Etiket: Sütü

  • Anne sütü bebeği hastalıklardan koruyor

    Anne sütü bebeği hastalıklardan koruyor

    Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Öğretim Üyesi Ayça Kömürlüoğlu, anne sütünün bebeği hastalıklardan koruduğunu belirterek bebeğin ihtiyacı olan takviyelerin anne sütünün içerisinde olduğunu söyledi.

    1-7 Ekim Emzirme Haftası kapsamında Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Uygulama ve Araştırma Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı öğretim üyeleri anne sütünün önemine değindiler.

    Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Doç. Dr. Elif Ünver Korgalı, “Dünya Sağlık Örgütü ve tüm sağlık kuruluşları her bebeğin ister prematüre, ister term, ister sağlıklı, ister hastalıklı dünyaya gelsin; tüm bebeklerin ilk 6 ay boyunca sadece anne sütü ile beslenmesini öneriyor. Çünkü biliyoruz ki anne sütü, bebeğin büyüme ve gelişmesi için gereken tüm besin öğelerini içinde eksiksiz bir şekilde barındırıyor’’ şeklinde konuştu.

    “Annelerimiz yalnız değiller’’

    Dr. Korgalı, emzirme sorunu yaşayan annelere ellerinden gelen desteği sağlayacaklarını belirterek, “Genellikle biz anne sütünü tam alamayan ya da sıkıntı yaşayan anne ve bebekleri polikliniğimizde karşılıyoruz. Bu bebekleri ve annelerin bebeklerini emzirmelerini gözlemliyoruz , sıkıntı neredeyse bunu çözmek için poliklinikte yardımcı olmaya çalışıyoruz. Gerekirse bu bebekleri her gün polikliniğimize çağırarak emzirme konusunda anneye ve bebeğe eğitim vermeye çalışıyoruz. Bugüne kadar hiç emmeyen bebeklerimizin sadece anne sütüyle evlerine gittiğini biliyoruz. O yüzden sadece şunu belirtmek istiyorum: Annelerimiz yalnız değiller. Emzirme sorunu yaşıyorlarsa lütfen bizlere ulaşsınlar ve biz onlara elimizden gelen bütün desteği sağlayalım. Çünkü anneler eve gittikleri zaman bebekle baş başa kalıyorlar ve çok yalnız hissediyorlar, desteksiz hissediyorlar ve kime başvuracaklarını bilmiyorlar. Biz bu konuda her zaman onlara yardıma hazırız. Bir ekip olarak Üniversitemizin Çocuk Polikliniği’nde çalışıyoruz. En kısa zamanda da inşallah Sosyal Pediatri Bilim Dalının şemsiyesi altında Emzirme Polikliniği açarak daha resmi bir şekilde bu işlerimizi devam ettirmek istiyoruz. Ve annelerimize diyoruz ki, ‘Bizi Bulun’ Anne sütü her bebeğin hakkıdır’’ dedi.

    “Anne sütü bebeği hastalıklardan koruyor”

    Dr. Öğr. Üyesi Ayça Kömürlüoğlu ise konuşmasında, “Anne sütü bebeklerimizin beslenmesi için en ideal ve en özel gıda. Bir bebeğin ihtiyacı olan bütün takviyeler anne sütünün içerisinde mevcut. Anne ile bebeği birbirine bağlayan en önemli faktörlerden bir tanesi. Sadece beslenme değil. Elbette bebeğin psiko-sosyal gelişimi, anne bebek bağlanması, bebeğin bağışıklığı, ekonomik faktörler, anne yararına faktörler; bunların hepsi bizim emzirme olayımızın içerisinde. Bebeği hastalıklardan koruyor anne sütü. İshalli hastalıklar, Pnömoni, idrar yolu enfeksiyonu hastalıkları gibi. Bu hastalıkları daha az görüyoruz anne sütü ile beslenen bebeklerde. Bebeğin duyusal ve bilişsel gelişimini, zeka gelişimini olumlu yönde etkilediğini biliyoruz. Bunun dışında anne sütüyle beslenen bebeklerin bağışıklık sistemlerinin daha iyi olduğunu, alerjik hastalıklara daha az yakalandıklarını, ilerleyen yaşlarında obezite, diyabet gibi hastalıklara daha az yakalandıklarını biliyoruz. Aynı şekilde anne için de olumlu faktörler söz konusu. Yumurtalık kanseri, meme kanseri gibi kanserleri emziren kadınlarda daha az gördüğümüzü biliyoruz. İlk 6 ay sadece anne sütü yeterli. Sonrasında da en az 2 yaşına kadar, tamamlayıcı beslenme ile beraber anne sütüyle beslenmeyi mutlaka öneriyoruz.” ifadelerini kullandı.

