Etiket: Tahmin

  • Heyelanlar günler öncesinden tahmin edilecek

    Heyelanlar günler öncesinden tahmin edilecek

    Bartın Üniversitesi’nin TÜBİTAK desteğiyle sürdürdüğü proje kapsamında heyelanların erken uyarı sistemlerine katkı sunularak afetin oluşum zamanı güvenilir bir şekilde günler öncesinden belirlenecek.

    Bartın Üniversitesi Mühendislik, Mimarlık ve Tasarım Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü’nden Arş. Gör. Serdar Allı’nın yürütücülüğünde hazırlanan “Yağmurla Tetiklenen Heyelanların Hidro-Mekanik Davranışının Sahada Aletsel Gözlem Çalışmalarıyla İncelenmesi” adlı proje TÜBİTAK tarafından desteklenmeye değer bulundu.

    TÜBİTAK 1002-Hızlı Destek Programı kapsamında hazırlanan projeyle yağmurla tetiklenen heyelanların hidro-mekanik davranışının aydınlatılması ve heyelan erken uyarı sistemlerine katkı sağlanması hedefleniyor.

    Gazi Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yüksel Yılmaz ile Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Taha Taşkıran’ın araştırmacı olarak yer aldığı proje kapsamındaki çalışmalar ülkemizde ilk kez Bartın’daki heyelan bölgelerinde başladı.

    Çalışmalar kapsamında yağmurla tetiklenen heyelanların zamanının güvenilir olarak tahmin edilebilirliği gerçek heyelan vakaları üzerinden analiz edilecek.

    Arş. Gör. Serdar Allı Bartın’ın Ulus ilçesine bağlı Hisar köyündeki heyelan bölgesinde sürdürülen çalışmalarla ilgili olarak yaptığı açıklamada, “Ülkemizde heyelanlar daha çok yıllık ortalama yağış miktarının yüksek, topografyanın eğimli olduğu Karadeniz bölgesinde görülmektedir. Heyelan vaka sayılarına baktığımızda bunlar deprem, kaya düşmesi, su baskını, çığ ve benzeri afet türlerine göre ilk sırada yer almaktadır. Ve bunun olumsuz etkileri ile kamusal alanlarda sürekli karşı karşıya kalınmaktadır. Bartın Üniversitesinin TÜBİTAK desteği ile sürdüreceği proje kapsamında yağmurla tetiklenen heyelanların hidro-mekanik davranışının aydınlatılması ve heyelan erken uyarı sistemlerine katkı sağlanması hedefleniyor. Projemizde uygulama alanı olarak ülkemizin en fazla yağış alan ve yağışa bağlı en fazla heyelan vakalarının en fazla görüldüğü illerinden Bartın seçildi. Proje kapsamında belirlenen temsili heyelanların hidro-mekanik davranışları sahada aletsel gözlem, geoteknik etüt çalışmaları, laboratuvar deneyleri ve numerik modelleme çalışmalarıyla kapsamlı olarak araştırılacaktır. Ülkemizde ilk kez Bartın’da gerçekleştirilecek saha çalışmalarıyla yağışın zemin özelliklerinde meydana getirdiği etkiler yerinde izlenecektir. Projemizde Bartın ili örnek alınarak projede uygulanacak metodolojik yaklaşımların ülkemizde yağmurların sıklıkla gözlemlendiği Karadeniz Bölgesi’ndeki diğer potansiyel heyelan vakalarının mekanizmasının aydınlatılması ve zamanlarının güvenilir bir şekilde tahmin edilmesi yönelik katkılarının olacağı öngörülmektedir” dedi.

    “Bartın Üniversitesi bölgesine değer katarak büyüyor”

    Yükseköğretim Kurulu (YÖK) tarafından ‘Bölgesel Kalkınma Odaklı Misyon Farklılaşması ve İhtisaslaşma Projesi’ kapsamında ‘Akıllı Lojistik ve Bütünleşik Bölge Uygulamaları’ alanında ihtisaslaşmaya hak kazandıklarını aktaran Bartın Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Orhan Uzun ise “Üniversitemizde bölgemizden başlayarak ülkemizin öncelikleri doğrultusunda çalışmalar yapmaya özen gösteriyoruz. Proje kültürünü daha da yaygınlaştırmayı hedeflerken, bu önceliğimizi her zaman vurguluyor ve akademisyenlerimizi teşvik ediyoruz. Üniversite olarak yaptığımız çalışmalarla bilim dünyasına değer katmaya ve üretileni insanlık yararına sunmaya gayret gösteriyor, bu yöndeki çabamızı her geçen gün arttırmayı başarıyoruz. Bu doğrultuda bölgemizin önemli problemlerinden biri olan heyelanlarla oluşan olumsuz durumları ‘Akıllı Afet Yönetimi’ alanında yaptığımız çalışmalarla minimuma indirmeyi hedefliyoruz. Bu düşüncelerle göstermiş olduğu gayretler dolayısıyla Arş. Gör. Serdar Allı’yı tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyorum. Bu düşüncelerle ‘Yeni YÖK’ anlayışıyla birlikte sundukları vizyon doğrultusunda bizleri hep dahi iyisi için teşvik eden YÖK Başkanımız Prof. Dr. Yekta Saraç’a ve YÖK üyelerimize teşekkürlerimi sunuyorum” ifadelerini kullandı.

