Etiket: Tarihçesi

  • Diyetisyenler ve tarihçesi

    Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi Diyetisyeni Banu Özbingül Arslansoyu, 1899 yılında, besin ve beslenme konusunda eğitim almış ve diyet tedavisi uygulayabilecek kişi olarak tanımlanan diyetisyenlikle ilgili daha sonraları besinlerin bileşimleri ve besin öğelerinin vücuttaki fonksiyonları üzerindeki çalışmaların yoğunlaştırıldığını belirtti.

    Tıpta tedaviden çok korunmanın önemli olduğu görüşünün ağırlık kazanmaya başladığını söyleyen Diyetisyen Banu Özbingül Arslansoyu, sadece hastalıkta değil, sağlığın korunması için de neler yenilmesi gerektiği üzerinde çalışmalar yapılmaya ve rehberler oluşturulmaya başlandığını ifade etti.

    İlk diyetisyenler Birinci Dünya Savaşı’nda ortaya çıktı

    Diyetisyenlik mesleğinin Birinci Dünya Savaşı sırasında önem kazanmaya başladığını söyleyen Banu Özbingül Arslansoyu, 1917 yılında İngiltere’de 2.500.000 erkeğin askere alınmak için sağlık kontrolünden geçirilirken, askerlerin yüzde 41’inde beslenme bozukluğu olduğu saptandığını ve askere alınmalarının uygun görülmediğini belirtti. ABD’nin Dünya savaşına girmesiyle besinleri satın alma, saklama ve servisinde dikkat edilecek noktaları öğretecek, askerlerin besin ihtiyaçlarını ve yemeleri gereken miktarı tayin edecek, hasta ve yaralıların beslenmesini planlayacak kişi ihtiyacı ortaya çıktığı için bu amaçla orduya yetkili kişiler alındığını söyleyen Diyetisyen Banu Özbingül Arslansoyu şöyle devam etti: “Bu durum üzerine toplantı düzenlendi ve toplantıda Diyetisyenler Derneği kurulmasına karar verildi. Bu amaçla 1917’de Amerikan Diyetetik Derneği (ADA) kuruldu. Dernek 1925 yılında “Journal of American Dietetic Association” adlı bir dergi yayınlamaya başladı. Dergiden diyetisyenliğin tarihçe ve uygulamaları ile ilgili bilgiler elde edinildikten sonra da gerekli işlemler tamamlanarak 1969 yılında Türkiye’de, Türkiye Diyetisyenler Derneği kuruldu. Kıbrıs Türk Diyetisyenler Birliği ise 24 Şubat 2006 tarihinde kuruldu. KTDB’nin en önemli iki amacı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ndeki tüm diyetisyenleri bir çatı altında toplamak ve toplumumuzdaki yanlış beslenme alışkanlıklarından kaynaklı sağlık sorunlarını en aza indirmek için halkımızı bilgilendirmektir.”

    Diyet tedavisi ve öneri terimlerinin değiştirilmesi

    Diyet tedavisi ve diyet önerileri ifadeleri, 1994 yılında Amerikan Diyetisyenler Birliği (ADA) ve Amerikan Diyabet Birliği (ADA)’nin ortak yayınları ile değiştirildiğini söyleyen Diyetisyen Arslansoyu, “Diyet Tedavisi” yerine “Tıbbi Beslenme Tedavisi (TBT)”, “Diyet veya Diyet Önerileri” yerine “Beslenme veya Beslenme Önerileri” ifadelerinin kullanılmasına karar verildiğini ifade etti. Bu bağlamda “diyet” kelimesinin tedavülden kalktığını söyleyen Diyetisyen Banu Özbingül Arslansoyu, yine de halk arasında günlük yaşamda halen kullanılmaya devam ettiğini ifade etti.

    Diyetisyenler için artan çalışma alanları

    Bugünkü tanımıyla diyetisyenliğin, sağlıkla ilgili herhangi bir yükseköğretim kurumunun en az 4 yıllık veya bir yıl hazırlık ile 5 yıllık beslenme ve diyetetik eğitim-öğretim programını tamamlayarak “Beslenme ve Diyetetik Lisans Diploması” ile “Diyetisyen” unvanı alarak uygulanabilir olduğunu söyleyen Arslansoyu, mesleğin dünyanın gelişmesine paralel olarak çalışma alanlarının da oldukça fazlalaştığını belirtti.