  • “Bebeğinize iki yaşına kadar anne sütü verin”

    “Bebeğinize iki yaşına kadar anne sütü verin”

    Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi Diyetisyeni Gültaç Dayı, yeni doğan bebeğe verilebilecek en iyi besin olan anne sütünün, ilk 4-6 ay boyunca bebeğin biyolojik ve psikolojik tüm gereksinimlerini karşıladığını, sadece bebeğin süt ile beslenmesi anlamına gelmeyen emzirmenin, aynı zamanda bebeğin ruhsal ve sosyal yönlerini güçlendiren kültürel bir olgu olduğunu ifade etti.

    Doğduktan sonraki ilk bir saat içinde canlı, aktif, uyanık ve hareketli olan bebeğin anne sütü ile beslenmesinin önemi ve gerekliliği konusunda açıklamalarda bulunan diyetisyen Gültaç Dayı, bebek doğduktan yarım saat sonra şartların uygun olmasıyla birlikte annenin bebeğine meme vermesi gerektiğini, böylelikle bebeğin memeyi tutmasıyla birlikte, annede prolaktin ve oksitosin hormonlarının salgılandığını belirtti. Gültaç Dayı, bu hormonların salgılanması ile birlikte memeden süt gelimi ve süt salgılanmasının gerçekleştiğini, bunun ise annenin rahmindeki kasılma ve doğum sonrası anne için en büyük sorun olan kanamalar üzerinde olumlu etkisi olduğunu ifade ederek, memedeki sütün sağıldıkça yeni süt yapımı gelişeceğini, bu nedenle de emzirme ve anne sütü konusunda gebelikten itibaren anneye eğitim verilmesi gerektiğini de sözlerine ekledi.

    “Gece emzirmeleri hem süt yapımını arttırır hem de annenin dinlenmesini sağlar”

    Bebeğin memeyi emmesi ile birlikte annenin meme başlarında uyarma hissi gerçekleştiğini söyleyen Diyetisyen Gültaç Dayı, bu uyarıların sinirler vasıtasıyla beyine iletildiğini ve böylece süt üretimi ile süt akışının başladığını belirtti. Diyetisyen Gültaç Dayı şöyle devam etti:

    “Salgı dokusundan yapılan süt, kanallar boyunca göğüs ucuna doğru ilerler. Süt kanalları göğüs ucundaki kahverengi bölümde genişleyerek, sütün toplandığı torbacıklarda sütü biriktirir. Bebeğin emmesi ile meme uçlarından anne sütü gelir. Bu döngü emzirme tekrarlandığı sürece devam eder. Sütün üretimini sağlayan hormon geceleri daha çok salgılanır, bu hormon anneyi rahatlatarak daha iyi uyumasını veya dinlenmesini sağlar. Bu nedenle gece emzirmeleri hem süt yapımını arttırır, hem de annenin dinlenmesini sağlar”

    Süt miktarını arttırmak için yapılması gerekenler

    Doğumdan sonra en kısa sürede bebek emzirilmeli, bebek doğumdan sonraki ilk haftalarda her istediğinde sık sık emzirilmeli, emzirme saatleri bebekle birlikte belirlenmeli, bebek doğru pozisyonda memeye yerleştirilmeli, geceleri de emzirmeye devam edilmeli, anne yeterli ve dengeli beslenmeli, biberon, yalancı emzik kullanılmamalı, ek besinlere erken başlanmamalı.

