Etiket: susuzluk

  • Susuzluk sorunu çeken üreticiden ilginç çözüm

    İzmir’in Ödemiş ilçesinde, baraj suyunun tükenmesi nedeniyle susuzluk sorunu ile karşı karşıya kalan üreticiler, ürettikleri çözümlerle susuzluk sorununu aşmaya çalışıyor. Erik bahçesinin içine karpuz eken bir üretici, deldiği karpuzların suyundan faydalanarak fidanlarını susuzluktan kurtardı.

    Ödemiş’te baraj sularının tükenmesi nedeniyle susuzluk sorunu ile karşı karşıya kalan üretici, susuzluğa karşı çözüm üretmeye çalışıyor. Karpuzun para etmemesi nedeniyle zor günler geçirdiğini belirten İzmir Ödemişli üretici Hakan Balcılar, erik fidanlığındaki karpuzları delerek fidanların yanlarına yerleştirdi. Beydağ Barajı’nda su seviyesinin yüzde 5’ler seviyesinin altına düşmesi nedeniyle sulama sezonunun sona ermesi ile zor günler geçirdiklerini söyleyen Balcılar, “Erik fidanlarımız 1 yaşında. Henüz büyümedikleri için bu yıl tarlayı değerlendirip altlarına geç dönem karpuz ekimi yaptım. Karpuzdan bu yıl istediğimiz karşılığı alamadık. Masrafımızı zor kurtardık. Şu an alıcı da olmadığı için karpuzumuz tarlada kaldı. Üretici arkadaşımız Yusuf Şahan’ın önerisi ve desteği ile tarladaki karpuzları koparıp iki üç delik deldikten sonra erik fidanlarının arasına yerleştirdik. Böylece, hem damlama sulama yapmış hem de karpuzun mineralli suyundan da yararlanmış olacağız. Uygulama ile erik fidanlarımızın 10 gün boyunca bu şekilde sulanacağını umuyoruz. Fidanların köklerine yerleştirdiğimiz karpuzlar eridiğinde, tarlada kalmışsa diğer sağlam olanları da fidan diplerine yerleştireceğiz. Böyle zor günlerde bulduğumuz fikirle, hem karpuzu değerlendirmiş olduk hem de susuzluğa çözüm ürettik” dedi.

  • Susuzluk, fındıkta stres yapıyor

    Hemen hemen tüm tarım ürünlerinde verim ve kaliteye olumlu etki yapan faktörlerin başında gelen sulamanın, fındık bahçelerinde kullanılmaması üründe olumsuzluklar yaratıyor.

    Ülkemizde üretim alanlarının yoğun yer aldığı Karadeniz Bölgesi’nin yağışlı bir iklim yapısına sahip olmasının da etkisiyle üreticilerin, havaların kurak gittiği dönemlerde bile fındık bahçelerini sulama yapma alışkanlığı bulunmuyor. Son yıllarda başta Fındık Araştırma Enstitüsü ve bölgedeki üniversitelerde fındıkla ilgili araştırma yapan bilim adamları, fındıkta ihtiyaç duyulduğu dönemlerde sulama yapılması yönünde uyarılarda bulunuyorlar. Sulama işleminin sistematik bir şekilde gerçekleşmesi ve gübreleme ile birlikte azami düzeyde yarar sağlaması için de damla sulama yönteminin hayata geçirilmesi isteniyor.

    Ferrero Fındık tarafından 5 yıldan beri uygulanan Değerli Tarım Projesi kapsamında, “Damla Sulama Sistemi” ile ilgili çalışmalar ve üretici bilgilendirmeleri yapılıyor. Değerli Tarım Projesi Zirai İşler Direktörü Gökhan Arıkoğlu, oluşturdukları örnek bahçelerden 8 tanesinde damla sulama sistemini uygulamaya koyduklarını belirterek “Bitkinin gelişmesi için gerekli olan fakat doğal yollarla karşılanamayan su ihtiyacının kök bölgesine yakın toprağa verilmesiyle uygulanan sistemin verim ve kaliteye katkısı büyüktür. Bu sistemde sulama ile birlikte bazı ilaçlar ve gübrelerde toprağa verilebilmektedir. Bu hem ilaç ve gübreden azami katkıyı sağlamakta, hem de daha az işgücünü gerektirmektedir” dedi.

    Arıkoğlu, günümüzde bilinçli ve makineli tarımın verim ve kaliteye olan katkısının yanında, üründe maliyetin azalmasına da etki yaptığına dikkat çekti.

    Devletten sulamaya sıfır faizli, yüzde 50 hibeli destek

    Basınçlı sulama sistemlerine Gıda Tarım Ve Hayvancılık Bakanlığınca yüzde 50 hibe desteği verildiğini kaydeden Arıkoğlu, “Bazı bankalar ve tarım kuruluşlarınca sıfır faizli, 3-5 yıl vadeli kredi imkânı sunulmaktadır. Tüm bu desteklerin dışında basit bir hesap yapıldığında; Gübrelerin toprağa karıştırılma mecburiyeti, yılda en az iki kere uygulama yapılması zorunluluğunun işçilik maliyeti, 3 yılın sonunda damla sulama sistemine ödenecek ücrete eşit olacaktır. Taban gübresinin toprağa karıştırma işçilik ücretiyle bile 3 yılda kendini amorti edebilen damla sulama sisteminin verim ve kalitede ki müthiş artışa katkısı sistemin nedenli ekonomik, verimli ve elzem bir sistem olduğunun göstergesidir” diye konuştu.