    Son olarak da diyetisyenlerin çalıştığı alanları da sıralayan Arslansoyu şunları kaydetti; “Eğitim kurumlarında Eğitici Diyetisyen, Araştırma kurumlarında Araştırıcı Diyetisyen, Hastanelerde Tedavici Diyetisyen (Bugün bu alan pek çok alt alana ayrılmış bulunmaktadır. Bunlar; Diyabet Diyetisyenliği, Renal Diyetisyenlik, Onkoloji Diyetisyenliği, Enteral-Parenteral Ünite Diyetisyenliği, Poliklinik Diyetisyenliği vb.dir), Toplu Beslenme Yapılan Kurumlarda Yönetici Diyetisyen (Okul, banka, kamu kurumu vb. yiyecek içecek servislerinde, lokanta, otel vb. yiyecek servislerinde, yaşlı bakım evlerinde, yemek fabrikalarında), Toplum Sağlığı Diyetisyeni (Bakanlıklar, Ana-Çocuk Sağlığı Merkezleri, Uluslararası Yardım Kuruluşları vb yerlerde), Besin Endüstrisinde ürün danışmanı, Özel Danışmanlık Ofislerinde, Sağlık Klüpleri, Fitness Merkezleri vb. yerlerde danışman, Sporla uğraşan kişi ve gruplara beslenme danışmanı, Gazete, dergi yazarlığı, radyo, TV gibi medya programlarında danışman ve program yapımcısı olarak çalışabilirler.”

  • Üniversitelerde Başörtüsü Yasağının Tarihçesi Konuşuldu

    Yakın Doğu Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde “Üniversitelerde Başörtüsü Yasağının Tarihçesi” konuşuldu.

    Yakın Doğu Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde, Türkiye Üniversiteleri’nde Başörtüsü Yasağının Tarihçesi konulu bir panel düzenlendi ve aynı konulu sergi açıldı.

    Moderatörlüğünü Yrd. Doç. Dr. Sezayi Küçük’ün yaptığı panele Okutman Sümeyye Koç ve Ahmet Koç konuşmacı olarak katıldı. Ahmet Koç, 28 Şubat Süreci diye de bilinen süreçte özellikle Marmara İlahiyat Fakültesi’nde 2001 yılında uygulamaya konulan başörtüsü yasağına ve bu yasak karşısında öğrencilerin gerçekleştirdiği eylemlere ışık tutan bir konuşma yaptı.

    Koç, konuşmasında öncelikle böyle bir programı tertip etmelerindeki amacın geçmişte yaşananların unutulmasını engellemek, böylece de tarihin tekerrür etmemesini sağlamak olduğunu belirtti.

    Erkeklerin eylemlerdeki duruş ve rolü üzerinde durduğu konuşmada kendi yaşadıklarını anlatan Koç, başörtüsü yasağı sürecinde slogan atmadan, kırıp dökmeden süreci idare ettiklerini, yasağın üç ay sürmesine rağmen sonuçta öğrencilerin başarılı olduğunu belirtti. Eylem günlerini konu edinen ’Unutmak pusudur’ başlıklı sinevizyon gösteriminin ardından konuşmasına devam eden Koç, “Yasakla öğrencilerin dönüştürülmesi hedefleniyordu, ancak bu ne ilahiyat fakültelerinde ne de sokakta gerçekleşmedi. İlahiyat fakültelerindeki yasak, yasağın sokağa taşınmasından önceki son adımdı, bunu başarabilmiş olsalardı yasağı sokaklara da taşıyacaklardı. Çünkü o dönemde yasakçı zihniyete sahip yöneticilerin yasağın sokaklarda uygulandığı ülkelerden ilham aldıklarını çevreleriyle paylaştıklarına şahit olmuştuk. İlgili süreçte yasak üç defa gelip gitti, süreklilik kazanamadan uygulamadan kaldırıldı” dedi.

    “YASAKLARLA ERKEN DÖNEMDE TANIŞTIM”

    Daha sonra söz alan Sümeyye Koç ise yasaklarla hayatının erken bir döneminde tanıştığını, ilkokul üçüncü sınıftan itibaren başörtüsü yasağıyla karşı karşıya geldiğini belirtti. Hayatının hep yasaklar içinde geçtiğini dile getiren Sümeyye Koç, “Bu sebeple ciddi travmalar geçiren, ciddi korkular yaşayan bir neslin temsilcisi olarak salonda bulunuyorum. Biz devlet dairelerine girme korkusu olan bir neslin temsilcisi olarak karşınızdayım. Biz ciddi kaygıları olan, her sınava girdiğinde acaba biri beni durduracak mı diye korkan bir neslin temsilcisi olarak karşınızdayım. Yasak ateşinin fitilinin tutuştuğu yer Cumhuriyet Üniversitesi hemşirelik yüksekokulu; orada birinci olmasına rağmen diplomasını alamadan kürsüden indirilen Behiye Abla ile sohbet etmiş, onun davalarına katılmış birisi olarak karşınızdayım. Altı yıl Cumhuriyet Üniversitesi’nde okuyup da ön lisans diploması verilen Hatice Abla’nın anne babası kendisini evlatlıktan reddettiği için kırk gün boyunca yerde onun yanında yatmış birisi olarak karşınızdayım” ifadelerini kaydetti. Koç, yasak sürecinde kendisi ve ailesinin yaşadıkları dışında da tanıklıkları bulunduğunu belirtti.

    Koç, “Sırf inancımızın bir gereğini yerine getirelim diye bizim neslin maruz kaldığı bu tür yasakları Rabbim bir daha kimseye göstermesin” diyerek sözlerini tamamladı.