    Her anne iki bebeğe yetecek kadar süt üretmektedir

    Hemen hemen her annenin bir hatta iki bebeğe yetecek kadar süt ürettiğini söyleyen diyetisyen Gültaç Dayı, ancak çoğu annenin, “Yeterli sütüm yok, bebeğim iyi beslenemiyor” gibi kaygılar taşıdığını, bu durumda aldığı süt miktarına bağlı olarak, bebeğin günde 6-8 kez bol miktarda açık renkli idrar yapıp yapmadığının, ağırlığının haftada 125 – 200 gr, ayda en az 500 gr artıp artmadığını gözlenmesi ile alınan anne sütünün yeterli olup olmadığına karar verilebileceğini vurguladı.

    Anne sütünün faydaları

    Bebeğin ruh ve vücut sağlığı için en uygun besindir, her zaman hazır, temiz, uygun ısıda ve ekonomiktir, sindirimi en kolay besin maddesidir, her annenin sütü kendi bebeği için en uygun özelliktedir, prematüre bebeği olan annenin sütü prematüre bebeğe, bir aylık bebeği olan annenin sütü bir aylık bebeğe, üç aylık bebeği olan annenin sütü ise üç aylık bebeğe göredir, organ ve sistemlerin gelişmesini düzenleyen büyüme faktörlerini içerdiğinden bebeğin büyümesini ve gelişmesini hızlandırır, bebeğin ilk altı ayda ihtiyacı olan protein, yağ vb. her türlü besin değerine sahiptir, aşırı şişmanlama (obezite) riski daha azdır, annenin ilk gelen sütü (ağız sütü) bebek için çok önemlidir, bebeğin ilk aşısıdır, içerdiği akyuvarlar ve koruyucu maddeler sayesinde bebeği enfeksiyonlara karşı korur, ishale yol açan mikroorganizmaların oluşumunu engeller, anne sütü ile beslenen bebeklerde kansızlık daha az olur, alerjik hastalıklar, şeker hastalığı, astım, kanser, damar sertliği, diş çürükleri gibi ileri yaşlarda gelişebilecek hastalıkların olasılığını azaltır, içerdiği A vitamini ile göz hastalıklarına karşı korur, anne sütü alan bebeklerde pişik, karın ağrısı ve kabızlık daha az görülür, bebek için doğal bir sakinleştiricidir, emzirmeyle anne ile bebek arasında var olan duygusal bağı geliştirir, bebeğin zekâ gelişiminin daha iyi olmasını sağlar.

    Emziren anneler günde ortalama 3-4 litre su içeren gıdalar tüketin

    Emziren annelerin hamilelik döneminden itibaren beslenmesine özen göstermesi gerektiğini söyleyen diyetisyen Gültaç Dayı, emziren annelerin dengeli ve yeterli beslenmesi gibi diyet de yapmaması gerektiğini de belirtti. Günde ortalama 3 – 4 litre sulu gıdalar tüketilmesi gerektiğini söyleyen Dayı, annelerin gün içinde düzenli şekilde taze sebze ve meyve tüketmesi gerektiğini belirterek şöyle devam etti: “Emzirme döneminde, içeriği bilinmeyen ve katkı maddesi olan besinleri tüketmeyiniz. Kafeinli içecekler, alkol ve sigara kullanmayınız. Günde en az iki bardak süt, yoğurt, peynir gibi süt ürünleri tüketmeye dikkat ediniz. Soğan, sarımsak, brokoli, kabak, karnabahar, acı baharatlar veya kuru baklagiller anne sütünü değiştirebildiği için bu durum bazı bebeklerde huzursuzluğa neden olurken, bazılarındaysa herhangi bir rahatsızlık gözlenmez. Bebeğinizde ciddi birtakım huzursuzluklar gelişirse bu tür besinler ya daha az sıklıkla tüketilmeli ya da hiç tüketilmemelidir.”