    Susuz kalan bitki strese giriyor

    Öte yandan uzmanlar, Doğu Karadeniz Bölgesi’nde de artık fındık tarımında sulama sistemine geçilmesi kaçınılmaz hale geldiğini, çünkü fındık bitkisinin yağmurlarla yeterli düzeyde su ihtiyacını karşılayamadığını belirtiyor. Gerektiği kadar su ihtiyacını gideremeyen fındık bitkisi strese giriyor. Bitki strese girince de sadece yaşamını sürdürmeye yönelik besleniyor ve ürünü ikinci plana atıyor. Bu da hem o yıl mahsulünü, hem de gelecek yıl ki ürün rekoltesine olumsuz etkiliyor. Bu nedenle fındık üreticilerinin aşırı sıcakların etkisini azaltmak için mutlaka bahçelerini sulamaları ve sürekli olarak bahçeler ıslak tutmaları isteniyor.

  • Susuzluk böbreklerde ‘taş’ çıkarıyor

    Üroloji Uzmanı Doç. Dr. Murat Arslan, Türk toplumunda yetersiz su tüketimi nedeniyle böbrek hastalıklarının fazla görüldüğünü söyledi. Su yerine çay ve kahve içildiğini kaydeden Doç. Dr. Arslan, “Çay ve kahvenin aşırı tüketimi böbreklerde taş oluşmasına neden oluyor. Bu içeceklerin yanında limon tüketmek zararları azaltıyor” dedi.

    Yaygın sağlık problemlerinden biri olan böbrek taşları, ülkemizde de sıklıkla görülüyor. Taş oluşumunun fazla olmasının nedeni sıvı alımının az olmasından kaynaklanıyor. Tuzun çok tüketilmesinin de böbrek sağlığını olumsuz etkilediğini ifade eden Medicalpark İzmir Hastanesi Üroloji Uzmanı Doç. Dr. Murat Arslan, “Ülkemizde sıvı alımı, ‘3 bardak kahve içtim, 5 bardak çay içtim’ şeklinde düşünülüyor. Ancak su içmeyi sevmiyoruz. Çay, kahve ve gazlı içecekler taş oluşumunu arttırıyor. Ancak önemli olan su içmektir. Kışın en az 1,5 litre, yazın ise 3 litre civarında su içmeliyiz. Kristaller ve toksik maddeler böbreklerden idrarla atılır. İdrarın oluşması için suya ihtiyaç vardır. Böbrekte yeterli miktarda sıvı yoksa bu maddeler böbreğin içine çöker ve taş oluşur” dedi.

    “Çay ve kahve azaltılmalı”

    Çay ve kahvenin ülkemizde çok fazla miktarda tüketildiğini kaydeden Doç. Dr. Murat Arslan, “Çayın ve kahvenin içinde oksalat bulunuyor. Oksalat dışarıdan alınınca kalsiyum ile birleşerek böbreklerdeki taş oluşumunu arttırıyor. Bu nedenle çay ve kahvenin yanında limon tüketilmeli. Limonun içinde bulunan sitrat, kalsiyum ile birleşirse idrar içinde çözülüyor ve böbrek sağlığını koruyor. Ama oksalat ile birleşirse böbrekte birikerek taş yapıyor” diye konuştu.

    Üroloji Uzmanı Doç.Dr. Arslan, “Çayın yanında limonu eksik etmeyin. Bin yıl önce de bu yöntem vardı. Çayın demli olarak içilmesi son dönemlerde yaygınlaştı. Ancak bu durum böbrekler açısından çok zararlı. Limon böbrek sağlığını koruyor” şeklinde konuştu.

    Türk toplumunun su içme alışkanlığının olmadığını anlatan Arslan, “Kesinlikle su içmeliyiz. Eğer içmeyi sevmiyorsak suya portakal, greyfurt, mandalina ve limon koyarak tatlandırabiliriz. Su içerek oluşabilecek kristalleri daha da azaltabiliriz. Su içmemek böbrek ameliyatlarına kadar uzanan sonuçlar meydana getirebiliyor” ifadelerinde bulundu.

    “Aşırı tuz tüketmeyin”

    Üroloji Uzmanı Doç. Dr. Murat Arslan, tuz tüketimine de dikkat çekerek, “Tuz çok tüketiyoruz. Aslında hiç gereği yok. Yediğimiz yemekleri sadece damak tadı için tuzluyoruz. Bu nedenle böbreklerde taş oluşumu artıyor” dedi.

