Etiket: Sürekli

  • İş Kadını Özlem Sürekli Türk İş Dünyası Avrupa Temsilcisi Oldu

    Türkiye Sanayici İş Kadınları ve İş Adamları Konfederasyonu SANKON Genel Merkezinden yapılan açıklamada konfederasyonun İsviçre temsilciliği görevini yürüten İş Kadını Özlem Sürekli’nin Konfederasyonun Avrupa’dan Sorumlu Temsilcisi olarak atandığı duyuruldu.

    Türkiye Sanayici İş Kadınları ve İş Adamları Konfederasyonu SANKON Genel Merkez Sözcü Sedat Köklü yaptığı açıklamasında “Kuruluşumuzun İsviçre temsilciliği görevini yürüten İsviçre’nin tanınmış Türk İş Kadınlarından

    Özlem Sürekli’nin İsviçre de Türk İş Dünyası ve Avrupa İş Dünyası adına yapmış olduğu güzel çalışmalardan dolayı Türkiye Sanayici İş Kadınları ve İş Adamları Konfederasyonu Genel Merkezi tarafından kuruluşumuzun

    Avrupa Bölge Başkanlığına atanmıştır” dedi.

    Genel Merkez Sözcüsü Sedat Köklü, “İş Kadını Özlem Sürekli kuruluşumuzu ve kuruluşumuzun Genel Başkanı Nezaket Emine Atasoy hanımefendiyi bütün Avrupa Devletlerinde ve Avrupa İş Dünyasında en üst düzey makamlarda temsil edebilir” dedi.

  • Sürekli Yorgunluğa Dikkat !

    Uzman Diyetisyen Şebnem Kandıralı, kendini sürekli yorgun hissedenlere önerilerde bulunarak, “Yoğun bir günlük programınız oluşu, işiniz, trafik ya da sorumluluklarınızın artışı tek başına yorgunluğunuzun nedeni olmayabilir.” dedi.

    Yorgunluğa yol açan enerji eksikliğine değinen Uzman Diyetisyen Şebnem Kandıralı, nedenlerini şöyle sıraladı:

    “1) Diyetin etkisi olabilir: Araç doğru yakıt olmadan çalışmadığı gibi vücut da doğru besin verilmediği zaman tam anlamıyla işlev gösteremez. Basit karbonhidratlar ( şeker, kek, meyve, beyaz un vb.) hızlı bir çalışma için tetiklerler ancak çabuk tükenirler sonunda yanmış ve bitmiş bir his bırakırlar. Kompleks karbonhidratlar gibi uzun süre dayanıklı yakıtlara ihtiyacımız vardır. Sebzeler, kurubaklagiller, tam tahıllar yavaş yavaş enerji verirler. Ağırlıklı olarak bunları tüketin. 2) ATP’ nin düşük olması yorgunluk yapar: Vücudun birincil enerji molekülü adenozin trifosfat ( ATP ) tır. Vücuttaki her metabolik reaksiyonda bu yakıtlar kullanılır. Yaşlandıkça bu enerji seviyeleri düşer bu yüzden gençken daha enerjik ve aktifizdir. ATP yapmak için vücut farklı kaynaklardan yardım alır. Koenzim Q10 ve bir antioksidan olan pirolo kinolin kinon (PQQ) ATP yapım sürecinde aktif olarak rol oynarlar. Bu maddelerin suplemanlarını alarak ATP üretimine katkıda bulunabilirsiniz. 3) Tiroid bozuklukları yorgunluğa yol açar: Eğer devamlı bir yorgunluk hissediyorsanız mutlaka tirodlerinize baktırın. Tiroid hormonu vücudun enerji tüketim hızını düzenlemede yardımcıdır. Bu hormon düzeylerinde hafif bir oynama bile yorgun hissettirir. Doktorunuza danışarak TSH, T3, T4, Serbest T3 ve T4 testlerini yaptırdığınızdan emin olun. Tek başına TSH bakılması yeterli bilgi vermemektedir. 4) İyi bir uyku uyumamak yorgunluk nedenidir: Yeterli uyku alınmıyorsa ( 7 saat ) muhtemelen asla enerjik hissedemeyeceksiniz. Uyku vücudun yeniden şarj olmasını sağlar. Araştırmalar uykunun beyindeki ATP seviyelerini arttırdığı yönündedir.

    5) Susuzluk yorgunluk yapar: Çalışmalar hafif bir susuzluğun bile yorgunluk sebebi olduğunu göstermektedir. Günde en az 8 bardak içip, su içeriği yüksek meyve ( erik, ahududu, çilek, elma, karpuz vb.) ve sebze ( ıspanak, salatalık, kereviz, domates vb.) tüketmiyorsnaız yorgunluk kaçınılmazdır. 6) Tıbbi bir durumda yorgunluk sebebidir: Yaşam tarzı değişikliklerinden ötürü bir yorgunluk hissediyorsanız mutlaka profesyonel bir destek alın. Kalıcı yorgunluk anemi, anksiyete, depresyon, alerji ya da kalp sorunların bir belirtisi olabilir. Doktora danışılmasında fayda vardır.”