    Öneriler

    Doğumdan sonraki ilk yarım veya bir saat içinde emzirmeye başlanılmalıdır, ilk altı ay sadece anne sütü verilmelidir, anne sütüyle birlikte 6 aydan itibaren ek besinlere başlanmalıdır, iki yaşına kadar ek besinlerle birlikte anne sütü vermeye devam edilmelidir.

  • Ödemiş’in sütü mercek altında

    Ödemiş’in sütü mercek altında

    İzmir’in Ödemiş ilçesinde meşhur iki tür peyniri için marka tanıtım toplantısı yapıldı. Ödemiş’te günlük bin 500 ton süt üretildiği, sütte katma değerli ürünler ortaya konulması gerektiği belirtildi.

    Ödemiş Ticaret Odası, ilçede üretilen iki tür peynir için marka tanıtım toplantısı düzenledi. Belediyenin Ahrandı Tesisleri’nde yapılan toplantıya Ödemiş Kaymakamı Kasım Fikret Dayıoğlu, Ödemiş İlçe Tarım Müdürü İbrahim Altıntaş, Prof. Dr. Nevzat Artık, siyasi parti temsilcileri, oda başkanları, kooperatif başkanları, belediye meclis üyeleri, muhtarlar, sektör temsilcileri ve vatandaşlar katıldı. Toplantıda günlük bin 500 ton süt üretilen ilçenin sütü katma değerli ürünlere çevirmesi ve markalaşmaya önem vermesi gerektiği vurgulandı. Konuşmacılar, 29 Ekim’de Ödemiş’te 2 bin kişinin zeybek oynamasını hatırlatarak, aynı coşku ile çalışmalar yapılması gerektiğini söylediler.

    Süt üretiminde Türkiye 8’inci sırada

    Toplantının sunuculuğunu Tarım Yazarları ve Gazetecileri Derneği Başkanı İsmail Uğural yaptı. Uğural, Ödemiş’in tarım ve hayvan üretimi konusunda ‘başkent’ sıfatını hak ettiğini söyledi. Türkiye’de 270 milyon süt ineği bulunduğunu belirten Uğural, bu kapasite ile 600 milyon ton süt üretiminin gerçekleştirildiğini söyledi. Dünyadaki süt üretiminde Hindistan ve Amerika’nın başı çektiğini belirten Uğural, Türkiye’nin 22 milyon ton ile 8’inci sırada yer aldığını söyledi.

    Türkiye’nin yakın zamanda hububat ekonomisinden süt ekonomisine evrildiğini ifade eden Uğural, “Bizim için her ikisi de önemli. Fakat artık sütte de katma değer meydana getiren ürünler ortaya koymamız gerekir. Dünyada süt ürünlerinden 200 milyar dolar gelir elde edilirken, 32-33 milyar doları Türkiye’ye ait. Üretmek yetmiyor; bu konuda mutlaka katma değer ortaya koyan peynir ve yoğurt türü ürünler elde etmemiz gerekiyor” diye konuştu.

    “İşleme ve ihracat yapamazsak ürettiklerimizi değerlendiremeyiz”

    Türkiye’nin 54 milyon ton yaş sebze ve meyve üretimi bulunduğunu belirten Uğural, şöyle devam etti:

    “Bunun ancak 3 milyon tonunu ihraç edebiliyoruz. İşleme ve ihracat yapamazsak ürettiklerimizi değerlendiremeyiz. Tarımda markalaşma, standart ve coğrafi işaret önemli. Katma değer ortaya koyan ürünler elde edemezsek üretimimiz bir süre sonra dert olur. Türkiye’de arz talep dengesi bozuldu. Süt üretiminin sınırlandırılması gerekir. Mandıracılık, sanayiciliktir. Sanayici teknolojiyi kullanmasını bilmeli, hammadde halindeki sütü mutlaka en iyi şekilde değerlendirmeliyiz. Türkiye, potansiyel olarak peynir üretiminde iftihar edilecek durumdadır. Ödemiş’in bu konuda adım atması ve kendisini ispatlaması gerekiyor.”