  • Bodrum’da susuzluk erken bitti

    26 Ağustos 2016 saat 15.00-15.30 sıralarında Bodrum Torba kavşağı üzerinde meydana gelen DSİ ana şebeke hattının patlamasının ardından başlatılan çalışmalar bugün tamamlanarak Bodrum’da tekrar su verildi.

    Muğla Büyükşehir Belediyesi MUSKİ Genel Müdürlüğü ekipleri 30 personel ve 9 ekskavatör 5 hafriyat kamyonu gece-gündüz vardiyalı olarak görev yaptı. DSİ tarafından yapılan CTP borular, DSİ adına yapılan imalat ile 500 metrelik duktil borularla değiştirildi.

    MUSKİ Genel Müdürü Baki Ülgen çalışmalar hakkında verdiği bilgide, “Çalışmalarımız kayalık bir arazide gerçekleşmesinden dolayı 1 Eylül Perşembe gününden 4 Eylül gününe kadar kazı işlemleri gerçekleşti. Kazı işlemleri sırasında ve sonrasında tam olarak Pazar günü akşam saatlerinde boruların yerlerine yerleştirme işlemleri başlatılarak dün akşam saatlerinde son buldu. Boru hattının dezenfekte edilmesi ve hijyenik hale getirilmesi için bugün itibariyle yenilediğimiz hattan su geçişi sağlandı. Dezenfekte ve Hijyenik hale getirilmesinin ardından borularda herhangi bir teknik arıza yaşanmadı ve bugün Bodrum ilçemize suyu verdik. Ekiplerimizin vardiyalı olarak 288 saatlik çalışması sonucunda Sayın Muğla Büyükşehir Belediye Başkanımız Dr. Osman Gürün’ün söz verdiği tarihten önce Bodrum ilçemize suyu verdik. Bodrum halkımızın yeni hattı hayırlı olsun” dedi.

  • Hastalığınızın sebebi susuzluk olabilir!

    İnsan vücudunun yüzde 70’ini kaplayan su, en temel içecek olmasının yanı sıra hayati bir öneme de sahip. Vücut ısısının düzenlenmesi, eklemlerin ve organların korunmasını sağlayan suyun, daha birçok fonksiyonun sağlıklı çalışması için de vücutta yeteri kadar bulunması gerekiyor. Uzmanlar, gün içinde -hatta uyurken bile- vücudun nefes alıp verme, terleme, idrar, hareket yoluyla yaklaşık 3 litre kadar su kaybettiğine dikkat çekiyor. Kaybedilen su miktarı aynı oranda yerine konulmadığı takdirde dehidrasyon (su kaybı) tehlikesi ile karşı karşıya kalınabileceğine vurgu yapıyor. Bunun da çeşitli hastalıklara yol açabileceğinin altını çiziyor.

     

    Su kaybı tehlikesi baş gösterdiğinde hangi sorunlar yaşanabilir?

    * Yüksek tansiyon: Vücut, sıvı kaybı yaşadığında kandaki suyu kullanmaya başladığı dönemlerde yüksek tansiyon sorunu yaşayabilirsiniz.

    * Bel ve boyun fıtığı: Vücut, omurlardaki suyu kullanmaya başladığında bel ve boyun fıtığı ortaya çıkabilir.

    * Gut-atrit: Vücut, sıvı kaybı sebebiyle kemiklerdeki suyu kullanmaya başladığı zaman romatizmal hastalıklara yakalanabilirsiniz.

    * Astım-şeker hastalığı: Vücudunuz akciğerdeki suyu kullanmaya başladığında astım; pankreastaki suyu kullanmaya başladığında ise şeker hastalığı ortaya çıkabilir.

    * Ülser-kolon kanseri: Midedeki suyun kullanılmasıyla ülser; bağırsaklardaki suyun emilmesiyle de kolon kanseri riski ile karşı karşıya kalınabilir.

     

     

     

    Su kaybının sebep olabileceği diğer rahatsızlıklar:

    Bilinç kaybı, baygınlık, cilt döküntüleri, halsizlik, yorgunluk, baş dönmesi, bulantı, bulanık görme, tansiyon dengesizlikleri, yüksek ateş, ishal, ağız kuruluğu, renksiz dil, terleyememek, ağrılı idrar ya da idrar yokluğu, kabızlık, baş ağrısı, göz pınarlarının kuruması, cilt esnekliğinin azalması, kalp çarpıntısı, kas spazmı, kramp, astım, alerji, egzama, kurdeşen, cilt hastalıkları, sırt ağrısı, mide yanması, hazımsızlık, aşırı derecede, stres, kan basıncının yükselmesi, vücutta yağlanma, obezite, konsantrasyon bozukluğu, hafıza problemleri, migren ve el-ayak soğukluğu.

    Vücudumuz açlığa günlerce dayanabilmesine rağmen, susuzluğa 3 günden fazla dayanamaz ve dehidrasyon (sıvı kaybı) bizi ölüme bile götürebilir. Bu nedenle gün içinde bol bol su tüketmeye özen gösterilmeli.