  • Gaziantep Polis Okulundaki çok sayıda öğrenci mide bulantısı, kusma ve halsizlik gibi şikayetlerle hastaneye kaldırıldı. Öğrencilerin gıdadan zehirlendiği tahmin edilirken, olayla ilgili soruşturma başlatıldı.

    IHAAW100040-ASA/12-12-2018

    – Gaziantep Polis Okulundaki çok sayıda öğrenci mide bulantısı, kusma ve halsizlik gibi şikayetlerle hastaneye kaldırıldı. Öğrencilerin gıdadan zehirlendiği tahmin edilirken, olayla ilgili soruşturma başlatıldı.

    12.12.2018 10:00:40 TSI
    NNNN

  • Arıların yüzde 30’unun öleceği tahmin ediliyor

    Ordu Arıcılar Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Akın Çifçi, arı ölümlerinin arttığına dikkat çekerek, yüzde 30 civarında arının öleceğinin tahmin edildiğini belirtti.

    Yaz mevsiminde yaylalara ve farklı bölgelere giden arıcılar, havaların soğuması ile geri döndü. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre Türkiye genelinde en fazla bal üreten iller arasında olan Ordu’da bu sezon arıcılar hayal kırıklığı yaşadı. 2016 yılında 16 bin 280 ton, 2017 yılında da 16 bin 799 ton bal üretimi gerçekleştirilen Ordu’da bu yıl verim düştü. Sektörün kanayan yarası olan “varroa” hastalığı arıların ölümüne ve bal üretiminde düşüşe yol açarken, arıcılar bu hastalıklarla mücadeleyi sürdürüyor. Arıcılar, kış mevsiminin de yaklaşmasıyla birlikte peteklerinde ‘kışlık bakım’ yapıyor.

    “Arıların yüzde 30’unun öleceği tahmin ediliyor”

    Ordu Arıcılar Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Akın Çifçi, arı ölümlerinin geçtiğimiz yıllara göre artış gösterdiğini belirterek, arı ölümlerinin yüzde 30 civarında gerçekleşeceğini tahmin ettiklerini söyledi. Ölümlerin büyük nedeninin varroa hastalığından kaynaklandığını ifade eden Çifçi, “Arıcılarımız artık yayladan döndüler. Önümüz kış, arıcılarımız artık kış bakımlarına başladılar. Tabii arılardaki en büyük sıkıntımız varroa mücadelesi. Arıcılarımız varroa ile mücadelelerini yapıyorlar ama geçtiğimiz günlerde arı ölümleriyle ilgili bir sıkıntımız var. Hastalıklar bir nebze arttı. Bu sene şu ana kadar arıcılarımızın yaşadığı sıkıntılara baktığımızda arılarımızın yüzde 30 civarında öleceği tahmin ediliyor. Arı hastalıkları ile ilgili Samsun Veterinerlik Fakültesinden uzmanlar çağırdık. Gelen uzmanlarımız, her arıcıdan numune aldılar ve bazı ilçelerde arıcılarımız ile toplantılar yaptılar. Ölümlerin önüne geçmek için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Arı ölümlerinin büyük bir nedeninin de varroa hastalığından kaynaklandığı biliniyor” dedi.

    Arı ölümlerinin önüne geçmek için çalışmaların sürdüğünü ifade aktan Çifçi, “Ordu’da 3 bin tane aktif olarak arıcılarımız var ve bunların tamamı profesyonel arıcılar. Ama son aylarda yaşanan arı ölümleri, arıcılarımızın bile önüne geçemeyeceği bir sıkıntı. Biz, bakanlık düzeyinde bu ölümlerin önüne geçmek için çalışmalarımızı sürdürüyoruz” şeklinde konuştu.