    “Ödemiş, güzel zeybek oynuyor ama değerlerine sahip çıkamıyor”

    Uğural sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Türkiye’de 22 milyon ton süt üretimi var. Bunun yüzde 10’u İzmir’e ait. Yani 2.2 oranında; 6 bin ton. Ödemiş, İzmir’in dörtte bir oranında sütü üretiyor. Ödemiş, güzel zeybek oynuyor ama değerlerine sahip çıkamıyor. Ödemiş Ticaret Odası yepyeni bir hamle yaparak bir milat, dönüm noktası oluşturdu. O açıdan Ödemiş Ticaret Odamızı tebrik ediyor, teşekkür ediyorum. Hollanda’nın dört misli fazla tarımsal fazlasına sahibiz. Fakat Hollanda’daki üretim potansiyelini yakalamış değiliz. Fiyat ve kalite bakımından adamlar en gelişmiş seviyeye ulaşmışlar. Bunları incelemeli ve dersler çıkarmalıyız. Dünyanın öbür ucundaki Yeni Zelanda 15 bin ton bal üretiyor. Bunun 12 bin tonu ihraç ediliyorlar ve bu çok özel balın 1 kilosu 100 dolar. Oysa bizim de kestane ve çam balımız var ama bunu ihraç edemiyoruz. Burada kalite, marka ve coğrafi işaret sorununuz var. Artık tarımda bir yerlere gelmemizin zamanı geçiyor.”

    “Türkiye’ye ve dünyaya pazarlamak istiyoruz”

    Türkiye Ödemiş Ticaret Odası Başkanı Rıfat Eriş şunları kaydetti:

    “Bugün burada Ödemiş’in ‘teneke tulumu’ ve ‘tulum lor’ peynirini tanıtmak amacıyla buluştuk. Ödemiş ürünleri artık markalaşma yolunda. Dünyanın en verimli ovasında yaşıyoruz. Çok fazla ürünümüz var ama tanıtım eksikliğimiz nedeniyle bunun karşılığını tam anlamında alamıyoruz. Biz odada göreve geldikten sonra hemen süt ve hem de peynir üzerine çeşitli toplantılar yaptık. O toplantıların sonucunda marka konusunda yoğun çalışmalar gerçekleştirdik. Marka denilince aklımıza ayırt edici özellik geliyor. Bir kurum mutlaka bunu denetlemeli. Ortaya çıkan ürünler sıkı bir denetimden geçirilmeli. Hep bunları konuştuk. Her iki peynir türümüz için tescilimizi almış durumdayız. Bundan sonra hızla bu marka ve logomuzla peynir üretip Türkiye’ye ve dünyaya pazarlamak istiyoruz. Gelecek zamanda da Kiraz’ın Çavuşdağı fasulyesi, Ödemiş’in çekişte zeytini, köftesi, ipeği, tostu, töngül pidesi, Bozdağ köpük helvası, Ödemiş ekmek dolması ve Beydağ simit dürümü ürünleri ile ilgili patent başvurularımız olacak.”

    “Ödemiş’i peynirin başkenti yapacağız”

    Ödemişli süt üreticisi Fatih Uğuralp ise Ödemiş’in son 10 yılda süt ve peynir üretimi konusunda hızla yol aldığını belirterek, “Bugün ilçemizde günlük bin 500 ton süt üretiliyor. Bunun 500 tonunu ürüne dönüştürüyoruz. Sütte yüzde 3’lük bir üretim kapasitemiz var bunu yüzde 5’e yükseltmek için çaba gösteriyoruz. Ödemiş’i peynirin başkenti yapacağız” dedi.

    “Peynir kültürü oluşturmalıyız”

    Prof. Dr. Yavuz Öztürkler ve avukat Metin Öztürk de, Türkiye çapında yaptıkları peynir araştırmalarını yollarda çektikleri ilginç fotoğraflarla anlattı. Türkiye’de peynir konusunda Kars ve Balıkesir’in yarış halinde olduğunu gördüklerini belirten Öztürkler, “Amerika’nın Kaliforniya bölgesinde de bir zamanlar büyük bir süt krizi çıktı ama bunu ilgili, yetkili ve uzman kişiler bir araya gelerek çözdüler. Biz de şimdi aynı aşamadayız. Peynir kültürü

    oluşturmalıyız. Mitoloji, felsefe ve kültürü kaynaştırmalı, bu konuda ortak bellek oluşturmalıyız” diye konuştu.