  • Ellerini Sürekli Kullanan Meslek Grupları Risk Altında

    El bileğini zorlayan ve yoran meslek grupları ile sporcularda sıklıkla görülen ‘karpal tünel sendromu’, bilekte bulunan ve parmakların hareketinden sorumlu sinirin sıkışması sonucu ortaya çıkmaktadır. Elde uyuşma ve hakimiyet kaybına yol açabilen hastalık, lokal anestezi altında gerçekleştirilen cerrahiler ile tedavi edilebilmektedir. Memorial Kayseri Hastanesi Beyin, Sinir ve Omurilik Cerrahisi Bölümü’nden Doç. Dr. Cüneyt Göçmez, ‘karpal tünel sendromu’ ile ilgili bilgi verdi.

    Doç. Dr. Cüneyt Göçmez, hastalık ve risk grupları hakkında bilgiler vererek, “Karpal tünel sendromu; elin tüm hareketini sağlayan bileğin doğru şekilde kullanılmaması sonucu, toplumun yüzde 2’sini etkileyen bir hastalıktır. Baş, işaret, orta ve parmakların hareketinden ve duyusundan sorumlu sinirin, bilekte sıkışması sonucu ortaya çıkmaktadır. Karpal tünel sendromu; özellikle ev kadını, marangoz, berber, şoför ve çiftçi gibi meslek grupları ile mouse ve klavye kullanan ofis çalışanları; voleybol, basketbol ve golf türü sporlarla uğraşanlarda sıklıkla görülmektedir. Sendrom, ‘karpal’ adı verilen tünelin çatısını oluşturan yapının kalınlaşmasına neden olur. Uzun süre bilek hareketi yapılması ve bileğin zorlanması da kalınlaşmayı belirginleştirir. Bilekteki kalınlaşma; diyabet, hipotiroidi, beyin tümörü ve gut hastalıkları söz konusu olduğunda da görülür. Karpal tünel sendromu, erkeklere göre kadınlarda 4 kat daha fazla ortaya çıkar ve obezite ile gebelikte oluşma riski artar. Bilekten başlayarak parmaklara kadar yayılan uyuşma, karıncalanma ve sızlamayla belirti veren hastalık; el ve parmaklara uyuşma, elde hakimiyet kaybı ile elin kullanılamaz hale gelmesine sebep olabilir” dedi.

    Hastalığın belirtilerinin boyun fıtığı ile karıştırılmaması gerektiğini vurgulayan Göçmez, “Karpal tünel sendromunun belirtileri; boyun fıtığı, kireçlenme ve boyunda daralma ya da boyundaki bir tümör oluşumuyla karıştırılabilir. Bu nedenle hastanın şikayetleri ve öyküsü ayrıntılı bir şekilde değerlendirilmelidir. Tanıyı kesinleştirmek için EMG ve MR gibi görüntüleme tekniklerinden yararlanılır. Özellikle EMG, sinir üzerindeki elektrik akımını ölçerek basının hangi bölümde olduğunu göstermesi bakımından önemlidir. Tedavide öncelikli amaç, sinirin bası altından kurtarılmasıdır. Bu bası avuç içine yapılan 1,5-2 santimetrelik cerrahi müdahale ile ortadan kaldırılmaktadır. Lokal anestezi ile yapılan işlem sonrası hasta aynı gün normal yaşamına geri döner ve elini kullanmaya başlar. Ameliyatın küçük kesi ile gerçekleştirilmesi, hastanın iyileşme süresini kısaltır ve estetik açıdan da vücutta iz kalma riskini önler. Ameliyat sonrası şikayetlerin yüzde 97 oranında yok olduğu görülmüştür. Hastalığın cerrahi sonrası tekrarlama riski de yok denecek kadar azdır” diye konuştu.

  • İzmit’te Sürekli Denetim Var

    İzmit Belediyesi, ruhsatsız olarak faaliyet gösteren işyerlerini kapatıyor.

    İzmit Belediyesi Ruhsat ve Denetim Müdürlüğü’nden verilen bilgiye göre, Kemal Paşa mahallesi, Halkevi mevkiinde cep telefon satış yerinin ruhsatsız olarak faaliyet gösterdiği belirlendi. Belediye yetkilileri, söz konusu işyerinin kaçakçılıkla mücadele kanunu ve ruhsatsız faaliyetten dolayı mühürlenerek kapatıldığını söylediler. İlgililer, halen ruhsat almayan işyerlerinin zaman geçirmeden ruhsatlarını almaları gerektiğini de söylediler.

    İzmit Belediyesi Ruhsat ve Denetim Müdürlüğü ekipleri, Kocaeli Emniyet Müdürlüğü görevlileriyle birlikte özellikle şehir merkezinde faaliyet gösteren işyerlerinde canlı müzik izin belgesi denetimi de yaptılar. Vatandaşlardan gelen şikayetlerin de dikkate alındığı denetim sırasında işyerlerinin canlı müzik belgesi olup olmadığı ve müzik ses düzeyi kontrol edildi. Yetkililer, denetimler sırasında izinsiz olarak faaliyet gösteren işyerlerine cezai işlem uygulandığını belirterek, “Söz konusu işyerleri verilen süre içinde belge almazlarsa faaliyetten men edileceklerdir” dediler.