    “Arılardaki genç nesil, ölümleri azaltacaktır”

    Arı peteklerinin kış mevsimine hazırlanması ve bu sayede ölümlerin önüne geçilmesi gerektiğini ifade eden Çifçi, sözlerine şöyle devam etti:

    “Şu anda da kış bakımları yoğun bir şekilde devam ediyor. Bu hastalıklardan bir sıkıntı yaşamazsak çok fazla zarar göreceğimizi düşünmüyoruz ama şuanda bu hastalıklardan dolayı sıkıntı yaşayacağa benziyoruz. Arıların varroa ile mücadelesinin iyi yapılması gerekiyor. Arıyı sıkışık tutmakta yarar var. Arılar mevcut olarak bu sene çok düştü. Kış bakımları kapsamında arıları strafor ile tam manada kış mevsimine hazırlamak gerekiyor. Bölgemiz nemli bir bölge olduğu için arıcılarımız sıcak bölgelere gidip arılara yavru attırırsa, genç nesil olan arılarda ölümler daha da düşecektir.”

  • Tavuk üretim merkezi sahibi Aksoy: “Göğüs etine talebin obeziteyle ilgili olduğunu tahmin ediyorum”

    Tavukta göğüs eti fiyatlarının artmasıyla ilgili konuşan tavuk üretim merkezi sahibi Mustafa Aksoy, “Hangi ürüne talep daha çok olursa onun fiyatı artıyor. Göğüs etine talebin olmasının obeziteyle ilgili olduğunu tahmin ediyorum. İnsanların şişmanlık problemi var” dedi.

    Türkiye’nin beyaz et ihtiyacının yüzde 24’ünü karşılayan Bolu’da yaklaşık 20 yıldır sektörün içerisinde olan tavuk üretim merkezi sahibi Mustafa Aksoy, bu yıl olduğu gibi bir tavuk piyasasına daha önce hiç rastlamadığını belirterek, “Çünkü kurban bayramından sonra her zaman tavuk fiyatlarında nisbi düşüş olurdu. Ama bu yıl dövizin artması, maliyetlerin yükselmesi, bu fiyatların geri gelmesine imkan vermedi. İlk defa kurbandan sonra fiyatları düşürmedik. Çok enteresan bir yıl oldu” dedi.

    “6 tavuk işletmesi vardı, 3’e indi”

    Bu yıl ki tavuk trendinin çok değişik işlediğini vurgulayan Aksoy, “Göğüs etinin bu kadar talep edildiği yıl da ilk defa bu yıl. Geçmişteki tecrübelerimizle örtüşmüyor. Bu yıl farklı bir pazarla karşı karşıyayız. Ona göre de kendi pozisyonumuzu almak zorundayız. Bolu’da yakın zamana kadar 6 tane tavuk işletmesi vardı. Bunlar şimdi 3’e indi. Bu 3 firma, sektörü Bolu piyasasında devam ettiriyor. İşimiz çok zor. Tamamen kendi imkanlarımızla bu piyasanın zorluklarını göğüslüyoruz. Ne kadar daha buna dayanabiliriz bilmiyorum. Bolu’daki tavuk üretimi, önceden Türkiye’nin yüzde 30’unu karşılıyordu, şimdi 24’ünü karşılıyor” ifadelerini kullandı.

    “Bu bir arz talep işi”

    Göğüs etinin fazla tercih edilmesinin fiyatın artmasına sebep olduğunu kaydeden Aksoy, “Bunun karşılığında but etinin yenmemesi de but fiyatlarının düşmesine sebep oluyor. Tüketiciler bilinçli hareket etmedikleri, duygularıyla hareket ettikleri için göğüs etine yöneliyorlar. Göğüs etine yönelince de fiyatları artıyor. But etine yönelmeleri lazım. But eti hem besleme açısından hem lezzet açısından hem de bizim Türk geleneklerimize göre daha uyan bir et. Dolayısıyla but etini tercih ederlerse hem daha lezzetli tavuk eti yiyecekler hem de çok daha ucuz tavuk etiyle beslenmiş olacaklar. İnsanlar sadece göğüs etine yönelmesin. But etini de tercih etsinler. Pahalılık diye bir cümleyle karşılaşmayacaklar” şeklinde konuştu.