    “Tarımda da artık takım oyunu çıkarmalıyız”

    Prof. Dr. Nevzat Artık ise, ‘Gıda Güvenliği ve Güvencesi’ başlıklı sunum yaptı. Tarım Şurası’ndaki çalışmaları anlatan Artık, şuranın çok verimli geçtiğini belirterek, “Katma değeri yüksek ürünler çıkarmalıyız. Büyük bir caddede zeybek oynadığınızı gördüm. Bundan çok memnun oldum. Tarımda da artık takım oyunu çıkarmalıyız” dedi.

    “Ürettiğimiz peynirin yüzde 95’i güvenli ve kaliteli”

    İlçe Tarım Müdürü İbrahim Altıntaş konuklara teşekkür ederek, “İlçemizde 30 civarında mandıra var. Ürettiğimiz peynirin yüzde 95’i güvenli ve kaliteli. Bizim başka illerin peynirlerine ihtiyacımız yok. Ödemiş kısa sürede Türkiye’nin peynir başkenti olacak” ifadelerini kullandı.

    Programın son konuşmacısı Ödemiş Kaymakamı Fikret Kasım Dayıoğlu da programı düzenleyenlere teşekkür ederek, çalışmalarında başarılar diledi.

  • İki yıl üretilmesi için uğraştığı eşek sütü sabun yurtdışına ihraç ediliyor

    İki yıl üretilmesi için uğraştığı eşek sütü sabun yurtdışına ihraç ediliyor

    Karabük’ün Safranbolu ilçesinde sabun satan esnaf Hüsnü Özdemir’in 2 yıl boyunca imalatının yapılması için uğraştığı eşek sütü sabun ve ürünler turistler tarafından ilgi görürken yurtdışına ihraç ediliyor.

    Unesco Miras Listesi’nde yer alan Safranbolu ilçesinde 10 yıldır sabun işiyle uğraşan Hüsnü Özdemir, 2014 yılında eşek sütünden sabun yapma fikrini aklına koydu. Bunun için araştırmalar yapan Özdemir, Hatay’da imalat yapan firmaları zorlayarak 2 yılın sonunda eşek sütü sabun ve ürünlerin imal ettirmeye başladı. Müşterilerin yoğun ilgi gösterdiği eşek sütü ürünler Safranbolu ilçesini ziyaret eden yerli yabancı turistler tarafından da yoğun ilgiyle karşılaşıyor. Cilt sektöründe çok sağlıklı ve etkili olduğu belirtilen eşek sütlü ürünlerin İran, Arabistan, Mısır ve Amerika gibi ülkelere ihracatı yapılıyor.

    İHA muhabirine konuşan sabuncu Hüsnü Özdemir, 10 yıldır sabun işi yaptığını ve 2014’te aklına gelen eşek sütü sabun için 2016 yılına kadar uğraştığını belirterek, “2014’te düşündüm ama 2 yılda zor yaptırdım. Katoloğuma 2014’te koydurdum, Hatay’daki ustalarıma zorla yaptırdım. Ama şimdi ki durumda eşek sütü sabun, defne sabunun önüne geçti. 2 yıl uğraştım, bekledim. Şimdi o firmalara sorun hepsi bana teşekkür ediyor. ‘Sayende ürün çıkardık, şuan defne sabunu geçti’ diye. Defne sabunundan 4 koli gönderiyorsak, eşek sütü sabundan 10 koli gönderiyoruz” dedi.

    Eşek sütü ürünlerinin cilt sağlığına faydasından bahseden Özdemir, “Genellikle bayanların kullanmış olduğu cilt sabunu yüzde sivilce, akne temizleyen güzel bir yüz temizleyicisi. Bunun yanında kırışıklığı düzeltir, yaşlılığı genceltir. Öyle bir sabunumuz çıktı ortaya” ifadelerini kullandı.

