükselmiş ve bunun önüne geçmek isteyen TCMB, GLP’ yi Eylül ayından bugüne 200 baz puan yükselterek %11,75 seviyesine getirdi. Uzun süredir piyasaların odak noktasında olan anayasa değişikliği referandumu sonrası politik belirsizlik süreci kısa vadede geride kalmış ve TL hafta başından bugüne dolar karşısında değer kazandı. TCMB, bugünkü toplantısında geç likidite penceresini % 11.75 seviyesinden % 12.25 seviyesine yükseltti. Toplantı metninde bir önceki metne göre değişiklik yapılmazken, kurulun enflasyon oranında yaşanan yükselişe dikkat çektiğini görüyoruz. Enflasyonun hızla yükselmesi sonrası TCMB sıkı para politikasını bir adım daha ileriye taşımışa benziyor.

    Karar öncesi yurt içi ve yurt dışı raporlarda Merkez Bankasının bu ay kararında bekle gör politikasının devam edeceği görüşü ağırlık kazanmıştı. Beklentilerin aksine alınan karar referandum sonrası kurda oluşan pozitif havayı destekledi.” Diyerek sözlerine devam etti.

    “Ağırlıklı Ortalama Fonlama Maliyeti Yükselebilir”

    Geç Likidite Penceresinin yükseltilmesi sonrası Dolar TL paritesi ile bilgi veren Murat Tufan; “Yıl başında yaklaşık %8,30 seviyelerinde olan ağırlıklı ortalama fonlama maliyeti bu süre zarfında %11,50 seviyesine yükselmişti. Alınan karar sonrası ağırlıklı ortalama fonlama maliyetinin bir miktar daha yükselmesini bekleyebiliriz. Geç Likidite Penceresinin yükseltilmesi sonrası Dolar TL paritesi ise geri çekilmelerini hızlandırdı. TL’nin değer kazanması sonrası dolar kuru önemli destek olan 3.5550 seviyesini test edebilir. Bu seviyenin daha öncesinde test edilmesine rağmen aşağı yönlü geçilemediğine şahit olmuştuk. Kritik bu destek seviyesinin kırılması halinde geri çekilmeler hız kazanarak 3.5250 – 3.500 bölgesine doğru sürebilir. Direnç olarak ise 3.6150 seviyesi izlenebilir.” İfadelerini kullandı.