  • Çocukların Sürekli Aynı Beden Kıyafet Giymesi Hastalık Habercisi

    Uzmanlar çocukların elbise bedenlerinin bir yıldan fazla süre değişmemesinin gelişim bozukluğunun habercisi olabileceğini belirterek, aileleri uyardı.

    Gaziantep Üniversitesi Pediatrik Endokrinoloji ve Metabolizma Bilim Dalı öğretim üyesi Çocuk Endokrinoloji ve Diyabet Derneği üyesi Prof. Dr. Mehmet Keskin, çocukların üst üste bir kaç yıl boyunca aynı bedende kıyafet giymesinin gelişim bozukluğunun habercisi olabileceğini belirtti. Keskin, çocuğun boy ve kilosunun yaşıtlarına göre geri olması olarak tanımladığı hormon yetersizliği hastalığının giydiği kıyafetlerle de kolaylıkla anlaşılabileceğini kaydetti.

    Türkiye’de 3 binde bir kişide görülen hastalığın anlaşılması için çocuklarda dikkat edilmesi gerekenler hakkında bilgi veren Keskin, “Ailelerin çocuklarının gelişimini kıyafetlerine dikkat ederek hastalığı fark edebilirler. Çocuğun kıyafetlerinin değişmemesi bir kaç yıl boyunca aynı kıyafeti giymesi, aileler için bir uyarıcı olabilir. Çocukların büyüme takiplerinde ayakkabılarının değişip değişmediğine bakmak. bazen tam tersi durumlarda olabilir. Bazen aşırı büyüme de olabilir. Çene de büyüme el ayak büyümesi de olabilir. O zaman tam tersi bir şekilde kıyafet ve ayakkabılarına dikkat edilmesi gerekiyor” diye konuştu.

    BOY ÖLÇÜLERİ

    Erken teşhisin önemini anlatan Keskin, hastalığın tespiti için çocukların, arkadaşları ile de karşılaştırılmasını da önererek, sağlıklı çocukların boyun uzama ölçüleri hakkında bilgi verdi. Keskin, “Türkiye’de 1/3.000 oranında görülen büyüme hormonu yetersizliğini, çocuğun boy veya kilosunun yaşıtlarına göre geri olması şeklinde tanımlarken, bunun daha çok boy kısalığı şekliyle kendini gösterdiğini ifade etti. Boy kısalığının genetik, yapısal, organik, çevresel nedenlere bağlı olabileceğini belirten Prof. Dr. Mehmet Keskin, sağlıklı bir çocuğun ergenlikte kızlar içinyılda ortalama 8-9 cm ve erkekler için 10-11 cm aralığında uzamasının normal olduğunu söyledi. Keskin, “Ortalama olarak bir çocukta, 0-1 yaşta 25 cm, 1-2 yaşta 12 cm, 2-4 yaş arası yılda 7 cm, 4 yaş-ergenlik arasında 5-6 cm, ergenlikte kızlarda ortalama 20,5 cm, erkeklerde 27,5 cm uzama beklenir. Aksi bir durum olduğu takdirde Çocuk Endokrin Uzmanlarının oksolojik değerlendirmesi, izlemleri ve sonrasında büyüme hormonu uyarı testleri ile tanı koyulmalı ve tedaviye başlanmalıdır” ifadelerini kullandı.

    DENGELİ BESLENMENİN ÖNEMİ

    Prof. Keskin, büyüme geriliği ve bu benzer hastalıkların önüne geçilmesi içinçocukların sağlıklı bir şekilde büyümesi gerektiğinin altını çizdi. Sağlıklı gelişim için gereken beslenme türü ile ilgili de uyarılarda bulunan Keskin, “Proteinden zengin, dengeli bir beslenme şekli benimsenmelidir.Karbonhidrat ve yağ içeren, meyve ve sebze içerikli doğal beslenme ürünlerinin aşırıya kaçmadan dozunda ayarlanmış olması gerekmektedir” dedi. Erken yatmanın çok önemli olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Mehmet Keskin, vücudun dayanıklılığını arttırması ve büyümeye pozitif etkisi açısından basketbol, voleybol ve yüzme gibi sporların yapılmasının da yararlı olduğunu söyledi.

    TEDAVİ SÜRECİ

    Keskin, tedavi sonucunda izlem ve testlerle tanısı resmen ortaya konulan hastalarda ciddi bir yan etki beklenmediğini nadir olarak ise hiperglisemi, hipotiroidi, femoralepifiz kayması gibi yan etkiler gözlenebileceğine ifade etti. Çocukların gelişim geriliğinin yanı sıra normalinden fazla gelişim konusunda da rahatsızlığı olabileceğini belirten Keskin, “Çocuğun boyunun yaşıtlarına göre uzun olması bir sorun teşkil etmez. Ancak çocukta herhangi bir yaşta çene, el, ayak gibi organlarda dengesiz büyüme gözlenirse derhal doktora başvurulması gerekir” dedi.