    Hatay ve İstanbul’da üretilen sabunların 5 tane ülkeye ihracatı olduğunu ifade eden Özdemir, “Bunların başında İran ve Arabistan geliyor. En çok da bu iki ülke bu sabunu sevdi kullandı. Diğerleri Amerika, Mısır gibi ülkeler geliyor” diye konuştu.

    Özdemir, eşek sütlü sabuna karşı ilginin muhteşem olduğunu dile getirerek, yurt dışına ihracatın imalat yeri olan Hatay’dan çıktığını söyledi.

    “Faydalı olduğunu bilen kişiler zaten alıyor”

    Eşek sütünden yapılan ürünlerin diğer ürünlerden daha çok ilgi gördüğünü belirten Özdemir, şu ifadelere yer verdi: “Eşek sütü sabun çıktıktan sonra yanında eşek sütü şampuan, krem, maske çıktı. Onlarda da çok güzel satış var. Harika gidiyor. Eşek sütünün olduğu bir ürün diğerlerinin hepsini solladı. Çünkü çok faydalı bir şey. Faydalı olduğunu bilen kişiler zaten alıyor. Şampuanlar saçtaki egzamayı, kaşıntıyı ve saçtaki dökülmeyi ve kepeği engelliyor.”

    Sabuncu olarak Türkiye’yi gezdiğini kaydeden Özdemir, “Sadece eşek sütü ürünleri satıyorum. Bunun yanı sıra Yalova’ya 3. şubemizi açacağız. Oradaki turist kapasitesini gördüm. Fuara gittiğimde turistler eşek sütü sabun ve ürünleri birer birer almadılar, on beş on beş aldılar. Böyle bir satış kapasitesi vardı” diye sözlerine ekledi.

  • Mardinli Monroe eşek sütü sabunuyla yurt dışına açılacak

    ABD’li ünlü sinema yıldızı ve model Marilyn Monroe’ye benzerliğiyle dikkat çeken ve “Mardinli Marilyn Monroe” olarak tanınan Melek Akarmut, ürettiği eşek sütü sabunlarını yurt dışına da göndermeye başladı. “Merdin Monroe” patentini almak için de başvuruda bulunan Akarmut, yurt içi ve dışında 40 şube vermek için hazırlıklarını tamamladıklarını belirtti.

    Bir zamanların efsanevi sinema sanatçısı ve model ABD’li Marilyn Monroe’ya benzerliğiyle dikkat çeken Melek Akarmut (44), kendi elleriyle eşek sütü sağarak yaptığı sabunları bir süre önce Mardin’de açtığı Marilyn Sabun Dünyası’nda satmaya başladı. Akarmut, kısa sürede yoğun ilgi gören sabunları yurt dışına da göndermeye başladı. Akarmut, “Merdin Monroe” patentini almak için de başvuruda bulundu. Yazın Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nden eşek sütü temin ederek yaptığı eşek sütü sabunu ile büyük bir ivme kazandığını belirten Akarmut, “Eşek sütü sabunu cildi gençleştiriyor, akne ve lekelere çok iyi geliyor. Doğal ürün olduğu için yazın hazırladığımız sabunlara kışın da çok yoğun talep var. Şu an Dubai, Erbil, Kıbrıs, Berlin’e sabunları yolluyorum. Bu beni çok mutlu ediyor” dedi.

    “Merdin Monroe” patentini almak için de başvuruda bulunduğunu anlatan Akarmut, “Şu an başvurumuz askıda. 40 şube için başvuruda bulunuldu bize. Hazırlıklarımızı tamamladık. Mardin sabunlarını tüm dünyada marka haline getirmiş olacağız. Sadece eşek sütü sabunu değil bıttım ve menengiç sabunu da ilgi görüyor. Şu an koli koli hazırlayıp yurt dışına bu sabunlarımızı yolluyoruz. Bu işi severek yapıyorum. Doğal ürünler oldukları için müşterilerimden de çok olumlu geri dönüşler alıyorum” diye konuştu.