    “Yem maliyeti artınca tavuk etinin maliyeti artıyor”

    Döviz fiyatı arttıkça yem maliyetinin arttığını belirten Aksoy, “Tavuk eti olana kadar ki bütün devreleri kıymetli. Gerek civcivin ana ırklarının Türkiye’ye gelmesi dövize bağlı. Tavuk yeminde kullandığımız soya fasulyesi yüzde 95’i dövize bağlı. Dolayısıyla döviz fiyatı arttıkça yem maliyetimiz artıyor. Yem maliyeti artınca tavuk etinin maliyeti artıyor. Biz de bunu fiyatlara yansıtmak zorunda kalıyoruz. Şu anki tavuk eti fiyatları maliyet fiyatlarıdır. Entegreler hiçbir kar elde etmeden işlerini yürütüyorlar bu dönemde. Eğer döviz düşer yem ham madde maliyetleri düşerse belki kar etme imkanları olacak” diye konuştu.

    “Market fiyatlarına müdahale edemiyoruz”

    Marketlerdeki son fiyatlara müdahale edemediklerinin altını çizen Aksoy şunları söyledi:

    “Marketlerin fiyatlarını tespit etmelerinde biz yasa gereği etkili olamıyoruz. Çünkü Türkiye serbest piyasa ekonomisini tercih etmiş bir ülke. Bu fiyatlara müdahale edersek biz kanunlar karşısında suç işlemiş oluyoruz. Biz sadece satabilmelerini önerdiğimiz fiyatlarla teklif ediyoruz ama marketlerdeki son nihai fiyatlar marketlerin tespit ettiği fiyatlardır. Bunlara yasa gereği müdahale etme şansımız yoktur. Marketlerin kimisi yüzde 25 karla satar, kimisi yüzde 10 karla satar. Bu marketlerin tercihidir. Vatandaşların marketleri kasapları gezerek uygun fiyatlara alabilecekleri yerleri tespit etmeleri lazım. Boşuna marketçilere çok para vermenin bir anlamı yok.”

  • Fındık fiyatları için iddialı tahmin

    Giresun Ziraat Odası Başkanı Nurittin Karan, serbest piyasada fındık fiyatının 13 lirayı bulduğunu belirterek, “Birkaç ay içerisinde fındık fiyatı 15 lirayı geçecek, 20 liraya dayanacaktır” dedi.

    Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Giresun Ziraat Odası Başkanı Nurittin Karan, rekolte azlığı ve üreticinin pazara az miktarda fındık indirmesi nedeniyle piyasada ürün fiyatının hızla yükselmeye başladığına dikkat çekti. Karan “Sezon başlayalı henüz bir hafta oldu. İlk günlerde 11 liradan serbest piyasada fındık alıcı buldu. Sezonun başlangıcından sonra geçen bir haftalık zaman içerisinde fiyat 13 lira seviyesini gördü. Serbest piyasa gösteriyor ki fındık rekoltesi düşük ve üretici pazara fındık indirmedikçe fiyatlar giderek yükseltmektedir” diye konuştu.

    “Bu beklenen fındık pazara inmez”

    Giresun’da mevcut rekoltenin önemli bir kısmının her yıl ağustos sonu ve eylül ayı başında piyasaya indiğini, bunun da fiyata olumsuz yansıdığını aktaran Karan, “Eylül ayı okulların açıldığı dönem, fındıkta hasat sonu. O nedenle bu ayda piyasaya her yıl ciddi fındık inişi yaşanıyordu. Bu da piyasada fındık fiyatının az da olsa düşmesini sağlamaktaydı. Çünkü eylül ayında pazara inen fındık ihracatçıların stoklarını dolduruyordu. Ancak bu yıl beklendiği gibi olmayacaktır. Bugün 13 lirayı bulan fındık fiyatı eylül ayında da yükselmeye devam edecektir” şeklinde konuştu.

    “15 lirayı aştığı görülecek”

    Karan, fındık fiyatının 15 lirayı aşacağı yönünde beklentileri bulunduğunu dile getirerek, şunları kaydetti:

    “Bu aylarda fındık pazara inerdi. Ancak görülmektedir ki ekolojik mevsim değişikliği gibi nedenlerden dolayı fındık hasadı hala devam etmektedir. Dolayısıyla fındık henüz harmana dahi inmemiştir. Bununla birlikte rekolte geçen yılın neredeyse üçte biri oranındadır. Rekolte azlığı ve mevcut ürünlerin pazara inmemesi eylül, ekim ve kasım aylarında serbest piyasada fındık ihtiyacı doğuracaktır. Bu da fiyatının daha hızlı yükselmesini sağlayacak. Birkaç ay içerisinde fındık fiyatı 15 lirayı aştığı görülecektir. Tahminlerimiz bu yönde. Bugüne kadar fiyat konusunda hiç yanılmadık, bu kez de yanılmayacağız.”